ŞAH FIRAT OPERASYONU ŞANLI BİR TAHLİYE, YA DA ŞANLI BİR
GERİ ÇEKİLİŞ Mİ?...
Konunun
arka planına da gireceğim ama sizlerin de malûmu olduğu hususun özeti şu:
Türk Silahlı Kuvvetleri 21 Şubat
2015 Cumartesi günü saat 21 den itibaren 2 yerden Suriye topraklarına giriş
yapmış ve operasyon böylece başlamış…
39 Tank, 57 zırhlı araç, 572
personeli taşıyan 100 araç Mürşit Pınar’dan Kobane’ye geçiyor…
Sonra 21.02’de bir başka Birlik,
sınıra 200 metre mesafedeki Suriye’nin Eşme köyüne geçiyor ve Süleyman ŞAH
Türbesi’nin taşınacağı yere Türk Bayrağını dikiyor…
Zırhlı birlikler 030’da Süleyman
ŞAH Karakolu’na ulaşıyor.
04.45’de orada bulunan 38 bordo
bereli askerimiz ile kutsal emanetlerin nakli tamamlanıyor.
Tabi ki Süleyman SAH ile onun 2
Korumasının sandukaları da oradan alınıyor.
Ama basına yansıyan bir habere
göre sandukaların içinin boş olduğu iddia ediliyor.
Eğer bu iddia doğru ise;
Süleyman Şah ile onun 2
Korumasının cesetlerinin halâ yerlerinde olduğu söylenebilir… Zira Türk
geleneklerine göre; cesetlerin sandukada değil de, sandukanın altında bulunan
toprak mezarda gömülü olacağına işaret ediyorlar.
Sonuçta orası terkedilirken;
Süleyman ŞAH Türbesi’de patlatıcı ile imha ediliyor…
Şimdi böylesi bir operasyon ve
sonuçta bize ait olan bir toprağı bu şekilde terk edip, İŞİD’in kontrolüne
bırakmak;
Şanlı bir geri çekiliş, ya da
şanlı bir tahliye olarak adlandırılabilir mi?...
Böylesi bir benzetme ancak AKP
Hükümeti’nin seçim öncesi oy kaybını önlemeye yönelik bir imaj düzeltme ve bu yönde bir algı yaratma
çabası olarak düşünülebilir
Aslında böyle bir benzetmeyi
yapan da yazanda ya AKP’nin kurmaylarıdır; ya da AKP’den bir şeyler koparmak
isteyen bir yandaştır…
Böylesi bir benzetmeye inanan
sade bir vatandaş ise;
Genelde koyu bir AKP yanlısıdır…
Bu operasyonun basınımız da nasıl
yer aldığından örnekler de vereceğiz.
Bizim ordumuz elbette şanlıdır;
İyi eğitimlidir, disiplinlidir, cesurdur. Gerektiğinde canını da ortaya koyarak
kendisine verilen görevi en iyi bir şekilde yerine getirir…
Bunun yakın tarihimizde ve
geçmişte de çok örnekleri vardır…
Ama Türk Silahlı Kuvvetleri
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin emrindedir ve emir-komuta zinciri içinde
çalışır.
Bu defasında da öyle olmuştur ve
operasyonun yapılış şekli ile içimizi sızlatan hususlar; mutlaka Hükümetin
bilgisi dahilindedir ve onun onayı ile yapılmıştır.
Ama kritik durum ve zamanlarda elbette
Genel Kurmay Başkanlarının da çok önemli bir rolü vardır
Ve şimdiki Genel Kurmay Başkanı
Orgeneral Necdet ÖZEL’in durumu çok tartışmalıdır ve başta Güneydoğu bölgemizde
sınırların yolgeçen hanına dönmesinden, terör ve teröristlerle mücadele
edilmemesinden ve daha bazı örneklerden dolayı da Halkımız rahatsızdır…
Sonuç itibarı ile şu
söylenebilir:
1-ŞAH FIRAT Operasyonu bir
kurtarma operasyonudur ve TSK’da bu görevi yerine getirmiştir.
Bu operasyon esnasında bir
çatışma yaşanmamasını;
IŞİD ile Suriye’deki PYD’ye ve
onun silahlı gücü YPG’ye bağlayanlar olsa da;
Buna gerçekte ihtiyaçta yoktur.
Zira Hükümet TSK’nin elini,
kolunu bağlamasa;
Türk Silahlı Kuvvetleri, IŞİD’i
de, PKK’yı da, PYD’’nin askeri kolu YPG’yi de böcek gibi ezer…
Bu operasyona katılan zırhlı
birliklerin ve askeri personelin miktarını ve dökümünü yukarda gördünüz…
Sıraladığım terör örgütleri karşı
koysalar bile ne yazar!...
