KISSADAN HİSSE İLE:
GÜNÜMÜZ TÜRKİYE’SİNDE SİYASETEN
GELİNEN NOKTADA,
BUNUN NEDENLERİNİ;
YENİ ÖRNEKLERİN DE IŞIĞI ALTINDA,
ANLAMAYA
ÇALIŞMAK…
Sevgili Okurlar,
Bu başlık altında, bu gün
yaşadığımız sorunların nedenlerini;
Kültür yapımız, alışkanlıklarımız
ve genetik sebepler bağlamında anlamaya çalışacağız.
Çözüm konusunda, somut önerilerde
bulunacağız.
Bizler kuvvetli ve zayıf
yönlerimizi iyi bilirsek;
Tedbiri ona göre alır,
Sorunları daha kolay, daha çabuk çözeriz.
Bu noktada iktidar Partisine,
Meclis içinde ve Meclis dışındaki
Muhalefet Partilerine
Ve bütün Vatandaşlarımıza
söyleyeceklerim var.
BU GÜNKÜ KONUYU,
Şu başlıklar altında açmaya
çalışacağız:
1-UNUTMAMAMIZ GEREKENLER:
1)Adalet ve Kalkınma Partisi AKP;
18 Yıldan beri iktidarda.
Bu yüzden zamanım yoktu gibi
bahane de üretemez.
2)Buradaki başarısızlığın
nedenini;
Bilgi ve tecrübeye önem vermemek,
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucu
Değerlerinden uzaklaşmak,
Mustafa Kemal ATATÜRK ve Silah
Arkadaşlarının,
Yaptıkları büyük işlerden ders
almak yerine;
Bildiği yolda yürümeye devam
etmek gibi,
Sebeplere bağlayabiliriz.
Buradan başlayarak,
Günümüz Türkiye’sinde gelinen
noktayı anlamaya çalışacağız,
Önerilerde bulunacağız.
3)Bu gibi hususların;
Sadece söylemlerde kalmadığını,
Başta Eğitim hizmetleri olmak
üzere,
Uygulama olarak, hayatın her
alanına yansıdığını, yansıtıldığını görüyoruz.
Fırsat buldukça,
Örneğin 2 Ayyaş’ın çıkardığı
yasalarla diye başlayarak;
Ki buradan kimin kast edildiği
belli,
Mustafa Kemal ATATÜRK ve Silah
Arkadaşlarının itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını,
Milli Bayramlarımızın
kutlanmasının;
Her defasında bir bahane ile
engellendiğini görüyoruz.
4)Cumhuriyet, Mustafa Kemal
ATATÜRK ve Silah Arkadaşları,
Ve Milli Bayramlarımız;
Bizlerin varoluş nedenleridir,
Toplumun ortak değerleridir…
Gelişmiş Ülkelerde böylesi
durumlar asla olmaz,
Olmasına da müsaade edilmez.
5)Buralarda Devleti Yönetenler;
Devletin Kurucu Babalarıyla,
Devletin Sistemiyle oynamazlar,
oynayamazlar,
Mevcut Anayasa ve Yasalar
çerçevesinde hizmet vermeye çalışırlar,
Başarısız olanlar gider,
Yerine yenileri gelir,
Süreç bu şekilde, işlemeye devam
eder.
6)Bu gün, Türkiye Cumhuriyeti
kurulduğundan bu yana;
Her açıdan Tarihinin en zor
günlerini yaşıyor.
Bu zor günler;
Tarihte büyük İmparatorluklar
kurmuş, önemli işler başarmış,
Büyük Türk Milletinin,
Tarihle sınavıdır.
7)Türkiye Cumhuriyeti’nin
kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK
97 Yıl öncesinden bu günleri
görmüş olmalı ki;
Herkese ders niteliğinde;
ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ, olarak
bildiğimiz,
Veciz sözlerle, nasihatlerde
bulunmuştur..
8))AKP öncesinde Türkiye’yi idare
eden Devlet Adamlarını,
Saygıyla, rahmetle, minnetle
anıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 29 Ekim
1923’te, Mustafa Kemal ATATÜRK ve Silah Arkadaşları tarafından kurulmasından,
AKP’nin iktidara geldiği,3 Kasım
2002 öncesine kadar;
Aradan geçen 79 Yıl içerisinde,
Türkiye’yi idare eden, bu Devlet
Adamlarının,
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu
felsefesi ile
Mustafa Kemal ATATÜRK ve Silah
Arkadaşları ile
Bir sorunları yoktu.
İster Sağ, ister Sol, isterse
Darbe ve Muhtıra dönemlerinde olsun,
Türkiye’yi idare edenler;
Kendi eğitim, bilgi, tecrübe ve
donanımları çerçevesinde,
Türkiye Cumhuriyetini;
Mevcut Anayasa ve Yasalar
kapsamında yönetmeye,
Halkın sorunlarını çözmeye,
Türkiye’yi yüceltmeye
çalışmışlardır.
9)Günü geldiğinde, ya da seçimi
kaybettiklerinde,
Görevi bırakmasını da
bilmişlerdir.
10)Arada bir laiklik ve demokrasi
karşıtı kıpırdanmalar olsa bile
Türkiye Cumhuriyeti’ni koruma ve
kollama görevi çerçevesinde,
Türk Silahlı Kuvvetleri TSK;
Bir Sigorta görevi görmüş,
Yerine göre siyasetçileri uyarma,
ya da müdahale gereğini duymuştur.
11)Türk-Amerikan ilişkilerini
incelerken;
Bu gibi konuların nedenlerini de,
ortaya koymaya çalıştım.,
Ama bu konu,
Günümüzle de çok ilgili olduğu
için;
Burada kısaca, tekrar
değineceğim.
TSK, darbelerde bile, bir süre sonra, geri
çekilmesini bilmiştir
12)TSK’nın arada bir, bu gibi çıkışlarını;
AKP öncesindeki İktidarlar ve Halkımız,
Sükûnet ve olgunlukla
karşılamıştır.
Zira Halkımızın TSK’ya karşı,
Her zaman bir saygısı, sevgisi ve
bir güveni olmuştur.
Örneğin Eski Başbakan ve Cumhurbaşkanlarından,
rahmetli Süleyman DEMİREL;
Asker’in müdahalesi ile 6 defa
gitmiş ama
Demokrasiye inancı ile
7.Defa tekrar gelmesini
bilmiştir.
13)Sonuçta AKP öncesinde
Türkiye’yi idare edenler;
Bir şekilde Askerlerden zarar
görmüş olsalar bile;
Türkiye’nin çok kritik bir
coğrafyada bulunması nedeniyle,
TSK’nın yapısıyla oynamamışlar,
Vurucu gücünü azaltma gayreti
içinde olmamışlardır.
Sonunda kazanan hep, Türkiye
Cumhuriyeti olmuştur.
14)AKP döneminde,
TSK’nın yapısıyla oynanması,
Dik duruşları ile tanınan Subayların,
tasfiye edilmesi gibi nedenlerle
GÜNÜMÜZDE sivil HALKIN, korumasız
durumda olduğunu söyleyebiliriz.
Temenni etmeyiz ama
Bu gün siyaseten çok gerilen bir
ortamda,
Muhtemel bir iç çatışmada;
Bizleri kimin, nasıl koruyacağına
dair kuşkularımız var…
15)AKP’nin iktidara gelmesiyle
beraber;
Amerika’nın kontrolü ve hizmetinde olan,
Şeriatçı Fethullah GÜLEN,
Cemaati;
Devletin her kademesine,
Bu arada TSK’nın da içine
sızması, yerleşmesi,
Hazırlıkların tamamlanması sonucunda,
15 Temmuz 2016’da TSK içindeki
Fethullahçı Subaylar,
Darbe girişiminde bulundu.
16)Detaylara girmek istemiyorum.
Bu darbe girişiminde,
TSK’nın üst kademesindeki çoğu
Subayın, yer almadığını,
Bir kısmının da, kendi
imkânlarıyla mücadele ettiklerini görüyoruz,
17)Darbe bastırıldıktan sonra,
Uyduruktan kumpas davaları ile TSK’daki
çoğu ATATÜRKÇÜ, Cumhuriyet’e bağlı Subaylar,
TSK’dan uzaklaştırıldı,
Yeni atamalarda, siyasi tercihlerin
, ön plana çıktığı anlaşılıyor.
Bunun bir çok örnekleri var.
18)Günümüzdeki, YAŞ Toplantısında,
2 Önemli Komutana yer
verilmediğini,
Çok manidar görüyoruz.
1/Örneğin 15 Temmuz Kahramanı,
Darbenin gerçekleşmesini
önleyenlerden,
Özel Kuvvetler Komutanı, Tüm
General Zekai AKSAKAL;
Cesareti ve başarısı ile
Korgeneralliğe terfi ettiriliyor ama
Sözde kadrosuzluk nedeniyle
emekliye sevk ediliyor.
2/Tüm Amiral Cihat YAYCI
Yakında,
FETÖCÜLERİN, kullandıkları
haberleşme sistemini deşifre edip,
TSK içindeki FETÖCÜLERİN tespit
edilmesini sağlıyor.
Mavi Vatan Projesi ile
Doğu Akdeniz ve Libya çıkışı ile
Gelecek adına herkesi
umutlandırıyor,
YAŞ Toplantısına birkaç ay kala;
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda,
Halen bulunduğu önemli görevden
alınıp,
Genel Kurmay’da pasif bir göreve verilmesi
sonucu;
Bunu gururuna yediremeyip,
İstifa ettiğini görüyoruz.
Böylesi bir görev değişikliğinin
de,
Bilinçli yapıldığı, önünün,
kesilmek istendiği,
Anlaşılıyor.
Bunun da TSK adına büyük bir
kayıp olduğunu düşünüyoruz.
19)Günümüzde, Doğu Akdeniz’de;
Doğal gaz, muhtemelen petrolünde bulunduğu
bir bölgede,
Emperyalist Devletlerin, enerji
kaynaklarının üstüne oturabilmek için;
Yıllar öncesinden TSK’yı
özellikle de Deniz Kuvvetlerini,
Zayıflatmak için,
Uyduruk kumpas davalarının;
Niöin kurgulandığı anlaşılıyor.
Siyasetçilerde böylesi bir
oyuna;
Bilerek ya da bilmeyerek,
Alet olmuşlardır…
20) Önemli olan;
Yaşanan bunca olumsuz gelişmelerden,
Türkiye adına,
Kendimize, yeterli dersler
çıkarabilmektir.
2-BU GÜNE KADAR,
TÜRKİYE’DE YAŞANAN BÜTÜN DARBE VE
MUHTIRALARIN ARKASINDA;
ŞU VEYE BU ŞEKİLDE,
HEP AMERİKA’NIN OLDUĞUNU
GÖRÜYORUZ.
Durumu kısaca şöyle
özetleyebiliriz:
1)Türkiye’nin, 2.Cumhurbaşkanı
Sayın İsmet İNÖNÜ zamanında,
2.Dünya savaşında,
Sovyetler Birliği Devlet Başkanı
STALİN’in,
Türkiye’den Kars Ardahan ve
Artvin’i talep etmesi üzerine;
Sayın İNÖNÜ, gerekli hazırlıkları
yapıyor,
Alabilirsen gel al diyor ama
Bu arada Amerika’nın desteğine de
ihtiyaç duyuyor.
Türk Amerikan ilişkileri de,
Bu şekilde başlamış oluyor.
2)1950’de, çok partili döneme
geçmemizin sonucunda,
İktidara gelen DEMOKRAT PARTİ,
Türkiye’nin NATO’ya girmesini
hızlandırmak amacıyla, Kore’ye asker gönderiyor.
Ve böylece Türkiye NATO üyesi
oluyor.
3)Amerika Türkiye’yi;
Sovyetler Birliği’ne karşı, Karadeniz’in
güneyinde,
NATO’nun bir bekçisi olarak
görüyor.
4)Böylece Türkiye’ de;
Kendisini Sovyetler Birliği’nden gelecek
tehditlere karşı,
Güven içinde hissediyor,
Hem de Amerikan yardımlarından
yararlanmış oluyor.
Ama bu ekonomik ve askeri yardımların;
Bizim teknolojik ve ekonomik
bağlamda,
Gelişmemize, engel teşkil
ettiğini de vurgulamamız lazım.
5)Türkiye,
Nüfus yapısı olarak,, % 99’u
Müslüman olan bir ülke.
Bu nedenle Amerika, yine kendi
çıkarları doğrultusunda;
O günün şartlarında;
Türkiye Cumhuriyeti’nin Mustafa
Kemal ATATÜRK çizgisinde,
Demokratik, Laik ve Hukukun
üstünlüğüne dayalı bir Ülke olarak kalmasını,
Bu noktada TSK’nın yapısının
korunmasını da;
Kendi çıkarları doğrultusunda,
Doğru buluyor.
6)İşte zaman zaman Türkiye’de şu
veya bu şekilde yaşanan,
Bütün Askeri Muhtıra ve
Darbelerin arkasında,
Amerika’nın olduğunu,
Bu Yöntemle, Siyasilere ve
Siyasete bir ayar verme gereği duyduğunu,
Görüyoruz.
7)Sovyetler Birliği’nin 1990’da
çökmesi sonucu,
Dünya’nın tek kutuplu hale
gelmesi ile
Türkiye’nin ve Türk Silahlı
Kuvvetleri TSK’ nin;
Mustafa Kemal ATATÜRK çizgisinde,
Demokratik, Laik ve Hukukun
üstünlüğüne dayalı olması;
Bu defasında,
Amerika’nın çıkarlarına uymuyor.
ENERJİ KAYNAKLARININ üstüne
oturabilmek için;
BOP kapsamında,
Lider Ülke Türkiye’nin ATATÜRK
çizgisinden çıkartılması,
Bölünüp-Parçalanması gerekiyor.
BUNDAN SONRASI;
Bildiğimiz hikâye!
3-BOP VE BOP EŞ BAŞKANLIĞI İLE
YENİDEN EMPERYALİZMİN PENÇESİNE
DÜŞMEK!
Bu gün burada,
Siyaseten ve ekonomik açıdan
içine düştüğümüz,
Düşürüldüğümüz zor duruma ve
çözüm yollarına odaklandığımız için;
Detaylara girmeyeceğiz.
Ama işin özü ve özeti şu:
1)Amerika Birleşik Devletleri
ABD,
Büyük Orta Doğu Projesi BOP kapsamında,
Kendileri ile çalışabilecek
Siyasetçiler aramaya başlıyor.
2)Şimdinin Cumhurbaşkanı ve aynı
zamanda AKP’nin de Genel Başkanı,
Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın
Refah Partisi-İstanbul-Beyoğlu
İlçe Başkanı iken,
Siyasette Tepe noktaya ulaşmak
için;
Bir arayış içerisinde olduğu
anlaşılıyor.
HER İKİ TARAFIN irtibatı da,
Bu kapsamda başlıyor ve
gelişiyor.
3)Sayın ERDOĞAN’ın BOP ve BOP Eş Başkanlığı konusunda
söyledikleri ile
Demokrasi’nin tarifi ve amacına
ulaşmak için, söyledikleri de ortada!
Bu gibi söz ve Stratejiler;
Aslında Sayın ERDOĞAN
yönetiminde;
Türkiye’nin bu gün geldiği,
getirildiği noktanın;
Özü ve özetidir.
Sayın ERDOĞAN’ın geçmişte saf ettiği bu söz ve
beyanlara;
İnternette herkes ulaşabilir.
Ve nihayet, Sayın ERDOĞAN ile
Türkiye’ye için, yeni bir dönem
de,
Böylece başlamış oluyor.
4-DEVLET BAHÇELİ’NİN; ZAMAN
AYARLI OLARAK,
GÜNÜMÜZDE DE, BİR ANAHTAR GÖREVİ
GÖRMESİ;
BİR TESADÜF MÜ?
Bu husus, çok ilginç bir konu ve
biz burada,
Değişik örneklerle;
Bu konuyu özet olarak, biraz
açmaya çalışacağız.
1)Bu gün,
Tarihi belli olmayan, bir erken seçim sürecine
girmiş bulunuyoruz.
Bu seçimin tarihini belirleyecek
olanlar da;
Cumhurbaşkanı Sayın ERDOĞAN ile
Sayın Devlet BAHÇELİ dir.
Eğer Sayın BAHÇELİ;
Kendine göre bir neden ortaya
koyar ve seçime gidilmeli derse;
Buna Sayın ERDOĞAN karşı koyamaz,
Ve Türkiye apar topar seçime
gider.
2)EKONOMİ UZMANLARI;
Ekonomik şartların ağırlaştığına,
Bu yüzden normal seçim tarihi
olan, 2023’e kadar beklenemeyeceğine vurgu yapıyor,
2021’İn Mart ayından itibaren,
Her an bir erken seçimin yapılabileceğine
işaret ediliyorlar.
3)Devlet BAHÇELİ,
AKP öncesinde, rahmetli Bülent
ECEVİT Hükümeti’nde,
Koalisyon ortağı idi.
Başbakan Bülent
ECEVİT,
ABD Başkanı
Georgy W. BUSH’un;
Amerikan Askerlerinin,
Irak’a Türkiye üzerinden girmesi, önerisine karşı çıkıyor,
Bu gibi
konularda, işbirliğini de reddediyor.
Bu zaman
diliminde, ekonomi de biraz zorda.
Bu arada itilaflı
bir konuda,
Cumhurbaşkanı
Sayın Ahmet Necdet SEZER,
Sayın ECEVİT’in
önüne, al da oku anlamında;
Anayasa
kitapçığını atıyor.
Sonrasında ekonomik kriz derinleşiyor.
Bu tartışmanın;
Ekonomik krize
nedenj olduğunu söyleyenler olsa bile,
Bu yaklaşım
doğru değil!
ZİRA İŞLER, yolunda olmuş olsa;
Kitap fırlatma
ile
Ekonomik kriz
olmaz!
3)Tamda bu
sırada,
Sayın BAHÇELİ,
ortaya, bir seçim yapılmalı sözü yuvarlıyor,
Böylece ECEVİT
Hükümeti’ne İktidar yolu, kapanırken;
AKP ve Sayın
ERDOĞAN’a, iktidar yolu açılmış oluyor.
4)AKP ile MHP;
Siyaseten
birbirine zıt, 2 ayrı ideolojide siyaset yapan,
Partilerdir.
Sayın ERDOĞAN,
Siyasal İslamcı,
Sayın BAHÇELİ
ise;
Türk
Milliyetçiliğini,ön plana çıkaran bir Parti.
BU İTİBARLA,Sayın
BAHÇELİ ile Sayın ERDOĞAN’ın;
Geçmişte,
birbirlerine sarf ettikleri,
Hakaret
derecesine varan sözlerde ortada!
5)Ama nasıl
oluyorsa,
Sayın BAHÇELİ;
Beklenmedik bir
zamanda, Meclis’te şöyle bir konuşma yapıyor,
Ve diyor ki;
Sayın ERDOĞAN,
Anayasayı takmıyor, Anayasa ihlâlleri yapıyor,
Bunları yasal
hale getirecek anlamında;
Başkanlık
Sistemi’ne geçilmesi lazım diyor,
Nihayet, yeni
bir Anayasa hazırlanıyor, sonrasında Referandum,
Ve nihayet bu
nzor günlere, geliyoruz...
5)Alevi kökenli
Yazar Rıza ZELYURT,
Bir Makalesinde,
bu çelişkili duruma şöyle bir yorumda bulunuyor:
Sayın Devlet
BAHÇELİ;
Cumhurbaşkanı
Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’a tuzak kuruyor.
Böylesi bir
husus;
Sayın ERDOĞAN’a,
günü geldiğin de;
Siyaset kapısını
kapatmak için;
Bir anahtar da
olabilir,
Bekleyip
göreceğiz.
4-BOP
KAPSAMINDA,
BÖLÜNMÜŞ-PARÇALANMIŞ ORTA DOĞU
HARİTASI.
Bu harita 2006 yılında Amerika
Birleşik Devletleri ABD-Savunma Bakanlığı,
PENTAGON tarafından yayınlanmış,
Resmi bir belge niteliğindedir.
1)Bu haritada;
Türkiye’nin Güneydoğusundan,
Suriye’den, Irak’tan, İran’dan parça kopartılıp;
Akdeniz’e açılan,
Büyük Kürdistan Devleti’nin
kurulduğunu görüyorsunuz.
2) Ve Sayın ERDOĞAN’ın sözleri:
Biz Büyük Orta Doğu ve
Genişletilmiş Kuzey Afrika Projesi BOP,
Eş Başkanlarından Biriyiz,
Ve biz bu görevi yapıyoruz.
Sayın ERDOĞAN;
Bu sözleri, Meclis’te de söyledi,
Televizyonlarda konuştu,
Beyanatlar verdi,
3)Bu gibi sözlere, internetten
kolayca ulaşabilirsiniz.
Bu nedenle başkaca bir teferruata
gerek yok.
Sayın ERDOĞAN,
Başbakan ve Türkiye’yi idare
ediyor,
Türkiye’nin Birlik ve beraberliğini
korumaktan,
Topraklarını, muhafaza etmekten
de sorumlu ama
BOP haritasında Türkiye’den de;
Koparılan topraklar var!
Buna ne diyeceğiz?
4)Sayın ERDOĞAN, HEDEF 2023 için;
Şunları söylüyor;
Eyaletler sisteminin
faziletlerinden bahsederek;
Osmanlı İmparatorluğu’nda
Eyaletler Sistemi ile idare edildiğine vurgu yaparak;
Kürdistan ve Lazistan
Eyaletlerinin olduğuna,
Dikkat çekiyor.
Halbuki Osmanlı’da bu ad altında,
Bir oluşumun olmadığı biliniyor.
Sonunda, AKP ve HDP arasında,
açık, ya da kapalı kapılar arkasında, yürütülen,
KÜRT AÇILIMI, faaliyetlerinin;
BOP
Haritası ile de ilgili olduğu, anlaşılıyor.
BEN
TARİHE DE, meraklı bir kişiyim.
TÜRKİYE’NİN ETNİK KÖKENİ
En çok okunan yazılarımdan biridir.
Bu ARAŞTIRMA, aslında bir Türk
tarihidir.
Emperyalist Güçlerin
yönlendirmeleri ile
Kendisini başka bir ırka
mensupmuş gibi gören, KÜRT vatandaşlarımız da
Aslında TÜRK türler.
Kürtlerin ana dili Gök Türkçe
dir.
Şu an kullandıkları Kürtçe
lisanı,
Farsça’nin bir lehçesidir.
Kullanılan 8 bin kelimenin
içinde, 3 binin üzerinde,
Öz Türkçe kelimeler vardır.
Bunların içinde, Moğolistan’da
bulunan Orhun Hitabelerinde ki 600 kadar kelime, vardır.
Türkçeden sonra 2000’in biraz
üzerindeki sayı ile FARÇA,
1000 Kadar Arapça,
45 Kadar da Ermenice kelime
bulunmaktadır.
Bu nedenle Kürtler ile Ermeniler
arasında,
Bir ilişki, bir kaynaşma olduğu
da,
Söylenemez.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA;
Emperyalist Güçlerin Ermenileri
kışkırtmaları ile
OSMANLI’NIN zor anında, Türk ve
Müslüman Halkı katletmeye başlamaları sonucunda,
Alınan bir kararla Ermenilerin
bir kısmı;
Yine bir Osmanlı toprağı olan,
Suriye gibi, Lübnan gibi yerlere
sürgün edilmişlerdir.
Anadolu'yu terk ederken bazıları,
Kızlarını, Türk erkekleri ile
evlendirmişler,
Hatta bazıları çocuklarını
komşuya emanet etmişler,
TEHCİRE, sürgüne maruz kalmak
istemeyen bazı Ermeniler ise;
Kürt-Alevi görüntüsü içinde,
Kendilerini gizlemek
istemişlerdir.
Bu itibarla Terör Örgütü PKK
mensuplarının ve liderlerinin;
Hepsinin Kürt olduğu da
söylenemez.
Bunların bir kıs mı, açık, ya da
gizli Ermenilerdir.
Yukarı da vurguladığım üzere,
PKK saflarına katılan bazı Kurt
gençlerimizin ise; beyin yıkama, telkin gibi yöntemlerle
Kürtlerin ayrı bir ırkmış gibi
gösterilmeleri, sonucudur.
HDP İÇİNDE DE kimliğini gizleyen,
Emperyalist güçlerin yönlendirmesinde olan,
Bazı Ermeni vatandaşlarımız
olabilir.
GÜNÜMÜZDE, Ermenistan’ın,
Azerbaycan’a saldırısıyla başlayan ama
Azerbaycan’ın üstünlüğü ile devam
eden savunma neticesinde;
İşgal altında bulunan, DAĞLIK
KARABAĞ bölgesinin büyük bir kısmının kurtarılmış olması;
Bizleri çok mutlu etti ama
TÜRKİYE’DEKİ ERMENİ
Vatandaşlarımızın,
Can ve Malları da, Türkiye
Cumhuriyetinin, korumasına emanettir.
Bu itibarla
GÜNÜMÜZDE, HDP’ye ve HDP’li
Belediye Başkanlarına, siyasi çıkar amaçlı olduğu anlaşılan,
Operasyonlarda da,
HAK-HUKUK ve ADALET içinde
olmamız gerekiyor.
Zira Açılım-Saçılm çalışmalarını
da AKP;
HDP ile birlikte yapmıştı.
5-SAYIN
ERDOĞAN,
BOP VE BOP EŞ BAŞKANLIĞI İLE
HEM KENDİNİ, HEMDE TÜRKİYE’Yİ;
BÜYÜK BİR RİSKE SOKMUŞ OLUYOR.
1) BOP ve BOP Eş Başkanlığı ile
Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’a,
Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da
kurulacak yeni düzende;
Buraların bekçiliğini,
Bir süreliğine vermiş
olabilirler.
2)Sayın ERDOĞAN’ da,
Osmanlı’yı yeniden canlandırmak,
kurmak adına;
Böylesi bir görevi kabul etmiş
olabilir…
3)Ama kimse unutmasın ki;
Emperyalist devletler, amacına
ulaştıktan sonra,
Kendisine yardımcı olanları;
İlk fırsatta, kâğıt gibi örseler
atar!
4)ŞU ANDA GELİNEN NOKTADA,
Sayın ERDOĞAN’nın;
BOP konusunda, Türk-Amerikan
ilişkileri konusunda ne düşündüğünü bilemeyiz ama
Bu noktada 2.Cumhurbaşkanı
rahmetli Sayın İsmet İNÖNÜ’nün,
Kulaklara küpe olacak
nitelikteki, şu sözlerini hatırlatmak isterim:
Büyük Devletlerle ittifak yapmak,
Ayı ile yatağa girmek gibidir.
5)BU GÜN BOP
PROJESİNİN,
Uygulama
aşamasında çok önemli bir noktaya geldiğini;
Suriye’nin Kuzey
Doğusunda;
YPG ve PYD’nin
kontrolünde bir Kürt Devleti’nin temellerinin atıldığını,
Kurulduğu
görüyoruz.
Bu Kürt
Devletini;
Rusya’nın da
tanığını, onlarla görüşmeler yaptığını biliyoruz.
6)AMERİKA VE
RUSYA,
Bu gün
Suriye’nin Kuzeyine yerleşmiş durumda.
Bundan
sonrasında Sayın ERDOĞAN;
Ne Amerika, ne
de Rusya’yı Suriye’den çıkarabilir,
Ne de kurulan bu
Kürt Devletini engelleyebilir.
ÇÜNKÜ AMERİKA.
,böylesi bir durumda;
Sayın ERDOĞAN’a
karşı, kullanabileceği çok önemli konuları,
Ortaya sürer,
Bundan Sayın
ERDOĞAN ve Türkiye de ,
Bir şekilde
zarar görür…
Örneğin ABD
Başkanı Donald TRUMP;
Bir vesile ile Sayın
ERDOĞAN’ın ABD’deki mal ve para gibi varlıklarının,
Araştırılabileceğini,
ima ederek;
Sayın ERDOĞAN’a
gözdağı vermeye çalışmıştı,
Üstelik Sayın
ERDOĞAN’a, diplomatik teamüllere uymayan,
Bir de ağır bir
mektup yazmıştı.
Sayın ERDOĞAN,
NE YAPTI?
Aynı sertlikte
cevap vereceği yerde;
Dedi ki,
Bu mektubu, Sayın
TRUMP’a takdim edeceğim dedi,
Ve Amerika’ya
gitti.
Ama Amerika’da
neler konuşulduğunu, bilmiyoruz.
1)22 Eylül 2020
Salı YENİÇAĞ.
Kürtçe
konuşuyor, okuyor, yazıyor ve yöresel kıyafetle geziyor.
KÜRDİSTAN
KURULMUŞ, GÜNEY KORELİ’NİN BİLE HABERİ OLMUŞ!
Orduda
görevliyken, 15 yıl önce geldiği Erbil’e
Bu kez Güney
Kore’nin Başkonsolosu olarak dönen Çoi Kvang CİN;
Peşmergenin
resmi internet sitesi,
RUDAV’a verdiği
röportaj da;
Kürdistan doğru
yolda ilerliyor ve iyi adımlar atıyor dedi.
6-F-35 SAVAŞ
UÇAKLARI İLE S-400 HAVA SAVUNMA SİSTEMİ VE FÜZELERİ;
TÜRKİYE’NİN;
AMERİKA VE RUSYA
ARASINDAKİ YALPALAMALARIDIR,
ÇARESİZLİĞİDİR.
Türkiye F-35
Savaş uçaklarının parasını ödediği halde,
AMERİKA;
Teslim etmiyor, PATRİOT
hava savunma füzelerini vermiyor.
Türkiye böylesi
bir duruma hamle olarak,
Peşin para ile 2
Milyar 500 Milyon Dolara,
RUS yapımı,
S-400 Hava savunma sistemlerini, füzelerini alıyor ama
Bir türlü aktive
edemiyor.
Bu noktada
Amerika ile ilişkiler ağır basıyor,
Ve Amerika’nın
dediği oluyor.
7-AMERİKA’DA
KASIM AYINDA YAPILACAK BAŞKANLIK SEÇİMİ;
SAYIN ERDOĞAN’I,
BU VESİLE
TÜRKİYE’Yİ DE ÇOK ETKİLEYECEK.
BU HUSUS;
MUHTEMELEN BİR
ERKEN SEÇİMİ DE TETİKLEYEBİLİR!
Amerika’da 3
Kasım 2020’de Başkanlık seçimi yapılacak.
Bu seçimi Joe
BİDEN’ın kazanma ihtimalinin;
Daha yüksek
olduğuna işaret ediliyor.
AMA SEÇİMİ;
İster Joe BİDEN, İsterse Donald TRUMP kazanmış
olsun,
Türkiye açısından;
Bunun fazla bir
şey fark etmeyeceğine de
İşaret ediliyor.
Daha önceleri
gündeme gelen Rıza ZARRAP ve HALK BANK olayının;
Daha geniş
boyutlarda Amerika’nın gündemine oturduğunu görüyoruz.
Rıza ZARRAP
aracılığı ile
Amerika ve
Avrupa’nın tanınan büyük bankalarına,
Çok miktarda, şüpheli
bir şekilde, para transferlerinin
yapıldığına,
Bu gibi
konularda 17-25 Aralık 2013’de rüşvet ve yolsuzluklar da,
Adı geçen bazı
Siyasetçilere de yer veriliyor,
Ayrıca kara para
aklamada, HALK BANK’a ceza kesilmesi de gündemde…
Meseleye bu gibi
açılardan baktığımızda,
Durum çok vahim!
Bu itibarla,
Amerika’daki bu Başkanlık seçiminin;
Sayın ERDOĞAN’ı
çok zorda bırakacağı,
HALK BANK üzerinden Türkiye’ye kesilen para
cezasının,
Ekonomiyi daha
da zora sokacağı gibi nedenlerle
Muhtemelen bir
erken seçime gidilmesi gereğini de;
Zorunlu hale
getirebilir.
2)22 Eylül 2020
Salı SÖZCÜ.
Milyarlarca
dolarlık para trafiği ve fotoğrafı ortaya çıktı.
HAYIRSEVER
ZARRAB’IN KARA PARA POZU!
ABD’de itirafçı
olan Reza ZARRAB’ın kuryesi, kirli ilişkileri anlattı…
ZARRAB’ın
transfer ettiği altın ve nakit için;
% 8 Komisyon
aldığını,
Bunun yarısının,
siyasilere gittiğini söyledi.
ABD
Hazinesi-Mali Suçları Araştırma Ağı, FinCEN’e ait bilgiler sızdı.
CHP Sözcüsü Faik
ÖZTRAK;
Kuryenin
itiraflarında,
Yüce Divanda
yargılanmayan Bakanların;
Hepsinin ismi
geçiyor dedi:
TÜRKİYE’DE 800
MİLYON DOLAR RÜŞVET DAĞITILDI.
ŞİMDİ BU GİBİ
HABER ve gelişmelerden sonra,
Şu soruyu sormak
lazım:
Bu şartlar
altında, Sayın ERDOĞAN;
Türkiye’nin hak
ve menfaatleri,
Nereye kadar
savunabilir?
8-BERNARD PAUL HANSE’NİN TÜRKİYE
RAPORU:
Bu konu daha öncede basınımıza
yansıdı ve bende,
Bu konuya değinmiştim.
Önemli olduğu için, hatırlatmak
açısından,
Tekrar değiniyorum.
2006 Yılı’nda, CİAE’nin Ankara
sorumlusu, Bernard Paul HANSE;
Washington’a yazdığı raporda
şöyle diyor:
Eğer Amerika’nın menfaati
Türkiye’nin federatif bir yapıya geçmesinde ise;
O zaman,
Tüm yetkilerin Tek kişide
toplandığı, Başkanlık Sistemi’ne geçmek lazım.
Bu Devleti kuranlar;
Kontrol Mekanizmasını öyle sağlam
kurmuşlar ki;
Hükümeti ikna etseniz; Meclis’i
ikna edemiyorsunuz,
Meclis’i ikna etseniz;
Yargı’yı ikna edemiyorsunuz,
Yargı’yı ikna etseniz; Türk
Silahlı Kuvvetleri TSK’yı ikna edemiyorsunuz.
Bu itibarla,
Demek ki eskiye nazaran,
Türkiye’yi her açıdan geriye götüren,
Tek kişinin hükümranlığına dayalı
Başkanlık Sistemi’nin gerçek sahibi;
Amerika Birleşik Devletleri’dir.
Ve yaşadığımız tüm gelişmelerin
tesadüfi olmadığı anlaşılıyor…
9-ŞİMDİKİ SİSTEM BİZE UYMUYOR.
1)Yukarıda ki paragrafta;
Bize uymayan, gelişmiş Ülkelerde
bir benzeri olmayan bu ucube sistemle
Türkiye’nin bir yere
varamayacağı,
Yaşanan örneklerle görülmüş ve anlaşılmıştır.
2)Bu Sistemin önerilmesinden
başlayarak,
Her kademesindeki, zorlamaların,
İşin oldubittiye getirilmesinin
nedenini de;
Bu vesile ile öğrenmiş olduk.
3)Bundan sonrasında yapılacak, en
önemli iş;
Yasama, Yürütme ve Yargı’nın
bağımsızlığına dayalı,
Parlamenter Sisteme nasıl, geri
geçileceğidir.
Amerika’daki Başkanlık, ya da
Fransa’da olduğu gibi,
Yarı Başkanlıkta olmaz.
Neticede bu 2 Sistem de,
Bize uymaz.
4)Muhalefet Partileri,
Mevcut Başkanlık Sistemi ile
seçime girmek zorunda kalsalar bile
Şimdiden. Kuvvetler ayrılığına
dayalı, eski Sisteme,
Geri döneceklerini, şimdiden
yazılı olarak,
Beyan etmelidirler.
5)Cumhurbaşkanlığı yarışına giren
Adaylarda;
Kampanya öncesinde;
Seçimi kazandıklarında;
Aynı şekilde, eski Parlamenter
Sisteme geri döneceklerini,
Yazılı olarak, ortaya
koymalıdırlar.
6)Anayasa Profesörü Sayın Süheyl
BATÜM’un ifadelerinden;
Sayın ERDOĞAN’ın 3.defa
Cumhurbaşkanı seçilemeyeceğine,
Dolayısıyla;
Önümüzdeki bir seçimde, yarışa katılamayacağı
yönünde,
Yorumlar var.
6)Böylesi bir durumun;
Ancak, TBMM’nin nitelikli bir
çoğunlukla,
Seçim yapılmasına karar verdiği zaman,
Mümkün olabileceğine işaret
ediliyor.
7)Sayın BATUM’un ifadesine göre;
Anayasanın tümüyle değişmediğini,
Değişmeyen maddelerin aynen
yerinde durduklarına işaretle;
3.Defa yarışa giremeyeceğine,
vurgu yalıyor.
8)Bu itibarla Sayın ERDOĞAN’ın;
3.Defa Cumhurbaşkanlığı yarışına,
Girip-giremeyeceği,
Şimdiden tartışmaya açılmalıdır.
10-AKP TÜRKİYE’Yİ İDARE EDEMİYOR.
Sayın ERDOĞAN;
Adalet ve Kalkınma Partisi
AKP’nin kurucusu,
Fiili Lideri, ideoloğu,
Şimdinin Cumhurbaşkanı ve aynı
zamanda AKP’nin de,
Genel Başkanıdır.
2)Hiçbir AKP’li, Makamı ve Ünvanı
ne olursa olsun,
Sayın ERDOĞAN’ın bilgisi dışında,
Kendi başına bir uygulama
yapamaz!
Her konuda başarısızlığın nedenlerinden
biri,
Bu dur aslında!
3)Bir kişinin her şeyi bilmesi;
Mümkünde değil; gerekli de değil.
4)Bu itibarla Sayın ERDOĞAN,
Hemen her gün, ekranlarda,
Her konuda görüş bildiriyor,
Yapılacak işleri söylüyor.
5)BUNUN YERİNE;
İlgili
Bakanlar konuşsa;
İşinde başarılı olamayanları,
Görevden alsa,
Başkalarını atasa;
Bu gün yaşadığımız çoğu sorunlar,
Başarısızlık, ya da ihmaller asla
olmaz!
6) AKP ve onun Genel Başkanı
Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN da,
Mevcut Anayasa ve Yasalar
çerçevesinde,
Halkın iradesi ile iktidara geldi
ama
Aradan geçen süre içerisinde,
Adım adım Türkiye’yi kendi İslam
anlayışına göre idare edilen,
Bir Din Devletine dönüştürme
çabaları içerisinde olduğunu,
Görüyoruz.
Sorun da burada başlıyor zaten!
7)Her gelen iktidar,
Aklın, Bilimin ışığı altında;
Tüm vatandaşlarımızın huzur ve
güven içinde yaşamasını sağlamak,
Türkiye’yi muasır Medeniyetler
seviyesine çıkarmak yerine;
Kendi Dünya görüşüne uygun bir yönetim
oluşturmaya çalışırsa;
Bir yere varılamaz,
Hiçbir sorun çözülemez,
Ülkede huzur ve güven kalmaz,
kargaşa olur
Bağımsızlığımız da, tehlikeye
düşer.
Bu gün, böylesi bir durumla karşı
karşıyayız.
8) 16 Nisan 2017’de’
Bir oldubitti ile şaibeli bir
şekilde geçirilen Yeni Anayasa referandumu ile
Yasama, Yürütme ve Yargı’nın bağımsızlığına
dayalı
Parlamenter Sistem de,
Böylece Sonlandırılmış oldu.
Bu gün her şeyin;
Tek kişinin 2 dudağı arasında olduğu bir
yönetim şekli ile
Karşı karşıyayız.
Ve şimdi böylesi bir yönetimden
kurtulmanın yollarını arıyoruz.
9))Bu gün AKP’ye oy verip, bu
günlere gelmesini sağlayan vatandaşlarımızın çoğu;
AKP ile gelinen noktadan memnun
değil.
10)Bu memnuniyetsizliğin
derecesini,
Her sınıftan vatandaşımız;
Zaten ekonomik kriz ile
boğuştuğumuz bir dönemde;
Hazırlıksız yakalandığımız,
Korona Virüs salgını ile
Katlanarak artan sorunların
nedenini;
Daha kolay gördü ve anladı.
11)Sayın ERDOĞAN’ın bunca
başarısızlığa rağmen;
İktidarda kalmanın yol ve
yöntemlerini aramaya başladığını görüyoruz.
Bu gibi yollara yönelmenin;
Ne Sayın ERDOĞAN’a,
Ne de Türkiye’ye bir faydasının
olmayacağını,
Söylememiz lazım.
Samanı bile, Sırbistan’dan,
Gürcistan’dan Dolarla almaya başlamışsak,
Geriye ne kalıyor ki?
Kasa boşalmış,
Ekonomi de;
İflas noktasına gelmişse,
Daha önce Türkiye’yi idare eden
İktidarlar döneminde yapılanları da,
Bir şekilde, elimizden
çıkarmışsak,
Bütçe açığını kapatmak,
Ya da acil borçları ödemeye
yönelik olmalı ki;
Türkiye’nin Topraklarını da,
parsel, parsel satmaya başlamışsak,
Durumun ciddiyeti ortada!
12)Sayın ERDOĞAN’ın, böylesi zor
bir durumda,
Yapacağı en doğru iş, şudur:
Sayın ERDOĞAN;
İktidarını devam ettirmenin yollarını aramak,
Şartları zorlamak yerine;
Kendiliğinden, Cumhurbaşkanlığına
yeniden aday olmayacağını açıklamalı,
Türkiye’yi rahatlatmalı,
Ve yeniden Parlamenter
demokrasiye dönmenin yolunu açmalıdır.
3)10 Eylül 2020 Perşembe SÖZCÜ.
Devletin liselilere dağıttığı
ders kitabında bunlar var
KEFENLİ, KABİRLİ, TABUTLU, CEHENNEMLİ
EĞİTİM.
11.Sınıf Din kitabındaki 37
sayfalık ünitede,
Tabut, cenaze mezarlıkla ilgili,
9 fotoğraf yer alırken,
Kefenleme ayrıntılı anlatıldı,
Veliler, şaştı kaldı.
AKP iktidarının, Orta Eğitimde
velilerin;
Çocuklarını, İmam-Hatip
Okullarına göndermeye mecbur bıraktığı ortada.
Böylesi bir zorlama ile
Eğitimde kalitenin de düştüğü
ortada.
Ama Eğitimde kalitenin
düşmesinin;
AKP açısından önemli olmadığı
anlaşılıyor.
Böylesi zorlamalı bir Eğitim
Sistemi ile
Gençlerimizin fizik, kimya,
matematik, felsefe mantık gibi zihin açan, sorgulayan,
Gençler yetiştirilmesini;
Kendi siyasi geleceği açısından
doğru bulmuyor.
Kendi siyasi anlayışına uygun,
Sorgulamayan gençler
yetiştirilmesini istiyor.
İmam-Hatip Okulları ve Dini
Cemaat ve Vakıfların;
Yapabildikleri, başarabildikleri
kadar,
Cumhuriyet ve ATATÜRK karşıtı,
Yerler olduğunu görüyoruz.
Çok yakından tanıdığım, İmam-Hatip
mezunu, bir gencin söylediklerini,
Burada sizlere aktarmak isterim:
Bu gençte aslında bir AKP ve
Sayın ERDOĞAN sempatizanı.
Bu genç şöyle diyordu:
Her sınıfta çerçeveli, camlı, Atatürk resmi var ama
Normal zamanlarda, yüzü duvara
dönük duruyor,
Ancak Müfettiş geldiğinde,
Resmi çeviriyor, düzeltiyorlar.
Bazen tesadüfen,
Dini vakıf ve Cemaatlerin, sitesine
girdiğinizde;
Neler anlatıyorlar, neler!
Mustafa Kemal ATATÜRK’e, anasına,
babasına,
Söylemedikleri söz, çalmadıkları
iftira kalmıyor.
Bu yakıştırmalar, aklın, vicdanın
kabul edeceği şeyler değil?
Ne hallere geldik, ne durumlara
düştük!?
Bu gibi Dernek ve Vakıflar,
Bilerek, ya da bilmeyerek;
Bizlerin birlik ve beraberliği
bozmaya çalışan,
Yabancı devlet istihbarat
birimlerinin de
Çok işine yarar.
İmam-Hatip Okulları bir Meslek
Okuludur.
Gerçek anlamda, duyulan ihtiyaca
göre,
Öğrenci alınmalıdır,
Yüksek Lisans ve Doktora yapmak
isteyenlerle,
Üniversitede kalmak isteyenler;
Bu okullardan geçmelidir.
Mühendis, Doktor ve buna benzer,
Fen bilgisine dayalı Meslekleri
seçenler;
Mutlaka normal liselere, ya da
Fen Liselerine,
Gitmelidir.
Gelişmiş, Batılı ülkelerde,
uygulanan yöntem de budur.
4)14 Eylül 2020 Pazartesi
CUMHURİYET.
Tarikat araştırması nedeniyle
hakkında soruşturma başlatılan Prof. BALCI,
Cumhuriyet’e konuştu:
1 MİLYON
ÇOCUK, tarikatların elinde.
YAZARLARIMIZ YORUMLUYOR:
ATATÜRK görmüştü.
İnsanları kuı, köle yapan tarikat
ve cemaatleri kapatmıştı.
Türkiye hızla,
İhvancı, İslam Devleti’ne doğru,
yol almaktadır.
ÖĞRENCİLERLE GÖRÜŞTÜK.
Açık kaynakları taradık. MGK’nın
25 Aralık 2004 tarih/481 sayılı kararına istinaden;
Tarikatların yapılanmalarına
dair, faaliyetleri yürüten,
Güvenlik Birimleriyle konuştuk.
Tarikat yurt ve okullarına gelen
öğrenciler ve velileriyle,
Görüşmeler yaptık.
ZEKİLERE, AYRI BİR EĞİTİM.
Türkiye’de 1 Milyon civarında
çocuğun;
Tarikatların elinde olduğu,
sonucuna ulaştık.
Zeki olanları,
Ayrı bir eğitime tabi tutuluyor,
Tarikata en faydalı olacağı,
kuruma yerleştiriliyor,
Yahut tarikat hiyerarşisinde
görevlendiriliyor.
ÇOCUKLAR TESLİM EDİLMİŞ.
Yoksulluk ve sahipsizlik
nedeniyle
Aileler çocuklarını, tarikatlara
teslim etmişler.
Doğu ve güneydoğu Anadolu’daki medreseler;
Irak, İran ve Suriye’deki gibi
yapılarla,
Bağlantı halinde.
Bunun için,
Tarikat Erasmus’u ifadesini
kullandık.
BUZ DAĞININ ARDI.
Battaniyeden tahrik olan,
Bu konuda fetva veren şeyhler
var.
İstanbul’da bir Kuran kursunda. çocuklara,
Sakarya’da 12 yaşındaki bir kız
çocuğuna, tecavüz edildi gibi haber,
Ve bunlara ilişkin tutuklamalar;
Buz dağının görünen kısmı.
BU VESİLE BURADA,
Şu hususa vurgu yapmamız gerekiyor:
Cumhuriyet’in kurulmasıyla
beraber;
Mahzurları görüldüğünden, tekke
ve zaviyeler kapatılmıştı,
Medreselerin yerine;
Çağdaş üniversiteler, kurulmuştu.
Bu gibi haberler vesilesi ile
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu
değerlerinden,
Ne kadar uzaklaştığımızı
görüyoruz.
DEVLET;
Cemaat ve Tarikatlarla böylesine
içli-dışlı olmamalı!
Öğrenci yurtlarını, kendisi
yapmalı,
Bu amaçla, Dernek ve Vakıflara
para aktarmamalı,
Devlete ait olan, mal-mülk devri
yapmamalıdır.
Devlet,
Siyasal bir amaçla değil;
Dünya standartlarında kaliteli
çağdaş bir eğim sistemi ortaya koymalı,
Bütün Vatandaşlarımıza iş imkânı
ve yeterli bir kazanç sağlamalı,
Böylesi bir yöntemle veliler,
Çocuklarını;
Cemaat ve Tarikatların Yurtlarına,
Okullarına,
Göndermek zorunda bırakmamalıdır.
AMERİKA’NIN KONTROL VE HİZNETİNDE OLAN,
Fethullah GÜLEN Cemaatinin;
Yakın bir geçmişte,
Öğrencilere yurt ve eğitim imkânı
sağlayıp,
Onların beynini yıkaması,
Ayrıca Devletin bütün kademelerine
sızması sonucunda;
Başımıza ne kadar büyük dertler
açıldığını gördük!
AMA bu yaşananlardan ders almadık…
Bu gün öğrencilere yurt ve eğitim
konusu ile
Devletin Kurum ve Kuruluşlarına
sızma, yerleşme konusunda;
Başka Dernek, Vakıf ve Cemaatlerin
olduğunu görüyoruz.
5)23 Eylül 2020 Çarşamba BİRGÜN.
SİSTEM ÇÖKTÜ, BAKAN MUTLU.
Tartışmalarla başlayan uzaktan
eğitim sistemi EBA, yoğun giriş nedeniyle çöktü.
Bakan Selçuk, çöküşü olumlu
olarak yorumladı.
BU NASIL BİR İŞ?
Yani Sayın Bakanın kurdurduğu
sisteme ilgi büyük olmuş da;
Sistem onun için çökmüş!
Bütün yaz günü geçmiş!
Hazırlıkları iyi yapsaydı,
Sistemi ona göre kursaydı,
Kimse perişan olmasaydı!
Daha iyi daha doğru olmaz mıydı?
Biz her şeyi yarım yapıyoruz,
Yüzümüze, gözümüze bulaştırıyoruz!
10-FELSEFE, MANTIK,
FİZİK, KİMYA, MATEMATİK, SPOR VE SANATSAL FAALİYETLER;
NE İŞE YARAR?
1)Felsefe ve Mantık;
Bizlere söylenenlerin, empoze edilmeye çalışılanların;
Doğru mu, yanlış mı olduğunu
anlamanın yollarını gösterir,
Ufkumuzu açar,
Dünyayı, kâinatı, varoluşun
nedenlerini,
Doğru anlamamıza yardımcı olur.
2)Din’i de doğru anlamak için,
felsefe ve mantık bilmek gerek.
3)Dünya ve Tüm Kâinat,
Çekim kuvveti, matematik ve fizik
kuralları çerçevesinde,
Uzayda boşlukta duruyor.
4)Bilim Adamlarının yaptıkları
çalışmalar;
Tanrının sırlarını keşfetmektir.
Örneğin İngiliz Bilim Adamı Sır
İsag NEVTON,
Bir gün elma ağacının altında,
sırtını ağaca yaslamış, oturuyor,
Bu arada, NEVTON’nun başına
ağaçtan bir elma düşüyor,
Ve bu durum karşısında, NEVTON;
Kendisine şu soruyu soruyor:
Bu elma, neden yere düşüyor da,
Havaya yükselmiyor?
Sıradan insanların aklına böyle
şeyler gelmez!
Sonuçta böylesi bir soru
karşısında,
Sir Isag NEVTON;
Yer çekimi kanununu buluyor,
Tüm gezegenlerin uzayda, çekim
esasına göre boşlukta durduklarını,
Birbirlerini dengelediklerini
anlıyoruz.
Uzaya, Aya, başka gezegenlere
gönderilen roketler ve füzelerin hesapları;
Hep NEVTON’un bulduğu çekim
kanunundan yararlanarak,
Yapılıyor,
Bu nedenle, Bilim Adamlarının
yaptıkları buluşlar;
Bu buluşu yapanlara bir itibar
kazandırdığı gibi
Mensubu olduğu Millet ve
Devletlere de itibar kazandırıyor.
5)Başta Mühendislik ve pozitif bilimlerde;
Matematik, fizik, kimya çok
önemlidir.
Ben kaç tane, kara kaplı, yüksek
Matematik bitirdim.
Bu konuda sizlere bir anımı
anlatmak isterim;
Bir gün Yüksek Matematik hocası
ders anlatırken şunları söyledi:
Burada yüksek matematikte
anlattıklarımın,
Normal hayatta nerede,
kullanılacağı gibi soruları olan varsa;
Şunları söylemek isterim:
Vücudun sağlıklı kalması için,
Spor ve hareket, ne kadar
önemliyse;
Bütün organların ve düşünmenin de
merkezi,
Beyindir.
Spor yapılmazsa, hareketsiz
kalınırsa;
Eklemler kireçlenmeye başlar,
Vücut hantallaşır.
Beyin komuta merkezidir.
İnsanlar kendisin, işten-güçten,
düşünmekten, okumaktan geri çekerse,
Beyin hantallaşır.
Böylesi bir duruma, diğer
hastalıklar başlar.
Bu gibi ince detaylar;
Bize tüm kâinatın,
Hareket üzerine kurgulandığı
gerçeğini, hatırlatıyor.
Bu noktada, bulmaca çözmenin bile
beyinin sağlıklı kalmasında,
Faydası var.
6)Bazıları, müzik, opera, bale,
tiyatro gibi
Sanatsal faaliyetlerin gereksiz
olduğuna inanabilir.
Bu da doğru bir yaklaşım değil!
Bu gibi faaliyetler de;
Bizleri düşünmeye sevk eden,
Ruhumuza hitabeden, dinlendiren,
Çok önemli faaliyet alanlarıdır.
Müzik ve sanatsal faaliyetlere
ilgi duyan insanlardan;
Kolay kolay,
Kanlı-katil birileri çıkmaz!
7)Hayatın her alanında başarılı
olabilmek,
Muasır medeniyetler seviyesine
çıkabilmek için;
Bu gibi konulara da çok önem
vermemiz;
Eğitimi de siyasete alet
etmememiz lazım.
11-HALKIMIZ PARLAMENTER
DEMOKRASİYE,
GERİ DÖNÜLMESİNİ İSTİYOR!
1)HALKIMIZ,
Bir başkasının;
Kendi dinine,
inancına, mezhebine,
Giyimine,
kuşamına, yaşam tarzına karışmasını, müdahale etmesini istemiyor,
2)HALKIMIZ;
Geçimini rahatça
sağlayacak bir işi olmasını,
Rahat ve huzur
içinde yaşamasını istiyor.
3)İSTEYEN
HERKES,
Çocuklarını
İmam-Hatip Okullarına gönderebilir,
Buna kimse bir
şey diyemez!
4)AMA HALKIMIZIN
büyük bir kısmı;
Çocuklarının
İmam –Hatip Okullarına zorlanmasını,
Beyinlerinin
yıkanmasını istemiyor.
5)EĞİTİMDE,
Kalitenin
düşmesinden de rahatsız.
HALKIMIZ,
çocuklarına kaliteli bir eğitim verilmesini,
Eğitim
sonrasında, iş imkânı sağlanmasını istiyor.
6)İŞÇİ, MEMUR,
ESNAF, SANAYİCİ, KÖYLÜ, ÇİFTÇİ, HERKES;
Sorunlarının
çözülmesini,
Refah ve huzur
içerisinde, yaşamak istiyor.
7)HALKIMIZ;
Demokrasi, Hak,
Hukuk, Adalet istiyor.
8)HALKIMIZ;
Devlet
işlerinde, harcamalarda şeffaflık istiyor,
Toplanan
vergilerin çarçur edilmesini istemiyor.
Örnekler
çoğaltılabilir…
12-NOBEL
ÖDÜLÜ BAĞLAMINDA;
DİNLERE GÖRE GELİŞMİŞLİK ORANI,
VE
MÜSLÜMANLAR, NİYE ÇOK GÜÇSÜZ?
Bu konu en çok
okunan yazılarımdan biri olan;
Niçin Olmamız
Gereken Yerde Değiliz?
Başlığını taşıyan
Makalenin içinde bir bölüm
Bu araştırmayı,
Pakistanlı bir Bilim Adamı Faruk SALEEM yapmış.
Şimdi bu önemli
araştırma konusunda,
Tekrar, bir
şeyler söylemek istiyorum.
1)Yahudiler, ya
da Museviler,
NOBEL
bağlamında, bilime hizmet konusun da Dünyada 1.sırada,
Hıristiyanlar
ise, 2.sırada,
Müslümanlar, çok
gerilerde…
2)Yahudilerin,
Dünyadaki toplam nüfusu 14 Milyon,
Müslümanların,
toplam nüfusu ise, 1,4 Milyar.
BUNA GÖRE,
1Yahudiye;
100 Müslüman
tekabül ediyor.
2)100 Yıllık
süre içerisinde Yahudi Bilim Adamları, 104 NOBEL ödülü kazanıyorlar,
Müslüman Bilim
Adamları, 7 NOBEL ödülü kazanıyorlar.
3)BU GÜN ekonomide,
sağlıkta ve teknoloji deki, önemli buluşların çoğunu;
Yahudi Bilim
Adamları yapmış,
Ve bütün Dünya,
bu buluşlardan istifade ediyor,
4) Yahudiler
Bizden daha dindar, daha tutucu insanlar ama
Eğitimde Dini,
siyasete alet etmiyorlar,
Eğitimde
bilimsellik esas!
Zengin, fakir, herkesin
çocuğu, kabiliyeti derecesinde,
En iyi eğitimi
alabiliyor.
Yahudiler, Dünyanın her tarafında var.
Yahudiler
arasındaki yardımlaşma ve dayanışma,
Başka Ülkelerle
mukayese edilemeyecek kadar,
Çok mükemmel.
5)Birde Yahudiler
çocuklarını, daha çok küçük yaşlarda ticarete alıştırıyorlar.
Bu nedenle
Yahudiler, hem tüccar insanlar, hem de iyi eğitimli olduklarından,
Dünya siyasetin
de de, çok etkin insanlar.
6)Ben Kahraman Maraşlıyım,
Kahraman Maraş’ta, Yahudi Mahallesi diye
bilinen bir yer,
Ve burada uzunca
bir sokak vardı.
Burada
oturanların bir kısmının, İsrail’e göç ettikleri,
Bir kısmının da,
Büyük şehirlere yerleştikleri anlaşılıyor.
Ben bir vesile
İstanbul’da,
Yahudi bir İş Adamının yanında çalışan ve Soyadında da
Maraş ile ilgili
bir ifade bulunan, bir Yahudi ile karşılaştım.
Bunu geçiyoruz.
Şimdi rahmetli
Annemin Yahudilerle ilgili olarak anlattığı bir hikâyeyi,
Burada sizlere
aktarmak isterim.
Biliyorsunuz,
Yahudiler;
Ticareti çok
seven insanlar.
Çocuklarını
da, ticarete küçük yaşlarda, alıştırmaya
başlıyorlar.
Yahudi aileler;
Yarım daire
şeklinde, hafif malzemeden yapılmış, çerçi tezgahını,
Günün
şartlarında, para edecek,
Sabun, iğne, iplik
gibi ihtiyaç maddeleri ile donatıp;
Tablayı,
çocuklarının boynuna asar,
Ve satışa
gönderirlermiş.
Bizim Müslüman
çocukları;
Bu gibi şeylere
alışık değiller ya!
Satış için
dışarı çıkan Yahudi çocuklarının, boynun da asılı,
Çerçi tablasını ve
içindeki malzemeleri, yerlere atarlarmış,
Çaresiz
durumdaki Yahudi çocukları,
Ağlayarak,
evlerine geldiklerinde;
Anne ve
babaları,
Satış tablasını,
yeniden malzeme ile donatıp;
Çocuklarını,
tekrar satışa gönderirlermiş.
Şimdi anladınız mı?
Yahudilerin tüm
Dünya da,
Nasıl ve niye
egemen olduklarını?
Bence de
İnsanlara balık vermek yerine;
Balık tutmasını
öğretmek;
Daha doğru bir
yaklaşım.
13-SİYASETİ
EĞİTİME ALET ETMEYEN,
EĞİTİMDE BİLİMİ
VE ÜRETMEYİ ESAS ALAN, ARGEYE ÖNEM VEREN,
İLERİ TEKNOLOJİYİ,
KENDİLERİ ÜRETEN GELİŞMİŞ ÜLKELER,
ZENGİNLEŞİRKEN;
BİZİM GİBİ
ÜLKELERİ, KENDİ EMPERYALİST AMAÇLARI DOĞRULTUSUNDA,
KULLANMAYA,
YÖNLENDİRMEYE ÇALIŞIYORLAR.
Bu konularda
İsrail sadece bir örnek!
Ve yukarıda ki
paragrafta kaldığımız yerden, devam ediyoruz.
1))Buraya kadar
anlatmaya çalıştığım üzere;
Yahudiler zengin
ve iyi eğitimli insanlar.
Teknolojiye de
çok önem verdikleri ve ondan her alanda yararlandıklarından;
Dünya siyasetin
de de çok etkili oluyorlar.
2)Bu yüzden tüm
Arap Ülkeleri;
Bir Avuç
Yahudi’ye karşı koyamıyorlar.
Bu husus;
Herkese ders
niteliğinde,
Çok önemli bir
sonuçtur.
3)Burada şu
hususa da vurgu yapmamız lazım:
İSRAİL
devleti,1949 yılında,
Araplardan;
O günün
şartlarındaki fiyatlardan, daha yüksek bedellerle satın aldıkları,
Topraklar üzerinde
kurulmuştur.
Burada i su
kıtlığına rağmen, damlama yöntemi kullanarak,
Verimsiz
toprakları, tarıma elverişli hale getirmek suretiyle,
Buralarda ürün
yetiştirmeye başlamışlar.
Buralarda modern
tarım yapıyorlar.
4) Biz kendini
yerli tohumlarımızı,
Ve tohum
geliştirme çalışmalarını ihmal ettik,
Ve İsrail’den
gelen tohumlara bağımlı hale geldik.
Bu gün,
hazırcılığın sonunda;
Samanı bile,
yurt dışından, Dolar ile ithal eder duruma geldik!
Böylesi bir
durumla,
Nereye kadar
ayakta durabiliriz?
5)Yahudiler,
Nazi
Almanya’sında, soy kırıma uğramış bir toplumdur ama
Bu gün gelinen
noktada, İSRAİL Devleti;
Geçmişte
yaşadıkları soy kırımı unutup;
Yayılmacı
politikalarla,
Filistinlilere, soy kırım uygulamaktadır,
1967,
Arap-İsrail Savaşında, Suriye’nin GOLAN Tepelerini işgal etmiş,
Ve nihayet
Amerika’nda desteği ile
Bu topakları,
ilhak etmiştir.
6)KISADAN, HİSSE
İLE şunları söylemek isterim.
Allaha çok
şükür, hepimiz Müslümanız ama
Dünya ile Ahiret
arasında sıkışmakla,
Hiçbir sorunu
çözemeyiz,
Kuvvetli de
olamayız!
Bu anlattıklarımdan,
Kendi adımıza,
dersler çıkarmamız lazım.
7)Bu kadar darda
mıyız, bu kadar zorda mıyız ki!
Vatan
toprakları, parsel parsel satılıyor,
Topraklarımız,
yabancıların eline geçiyor,
Elimizde
neredeyse, Devlete ait, para edecek, Kurum da kalmadı!
Durum çok vahim!
Bu gibi
durumlar;
İleri de
başımıza büyük işler açacak!
14-TÜRKİYE’Yİ
DİĞER İSLAM ÜLKELERİNDEN FARKLİ VE ÇOK DEĞERLİ YAPAN ŞEY;
LAİK, DEMOKRATİK
VE HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYALI,
BİR CUMHURİYET
OLMASYDI…
1)Bu sebepten
olmalı ki;
29 Ekim 1923’te kurulan
Türkiye Cumhuriyeti’nin,
Mayası
tutmuştur.
2)Bu sebepten
olmalı ki;
İçeriden ve
dışarıdan, bütün kışkırtmalara rağmen;
Kimse birlik ve
beraberliğimizi bozamadı!
3)Bu husus;
Bir Millet
olmanın, olabilmenin, bir tezahürüdür.
4)Birde
komşularımıza ve etrafımıza bakalım.
İnsanlar, Din ve
Mezhep farklılığı yüzünden,
Birbirlerini
öldürüyorlar.
Tabi ki bu
hususta;
BOP’un da çok
etkisi var ama
Türkiye bu güne
kadar,
Bu tuzağa
düşmemiştir.
5)Onun için
diyoruz ki;
Türkiye
Cumhuriyeti’nin, kuruluş felsefesi, büyük ölçüde benimsenmiştir,
Cumhuriyetin
mayası tutmuştur.
6)Gerçi şimdi
savaş halidir ama
Savaş hali olmasa
bile
Ortadoğu’da ki insanların
gelmek istedikleri,
Daha ötesi,
burada yerleşmek istemelerinin nedeni de;
Türkiye’nin
gelişmişlik,
Hak, hukuk
Adalet ve huzur açısından;
Kendi
Ülkelerinden, daha iyi durumda olmasındandır.
7) Türkiye;
Nüfusunun % 99’u
Müslüman olan bir Ülkedir,
Ama Laiklik,
temel prensibidir.
Bazıları
LAİKLİĞİ;
Maalesef
dinsizlik olarak anlıyorlar ama
Bu doğru değil.
Devlet her Din, inanç
ve etnik gruba mensup vatandaşlarımıza, eşit mesafede olacak,
Devletin
imkânlarından yararlanmada,
Ayrımcılık
yapmayacak,
İnsanlarımızın;
Kendi Din ve
inançlarını özgürce yaşamalarına yardımcı olacak ama
Devlet
idaresinde Dini kurallar, semboller, ön plana çıkarılmamalıdır.
8) Türkiye şu an
itibarıyla da,
Afganistan, İran, Irak, Suriye gibi İslam
Ülkelerinde yaşayan insanlar için,
Cazip bir yer
olmasına karşın;
9)AKP döneminde,
laiklik prensibinden sapma,
Hak, Hukuk
Adalet gibi temel kavramlardan uzaklaşma gibi nedenlerle
Bu gün bazı
zengin iş adamları ve kabiliyetli gençlerimiz,
Türkiye’yi
kendileri açısından güvenli görmüyorlar.
Daha özgür bir
ortamda yaşamak, oralarda iş kurmak,
Daha iyi bir
eğitim almak,
Ya da oralarda
yerleşmek amacıyla
Gelişmiş Batı
Ülkelerini tercih ediyorlar.
Formaliteleri
yerine getirebilenlerin,
Türkiye’den
çıkış yaptıklarını görüyoruz.
9)Bu nedenle
acilen,
Cumhuriyet’in kurucu değerlerine;
Yeniden dönmek
lazım!
10)Devlet idaresi,
Cemaatlerin, Tarikatların;
Yuvalandığı yerler
de olmamalı!
15-EĞER BİZİM
ORTA HALLİ, YA DA DÜŞÜK GELİRLİ VATANDAŞLARIMIZ DA,
AVRUPALI
TURİSTLER GİBİ;
İSTEDİKLERİ
ÜLKELERİ GEZEBİLSEYDİ,
HER ŞEY DAHA
FARKLI OLURDU!
1)Almanya,
İngiltere, Fransa, Amerika gibi zengin ülkelerde yaşayan insanların büyük bir
kısmının;
Kazandıkları para ile yaşamsal ihtiyaçlarını
karşıladıktan başka,
Yılda, 1-2
yabancı bir ülkeyi gezme, ya da tatil yapma imkânı var.
2)Örneğin her yıl
dışarı çıkma, gezme ve görme alışkanlığı,
Bir Alman için;
Olmazsa, olmaz
derecesinde bir tutkudur.
Böylesi bir
alışkanlık ve böylesi bir tutku;
Aslında çokta
faydalı bir şey!
İnsanlar hem değişik yerleri görmek, hem farlı
milletleri tanımak,
Hem de bir tatil
yapma ve rahatlama imkânına sahip oluyorlar.
3)BİZİM
İNSANLARIMIZ DA;
Batıdaki insanlar
gibi, normal yaşamın dışında,
Yurt içinde ve
yurt dışında geçirebilecekleri,
8-10 Gün, ya da
biraz daha fazlası için, ayırabilecekleri gelirleri, paraları olsa,
Edindikleri
bilgi ve tecrübe dolayısıyla
Çoğu
siyasetçilerin söylediklerine kanmaz, inanmazlardı.
Örneğin bizim vatandaşlarımızın;
Çanakkale ve
Gelibolu yarımadasındaki şehitlikleri görmelerini, gezmelerini çok isterdim.
EĞER;
İngiliz, Fransız
askerlerinin bakımlı ve görkemli anıt mezarlarını görseler,
Televizyonlarda,
kitaplarda ismini duyduğumuz kahramanlarımızın mezarlarının;
Yan yatmış
taşlarını, otlar içinde bakımsızlığını görseler,
Yürekleri
sızlar!
4)ÖRNEĞİN BEN,
Merak edip,
bunları sorduğumda;
İngiltere-Mezarlıklar
Bakanlığı’nın, bu iş için, para gönderdiğini,
Dolayısıyla bu
işlerin, görevliler tarafından aksatılmadan, yürütüldüğünü, söylüyorlar.
5)Ben buraları
gezdiğimde;
Şöyle bir algı
oluştu:
SANKİ, Türkiye’yi
işgale gelmiş, İngiliz, Fransız ve Anzak askerleri, masum;
Bizim kahramanlarımız
ise;
Onları öldürmeye
gelmiş olanlar!
6)İŞGALCİ ASKERLERİN,
Mezarlık ve
Anıtlarının bakımlı olmalarının dışında;
İsimleri de var.
Bizim
şehitlerimiz ve kahramanlarımızın mezarları ise
Kendi
topraklarımızda, hem bakımsız, hem de adsız birer kahraman!
7)EĞER CHP’Lİ
BELEDİYELER;
Vatandaşlarımızın
buraları gezip, görmeleri için,
İmkânlar
hazırlarlarsa, çok yararlı olur.
8)BENİM yeşil
pasaportum vardı. Almanya’ya 2 defa gittim.
İkisinde de
otobüsle!
Gümrük
kapılarından geçerken,
Memurlar, yeşil
pasaportumu görünce,
Biraz şaşırıyorlardı;
Herhalde niye
otobüsle gittiğimi, merak ediyorlardı…
Yugoslavya’dan,
10 saatte geçiyorsunuz.
Yol boyunca, her
taraf mısır tarlası.
Şunu demek
istiyorum:
ATALARIMIZIN atla
geçtiği bu toprakları;
Nasıl ve niçin
kaybettiğimizi, bilmemiz lazım!
BALKAN
SAVAŞLARINI,
Niye
kaybettiğimizin nedenlerini bilmemiz lazım!
9)Neticede bilim
ve teknolojiden, üretimden geri kalmak,
Ve yoksullukla ,emperyalizmin
pençesine düşmek!
16-TÜRKİYE’DE BİR İÇ SAVAŞ TEHLİKESİ.
Bu konuda şu hususlar çok önemli:
1)Cübbeli Ahmet Hoca lakabıyla
bildiğimiz,
Ahmet Mahmut ÜNLÜ;
11 Eylül 2020 Cuma SÖZCÜ
Gazetesinde, şöyle bir uyarıda bulunuyor:
SELEFİ DERNEKLER SİLAHLANIYOR.
Ahmet Mahmut ÜNLÜ,
IŞİD’in alt yapısı olarak
tanımladığı, selefi guruplar için,
2000 Dernek var, silahlanıyorlar.
İç savaş hazırlanıyor.
12 Ağustos 2020 Çarşamba SÖZCÜ
Gazetesinde başka önemli bir haber:
Türkiye’de 25 Milyon kişide silah
var.
Bunun % 85’i ruhsatsız.
Buna ne diyeceğiz?...
2)DİĞER BİR POTANSİYELDE,
BOP kapsamın da Suriye’de
çıkartılan iç savaş sonucu;
Savaştan kaçan, evlerinden,
yurtlarından ayrılmak zorunda bırakılan,
Suriyelilerin;
Türkiye’nin sınır kapılarını
açması,
Girişleri kolaylaştırması,
Neredeyse, her gelenin elini,
kolunu sallaya sallaya,
Türkiye’ye giriş yapmasıyla,
Türkiye bir mülteci Ülkesi haline
geldi.
Neredeyse,
Suriyelilerin Türkiye’ye
gelmelerinin özendirildiği, söylenebilir.
Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ,
Resmi Makamların söylediklerinin
aksine,
Türkiye’deki Suriyelilerin
sayısının 5Milyon 300 Bin olduğuna işaret ediyor,
Buna ilaveten, 2 Milyon,
muhtemelen daha fazla da olabilir;
Afganistanlı, Iraklı ve İranlı
sığınmacının olduğunu düşünürsek;
Türkiye’deki toplam mülteci, ya
da sığınmacının sayısının;
7 Milyon 500 Bin kadar olduğunu
söyleyebiliriz.
Türkiye’ye giriş yapan sığınmacılar
konusunda,
Gerekli ve yeterli istihbarat
yapılmadığından;
Bunların içinde masum insanların
yanında,
Suriyeli adı altında terörist
guruplarda, giriş yapmış olabilir.
IŞİD militanlarının,
Türkiye’de Ankara garında,
Hatay-Reyhanlı’da, Gaziantep’te,
Kanlı, bombalı saldırılar
yaptıklarını gördük.
Bu Örgütün,
Türkiye’de de bağlantısının,
sempatizanlarının olduğuna dikkat çekiliyor.
Sayın Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ;
100 Bin, şimdi muhtemelen daha
fazla Suriyelilere Türk vatandaşlığı verildiğine,
Bunların kalıcı olduğuna da,
Dikkat çekiyor.
Bu sığınmacıların;
Muhtemel bir normal, ya da
zamanında yapılacak bir seçimde,
AKP adına bir oy potansiyeli
olduğunu, olacağını da,
Düşünebiliriz.
3)DİĞER YANDAN,
Sayıları çok artan Dini Dernek,
Cemaat, Tarikat ve Vakıf mensuplarının büyük bir kısmı;
Türkiye Cumhuriyeti’nin, temel
felsefesine, Mustafa Kemal ATATÜRK’e saygı ve sevgi gösterenleri,
Sonuçta AKP’nin dışındaki
Muhalefet Partilerinin mensuplarını,
Düşman, ya da kâfir gibi gördüklerinden;
Bir kıvılcım halinde;
Çatışmayı, başlatabilecek
yapılardır.
4)Cumhurbaşkanı, aynı zamanda
AKP’nin de Genel Başkanı olan Sayın Tayyip ERDOĞAN’ın;
Muhalefet yapma şekli, sert ve
ayrıştırıcı üslubu,
Özellikle Ana Muhalefet Partisi
Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU’nu sürekli aşağılaması,
O’nu Terör Örgütü PKK’nın bir
destekçisiymiş gibi göstermesi,
Diğer Muhalefet Parti Liderlerine
de,
Başka yakıştırmalarda bulunması
nedeniyle
Toplum çok gergin halde…
Böylesi bir kutuplaştırma
siyasetinin sonucu olmalı ki;
Sayın KILIÇDAROĞLU,
Kaç defa saldırıya maruz kaldı,
ölüm tehlikesinden döndü,
Suçlular cezasını çekmedi,
Sayın KILIÇDAROĞLU’nu, ölümden
kurtaran başarılı koruma polisi,
Haber verilmeden değiştirildi.
Türkiye’nin hak ve menfaatlerini
savunan muhalif Gazetecilere,
Saldırılar yapıldığını, darp edildiklerini,
Bir kısmının da hepse atıldığını
görüyoruz.
5)Halkımızın geçim derdinde
olduğu,
Zaten ekonomik açıdan çok zorda olan Türkiye’de,
Korona virüs salgını vesilesiyle şartların daha da zorlaşması,
Hak, Hukuk ve Adaletten
uzaklaşılması gibi durumları da ilave ettiğimizde,
Türkiye her an,
Patlamaya hazır bir bomba
durumunda!
6)27 Eylül 2020 Pazar SÖZCÜ.
Cübbeli Ahmet, SÖZCÜ yazarı,
Saygı ÖZTÜRK’e konuştu.
EMNİYET’E BAZI İSİMLER VERDİM,
Anlattıklarım karşısında
şaşırmadılar.
7) 24 Eylül 2020
Perşembe EVRENSEL
IŞİD KATLİAM
ÖRGÜTLERKEN, DEVLET ADIM ADIM İZLEMİŞ.
IŞİD Antep Emiri
Yunus DURMAZ’ın bombalama planlarından,
Haberdar
olunmasına,
Örgütlediği
bombalı saldırılardan sonra,
Adım adım
izlenip, 19 kez yeri tespit edilmesine rağmen;
Yakalanmadığı,
ortaya çıktı.
BU NASIL İZLEME?
IŞİD’in
Diyarbakır, Suruç, Ankara ve Taksim’deki bombalı saldırıları nedeniyle,
Yunus DURMAZ
hakkında;
2016 Yılında
izleme kaarı alındı.
DURMAZ’ın HDP
İstanbul İl Başkanlığı,
Cumhuriyet
Gazetesi Ankara bürosu,
Antalya G20 Zirvesi,
Anıtkabirde 19 Mayıs etkinlikleri,
Ve AKP
kongresine saldırı planladığı tespit edildi.
SALDIRIYA
RAĞMEN!
29 NİSAN-19
Mayıs 2016 tarihleri arasında,
DURMAZ’ın
görüşmelerinin dinlenmesinin yanı sıra,
Telefon sinyali üzerinden
yeri;
19 Kez tespit
edildi.
Buna rağmen
planlayıcısı olduğu, Gazi Antep Emniyeti’ne, 1 Mayıs 2016 günü,
Bombalı araçla
yapılan ve 3 polisin hayatını kaybetmesine yol açan saldırıdan sonra bile,
Yakalanmadı.
ŞÜPHELİŞEKİLDE
ÖLLDÜ.
DURMAZ’ı yakalamak
için, Emniyet’i harekete geçiren AKP Kongresi ile
19 Mayıs
etkinliklerine, saldırılar planlandığına dair,
İstihbaratlar
oldu.
Gazi Antep’te
bulunan hücre evine yapılan baskında;
Kendisini
patlatan DURMAZ’ın, ölümüne ilişkin şüpheler,
Ortadan
kalkmadı.
DURMAZ’ın ölmesi
üzerine;
Eldeki bilgiler
de imha edildi.
DURMAZ’I KİM
KORUDU?
Dava Avukatlarından
Enver ÜNÜVAR;
DURMAZ’a neden
dokunulmadığını, bilmiyoruz.
Yaptıkları,
yapacakları bilinmesine, yeri tespit edilmesine rağmen,
DURMAZ’ın
eylemlerine devam etmesine,
Bir nevi izin
verildiğini görüyoruz.
Biz sanıklarla
ilgili bilgilere ulaşamıyoruz;
Ya imha edilmiş
oluyor, ya da GÖNDERİLMİYOR.
8) 27 Eylül 2020
Pazar EVRENSEL.
KARARTMA
GÜNLERİ.
Siyasi operasyon
eleştirisi yapıldığı göz altılara,
HALK TV’nin 5
gün süreyle karartılması,
Ve Yeni Yaşam
Gazetesi’ne ulaşım engeli de eklendi.
Yaşananlar Rıfat
İLGAZ’ın;
Ülkedeki
kapkaranlık günleri anlattığı,
Karartma
Geceleri romanını, hatırlattı.
9) 26 Eylül 2020
Cumartesi YENİÇAĞ.
2014’te
çıkarılan Kobani olayları ile ilgili soruşturma genişletildi.
HDP’Lİ 7 MİLLETVEKİLİ HAKKINDA FEZLEKE
DÜZENLENECEK.
20 KİŞİ GÖZALTINA
ALINDI.
Ankara
Cumhuriyet Baş Savcılığı, o dönem MYK üyesi olan 7 HDP’linin dokunulmazlığının
düşürülmesini istedi.
Gözaltı kararı
verilen 83kişden, 20’i de yakalandı.
YORUMLAR;
1/HALK TV’ye;
ATATÜRK ilke ve
İnkilaplarına aykırı yayıncılık yapmaktan dolayı;
RÜTÜK tarafından
verilen 5 günlük ekran karartma cezası,
İnandırıcı
değil.
2/HALK TV;
İktidarın çoğu
uygulamalarına, eleştirel yönden bakan,
Muhalefet
Partileri’nin ve her görüşten insanın;
Türkiye’nin
Birlik ve Beraberliğine,
ATATÜRK İlke ve
İnkilaplarına, karşı olmamak kaydıyla,
Konuşulabileceği,
bir Kanaldır.
3/Toplumun her
kesiminden, AKP’ye oy veren insanlardan bir kısmının da;
Bu kanalı izler
hale gelmesinin;
Oy kaybı
vesilesi ile
İktidarı
rahatsız ettiği anlaşılmaktadır.
4/Kobani
olaylarına karıştıkları gerekçesi ile
6 yıl sonra başlatılan HDP davasının,
Ve bu kapsamda,7
HDP Milletvekilinin;
Dokunulmazlıklarının
kaldırılmasına yönelik olarak,
Yakalanıp, tutuklanmalarını
da
Manidar
buluyoruz.
5/İlk uygulama
ile önce,
HDP’li Belediye
Başkanları;
Teröre destek
veriyorlar gibi gerekçelerle görevlerinden alınıp,
Yerlerine Kayyum
atandı ama
Buralarda
yeniden seçim de yapılmadı,
Ve Kayyumlarla
bu günlere gelindi…
6/ ŞUNU DEMEK
İSTİYORUM:
HDP’nin ve bu
Partinin Yöneticilerinden, Milletvekillerinden,
Veya Belediye Başkanlarından,
her hangi biri;
Terör ve teröre
destek suçu işlemişler ise
;Böylesi bir
suçun gereğinin yapılması gerekirdi.
Ama bu güne
kadar yapılmadığını görüyoruz.
7/AKP ve HDP’nin,
açılım çalışmalarını da
2015 Seçimi
öncesine kadar birlikte yürüttüklerini biliyoruz.
AKP bu yüzden oy
kaybına uğradı,
Ve böylece iş
yürütme ortaklığı da bitti,
Ve HDP düşman
ilan edildi.
Bu nedenle
günümüzde, zaman ayarlı olarak,
HDP’li Milletvekillerine yapılan operasyonları
da;
Seçim öncesinde
yapılan hazırlıklardan biri olarak düşünmek,
Daha doğru bir
yaklaşım olur.
8/AKP ZOR BİR
DÖNEMEÇTE OLDUĞUNDAN;
HDP’ye giden oylara çok ihtiyacı var
AKP’nin;
Bu oyları,
özelliklede Kürt oylarını, kendi tarafına yönlendirmek istediği,
Anlaşılıyor…
9/HALKIMIZIN,
geçim derdinden ve ağırlaşan ekonomik sorunlardan bunaldığı
Ve nihayet
Korona Virüs salgını ile şartların daha da zorlaştığı bir dönemde;
Herkesin, canı
burnun da zaten!
Bu nedenle
Toplumu gereksiz yere daha fazla germemek lazım!
17-CÜPBELİ AHMET
HOCA’IN UYARDIĞI ÜZERE
SELEFİ GRUPLAR,
BİR İÇ SAVAŞ GİRİŞİMİ BAŞLATIRSA;
SİLAHSIZ
İNSANLARI KİM VE NASIL KORUYACAK?
Böylesi
tehlikeli ve riskli bir durum;
Türkiye için,
En acil bir
meseledir.
Sorumluluk
Makamında olanların;
Gereğini
yapmaları,
Halkımızı
rahatlatmaları gerekir.
18-30 AĞUSTOS
ZAFER BAYRAMI;
CUMHURİYET’E GİDEN YOLDA ÇOK
ÖNEMLİ BİR ADIMDIR,
NİCE 30 AĞUSTOS ZAFRER BAYRAMLARINA!
Bu vesile ile burada, şu konulara
değinmek istiyorum:
1)Bu Milli Bayram niçin çok
önemli?
Öncelikle bu konuda bir şeyler
söylememiz gerekiyor.
Bir oldubitti ile Osmanlı
İmparatorluğu’nun,
1.Dünya savaşına sokulması,
Savaşı müttefikimiz Almanya
kaybettiği için;
Türkiye’de yenik sayılmıştı.
2)Savaşı Almanya başlatmıştı ama
Sonuçta Almanya’nın Toprakları değil;
Osmanlı’nın elimizde kalan son
Toprağı, öz yurdumuz, Anadolu’ da
İtilaf Devleri tarafından işgal
edilmişti.
Osmanlı İmparatorluğu’nun
Orduları dağıtılmış, silahları da toplatılmıştı.
Padişah Sultan Vahdettin ise;
Emperyalist devletlerin,
taleplerini yerine getirmenin dışında;
Başkaca bir kurtuluş yolunun
olmadığını düşünüyordu.
3)Bir Osmanlı Subayı olan Mustafa
Kemal Paşa,
Böylesi bir ortamda, durumdan bir
vazife çıkartıp,
Padişah Sultan Vahdettin’in,
Mustafa Kemal Paşa için
çıkarttığı;
Görüldüğü yerde yakalanıp, idam
edilmeli fermanına rağmen,
Türk Halkını örgütlemiş,
Emperyalist Devletlerin topladığı
silahların bir kısmı,
Baskınlar neticesinde geri
alınmış,
Bir kısmı da,
Sovyetler Birliği’nden yardım
şeklinde temin edilmişti,
Toplama askerlerle bir ordu
oluşturulmuş,
29 Ekim 1923’te;
Türkiye Cumhuriyeti’nin
kuruluşuna giden yol da,
Bu şekilde açılmıştı.
4)İngilizlerin kışkırtması sonucunda,
İzmir’e çıkan işgalci Yunan kuvvetleri,
Ege Bölgesi’ndeki yerleşim
yerlerini işgal ettikten sonra,
Ankara-Polatlı’ya kadar gelmiş,
Müslüman Türk Halkına, kadın ve
kızlara tecavüz dahil olmak üzere,
Yapmadıklarını bırakmamıştı.
Yunan kuvvetlerinin Polatl’ıya
kadar gelmiş olması,
Top seslerinin Ankara’dan duyulur
hale gelmesi üzerine;
Türkiye Büyük Millet Meclisi,
büyük taarruz için Mustafa Kemal paşayı görevlendirmişti
İsmet İNÖNÜ’nün komutasında,
Birinci ve ikinci İNÖNÜ
savaşlarından sonra,
Bu defasında daha büyük bir
organizasyon ile
Bu defasında son darbeyi vurmak
gerekiyordu.
Baş Komutanlık Meydan Muharebesi, ya da Büyük
Taarruz diye tarihe geçen bu savaş ile
30 Ağustos1922’te
Yapacak başka bir şeyleri
kalmadığını anlayan,
TRİKOPİS komutasındaki Yunan
kuvvetleri,
Panik halinde kaçmaya başladığında;
Türk askeri,
Onları kovalamaya başlamış,
TRİKOPİS esir düşmüştü.
Bu kovalamaca;
9 Eylül 19232’de, İzmir’ e ulaşan
Yunan kuvvetlerinin,
Gemiye binemeyen bir kısmının;
Denize dökülmesi ile sonuçlanmıştı.
5)Böylesi bir organizasyon ve
böylesi bir savaş;
Şanlı Türk Milletinin kazandığı
büyük zaferlerden biridir.
Anadolu’nun işgal edilen diğer
yelerinin;
Düşman işgalinden,
Daha önceki tarihlerde,
Halkımızın direnişi sayesinde kurtulmuş olması da;
Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı
direniş hareketinin;
İnsanlarımızda bir umut, bir
heyecan yaratmasındandır.
Örneğin Maraş ve Antep’in
Fransızlardan geri alınması gibi…
6)Bu gibi konulara, daha önceleri
de değindim.
Osmanlı’nın bilim ve teknolojiden
uzaklaştığına,
Batı’daki gelişmelere ayak
uyduramadığına vurgu yaparak zayıfladığına,
Dini akımların artmasına,
Bu gibi akımların, Yönetimleri
etkilemesine,,
Ve nihayet,
Aşırı borçlanma nedeniyle,
Emperyalist Devletlerin etki
alanına girip, zayıflaması,
Ve nihayet, 1.Dünya Savaşı’na
sokulması,
Topraklarının işgal edilmesi ile
Dağılma sürecine girdiğini
vurgulamıştım.,
Bu gibi konuların;
Bu gün siyaseten yaşadıklarımızla
da,
Büyük benzerlikleri var.
Ama ben, zor olsa da;
Bu zorlukları da atlatacağımıza
inanıyorum.
7) Bu gibi konulara,
Daha önce yayına koyduğum;
Ölümünden 81 Yıl sonra,
Mustafa Kemal ATATÜRK’ü Yeniden
Anlamak başlığını taşıyan makalede,
Biraz daha detaylı olarak değindim.
İsteyenler bu Makaleye yeniden
bir göz atabilir.
8)Buraya kadar anlattıklarımdan
sonra,
Mustafa Kemal ATATÜRK’e gereken
saygıyı göstermeyenlere,
‘nu itibarsızlaştırmaya
çalışanlara,
Şu soruyu sormak lazım:
Yani Mustafa Kemal ATATÜRK;
Anadolu’yu emperyalist
Devletlerin işgalinden kurtarmasa mıydı?
Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmasa mıydı?,
Yabancıların esareti altında mı,
yaşamalıydık?,
9)Bu gibi sorulara günümüzde, çok
ilginç yaklaşımlar, cevaplar buluyoruz.
AKP döneminde, kaç yıl önceydi;
Türbanlı bir genç kız, Vatan’ın
tanımını şöyle yapıyordu:
Vatan;
Seccadenin özgürce, serildiği
yerdir.
Düşman işgali altında olan bir
yerde;
Özgürce seccade, açılabilir mi?
Kadir Mısırlıoğlu’nu tanırsınız, öldüğüne çok
olmadı.
Kadir Mısırlıoğlu diyordu ki;
ATATÜRK’e zerre-i miktar
muhabbeti olan;
Benim cenazeme gelmesin!
Bu söz ortada duruyorken,
Maaşını bizim verdiğimiz
vergilerden alan, Düyanet İşleri Başkanı,
Prof. Dr. Ali ERBAŞ;
O’nun cenazesine gitti.
Peki, buna ne diyeceksiniz?
10)24 Ağustos 2020 Pazartesi
SÖZCÜ.
350 bin kişilik namazla
Ayasofya’yı ibadete açmak serbest.
3,5 milyon öğrenciyi pandemide
sınavlara sokmak serbest
100binlerce kişinin katılımıyla
15 Temmuz’u anmak serbest.
Milyonlarca vatandaşı bu salgında
tatile göndermek serbest.
Malazgirt Zaferi’nin 949’uncu
yıldönümünü anmak serbest.
AMA 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI’NI
KUTLAMAK YASAK! NİYE?
İktidar,
Kurtuluş Savaşı sırasında
ATATÜRK’ün başkomutanlığında gerçekleşen,
Ve düşmanlarımızın topraklarımızı
terk etmesiyle sonuçlanan,
30 Ağustos Zaferi’nin
98.yıldönümü kutlamalarına,
Pandemi nedeniyle kısıtlama
getirdi,
Tepki büyük!...
3)29 Ağustos 2020 Cumartesi
SÖZCÜ.
İktidar,
30 Ağustos için, sınırlı kutlama
olacak diyor….
VATANDAŞ SİZE NASIL İNANSIN Kİ.
Çünkü AKP’nin, ATATÜRK’ün millete
emanet ettiği bayramları kutlamada,
Sicili bozuk…
Bu güne kadar çeşitli bahanelerle
13 bayramı iptal ettiler.
İşte AKP’nin iptal ettiği bazı
milli bayramlarımız:
2011’de 30 Ağustos’u terör
bahanesi ile iptal ettiler.
2011’de 29 Ekim’i deprem
bahanesiyle iptal ettiler.
2012’de 19 Mayıs’ı soğuk bahanesi
ile iptal ettiler.
2012’de 30 Ağustos’u, GÜL’ün
kulağından iptal ettiler.
2013’te 19 Mayıs’ı Reyhanlı
bahanesi işle iptal ettiler.
2014’te 19 Mayıs’ı Soma bahanesi
ile iptal ettiler.
2015’te 30 Ağustos’u terör
bahanesi ile iptal ettiler.
2016’da 19 Mayıs’ı IŞİD bahanesi
ile iptal ettiler.
2016’da 30 Ağustos’u darbe
bahanesi ile iptal ettiler.
11)30 Ağustos 2020 Pazar SÖZCÜ
İNADINA VATAN, İNADINA BAYRAK,
İNADINA CUMHURİYET, İNADINA ATATÜRK.
30 Ağustos Türk Milleti için
ATATÜRK demektir, bağımsızlık ve zafer demektir.
Bu yüzden yasaklasanız da,
kısıtlasanız da
Zafer Bayramı’nı, coşkuyla,
gururla kutlayacağız.
Bu gün yine kabadayılıkla
karşımıza dikilen,
98 Yıl önce denize döktüğümüz,
Yunan ve Avrupa’daki yandaşlarına,
Milli birlik ve beraberliğimizi göstereceğiz.
O gün nasıl bağımsızlık ruhuyla
vatanımızı kurtardıysak,
Cumhuriyeti kurduysak,
Bayrağımızı diktiysek;
Bu kahramanlık destanını,
Bu günde Dünyaya haykıracağız.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI KUTLU
OLSUN.
12)31 Ağustos 2020 Pazartesi
SÖZCÜ.
30 Ağustos Zafer Bayramı buruk
kutlandı.
Devlet ve Millet, Ata’nın
huzurunda.
GÖREV SÜRESİNCE HER MİLLİ
BAYRAMDA RAHATSIZLANAN,
ABDULLAH GÜL…
HAYIRDIR İNŞALLAH, ATATÜRK’Ü
HATIRLADI.
Böylesi bir hususu;
CHP Lideri KILIÇDAROĞLU’nun,
Millet ittifakı adına,
Cumhur Başkanı Adayı olarak GÜL’ü göstereceği,
İddiasına dayandıranlar var.
Böylesi bir iddiayı en başta;
CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Sayın
Muharrem İNCE’nin,
Dile getirdiğini görüyoruz.
Böylesi bir hususun;
Millet İttifakında ve Halkımız nezdinde
tepki yaratacağı,
Kabul görmeyeceği anlaşılıyor.
Bazıları kendilerine göre
nedenlerden dolayı,
Abdullah GÜL’ün adaylığını
düşünseler bile;
Bunun bir yarar sağlamayacağını,
Ben de vurgulamak isterim.
Bu konuda,
Başka bir yöntem ve başka kişiler
aramak lazım!
BU GAZETELERDE HABER DEĞERİ OLAN
DİĞER KONULAR:
5)Milli Bayramlarını Kutlamayan
Milletler;
Dini Bayramlarını Kutlayacak
Vatan Bulamazlar!
6)Devlet okulunda AKP kongresi:
Rize Kalkandere’de AKP İl
kongresi;
ATATÜRK İlkokulu’nda yapıldı.
AKP İl başkanı;
Bu kongre, Partimize hayırlı
olsun dedi.
CHP ise okulda kongreye izin
veren,
İlçe Milli Eğitim Müdürünü
istifaya çağırdı.
Bu gibi örnekleri günümüz
siyasetinde,
Maalesef sıkça görüyoruz.
Ama bu gibi şeyler, asla
yapılmamalı!
7)Milletin 8 milyonu,13 yılda
buharlaştı.
TCDD,
İnönü-Eskişehir Tren Hattı’nı
yapan firmaya,
2007’de 6,4 milyon fazla ödeme
yaptı.
Faizi ile 8 milyonu aşan parayı
geri alamadı.
8)Giresun’da felaket… Selde
2şehit, 4 can kaybı,10 kayıp var.
DOĞANIN
GAZABI
Dere üzerlerine kurulan
Hidroelektrik Santralleri HES’ler ve yanlış imar uygulamaları,
Doğanın dengesini bozdu.
Her yağmur sele dönüşüyor.
Bu gibi konular, benim ilgi
alanım içinde.
Elbette ağaçları kesmemek, ormanları yok
etmemek lazım,
Dere yataklarına ev yapmamak
lazım.
GİRESUN’DA YAŞANAN, bu sel felaketinden sonra
İstanbul’da ve başka yerlerde,
Yine benzer konular yaşandı.
EĞER TALEP EDİLİR VE BU SORUNU,
çözmem istenirse;
Bana ait Yağmur Tutma Projeleri
ile
Bu sorunu Türkiye genelinde;
Halledeceğim, sorun olmaktan
çıkaracağım.
AYRICA gençlerimize meslek
edindirme,
Halkımızın bütçesini zorlayan,
elektrik ve doğalgazın, niye pahalı olduğunu,
Nasıl ucuzlatılabileceği,
Termik Santrallerden kaynaklanan
hava kirliliğini de, önleyeceğim.
Bu gibi konularda da burada,
Ayrı bir paragraf altında bir
şeyler söylemek istiyorum.
Herkesi yararına olan, bu gibi konularda;
Yaşadığım, karşılaştığım
zorlukları konusunda da,
Anlatacaklarım var.
19-AZERBAYCAN’DA NELER OLUYOR?
1)Azerbaycan’a ait Dağlık Karabağ
Bölgesi,
30 Yıla yakın bir süreden beri,
ERMENİSTAN’ın işgali altında.
Bu yüzden Ermenistan ile Azerbaycan arasında,
Sınır ihlali gibi bahanelerle
arada bir küçük çatışmalar oluyordu nama
Kısa bir süre sonra, işler
normale dönüyordu.
2)Nihayet 27 Eylül 2020’de,
Ermeniler tarafından başlatılan bu son saldırı neticesinde;
Başlayan çatışmanın
genişlediğini,
Azarbaycan Ordusunun;
Ermenistan mevzilerini
dağıttığını,
Ermenistan Silahlı Kuvvetleri’nin
büyük zayiatlar verdiğini,
Ermenistan askerlerinden bir
kısmının,
Silahlarını ve sancağı bırakarak
kaçtıkları gibi bilgilerin de,
Basınımızda yer aldığını
görüyoruz.
3)1990’da Sovyetler Birliği’nin
dağılması sonucunda;
Azerbaycan ve Ermenistan’da
bağımsızlığına kavuşmuştu ama
Ermenistan buna karşın;
Rusya açısından çok önemliydi.
Bize komşu olan NAHÇİVAN da, bir
Azeri toprağı idi ama
Azerbaycan ile irtibatın
koparılması için,
Aradaki 50-60 Km gibi kısa bir
mesafe, maksatlı olarak,
Ermenistan toprağı olması
sağlanmıştı.
Rusya’nın, Ermenistan’da Askeri
üssü vardı.
4)Rusya Ermenistan’da pozisyonunu
korumak niyetinde idi.
ERMENİSTAN Rusya’nın korumasında
ve kontrolünde idi ama
Azerbaycan etnik kölen olarak
Türk’tü,
Petrol ve doğalgaz zengini
olmasına karşın;
Yoksuldu ve eğitimli bir ordusu
da yoktu.
Türkiye ile Orta Asya Türki
Cumhuriyetleri arasında bir tampon bölgeydi.
5)Bu itibarla Rus Silahlı
Kuvvetlerinin desteği ile
Ermenistan Azerbaycan’a saldırdı,
Saldırmakla da kalmadı,
katliamlar da yaptı,
Ve bir Azeri toprağı olan Dağlık
KARABAĞ bölgesini işgal etti,
Bu güne kadar da, bu işgal devam
ediyordu.
6)AZERBAYCANLI KARDEŞLERİMİZİN bu
defasında Ermenistan’a karşı üstünlük sağlamasının nedenini;
1992’den başlayarak, TSK mensubu,
muvazzaf ve Emekli Uzman Subayların;
Azerbaycan Ordusunu eğitmeleri
sonucunda,
Bu günlere gelinmiş,
Ve bu günkü Askeri başarılara
ulaşılmıştır..
7)Azerbaycan Ordusunun, 6-7 köyü
geri aldığı,
Stratejik önemdeki yerleri, 4000
Metre yükseklikteki Murat dağı’nı da ele geçirerek üstünlük sağladığını
görüyoruz.
8)Azerbaycan Ordusunun DAĞLIK
KARABAĞ ‘da işgal edilen toprakların hepsinin geri alınmasını;
Ve Ermenistan-Azerbaycan
savaşının;
Bu şekilde sonlandırılmasını,
Bölgeye yeniden huzur gelmesini
diliyorum.;
9)AZERBAYCAN MİLLİ ORDUSU;
1992’de kuruldu.
Bu tarihten öncesinde hazırlık
aşamasından başlayarak;
Bu konuda emeği geçen tüm
Yetkilileri,
Özel Kuvvetlerden Binbaşı Kâşif
KOZİNOĞLU’nu,
Yüzbaşı Levent GÖKTAŞ’ı,
Korgeneral Engin ALAN’ı,
Emekli Askerlerden Tüm General
Yaşar BULAK,
Emekli Tuğ General Osman İLGAZ’ı
Eski Genel Kurmay Başkanlarından
Orgeneral Doğan GÜREŞ’i ,
Ve bu işte emeği geçen diğer
Subay Askerlerimizi,
Ve Cumhurbaşkanlarından Sayın
Turgut ÖZAL’ı,
Saygıyla, rahmetle ve minnetle
anıyoruz.
10)BU NOKTADA ŞU HUSUSA DA vurgu
yapmak isterim:
Bizlerinde göğsünü kabartan,
Azerbaycan’ın bu başarısında,
Büyük emek ve katkıları olan
Binbaşı Kâşif KOZİNOĞLU ile
Korgeneral Engin ALAN GİBİ
Kahraman Subaylarımız;
Uyduruk Ergenekon davaları ile
itibarsızlaştırmaya çalışılıp,
Hapse atıldılar.
Kâşif KOZİNOĞLU, şaibeli bir
şekilde, hayatını kaybetti.
Nereden, nereye!?
11)Ermenistan’nın nüfusu, 3
Milyon kadar ,ekonomik açıdan da zayıf.
Azerbaycan’ın ise 9 Milyon.
Azerbaycan, hem nüfus, hem ekonomik,
hem de eğitimli askerleri ve teçhizat açısından,
Ermenistan’a nazaran daha avantajlı.
Eğer Büyük Devletler araya girip,
Azerbaycan’ın işgal altındaki
toprakları tamamen geri almasına engel olmazlarsa;
Bu iş biter!.
20-ERMENİSTAN’IN BU SON
SALDIRISININ;
BOP İLE BİR İLGİSİ VAR MI?
13)1 Ekim 2020 Perşembe SÖZCÜ.
KARABAĞ üzerinden Türk Dünyası
hedefe kondu.
İŞTE ERMENİLERLE PKK’YI AYNI
SAFTA BULUŞTURAN,
EMPERYALİST PLANLAR.
ABD,NATO üzerinden Suriye’den
Kafkaslara,,
Buradan da ÇİN’e uzanan, enerji
yoluna hakim olmak.için;
Kürdistan koridoru oluşturuyor.
KUKLA KÜRDİSTANLA KAFKASLARA ERİŞİM.
ABD, koparılmış topraklarda
kurulacak, kukla Kürdistan ile
Kafkaslara erişimi sağlayıp,
bölgdeki petrol ve doğal gaz kaynaklarını,
Kontrol altına alacak, Bu
projeyle İRAN’ın;
Suriye ve Türkiye’ye ulaşması,
Doğu Akdeniz üzerinden Avrupa’ya
,petrol ve doğal gaz satmasının, önünü kesecek.
BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ
İLE,sınırları değiştirip;;
Kürdistan ve Ermenistanı komşu
yapmak isteyen ABD,
Türkiye’yi hedef alan, hamleler
kurguluyor.
KİRLİ OYUNUN BAŞ ROLÜNDE, yine ABD var.
Büyük Ortadoğu Projesi(BOP) ve genişletilmiş
Ortadoğu projelerinde;
Ermenistan’ın içinde olduğu,
Suriye, Türkiye, ,İran ve Irak’ın
parçalanması sonucu,
Oluşan topraklarda;
Bir Kürt koridoru kuruluyor.
Bunun için, KARABAĞ üzerinden;,
Kafkaslarda ki Türk yurdu hedef alınıyor.
KARABAĞ’Kİ SAVAŞ KONUSUNDA şu
hususlara da vurgu yapmamız gerekiyor:
1)Ermenistan Ordusu,
Azerbaycan’a saldırmadan 1 gün
önce ABD;
Ermenistan ve Azerbaycan’daki
vatandaşlarını;
Güvenlik nedeniyle buralardan
ayrılmalarını söylüyor.
Böylesi bir uyarıdan;
Amerika’nın bu işin içinde olduğu
anlaşılıyor.
2) Şu an Ermenistan’ı idare
edenlerin, Batı yanlısı bir görüntü vermelerinden;
Rusya rahatsız.
Bu yüzden Rusya Devlet Başkanı
Viladimir PUTİN;
Ermenistan Cumhurbaşkanı’nın
burnunun sürtülmesini,
Ve ona bir ders vermeyi düşündüğünden
olmalı;
Ermenistan’a arka çıkmadığı, askeri destek
vermediği anlaşılıyor.
3) Eğer işler böyle devam ederse;
Azerbaycan, Karabağ’ın tamamını
geri almalmdan,
Araya birilerinin girmesiyle
savaş dursa bile
Bu durumda Ermenistan’da büyük
ihtimalle, bir iktidar değişikliği olur.
4) Rusya Lideri PUTİN’in;
Türkiye’ye çok önem verdiği,
Bu yüzden Türkiye’ye karşı bir
tutum içinde olmak istemediği de,
Anlaşılıyor,
Gerisini bekleyip, göreceğiz.
5)ABD’nin otobüslerle, Suriye’den
Ermeni kökenli milisleri,
Ermenistan’a taşıdığı iddia
ediliyor ama
Taşıma su ile değirmenin
döndürülemeyeceği anlaşıldı.
6) Benzer şekilde,
Türkiye’nin Azerbaycan’a yardım
etmeleri için;
Suriye’den cihatçı gönderdiğini
iddia edenler olsa bile;
Azerbaycan’ın buna ihtiyacı
olmadı anlaşılıyor.
Ayrıca Azerbaycan Cumhurbaşkanı
İlham ALİYEV;
Ülkesinde Cihatçı görmek
istemediğini,
Söyledi.
7) Biz Türk Milleti olarak,
elbette hep;
Azerbaycan’ın,,Soydaşlarımızın
yanın da olacağız ama
Yandaş Basına ve Sayın ERDOĞAN’ın
ifadelerine baktığımızda;
İlginç manşetler, ilginç
söylemler var!
8) Türkiye Azerbaycan Ordusu’nu
eğitmiş, bu günlere gelmesini sağlamış,
Silah ve mühimmat desteği de
yapabilir.
Buna da kimse bir şey diyemez ama
Türkiye Azerbaycan’a doğrudan
yardım ediyormuş, bu savaşın içindeymiş gibi,
Bir algı, bir
görüntü vermemeli!
21-DOĞU
AKDENİZ’DE NE DURUMDAYIZ?
Cumhurbaşkanı Sayın ERDOĞAN;
Doğu
Akdeniz’de komşu Ülkelerin, münhasır ekonomik bölgesi MEB’te petrol ve doğal
gaz aramalarında,
Türkiye’nin dışlanması ve yaşanan gerginlik
neticesinde;
Türkiye’nin
kendi arama ve sondaj gemileri ile
Türkiye’ye ait
bölgede, savaş gemilerimizin korumasında,
Sondaj
çalışmalarına başladık.
Haklarımızı
koruyacağımıza dair,
En üst
perdeden, mesajlar verdik,
Fransa
Cumhurbaşkanı Macron’a ;
Sen kimsin ya!
dedik,
Başkalarına da
değişik şeyler söyledik.
Sonunda, Fransa,
Yunanistan, Kıbrıs Rum kesimi, Amerika, Rusya ve daha başkaları,
Doğu
Akdeniz’de tatbikat yapmaya başladılar,
Avrupa Birliği
bize yaptırım uygulamasını, konuşmaya başladı,
Ve sonunda
Almanya’nın girişimi ile
Taraflar
arasındaki gerilimin düşürülmesi,
Sorunun
barışçıl yollarla çözümü girişimi başlatıldı,
Bizde bu
sebepten olmalı;
ORUÇ REİS
sondaj gemimizi, Antalya limanı’na çektik.
Ve beklemedeyiz.
DOĞU
AKDENİZ’DE;
İsrail, Kıbrıs
Rum Kesimi, Mısır ,ya da başkaları adına sondaj çalışmaları yapan gemiler;
Buralarda
büyük miktarda, doğal gaz rezervi buldular.
Nasıl
oluyorsa,
Bizim
gemilerimizin, bu güne kadar buralarda petrol, ya da doğal gaz bulduğunu,
Hiç duymadık.
Tam da bu
sırada, gündeme KARABAĞ konusu düşüvedi,
Ve Doğu
Akdeniz’de unutuluverdi.
BİZ EGE
DENZİ’NDE;
Burnumuzun
dibinde, 18 Adamıza bile sahip çıkamadık!
Yunanistan
buraları yerleşime açıyor, silahlandırıyor ama
Yetkililer sessiz!
Eski Genel
Kurmay Başkanlarından, Orgeneral İlker BAŞBUĞ,
Milli Savunma
Bakanlığı Eski Müsteşarı Kurmay Albay Ümit YALIM ile
Daha
başkaları;
Bu adalar
bizim diyorlar ama
İKTİDARDAN bir
ses yok…
22-İHVAN, YA
DA MÜSLÜMAN KARDEŞLER TUTKUSU İLE
BÜTÜN KOMŞULARIMIZLA
DÜŞMAN OLDUK.
Aslında bu
gün, yaşadığımız bütün sorunların temelinde;
Böylesi bir
siyasi yaklaşımın, böylesi bir ideolojinin etkili olduğu,
Anlaşılıyor…
BU NEDENLE;
Gereksiz yere
Suriye ile, İsrail ile, Mısır ile Diğerleri ile düşman olduk,
Bu sebepten
buralarda, karşılıklı olarak;
Büyükelçilerimizde
yok.
EĞER BİZ;
Karşılıklı
çıkarlar esasına dayalı olarak, ilişkilerimizi yürütmeye çalışsaydık;
Bu gün MEB
anlaşmasını, bu Ülkelerle yapar,
Kendi payımıza
düşen, doğal gaz, payını da alırdık,
Bu günkü zor
durumla da, karşılaşmazdık!
23-BİZ HEP
OSMANLI’YI HAYAL EDİYORUZ YA;
O ZAMAN KANAL
İSTANBUL YERİNE,
KANAL KARHAZ YAPILMALI!
KANAL KARHAZ;
Karadeniz’in Hazar
Denizi’ne bir kanalla bağlanması, irtibatlandırılması dır.
Karadeniz’den
kar’ı, hazar Denizi’nden, haz’ı alıyoruz ,
Ve KANAL
KARHAZ diyoruz..
4-5 Yıldan
beri, değişik vesilelerle bu konuya değiniyorum,
Sözlü olarak
ta çoğu Milletvekili ve siyasetçiyi de bilgilendirdim ama
Kimse bunu
Türkiye’nin gündemine taşımadı,
Televizyonlara
çıkıp ta, bir şey söylemedi!
EĞER BİRİLERİ,
Özelliklede
Muhalefet Parti Liderlerinden biri,
Bu konuya
değinse,
Çok etkili
olur, siyasetin gündemi de değişir.
Cumhurbaşkanı
Sayın ERDOĞAN;
Ortaya bir laf
yuvarlıyor,
En alttakinden,
en üste kadar herkes;
Bu konuda bir
şeyler söylemeye, laf yetiştirmeye çalışıyor.
Türkiye’de
günümüzdeki kısır döngünün,
Önemli
konularda yol alamamanın, nedenlerinden biri de;
Bu!
KANAL
İSTANBUL’un niye yapılmaması gerektiğini;
Herkes kendi
bilgi, tecrübe ve donanımları çerçevesinde ortaya koymaya çalışıyor,
Bilim Adamlarının
hazırladığı raporlarda da,
Bu Kanalın
yapılmasına gerek olmadığına, yaratacağı ilave so0runlara, tehlikelere işaret
ediyorlar ama
Sayın ERDOĞAN;
Bu proje benim
en büyük hayalim diyor,
İsteseniz de,
istemeseniz de yapılacak diyor.
Bir
Cumhurbaşkanı’nın böylesi bir durumda ısrarcı olmaması gerekir ama
Oluyor işte!
Sayın Prof.Dr
Anıl ÇEÇEN, bir konferansında;
KANAL İSTANBUL
Projesi’nin Amerika’da John HOPKİNS Üniversitesi’nde hazırlandığını söyledi.
Kanal güzergâhında
ki arazilerin, parsel parsel, yabancılara, Katarlılara satıldığı da orta da
iken;
Geriye
söylenecek ne kalıyor ki?
20 Ağustos
2020 Perşembe SÖZCÜ-Hafta sonu’nun haberine göre
İstanbul Büyük
Şehir Belediye Başkanı Ekrem İMAMOĞLU’nun
hazırlattığı;
Ya Kanal ya
İstanbul pankartı,
Gece, sivil
giyimli olduğu belirtilen kişiler tarafından sökülmüş.
Deprem
uzmanları ısrarla söylüyor.;
Yakın bir
zamanda, İstanbul’da büyük bir deprem bekliyoruz,
Böylesi bir
durumda;
Eğer Kanal
İstanbul yapılırsa;
Denize yakın
yerlerde,
Depremin
şiddeti daha da artar, büyük yıkımlar olur!.
Burada
sorulması gereken soru şu:
Sayın ERDOĞAN;
İsteseniz de,
istemeseniz de Kanal İstanbul yapılacak diyor ama
Yaşanacak
ölümlerin sorumluluğunu,
Kim
yüklenecek?
OSMANLI PADİŞAHI,
Kanuni Sultan SÜLEYMAN;
Osmanlı
İmparatorluğu’nun Orta Asya’daki Soydaşlarımızla,
Aramızdaki
bağların güçlendirilmesi için;
Hazar
Denizi’nin, Karadeniz’e bir kanalla bağlanmasının, çok yararlı olacağını
düşünüyor.
O zaman
Sadrazam; Sokollu Mehmet Paşa.
Rusya’dan
çıkan 2 büyük nehir;
Biri Don,
öbürü Volga.
Bunlardan
biri, Karadeniz’e, öbürü de Hazar Denizi’ne dökülüyor.
Bu 2 nehrin
arasındaki en kısa mesafeden,
30 Bin amele
ile kazılmaya başlıyor ve mesafenin 3’te biri kazılıyor.
Bu zaman
dilimi;
Rus
Çarlığı’nın palazlanma dönemi.
Rus
çarlığı’nın gerillaları;
Kazı bölgesine
saldırılar düzenliyorlar, engellemeye çalışıyorlar.
Kazı
çalışmaları,
Kanuni’den
sonra, Sokullu ile devam ediyor ama
Sokullu’dan
sonra işler duruyor.
Zaten bundan
sonrasında, İmparatorluk, duraklama dönemine,
Daha sonra
gerileme dönemini müteakiben çöküş dönemine giriyor,
Ve çöküyor.
Nihayetinde,
Kurtuluş savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile
Günümüze
geliniyor.
SONUNDA
KARABAĞ savaşı ile
Amerika’nın
BOP kapsamında, Kafkaslarda Türk yurduna,
Buradan da
Orta Asya Türki Cumhuriyetlerine ve ÇİN’e ulaşmak istiyor.
Şimdi anladınız
mı,
KANAL
KARHAZ’ın önemini,
Ve niye
yapılmasının gerektiğini?
BU PROJE; BOP’un çöpe atılmasını,
Yeni bir Dünya
düzeni kurulmasını,
V e
Türkiye’nin öneminin daha da artmasını, sağlayacaktır.
Bu Proje
ABD’nin dışında;
Rusya,
Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan ve İran’ın da,
Çok işine
yarar.
Bu ipek
yolunun yeni bir versiyonu
Ve bir Dünya
Projesidir.
Bu proje ile
Orta Asya’daki Soydaşlarımızla ilişkilerimizi ve bağlarımızı da
Daha da
kuvvetlendirecektir.
24-ANLAŞILAN
ŞUDUR Kİ:
AKP, İKTİDARI
BIRAKMAK NİYETİNDE DEĞİL;
İKTİDARINI
DEVAM ETTİRECEK, ÖNLEMLER ALMAYA ÇALIŞIYOR.
1)Cumhurbaşkanı
ve AKP’nin de Genel Başkanı olan Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN;
Artık normal
şartlarda iktidarını devam ettiremeyeceğini,
Sorunlara
çözümde yetersiz kaldığını,
Ankara,
İstanbul, İzmir, Adana, Mersin olmak üzere 11 Büyükşehir Belediyesini,
Muhalefet İttifakı, ya da başka adıyla CHP’ye kaptırması,
Korona Virüs
salgınının da etkiyle;
Zaten mevcut
olan ekonomik krizin, daha da derinleşmesi,
Dış kaynak
bulamaması gibi nedenlerle;
Bundan
sonrasında, yapılacak, normal, ya da erken bir seçimde;
Başarılı
olamayacağını, net bir şekilde gördü ve anladı ama
İktidarını devam
ettirmek, hayal ettiği yönetim şeklini oluşturmak, Toplumu dönüştürmek için;
HALKIMIZIN,
büyük çoğunluğunun, kabul etmeyeceği, benimsemeyeceği,
Radikal
kararlar almak ve uygulamak istediği anlaşılıyor.
Bu noktada şu
hususlara vurgu yapacağız:
1)Son
zamanlarda Anayasa Mahkemesi AYM’nin, verdiği kararlardan;
AKJP İktidarı
niye rahatsız?
Burada bunun
nedenlerini anlamaya çalışacağız.
Anayasa
Mahkemesi, ihtilaflı durumlarda, müracaat halinde;
Diğer
Mahkemelerin verdiği kararların,
Anayasa’ya
uygun olup olmadıklarına karar verir.
Anayasa Mahkemesi’ne
hangi Kurum ve Kuruluşların;
Nasıl baş vuru
yapacakları da bellidir.
Türk Vatandaşlarının,
son merci olarak;
Anayasa
Mahkemesi’ne, kişisel hak ihlali, hukuk ihlâli yapıldığı gibi gerekçelerle,
Anayasa
Mahkemesine, başvuru da, bulunabilirler.
ANAYASA MAHKEMESİ’NİN, verdiği kararlar
eleştirilebilir ama
Son karar mercii olarak;
HERKESİN, bu
kararlara uyma mecburiyeti vardır.
ANAYASA
MAHKEMESİ’NE son şekli veren,
Üye sayısı ile
kimin, kaç üyeyi tayin edebileceği de;
AKP’nin istediği doğrultuda yapılmıştır ama
BU GÜN, AYM’NİN;
Verdiği
kararları beğenmiyorlar, bundan rahatsızlık duyuyorlar.
BU KONUYU,
şöyle açmaya çalışalım:
Herkesin
bildiği üzere, Yargı Sistemi ve Mahkemeler,
Büyük ölçü de
siyasallaştı,
Ve genelde,
siyasi iktidarın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde kararlar veriyor.
ÖRNEKLER:
İktidar
Partisi AKP;
Kendisini
eleştiren, yanlışlarını ortaya koyan Basın Mensuplarını, Gazeteciler hakkında
şikâyette bulunuyor.
Kaçma
tehlikesi olmadığı halde,
Çoğu kez apar
topar yakalayıp içeri atılıyorlar,
İddianameleri
hazırlanmadan, günlerce aylarca , hapiste kalıyorlar.
BAROLAR, TÜRK
TABİPLER BİRLİĞİ gibi,
Anayasal Sivil
Toplumları, kendi konuları ile ilgili olarak,
Yanlış
uygulamaları, hak ihlâllerini, protesto etmek için,
Eylem
yapıyorlar.
İktidar buna
da engel olmak istiyor
CHP İstanbul Milletvekili,
Gazeteci-Yazar Enis BERBEROĞLU,
Cumhuriyet
Gazetesi’nde yaptığı bir haberden dolayı,
Önce
dokunulmazlığı kaldırılıp, yargılanıyor,
Sonrasında
içeri atılıyor
Sonrasında
Meclis, Sayın BERBEROĞLU’nun;
Milletvekilliğini
düşürüyor.
Sonunda AYM’ye
yapılan kişisel başvuruda;
Anayasa
Mahkemesi AYM;
Kişisel hak
ihlâli, hukuk ihLâli gerekçesi ile
Yapılanları
esastan bozuyor.
Sayın
BERBEROĞLU’nun;
Meclis’te
yeniden görevine başlaması gerekiyor ama
Bekleyip
göreceğiz.
Örnekler
çoğaltılabilir.
AKP İktidarı,
Yargı’yı bir sopa olarak kullanmak istiyor ama
AYM bu
uygulamaya kendi adına karşı çıkıyor,
HAK, HUKUK,
ADALET ADINA;
Doğru kararlar
veriyor.
İçişleri
Bakanı Sayın Süleyman SOYLU,
Cumhur
İttifakı’nın Ortağı Sayın Devlet Bahçeli ile
Cumhurbaşkanı
Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN;
Değişik biçim ve tonlarda, Anayasa Mahkemesi
AYM’nin, verdiği kararlara,
Karşı
çıkıyorlar, sanki tehdit ediyorlar,
Sayın BAHÇELİ, Anayasa Mahkemesi kapatılmalı
diyor,
Sayın
ERDOĞAN’DA;
Meclis’e
gelirse, desteklerim diyor.
2)AKP
İKTİDARI;
Kendisine
büyük bir engel olarak gördüğü,
AVUKATLARIN,
SAVUNMANIN Teşkilatı,
BAROLAR
BİRLİĞİ’ni,
Yandaş Barolar
kurabilmek için;
Bölüp-parçalamayı
başaramadı.
Muhtemelen
böylesi bir teşebbüsü;
Türk Tabipler
Birliği için de deneyecekler..
3)Muhalif TV
Kanallarına RTÜK sopası:
Başta Tele-1 ve
HALK TV olmak üzere,
3-4 Muhalif
kanala engel olmak için,
Sıklıkla verilen
RTÜK’ün para cezaları ve ekran karartmaları ile
HALKIMIZIN doğru
haber alma hakkı engellenmek isteniyor.,
4)MUHALİF Sosyal
Medya paylaşımlarını, kontrol altında tutmak,
Kısıtlamalar
getirmek,
FACEBOOK,
TWETTER gibi sosyal medya şirketlerine,
Ceza kesme
uygulamalarını da içeren Kanunun,
AKP ve MHP’nin
oyları ile Meclis’ten geçmesi,
5)SOSYAL MEDYA
sansür kanunu ile de
AKP’nin, İktidar
olduğu günden başlayarak,
Günümüze dek
gelen, sosyal medya paylaşımlarında;
Aleyhte
kullanılabilecek olanları,
Görünmez hale
getirmek mümkün.
25- HER GEÇEN
GÜN, DAHADA AĞIRLAŞAN EKONOMİK SORUNLAR NEDENİYLE
BİR ERKEN SEÇİM İÇİN,
AKP’NİN
HAZIRLIKLARINI BEKLEMEK;
TÜRKİYE İÇİN, HERKES
İÇİN,
ÇOK GEÇ
OLABİLİR!
Bir an için
ekonomik zorlukları hesaba katmasak bile
Seçimin güvenli
ve huzur içinde yapılabileceğini,
Bundan önceki
seçimlerde ve referandum da yaşadığımız üzere;
Hile ve hurda
işleri,
Mühürsüz oyların
kabulü gibi işler yaşanacak mı?
Şimdiden bunları
konuşmak, gerekli alt yapıyı hazırlamak lazım,
Yöntem
geliştirmek lazım.
ZİRA Sayın
ERDOĞAN;
7 Haziran
2015’te yapılan Milletvekili seçiminde,
AKP tek başına
iktidar olma şansını yitirdiği halde,
CHP Lideri Kemal
KILIÇDAROĞLU’na Hükümeti kurma görevini verdi ama
KILIÇDAROĞLU’nu
oyalama taktiği ile
45 Günü
doldurttu,
Hükümet
kurulamıyor gibi gerekçelerle
Yeniden bir
seçim kararı aldı,
Ve 1 Kasım
2015’te yapılan seçimde,
Yine tek başına
iktidar oldu.
Bu konuda
detaylara girmek istemiyorum.
Sayın ERDOĞAN, seçim
sonuçlarını eleştiren Muhalefete,
Çoğu zaman
alaylı bir şekilde;
ATI ALAN,
Üsküdar’ı geçti ifadesini kullanıyor.
AMA böyle
olmamalı.
31 Mart
2019’daki Yerel seçimlerde ve tekrarlanan, 23 Haziran 2019’daki İstanbul Büyük
Şehir Belediye Başkanlığı seçiminde,
Sahibinden
başkası Atı alamadı, Üsküdar’ı da geçemedi.
İşleri hem Kanun
ve Yönetmeliklerle,
Hemde iyi ve
organizeli bir ekiple;
Sorunların
çözülebileceğini, herkes gördü ve anladı.
BU DEFASINDA,
daha fazlasını yapmak lazım.
BU GİBİ
KONULARI, şimdiden gündeme getirmek,
İşin püf
noktalarını, şimdiden Televizyonlarda, tartışmak lazım!
EĞER ERKEN SEÇİM
İŞİNİ;
AKP’nin
insiyatifine bırakırsak,
Haydi seçime
denildiğinde;
Ne gibi
sorunlarla karşılaşacağımızı,
Şimdiden
kestiremeyiz,
Vakit çok geç
olabilir!
26-CHP LİDERİ
KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN, ÇOK ÖNEMLİ BİR İDDİASI:
AKP 18 YILDA NE
KADAR PARA HARCADI?
Bu konu, yenir,
yutulur cinsten bir iddia değil!
Bu husus
aslında;
Ekonominin çöküş
hikâyesi olduğu kadar,
Araştırmanın
derinleştirilmesi ile
Nasıl düzlüğe
çıkacağımızın da,
İpuçlarını.
Bulmuş olacağız.
RAKAMSAL BİLGİLER:
Sayın
KLILIÇDAROĞLU;
18 Yıla varan
AKP İktidarı döneminde, harcanan paralar konusunda,
CHP
Kurultayında, şunları söyledi:
Türkiye
Cumhuriyeti’nin 29 Ekim 1923’te kurulduğundan,
3 Kasın 2002’de
Adalet ve Kalkınma Partisi AKP iktidara gelinceye kadar,
79 Yıl
içerisinde,
Bütün
Hükümetlerin harcadığı toplam para;
714 Milyar
Dolar.
Devlete ait bütün fabrikalar, işletmeler bu
para ile yapılmıştır.
Son kuruşuna
kadar ödenen Osmanlı’nın borçları da,
Bunun içindedir
AMA 18 yıla
yakın bir süreden beri, Türkiye’yi idare eden,
Adalet ve
Kalkınma Partisi AKP’nin tek başına harcadığı para;
2 Trilyon
400 Milyar ABD Doları.
Ve KILIÇDAROĞLU,
soruyor; nerede bu paralar?
Cumhuriyet
döneminde kurulan fabrikaların, işletmelerin;
Özelleştirme
kapsamında,
Devir, ya da
satışından elde edilen paralar;
Yukarıdaki
miktara dahil değil.
AKP öncesinde Hükümetler ile AKP döneminde
kullanılan dış kredilerin miktarını,
Ve yorumlarını
ise;
MERKEZ SAĞ ile
ilgili Makalenin baş tarafındaki,
CHP’nin
Ekonomist Milletvekili Sayın İlhan KESİCİ’nin, videolarından,
İzleyebilirsiniz.
GAZETE
MANŞETLERİ:
14)3 Ekim 2020
Cumartesi BİRGÜN.
Sayıştay denetim
raporları, çürümeyi belgeledi.
TEPEDEN TIRNAĞA ÇÖKÜŞ
1)Sağlık
Bakanlığı:
ŞEHİR
HASTANELERİ, SAĞLIĞA ZARARLI.
RANT kapısı
olarak nitelendirilen şehir hastaneleriyle,
Kamunun
milyonlarca lirasının, çöpe atıldığına, dikkat çekildi.
YAP-KİRALA-DEVRET
modeliyle yaptırılan hastanelerde;
Şirket
tarafından temin edilmesi gereken malzemelerin,
Temin edilmediği
belirtildi.
Bakanlık ise,
aksayan işlerde;
Şirkete yaptırım
uygulamadı.
2)EĞİTİM
BAKANLIĞI:
Personel
liyakatsız, Fatih Projesi batık.
TAŞIMALI
eğitimden, FATİH projesindeki başarısızlığa;
Görevlendirmelerdeki
liyakatsızlıktan,
Destek
kurslarının işlevsizliğine, pek çok sorun sıralandı.
Asrın Projesi
olarak lanse edilen FATİH’in atıl
kaldığı,
Bakanlık
atamalarının % 70’inin liyakatsız olduğu,
Ve 130 bine
ulaşan öğretmen açığının, parasızlık nedeniyle,
Kapatılamadığı,
kaydedildi.
3)AİLE
BAKANLIĞI:
118 Kişiye
usulsüz yardım,
BAKANLIK
bütçesinden, sisteme kayıtlı engelli raporu olmayan;
95 917 Kişiye,
Raporu olan,
ancak gerekli şartları taşımayan,22 bin kişiye engelli aylığı ödendiği,
Ortaya çıktı.
Engellilere
destek amacıyla yapılan ödemelerdeki, sorunlara ilişkin;
Şu tespitler
yapıldı:
Kayıtlı
evi,arabası, arsası olanlara;
Engelli evde
bakım ödemeleri yapıldığı,
Görülmüştür.
4)GENÇLİK
BAKANLIĞI:
Aladağ
faciasından ders çıkarılmadı,
YANGIN algılama
sistemi olmayan ve yangına dayanıklı kapısı, bulunmayan konutların;
Yurt binası
olarak kullanıldığı, ortaya çıktı.
Öğrenci
yurtlarının, tehlikeye davetiye çıkardığı, bu raporlarda;
Yurtların, fiziki
ve teknik yapısının uygunsuz olduğu,
Konut, ya d iş
yeri olarak planlanan ve yapılan ,binaların;
Yurt olarak
kullanıldığı, tespit edildi.
15)4 Ekim 2020
Pazar EVRENSEL.
İZMİR OTO
YOLUNDA GİDİŞ VAR, GELİŞ YOK.
Bu yılın ilk 6
ayında, Devletten 1 Milyar 750 Milyon,
garanti ödemesi alan;
Gebze-İzmir
Otoyolu işletmecisi firmalar;
Devlete olan.568
TL’lik borçlarını,
9 Yıldır ödemediler.
16)5Ekim 2020
Pazartesi SÖZCÜ.
Makam aracı
saltanatı, Sayıştay raporlarında ortaya çıktı.
1.DEVLETTEN ESKİ
BAKANLARA, LÜKS ARABA,
Çevre
Bakanlığı’nın, daha önce kurumda görev yapmış, eski Bakanlara;
Makam aracı
verdiği, ,yakıt dahil,
Tüm masrafların
karşılandığı, kaydedildi.
2. Yerliyiz,
milliyiz diyorlar; yabancı arabaya biniyorlar.
3.Devlet
aracıyla 1 yıl içinde, toplam;
57 Bin km. yapmış.
4.Osman Gazi’yi
işletenler;
Devlete borcunu
ödemiyor.
ÖZET VE SONUÇ:
Bu gibi
kontrolsüz, hesapsız-kitapsız, ya da maksatlı olarak yapılan yanlış işlere;
Daha önceleri de
değindik,
Başka örneklerde
verdik.
BU GİBİ USÜLSÜZ
VE YANLIŞ İŞLERE, ÇÜRÜMÜŞLÜĞE;
Hiçbir Ülke,
hiçbir iktidar;
Uzun süre
dayanamaz!
EĞER ACİLEN;
Gereği yapılmaz,
tedbir alınmazsa,
ORTADA, ne Bağ
kalır; ne de, Bağbancı!
27-EKONOMİNİN RAHATLAMASI
VE ÖNÜMÜZÜ GÖRMEK AÇISINDAN;
ÜRETİME DAYALI
OLMAYAN YATIRIMLAR, DURDURULMALI,
HAZİNE GARANTİLİ
YATIRIMLAR DA;
MECLİS
MUTABAKATI GETİRİLMELİDİR.
Siyasi
İktidarlar;
Belli bir süre
için, Devlet işlerini yönetmek ve Halkımıza hizmet etmek için,
Göreve gelen,
yapılardır.
Bu itibarla
görev sürelerini aşan, ya da nasıl olursa iktidarda kalırız gibi yaklaşımlarla;
20-25 Yıl gibi
üzün bir süre için,
Gelecek
kuşakların yaşamını,
İpotek altına
almaları,
Doğru bir
yaklaşım değildir.
Bu itibarla
Yap-İşlet-Devret gibi uzun süreli yatırımlar gerekiyorsa;
SADECE iktidarın
değil Muhalefet’in de onay vermesi,
Konunun
Meclis’te tartışılması gerekir,
BURADA şu hususa
da vurgu yapmak isterim.
ORTAYA DÖKÜLEN
BİLGİLERDE;
Hazine
garantili, yatırımlarda;
Şu kadar arç geçecek,
şu kadar uçak inecek gibi şartların,
Gerçekle
bağdaşmadığını, Ülkemiz için, bir felaket, bir yıkım haline dönüştüğünü,
Pandemi
döneminde değil;
Hizmete
girdiklerinde de,
Araç ve uçak
sayısının;
Ön görülen
sayının gerisinde kaldığını,
Görüyoruz!
Bu husus, kabul
edilebilir bir durum değil!
BU İTİBARLA;
Bu hesapları kim
ve nasıl yaptıysa;
Meclis’te çıkıp
anlatmalı,
Soruları
cevaplandırmalıdır.
ACİL SORUNLARIN
BAŞINDA;
Hazine Garantili
Yatırımlar;
Devletleştirilmek
amacıyla programa alınmalı,
Bu işin nasıl
gerçekleşeceği gibi,
Detay
çalışmaları ortaya konulmalıdır.
28-GEREKLİ VE
FAYDALI BİR ÖNERİ;
GELİŞMİŞ BATI
ÜLKELERİNDE, ÖRNEKLERİ VAR:
CUMHURBAŞKANI
SAYIN ERDOĞAN,
ANA MUHALEFET
LİDERİ, SAYIN KILIÇDAROĞLU İLE
BİR TELEVİZYON
PROGRAMINDA TARTIŞIRSA;
ÇOK YARARLI
OLUR.
Böylece
sorunları ve çözüm önerilerini,
İlk elden
öğrenmiş oluruz.
Cumhurbaşkanı
Sayın ERDOĞAN;
Her vesile ABD
Başkanı Sayın TRUMP ile Rusya Lideri PUTİN ile Aman Şansölyesi,
Merkel ile sık
sık telefonda konuşuyor,
Ya da bu
Liderlerin ayaklarına gidiyor,
Ve biz bazı
bilgileri, bu ülkelerin basınından, öğreniyoruz.
Bu noktada şunu
sormak lazım:
Bu gibi Yabancı
Liderler;
Türkiye’yi,
bizlerden daha mı çok düşünüyorlar?
Sayın ERDOĞAN;
Türkiye’nin iç
ve dış sorunlarını,
Muhalefet
liderleri ile de paylaşmalı;
Özelliklede Ana
Muhalefet Partisi CHP Lideri ile
Bir Televizyon
Programında tartışmalıdır.
Böylesi bir
yöntem, sorunların ortaya konulması,
Bu sorunların
çözümü konusunda da,
En kestirme bir
yoldur.
29-MUHALEFET
PARTİLERİ;
GÖLGE KABİNE KURMALI,
SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ KONUSUNDA,
DETAY
ÇALIŞMALARI YAPMALIDIR.
Burada şunu
demek istiyorum:
Başta CHP olmak
üzere Muhalefet Partileri;
İktidarın yanlış
uygulamalarını eleştirsinler ama
Konusunda Uzman
Kişilerden oluşturacakları, Gölge Kabine ile
Her konuda,
gelişmiş Ülkelerden örneklerle
Detay
çalışmaları yapmaları gerekiyor.
ÖRNEĞİN hep, Köy
Enstitüleri’nden bahsediyoruz, özlemle anıyoruz ama
Niye günümüzde
gelişmiş halini,
Ortaya koymaya
çalışmıyoruz.
Sorunların en
uygun çözümü araştırmalarla,
Bu gibi konularda
kafa yormakla çözülebilir.
Aşağıda
değindiğim konu;
Önemli bir
örnek.
Burada
anlattıklarımdan herkes;
Kendi adına
dersler çıkarmalı!
30-BAZI ÖNEMLİ
SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ VE HALKIMIZIN RAHATLATILMASI NOKTASINDA;
ÖNERİLER:
1)KARADENİZ BÖLGESİ İLE BÜTÜN TÜRKİYE’DE,
ANİDEN BASTIRAN YAĞIŞLARDA,
MEYDANA GELEN CAN VE MAL KAYBINI,
BÜTÜN BETONLAŞMAYA RAĞMEN;
İSTENİRSE,
BANA AİT YAĞMUR TUTMA PROJELERİ İLE ÖNLEMEK,
VE TÜRKİYE’Yİ, BU GİBİ FELAKETLERDEN,
KURTARMAK İSTERİM.
Ayrıca, Karadeniz Bölgesi’ndeki
heyelanları,
Ve bu nedenle yaşanan can ve mal
kayıplarını da önlemek istiyorum.
İşin özü şu::
Yağmuru daha yere düşmeden,
yukarılarda yakalarsak;
Sorun kalır mı? Kalmaz!
Gerisi Mühendislik işi…
2)Burada önce,
KARADENİZ BÖLGESİ İÇİN,
hazırladığım proje konusunda,
Bir şeyler söylemek istiyorum.
Kaç yıl önce KANAL B’ de
çıktığım, 25 dakikalık bir haber programında,
Açıklamıştım ama
Bu kadar kısa süre içerisinde,
işin detaylarına girmeye,
Vakit kalmamıştı.
Dünyanın kuraklığa doğru gittiği,
Suyun çok önem kazandığı bir
dönemde,
Böylesi bir Proje;
Aslında bütün Dünya için bir umut
niteliğinde idi.
Burada anlattıklarımda web
sitemde var
3)Yeni olan diğer bir yağmur
tutma projesi de şu:
Başta Ankara, İstanbul, İzmir
gibi Büyükşehirlerimiz olmak üzere,
Aniden bastıran yağışlarda,
oluşan can ve mal kaybını,
Bütün betonlaşmaya rağmen,
Türkiye genelinde,
Önleyebileceğimizi, söylemek
istiyorum.
Bu proje de, 1 yılı aşkın bir
süredir, yayında,
31 Mart 2019 Yerel seçimleri
vesilesi ile kaleme almıştım.
Bundan sonrasında,
Aradan geçen süre içerisinde,
Birkaç defa tekrar hatırlattım
ama
İlgilenen, gereğini yapan olmadı.
4)Yağmuru önce çatılarda
tutacaktım,
Arıtmadan geçirecektik,
Evlerde çamaşır ve bulaşık
makinelerinde, tuvalette banyoda,
Bedava su kullanacaktık.
Yağmur suyu saf olduğundan
deterjan sarfiyatı da azalacaktı,
Yola ve caddelere düşen
yağmurları da
Sele dönüşmeden tutacaktık.
5)Şehir ve kasabalar, yakında
olanlardan başlayarak;
Birbirlerine borularla
irtibatlandırılacak,
Sistemde toplanan yağmur suları;
Duruma göre,
Bir yerden, başka bir yerleşim
yerine akıtılabilecek,
Konya ovası dahil, sulanamayan
arazi kalmayacaktı,
Susuzluktan kurumak üzere olan,
ya da suları azalan Burdur Gölü gibi başka gölleri de,
Yağmur suları ile doldurulacaktı.
Buralardaki canlı yaşamı, yeniden
artıracak,
İklimi normale döndürecekti.
6)6. Ve son aşamada ise
İhtiyaç fazlası yağmur sularını,
Borularla, güneyimizdeki Ülkelere
akıtıp,
Türkiye’ye para kazandıracaktık.
Burada akla yatmayan bir taraf
var mı? Yok!
Tekrar söylüyorum;
Detaylar, mühendislik işi! Benim
işim!
Bu gibi konularda yazdıklarımda
yayında,
7) Ama her nasılsa!
Aradan geçen 1,5 yılı aşkın, bir
süre içerisinde;
Ne Ekrem İMAMOĞLU’na, ne Mansur
YAVAŞ’a,
Ne CHP Lideri Kemal
KILIÇDAROĞLU’na,
Ne de, İYİ PARTİ Lideri Meral
AKŞENER’e ulaşabildim!
Birçok Milletvekilinin ve Üst
Düzey Parti Yöneticilerinin de haberleri var.
Ekrem İMAMOĞLU ile Mansur
YAVAŞ’ın, Basın Danışmanları, Özel Kalem Müdürleri ve başka Yetkililerinde
haberi var ama
Maalesef Üst Makama ulaşamıyorum.
Bunun gibi çok önemli ve acil
konular;
Yetkililer tarafından da
Tepedekilere ulaştırılmıyorsa, ulaştırılamıyorsa;
Gereği yapılmıyorsa;
Sorunlar, nasıl çözülecek?
Örneğin Sayın KILIÇDAROĞLU ile
görüşmek için,
Özel Kalem Müdürünü arıyorum;
Özel Kalem Müdürü, bana telefon ediyor,
Ve diyor ki;
Basından sorumlu Genel Başkan
Yardımcısı Falanca kişi ile görüşecekmişsin.
O falanca kişiyi, cep
telefonundan arıyorum, açmıyor.
Genel Merkezden sekreteri ile
irtibat kurup,
Haber bırakıyorum,
Yine arayan soran yok.
Bu gibi sorunlar;
Bütün Partilerde, her kademede ve
her Kurumda var,
Ve bu husus, Türkiye’nin en büyük
sorunu!
Bu gibi sorunları şöyle
tanımlamak lazım:
YETKİLİLER; İLGİSİZ,
İLGİLİLER; YETKİSİZ!
Benzer sorunlar;
Bütün muhalif TV kanallarında da
var.
Bu gibi aksaklıkları, yanlış
işleri;şöyle ortaya koymak lazım:
DEVEYE DEMİŞLER Kİ BOYNUN EĞRİ;
O DA DEMİŞ;
NEREM DOĞRU Kİ?
Muhalif Kanalların Program
Yapımcılarına ve Genel Yayın Yönetmenlerine de ulaşmakta sorunlar yaşıyorum.
Örneğin HALK TV’nin irtibat
telefonu var ama
Telefona bakan yok!
Durum böyle olunca,
Sorunlar nasıl çözülecek?
Bu gibi konularda, internet
ortamında;
İzleyicilerin şikâyetleri,
yakınmaları olduğunu da görüyoruz.
Batıda, özellikle Almanya’da bu
ve buna benzer sorunlar, asla yaşanmaz!
8)Almanya’da, İngiltere’de
Fransa’da, Amerika’da,
Benim gibi birileri ortaya çıkıp,
şu sorunları halledeceğim dese;
Aşırı ilgi gösterirler, bir
kahraman muamelesi yaparlar,
Yılın Adamı olursun!
İşte Batı ile aramızdaki fark
burada!
9)Benim burada bahsettiğim
projelerin her biri,
Bir Dünya projesidir, aslında.
Böylesi bir vurdumduymazlığın
nedeni,
Bence şu:
9)Bizler Türk Milleti olarak;
Yüzyıllardır, teknoloji Batı’da,
bilgi tecrübe, Batı’da,
Bizler bir şey yapamayız gibi
Batı hayranlığı ve Batı’ya karşı
bir eziklik, duygusu içinde,
Büyüdüğümüz, yetiştirildiğimiz
için;
Benim gibi nadiren bir Türk
Mühendisi ortaya çıkıp ta,
Şu önemli sorunu çözeceğim
iddiasında bulunduğunda,
Maalesef anlamak, kabullenmek
istemiyoruz,
Şu işi yap diyemiyoruz, destek
olmuyoruz.
10) Başka bir neden daha var;
Hangi kademede olursa, olsun,
açıktan söylemesek bile
Biz kendimizden daha bilgili, daha
tecrübeli, daha kabiliyetli birisini gördüğümüzde;
Yardımcı olmaktan da,
Pek hoşlanmıyoruz.
Bu gibi nedenlerle olsa gerek;
Görevimiz icabı, yapmamız
gerenleri de yapmadığımızı,
Düşünüyorum.
11)Bu gibi konular, bu gibi
sorunlar;
Televizyon kanallarında, çözüm
önerileri ile de,
Uzman kişiler tarafından,
tartışılmalıdır.
12)Televizyonlara çıkan
konuşmacıların çoğu,
Sorunları ortaya koyuyorlar ama
Çözüm konusunda, yetersiz
kalıyorlar
13)Televizyon programcıları, konuşmacıları
seçerken,
İşin kolayına kaçıyorlar;
Milletvekili misin? Gel,
Profesör müsün? Gel!
Bir Siyasi Parti de, Üst Yönetici
misin? Gel! Gibi.
Televizyonlara çıkanlarda;
Genelde hep, aynı kişiler!
Toplumda hiç, başka konuşmacılar
yok mu?
Benim burada söylediklerim;
Profesör olmanın da ötesinde,
Özel yetenek isteyen konulardır.
14)GÜNÜMÜZDE;
Elektrik ve doğal gaz fiyatları
çok yüksek!
Bu gibi konularda da,
Bir şeyler söylemek isterim.
Örneğin bu konuda, benim dışımda,
birilerini davet etseniz;
Dışa bağımlılıktan başlar,
Sudan yararlanmak lazım,
Rüzgârdan yararlanmak lazım,
Güneşten yararlanmak lazım der,
Ve devam eder…
Anlatılanların çoğu, meli, malı
gibi,
Daha çok istatistikçilere
yarayacak bilgilerdir.
.BEN BATI standartlarında, uygulaması
da iyi olan,
Enerji Uzmanı, bir Makine Yüksek
Mühendisiyim.
30 Yıla
yakın bir süre,
Termik Santrallerde ve kömür
ocaklarında,
Araştırma yapmak ve sorunları çözmekle
uğraştım.
Ben bir Termik Santralin
sorunlarını çözmenin dışında;
Yeni bir Termik Santrali,
projelendirebilecek,
Bilgi, tecrübe ve donanıma
sahibim.
Saha çalışmaları yapmadan,
Bu gibi sorulara doğru cevaplar
vermek,
Maalesef mümkün değildir.
Ben bilinenlerin dışında,
Farklı şeyler söylüyorum.
Bir insanın kendinden bahsetmesi,
iddialı sözler sarf etmesi;
Doğru değildir ama
Mecburen bir şeyler söylemek
zorunda kalıyoruz.
15)Termik Santrallerin Dünya
standartlarında, usulüne uygun çalıştırıldığını,
Sorunlarının çözüldüğünü
söyleyemem.
Ve diyorum ki;
Elektrik birim fiyatları minimum
% 50 ucuzlatılabilir,
Bunu teknik anlamda söylüyorum,
Fon ve ilave kesintileri hariç
tutuyorum.
16)Eğer elektrik fiyatları % 50
ucuzlatılsa,
Ekonomik krizde olduğumuz bir
dönemde,
Sihirli değnek misali,
Her şey düzelmeye başlar,
Herkes rahat ederdi!...
17)Hava kirliliği yaratıyor gibi
gerekçelerle 5 Termik Santral kapatılmıştı.
Şunu söylemek istiyorum:
Eğer Termik Santrallere proje
değerinde harmanlanmış kömür verilse,
Yanma iyi yapılsa,
Bacadan çıkan dumanı, belli
belirsiz görürsünüz,
Dolayısıyla hava kirliliği de,
Minimum seviye de kalır!
Baca gazı arıtma sitemine de,
gerek kalmaz!
Bunları benim haricimde söyleyen
de yok,
Bilende yok,
Yaparım diyen de yok.
18)2009 Yılında, İstanbul Teknik
Üniversitesi İTÜ –Maden Fakültesi’nden bir Profesörle,
CEM TV’de, Termik Santraller ve
sorunları için,
Programa çıkmıştık.
Canlı yayın, 3 saatten fazla
sürdü.
Son söz olarak şunu söyledim:
Devlet’in elinde 11 Kömür
Santrali ile 3 Doğal Gaz Santrali var.
Bu Santraller Türkiye’nin enerji
ihtiyacının büyük bir kısmını karşılıyorlar.
Ben bu Santrallerin,
Bakım, onarım ve İşletme ile
sorunlarını,
6 Ay gibi kısa bir sürede,
Dünya standartlarında
halledeceğim.
Ama sorun şurada:
Ben konusunda uzman bir kişiyim
ve bu işi halledeceğim diyorum ama;
Bu işin, Müdürü, Daire Başkanı,
Genel Müdürü, Bakanı var!
Ve şu işi yap diyen yok!
Bu gibi konuların;
Sağ görüş, sol görüş ilre bir
ilgisi yok.
Bu gibi konular, Milletçe genel
hastalığımız.
Hangi kademede olursa olsun;
Bizim insanımız;
Bir işin başına Yönetici olarak
geçtiği zaman;
Kendisinden daha bilgili, daha
donanımlı birisine,
Açıktan söylemese bile,
Bir şekilde kulak kapatıyor,
İş yapılmasını, sorun çözülmesini
istemiyor!
Bu gibi konularda,
Ders niteliğinde, çok
anlatacaklarım var aslında.
19)17-18 Temmuz 2001’de,
Enerji Bakanlığı-TEDAŞ Konferans
salonunda,
Enerji Bakanlığı Müsteşar
Yardımcısı Sayın Ali TÜRKOĞLU’nun öncülüğünde,
Ve benim koordinatörlüğümde;
İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesinden,
Daha önce birlikte Eğitim
çalışmaları yaptığımız Profesörler ve Almanya Grup Firması’ndan gelen Doktor
ünvanlı Elemanla;
Sorunlara muhatap olan TKİ ve
EÜAŞ Üst Düzey Yöneticilerinin katılımı ile
Kişilere özel, kapsamlı bir sunum
yaptık.
20)Daha sonra yaptığım
araştırmalar,
Yeni ilavelerle;
Aynı yılın sonuna doğru,
Elektrik Mühendisleri Odası’nın
tertiplediği, 3. Enerji Sempozyumu kitabına;
ENERJİ SORUNU VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ,
Başlığı altında, yerini aldı.
En sonunda 2,5 Sayfa da ise;
Taa Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kurulu’na kadar intikal ettirilen, Raporların;
Konusu, tarihi, numarası, kime verildiği, kaç
sayfa olduğu gibi,
Bilgiler var.
Bu yolsuzlukları içeren bir rapor
değildir;
Tamamen teknik konulardır,
Tarihe düşülen bir nottur!.
İsteyenler,
İnternetten bu bilgilere
ulaşabilirler.
Bu rapor;
Enerji Üretimi, enerji fiyatları,
Termik Santraller ve sorunlarının
çözümü konusunda;
Türkiye’de en kapsamlı bir rapordur.
31-MUHALEFET İTTİFAKI, YA DA
CHP’Lİ BELEDİYELER;
İŞSİZLİK VE İSTİHDAM GİBİ
KONULARDA DA,
NE GİBİ ÇALIŞMALAR YAPABİLİRLER?
Muhalefet İttifakı, ya da CHP’li
Belediyelerin;
Özellikle bu Salgın döneminde,
Halkımızın acil ihtiyaçlarının
karşılanmasında,
Zor durumdaki vatandaşlarımızın,
Askıda fatura yöntemiyle,
Elektrik ve su borçlarının
ödenmesindeki çalışmalarından dolayı:
Başta Ankara, İstanbul, İzmir,
Adana ve diğer Belediyeleri kutluyorum.
Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanı,
Sayın Mansur YAVAŞ’ın,
Ankara-Gölbaşı’nda boş tarım
arazilerini kiralayıp, ürün yetiştirdiği,
ATATÜRK Orman Çiftliği arazisinde
de yine toprak kiralayıp,
Yem bitkileri ürettiği,
Hasat edilen yem bitkilerinin
ihtiyaç sahiplerine dağıtıldığı bilgileri de,
Basınımıza yansıdı.
Bu gibi hizmetlerin karşılığını
ve memnuniyetini,
HALKIMIZ;
Muhtemel bir ilk seçimde,
Oylarıyla mutlaka ortaya
koyacaktır.
Benim ilaveten söyleyeceklerim
şunlar.
1)SANAYİMİZİN KALİTELİ elemanlara
ihtiyacı var!
Çokta işsiz genç var!...
Mesleksiz ve işsiz gençlerimize,
Meslek edindirme kursları
çerçevesinde,
Tornacı, tesviyeci, kaynakçı
kursları açılabilir,
Çalışanlar içinde;
Benzer konularda, takviye
kursları tertip edilebilir,.
Yer olarak ta, Beştepe’deki Eğitim
Fakültesi;
Talaşlı İmalat atölyelerinden ve
diğer birimlerinden,
Yararlanılabilir.
Oto tamircisi kursları
açılabilir.
Bilgisayar tamirciliği,
Saat ve telefon tamirciliği
kursları açılabilir,
Örnekler de çoğaltılabilir.
Bu gibi konularda istenirse,
Ben iyi bir başlangıç yapabilirim,
yardımcı olabilirim.
2)ALMANYA’DA HER MESLEĞİN bir
okulu var.
Bu noktada pratik ve uygulamanın;
Vazgeçilmez bir önemi, bir yeri
var.
Ayakkabı Tamirciliğinin bile bir
Okulu var..
Hiçbir Meslek grubu,
Uygulamalı okuldan sertifika
almadan,
Mesleki faaliyette bulunamaz.
Almanya’nın her konuda gelişmiş
bir Ülke olmasının nedenlerinden biri bu!...
3)Türkiye’de de Almanya’dakine
benzer Meslek Okulları kurulabilir.
AKP döneminde,
Mesleki Okullarda da kalitenin
nasıl düştüğü ortada olunca;
Biz daha kaliteli kurslarla,
Bu boşluğu, önemli ölçüde,
Telafi edebiliriz,
doldurabiliriz..
Burada göstereceğimiz başarı ve
elde edilen fayda;
Devlet ve Özel özel eğitim
kurumlarına da,
İyi bir örnek olacak,
Ve böyle bir husus;
Gerçek anlamda bir kalkınmanın
da,
Başlangıcı olacaktır.
4)Benim üzerinde durduğum,
Çok önemli bir konu daha var:
Aşçılık, Kebapçılık, Pidecilik Okulu.
Adana Kebabının bir standardı
var.
Kıymalı pidenin birkaç çeşidi
var.
Çorum Pidesi ile Samsun Pidesi arasında da
fark var.
Standardı olmayan pide, kebap ve
yemeklerin de
Uzmanlar tarafından
özelliklerinin belirlenip, standartlarının
Çıkartılması lazım.
Ben Akçaabat Köftesinin
standardının çıkartıldığını biliyorum.
Özellikleri, baştan sona, detaylı
olarak belirtilmiş.
Diyelim ki Adana Kebabı
yarışması:
Kebapçılar Cemiyeti ile irtibat
haline geçilir.
Jüri Üyesi olarak,
Bu işi Türkiye’de en iyi kim
yapıyorsa,
Bulunması konusunda yardım
istenir.
Gerekli ortam hazırlanır ve hazırlıklarda
tamamlandıktan sonra,
Diyelim ki Ankara’da bir yarışma
düzenleneceği,
Kendisine güvenen Kebap
Ustalarının,
Bu yarışmaya katılmaları istenir.
Sonuçta yarışmayı kazananlara,
Cazip para ikramiyesi verildiği
gibi,
Bu yarışmayı kazananlara,
Paraya ilaveten;
Açılacak Okulda, hocalık yapma
imkânı da sağlanır.
BURADAN hareketle
Açılacak Kebap Okulu’nda, görev
yapacak Uygulama Hocalarının;
Yarışma kazanma şartı da
getirilir.
Sonuç itibarı ile gün gelir,
Kebapçı dükkânlarında,
Okuldan sertifika almış elemanların,
belgeleri de,
Görünür yere asılır.
Kaliteli bir Kebap, bir yemek
isteyen meraklı bir kişi;
Önce dükkânda, böylesi bir
sertifika alan bir usta olup, olmadığına bakar.
Eleman böyle yetişir, kalite
böyle yükselir.
İşin teorisi yönünde de,
Avrupa da görüldüğü üzere, iyi
eğitim almış,
Diğer Hocaların da olması lâzım.
Eğer böyle yapılırsa,
Kalite Avrupa standartlarına da
çıkar,
Dünya standartlarına da çıkar!
Uyduruk sertifikalarla bir yere
varılamaz!
Ankara-Beşevler semtinde,
Turizm Meslek Okulu vardı,
Ben Enerji Bakanlığı-EÜAŞ Genel
Müdürlüğü’nde,
KESK, Kmu Emekçileri
Sendikasında, İş Yeri Temsilçiliği’nde görevliyken; görevliyken;
Mutfak Hizmetlerinin özel kesime
devredilmesi düşünüldüğü bir zamanda;
Yaptığım bilimsel içer,ikli
araştırmalar kapsamında;
Bu işin mahzurlarını ortaya
koymak süretiyle,
Özelleştirme işini nin iptal
edilmesini sağladım,
Hem de Enerji Bakanlığı
çalışanlarının daha sağlıklı, daha kaliteli bir yemek yemelerinin önünü açtım.
Beştepe’de, Turizm Meslek Lisesi
Yönetici ve Hocalarıyla tanışma vesilemiz de,
Bu vesile ile başlamış oldu.
Burası kaliteli ve uygun fiatta
yemek yenilebileceği bir yer.
Şu anda ne durumda olduklarını,
bilmiyorum.
HANİ özelleştirme ve
güzelleştirme kapsamında,
Bu günden, yarına,
Beklenmedik değişiklik ve uygulamalar
yapıyorlar ya!
Bunu kast ediyorum.
31-KARADENİZ’DE KEŞFEDİLEN DOĞAL
GAZIN;
SEÇİM KAZANMAKLA BİR İLGİSİ VAR
MI?
17)22 Ağustos 2020 Cumartesi
YENİÇAĞ.
DOLAR, MÜJDEYİ BEĞENMEDİ.
7,22'den başlayan Dolar; 7,35’i
gördü.
Ekonominin çok zorda olduğu bir
dönemde,
Şapkasından tavşan çıkaran bir
sihirbaz gibi,
Tamda AKP’nin ihtiyaç duyduğu bir
zamanda,
Halkımıza ve Dünya ya servis
edilen bu haber;
Oldukça önemli…
Burada Doların TL karşısında
değer kazanmasından,
Sayın ERDOĞAN’ın verdiği
müjdenin;
Beklenen etkiyi yaratmadığını
görüyoruz.
Burada şu hususlara vurgu
yapacağız:
1)Hazine ve Maliye Bakanı Sayın ERDOĞAN’ın
Damadı Berat ALBAYRAK ta;
Bir hafta kadar öncesinden,
Müjdenin ne olduğunu, tam
söylememişti ama
Bu konunun;
Muhtemelen Karadeniz, ya da Doğu Akdeniz’de
keşfedilmiş bir doğal gaz rezervi ile ilgili olduğu, tahmin ediliyordu.
Bakan Sayın ALBAYRAK,
Böylesi bir müjdeyi;
Türkiye’de eksen kaymasına da
vesile olacak diye, nitelendirmişti…
Sayın ERDOĞAN;
Bir hafta öncesinden, bu müjdeyi,
21 Ağustos Cuma günü,
açıklayacağını ilan etmişti
Sonunda bu müjdenin;
KARADENİZ’de, bizim Münhasır Ekonomik
Bölgemiz MEB’te,
Doğal gaz rezervi bulduğumuzu anladık.
Bu tarihte Sayın ALBAYRAK;
Sondaj gemisi FATİH üzerinden,
2.açıklamasını yaptı,
Ve bu açıklamada ise;
KARADENİZ’de bulunan bu 320
Milyar M3’lük doğal gaz rezervinin;
Cari açığı kapatacağı gibi,
Cari fazlalıkta vereceği gibi
abartılı sözler sarf etti.
Bu sözlerin doğru mu, yanlış mı olduğunu
anlamak için;
Şöyle bir hesap yapalım:
Bu 320 Milyar M3’lük doğal gaz
rezervinin,
Servis edilebilmesi için,
Harcanacak parayı,
Bir an için düşünmeyelim.
Rusya’dan aldığımız doğal gazın,
1000 M3‘ü için, 190 Dolar
ödediğimize göre;
320 MilyarM3 doğal gazı paraya
çevirsek,
60,8 Milyar Dolar yapar
BİRİLERİ,
Doğal gazı çıkarmak için, muhtemel masrafları da
düşmüş;
Elde 8-10 Milyar Dolar gibi bir
para kalmış.
Bu 2 rakamsal bilgiyi, sizlere bir kıstas olsun diye verdim.
Bu rakamsal bilgilerden;
Maliye ve Hazine Bakanı Damat, Sayın Berat
ALBAYRAK’ın,
Sarf ettiği abartılı sözleri;
Destekleyecek, doğrulayacak
nitelikte,
Bir durumun söz konusu olmadığını,
Anlıyoruz ve görüyoruz, maalesef…
Biz 60,800 Milyar Dolardan daha
fazlasını,
Suriyelilere sarf ettik; etmeye
de devam ediyoruz.
Paraların doğru yönde
kullanılmadığından,
Savurganlık yapıldığından dolayı;
Bu gün,
Ekonomik açıdan da, bir çöküntü
içindeyiz!
Sayın Bakan ALBAYRAK’ın;
Siyaseten söylediği anlaşılan bu
sözlerle
Gerçekleri gizlemeye,
Hoş bir algı ile
İnsanları yanıltmaya çalıştığı,
söylenebilir.
Sayın ALBAYRAK,
Hürriyet Gazetesi Genel
Yönetmeni, Gazeteci-Yazar Ahmet HAKAN’ın bir televizyon programında,
Doların sürekli değerlenmesinin,
Ekonomiyi olumsuz etkilediğini,
Gözlerini kırpıştırarak,
Ağzı da biraz açık halde ve bir tebessümle
dinlerken,
Herkes merakla bekliyordu.
Verdiği cevap, çok ilginç:
Siz Dolarla mı maaş alıyorsunuz?
Dolar borcunuz mu var? Gibi sözler;
Bu gibi sözler ve böylesi bir
yaklaşım tarzı;
Herkesi şoke etti!
Her türlü tarım ve hayvancılık
ürünlerinin,
Hatta samanın bile ithal yoluyla
karşılandığı bir zamanda;
Doların etkilemediği,
Bir sektör mü var?
Başka bir iktidar zamanın da
olsa, Sayın ALBAYRAK;
Maliye ve Hazine Bakanlığı gibi
Çok önemli bir Makamın başında olamazdı,
herhalde!
Sayın Berat ALBAYRAK’ın Aileden biri olduğu,
Parasal işlerinde çok önemli
olduğu gibi gerekçelerle
Cumhurbaşkanı Sayın ERDOĞAN’ın;
Birazda mecburiyetten olsa gerek,
Sayın Berat ALBAYRAK’ı bu görevde
tutuyor.
Şimdi bunları geçiyoruz ve tekrar,
Doğal gaz rezervi konusuna giriyoruz..
Eğer daha fazla kuyu açılır,
benzer rezervler,
Ya da daha fazlası tespit
edilirse;
Ortak kullanım nedeniyle
Servis edilme maliyetleri azalır;
Böylece elimize geçecek para,
8-10 Milyar Dolar değil de,
Bunun katları şeklinde olur.
Bu konuda bir de şu hususa
değinmek isterim:
Eğer doğal gazın servis edilme
işi,
Yabancı bir şirkete değil de,
Bizim firmamız Türkiye Petrolleri
TPO’ya verilirse;
TPA0 bu konuda, kendini geliştirir
ve tecrübe kazanırsa,
Para Devlette kalır,
Bu konuda Türkiye’de de bir sanayi gelişir,
Türk firmaları, başka Denizlerde
de, benzer işleri yapar,
Ve Türkiye’ye para kazandırır.
2) KARADENİZDE,
Ekonomik Münhasır Bölgemizde,
Tuna-1 Havzasında bulunan bu rezervde,
Emeği geçen herkesi kutluyorum.
Ama kimse bu gazın hemen
çıkarılabileceğini, ekonomiye katkı sağlayacağını,
Doğal gaz fiyatlarının
ucuzlayacağını da düşünmesin!
3)KARADENİZ’de bulunan bu doğal
gaz rezervinin,
Servis edilebilir hale gelmesi
için;
4-5 Yıllık bir zamana ihtiyaç
var,
Bu hazırlık süresinin,
6-7 yıl, ya da daha fazla süreceğini,
Söyleyenler de var.
4)Sayın ERDOĞAN;
Buradaki doğal gazın 2023’te
servis edilebileceğini söyledi ama
Diyelim ki hızlı çalışılacak,
yeni metotlar uygulanacak,
Ve bu iş başarılacak!
Bunun içinde para lazım!
Şu anda elimizde, bu iş için
ayırabileceğimiz,
Bir parada yok!
5)DİĞER BİR ÖNEMLİ KONUDA ŞU:
Doğal gaz bulunan bu ilk kuyuda,
delme işleminin devam ettiğine,
Bu noktanın hedeflenen derinliğe
inildiğinde,
Bu rezervin artıp,
eksilebileceğine;
Sahanın belirlenmesi noktasında,
Bir kuyunun yeterli olmayacağına;
Başka kuyuların açılması
gerektiğine,
Vurgu yapılıyor…
Her kuyu için 4 ay bir süre
gerektiğine işaret ediliyor.
6)FACEBOOK’ta paylaşılan şu haber
çok ilginç;
Doğal gazı buldukları yere işaret
koysalar da,
Seçimden sonra kaybolmasa!
TARAKYA’DA Hamidabat’ta bir
miktar doğal gaz çıkıyor ve Termik Santralde kullanılıyor,
Bunu biliyoruz.
CEVİZKABUĞU Programında da
izledim,
Konuşmacılarda söylediler;
Daha önceleri de Türkiye’de
petrol ve doğal gaz bulundu haberlerine yer verdiler.
Hatta bunların içinde,
600 Milyar M3 kapasiteli doğal
gaz rezervinin bulunduğu haberini de söylediler.
Enerji sorunlarına ve özelliklede
elektrik üretimi ve Santraller konusuna yoğunlaşan, Uzman bir kişi olarak,
Şunu söylemek isterim:
Türkiye’de de doğal gaz ve petrol
yatakları var ama
Bunlar çok derinde, 3500 Metreden
başlıyor.
Bu konuda bazı teknik zorluklar
var,
Bu yüzden maliyetler de yüksek.
Ama örneğin Suudi Arabistan’da
1000 Metre derinlikten petrol çıkıyor.
Bu yüzden Suudi Arabistan, Petrol
firmaları açısından,
Çok cazip bir Ülke.
7)Müjdeye ilave olarak,
Şu soruyu da sormamız gerekiyor:
Doğu Akdeniz’de ve Kıbrıs Adası
çevresinde zengin doğal gaz yataklarının olduğu biliniyor.
Pe ki sondaj gemilerimiz,
buralarda niye bir petrol, ya da bir doğal gaz rezervi bulamadı?
Bu konularda;
Buralarda petrol ve doğal gaz
bulunmak istenmiyor,
Müsaade edilmiyor gibi
Algılar ve İddiaları da var.
8)KARADENİZ’de doğal gaz
bulunduğu bölge,
Romanya’ya çok yakın ve bizim
Münhasır Ekonomik Bölgemiz, MEB’e de
Yakın olduğu ortada.
Bu konuda bir sıkıntı, bir
ihtilaf ta yok!
Zaten Romanya’nın kendine ait
bölgede doğal gaz aramaları ve işletmeciliği yaptığı biliniyor,
Ama ekonomik olmadığı gibi
gerekçelerle,
Bir Avusturya Firmasının;
Bu işi bıraktığı söyleniyor.
Türkiye’nin ise 10 yıldan beri,
Şimdiki bu bölgede bir Amerikan
firması ile çalışmalar yaptığına;
Ceviz Kabuğu Programı’nda,
Konuşmacılardan biri değindi.
SONUÇ İTİBARIYLE; BU SON HABERİN
DE
Aslında yeni olmadığına,
AKP’nin İhtiyacı olduğu bir
zamanda;
Bir algı yaratma ve seçim
kazanmaya yönelik olduğu da
Anlaşılıyor.
Neredeyse her hafta yeni bir
konunun gündeme geldiği Türkiye’de;
Örneğin Ayasofya Müzesi’nin ibadete açılması,
Kasım Ayı’nda Amerika’da yapılacak Başkanlık
seçiminde,
DEMOKRATLARIN Adayı, BİDEN’ın;
Sayın ERDOĞAN hakkında, Ocak
2020’nin başlarında sarf ettiği sözlerin,
Niçin7-8 Ay sonrasında gündeme
getirilmesinin de;
Zaman ayarlı olarak,
Böylesi bir ihtiyaçtan
kaynaklandığı söylenebilir.
9)EKONOMİK ZORLUKLARLA KARŞI
KARŞIYA BULUNDUĞUMUZ BU DÖNEMDE,
Mevcut rezervle
SWAP anlaşmaları çerçevesinde,
para bulmak ta çok zor.
Yıllık doğal gaz ithalatımızın,
45 Milyar M3 olduğunu göz önünde bulundurursak;
TUNA-1 Havzasında bulunan 320
Milyar M3 doğal gaz rezervinin hepsi çıkarılmış olsa bile
Ancak 6-7 Yıllık ihtiyacımızı
karşılayacağı anlaşılıyor.
Bu 320 Milyar M3’lük doğal gaz
rezervinin parasal karşılığının 60,800 Milyar Dolar tuttuğunu,
Servis edilebilmesi içinde,
6-7 Yıl gibi uzunca bir zamana
ihtiyaç duyulduğuna vurgu yapmıştım.
SWAP anlaşması çerçevesinde;
Bekleme zamanının uzun olması,
Para miktarının onlar açısından
büyük olması,
TL’nin, DOLAR karşısında sürekli
değer kaybetmesi,
İşi zorlaştırdığı gibi,
Maliyetleri de artırıyor.
Bu yolla bulabileceğimiz paranın,
Astarın yüzünden pahalıya olacağı
için;
Türkiye’nin yararına olmayacağı
da orta da!
Günümüzde kısa vadeli SWAP
anlaşmaları çerçevesinde;
Doların maliyetinin;
1 Dolar=10 TL, ,hatta daha yüksek
olduğuna işaret ediliyor.
Böylesi bir risk altında,
6-7 yıl sonrası için, kimse beklemez!
Dolayısıyla para da vermez!
Verirse de, Türkiye’nin yararına olmaz!
BU NEDENLE,
KANAL İSTANBUL konusundaki ısrar
ile
Yabancılara Toprak ve Mülk
satışları,
Bizleri endişelendiriyor.
32-MADEMKİ PARAYA, DIŞ KAYNAĞA
İHTİYACIMIZ VAR;
DOĞALGAZ DIŞINDA, BAŞKA YOLLAR
ARAMAMIZ,
ÖNCELİKLE DE,
ŞEFFAF OLMAMIZ, BİLGİLERİ GİZLEMEMEMİZ
GEREKİYOR!
Bu konuda şu hususlara vurgu
yapmamız gerekiyor:
1))Doğal gazı bile;
Kimden, ne kadar fiyata
aldığımızı da
Kimse bilmiyor;
Yetkililer ticari sır
gerekçesiyle
Bu konuda bir bilgi vermiyorlar…
Parasını bizlerin ödediği doğal
gazın fiyatı;
Nasıl bir Devlet sırrı olabilir
ki?
Rusya ve diğer Eneji Ülkeleri,
Türkiye’ye daha yakın,
Boru hatları da, Türkiye’den
geçiyor,
Nasıl oluyor da;
Türkiye Avrupa Ülkelerinden,
Doğal gazı, daha pahalıya
kullanıyor?
Bu gibi konulardaki gerekçeler,
inandırıcı olamaz!
Avrupa Devletlerinde herkes;
Doğalgazı, ne kadara
kullandıklarını biliyor.
Buradaki Hükümetler;
Doğalgazı daha ucuza alabilmek
için,
Sıkı pazarlık yapıyorlar.
Avrupa’da ki doğal gaz fiyatları
da,
Bunun için Türkiye’den daha ucuz!
2)Almanya’da doğal gazın 1000
M3’ünün, 90-100 Dolar arasında olduğu söyleniyor.
Türkiye’nin 1000 M3 doğal için
190 Dolar ödediği bilgisini ise
Moldavya’da Halkın, doğal gaza
ödenen 130 Doları fazla bulmaları yüzünden,
Çıkan tartışmaların, büyümesi
sonucunda öğreniyoruz.
Sanıyorum Moldavya Cumhurbaşkanı,
diyor ki;
Siz 130 Doları fazla buluyorsunuz
ama
Türkiye aynı doğal gaz için
Rusya’ya 190 Dolar ödüyor…
Bu hususu da,
CEVİZKABUĞU Programı’na katılan konuşmacılardan
biri anlattı.
3)Sayın KILIÇDAROĞLU ise,
Bu konuda şöyle söyledi:
Biz Rusya’dan doğal gazı, 190
Dolardan alıyoruz,
Vatandaşa, 250 Dolardan
satıyoruz,
Almanya doğal gazı,
Sanıyorum 60 Dolar, belki de
biraz daha üzerinde olduğunu söyleşti,
Peki buna ne diyeceğiz?
Biz Almanya’dan daha mı zenginiz?
Doğalgazı, başkalarından daha
pahalıya alıyor olmamız ise
Elektrik fiyatlarının niye pahalı
olduğunun,
Nedenlerinden biridir.
4)Ben konusunda uzman bir kişi
olarak;
Elektrik birim fiyatlarının,
minimum % 50 aşağılara çekilebileceğini,
Hesapla ortaya koyan bir kişiyim.
Bu gibi konular da,
YAĞMUR TUTMA PROJELERİMİ
anlatırken,
Bir şeyler söylemeye çalıştın.…
EĞER MUHALİF, Televizyon
Kanalları;
Bu gibi konuları tartışmaya açarlarsa;
Ben kendi payıma düşen katkıyı,
koymaya hazırım.
Şimdi tekrar müjde konusunda,
Kaldığımız yerden devam etmek
istiyorum
18)23 Ağustos 2020 Pazar SÖZCÜ.
İnşallah 9.gaz müjdesi de
gerçekleşir
AYNI MÜJDEYİ DAHA ÖNCE 8 KEZ
VERMİŞLERDİ.
SÖZCÜ Yazarı Yılmaz ÖZDİL,
iktidarın açıkladığı doğal gaz müjdesinin ardından,
Başlıktaki yorumu yaptı. Örnekler
verdi.
Bu haberi paylaştı, tarihlerine
dikkat çekti.
2004-2006-2007-2009-2010-2011-2012-2013.
Burada diğer bir önemli haberde
şu:
Tarımı ve üreticiyi, işte bu
politikalar baltalıyor.
TÜRK ÇİFTÇİSİNE İTHALAT DARBESİ.
Peynir, pirinç, yulaf, ayçiçeği
tohumu, yer fıstığı, susam…
Bunlar Türkiye’de yetişmiyormuş
gibi
10 Bin kilometre uzaktaki
Venezuela’dan, gümrüksüz ithalatın önünü açtılar.
Bizim çiftçimiz en iyisini
üretiyor ama
İthalat sevdalılarının, rant aşkı
bitmiyor.
Bu konuya 25 Ağustos 2020 Salı
EVRENSEL de,
Geniş olarak yer vermiş,
Peynir ithal, süt ithal.
Tarım Yazarı Ali Ekber YILDIRIM,
bu konuda şöyle diyor:
Süt üreticisinin saman, yem,
yonca ve diğer girdi maliyetleri artarken;
Çiğ süt fiyatı, 14 aydır sabit
tutuluyor,
Üretici, üretimden koparılıyor.
HER ŞEYE ZAM GELDİ, ÜRETİCİYE
YOK.
Çiğ süt fiyatları 14 aylık bir
süre için,2 Lira 14 Kuruşa sabitlendi.
14 Ayda yem fiyatları, %
15,4,saman % 12,9, mısır silajı % 21,1,yonca otu % 15,2,zamlandı.
Dolar kuru ise 5,75’ten; 7,352e
fırladı.
TZOB Başkanı Şemsi BAYRAKTAR;
Yeni fiyat belirlenmesini istedi.
Tarım ürünlerinde ve yem
bitkilerinde samanda bile
Dışa bağımlı hale
getirildiğimizden,
Çiftçimiz desteklenmediği için
zarar ediyor,
Zarar süreklilik arz edince de,
Üretimden kopuyor ve olan
hepimize
Ve Türkiye’ye oluyor.
Ali Ekber YILDIRIM;
Hayvan üreticisinin de bu gibi
nedenlerden dolayı,
Sürekli zarar ettiği,
Zararının karşılanmadığı için,
hayvancılıktan koptuğuna,
İneklerini kesime gönderdiğine
işaret ediyor.
İşte canlı hayvan ve et konusunda
da, dışa bağımlı hale gelmemizin asıl nedeni bu.
BU KONUNUN asıl sorumlusu kim?
Sayın ERDOĞAN mı, Sayın Tarım ve Orman
Bakanı mı?
19)22 Ağustos 2020 Cumartesi
KORKUSUZ.
Türk Çiftçisine destek olması
gereken kurum böyle dedirtti:
BERABER BATTIK BİZ BU
YOLLARDA,
Çiftçinin Tarım Kredi
Kooperatifi’nden aldığı krediler, fahiş faizlerle;
3 Katına çıktı.
Çaresiz kalan vatandaşlar,
Kurumun önünde toplanıp, faizler
silinsin diye haykırdı.
Burada haber niteliğinde olan 2
konuda şöyle:
Bir genç maske takmadığı
gerekçesiyle çıkan bir tartışma da,
2 Polis bir genç kıza orantısız
güç uyguluyor,
Sonunda bu 2 Polis, medya tepkisi
üzerine, görevden alınıyor ama
Valilik kararı ile sonradan,
Göreve iade ediliyor.
KÖŞE YAZARI Ahmet TAKAN ise
Hangi Müjde toprak işgalini
unutturur? Başlığı ile
Bir yerlere gönderme yapmış!
Malûmlarınız olduğu üzere,
Bize ait olan 18 Adamız;
2004’ten itibaren,
Teker teker işgal edilmeye
başlanıyor,
Yerleşime açılıp,
silahlandırılmaya çalışılıyor.
Ama bu konuda AKP’nin bir şey söylemediğini,
Gereğini yapmadığını görüyoruz.
Bunun nedenini de
Kimse bilmiyor aslında…
ÇOK ÖNEMLİ DEĞER BİR KONUDA ŞU:
Üretime bir şekilde kredi çekerek
devam etmek isteyen çiftçilerimiz;
Ticari Bankalardan, yüksek faizle borçlanmak
durumunda kaldıklarında
Borçlarını ödeyemediklerinde,
Topraklarına el konuyor.
Özel Bankaların bu gün % 70’inin, yabancıların eline geçtiğinden;
Buna bağlı olarak,
Bu toprakların, zaman içerisinde
bir şekilde,
Elimizden çıkabileceğini de,
Göz önünde bulundurmamız lazım.
BÖYLESİ BİR HUSUS;
Türkiye’nin geleceği açısından,
büyük bir tehlike
Ziraat Bankası, Vakıf Bankası,
Halk Bankası gibi Devlet Bankalarının,
Siyası baskılar nedeniyle olsa
gerek,
Kuruluş amacı dışında,
Birilerine kredi vermek durumunda
kaldıklarından;
Bu gibi Devlet Bankalarının,
Çiftçimize, Esnafımıza verecek
yeterli parasının kalmadığı anlaşılıyor.
33-MİLLET İTTİFAKI’NIN GENİŞLEMESİ AÇISINDAN,
MERKEZ SAĞ’IN;
MUTLAKA BİR ÇATI ALTINDA TOPLANMASI
LAZIM.
Bundan önce yayınlanmış olan bu
konudaki Makaleyi,
Merkez Sağ görüşte olmayanlar da
mutlaka okumalı.
Türkiye Siyasetinde Merkez Sağ Niçin Çok
Önemli?
Merkez Sağ Bir Çatı Altında Nasıl
Toplanabilir?
Bu Makale,
Değişik açılardan, önemli ipuçlarını
içeren,
Herkesi ilgilendiren önemli bir
siyasi analizdir.
Bu Makalede, Türkiye’nin
siyaseten nasıl kilitlendiği,
Sonuç olarak ta;
Bu kilitlenmenin nasıl çözüleceği
konusunda,
Bir şeyler söylemeye çalıştım,
Özetle şöyle:
Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’nin iktidar
olmasında,
18 Yıl gibi uzun bir süre
iktidarda kalmasını ise;
Merkez Sağ’ın, seçim barajı
altında bırakılmasına,
Yeniden toparlanmasına müsaade
edilmemesine,
Bağlamıştım,
Halkımızın büyük çoğunluğunun
dindar, muhafazakâr,
Ama kimsenin din ve inancına
karışmayan,
Merkez Sağ görüşte olduğuna vurgu
yapmış,
Türkiye’de Merkez Sağ’ın bir çatı
altında toplanmadan,
Türkiye’de istikrarın yeniden sağlanamayacağına
da,
Vurgu yapmıştım,
Merkez Sağ ‘ın bir çatı altında
toplanabilmesi içinde
Şu an CHP Milletvekili olan
Ekonomist İlhan Kesici’yi önermiştim.
Burada şu hususa vurgu yapmamız
lazım:
Bu öneriyi yapan benim.
Eğer Sayın İlhan KESİCİ,
Kendiliğinden ortaya çıkıp,
Ben Merkez Sağ’ı bir çatı altında
toparlamak istiyorum derse, olmaz.
Öncelikle ortam hazırlamak ve bir
yerden başlamak lazım.
Sayın İlhan KESİCİ’yi önermemin
nedeni şu:
Sayın İlhan KESİCİ,
Şu anda, her ne kadar CHP
Milletvekili ise de;
Merkez Sağ gelenekten gelen,
Halkımız tarafından da sevilen,
Rahmetli DEMİREL Ailesinden gelen bir kişi.
Merkez Sağ’ın yaşayan Büyükleri
ile de yaptığım görüşmelerde,
Buna itiraz eden olmadı ama
DEMOKRAT PARTİ Genel Başkanı
Sayın Gültekin UYSAL’ın,
Kaç yıldan beri Partinin başında
olduğu halde,
Demokrat Parti’yi bir yere
getiremediğini,
İYİ PARTİ kadrosundan ancak bir
Milletvekili olabildiğini,
DEMOKRAT PARTİ’yi bırakmak
istemediğine vurgu yaptılar.
Ben Gültekin UYSAL’ın Genel Başkan seçildiği,
kongrede vardım.
Sayın Nevzat ERCAN,
Birinci turda en fazla oyu
almıştı ve seçim 2.tura kalmıştı.
Eğer Sayın Nevzat ERCAN,
2.Turda devam etmek isteseydi;
Gültekin UYSAL kazanamazdı.
Kulislerde Sayın Nevzat ERCAN’a
bir telefon geldiği,
Gültekin UYSAL lehine seçimden
çekilmesi istendiği iddiaları
Ortada dolaşıyordu.
Tekrar şimdiye geliyorum.
Şu anki Merkez Sağ partiler;
DEMOKRAT PARTİ, ADALET PARTİSİ,
DOĞRUYOL PARTİSİ, ANAVATAN PARTİSİ,
Birde Çoban Ateşi Hareketi Lideri
Sayın Rıfat SERDAROĞLU’nu,
Mesaj yoluyla,
Bu Makaleden bilgilendirdim,
okumalarını istedim…
Sayın Rıfat SERDAROĞLU,
Bir itirazda bulunmadı ama
Diğer Parti Liderleri, geri dönüş
yapmadı….
DİYECEĞİM şudur:
Adlarını saydığım bu Partilerin
seçmenlerinin,
İl ve İlçe Başkanlarının, Delegelerinin,
Duruma el koymaları,
Genel Başkanlarını ikna etmeye
çalışmaları,
Hatta zorlamaları gerekiyor.
Ben hepsini tanıyorum.
Şu an bu Partilerin hiçbiri,
Mevcut Genel Başkanları ile tek
başlarına,
Bir yere varamazlar.
Türkiye’nin çıkarları
doğrultusunda,
Merkez Sağ’ın bir çatı altında,
Mutlaka toparlanması lâzım.
MERKEZ SAĞ ile ilgili Makalenin,
CHP Lideri Sayın Kemal
KILIÇDAROĞLU’na ulaştırılması,
Sözlü olarak ta ilave destek vermeleri için;
Tanıdığım bazı Milletvekillerine,
Bazı Üst Düzey CHP yetkililerine
de talepte bulundum ama
Bir sonuç alamadığımı gördüm.
DİYECEKSİNİZ Kİ;
CHP Liderinin Merkez Sağ ile ne
ilgisi var?
İlgi şurada:
Sayın KILIÇAROĞLU,
Cumhur İttifakı’nın oyunlarını
bozmak için
İYİ PARTİ’ye Milletvekili verip,
Meral AKŞENER’in önünü açmamış
mıydı?
GERÇEK Lider tavrı, yapılması
gereken de budur!...
Ben burada insanımızın genel
yapısını da ortaya koymak,
Bu tıkanıklığın nasıl aşılacağına
da,
Işık tutmak istiyorum.
Şimdi buradan hareketle şuraya
geliyorum.
EĞER Sayın KILIÇDAROĞLU,
Bir heyecan, bir
cesaret vermek adına,
İlhan KESİCİ’yi
görevlendirse,
Televizyon
Kanalları da bu konuda birkaç yayın yapsa,
Sorunlar daha
çabuk çözülür.
MERKEZ SAĞ’ın
şimdiki liderleri,
Halkımıza rağmen
inatlaşmaya daha fazla devam edemezler...
Ve sonuçta
sorun, bir şekilde aşılır…
Vatanseverlik
budur,
Görev yapmak, bu
dur!
34-BASIN YAYIN
ÖZGÜRLÜĞÜ KONUSUNDA;
ESKİYE NAZARAN
DAHA GERİDEYİZ.
AKP ÖNCESİNDE,
DEVLETİ
YÖNETENLER DE;
DAHA HOŞ GÖRÜLÜ
İNSANLARDI…
Ben 68 Kuşağı
bir kişiyim.
Bu yıllarda Yüksek
Öğrenim için bulunduğum İstanbul’da,
Basın Yayın ile
ilgili olarak,
Sizlere bir
şeyler söylemek istiyorum.
Milliyet
Gazetesi,
En çok okuduğum
Gazetelerden biriydi.
O zaman, çok
okunan Gazetelerin akşam baskıları da çıkardı.
Akşam üzeri
işlerinden evlerine dönen, okumaya meraklı olan vatandaşlarımız;
Seyyar Gazetecilerden, bu
ihtiyaçlarını karşılarlardı.
Ben Kahraman Maraşlıyım.
Kahraman
Maraş’ta, Orta Okul ve Lise yıllarımda,
Muhtemelen 35-40
Yaşlarında, herkesin tanığı Gazeteci Ahmet adında,
Seyyar bir
Gazeteci vardı.
Her SABAH, omzunda
asılı,10-15 kg ağırlığında gazete ile
Hızlı bir
şekilde,
Şehrin önemli
çarşı, Pazar ve caddelerinde, gazteee diye dolaşır,
Satış yapardı…
Çoğu
insan gazetesini de, ondan alırdı.
Gazeteci Ahmet
dendi mi? Herkes tanırdı.
Şimdi tekrar
İstanbul’a dönüyorum.
BURHAN FELEK:
MİLLİYET
Gazetesi’nin Baş Yazarı idi.
Şeyh-ül
Muharririn lakabı ile anılırdı.
Ben onun
yazılarını çok beğenirdim,
Bazı
Makalelerini de keser, saklardım.
ÖDENEĞİN, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğuna
97 yıl olmuş,
Günümüz Türkiye’sinde;
Hala Mustafa
Kemal ATATÜRK’ün, O’nun Silah Arkadaşlarının,
Ve Türkiye
Cumhuriyeti’nin değerini, kıymetini, bilmeyenler,
Var!
Bunlarda
bilecekler ama
Biraz zamana
ihtiyaç var!
Sayın Burhan
FELEK;
Bu gibi durumlar
için, şöyle bir benzetme yapıyor:
Milletlerin
hayatında;
Yıllar bir,
dakika gibi dir.
Bu benzetmeye
göre, aradan geçen 97 yıl; 97 dakika gibidir.
Yani sözün özü;
Toplumdaki
değişim, doğruları görme,
Hemen olmuyor,
biraz zaman gerekiyor,
Bu konuda
herkese görev düşüyor.
Öyle anlaşılıyor
ki;
Bu gibi
değişimler;
100 Yıldan az
bir sürede, tamamlanamıyor!
Türkiye Cumhuriyeti’nin
100.yılını kutlamaya,
3 Yıl kaldı.
HASAN PULUR:
Bu da MİLLİYET
Gazetesi’nin Yazarıydı.
Olaylar ve İnsanlar Köşesi ile Hasan PULUR da,
Çok beğendiğim,
yazılarını okuduğum, Yazarlardandı.
Köşesinin adı;
OLAYLAR VE
İNSANLARDI.
Sayın Hasan PULUR’un;
Amerika Birleşik Devletleri’nin en önemli Başkanlarından;
Abraham LİNCOLN hakkında yazdıklarını da;
Burada sizlere, aktarmak istiyorum.
BEDRİ KORAMAN:
Bu da MİLLİYET Gazetesinin Karikatüristi idi.
Her gün Gazetenin başında,
Onun, gündemle ilgili, çizdiği karikatür ve bununla ilgili, mizahi sözler de;
Çok önemli, çok anlamlı olurdu.
Sayın Bedri KORAMAN;
Günün siyasetçilerini,
Şekilden, şekile sokardı ama
Siyasetçiler, buna tepki göstermezlerdi,
Hep, olgunlukla karşılarlardı.
GÜNÜMÜZ Türkiye’sinde, böylesi usta Karikatüristler hem yok,
Hem de hiçbir Karikatürist;
Bu tip karikatürler yapamaz, öyle mizahi sözler, sarf edemez!
YAZARLAR DA, kimseye hakaret etmemek kaydıyla;
İstedikleri, her şeyi yazarlardı.
BU GÜN;
Öylesi güzel günleri ve Siyasetçilerin hoş görülerini,
Özlemle arıyoruz!
ÖZGÜRLÜĞÜN, olmadığı bir ortam da;
İyi karikatüristlerde yetişmiyor maalesef!
BEN, Cumhurbaşkanı Adaylarından Prof. Dr. Vecdet ÖZ’ün kurduğu,
ADALET PARTİSİ’nin hem kurucularındandım,
Hem de Genel Sekreter Yardımcısıydım,
6 Yıl kadar oldu;
Cumhuriyet Döneminden başlayarak, günümüze kadar gelen;
Karikatür sanatçılarının eserlerini sergilemek için,
Bir girişim başlattım..
O zaman, Cumhuriyet’in Karikatüristi Musa kart, hapisteydi,
Eşi ile telefon da irtibat kurduğumda;
Siyasi ortam nedeniyle
Sayın Musa KART’ın eserlerinin;
Sergide yer almasını istemediğini söyledi.
Ankara Gazeteciler Cemiyeti ile İstanbul’daki Gazeteciler Cemiyeti’nin,
Yetkilileri ile görüştüm ama
Fazla ilgilenmediklerini gördüm.
Kimse olmaz demedi ama
Herkesin kendi adına, gereken katkıyı yapacağını söylemesi,
Ve hemen işin ucundan tutması gerekiyordu
Böylesi bir ortam göremedim.
Benim de tek başıma yapacak, yeterli vaktim yoktu,
Ve böylece kaldı.
Ama yeniden girişimde bulunmak istiyorum.
,BİR TOPLUMUN, gelişe bilmesi için;
Her konu da, hamle yapması lazım!
35-ABD’NİN ÖNEMLİ BAŞKANLARINDAN, ABRAHAM LİNCOLN’UN;
ÇOK İLGİNÇ HİKÂYESİ:
MİLLİYET’in eski Yazarlarından rahmetli Hasan PULUR’un anlattığına göre,
Hikâye şöyle:
Abraham LİNCOLN, 1809’da doğuyor,
Yoksul bir aileden geldiğinden;
Diğer çocuklar gibi zamanında, ilk okul dahil okula gidemiyor,
Hayatı zorluklarla ve hep çalışarak geçiyor.
1842’de H
Siyasete de eğitimini bitirdikten sonra başlıyor,
1860’Ta ABD Başkanı seçiliyor.
Şimdi Abraham LİNCOLN’un, çocukluğuna dönelim ve hikâyemize başlayalım.
Abraham LİNCOLN;
Bir gün Pazar ayini için, kiliseye gider.
Herkes, sıralara oturmuş, papazın vaazını dinliyor.
Papaz,
Konuşmasının bir yerinde;
Şöyle diyor:
İçinizde Cennete gitmek isteyen var mı? diye soruyor.
Evet anlamında, herkes elini kaldırıyor ama
Tek elini kaldırmayan, LİNCOLN.
Bu durum, ,papazın dikkatini çekiyor,
Soruyu, birde başka türlü soruyor,
Ve papaz diyor ki;
Cehenneme gitmek isteyenler, elini kaldırsın!
Tabi ki kimse el kaldırmıyor,
LİNCOLN’de el kaldırmıyor.
PAPAZ şimdi daha çok meraklanıyor,
Biraz de sinirli bir şekilde, LİNCOLN’e şöyle diyor:
Oğlum sen, cennete de gitmek istemiyorsun, cehenneme de gitmek istemiyorsun,
Sen ne yapmak istiyorsun!?
LİNCOLN, sakin bir şekilde şu cevabı veriyor:
BEN, Amerika Birleşik Devletleri’nin Başkanı olmak istiyorum!
Gün geliyor, Abraham LİNCOLN;
ABD Başkanı seçiliyor, Kabinesini kurup,
İcraatlara başlıyor ama
Birileri, bazı Bakanların uygulamalarından rahatsız!
LİNCOLN’den; bu Bakanları değiştirmesini istiyorlar.
Ama LİNCOLN, bunun sebebini araştırmaya başlıyor.
Araştırmalarının sonunda,
Görüyor ve anlıyor ki;
Şikâyet edilen Bakanlar, işlerinin ehli,
Birde işlerini;
Kanun ve Yönetmelikler dahilinde, düzgün yapan insanlar!
Bazı kesimlerin rahatsızlığı ve şikâyetleri de;
Bu noktada başlıyor.
Sonunda LİNCOLN;
Şikâyet edilen bu Bakanlara dokunmuyor ve çalışmalarına devam ediyorlar.
AMA İşte Amerika Birleşik Devletleri ABD;
Bu gibi Başkanlar sayesinde,
Her açıdan gelişmiş bir teknoloji devi, bir süper güç,
Bir Dünya Devleti.
AMERİKAN Halkı da;
Siyasetçilerin çıkar amaçlı, Yasalarla oynamasına da, müsaade etmiyorlar.
Bu nedenle ABD Başkanları,
Mevcut Anayasa ve Yasalar çerçevesinde,
Ülkeyi yönetmeye,
Amerika’nın çıkarları doğrultusunda,
Hareket etmeye çalışıyorlar.
DURUM BU!
DURUM BU!
20)3 Ekim 2020 Cumartesi SÖZCÜ.
Sağlık Bakanı
Fahrettin Koca’ya çağrımızdır:
VAKA SAYISI TABLOYA KONULSUN
HALK GERÇEĞİ GÖRSÜN!
Madem, her vaka
hasta değildir dediniz,
O zaman korona
pozitif olup;
Hasta
sayılmayanları da açıklayın,
Virüsün kaç kişiye
bulaştığı ortaya çıksın!
BU KONUDA, şunu
söylemek isterim:
Testi pazitif
çıkıpta, hasta sayılmayan ve serbestçe dolaşan insanlar;
Hep evde hapis
kalmıyorlar ya!
Virüsü,
başkalarına da bulaştırırlar.
Sağlık Bakanı
Fahrettin KOCA;
Diğer
Bakanlardan farklı bir durum ortaya koyuyordu,
Sakin ve
uzlaşmacı kimliği ile
Halkın
beğenisini kazanmıştı ama
Son kararı, son
sözü, Cumhurbaşkanı Sayın ERDOĞAN’a bırakıyor idi.
Bir CHP’linin
araştırmaları sonucunda, ortaya çıkan bu skandalın;
Maruz görülecek
bir yanı yok!
Sayın KOCA
açıktan söylemese bile
Sayın ERDOĞAN’ın,
talimatı ile
Ekonomik
kaygılarla, böylesi bir uygulamaya gidildiği anlaşılıyor.
Sebebi ne olursa olsun. Böylesi bir durum;
Sağlık Bakanı
Fahrettin KOCA açısından,
Bir güven kaybı
niteliğindedir.
Öncesinde 5
maskeyi dağıtamamamak,
Sonrasında,
ekonomik kaygılarla, grçek bilgileri saklamak,
Ve Halkımızın
sağlığını riske sokmak!
BÖYLESİ BİR
GÖRÜNTÜ, ortada iken;
Daha büyük
sorunları nasıl çözeceğiz!?
Saygılarımla. 8 Ekim 2020 Çarşamba.
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ,
Enerji Uzmanı-Gazeteci-Yazar.
wwwahmetyalvac1946blogspot.com.tr
Gazete
Manşetleri:
1)22 Eylül 2020
Salı YENİÇAĞ
2)22 Eylül 2020
Salı SÖZCÜ.
3)10 Eylül 2020
Perşembe SÖZCÜ.
4)14 Eylül 2020
Pazartesi CUMHURİYET.
5)23 Eylül 2020
Perşembe BİRGÜN.
6)27 Eylül 2020
Pazar SÖZCÜ.
7)24 Eylül 2020 Perşembe
EVRENSEL.
8)27 Eylül 2020
Pazar EVRENSEL.
9)26 Eylül 2020
Cumartesi YENİÇAĞ.
10)24 Ağustos
2020 Pazartesi ÖZCÜ.
11)30 Ağustos
2020 Pazar SÖZCÜ.
12)31 Austos
2020 Pazartesi SÖZCÜ
13)1 Ekim
2020mPerşembe SÖZCÜ.
14)3 Ekim 2020
Cumartesi BİRGÜN.
15)4 Ekim 2020
Pazar EVRENSEL.
16)5 Ekim
Pazartesi 2020 SÖZCÜ.
17)22 Ağustos
2020 Cumartesi YENİÇAĞ.
18)23 Ağustos
2020 Pazar SÖZCÜ.
19)22 Ağustos
2020 Cumartesi KORKUSUZ.
20)3 Ekim 2020
Cumartesi SÖZCÜ
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder