14 Ekim 2019 Pazartesi

KAHRAMANLIK DESTANI YAZIYORUZ



 AKP TÜRKİYE’Yİ İDARE EDEMİYOR!
 HALKIN GÜNDEMİ İLE İKTİDARIN GÜNDEMİ 
BİRBİRİNDEN FARKLI
 AKP’DEN AYRILACAKLARLA
    ALİ BABACAN VE AHMET DAVUTOĞLU’NUN KURACAKLARI 
YENİ PARTİLER;
YENİDEN PARLAMENTER DEMOKRASİYE GEÇİŞ İÇİN,
BİR UMUT OLABİLİR…
               VE GÜNDEME DAİR ÖNEMLİ KONULAR…
Sevgili Okurlar,
Türkiye’de gündem o kadar hızlı değişiyor ki;
Çok önemli be acil konular,
Gündeme yeni giren konunun gölgesinde kalıyor….
Bu defasında da,
Türkiye’nin gündemine,
BARIŞ PNARI Harekatı gidi..
Tanrıdan Askerlerimize başarılar,
Şehitlerimize de rahmet diliyoruz.
Bu gün burada, başlıkta gördüğünüz, önemli konu ve sorunları örneklerle açmaya,
Nedenlerini ortaya koymaya alışacağız,
Çözüm konusunda önerilerde bulunacağız,
Basınımıza yansıyan güncel konu ve haberlere yer vereceğiz.
EĞER bundan önceki makalede, sadece ara başlıklara baksanız,
 Konuların tamamı hakkında bir fikriniz olur,
Ayrıca ilginizi çeken yeri tekrar okursunuz,
Bu da çok yararlı olur.
Bu Makalede şu konuları incelemeye alacağız

1-BARIŞ PINARI HAREKÂT HAKKINDA NE SÖYLENEBİLİR.?

1)11 Ekim 2019 Cuma YENİÇAĞ.


KAHRAMANLIK DESTANI YAZIYORUZ.
Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı’nın ardından,
3.Operasyonu başlatan TSK ve Suriye Milli Ordusu,
Tel Abyad’a girip, 11 köyü YPG/PKK’dan arındırdı.
Harekâtın 2. Gününde 174 hain öldürüldü.
Jetler 30 kil0metre derinliğe bomba yağdırdı.
ŞİMDİ BURADAN başlayarak konuyu açmaya çalışalım.
1)Bu gazete haberinde yer alan Suriye Milli Ordusu nedir?
Bunlar Türk Silahlı Kuvvetleri’nin harekâta başlaması ile birlikte,
Türkiye’den hareket ettiklerine göre;
Şu an yönetimde olan Beşar ESAD’ın askerleri olmadığı da,
Zaten gazete haberinden anlaşılıyor.
2)SMO diye adlandırılan bu militanların,
Rejim karşıtı güçler olduğu anlaşılıyor.
3)Buna benzer rejim muhalifi ÖSO,
Özgür Suriye Ordusu mensuplarının da, daha önceleri TSK’’nın,
Öncü birlikleri gibi çalıştıklarını gördük,
Bunlara maaş ödendiği iddiaları da basınımıza yansımıştı.
4)Burada sorulması gereken soru şu:
Acaba eski adı ile ÖSO olan militan güç;
Bu defasında isim değiştirip,
Suriye Milli Ordusu SMO’mu oldu?
5)Sonuç itibarıyla adı ne olursa olsun,
Türkye’yi Yönetenlerin ve TSK’nın;
Bizden olmayan, ne olduğu bilinmeyen ve komşumuz olan bir devleti,
Devirmeye, ya da oraları terörist unsurlardan temizlemek amacıyla da olsa,
Böylesi örgütlerle işbirliği içinde olmasının,
Doğru olmadığını vurgulamak isterim.
6)Türkiye’nin çıkarlarını, Birlik ve Bütünlüğünü düşünen herkes;
Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşa müdahil olmamasını savunuyordu,,
Ama sınırlarımızın teröristlerden temizlenmesi konusunda,
Beşar ESAD ile birlikte mücadele edilmesi gerektiğini hep vurguluyordu,
Suriye’yi Emperyalist Devletlerin kucağına atmaması gerektiğini,
Bunun doğru olmadığını söylüyordu hep!
Bu itibarla bu gün Suriye ve Suriyeliler konusu;
Geleceğimizi tehdit eder bir boyut kazandı.
7)Umarız ki TSK’nın bu Barış Pınarı Harekâtıyla
Güney sınırımız bütün teröristlerden temizlenir,
Bu vesile ile gerçek sayıları 5Milyon 300 Bin olduğu iddia edilen Suriyeli sığınmacılarla,
Sayıları 1 Milyonun üzerinde olduğu iddia edile Afgan ve Irak’lı göçmenlerin,
En azından bir kısmının memleketlerine dönmeleri sağlanırsa,
Türkiye hem bir parasal yükten, hem de yaşanan kültür uyuşmazlığı gibi,
Şimdi ve gelecekte yaşanan büyük sorunlardan,
Kısmen de olsa kurtulmuş olacaktır.
8)Suriye’de gerçek anlamda huzur ve güvenin sağlanmasının tek yolunun,
Geç kalınmış olsa da;
Yine de Beşar ESAD Yönetimi ile anlaşmak,
Terör ve teröristlerle mücadele konusunda birlikte hareket etmek,
En doğru bir yaklaşımdır.
9)Böylesi bir durumda,
Amerika’yı ve Rusya’yı, bu gün gelinen noktada Suriye’den söküp atak mümkün olmasa bile;
En azından yakın ve uzak bir gelecekte,
Türkiye açısından muhtemel tehlike ve mahsurları,
Birazda olsa azaltılmış olur…
10)AKP öncesinde Türkiye’nin komşuları ile bir sorunu yoktu.
Ama şimdi Amerika ve Rusya ile
Onların müttefiki bazı Devletler, Suriye’de…
Türkiye Beşar ESAD’a karşı olmakla, onu devirmeye çalışmakla
Aslında Emperyalist Devletlerin ekmeğine yağ sürüyor,
Ve kendi ayağımıza kurşun sıkmış gibi oluyoruz….
11)BOP nedir, BOP Eş Başkanlığı nedir?
AKP hangi Dünya şartlarında ve nasıl iktidara gelmiştir?
Türkiye’de Anayasa ve Rejim nasıl değişti,
Siyasal İslam, ya da Ilımlı İslam nedir?
Bu gibi soruların cevabını bilmezsek;
Bu gün karşı karşıya olduğumuz zor durumun gerçek boyutunu bilemeyiz,
Çözüm yolunu da bulamayız…
Bu gün teknolojinin geldiği noktada,
Artık hiçbir şey, gizlenemiyor, gizli de kalmıyor.
Bu gibi bilgilere
İnternet kullanmasını bilen genç, yaşlı herkes;
Google’de yazmak, sorgulama yapmak suretiyle
Ulaşabilir…
2-AMERİKA VE RUSYA;
 TSK’NİN SURİYE’YE GİRMESİ KONUSUNDA,
ACABA  HANGİ SEBEPLERDEN DOLAYI, YA DA BİR TAVİZ KARŞILIĞINDA MI,
SES ÇIKARMADILAR?
Bu gibi konularda bazı tereddütlerimiz var.
Kim istemez!?
Türk Silahlı Kuvvetleri TSK’nın;
Türkiye’nin güvenliğini sağlamak açısından,
Fırat’ın Doğusu ve Batısı’nı,
Terörist unsurlardan temizlemesini?!
Bu konuda da, şu hususlara vurgu yapmamız gerekiyor:
1)Bu gün gelinen notada;
Rusya Frat’ın Batısı’nda,
Amerika ise Frat’ın Doğusu’nda söz sahibi…
Bu fiili durum, gelecek açısından olmasa da şimdilik;
Amerika ve Rusya’nın çıkarlarına uygun görünüyor.
Bu itibarla her 2 süper güç, bu konuda birbirlerine ters düşmemeye,
Sorun yaratmama konusunda bir anlaşma içinde oldukları düşünülebilir.
2)Türkiye Amerika ile Rusya arasında sıkışmış durumda…
BATI BLOKU’NDA yer almasına karşın,
Bir taraftan, her konuda etkisini gösteren bir ekonomik kriz ile boğuşurken,
Amerika kendi çıkarları açısından ve politik sebeplerden dolayı,
TSK’nın ihtiyacı olan PATRİOT Hava Savunma Sistemlerini vermek istemediği gibi,
Ortağı olduğu F-35 savaş uçağı projesinden çıkarmak istiyor.
Ve sonuçta bu gibi sebeplerden dolayı da,
İhtiyaçlarını Rusya’dan karşılamak istiyor.
İşte böylesi bir ortamda Türkiye,
Amerika’dan ihtiyacı olmadığı halde 100 Boing yolcu uçağı alma sözü veriyor,
Rusya’dan da S-400 Füzeleri aldı,
SU savaş uçakları için de görüşmeler yapıyor,
Türkiye, Rusya’ya da zaten doğal gaz ve Nükleer Santral konusunda bağımlı halde…
İŞTE TÜRKİYE böylesi bir durumda,
Her iki tarafa Mavi Boncuk dağıtma politikası ile işleri yürütmeye çalışıyor.
BÖYLESİ BİR ORTAMDA,
Amerika ve Rusya, kendi çıkarları doğrultusunda,
Türkiye’yi niye karşılarına alsınlar ki?...
3)ABD Başkanı Donald TRUMP’ın;
Türkiye’nin BARIŞ PINARI Harekâtına niçin müsaade ettikleri konusunda,
Yaptığı açıklama çok manidar.
TRUMP şöyle diyor:
Büyük ve benzersiz bilgeliğimle
Türkiye’ye bir sınır çizdim…
CHP Milletvekili Utku ÇAKIRÖZER;
Dış İşleri Komisyonu’nda,
Dış İşleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim KIRANa şöyle bir soru yöneltiyor:
Sayın ERDOĞAN’ın ABD Bakanı TRUMP ile yaptığı telefon görüşmesinin içeriğini,
Ve TRUMP’’ın ne gibi şartlar koyduğunu soruyor…
Ama Sayın Utku ÇAKIR ÖZER’ın sorusuna,
Cevap verilmiyor….
3-BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ BOP;
ADIM ADIM DEVREYE SOKULUYOR…

Bölünmüş Ortadoğu Haritası’nda da 
gördüğünüz üzere;İşin bir parçası olarak,
Suriye’de Fırat’ın Doğusu’nda PKK, PYD güdümünde kukla bir 
terör devletinin kurulması, ön görülüyor,
Sonrasında Türkiye, Suriye, Irak ve İran’dan da koparılacak toprak parçaları ile birleştirilerek,
Büyük Kürdistan Devletinin kurulmasına,
Zemin hazırlanıyor…
1)GÜVENLİ BÖLGE;
Suriye’nin Kuzeyi’nde kukla bir Kürt Devletinin kurulmasının ilk adımıdır.
Daha önceleri Irak’ın işgali sırasında da gördük;
Sözde Kuzey Irak’taki Kürtleri, sözde Saddam HÜSEYİN’den korumak adına,
Uçuşa yasak bölge kurulmasına önderlik ettiler ama
Sonunda Kuzey Irak Kürt Özerk Bölgesi oluştu.
Dolayısıyla Fırat’ın Doğusu için öngörülen Güvenli Bölge de,
Aradan çok geçmeden, Kuzey Irak Özerk Kürt Bölgesi gibi olacak.
Orasını bize bırakmazlar.
Eğer gerçekten bir şeyler yapılmak isteniyorsa,
Türkiye’deki Suriyelilerin bir kısmının,
Oralarda kurulacak yerleşim yerleri ve inşa edilecek konutlara, yerleştirilmesi isteniyorsa;
Bu işin en doğru, en kestirme yolu,
Suriye’nin resmi Lideri Beşar ESAD ile anlaşmaktır.
Başkaca bir yol yok!

2)7 Eylül 2019 Cumartesi, YENİÇAĞ

GÜVENLİ BÖLGE İÇİN KÜSTAH AÇIKLAMA
ABD Genelkurmay Başkanı DUNFORD,
Suriye’deki Güvenli Bölge’nin kontrolünün,
Ankara tarafından sağlanmasının,
Ortak çıkarlara hizmet etmeyeceğini söyledi…
Bunddan daha açık bir söz olur mu?...
2)Sayın ERDOĞAN’ın geçmişte,
Her vesile söylediği şu sözleri bir hatırlayalım:
Biz Genişletilmiş Kuzey Afrika ve Büyük Ortadoğu Projesi,
Eş Başkanlarından Biriyiz ve Biz bu Görevi Yapıyoruz.
Şimdi bu noktada sorulması gereken soru şu:
1/Eskinin başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı,
Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN;
Halen şimdi aynı çizgide mi bilemeyiz…
2/Ama hem Yabancı bir Projenin bir Parçası olmak,
Hem de duruma göre karşısında olmak,
Ne kadar mümkün?
3)Bu seferki Yerel seçimler sonucunda,
Aldığı hezimet derecesindeki seçim yenilgisi,
Ve AKP oylarında sürekli bir geriye gidiş ve erime dolayısıyla
Sayın ERDOĞAN’ın iktidarı kaybetme korkusu içinde olduğu da söylenebilir.
ACABA BU NOKTADAN hareketle
Sayın ERDOĞAN için,
Uygun bir siyasi ortam mı, yaratılmak isteniyor? Gibi sorular akla geliyor…
4)Çok yeni bir haber olarak,
Amerika’nın, İran’a bir saldırı hazırlığı içerisinde olduğu,
Yalanlanmış olsa bile
Amerika’nın yönlendirmesi ile
Suudi Arabistan tarafından, bir İran tankerinin vurulduğu iddiaları,
Gündeme geldi.
Bütün bu gelişmeler,
Yakın bir gelecekte bölgemizde önemli gelişmelerin yaşanacağının işaretleri.
BU İTİBARLA,
Amerikan Yönetimi, muhtemel bir İran çatışmasının olacağı, bunun genişleyebileceğini de düşünerek;
Türkiye’yi kaybetmemek, Sayın ERDOĞAN’ın da elini güçlendirmek amacıyla,
Şimdilik, Fırat’ın Doğusu’ndaki gözetleme noktalarından Amerikan Askerlerini çekmek gereğini duymuş olabilir.
Böylesi bir durumdan,
 Amerika’nın, Suriye politikasından vazgeçti anlamını çıkarmak doğru bir yaklaşım değil.
Amerika’nın Suudi Arabistan’da zaten Askerleri var.
Son haberlere göre;
6000 Amerikan Askerinin Suudi Arabistan’a indiğine dikkat çekiliyor.
Bu gibi bilgiler çok önemli….
4-DİPLOMATİK YALNIZLIK.

2)13 Ekim 2019 Pazar SÖZCÜ

Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur, sözü bir kez daha ispatlandı.
SUUDİ KRALI İÇİN YAS İLAN ETTİĞİMİZ 
ARAPLAR BİLE;
BİZİ SIRTIMIZDAN HANÇERLEDİ
Türkiye’nin Suriye’deki hainlere yönelik Barış Pınarı Harekâtı’na karşı çıkan,
İkiyüzlüler arasına,
Suudi Arabistan ve Filistin’in yer aldığı Arab Birliği’de katıldı.
Böylesi bir acı gerçek;
İslam Dünyası’nın ve Arablar’ın Lideri olmak istediği anlaşılan,
Cumhurbaşkanı ve AKP’nin de Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN açısından;
Göz ardı edilemeyecek, çok vahim, çok önemli bir durumdur.
Birleşmiş Milletler BM’de tasarıya karşı olanlar:
-Kanada, Norveç, Jamailka,İsveç, İngiltere, İrlanda,Fransa, Portekiz, Hollanda,Almana, Belçika, Hollanda,Danimarka, Finlandiya, İsviçe, Polonya, Slovakya, Avusturya, Slovenya,İtalya, Yunanistan,Çekya, Romanya,İran,Irak, Suriye,Lübnan, İsrail, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi,Filistin, Suudi Arabistan,B.A. Emirlikleri,Mısır, Libya, Tunus, Ceyayir, Fas, Cibuti, ÇİN, Avustralya, Yemen.
DESTEKLEYENLER:
Pakistan, Azerbaycan, Katar.
MUĞLÂK
ABD Rusya, İspanya, Macaristan.
5-DİĞER ÖNEMLİ KONULAR..
Burada,
HALKIMIZ güncel ve büyük sıkıntılar ve sorunlarla karşı karşıya olduğu halde,
Bizleri Yönetenlerin,
Nelerle uğraştığını,
Paraları nerelere harcadıklarını,
İmam-Hatip saplantısını,
Halkımızın, artan pahalılık nedeniyle
Nasıl cinnet noktasına getirildiği gibi
Haber değeri olan 3 Gazetenin manşeti ile
GÜNCEL başka konulara girmek istiyorum.
Bu haberlerin,
Başlıktaki konularla ilgisi var,
Ülkeyi Yönetenlerin saplantıları ile ilgisi var,
Yanlış planlama ve yanlış tercihler var

3)19 Eylül 2019 Perşembe CUMHURİYET.

Okullara  Cuma namazı ayarı.

4)20 Eylül 2019 Cuma BİRGÜN,

Bütün bütçe, İmam Hatibe giderken,
Okul inşaatları durdu.
Para bitti, Eğitim paydos…

5)20 Eylül 2019 Cuma KORKUSUZ.

Milyonlarca vatandaş iş bulamadığı için,
Kahve köşelerinde pinekliyor, eve ekmek götüremiyor,
Sonra da cinnet geçiriyor.
Millet fıttırıyor.
Buradaki haberlerle ilgili olarak,
Şu yorumları yapabiliriz:
1)Allaha şükür!
Hepimiz Müslüman’ız.
Ama Camilere, Kışlaya, Okullara siyaset girmemeli,
Din, siyasi çıkarlara alet edilmemelidir…
2)Yani her işi tam yaptık da;
Tek eksiğimiz;
Okullara Cuma namazı ayarı mı, eksikti?..
2)Bu Ülkede Alevi vatandaşlarımız, gayrı Müslim vatandaşlarımız,
Çocuklarını Devlet okullarına göndermesinler mi?
3)Bu gün okullardaki öğrencilerin başarı durumu,
Eskiye nazaran, çok gerilerde…
Eğitim yerlerde sürünüyor.
Varlıklı aileler, çocuklarını, ya özel okullarda okutuyorlar,
Ya da, yurt dışına gönderiyorlar…….
4)Sonra çoğu Dindar ve inançlı vatandaşımız da,
Okullarda çocuklarına sadece yeterli ve kaliteli eğitim verilmesini,
Seçmeli dersler dışında,
Çocuklarının Din kisvesi altında beyinlerinin yıkanmasını istemiyorlar.
5)Yani önceki İktidarlar;
Müslüman değil miydi?
O zamanlar, okullardaki başarılar,
Şimdikinin çok çok üstündeydi!..
6)Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin büyük bir kısmının,
İmam Hatiplere ve Diyanet’e giderken,
Bazı Okullara ödenek kalmıyor.
Veliler ise,
Çocuklarını İmam Hatiplere göndermeye zorlanıyor.
7)Bu gün Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kadrosundaki,
Çoğu Din görevlilerinin,
Devlet kademelerine aktarıldığı, yerleştirildiği de göz önünde bulundurulursa,
Liyakatli olmanın değil de!,
Sadece yandaş olmanın yeterli olduğu kanaati toplumda yaygın ise
Eskiye nazaran, bütün iş ve hizmetlerde geriye gidiş söz konusu ise
Yapılan işlerin ve uygulamaların doğru olduğunu,
İddia edemeyiz, söyleyemeyiz…
8)Anlaşılan odur ki;
AKP 17 yıl içerisinde,
Türkiye’yi adım adım, kendi siyasi görüşü ve kendi Dünya anlayışı çerçevesinde,
Dönüştürmeye ve yeniden şekillendirmeye çalıştı ama
Bu gün gelinen noktada, tıkandı, kaldı.
9)Aşırı uç Siyasi Partilerin,
Türkiye’nin sorunlarını çözemeyecekleri,
Üstelik yeni sorunlar yaratacakları,
Bu gün yaşadığımız sorunlarla,
Tekrar görülmüş ve anlaşılmıştır.
10)Siyasi Partilerin görevi,
Rejimi değiştirip,
Her şeyi kendi amaç ve ihtiyaçlarını karşılayacak hale getirmek,
Herkesi kendi amaçlarına uygun bir kalıba sokmaya çalışmak değil;
11)AKP sonunda Anayasa’yı da değiştirip,
Tek işinin hükümranlığına dayalı,
Gelişmiş ülkelerde bir benzeri olmayan,
Adini da koydukları,
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile
Kendi amaçlarına uygun yasaları da çıkardılar ama
HALKIMIZ bu yeni sistemi, bir türlü kabullenmedi,
Sorunlar da daha fazla arttı….
12)Her konuda bozulan Dengelerin yeniden kurulabilmesi,
Ve yeniden yükselişe geçmemiz;
Yaşanan bunca olumsuzluklardan,
Herkesin, kendisine bir ders çıkarması ile olur.
Bu gibi konularda, Muhalefet Partilerine,
Önemli görevler düşüyor.
6-MİLLİ EĞİTİM KONUSUNDA;
TARİKATLARI NİYE ÖZENDİRİYORUZ?
ÖĞRENCİ YURTLARINI, NİYE DEVLET YAPMIYOR?

6)15 Eylül 2019 Pazar BİRGÜN.

Kaymakam, bürokratlar ve jandarma seferber.
MENZİL İÇİN İKNA TURU
Sivrihisar İlçe Milli Eğitim’in, çocukları Menzil tarikatının merkezi Buhara köyündeki okula gönderme ısrarına karşı, aileler boykotta. Boykota  karşı devlet görevde.

7)2 Eylül 2019 Pazartesi BİRGÜN.

VAKIF PROTOKOLLERİ ÇOKTAN UZATILMIŞ
Eğitim Bakanlığı’nın, Nur Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen Hizmet Vakfı ve Bilal ERDOĞAN’ın  yöneticisi olduğu TÜRGEV ile olan protokollerinin süresini, sessizce uzattığı ortaya çıktı.
8)26 Ağustos 2019 Pazartesi CUMHURİYET.

Erdoğan’ın çocuklarının vakfına her ay, milyonlarca lira akıtılacak. Denetim sıfır.
Türkiye genelinde 46 yurt.
TÜRKİYE Gençlik ve Eğitim Hizmetleri Vakfı,kısa adıyla TÜRGEV;
Erdoğan ailesinin gözbebeği olan vakıf!
10 Bini aşkın öğrencisi var.
Öğrenci başına aylık, devletten 600TL ALIYOR.

9)1 Eylül 2019 Pazar CUMHURİYET.

Yatılı kursta20’den fazla çocuğa istismar İddialar korkunç.
REZİLSİNİZ
Türkiye’de bu gibi olaylar, maalesef sıradan bir olay haline geldi.
Bu gibi konularda bu güne kadar, basınımızda çok haber yer aldı.
Ama ne var ki, üstüne gidilmediğini,
Gerekli cezaları almadıklarını,
Ya da bu davaların bir şekilde kapatıldığını görüyoruz.
EĞER iktidarın eğitim ve öğrenci yurtları konusunda;
Cemaatlere, Tarikatlara ilgisi böyle devam ederse;
İkinci bir FETÖ olayı ile karşılaşabiliriz.

3-MİLLİ DEĞERLERİMİZDEN UZAKLAŞTIRMAYA ÇALIŞMAK.

10)26 Ağustos 2019 Pazar SÖZCÜ.

Atatürk sevgisi ve İstiklal Marşı yüreklerden silinmez.

SİZ UNUTTURSANIZ DA MİLLET UNUTMAZ.

11)1 Eylül 2019 Pazar SÖZCÜ.

Hutbede Atatürk’ün adını anmayan Diyanet örnek alsın
ATATÜRK’ÜN RESMİNİ KALDIRMAM KARDEŞİM.
Cami derneği başkanı, 30 Ağustos’ta camiye Türk Bayrağı ve Atatürk posteri astı.
Kaldır o resmi diyen Müftülüğe ise başlıktaki yanıtı verdi
İşte Görevlilerin, Türkiye’yi Yönetenlerin,
Yanlış tutum ve davranışları,
Türkiye’yi kutuplaştırdı,
Dinden, Diyanetten soğuttu,
Ve nihayet Halkımız da tepkisini,
Seçim sandığında gösterdi
7-SİYASETTE İKİ YENİ PARTİ BEKLENTİSİ…

12)20 Eylül 2019 Cuma SÖZCÜ.

AKP’li eski milletvekili Cuma İÇTEN konuştu:
BAŞ KALDIRIYORUM İSTİFA EDİYORUM.
AKP’de DAVUTOĞLU istifaları sürüyor…Son olarak eski vekil Cuma İÇTEN,
15 Maddelik bir manifesto yayınlayarak, AKP’den istifa etti.
Bu haber ile eski vekil Cuma İÇTEN’in söyledikleri;
AKP İktidarı, ya da Cumhur İttifakını çatırdadığının önemli işaretleri…
BU GİBİ KONULAR DA;
Şu hususlara vurgu yapmamız gerekiyor.
1)Ali BABACAN ve Ahmet DAVUTOĞLU gibi AKP’li eski Yöneticilerin,
Kötü gidişattan, kendilerine bir vazife çıkartıp,
Yeni bir Parti kurma aşamasına gelmeleri ise
Sorunların çözümü,
Yeniden Parlamenter Demokrasiye geçiş gibi konular için de
Yeni bir umuttur.
2)Siyasetteki böylesi bir yapılanma girişimleri,
Aynı şekilde,
Gidişattan memnun olmayan,
Türkiye adına bir şeyler yapılmasını isteyen,
Herkes için de,
Önemli bir beklentidir.
Yeni bir umuttur.
Bunun küçümsenecek bir yanı da yoktur.
3)Ama AKP’nin de Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN;
Yeni bir Parti kuracak olan bu 2 kişiye,
Ve muhtemelen AKP’den ayrılıp,
Kurulacak bu yeni Parti, ya da Partilerde yer alacak olan Milletvekillerine de çok kızıyor,
Bu ihanetin bedelini çok ağır öderler diye de tehdit ediyordu.
4)Bu gibi tehditler ve hain anlamına gelen sözler karşısında,
Eskinin de Başbakanlarından olan Prof. Dr Ahmet DAVUTOĞLU’nun;
24 Ağustos 2019 tarihinde Sakarya’da ki konuşmasında,
Kendini savunma noktasında sarf ettiği sözler,
Bir bomba düşmüş gibi Türkiye’nin gündemine oturuveriyor.
4)Ahmet DAVUTOĞLU’nun sözleri şöyle:
Terörle mücadele defterleri açılırsa;
Çoğu insan,
İnsan yüzüne çıkamaz!,
Cumhuriyet’in tarihi yeniden yazıldığı zaman,
Eminim ki en kritik dönemlerden biri;
15 Haziran -1 Kasım 2015 tarihleri arasında yaşananlar olacaktır….
5)Şimdi bu tarihler arasında neler olduğunu bir hatırlamaya çalışalım
AKP,
7 Haziran 2015’te yapılan Milletvekili seçiminde,
Çıkarabildiği Milletvekili sayısı ile
Tek başına iktidar olma şansını yitirmiş,
Ve Sayın ERDOĞAN, bir Koalisyon Hükümeti kurulması işini yavaştan almış,
Oyalama taktiği ile 45 günü, KILIÇDAROĞLU ile doldurmuş,
Sonrasında Hükümet kurulamıyor gerekçesiyle
Bir erken seçim kararı almıştı.
6)AKP çoğunluğu kaybettiği halde,
Aradaki bu süre içerinde, yine iktidar da kalmış,
Ama yapılan 1 Kasım 2015’de yapılan erken seçimde ise
AKP bu defasında, birinci Parti olmuş
Ve 17 yıllık bir iktidar döneminde, bir kesinti de olmamıştı.
7)Bu noktada sorulması gereken soru şu:

1 KASIM’DA ERKEN SEÇİM KARARI 
ALINDIKTAN SONRA;
ACABA AKP LEHİNE NE GİBİ OLAYLAR, 
NE GİBİ GELİŞMELER OLDU Kİ!
AKP BUNDAN SİYASETEN YARARLANDI?

8)İşte Ahmet DAVUTOĞLU’nun kast ettiği sözler;
Bu dönemde siyaseten yapılan işlerle ilgili olmalı!...
Örneğin 6 Eylül 2015 tarihinde,
Hakkâri Dağlıca’da,
PKK’lı teröristlerin yola döşedikleri mayınlı tuzağın patlaması sonucu,
15 Askerimiz şehit düşmüştü…
Sonradan bu sayı 16’ya çıktı. Cumhurbaşkanı Sayın ERDOĞAN ,
Bu saldırı karşısında ATV’de ki bir programda şöyle demişti:
9)Eğer Anayasayı tek başına değiştirebilecek 400 Milletvekilini bize verselerdi,
Bu şehit haberleri gelmezdi anlamına gelen sözler sarf ediyor…
Ahmet DAVUTOĞLU’nun kast ettiği sözlerden biri bu herhalde…

13)7 Eylül 2015 Pazartesi SÖZCÜ.

10)ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İLE
TERÖRÜN ARTMASI NOKTASINDA,
NASIL BİR BAĞLANTI OLABİLİR Kİ!?...
11)AKP’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 tarihinden önceki İktidar döneminde,
PKK Terör Örgütü bitme noktasına gelmişti ama
AKP ile tekrar artmaya başladı.
12)AKP’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002’ile
7 Haziran 2015 Milletvekili seçimine kadar;
AKP ve HDP çok iyi anlaşıyorlardı,
Sözde Demokratikleşme adına;
Açılım-Saçılım çalışmalarını birlikte yürüttüler.
PKK terör örgütünün, yönetici kadroları ile
Açık, ya da gizli pazarlıklar bu dönemde yapıldı,
PKK’lı teröristler için, Habur’da çadır Mahkemeleri bu dönemde kuruldu….
Örnekler çoğaltılabilir.
13)Ama 7 Haziran 2015 Milletvekili seçimi sonrasında,
AKP, çıkardığı Milletvekili sayısı ile
Azınlığa düşünce ve tek başına iktidar olma şansını yitirince;
Sayın ERDOĞAN’ın bir strateji değişikliği sonucu,
HDP ile yollarını ayırdığını,
Köprüleri attığını,
Onu düşman ilan ettiğini,
PKK terör örgütü ile mücadele görüntüsü içine girdiğini, görüyoruz.
14)Tabi ki böylesi bir tavır değişikliğinin,
Sayın ERDOĞAN’ın seçimi yeniden kazanmasında çok etkili olduğu da söylenebilir.
15)Diğer gelişmelerde şöyle:
Bu zaman diliminde, Dağlıca saldırısının dışında,
Değişik yerlerde meydana gelen bombalı saldırılarda
Çoğu vatandaşımızın hayatını kaybettiğini,
Ama faillerinin bulunduğu, gereğinin yapıldığı gibi konularda,
Maalesef bir şeyler söyleyemiyoruz.
16)Bu itibarla Ahmet DAVUTOĞLU’nun sarf ettiği sözler;
Böylesi kritik bir zamanda,
Ve kuşkulu durumların cevabı ile ilgili olduğu düşünülebilir
Bu itibarla Ahmet DAVUTOĞLU’nun suçlamaları, yenir yutulur cinsten değil…
17)Bu tarihler arasında Ahmet DAVUTOĞLU, Başbakandı.
Dolayısıyla bu dönemde yapılan yanlışlıklar da Ahmet DAVUTOĞLU’nun da kusurları olsa bile
Kendisinin dışındakilere de büyük imalarda bulunuyor.
18)Ahmet DAVUTOĞLU’nun suçlamalarında,
Başta Sayın ERDOĞAN’ı kast ettiği de anlaşılıyor….
Muhalif basın ve muhalif Kanallar,
Bu süre içerisinde yaşananları inceleme altına aldı,
Eldeki bilgilerden hareketle
Ahmet DAVUTOĞLU’nun neyi kast ettiğini anlamaya çalışıyorlar,
Yorumlar yapıyorlar.

8-SAYIN ERDOĞAN’IN;
BU İKİ SİYASİ OLUŞUMU ÇOK ÖNEMSEDİĞİ,
VE İKTİDARI KAYBETME KORKUSU YAŞADIĞI SÖYLENEBİLİR…

Bunun diğer nedenlerinden biri de,
AKP’nin ve Sayın ERDOĞAN’ın;
31Mart 2019 tarihinde yapılan yerel seçimlerde,
Ve tekrarlanan İstanbul seçiminde,
Hezimet derecesinde Seçim yenilgisini,
Başta Ankara, İstanbul, İzmir olmak üzere
Çoğu Büyükşehir Belediyelerini,
Ve başka yerleşim yerlerini de kaybetmesi;
Bu korku ve endişeyi, artırıyor…
AKP içindeki bu kıpırdanmalar ve kopmalar;
Sonun başlangıcı olarak düşünülebilir….
Sayın ERDOĞAN’ı korkutan da, budur zaten!..

9-AKP’NİN VE SAYIN ERDOĞAN’IN;
 OY VE GÜVEN KAYBETMESİNİN TEMEL NEDENİ, ŞUNLAR:

1)Ekonomideki daralma,
Buna bağlı olarak, işsizliğin artması,
2) Üretim ve hayvancılık ihmal edildiğin den,
Buğday, pirinç, mercimek, nohut, kuru fasulye pirinç, Soğan, patates gibi günlük temel ihtiyaçlar ile
Canlı hayvan ve et açığının,
Dışarıdan ithalat yoluyla karşılanması,
Bu itibarla, bu ürünler Dolarla alındığından,
Satış fiyatlarının yükselmesi,
Bu nedenle Vatandaşlarımızın, bunları almakta zorlanması,
Geçim sıkıntısının baş göstermesi
3)Zirai ilaç, gübre, mazot gibi önemli girdilerde;
Kendi çiftçi ve köylümüze destek olunmadığı,
Bu yüzden onların da perişan edildiği,
4)Bir kısmının da bu gibi sorunlardan dolayı,
Tarım ve hayvancılıktan kopması,
Bu vesile onlarında işsizler ordusuna katılması,
5) Ekonomideki bu daralma ve dövizdeki artışların,
Sanayi kesimini de olumsuz etkilediğinden
Yeni sorunlar ortaya çıkması,
6)Bu yüzden personel ve işçilerde azaltma yoluna gidilmesi,
Bu yüzden de işsizliğin artması,
7))Devletin bütün kademelerinde yaşanan israf düzeni,
Her işte bir plansızlık nedeniyle
Yaşanan ekonomik kriz,
Ödenmesi çok zor görünen iç ve dış borçlar,
7)Hak ve Adaletten uzaklaşmak,
 8)Ve yukarılarda vurguladığım ve gazete manşetleri ile de ortaya koymaya çalıştığım nedenler ile
9)Suriye’deki iç savaş,
Amerika ve Rusya arasında, yaptığımız zikzaklar,
10) Bütün bu konulara birde Suriyeli ve diğer sığınmacıların,
Ekonomiye bindirdikleri yük ve Toplumda yarattıkları huzursuzluk;
Sayın ERDOĞAN’ın,
Bütün siyasal hesaplarını alt üst ettiği söylenebilir.
Bundan sonrasında AKP’nin ve Sayın ERDOĞAN’ın, işinin,
Çok zor olduğunu söyleyebiliriz….
Bundan sonrasında,
Yapılan diğer yanlışları da ortaya koymaya çalışacağız,
Başka tahliller de yapacağız.

10-SAYIN ERDOĞAN’IN, ÖNCEDEN HAZIRLANAN BİR PLAN VE BİR AMAÇ DOĞRULTUSUNDA HAREKET ETTİĞİ,
BUNA UYGUN SÖYLEMLERDE BULUNDUĞU ANLAŞILIYOR…

Sayın EROĞAN,
10Nisan 2017 Referandumu öncesinde de diyordu ki,
Eğer Başkanlık Sistemi Anayasası’na evet derseniz;
Türkiye uçacak,
Her şey eskisinden çok daha iyi olacak!...
 Bu yeni Anayasa da şaibeli de olsa, bir şekilde kabul edildi ama!
Söylenenler gerçekleşti mi?Gerçekleşmedi!...
Burada da asıl amacın gizlenmeye çalışıldığını görüyoruz.
Nedir bu asıl amaç?
Tek kişinin hakimiyetine dayalı bir Yönetim şekli….

11-EĞER BÖYLESİ BİR BAŞARISIZ DURUM,
AVRUPA DEVLETLERİNDE YAŞANSA;

İlgili Siyasetçi Halktan özür diler,
Kendiliğinden görevi bıraktığını söylerdi.
Bunun birçok örnekleri var…
AMA BİZDEKİ SİYASETÇİLERDE,
Koltuğu bırakma alışanlığı henüz yerleşmediğinden;
Başarısız olmaları durumunda,
İstifa etmek yerine,;
İktidarlarını, bir ekil de devam ettirmenin yollarını arıyorlar.
Şimdiki yeni Anayasa,
Ve adını koydukları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de;
Halkımızın talebi değildi.
Sayın ERDOĞAN’ın talebiydi.
Her aşaması kural dışı, dayatmalar ile aceleye getirilen,
Ve önümüze konulan bir Anayasa!.
Bu konuda ilave bilgilere;
AKP kim tarafından ve nasıl kuruldu?,
Başlığı altında tekrar değineceğiz…
Burada vurgulamamız gereken en önemli sorun şurada:
Cumhurbaşkanlığı Makamı;
Partiler üstü bir Makam,
Herkese eşit mesafede ve tarafsız olması gerekir ama
Eski ve yeni Anayasa’da da aynı olan, Cumhurbaşkanlığı yemini de ortada iken,
Sayın ERDOĞAN’ın
Ettiği tarafsızlık yeminine rağmen,
AKP’nin de Genel Başkanı olmasıdır.
Buradaki hukuk garabetinin öncelikle ortadan kaldırılması lazım.
Eğer Sayın ERDOĞAN’ın ettiği Cumhurbaşkanlığı yemini geçerli ise,
O zaman ortada işlenen bir Anayasa ihlali suçu vardır.
10 Nisan 2017 Yeni Anayasa referandumu,
Şaibeli olarak % 51,4 oranla kabul edildi ama
              Bu oran Halkımızın, her görüşten kesimimi kapsayan bir Anayasa değil.
Eğer minimum % 75-80 gibi bir oranla kabul edilseydi neyse!...
Darbe Anayasası dedikleri Kenan EVREN Anayasası bile,
% 92’nin üstündeki bir oranla kabul edilmişti.
Normal şartlarda bu Anayasa,
Kesinlikle geçmezdi!
Burada bir zorlama, bir acil durum var.

7)CUMHURBAŞKANININ, HER ŞEYİ BİLMESİ;
MÜMKÜN DE DEĞİL, GEREKLİ DE DEĞİL!
İLGİLİ BAKANLAR KONUŞURSA;
DAHA DOĞRU OLUR!..

Yeni Anayasaya göre Cumhurbaşkanı,
Yürütmenin de başı ama
Her konuda, her zaman kendisi konuşmamalı
Soruları İlgili Bakanlar cevaplamalı,
Beyanatları da onlar vermeli!
Zira böylesi bir yöntemle,
Yetersiz kalan, ya da başarılı olamayan Bakanları değiştirebilirsiniz,
Sonuçta güzel şeyler olur…
YOK EĞER,
Cumhurbaşkanı Sayın ERDOĞAN,
Her konuda fikir beyan ederse,
Bakanların Başarısızlıkları da,
Kendisinin sırtına yüklenmiş olur,
Ve bu ağır yükün altından kalkamazsınız…
Ve içine düştüğümüz çok zor durumun;
Nedenlerinden biri bu!..

12-AKP ÖNCESİNDE TÜRKİYE’Yİ İDARE EDEN,
BAZI CUMHURBAŞKANLARI VE BAŞBAKANLAR İÇİNDE;
BİR ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM:

Bu başlık altında aynı zamanda, yakın tarihimize de ışık tutmak,
Siyaseten içinde bulunduğumuz zor durumda,
Bu zorlukların altından nasıl kalkacağımız noktasında;
Sizlere ve Siyasetle uğraşan, ilgilenen herkes açısından
Çok faydalı olacağına inandığım,
Önemli ipuçlarını da ortaya koymak istiyorum.
1)Rahmetli Süleyman DEMİREL,
Baraj Uzmanı İTÜ mezunu, İnşaat Yüksek Mühendisiydi.
Elektrik Santrallerinin kurulmasında çok emeği geçmiştir.
ATATÜRK BARAJI ve Urfa Tüneli, onun eseridir.
 Halkımız onu Çoban Sülü lakabı ile tanınırdı
2)Rahmetli Turgut ÖZAL da İTÜ mezunu Elektrik Yüksek Mühendisiydi.
Turgut ÖZAL aynı zamanda bir ekonomistti.
Türkiye’de bağlamalı telefondan;
Yeni sistem telefon santrallerinin kurulması sayesinde,
Otomatik görüşmelerin başlaması,
Bu teknolojide, Avrupa’da iddialı duruma gelmemiz,
Dünya yörüngesine haberleşme uydularını yerleştirip,
Uydu üzerinden özel Televizyon yayınlarına başlamamız da,
Hep Turgut ÖZAL sayesinde olmuştur.
3)Tabi ki bu gibi teknik ve önemli konularda büyük hizmetler verilmesinin temel nedenlerinden biri;
 Süleyman DEMİREL ve Turgut ÖZAL’ın;
Kendi konularında uzman bir Mühendis olmaları,
Bir hesap-kitap adamı olmalarıdır.
.Örneğin ben İstanbul’da 1968’de Yüksek Öğrenim için okurken,
Sirkeci Merkez Postane’de insanlar, Avrupa, ya da Türkiye’deki yakınlarıyla konuşabilmek için,
Çabuk bağlanır gerekçesi ile
Bu postanede 10’larca dakika, hatta saatleri aşan süre,
Buralarda sıra beklerlerdi…
4)Başka bir konu:
Laleli’de falanca otelin kasasında şu kadar Dolar, şu Kadar Mark yakalandı gibi konular, haber niteliğindeydi.
Turgut ÖZAL,
Türk Parasını, yabancı paralarla rekabete açtı.
Ama bu gün gelinen nokta da;
Özelleştirmenin yolunu da açıp,
Siyasetçilerin de işi sulandırmaları vasıtasıyla;
Vur dedim ama Öldür demedim misali,
Kamu mallarının elden çıkarılmasına da vesile olduğu,
Tartışılabilir.
5)Sayın ÖZAL Ve Sayın DEMİREL,
Her ikisi de esprili ve hoş görülü Devlet Adamlarıydı.
Kendilerini eleştiren gazeteci ve yazarlara karşı da,
Hoş görülü insanlardı,
Onlarla uğraşmazlardı
Türkiye’nin gelişip, kalkınmasına büyük hizmetleri olmuştur.
Onları rahmetle minnetle anıyoruz.
6)Süleyman DEMİREL,
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra,
DOĞRUYOL PARTİSİ ile
Turgut ÖZAL ise
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra,
ANAVATAN PARTİSİ ile ilişkisini kesmiş,
Ve tarafsız konuma girmişlerdi...
BUNUN sonunda,
DOĞRUYOL PARTİSİ ve ANAVATAN PARTİSİ,
Meclis’te varlıklarını bir süre devam ettirseler de;
DOĞRUYOL PARTİSİ,
3 Kasım 2002’de yapılan erken seçimde,
 % 9,98 oy oranı ile baraj altında kalmış,
ANAVATAN PARTİSİ ise daha gerilerde yer almış,
Sonrasında kapatılmıştır.
Ama şimdi küçük te olsa, yeniden vardır..
7)SİYASİ PARTİLERİN kurucu Genel Başkanları,
Bir şekilde Partileri ile ilişkilerini kesmek zorunda kalsalar bile
Geride kalanların, yarışa devam edip,
Partilerini ayakta tutmanın yollarını aramalı ve bulmalıdırlar.
8)Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğruyol Partisi,
Sonradan tekrar, Demokrat Parti;
Geçmişten gelen köklü bir geleneğin devamı olduğundan,
Bir Milletvekili ile de olsa,
Bu gün yine Meclis’tedir.
Yakın bir gelecekte,
Merkez Sağ’a önemli görevler düşeceği kanaatini taşıyorum.
9)Siyaset düşe kalka öğreniliyor,
Demokrasi, böyle gelişiyor!
10)Sayın Ahmet Necdet SEZER,
Allah uzun ömürler versin,
Anayasa Mahkemesi Başkanı iken;
Meclis’deki Siyasi Partilerin desteği ile Cumhurbaşkanı seçilmişti.
Seçkin, düzgün, az konuşan, hukukun kurallarına harfiyen uyan bir Devlet Adamıydı.
Çok konuşan birisi de değildi ama
Halkımız onu da çok sevdi,
Ve bu yüzden onu 2. Kez Cumhurbaşkanı yaptılar.
Oğlunun düğününde, sadece 40-50 kişi gibi az sayıda aile yakınlarını davet etti.
Kimse altın takma kuyruğuna girmedi,
Düğün vesilesi ile yollar, caddeler kapatılmadı,
Kimseye eziyet edilmedi.
Düğün esnasında sarf edilen elektriğin 16 TL’lik parasını da cebinden veren,
Çok düzgün bir kişiliği olduğunu görüyoruz.
Kırmızı ışık ta da durur, yeşil ışığın yanmasını beklerdi.
Aradan yıllar geçse bile
Bu gibi Devlet Adamların ismini;
Halkımız, rahmetle minnetle anıyor.
11)Bunların dışındaki Cumhurbaşkanları da,
Darbeler dönemi hariç,
Görevlerini tarafsızlık içinde ifa etmişlerdir.
Onları da rahmetle minnetle anıyoruz.

12)AKP ÖNCESİ GÖREV YAPAN CUMHURBAŞKANLARI;

Kendi eğitim, bilgi, tecrübe ve donanımları ile
Türkiye’ye hizmet etmeye, bir şeyler yapmaya çalışmışlardır,
Eleştirilecek yanları da olabilir ama
HİÇ BİRİ, Parlamenter Demokrasiyi değiştirmek gibi,
Bir niyet, bir çaba içerisinde olmamışlardır,
Mevcut Anayasa ve Yasalar çerçevesinde hizmet vermişlerdir.
Sayın Süleyman DEMİEL bile
6 Defa askeri muhtıralarla, ayrılmak zorunda bırakıldığı halde,
7. Defa yeniden göreve gelmesini bilmiştir.
AMA hiçbir zaman Askerlere,
Ve TSK’ya, karşı bir tutum içinde olmamıştır.
Bu husus çok önemlidir.
13)Eski Cumhurbaşkanı ve Başbakanlardan,
ATATÜRK’ÜN Silah Arkadaşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularından,
Ve Milli Kahramanımız Sayın İsmet İNÖNÜ,
1964’te Başbakan idı.
Şimdi bu noktadan başlayarak,
Günümüzde de, başka açılardan devam eden, Kıbrıs konusuna,
Bir giriş yapmak istiyorum.
Adnan MENDERES Hükümeti zamanın da,
Uzun müzakereler sonucunda,
1960’da Londra ve Zürih anlaşmaları ile
Ve Türkiye’nin de garantörlüğü altında,
Kıbrıslı Rumlar ile Kıbrıslı Soydaşlarımız arasında,
İki tarafın eşitliğine dayanan,
Kıbrıs Cumhuriyeti Kurulmuştu ama
Kıbrıslı Rumlar, Yunanistan’ın da kışkırtmasıyla
Aradan çok geçmeden,
1963’ten itibaren,
Anayasal hakların gasp edilmesi,
 Soydaşlarımızın öldürülmesine kadar varan olaylar başladı.

14)BUNUN ÜZERİNE, TBMM,16 Mart 1964’te,
İNÖNÜ Hükümetine,
Kıbrıs’a müdahale yetkisi verdi.
Soydaşlarımızı korumak, onlara sahiplenmek adına;
Türk Jetleri, Kıbrıs semalarında alçak uçuş yapmaya başladı.
Yüzbaşı Cengiz TOPEL’in kullandığı F104 savaş uçağı,
Rumlar tarafından açılan ateş sonucunda vuruldu.
Pilotumuz Cengiz TOPEL, paraşütle atladı ama
Rum tarafına düştüğün, yaralı olarak yakalandı ama
Sonrasında Rumlar tarafından öldürüldü.
Türkiye’nin tepkisinden korktukları için,
Cengiz TOPEL’in cenazesini, Türk tarafına teslim ettiler.

15)TÜRK JETLERİNİN Kıbrıs’a yaptığı bu hava Harekâtı,
Başta Yunanistan, Avrupa Ülkeleri ve Amerika’yı çok kaygılandırdı,
Ve Türkiye Kıbrıs’a çıkartma mı yapacak sorusunu gündeme getirdi…
16)Türkiye Büyük Millet Meclisi TBMM,
İNÖNÜ Hükümeti’ne Kıbrıs’a müdahale yetkisi verdi ama
Milli Güvenlik Kurulu’nda yapılan toplantıda,
Elimizde bir tane bile çıkartma gemisinin olmadığına vurgu yapıldı.
Ticari gemilerle de bu işin yapılmasını söyleyenler olsa bile
GENELKURBAY BAŞKANI, bunun mümkün olmadığını söyledi.

17)ABD Başkanı Lyndon B. JOHNSON,
5 Haziran 1964 tarihinde, Sayın İNÖNÜ’ye,
Diplomatik kurallara aykırı ve Türkiye’yi tehdit anlamına gelen bir dil ile
Kıbrıs’a müdahale edilmemesini amaçlayan,
Bu konuda ABD silahlarının kullanılamayacağını,
Sovyetler Birliği’nin Türkiye’yi muhtemel bir işgal girişimi durumunda,
Amerika’nın ve NATO’nun Türkiye’nin yanında olmayacağı gibi ifadeler kullandı.
 Eğer Türkiye Kıbrıs’a müdahale edecek olursa;
Amerikan, ya da NATO silahlarını kullanamazsınız,
Amerikan 6.Filosu’nun buna seyirci kalmayacağı gibi iddialarına karşın,
Başbakan Sayın İsmet İNÖNÜ,
 Diplomatik kurallar çerçevesinde ama kararlı bir biçimde şu cevabı verdi:
Bizde buna kendi imkânlarımızla karşı koyar,
Kendi silahlarınızla sizi vururuz mealinde sözler sarf ettiği, söylenir.
18)Böylesi bir kararlılık karşısında yapılacak bir şey olmadığını anlayan JOHSON,
Başbakan İSMET İNÖNÜ’yü ikna etmek için olmalı,
İNÖNÜ’ile görüşmek için,
Başkanlık uçağı AİR FORCE-1’iAnkara’ya gönderip,
Amerika’ya davet eder.
Amerika’da İNÖNÜ-JOHNSON görüşmeleri devam ederken,
10’uncu İNÖNÜ Hükümeti( 25/12/1963-20/2/1965),
Bütçe görüşmeleri devam ediyordu.
Bütçenin reddedilmesi sonucu,
İNÖNÜ Hükümeti’de düşmüş oldu.
Sonuç itibarıyla İNÖNÜ-JOHNSON görüşmeleri de yarıda kaldı,
Ve İNÖNÜ, Türkiye’ye döndü.
Bu önemli ve tarihi görüşme ile
X.İNÖNÜ Hükümeti’nin, Bütçe oylaması ile düşürülmesi arasında
Bir ilişki var mı?
Bu konuda kesin bir şey söyleyemiyoruz.

19)Suat Hayri ÜRGÜPLÜ Hükümeti;
20 Şubat 1965-27 Ekim 1965.
20)10 Ekim 1965’te yapılan genel seçimde,
Süleyman DEMİREL, ADALET PARTİSİ,Genel Başkanıdır.
Milletvekili olarak, ilk defa Meclis’e girer.
Milletvekili çoğunluğu, % 52 küsur oyla AP’de dir
 Süleyman DEMİREL, Başbakan sıfatıyla,
27 Ekim 1965’te 30.Hükümeti kurar.

21)Süleyman DEMİREL Hükümeti
1965-1974 Yılları arasında,
Türkiye’nin ihtiyacı olan çıkarma gemileri,
Kendi imkânlarımızla, kendi tersanelerimizde yapılır.
Aselsan, Havelsan gibi dev Kurumlarda, bu dönemde,
 Askeri ihtiyaçlarımızı karşılamak için kurulur.

22)İŞTE 1974 KUBRIS BARIŞ HAREKÂTI,
Süleyman DEMİREL döneminde inşa edilen bu çıkarma gemileri ile yapılmıştır.
Bu vesile ile rahmetli Sayın İsmet İNÖNÜ’yü,
1974’de koalisyon Hükümetinde yer alan Başbakan Yardımcısı Prof. Dr Necmettin ERBAKAN’ı,
KARAOĞLAN lakabıyla tarihe geçen, Başbakan Bülent ECEVİT’i de
Rahmetle, minnetle anıyoruz.
Devlet Adamlığı böyledir işte.

23)ŞİMDİ BİRDE,
Bize ait olan, Ege Denizi’ndeki 18 Adamızı Yunanistan’a,
Nasıl kaptırdığımızı,
Kıbrıs çevresindeki doğal gaz ve petrol konusunda,
Haklarımızı koruyamadığımızı,
Dışlandığımızı bir düşünün!...

24)KIBRIS AÇIKLARINDA,
Savaş gemilerimizin eşliğinde ve koruması altında,
Petrol ve doğal gaz arama ve sondaj gemilerimizin,
AKDENİZ’de dolaştığını, televizyon ekranlarından görüyoruz ama

24)BU GEMİLERİMİZİN,
Bir yerde doğal gaz bulduğu haberini hiç duymadık.
Ama başka devletlerin gemileri buluyor!

25)AKDENİZDE DOLAŞTIĞI, DOĞAL GAZ ARADIĞI,
İddia edilen bu gemilerin;
HALK TV’DE YAŞAR OKUYAN’IN PROGRAMINDA;
İzleyicilerden gönderilen resimli paylaşımlarla;
 Bu gemilerin,
Mersin-ERDEMLİ açıklarında demirli olduklarına vurgu yapıldı!,

26)BU ARADA,
 İhtiyaç olunduğu bir zaman da,
Tüm Parti Kurmaylarının öneri ve ricalarına karşın,
DOĞRUYOL PARTİSİ’nin başına geçmeyen, geçmek istemeyen,
ESKİ BAŞBAKANLARDAN,
Kardak Kayalıkları Kahramanı olarak, tarihe geçen,
Prof. Dr. Tansu ÇİLLER’i, görevi kabul etmediği nedeniyle eleştirsek bile
Ona da saygı ve hürmetlerimizi sunuyoruz.
Böylesi bir tavrın gerçek nedenini ise,
Zaman içerisinde öğreneceğiz!

 9- KISSADAN HİSSE İLE BAZI ÖNEMLİ SÖZLER VE KONULAR.
1)İsmet İNÖNÜ’nün şu sözü,
Çok doğru ve yerinde söylenmiş bir söz:
Büyük devletlerle ittifak yapmak;
Ayı ile yatağa girmek gibi bir şeydir!
2)Devletleri itibarlı yapan,
Ekonomik güçtür, teknolojide geldiği noktadır.
3)Devlet Adamlarını sözü dinlenir yapanda;
Yukarı da söylediklerimdir.
Kesin bir kural yoktur ama en doğrusu şudur:
4)Baştaki hususa ilaveten, aldığı eğitimdir,
Bir konuda ne kadar uzman ve maharetli olduğudur.
5)Bütün bu saydıklarıma ilaveten;
Devlet Adamlığı vasfına sahip olmaktır.

13-SON YAPILAN ANKETLERE GÖRE;
 AKP GERİLEMEYE VE OY KAYBETMEYE DEVAM EDİYOR.
Şu anda AKP’nin oyları, MHP ile birlikte % 50’nin çok altında olduğu anlaşılıyor.
Bu durumda Sayın ERDOĞAN’ın tekrar seçilebilmesi mümkün görülmüyor.
Bu nedenle şu aralar,
Cumhurbaşkanlığı seçilebilme şartının,
% 40’ın altına çekilmeli tartışmaları,
 Türkiye’nin gündemine oturdu ama
Muhalefet Partileri, buna karşı olduklarını açıkladılar.
Güvenilirliği yüksek olan firmaların değerlendirmeleri şöle:
Avrasya Kamu  oyu Araştırma Şirketine göre;
AKP2nin oyu % 29,9
ADA Şirketi’nin ki, % 37,5
SAROS Şirketi’nin ki, % 32,5
ORC Şirketi’nin ki, % 35,5
PİAR Şirketi’nin ki ise % 36,7

14-BASIN MENSUPLARI YARGILANIP,
SUÇLARI TESPİT EDİLMEDEN İÇERİ ALINMAMALIDIR.
Gazeteciler yazarlar,
İşleri icabı, çok okuyan ve araştıran insanlardır.
Yandaş Gazeteci ve Yazarların,
İktidarlarla bir sorunu olmaz zaten.
Bu itibarla yandaş olmayanların eleştirel yazıları,
Eğer doğrudan bir hakaret içermiyorsa;
İktidarların;
Bu eleştirilerden ve önerilerden yararlanmasında büyük yararlar vardır.
Öküzün altında buzağı aramak olmaz!
Yeter ki, yapılan iş, yazılan yazılar;
Vatanın ve Milletin bölünmez bütünlüğüne zarar vermesin!

14)13 Eylül 2019 Cuma SÖZCÜ

Yargıtay Cumhuriyet Davası için beraat istedi.
YATAN YATTIĞI İLE KALDI
HESABINI KİM VERECEK?

15)14 Eylül 219 Cumartesi KORKUSUZ.

Gel de bu ülkede gazeteci ol, fikir beyan et.
TÜRKİYE’DE düşünemezsin,
Konuşamazsın,
Eleştiremezsin,
Yazamazsın

16)7 Eylül 2019 Cumartesi KORKUSUZ.

İşte bir Türkiye gerçeği
HAPİS ve TEHDİT.

17)19 Eylül 2019 Perşembe SÖZCÜ

YARGITAYDAN DERS GİBİ KARAR
Yargıtay 16’cıCeza Dairesi, Cumhuriyet Gazetesi davasında,
İstediği beraat kararının gerekçesini açıkladı.
13-SAYIN ERDOĞAN’IN SİYASİ YASAĞI NASIL KALKTI, KİM VESİLE OLDU?
Sayın ERDOĞAN,
 Partisi AKP, 3 Kasım 2002’de seçimi kazanıp, iktidar olduğu halde,
12 Aralık 1997’de Siirt’te bir miting de,
Ziya GÖKALP’in 1912’de yazdığı Asker Duası şiirini,
Camiler kışlamız,
Minareler süngümüz,
Kubbeler miğfer,
Müminler asker,
Bu ilahi ordu, Dinimizi bekler,
Allah-u Ekber, Allah-u Ekber,
Şiirini okuduğu, inanç sömürüsü yaptığı gerekçesiyle
Hapse girdiği ve yasaklı olduğu için,
Milletvekili seçilemediğinden,
Başbakan da olamamıştı.
Bu nedenle Abdullah GÜL Başbakanlık görevini yürütüyordu.
Sayın BAYKAL’ın desteği ile yapılan Anayasa değişikliği sonucunda,
9 Mart 2003’te Siirt’te yenilenen Milletvekili seçimi sonucunda,
AKP’den Milletvekili seçilmiş,
Bu sayede Başbakan olabilmiş ve bu günlere gelinmiştir.
Sayın BAYKAL’ın vatansever bir siyasetçi olduğundan, bir şüphemiz yok.
Sayın BAYKAL,
Anayasa değişikliğine öncülük etmesini,
Ve Sayın ERDOĞAN’ın Meclis’e girmesini sağladığını bir Demokrasi gereği olduğunu söylese de,
Zülfü LİVANELİ’nin;
Bunun tersi iddialar da bulunduğuna dikkat çekiliyor.
İddiaya göre,
Anayasa değişikliğinden bir süre önce,
Sayın BAYKAL ile Sayın ERDOĞAN,
Beylerbeyi’nde bir evde, bir araya geliyorlar,
Anayasa değişikliği ve Sayın ERDOĞAN’ın önünün açılmasını,
 Bu evde kararlaştırıyorlar.
Bu vesile ile
Burada şu hususu vurgulamak istiyorum:
Sayın BAYKAL’ın Demokrasi vurgusunu anlıyorum da;
Nasıl oluyorsa;
Sayın ERDOĞAN’ın  her zor durumunda ve önemli anlarında,
Birileri  hep  yardımına koşuyor….
Buna sürekli kavgalı olduğu, Devlet BAHÇELİ’yi de dahil edersek,
Ortada, daha önceden, düşünülüp, tartışılmış,
Bir Plan, bir Proje olduğu kanaati,
Ağır basıyor….
Bu gibi bilinmeyenlerin detaylarının da,
Zamanla ortaya çıkacağını düşünebiliriz….
Bazıları, bu şiiri masumca görebilir ama
Bu şiirin yazıldığı tarihlerde,
Osmanlı imparatorluğu, son zamanlarını yaşıyordu,
1912’de Osmanlı İmparatorluğu,
Balkan Savaşını ve Balkanları kaybetmiş,
Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya ve diğer Balkan ülkelerinden göçler başlamıştı.
İşte böylesi bir zaman ve ortamda,
Ziya GÖKALP;
Anadolu’nun kurtuluşunu,
Müslüman Türk Halkında görüyor,
Bu kapsamda, Camilere, Minarelere, Kubbelere,
Yukarda okuduğunuz mısralarla vurgu yapmak gereğini duyuyor.
Fakat Sayın ERDOĞAN’ın 1997’de Siirt’te bu şiiri okuduğunda,
23 Nisan 1923’te Mustafa Kemal ATATÜRK ve Silah Arkadaşları tarafından kurulmuş olan,
Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nde,
Bu güne dek bazı sorunlar olsa bile
İslam Ülkeleri arasında Demokrasi ve Laikliğin geçerli olduğu tek ülke durumundadır.
Herkese düşen görev, mevcut Anayasa ve Yasalar çerçevesinde,
Aklın, Bilimin, Mantığın ışığı altında;
Herkesin, her Siyasetçinin, bir bayrak yarışı zihniyet ile
Türkiye Cumhuriyetini yüceltmek, onu daha üst noktalara taşıması gerekirken;
OKUNAN BU ŞİİRİN;
Yıllar öncesi ile aynı olsa bile,
Zamanın farklı ve amacın da farklı olduğu kanaati,
Ağır basıyor…
Ama bu şiire bazı eklemeler yapıldığı iddiaları da var.
Bu gibi detayları da, göz ardı etmemek lazım….

15-DEVLET İDARESİNDE HERKESİN, DEVLET’İN PARASINI;
 DOĞRU YERLERDE VE DOĞRU İŞLERDE KULLANMASI LAZIM,
SAVURGANLIK YAPMAMAK LAZIM,
HESAP VERİLEBİLİR OLMAK LAZIM!..

18)25 Eylül 2019 Çarşamba BİRGÜN.

İTİBARIN MALİYETİ 2,6 Milyon TL.
Cumhurbaşkanlığı’nın harcaması 2018’de % 43’lük artışla 943 Milyon 646 Bin Liraya çıktı.
Bu meblağ günde 2,6 Milyon TL’ye denk geliyor.
Buna göre Saray günde 1287 asgari ücret harcıyor.

19)6 Eylül 2019 Cuma SÖZCÜ

İmamoğlu yüzlerce ihtiyaç dışı makam aracını sergiledi.
İŞTE İBB’DEKİ ARAÇ İSRAFININ FOTOĞRAFI
İstanbul Belediyesi AKP yönetimindeyken, 2018’dakullanılmak üzere,
2Bin 432 kiralık araç için,138 Milyon 757 Bin TL’lik sözleşme imzalamış.
20)26 Eylül 2019 Perşembe BİRGÜN.

SAYIŞTAY’ın Denetim Raporları, akla bu soruları getiriyor:
DOĞRU DÜRÜST ÇALIŞAN BİR KURUM KALDI MI?

21)18 Eylül 2019 Çarşamba KORKUSUZ.

40 Milyar liralık ihtiyat akçesi de yetmedi, açık yine 68 Milyar lira
KEFEN PARASI BİTTİ.
Bütçedeki kara delik, kefen parasıyla da,
Kamu harcamalarından tasarruf etmeyince,
Merkez  Bankası’ndan aktarılan ihtiyaç akçesi de buhar oldu.
BURADAKİ haberlerle ilgili olarak,
Şu yorumlar yapılabilir:
1)Örtülü ödeneğin;
Önceki iktidarların zamanına göre mukayese edilemeyecek kadar,
Büyük boyutlara ulaştığını görüyoruz.
Burada israfın dışında,
Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi ile
TBMM’nin ve Halkımızın bilmediği işlere, bilmediği yerlere para aktarıldığı,
Amaç dışı kullanıldığı da anlaşılıyor…
2)AKP’nin 17 yıllık iktidar döneminde,
Bazı yandaş kuruluşlara, Cemaatlere, Tarikatlara, yandaş Derneklere,
Elindeki Belediyelerden,
Para aktarıldığı, finanse edildiği anlaşılıyor.
Amma bu seçimlerde,
Başta Ankara, İstanbul olmak üzere önemli Büyükşehir belediyelerini,
Ve başka yerleşim yerlerini kaybetmesi,
Bu yerlerin Millet İttifakı, başka bir adıyla CHP ve İYİ PARTİ ittifakı’nın eline geçmesi,
AKP’nin bütün planlarını alt üst etti…
3)Devletteki ve Belediyelerdeki harcamaların,
Yanlış işlerin parasal boyutunun bir kısmını da,
Yansıdığı kadarıyla SAYIŞTAY raporları sayesin de öğrenebiliyoruz.
4)NETİCEDE bu gibi ipuçlarını birleştirdiğimizde;
Bu gibi kural dışı uygulamalarla
AKP’nin kendi anlayışında,
Bir Devlet kurmak, inşa etmek isteği sonucu da,
Çıkarılabilir.
16-CHP LİDERİ KEMAL KILIÇDAROĞLU İLE İYİ PARTİ LİDERİ MERAL AKŞENER’İN,DİKKATLERİNE.
1)CHP+İYİ PARTİ birlikteliği, ya da Millet İttifakı diye adlandırdığımız Siyasi oluşumun kazandığı,
Başta Ankara, İstanbul, İzmir olmak üzere,
Büyükşehir Belediyelerinin imkânlarıyla,
HALKIMIZIN yararına çok faydalı hizmetler yapılabilir.
Çoğu sorunlar çözülebilir,
Ben de bu gibi konularda, plan ve projelerimle yardımcı olmak istiyorum.
2)Yok eğer,
Halkımızın Millet İttifakı’na gösterdiği bu ilgi, bu tercih
İyi kullanılmaz ve hizmete dönüştürülmezse,
Türkiye adına, büyük bir fırsat kaçırılmış olur.
3)Bu itibarla
Bu gibi noktalarda, bu 2 Partinin Teşkilatlarına,
Aksayan noktalarda,
Alt Birimlerden, Genel Başkan Yardımcıları seviyesine kadar uzanan süreçte,
Şikâyet edilen bir konu varsa,
Gereği yapılmıyorsa,
 Büyükşehir Belediye Başkanına da, bir türlü ulaşılamıyor,
Gereği de yapılamıyorsa;
Genel Başkanların devreye girmesi gerekir.
Konu bu…
4)Şimdi bu noktadan başlayarak,
Konuyu, sizlere özetle tekrar açmak istiyorum.
Umarım ki bu bilgiler,
Bu 2 Partinin Genel Başkanlarına,
Bir şekilde ulaşır.
Ve gereğini yaparlar….
5)Ben gelişmiş Batı Standartlarında yetişmiş, uygulaması da iyi olan,
Enerji Uzmanı bir Makine Yüksek Mühendisiyim,
Aynı zamanda yazıları, yurt içinde ve yurt dışında,
Alaska’dan, Vietnam’a kadar geniş bir coğrafyada okunan bir yazarım.
Bir kişinin kendisinden bahsetmesi doğru değil ama
Bazen de yazmak zorunda kalıyor, insan!
 Enerji konusunu Türkiye’de en iyi bildiğini iddia eden,
Siyasetle de uğraşan, Sanatsal faaliyetlere de ilgi duyan,
Bu gibi etkinliklere sayfasında yer verip,  katkı koymak isteyen,
Bir kişiyim
Sorun çözmek ise özel yetenek ve ilgi alanımdır,
6)KONU ŞU:
İklim şartlarının değişmesi dolayısıyla
Son zamanlarda aniden bastıran yağışlar nedeni ile
Oluşan seller sonucunda,
Meydana gelen can ve mal kayıplarını;
Türkiye çapında önlemek,
Sorun olmaktan çıkarmak,
Özellikle sürekli yağış alması dolayısıyla,
Karadeniz Bölgesinde oluşan heyelanların da,
Önüne geçmek istiyorum.
BÖYLESİNE FAYDALI bir projenin ilk adımını,
Ankara, İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri’nin öncülüğünde başlatmak,
İstiyorum,
7)Ve bu maksatla ilk önce,
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur YAVAŞ ile görüşmek istedim ama
Belediye yetkilileri,
6 ayı aşan bir süreden beri,
Bana Mansur YAVAŞ ile bir görüşme ayarlayamadılar.
Eğer böylesi bir projeyi, bir Türk Mühendisi değil de;
Bir yabancı firma, ya da yabancı bir Mühendis önermiş olsaydı,
 Herkes seferber olurdu!..
Sorunun bir tarafı bu!
8)Diğer tarafı da şu
Almanya, İngiltere, İsveç, Norveç, Amerika, Japonya gibi
Batı standartlarında her yönden gelişmiş Devletlerde;
Eğer herhangi bir konuda bir sorun yaşanıyorsa,
Bu sorunlarla doğrudan ilgili yöneticiler,
Sorunu çözecek uzman kişileri arar, bulur ve böylece sorun çözülür.
Her işin, her konunun, Tepeye kadar gitmesine gerek yok…
Türkiye’de ise yöneticiler,
Sanki Türkiye’de sorunları çözecek kişiler çok muş da!
Benim gibi konusunda uzman kişileri,
Şu işi bana verin de, halledeyim gibi ricacı duruma düşürüyorlar…
Sorun burada başlıyor…
9)Anladığım kadarı ile
Mansur YAVAŞ’ın ekibi çok zayıf.
BU KONULARDAN;
Mansur YAVAŞ’ın Özel Kalem Müdürü’nün,
Sekreter Yıldız Hanım’ın, ki,
Yıldız Hanım, kartımı, iletişim bilgilerimi, görüşmenin konusunu bilgisayara kayıt etmişti,
Devam ediyorum,
Büyükşehir Belediyesi Basın Bölümü’nün Başkanını,
Büyükşehir Belediyesi CHP GRUP Başkanı ve Yardımcılarının,
CHP’nin Yerel Yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit TORUN’un,
Genel Merkez’de temsilen gönderdiği görevlinin
CHP Basın Bölümü’nün
 İYİ PARTİ Yetkililerinin,
Meclis’te CHP ve İYİ PARTİ’nin önde gelen bazı Milletvekillerinin,
Sekreterleri aracılığı ile Grup Başkan Vekilleri’nin,
Ve ilaveten bazı MHP ve AKP Milletvekillerinin,
CHP ve İYİ PARTİ Ankara İl ve İlçe Teşkilatlarının,
Bir şekilde haberleri var.
10)Ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediyesi,
Özel Kalem Müdürünü,
Basın Danışmanı’nı,
Projelerle ilgilenen Birimin Başkanlarını telefonla bilgilendirdim,
Ayrıca yakın zamanda, kendileri ile de görüşmeye geleceğimi söyledim.
Bu kadar Yetkiliyi bilgilendirdim.
Ama Ankara’da oturduğum için,
Mansur YAVAŞ ile irtibat kurmam daha kolaydı ama
Maalesef bu güne kadar gerçekleşmedi…
11)SONUÇ OLARAK,
Uzman bir Yüksek Mühendis ve çok okunan bir Gazeteci-Yazar;
Hayati bir sorunun çözümü konusunda,
Bütün uğraşlarına rağmen,
Aradan geçen bunca zamana rağmen;
Mansur YAVAŞ’a ulaşamadıysa,
Çözüm konusunda, bir yerden başlanamadıysa,
Ortada çok ciddi bir Yönetim sorunu var demektir.
İşin özü ve özeti bu!...
12)PEKİ;
 BELEDİYELERDE ÇALIŞANLARIN,
Performansları nasıl artırılır?
ÖNERİM ŞUDUR:
Büyükşehir Belediye si Başkan Yardımcılarının ve Özel Kalem Müdürü’nün,
Gelişmiş Batı Devletleri seviyesinde,
Benzer görev yapanlarla eş değer kalitede,
Eğitim, bilgi, tecrübe ve donanımda olmaları gerekir.
Böylece işlerin süratlenmesinde ve kalitesinde ilk adım atılmış olur.
Buna ilaveten diğer çalışanlar içinde bir şeyler yapmak lazım.
Hani biz, hep Batı Medeniyeti seviyesine çıkmak istiyoruz ya!
Bunun yolu şudur:
Danışmadaki görevli memurdan tutun da, tepeye kadar herkes için,
Benzer görevlerde,
Örneğin bir danışma görevlisi,
Almanya,  İngiltere, Fransa, Hollanda gibi ülkelerde,
Hangi aşamalardan geçiyorsa, hangi bilgi ve tecrübelere sahip olması gerekiyorsa,
Türkiye’de de öyle olmalıdır.
SONUÇ İTİBARİYLE
Tüm personelin, hizmet ve kalite seviyesinin,
Bu gibi uluslar arası standartlara yükseltebilmek için;
Bu seviyede eğitim veren, seminerler düzenleyen,
Kişisel Danışmanlık diye de adlandırılan kuruluşlar var.
13)BU GİBİ YERLERDEN,
Niye faydalanmıyoruz?
Böylesi bir eğitim sürecinden sonra,
Uygun olanlar yerinde kalır,
Uygun olmayanların yerleri değiştirilir.
Eğer başkaca yapılacak bir şey yoksa
Gereği yapılır…
14)DİYORLAR Kİ;
Örneğin, Mansur YAVAŞ ile görüşmek için sırada 4000-5000 kişi var…
Bu kadar çok kişi ile
Mansur YAVAŞ ya da Ekrem İMAMOĞLU’nun,
Görüşebilmesi, mümkün de değil, gerekli de değil!..
Böylesi bir konuda, şunu söylemek isterim:
Mansur YAVAŞ, ya da Ekrem İMAMOĞLU ile görüşmek için,
Sırada bekleyen 4000-5000 kişinin çoğu;
Ya oğluna, kızına, torununa bir iş talebi ile gelmişlerdir,
Ya parasını almak isteyen müteahit ve iş adamlarıdır,
Ya da iş almak isteyen kişiler gibi düşünülebilir.
Bu gibi kişilerin görüşme taleplerinin çoğu,
Başkan Yardımcıları, Daire Başkanları seviyesinde çözülebilir, halledilebilir…
15)Eğer bu gelenlerin içerisinde,
Benim gibi, çok önemli projeleri olan,
Üstelik hem Yüksek Mühendis, hem çok okunan bir Gazeteci Yazar varsa,
Bu gibilere öncelik tanınmalı,
Kiminle görüşmek istiyorsa,
Kolaylık sağlanmalı, yardımcı olunmalıdır….
16)Sorun burada başlıyor…
Eğer benim gibi birileri çıkıp ta
Aniden bastıran yağışlarla oluşan seller sonucu,
Meydana gelen can ve mal kaybını önleyeceğim diyorsa,
Danışmadaki görevliden, en üstteki Özel Kalem Müdürüne varıncaya kadar,
Herkesin bir heyecan duyması,
İstediği kişi ile görüşebilme konusunda,
Bir yarış içinde olmalıdır.
17)İşte Batı böylesi bir iş anlayış, böylesi bir heyecan ve eğitim ile tepe noktalardadır.
18)Böylesi bir boşluk, Siyasi Partilerin ve Devletin bütün kademelerinde var:
Mansur YAVAŞ, ya da Ekrem İMAMOĞLU,
İyi kişiler olabilir.
Ama elemanları, iş üretemezlerse,
Nasıl başarılı olacaklar?
Mansur YAVAŞ, ya da Ekrem İMAMOĞLU’nun;
Dosya incelemeleri arasında kaybolmaları gerekmez.
Bu gibi işleri Yardımcıları yapmalıdır.
19)Kendileri,
Halkın arasında da dolaşmalı,
Halkın sorunların, şikâyetlerini, önerilerini,
Doğrudan dinlemelidir….
Eğer herkes;
Standart bir eğitim, tecrübe ve donanımda olmadan,
Bir işin başına konursa,
Sen ağa, ben ağa;
Bu İneği kim sağa misali, idareci pozisyonu içinde ve anlayışında olursa,
Durumumuz;
Şimdikinden farklı olmaz!
20)BU İTİBARLA
İşin patronları sıfatıyla,
Kemal KILIÇDAROĞLU ile Meral AKŞENER’in,
Kazandıkları Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını denetlemelerini,
Kontrol altında tutmalarını öneriyorum.
21)BU GİBİ KONULAR;
Bundan önce yayına koyduğum,
17 Haziran 2019/8 Ağustos 2019 tarihli 2 Makalede,
4 Aya yakın bir süredir yayında!
Mansur YAVAŞ ile de,
Mazbatasını aldıktan 8-10 gün sonradan beri,
Üst üste 2 randevu talebim oldu ama bir sonuç yok.
21)BU NEDENLE BUNDAN BÖYLE bu konuları,
Aynı kişilerle görüşmek yerine,
Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU ve Sayın Meral AKŞENER’in;
Konu ile doğrudan ilgilenmelerini talep ediyorum.
Davet ederlerse de gelirim….
22)Bu gibi bilgiler ve ilgili projeler,
17 Haziran 2019 Tarihli Makalede;
8-9-10-11 numaralı ara başlıklı bölümlerde,
8 Ağustos 2019 tarihli Makalede ise;
1 Numara ile başlayan ara bölümlerde,
İncelemeye alınmıştır….
23)YAĞMUR TUTMA PROJESİ-1, NEDİR?
Bu konular, yukarıda ara başlık numaralarını verdiğim yerlerde var ama
Kolaylık olsun diye
Kısaca tekrar bir özetlemek istiyorum.
Örneğin Ankara’da 1Milyon 500 Bin bina varmış.
Bu binaların çatı alanlarının toplamı;
10 Binlerce metrekare,
Ya da binlerce dönüm tutar.
Sellerin oluşması ise;
Çatılara düşen bu yağmur sularının,
Dikey borulardan, doğrudan cadde ve sokaklara boşalması sonucunda oluşuyor.
Örneğin Ankara’da, Keklik Pınarı semtinde yağmur yağmaya başlamışsa,
Burada sel oluşmaz.
Dikmen ve çevresindeki, cadde ve sokaklardan,
Çetin Emeç bulvarını sıfır kodu kabul edersek;
Çatılardan dikey borularla, cadde ve sokaklara boşalan yağmur suları,
Aşağılara doğru eklenerek artar.
Çetin Emeç Bulvarında,
Bu bölgeye düşen yağışlar, sele dönüşür.
Keklik Pınarında evleri, iş yerlerini su basmaz ama
Dikmende, Çetin Emeç Bulvarındaki ev ve iş yerlerini su basar..
24)EĞER BİZ,
Çatılara düşen yağmur sularını,
Dikey borulardan tutarsak,
Bu yağmur sularını bir proje ile arıtmadan geçirir,
Ve evlerde, çamaşır ve bulaşık makinelerinde,
Banyo ve tuvaletlerde kullanırsak,
Vatandaşlarımız hem bedava su kullanacaklar,
Hem de sel oluşmayacak.
Yağmur suları, kireçsiz ve saf olduğundan,
Çamaşır ve bulaşıkta ki deterjan sarfiyatı da azalacak.
25)DOLAYISİYLE biz,
Çatılara düşe yağmuru,
Dikey borulardan cadde ve sokaklara boşalmasını önler,
Bunları evlerde kullanırsak,
Cadde ve sokaklara doğrudan düşen yağmurlar,
Kolay kolay sele dönüşmez.
33)Ama bu projenin devamı olarak,
Bu sorunu da çözeriz.,
Sisten tutamadığı yağmur sularının,
Denize gitmesini bile önleriz.
26)NASILMI?
Örneğin İstanbul’da KARAKÖY İSKELESİ ve GALATA KÖPRÜSÜ,
Nasıl ki denizin üstünde dubalarla duruyorsa;
Bir de deniz kenarların da ve Adalar civarında büyük dubalar yapacağız,
Altı su deposu,
Üstü iş merkezi, ya da konut.
Böylece yer kazanmak için, denizin doldurulmasına da gerek kalmaz.
Sistemin tutamadığı, bu yağmur sularını ve dubalara akıtırız,
Arıtma sisteminden sistemin den geçirdikten sonra,
Buralarda kullanırız, ya da tesisata pompalarız.

YAĞMURUN ÇATILARDA TUTULMASI;
Projenin birinci  aşaması.
Çatıya düşen bu yağmur sularını,
Evlerde kullanmak için gerekli masrafları,
Binalarda oturanlar karşılayabilir.
Bu konuda değişik projeler yapabiliriz.
27)Ancak Belediyelerin bu konuya öncülük etmeler gerekir,
Evlerine yağmur suyu projesi yaptırıp, yaptırmamak vatandaşın isteğine bağlı ama
Ben herkesin yaptıracağını düşünüyorum. Sistem yaptıranlar, ya da yaptırmayanlar,
İstisnasız olarak hiçbir bina,
Dikey borulardan, inen yağmur sularını,
Cadde ve sokaklara bırakmayacak,
Ama Ankara ve İstanbul’da, her cadde ve sokağa,
Çelik, ya da uygun plastikten yapılmış,
Yağmur toplama kanalları döşenecek,
Proje yapılsın, ya da yapılmasın, çatıların dikey boruları,
Mutlaka bu yağmur kanalları ile irtibatlandırılacaktır.
36)Bu husus çıkarılacak bir kanunla zorunlu olacaktır.
Eğer proje yapılan binalar da,
Yağan aşırı yağışlar dolayısıyla,
Sistemin deposu yeterli gelmezse,
Sistem fazla suyu, kendiliğinden dikey boruya atacak,
Sonuçta yağmur kanallarında toplanan sular,
Ankara ve İstanbul’da, sıfır kodunda kurulan büyük yer altı depolarında toplanacak.
Bölge bölge kurulacak yer altı depolarında toplanan yağmur suları,
Belediyeler tarafından arıtıldıktan sonra,
Tesisata basılacak,
Tarımda, sanayi de kullanılacak.
Bu işin bir adım ötesinde;
Kuruyan Burdur Gölü gibi, Meke Gölü gibi, ya da kurumak üzere olan başka göller,
Su ile doldurulacak,
İklim tekrar normale dönecek,
Buralarda hayat yeniden canlanacak,
Daha ötesinde, Araplardan bize nasıl ki, borularla,
Petrol ve doğal gaz geliyorsa,
Bizde onlara borularla su gönderip, para kazanacağız..
Daha fazlası için, ilgili Makalelere bakmanızı öneririm.

15-YAZILI VE GÖRSEL BASIN,
BU GİBİ PROJELERE YETERLİ İLGİYİ 
GÖSTERİYOR MU?
Maalesef!
Bizde çok okunan Gazeteler ile çok izlenen Televizyon Kanalları,
Daha çok siyası konular ile yaşanan sel ve yangın haberlerini,
Trafik kazaların, güncel haberleri veriyorlar.
Bazen de Batı Devletlerin deki buluşlardan, projelerden bahsediyorlar o kadar!
Çok okunan muhalif Gazetelerin yazdıkları ve ele aldıkları konular, yaklaşımlar doğru,
Birkaç Muhalif Kanallardaki programlar güzel,
Konuşmacıların söyledikleri de doğru!
Ama benim gibi
Şu işi şöyle yapacağım diye somut projelerle ortaya konuşmacı sorunu var,
Bu gibi konulara ilgi duyan Programcı sorunu var.
Bu gibi konuların, bu gibi sorunlarında, çok nedenleri var.
Bu gibi nedenleri bilende,
Analiz edecek kişilerde pek yok!

17-NİÇİN OLMAMIZ GEREKEN YERDE DEĞİLİZ!
Yukarıda söylediğim hususların cevabı;
Böyle bir sorunun, cevabında
Niçin Olmamız Gereken Yerde Değiliz başlığını taşıyan Makale,
Benim en çok okunan Yazılarımdan, Makalelerimden biridir.
Sitemden bulup okumanızı öneririm.
Eğer Babadan oğula,
Anadan kıza aktarılan alışkanlıklarımızı
Onlarca, yüzlerce, binlerce yıl içersinde oluşan kültür yapımızı,
Alışkanlıklarımızı,
Genetik zaaflarımızı bilmeden,
Bizden önce kurulup, yıkılan 15 büyük Türk İmparatorluğunun,
Nasıl kurulup, nasıl yıkıldıklarını bilmeden;
Bu gün içinde bulunduğumuz vahim durumu anlayamayız,
Bu zor durumdan nasıl kurtulacağımızı da,
Bilemeyiz.
16.Büyük Türk Devleti,
Dağılan Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden,
Bütün zorluklara karşın,
Mustafa Kemal ATATÜRK ve Silah Arkadaşlarının önderliğinde,
Büyük zorluklarla kurulmuştu.
Yüzüncü yılına yaklaşırken, siyasi komplolarla,
Onu da kendi ellerimizle yıktık.
Şimdi içine düştüğümüz bataklıktan kurtulmaya çalışıyoruz.
 Sorunların çözümü noktasında,
Türkiye’nin Psikolojik, Sosyolojik, Genetik, Tarihsel ve Bilimsel açıdan,
Bir analiz-sentez programına ihtiyacı var.
HALK TV, FOX TV, CEM TV gibi tarafsız yayın yapan Kanallar,
Eğer bana ekranlarını açarlarsa,
Bilgi ve tecrübelerimi,
Halkımıza anlatırım.
Şahsen tanışmıyoruz ama
Toplum Bilimcisi Prof. Dr. Ekrem KONGAR,
Tarihçi İlber ORTAYLI,
Ve benim katıldığım,
Kapsamlı bir Televizyon Programı yapmayı öneriyorum.
Bizler detaylara ve uygulamaya önem veren bir Toplum değiliz.
Yapmak, üretmek yerine,
 Daha çok konuşmayı tercih eden bir yapımız var.
Onun için benim vurguladığım bu gibi hususlar çok önemli!
Bu zinciri de, bir şekilde kırmamız lazım.
Başta tarım, hayvancılık, sanayi, eğitim, işsizlik sorunu olmak üzere,
Her sorunun bir çözümü var.
Doğru bir yerden, doğru bir başlangıç yapmamız lazım.

18-BİZ BİRAZDA İHMALCİ BİR TOPLUMUZ,
GÖREVİMİZİ İYİ TAKİP ETMİYORUZ,
YANLIŞLARDAN DERS ALMIYORUZ.
DEPREM İÇİN toplanan 66 milyar ne oldu?

22)28 Eylül 2019 Cumartesi KORKUSUZ.

30 Binin bile yıkılması yüz binlerce can kaybı demek.
İSTANBUL’DA 400 BİN BİNA RİSK ALTINDA.

23)27 Eylül 2019 Cuma CUMHURİYET.

İstanbul 5,8 ile sallandı. Korku büyüktü.Kentin depreme hazırlıksız olduğu, bir kez daha kendini gösterdi.Sokağa fırlayan vatandaşlar, açık alan bulamadı.İletişim çöktü.
YILLARI ÇALDINIZ.

24)15 Ağustos 2019 Perşembe CUMHURİYET.

Ormanlar kül olurken THK’nın söndürme uçakları yine hangardaydı
CANIMIZ YANDI, UÇAKLAR YATTI.
19-BAŞARISIZ BAKANLAR NİYE DEĞİŞTİRİLMEZ?
Bu gibi konularda şunu sormak lazım:
Gerekli planlama ve organizasyonu yapamayan,
Gerekli önlemleri alıp, destek vermeyen,
Sonuçta Türkiye’yi, dışarıdan patates, soğan ile
Tarım ürünleri ithal eden,
Canlı hayvan ve et ithal eden bir Ülke konumuna düşüren,
Ormanlarımızın, yanmasına yakılmasına engel olamayan,
Bir Tarım, Hayvancılık ve Orman Bakanı’
Neden görevden alınmaz, bilmiyoruz…..
Burada birkaç Bakana daha değinmemiz lazım.
Söylemleri ile Halkınızı sürekli geren, ötekileştiren bir İçişleri Bakanına ne diyeceğiz?
Türkiye’nin özellikle huzur ve güvene ihtiyacı var.
Eğitimde kalite her geçen gün düşüyor,
Öğrenciler İmam –Hatip okullarına gitmeye zorlanıyor,
Milli Eğitim Bakanına ne diyeceğiz?
Açtığı paketler bir türlü tutmayan,
Enflasyonu önleyemeyen,
Ekonomiyi de çökerten,
Maliye Bakanı, Damat Beye ne diyeceğiz?
Örnekler çoğaltılabilir…
Saygılarımla. 14 Ekim 2019 Pazartesi
                                                               Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
                                                                       Enerji Uzmanı – Gazeteci Yazar
wwwahmetyalvac1946blogspot.com.tr
GAZETE MANŞETLERİ:
1)11 Ekim 2019 Cuma YENİÇAĞ
2)13 Ekim 2019 Pazar SÖZCÜ
3)19 Eylül 2019 Perşembe CUMHURİYET
4)20 Eylül 2019 Cuma BİRGÜN
5)20 Eylül 2019 Cuma KORKUSUZ
6)15 Eylül 2019 Pazar BİRGÜN
7)2 Eylül 2019 Pazartesi BİRGÜN
8)26 Ağustos 2019 Pazartesi CUMHURİYET
9)1 Eylül 2019 Pazar CUMHURİYET
10)26 Ağustos 2019 Pazar SÖZCÜ
11)1 Eylül 2019 Pazar SÖZCÜ
12)20 Eylül 2019 Cuma SÖZCÜ
13)7 Eylül 2015 SÖZCÜ
14)13 Eylül 2018 Cuma SÖZCÜ
15)14 Eylül 2019 Cumartesi KORKUSUZ
16)7 Eylül 2019 Cumartesi KORKUSUZ
17)19 Eylül 2019 Perşembe SÖZCÜ
18)25 Eylül 2019 Çarşamba BİRGÜN
19)6 Eylül 2019 Cuma SÖZCÜ
20)26 Eylül 2019 Perşembe BİRGÜN
21)19 Eylül 2019 Çarşamba KORKUSUZ
22)28 Eylül 2019 Cumartesi KORKUSUZ.
23)27 Eylül 2019 Cuma CUMHURİYET
24)15 Ağustos 2019 Perşembe CUHURİYET.
25)7 Eylül 2019 Cumartesi YENİÇAĞ