Ama Hükümet’n açılım-saçılım
bozulmasın gibi gerekçelerle,
Ya da eğer IŞİD’e vermiş olduğu
bir söz varsa
Ve taraflardan aman sorun
çıkarmayın gibi bir talepleri olmuş ise;
Birileri biz yardım ettik
diyebilir…
Zaten Hükümetin buna benzer bazı
açıklamaları da var...
2-Suriye topraklarındaki terörist
guruplara bilgi veriyorsun, ya da yardım talebinde bulunuyorsun;
Ama Suriye Hükümeti’ne bilgi
verilmeden topraklarına giriyorsun ve hele izin almadan Süleyman ŞAH Türbesi
için Eşme’de bir başka alanı işgal ediyorsun…
Böylesi bir husus;
Hem komşuluk ilişkilerine, hem de
uluslararası hukuka aykırı bir durumdur.
Nitekim bu gibi sebeplerden
dolayı, Suriye Yönetimi, Türkiye Cumhuriyeti’ni Birleşmiş Milletler
Teşkilatı’na şikâyet etmiştir…
Zaten Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU,
22 Şubat 2015 Pazar günü sabahleyin bir
Televizyon kanalında canlı yayında,
operasyonla ilgili olarak;
Kimseye bilgi verilmedi, kimseden izin alınmadı gibi ifadeler
kullandı…
Bu gibi açıklamalarda, Suriye’nin
iddialarını doğruluyor…
3-Süleyman Şah’ın ölümünden bu
güne kadar, Türbesinin yerinin 3 defa değiştirilmiş olduğu söylense bile;
Bu hususun çok önemli gerekçeleri
olmuştur.
Ama en son 1973’te değiştiği
söyleniyor. Orada baraj kurulması gibi nedenlerle…
Ve bu son yer değiştirme de
Suriye Hükümeti ile varılan bir mutabakat neticesinde olmuştur…
Ama bu toprakların yüzlerce
yıldır Türk Hakimiyetinde olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda;
Diğer 2 yer değiştirmede gerekçe;
Türk Yöneticilerin tercihi
olabilir…
SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ VE SAYGI
KARAKOLU YURT DIŞINDAKİ BİR TÜRK TOPRAĞIDIR
Suriye’nin
Halep kenti yakınlarında Karakozak mevkiinde bulunan ve Türkiye’den 37 Km.
uzakta bulunan ve 1921’de Fransa ile yapılan Ankara Antlaşması’nın 9 uncu,
1923’te yapılan Lozan Antlaşması’nın 3 üncü maddesine göre; Türk toprağıdır.
Süleyman Şahın ölüm tarihi 1086
dır.
Süleyman Şah, 1071 Malazgirt
savaşından sonra, Anadolu’nun Türkleşmesini sağlayan en önemli komutanlardan
biridir.
Ve Fırat nehrini geçerken
boğularak öldüğü ve mezarının da bu yüzden Fırat nehrinin yanında olduğu
söyleniyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nu kuran
Osman Beyin Dedesinin adının da Süleyman Şah olduğunu düşünürsek ve ölüm
tarihinin 1086 olduğunu da göz önünde bulundurursak;
Burada söz konusu olan Süleyman
Şah’ın Selçuklu Komutanlardan olduğu anlaşılmalıdır.
SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ HAZİRAN
2014’TE IŞİD TARAFINDAN KUŞATILMIŞTI.
Bu husus o zaman günün en önemli
konusu idi…
Aradan gecen 8 ay içerisinde konu
unutulmuştu…
Anlaşılan şudur ki; meğerse IŞİD
kuşatması, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin operasyonuna kadar devam etmiş ve orada
bulunan 38 askerimiz kurtarılmış…
Burada en önemli husus şu:
Normalde ayda bir personel
değişimi yapılıyormuş ama IŞİD kuşatması nedeni ile 8 aydan beri bu değişim
yapılamıyormuş..
Demek ki ihtiyaç maddeleri ile
mühimmat takviyesi de bu değişim esnasında yapılıyormuş…
Bu noktada şu soruyu sormak
gerekiyor:
Acaba bu süre içerisinde
askerlerimiz ne yediler ne içtiler?
Yeterli yiyecek içecek stokları
ile yeterli mühimmatları var mıydı? Bunları tam bilmiyoruz.
İddia şudur ki askerlerin
yemeklerini bile IŞİD veriyormuş…
Gelinen noktada operasyondan
başka bir çözümün olmadığı anlaşılmaktadır…
IŞİD SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİNİ NİYE
KUŞATMIŞTI VE TALEPLERİ NEYDİ?...
Şimdi bu konunun nelerle ilişkili
olabileceğini anlamak için biraz gerilere gidelim.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde
ve işlerin kızıştığı bir zamanda, Türkiye’nin Irak’taki Musul Konsolosluğu;
IŞİD militanları tarafından
basılıyor.
Bu baskın neticesinde orayı
korumakla görevli olan güvenlik görevlileri ile 3 TIR şoförü ve aralarında 1 bebeğinde bulunduğu Konsolosluk
personeli olmak üzere, toplam 49 kişi rehin alınıyor.
Konsolosluğu korumakla görevli
olan güvenlik güçleri de müdahale etmiyor. Ve IŞİD böylece oradaki herkesi alıp
götürüyor.
İşin başka bir tuhaf tarafı da
şu:
Musul’da temsilcilikleri bulunan
Devletler, yaklaşan IŞİD tehdidini gördüklerinden;
Oradaki temsilciliklerini
boşaltıyorlar…
Bu itibarla Musul’daki Türk
Konsolosluğu’nun basılması öncesi ve sonrasında yaşananlar;
Birçok muammalarla dolu…
Cumhurbaşkanlığı seçimi
kampanyasının sürdüğü dönemde yetkililer;
IŞİD rehineleri bu gün bırakır,
şu gün bırakabilir, birkaç gün içinde bırakabilir gibi laflar ediyorlardı.
Ama beklenenler olmadı…
Eğer rehineler seçim öncesinde
bırakılmış olsalardı;
Başbakan Tayyip ERDOĞAN, elbette
büyük bir farkla Cumhurbaşkanı seçilirdi. Ama olmadı…
Tabi ki o zaman rehinelerle
ilgili durum konusunda yayın yasağı da olduğundan;
Konu hakkında kesin bir bilgi
yoktu…
Rehineler yaklaşık 3.5 ay sonra
serbest kaldılar…
Yetkililer ilk başta operasyonla
kurtarıldı gibi şeyler söyleseler bile
Bu işin böyle olmadığı sonradan
anlaşıldı…
Belli ki bazı pazarlıklar
yapılmıştır, muhtemelen bazı ödünlerde verilmiştir…
Bu konuda o zaman basına yansıyan
şekli ile bazı örneklerde vereceğiz…
IŞİD’İN CAMİLERİ VE TÜRBELERİ DE
YIKTIĞI BİLİNİYORDU…
Süleyman ŞAH Türbesi’nin
kuşatılması da rehinelerin serbest bırakılmaları sonrasına rastlıyor…
Burada dikkate alınması gereken
ve çok önemli çok önemli olan husus şu:
IŞİD’e kalsa, Süleyman Şah
Türbesi’ni havaya uçururdu…
Eğer böyle bir şey olsa,
Türkiye’de siyaseten büyük bir deprem olurdu…
Ama oradaki askerlerimizi
kurtarmak için 8 ay sonra bir operasyon yapılıyor ve
IŞİD bir müdahalede bulunmuyor.
Ve Süleyman Şah ile onun 2
Korumasının sandukaları ve kutsal emanetlerde alınıp mekân terk edilirken,
Süleyman Şah Türbesi ve Saygı
Karakolu da patlayıcılarla imha edildikten sonra geri dönüş başlıyor…
Ve makalenin başında da
vurgulandığı üzere;
Süleyman Şah Türbesi için, yine
Suriye Topraklarında ve sınırımıza 200 metre mesafede olan Eşme köyünde Suriye
Hükümeti’nin bilgisi ve izni olmadan,
yeni bir alan işgal ediliyor…
Meselenin özü ve şekli bu dur…
Ve böylece IŞİD’in yapmak
istediğini T.C Hükümeti kendisi yapmış oluyor ve böylece;
Muhtemelen Türbeyi korumakla
görevli olan 38 askerimizin hayatları kurtarılmış oluyor…
Hem de çok önemli olan ve 7
Haziranda yapılacak Milletvekili seçimleri öncesinde olası bir başka siyasi depremde önlenmiş, ya da yumuşatılmış
oluyor…
Bu yaşananlardan şöyle bir özet
ve sonuç çıkarılabilir:
Eğer terör örgütlerine taviz
verilir ve onlardan medet umulursa;
Gün gelir, bu gibi kişiler ya da
terör örgütleri, Yöneticileri ve Türkiye’yi çok zor durumlarla karşı karşıya
bırakabilir
Saygılarımla 2 Mart 2015 Pazartesi.
Makine
Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder