TÜRKİYE’NİN SORUNU;
NE YENİ BİR ANAYASA, NE DE, BAŞKANLIK SİSTEMİ… MEVCUT ANAYASA HÜKÜMLERİNİN GEREĞİNİ YAPIN YETER…
Makine Yüksek Mühendisi
Ahmet YALVAÇ
Sevgili
Okurlar, Adalet ve Kalkınma Partisi AKP, mevcut Anayasa ve Yasalar
çerçevesinde;
Seçime girdi ve3 Kasım2002’de İktidara geldi.
Yani AKP, 14 yıldan beri
Türkiye’yi idare ediyor.
San ki, aradan geçen bu14 yılda;
Mevcut Anayasa ve yasalar,
onların iş yapmalarına engel olmuşta;
Bundan sonrası için, Anayasal ve
yasal destek istiyorlar…
Bizim sistemimiz, aslında
Batı’dan alınmış bir model ve İslam Ülkeleri arasında, bu sistem sayesinde, en
iyi durumdayız.
Birileri beğenmese de; bu sistem
sayesinde, bu günlere geldik.
AKP, 14 Yıl dır İktidarda ama
Öyle anlaşılıyor ki; AKP İktidarı
bırakmak niyetinde değil…
Şimdi bir telaş, bir korku
içerisinde, şunu yaptık, bunu yaptık gibi sözlerle kendini savunmaya ve gelecek
adına oy devşirmeye çalışıyor. Belli ki, acelesi var…
AKP artık, yıprandı ve ömrünü tamamladı.
Türkiye’ye artık verebileceği, bir şey de kalmadı…
Bu itibarla AKP’nin, yeni bir Anayasa yapma ve
yeni yasalar çıkarma konusundaki, ısrarını;
Kendi iktidarını sürekli yapmak
için, yasal yollar arıyor, şeklinde özetlemekte mümkün
Tabi ki, bunun başka nedenleri de
var.
Bu itibarla biz burada; bilinen,
ya da bilinmeyen nedenlere, kısaca ışık tutmaya ve konuyu biraz açmaya
çalışacağız.
Şimdi hafızaları tazelemek
açısından;
AKP’nin 14 yıllık icraatında,
geçmişte görmeye alıştığımız yanlış, ya da maksatlı uygulamalarından bazı
örnekler vermeye,
Konu ile ilgili olarak, Basında
çıkan ve haber özelliği olan bazı konuları da, sizlere aktarmaya çalışacağız.
Örneğin Efkan ALA, daha
Milletvekili bile değilken,İçişleri Bakanı seçilmişti.Sonra bir defasında;ben
bu Anayasa’yı tanımıyorum dedi….Ama hiçbir yasal işlem yapılmadı.
Bu konu da, ne Meclis; ne de
Cumhuriyet Başsavcılığı, görevlerini yapmadılar.
Geçiyoruz, eskinin Başbakanı,
şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra,
bir defasında, Televizyon ekranlarında şöyle dedi:
İsteseniz de, istemeseniz de;
artık Türkiye’nin idare şekli değişti…
Bu noktada, şu soruları soralım:
Böylesi bir sözü, AKP 3
Kasım2003’de iktidara geldiğinde, niye söylemedi?
Başbakan iken, niye söylemedi de;
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra,
söyledi?
Cevabı şu:
Eğer bu güne kadar, Cumhuriyet
rejimini dimdik ayakta tutan, Devlet’in Kurum ve Kuruluşlarında; amaca uygun
değişiklikler yapılmasa, bu gibi Kurumlara büyük ölçüde, yandaş görevliler
yerleştirilmese,
Ya da çoğu görevliler,
korkutulup, sindirilmemiş olsa;
Kimse böylesi bir söz sarf
edemezdi…
Birde 2002 öncesinde Siyasiler,
Asker’den çok çekinirlerdi…
Yaşanan Ergenekon, Balyoz, Poyraz
köy, Askeri Casusluk gibi kumpas olduğu ortaya çıkan davalarla;
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
Komuta heyetinde yer alan ve dik duruş sergilediği bilen Komutanların çoğu, bir
şekilde devre dışı bırakıldı….
Böyle bir ortama, nasıl
gelindiğini ve yetiştiği Eğitim ortamını da, çok iyi analiz edip, bundan ders
çıkarmak lazım.
Burada Askerin ve o zamanki CHP
yönetiminin, Din düşmanı gibi gösterilmesi;
Muhtemel bir erken seçim, ya da
referandum öncesinde;
Bir seçim yatırımı olarak,
düşünülebilir. Ama böylesi bir davranış, özellikle günümüzde, Terörle mücadele
eden TSK Mensuplarının motivasyonunu ve mücadele azmini, olumsuz yönde etkiler
ve zarar verebilir
Bu saydıklarımın her biri, çok
önemli bir faktör.
Ve nihayet, bu günlere gelindi
Biz Türkiye’nin idare şeklini,
Kuvvetler Ayrılığına dayalı; Yasama-Yürütme ve Yargı bağımsızlığını öngören,
Parlamenter Demokrasi olarak biliyor ve tanıyorduk.
Peki Türkiye’nin İdare Şekli
değişti ise, yenisinin adı ne oldu?...
Bunun ne anlama geldiğini, en
iyi; Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip ERDOĞAN; ın kendisi bilir.
Bu yeni Rejimle Türkiye’nin Suudi
Arabistan, İran, ya da diğer İslam ülkelerine benzeyeceğini;
Türkiye’nin gelişmiş Batı
sisteminden uzaklaşacağını,
Tek Adam yönetimine döneceğini,
Türkiye’nin üniter yapısının
bozulacağını;
Şimdiden tahmin edebiliriz.
TÜRKİYE’NİN ÜNİTER YAPISININ
BOZULMASI; EMPERYALİST DEVLETLERİN İŞİNE YARAR; BAŞKANLIK SİSTEMİNE GEÇİLMESİ
İSE;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN’ın talep ve ihtiyaçlarının karşılanması ile ilgili bir husustur
Şimdi bu iki husus bağlamında,
konuyu biraz açmaya çalışalım.
Türkiye’nin Üniter yapısının
bozulması ve Eyalet sistemine geçilmesine zemin hazırlayacak
Ve sonunda, Türkiye’nin bölünüp
parçalanmasına neden olacak bir Anayasa yapma girişimleri, daha öncede yaşandı…
Ama Meclis, buna izin vermedi.
1 Kasım 2015’te yapılan bir erken
seçim sonrasında AKP;
Yine tek başına iktidar
olduğundan, yeniden gündeme oturtuldu.
Başkanlık sistemi de, bu yeni Anayasa’nın
içine sıkıştırılacak.
Yeni bir Anayasa yapılması ve bu
konuda, sürekli ısrarın nedeni;
Aynı zamanda, başta Amerika
Birleşik Devletleri ve İsrail’in doğrudan, ya da dolaylı talepleri olduğunu,
onların çıkarlarına hizmet edeceği de, söylenebilir.
Son zamanlarda artan terör
faaliyetlerinin arkasında ABD, İsrail, Rusya ve daha başka emperyalist
devletlerin olduğu, yakalanan silahların menşeinden de, anlaşılmaktadır.
Türkiye’nin Üniter yapısını
bozacak, yeni bir Anayasa’nın yapılması ve sonuçta Meclis’ten geçip, geçmemesi;
AKP’nin ömrü ile de, yakından
ilgilidir.
Eğer yeni Anayasa Meclis’ten
geçmezse, ya da referandum da, reddedilirse
Ve AKP;
ABD’nin taleplerini yerine
getirmezse;
AKP’yi ekonomik bir krizle,
alaşağı ederler.
Dolayısı ile AKP’nin ömrü;
Ekonomik sorunlara ve Dış
ilişkilere bağlıdır.
Bu hususa, daha önceki
yazılarımda da, değinmiştim.
Şimdi AKP’nin mevcut Anayasa ve Yasalara uymadığı, ya da
uymak istemediğini, başka örneklerle de, ortaya koymaya çalışalım.
Zor ve kendisi için hayati olan
konularda, Recep Tayyip ERDOĞAN’ın kimseyi dinlemediğinin, birçok örnekleri
var.
Eğer zaten Meclis, görevini
yapsa, Yargı görevini yapsa;
AKP’yi kapatmak için, Anayasa
Mahkemesi’nde açılan davada,
Anayasa’nın temel maddelerinden
biri olan, laiklik prensibine aykırı fiiller işlediği, tespit edildiğinden;
Kapatılması gerekirdi, ama
kapatılmadı; sadece bir miktar para cezası ile iş geçiştirildi.
Mahkeme devam ederken; Yargıyı
etkileme, ya da müdahale anlamına gelebilecek sözler sarf etti,
Baskı kurmaya çalıştı. Bu gibi
hususlar, zamanın gazetelerinde, hep yer aldı.
Yüksek Seçim Kurulu, görevini
yapmış olsaydı;
Seçim kampanyalarında, Devletin
imkânlarından yararlandığı, mevcut Anaya ve yasalara göre, yapmaması
gerekenleri, yaptığı gibi gerekçelerle;
Cumhurbaşkanı da, seçilemezdi…
Peki mevcut Anayasa ve Yasalara
uymadan, Cumhurbaşkanlığı Makamına oturmasını, nasıl değerlendireceğiz?...
Peki, sıradan bir Vatandaş;
Ben bu Anayasa ve Yasalara
uymuyorum, bunları kabul etmiyorum anlamına gelen fil ve eylemde bulunabilir
mi?
Yargı ve Adalet sistemi, buna
müsaade eder mi?..
Böyle bir şey ancak;
İşi kitabına uydurup, önemli
yerlere, kendi adamlarınızı, yerleştirirseniz, olur.
Bu da, çıkar sağlama adına,
sisteme müdahale anlamına gelir.
RECEP TAYYİP ERDOĞAN, NEYİ İSTEDİ
DE, YAPAMADI Kİ?
Cumhurbaşkanı olmak istiyordu;
onu da oldu….
Öyleyse geriye ne kaldı?
Eğer ola ki AKP, tek başına
iktidarı devam ettiremezse, kendi ve ailesini, soruşturmadan kurtarabilmek
için, işi şimdiden, yasal bir zemine oturtup, garanti altına almak…
MECLİS ARİTMETİĞİ; YENİ BİR ANAYASA’NIN, DOĞRUDAN
GEÇMESİNE MÜSAİT DEĞİL…
Bir Anayasa değişikliğinin,
doğrudan kabulü için; 367 kabul oyu gerekli. Bu, zaten mümkün gözükmüyor.
AKP’nin yapmayı düşündüğü Anayasa
değişikliğini, referanduma götürebilmesi için, 330 Milletvekiline ihtiyaç var.
Bu sayıya ulaşabilmek için;
AKP’nin dışarıdan, 13
Milletvekilinin daha desteğine ihtiyaç var.
Bu husus için, ya diğer
partilerden 13 Milletvekili koparılacak, ya da; HDP ile işbirliği yapıp,
anlaşacak.
HDP; PKK’nın siyasi bir
uzantısıdır. PKK’nın talepleri de, zaten belli; Türkiye’de Federasyona
geçilmesi ve eşit vatandaşlık talebi…
Mevcut Anayasamıza göre; yasalar
önünde, bütün vatandaşlarımız eşittir de; onların kastettiği daha başka bir
şey…
Amaç, Türkiye Cumhuriyeti’nin
üniter yapısını bozmak. Sonrasında, Türkiye’den kopmak…
İddia şudur ki:
TSK, elini çabuk tutup;
Güneydoğu’daki operasyonları kısa sürede tamamlayacak ve geri çekilecek.
Hemen akabinde, pazarlıklar
başlayacak.
Bu noktada sorulması gereken soru
şu:
AKP Hükümeti, PKK ile pazarlık
masasına oturur mu?
17 Ocak 2016 Pazar,SÖZCÜ:
7 Haziran 2015 Milletvekili
seçimine kadar, PKK ve HDP ile masaya oturuyordu, ne zaman ki oy kaybettiğini
gördü;
HDP düşman ilan edildi, PKK ile
mücadele ediyor görüntüsü vermeye başladı ve bir şekilde 1.Kasım 2015
seçiminde, yine tek başına, iktidar oldu.
PKK ve terörist Başı Abdullah
ÖCALAN hakkında söylenen sözlere değinmek ve Perde arkasında yapılan gizli
pazarlıkları, bir hatırlamak lazım.
AKP İLE ANCAK BU KADAR…
13 Yılı aşkın bir süredir, Türkiye’yi idare
etmekte olan AKP İle
Adındaki, Adalet ve Kalkınma gibi
parlak sözlerin aksine;
Ekonomide, üretimde, tarım ve
hayvancılıkta, eğitimde, insan hak ve özgürlüklerinin kullanış biçiminde,
önceki dönemlere göre geriye gidildiğini,
Hatta mevcut sorunlara,
yenilerinin eklendiğini, geçiyoruz;
Şimdi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN’ın insanlara hitap biçimini ortaya koymak açısından;
Sizlere, birkaç örnek vermek
istiyorum.
Hakaret etmek, saraya serbest,
millete hapis.
CHP Lideri KILIÇDAROĞLU’na cahil,
çirkef, ahlaksız, çirkin, namus ve şeref fukarası, pişkin, serseri mayın, dedi.
Daha önceleri hiçbir
Cumhurbaşkanından, Halka, ya da Muhalefet Liderlerine, böylesi bir hitap
tarzını, hiç görmedik…
Yaa, Karşındaki SSK Genel
Müdürlüğü yapmış, hesap Uzmanı bir kişi ve Ana muhalefet lideri..
Sonra bu gibi sözleri, daha
ziyade;
Gelenek haline getirdiği ve
Devlete büyük bir maliyeti olduğu anlaşılan ve her hafta Saray’da topladığı,
Muhtarlar toplantısında söylüyor.
Bunu, nasıl anlamak lazım?
Bu , oy devşirmeye yönelik, bir
yatırım olarak ta, değerlendirilebilir.
23 Ocak 2016 Cumartesi, SÖZCÜ Gazetesi:
Ergenekon Hakimi Köksal ŞENGÜN,
Sözcü’ye konuştu:
Cemaat canavarını AKP yarattı,
onunla 10 yıl, ortaklık yaptı…
Bu gün Türkiye;
Ortadoğu ülkelerinde, daha önce
görmeye alışık olduğumuz;
Çarşı-pazarda, neredeyse her gün
patlama ve onlarca ölüm hadiselerinin yaşandığı bir ülke haline geldi.
Gelecek adına çok endişeliyiz…
Ama umutsuz değilim. Milletimiz,
bu sorunları da mutlaka aşacaktır.
RECEP TAYYİP ERDOĞAN; BOP
ESBAŞKANI OLDUĞUNU VE DİYARBAKIR’IN BU KAPSAMDA BİR YILDIZ OLABİLECEĞİNİ
SÖYLEMİŞTİ.
Genişletilmiş
Ortadoğu Projesi BOP’un ABD yapımı, Ortadoğu ülkelerini bölüp-parçalamaya
yönelik bir proje olduğunu, zaman içerisinde, uygulamaları ile de gördük.
Bu proje kapsamında, önce Irak
işgal edildi. Sonra Kuzey Afrika’da Libya işgal edildi, Muammer Kaddafi
öldürüldü. Tunus’ta ve Mısır’da, yönetim değişti.Sonra Suriye karıştı.En sonun
da da, Türkiye’de terör tırmandı.
Eskinin Başbakanı ve Şimdinin
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN;
14 Ocak 2014’te Fatih ALTAYLI’nın
programında;
BOP kapsamında Diyarbakır, bir
Yıldız olabilir demişti.,
Son zamanlarda Diyarbakır-
Sur’da, Yetkililerin barış süreci dedikleri 3.5 yıl içerisinde;
PKK Terör Örgütü militanlarının,
nasıl silahlandıklarını, yollara hendekler kazdıklarını, büyük çatışmaların
yaşandığını, hep birlikte gördük.
Şimdi oraları Asker ve Polisimiz,
teröristlerden temizlemeye çalışıyor.
Bu arada; orada yaşayan
vatandaşlarımızdan hayatını kaybedenlerin olduğu gibi
Güvenlik güçlerimizden de, şehitler vermeye
devam ediyoruz.
PKK ve Emperyalist devletler,
bizlerden resmen, Güneydoğu bölgesini, koparmak istiyorlar…
Şimdi soru şu:
Diyarbakır, bizden koparılarak mı
Yıldız olacak?
Vatan parçalanarak mı, bir yerler
yıldız olacak?
2014’de Yaldızlı beyanatlar;
2016’da Bölge ve Türkiye, kan-revan içinde…
Bu noktada şu soruları soralım:
Teröristlerle, pazarlık masasına
oturulur mu? Ki bunun adına, Barış süreci deniliyor!...
Teröristlerle pazarlık yerine,
zamanında; onlarla mücadele edilseydi;
Halkımızdan ve Güvenlik
güçlerimizden, şimdiki gibi, büyük zayiatlar verir miydik?...
BOP kapsamında, yabancılara, ne
gibi vaatlerde bulunduklarını da; tam olarak bilemiyoruz.
Bir iktidar değişimi olmadan; bu
gibi konuların detaylarını, öğrenmemiz çok zor.
BOP EŞBAŞKANLIĞINI, TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ Mİ VERDİ?
Hayır, böyle bir şey yok…
Makam, Mevki, Rütbe; ne olursa
olsun;
Türkiye’nin güvenliğini,
çıkarlarını doğrudan etkileyen, ya da etkileyebilecek kritik konularda Kimse;
Yabancı devletlerle, doğrudan
ilişki kurmamalı,
Kendisini ve Türkiye’yi zora
sokacak, taahhütlerde bulunmamalı…
Meseleye bu açıdan
baktığımızda,durum çok vahim olduğunu, görürüz..
İşte Yasama, Yürütme ve Yargı
bağımsızlığı; bunun için gerekli…
Demokrasinin tüm Kurum ve Kuruluşları
ile işler durumda olması, bunun için gerekli…
Yetkinin Tek Elde toplanması,
Türkiye’nin çıkarları ve daha ileriye gitmesi açısından, doğru bir yöntem
değil…
BİR SUİKAST SONUCU HAYATINI
KAYBEDEN GAZETECİ HRAND DİNK’TEN İBRET ALINACAK BİR SÖZ:
Amerika Birleşik Devletleri,
kendi hesabını yapar; günü geldiğinde, çeker gider.
İşte o zaman, yalnız başınıza
kaldığınızı görür ve anlarsınız.
Bu tarihi bir söz;
Yakın bir zamanda Ceviz kabuğu
programında, daha önceki yıllarda canlı yayında söylediği, ama belki de gözden
kaçan, bu çok öneli söz;
Arşivden bulunarak, Halkımızın
istifadesine sunuldu.
Günümüzde yaşanan sorunlarla da
ilgili olduğu için;
Yabancı devletlerden medet uman,
ya da onlarla, şu ya da bu nedenle, işbirliği içinde olanlar için;
Kulaklara küpe olacak, çok
önemli, çok kıymetli ve yerinde söylenmiş bir söz…
Allah, Cumhuriyeti Kuranlardan ve
bizlerin rahat ve huzur içinde, bu günlere gelmemizi sağlayan, Vatansever
Kahramanlarımızdan razı olsun.
Onları rahmetle, şükranla
anıyorum.
Malûmunuz olduğu üzere Hrant Dink, bir Ermeni vatandaşımız idi ve AGOS
Gazetesi’nin yazarıydı.
Sağduyusu
ve araştırmaları ile geçmişte, Ermeni ve Türkler arasında yaşanan dramatik
olaylarda;
Türkiye’de
yaşayan Ermenilerin, İngiltere, Fransa, Rusya gibi emperyalist devletler
tarafından, Türkiye aleyhine kışkırtıldığını,
Savaşın
bitiminde, çekip gittiklerinde de;
Türklerle baş başa kaldıklarını, onlarla yaşamak zorunda
olduklarını görmüş ve anlamışlardır.
Böylesine
açık ve net tahlillerinden sonra, Birileri;
Çıkarlarına ters düşen
açıklamaları nedeni ile
Hrant DİNK’i ortadan kaldırmaya, karar
vermişlerdir.
Gerçek
failleri, bu güne kadar ortaya çıkmadı, bulunmadı; bulunamadı.
Yeni ilginç gelişmeler var ama bir şey çıkar mı,
bilemiyoruz…
20 Ocak
2016 Çarşamba, CUMHURİYET Gazetesi:
Kayıp
görüntü, poliste mi?
Hrant
DİNK cinayetine ışık tutacak, AKBANK görüntülerinin, Banka şübesinden, 10 kez kopyalanarak alındığını VE
Banka Yetkilisi, orijinal görüntülerin de, 9 yıl önce, polise teslim edildiğini
söyledi.
Banka kamerası kayıtlarında,
Hrant DİNK’in öldürülme anını gösteren kayıtların, silinmiş olduğu
belirtiliyor.
Şimdi
sizlere, konunun ruhuna uygun bir gazete haberi sunmak istiyorum.
23 Ocak
2016 Cumartesi TARAF’ın haberi:
KÜRT
SORUNU MASAYA GELDİ
ABD
Başkan Yardımcısı Joe BİDON;
AKP,
CHP ve HDP’den bir gurup Milletvekili ile biraya gelip, Kürt Sorununu masaya
yatırdı…MHP, milletvekili göndermedi.
BİDON;
Kürt sorunu konusunda imza toplayan Akademisyenlere de, destek çıktı…
Basın
özgürlüğüne vurgu yaptı, hapiste yatan Gazeteciler konusuna değindi.
Ben,Bildiri imzalayan bu Akademisyenlerin, PKK’nın işine
yarayacak açıklamalarına katılmıyorum. Ama gece, evlerinin basılıp
toplanmalarını, ya da gözaltına alınmalarını da doğru bulmuyorum.
Şimdi
soru şu:
Joe
BİDON’un kritik bir zaman da, apar topar Türkiye’ye gelip;
Sözde Kürt sorunu yanlısı
Milletvekilleri ile bir araya gelip, konuşmasını, nasıl yorumlayacağız?
ABD’in burada ki amacı, çıkarı
ne?...
Söyledik
ya, sözde Kürt sorunu, ya da PKK’nın ardında; ABD gibi emperyalist devletler
var…
Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip ERDOĞAN;
PKK’nın işine yarayacak açıklama
yapan ve bu konuda imza atan Akademisyenlere, alçaklar, şerefsizler gibi çok
ağır ifadeler kullanmıştı.
Peki Joe BİDON’a; bu Akademisyenlere destek
babındaki açıklamalarına karşın, bir şey dedi mi?
Netice itibarı ile bu Topraklarda
yaşayan Herkesin;
Yabancıların
telkinlerine, çıkarlarına alet olmadan, Türkiye’nin Birlik ve Beraberliğinin
korunması noktasında, bilinçlenmesini,
Devleti
İdare edenlerin, Yabancılara taviz vermemesini, herkese eşit davranmasını,
Herkesin, yaşadıkları Topraklar;
Türkiye Cumhuriyeti’nin kıymetini bilmelerini,
Cumhuriyet’in Kuruluş felsefesini
iyi anlamalarını
Bu felsefenin, ne kadar doğru ve
yerinde olduğunu bilmelerini
Ve Cumhuriyet’e sahip çıkmalarını
diliyorum.
Özellikle şu hususu da bilmenizi
isterim:
Kürtler; Türk’ün bir koludur. Bu
konuda, Anayurt Gazetesi’nde 21 makale yazdım Benim web sitemde de var.Makalelerin adı;
Türkiye’nin etnik kökeni.
Anayurt Gazetesi – Ahmet Yalvaç-
Türkiye’nin Etnik Kökeni yazar ve enter’e basarsanız; makaleler. 1-2-3…çıkar.
Türkiye’nin Birlik ve
Beraberliğini koruyup kollamakla yükümlü olan, Türkiye’yi yöneten Siyasilerin;
Bu gibi bilgileri, tüm iletişim
araçlarını kullanıp, Halkımıza duyurmaları gerekirken;
Bu gibi bilimsel içeriği de olan
konuları, Halkımıza duyurmak;
Maalesef, bizim gibi çok az sayıda ki yazarlara,
düşüyor.
Saygılarımla
25 Ocak 2016 Pazartesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder