Sevgili
Okurlar, 15 Temmuz 2016 Cuma günü akşamı;
Türk Silahlı Kuvvetleri TSK içine
sızmış olan subaylar tarafından başlatılan başarısız Darbe girişiminde;
Hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza ve askerlerimize, Tanrıdan rahmet, yaralı olanlara da acil
şifalar diliyorum…
Yakınlarını kaybeden Ailelere de,
Allah, sabırlar versin.
Bu darbenin atlatılması ile
Türkiye, büyük bir badirenin eşiğinden dönmüş oldu…
Milletimize geçmiş olsun.
Umarım, bir daha, böyle günler
yaşamayız…
BİR SÜREDEN BERİ, DARBE
YAPILACAĞI SÖYLENTİLERİ ORTALIKTA DOLAŞIYORDU ZATEN…
Ama her nasılsa, bazıları,
Türkiye’de artık Darbeler döneminin kapandığını söylüyor ve bu nedenle de;
Artık bir Darbe yapılacağına,
kimse inanmıyor, ya da, ihtimal vermiyordu..
Tabi ki, Darbe deyince akla ilk
gelen Kurum; Türk Silahlı Kuvvetleri TSK olduğundan;
Genel Kurmay Başkanı, Orgeneral
Hulusi AKAR, bir açıklama yapma gereğini duymuş,
Ve TSK’nın, böylesi bir işe
girişmeyeceğini, özellikle vurgulamak istemişti…
TSK’nın büyük bir çoğunluğunun ve
Komuta Heyeti’nin, bu işte yer almadığı görülüyor ama
Yine de, olanlar oldu…
Dolayısıyla, bundan sonrada,
artık Darbeler dönemi bitti diye; kimsenin iddialı, konuşamayacağı anlaşılıyor…
En kestirme, en doğru yol;
Darbe yapılmasına zemin
hazırlayan sebepleri, ortadan kaldırmak…
15 Temmuz 2016 Cuma günü,saat
23’te Darbe girişiminin başlamasından sonraki zamanda;
Uçakların Meclis’i bombaladığın
da;
Bombalar, Toplantı salonunun
hemen bitişiğinde olan, kapalı bahçenin çatısına düşüp, hasar yapmış ama şans
eseri, can zayiatı olmamıştır.
Zira o vakit Meclis toplantı
halindeydi…
Bombalama olayından sonra,
Toplantı, sığınakta devam ediyor..
Daha önceleri her Partiden
Milletvekilinin, birbirleriyle, tekme-tokat kavgalarını gördüğümüz manzara;
Bu defasında İktidar ve tüm
Muhalefet Milletvekillerini ve Liderlerini, bir araya getirmiş
Ve herkes Darbeye karşı, tavır
almıştır.
Böylesi bir tavrı, o an Meclis’te
bulunan Parti Liderleri de, verdikleri beyanatlarla, ortaya koymuşlardır.
Böylesi bir tablo; Demokrasimizin
geleceği ve Türkiye açısından, bizleri
umutlandırdı ve mutlu etti….
Her şerde bir hayır var derler
ya;
Bu son olaydan sonra;
Özellikle,14 Yıldan beri
Türkiye’yi idare etmekte olan Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’nin ve onun fiili
Lideri konumundaki ve şimdinin de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, acaba
nerede bir hata yaptık diye, kendilerine sormalarında yarar var diye
düşünüyorum.
Böylesi bir soruyu, Meclis’deki
Muhalefet Partileri Liderlerinin ve Milletvekillerinin;
Aynı şekilde, Meclis dışında
kalan Siyasi partilerin ve taraftarlarının
Ve oy kullanan tüm
vatandaşlarımızın da, acaba nerede hata yaptık diye, kendilerince, bir muhakeme
yapmaları lazım….
Eğer herkes, iyi bir Vatandaş
olma bilinci ile kendisine mantık çerçevesinde sorular sorar ve cevabını
bulmaya çalışırsa;
Ancak o zaman, geleceğe umutla
bakabilir ve bir daha böyle acılarla karşılaşmayız
En doğru yol;
Darbelerin her türlüsüne karşı
olmaktır…
15 Temmuz 2016 Cuma günü saat
23’te başlayan ve 16 Temmuz 2016 Cumartesi günü, sabahleyin bastırıldığı
açıklanan darbe girişiminden bu yana, geçen zaman içerisinde;
Darbe ile ilgili detaylarda
ortaya çıkmaya başladı…
Bu nedenle şimdi olup- bitenler
hakkında daha sağlıklı, daha doğru yorumlar yapabiliriz…
Ama bu konuda hala, çoğu insanın
zihinlerini meşgul eden ve cevaplanması gereken sorular var…
Bu gün ele alacağımız başlıca
konular şunlar:
1-DARBECİLERE KARŞI;
KORUMASIZ HALKIN SOKAKLARA,
MEYDANLARA ÇIKMASINI İSTEMEK İVE SONUÇTA ONLARDAN ENGELLEME YAPMASINI BEKLEMEK;
ACABA TEK ÇARE MİYDİ?...
Söylendiğine göre darbe girişimi
16 Temmuz 2016 Cumartesi, saat 03’de başlayacakmış. Ama birilerinin bundan
haberdar olmasından kuşkulanmış olmalılar ki;
Darbenin başlangıç saatini, 4
saat geriye; ; saat 23’e almak zorunda kalmışlar…
Darbe girişiminin başarısız
olmasının, en önemli nedenlerinden biri bu…
Zira zaman Temmuz ayının ortası;
havanın sıcak ve çoğu insanın dışarı da dolaştığı bir saat…
Aslında sorun, buradan başlıyor…
Bu güne kadar yapılan Darbe, ya
da Darbe girişimleri;
Genelde sabaha karşı ve herkesin
uykuda olduğu bir zamana denk getirilmiştir.
Ben Yazar olduğum için, haberleri
ve önemli programları kaçırmamaya çalışıyorum. Saat 23’ten itibaren gece geç
saatlere kadar, Darbe ile ilgili yapılan televizyon yayınlarını, an be an
izledim.
Cadde
ve sokaklardan arabaların korna sesleri geliyordu.
Sonra
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Halktan sokaklara, meydanlara inmeleri,
çağrısında bulundu.
Tabi ki
amaç belli idi ve dolayısıyla, Darbeye engel olunmasını istiyordu
Saat 030’dan itibaren, Camilerin
minarelerinden kısa aralıklarla, Darbe girişimi olduğunu, Halkın Camiye gelmeleri
ve dua edileceği çağrıları yapılıyordu.
Zaten bu vesile ile de, herkes
uyanıp, Televizyonlarının başına geçmiş, bazıları da, zaten çoktan sokaklara,
yollara çıkmıştı…
Sonrasında örneğin bir grup
askerin, İstanbul’da Boğaziçi Köprüsü’nü, zıhlı araçlarla, giriş-çıkışa
kapattıklarının görüntülerini izledik.
İstanbul Polis Müdürü’nün de bir
ekiple belli bir mesafede, Askerler ve zırhlı araçların önünde, konuşlandığını
görüyoruz.
Sonrasında, Televizyonlardan ve
Camilerden yapılan duyuru sonucunda; ellerinde Türk Bayrakları ile buraya gelen
insanların, belli bir mesafede durdurulduklarını ve bu insanların, bir süre bu
mesafede bekledikten sonra;
Askerlerin ikazına rağmen, yavaş, yavaş
tanklara doğru yaklaştıklarını,
Ölen ve yaralananların da,
böylesi bir durumdan sonra yaşandığını görüyoruz..
Askerlerin, orada toplanan sivil
Halka ateş etmek, onları öldürmek, onlara zarar vermek gibi bir niyetlerinin
olmadığı anlaşılıyordu…
Sivil Halkın adım adım askerlere
ve zırhlı araçlara yaklaşması sonucunda, yapılan ikazları da dinlemedikleri
için;
Bu askerler, komutanlarının da
zorlaması ile uyarı ateşi ettiklerini, sonrasında ölen ve yaralananların
olduğunu görürsünüz…
Eğer rütbesiz askerler,
Komutanlarının ateş emrinin hepsini uygulasalardı;
Belki yüzlerce, binlerce sivil
insan hayatını kaybederdi ve Darbe girişimi de sonuçlanırdı…
Bu itibarla Darbe girişiminin
önlenmesinde;
Korumasız sivil Halkın
direnmesinin elbette etkisi ve rolü olmuştur.
Ama rütbesiz askerin olup-biteni
anladıktan sonra, kendilerine verilen ateş emrine uymak istemedikleri için,
darbe girişimi, başarılı olmamıştır.
Dolayısıyla rütbesiz askerler;
aldıkları emri aynen uygulayıp, örneğin sivilleri tarasalardı, tankları
bilerek, Halkın üstüne sürselerdi, kim, ne yapabilirdi ki?..
Onun için diyorum ki, asil ve
kahraman Mehmetçiğin hakkını teslim edelim…
Bu noktada, özellikle, şu soruyu
sormak isterim:
Emekli Tümamiral Soner POLAT;
24 Temmuz 2016 Pazar günü ulusal
Kanal’da, ALTERNATİF Programında Darbede görev alan SUBAY ve Askerlerin sayısı
konusunda, kendi hesaplarına dayanarak, rakamsal bir şeyler söyledi ve dedi ki:
Darbede görev alan Subay ve
Askerin toplam sayısının en fazla 5 Bin kadar olduğunu düşünüyorum.
Hâlbuki TSK’nin personel sayısı
700 Bin. Dolayısıyla Darbe girişiminde görev alan Personel sayısının;
TSK’nin toplam sayısının yanında,
devede kulak misali gibi olduğuna vurgu yaptı.
Dolayısıyla TÜRK Silahlı
Kuvvetleri’nin çok büyük bir bölümünün, darbe ile ilişkisinin olmadığı,
anlaşılıyor…
28 Temmuz 2016 Perşembe, SÖZCÜ
Gazetesi:
Genel Kurmay Başkanlığı’nın verdiği resmi rakamları paylaşıyor ve diyor ki:
Genel Kurmay Başkanlığı’nın verdiği resmi rakamları paylaşıyor ve diyor ki:
O gece kullanılan silah ve asker
sayısı açıklandı
İHANETİN DÖKÜMÜ…
Ve darbeye katılan asker
sayısının da; toplam mevcudun; % 1,5 kadar olduğuna işaret ediliyor.
Sonuç itibarıyla, Darbeye katılan
toplam Asker sayısı: 8651
1676 Er ve Erbaş.
Diğer bilgiler de şöyle:
36 F-16; 37 Helikopter;74 Tank;
172 Zırhlı araç ve 3 Gemi.
Bu rakamlarda, Emekli Tümamiral
Soner POLAT’ın yaklaşık olarak bulduğu rakamlarda, bir abartı olmadığını ortaya
koyuyor.
Ve sayının büyük payı; rütbeli
Askerlerde
Bu Gazetede, çoktandır görmeyi unuttuğumuz doğru ama geç kalınmış, başka
paylaşımlarda da, bulunuyor;
Ve AKP Genel Merkezi’nin dış duvarında;
bir tarafta büyük boy, Mustafa Kemal ATYATÜRK’ün resmi;
Diğer duvarda yine büyük boy bir,
Türk Bayrağı asılmasına, vurgu yapmış…
Tabi ki, bu gibi görüntüler de;
Ülkemiz adına kaygı duyan herkesi
mutlu ediyor…
Umarız, bu gibi görüntüler;
bundan sonra da, devam eder…
Şimdi başarısız Darbe girişimiile
ilgili değerlendirmelerimize devam ediyoruz.
Bu noktada sorulması gereken soru
şu:
Eğer elinizde arta kalan bu kadar
büyük bir Askeri potansiyel varsa,
Ya da elinizde büyük bir Polis ve
Özel Harekât gücü varsa;
Niye bu korumasız Halkı, sokağa
döküyor ve önleme yapmasını, istiyorsunuz?...
Örneğin, kayıtlarda İstanbul’da37979 Polis görünüyor.Muhtemelen
bu rakama,her sınıftan polis dahil edilmiştir.Yine de, büyük rakam…
Eğer rütbesiz askerler, kendilerine
verile emri yerine getirip, ateşe devam etselerdi, ya da tankları Halkın
üzerine sürüp, büyük can kayıpları yaşansaydı,
Ya da, IŞİD ve PKK gibi Terör
örgütleri bombalı ve silahlı saldırı da bulunup, yine büyük can kayıplarına
sebep olsalardı, bunun hesabını, cevabını kim ve nasıl verecek ti?...
2-TESLİM OLAN
ASKERLERİN DÖVÜLMESİNİ, ONLARA EZİYET EDİLMESİNİ, BAZILARININ ÖLDÜRÜLMESİNİ
ASLA DOĞRU BULMUYORUZ…
Yukarıda da vurgulama ya
çalıştığım üzere, özellikle İstanbul’da Boğaziçi köprüsünü giriş ve çıkışa
kapatan askerlerin, aslında Halkın üzerine ateş etmek niyetinde olmadıklarını,
olup biteni anladıklarında da, sabahtan teslim olduklarını gördük…
Kendiliğinden teslim o0lan
askerlere siz, niye eziyet ediyorsunuz, onları kemerle acımasızca, niye dövüyorsunuz,
ya da onlardan bazılarını, niye öldürüyorsunuz?...
Şimdi yetkililere soruyoruz;
Askerlerimize böylesi eziyet
edenleri bulup, gerekli cezaya çarptıracak mısınız?
Bazılarının öldürüldüğü, birinin
boğazının kesildiği, birinin köprüden aşağı atıldığı ve sosyal medya da dolaşan
görüntüler var…
Bunlar doğru mu?...
Eğer bunlarda doğruysa;
yapanların yakalanıp, cezalarının verilmesi gerekir…
Teslim olan askerlerin, bel
üstündekilerin çıkartılarak yarı çıplak bir şekilde, sağ ve sol taraftan polis
refakati eşliğinde götürüldüğü, görüntülerine şahit olduk…
Bazıları bunlar, darbeye karışan
askerler; onun için, polis marifetiyle götürmek zorundayız deseler bile
Türk Askerinin bilerek, ya da
bilmeyerek, aşağılandığı, küçük düşürülmek istendiği algısı, daha yaygın…
Sonra Darbeye karıştıkları
iddiasıyla;
Polis tarafından yakalanıp, ters
kelepçe takılarak, yine polis tarafından rencide edici bir şekilde
götürülmelerini de doğru bulmuyoruz.
Yakalanan bu Rütbeli subayların,
hepsinin Fethullah’çı olduklarını kabul etsek bile;
Üzerlerinde Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin üniformasını taşıyorlar…
Sonuç itibarı ile bu gibi görüntü
ve muamelelerin;
TSK’nin imajını olumsuz yönde
etkileyeceği, ona zarar vereceği de ortada…
Şevki kırılmış, morali çökmüş bir
Asker, PKK, PYD ve IŞİD gibi terör örgütleri ile nasıl, mücadele eder?
Ya da, bu manzaraları gören
Yabancılar;
TÜRK Askeri’nin eskisi gibi
kuvvetli ve savaşçı olduğuna, nasıl, inanır?...
Genelkurmay Başkanlığı,
Askerlerine, niye sahip çıkmıyor, bu gibi konularda, niye bir şeyler söylemek,
yapmak istemiyor?...
3-CUMHURBAŞKANI RECEP
TAYYİP ERDOĞAN;
HALKTAN İKİNCİ BİR EMRE
KADAR ALANLARDAN ÇEKİLMEYİN DEDİ…
PEKİ, DARBE ATLATILDI
AMA HALA MEYDANLARI DOLDURAN YÜZLERCE, BİNLERCE İNSANIN TOPLANDIĞI YERLERDE;
EĞER, PATLAMA LAR OLUR
VE ÇOK SAYIDA İNSAN ÖLÜRSE;
BUNUN SORUMLULUĞUNU,
KİM ÜSTLENECEK?...
Darbe tehlikesi daha geçmedi gibi
nedenlerle, insanları her gün meydanlarda toplamanın gerekli olmadığına
inanıyorum.
Darbe girişiminin bastırıldığı 16
Temmuz 2016 Cumartesi gününden bu yana,15 günü aşkın bir süre içerisinde, bir
patlama, bir can kaybının olmamasını, memnuniyetle karşılıyoruz…
Kimse bir patlama olmayacak diye
de, bir garanti veremez…
Tedbiri elden bırakmamak için,
böylesi bir hususa, dikkat çekmek istedim
Gerekenler zaten yapılıyor ve
yapılacağı da anlaşılıyor…
Bu vesile ile artık, ülkemizin
sorunlarına dönmemiz, çözüm üretmeye ve çalışmaya da, başlamamızın gerektiğini
söylemek istiyorum.
Benim, Halkımızın güvenliği
konusundaki kaygılarımın nedenini, şu şekilde özetleyebiliriz:
Bu tarihe kadar, çoğunu IŞİD’in
yaptığı anlaşılan ve çoğunun canlı bomba o0lduğu anlaşılan 17 patlamada,
yüzlerce insanımız, hayatını, kaybetti…
Ama hep istihbarat zafiyeti
denildi ve konu geçiştirilmeye çalışıldı…
Halkımızın büyük bir bölümü, bu gibi,
konularda;
Yetkililerin görevlerini yerine
getirmediğine inanıyor…
Her nasılsa;
Darbe’den yaklaşık 1 Hafta
öncesinden başlayarak, bu güne dek, Allah’a şükürler olsun ki, böylesi bir
patlama olmadı.
İşin en ilginç yanı; bu süre
içerisinde, Güneydoğu Bölgesi’nden, şehit haberleri de gelmedi. Varsa da, biz
bilmiyoruz…
Bu da, sevindirici bir şey, tabi…
Darbe girişiminin
bastırılmasından, birkaç gün sonrasında, küçük çaplı PKK saldırılarının yeniden
başladığını, şehit sayısının 8-10’dan, 2-3’e indiğini görüyoruz…
Şimdi şehit sayısında tekrar
artış olduğunu ve eski rakamlara çıktığını görüyoruz.
Tabi ki bu gibi konularında
nedenini, tam olarak, bilemiyoruz…
Türkiye çapında, kutlamalar adı
altında;
Merkezi meydanların araç
trafiğine kapatılmasının, günlük yaşamımızı nasıl olumsuz etkilediği konusunda
da, bir şeyler söylemek istiyorum.
Örneğin Ankara’da Kızılay
meydanının, trafiğe kapatılması ile ilgili olarak, yaşanan sorunlar konusunda,
bir şeyler söylemek istiyorum.
Kızılay meydanı Ankara’nın merkezİ.
Bir semtten hareket edip, başka
semtlere gidecek olan çoğu özel, resmiya da Toplu Taşım aracın da, geçmek, ya
da uğramak zorunda olduğu bir yer.
Bu itibarla, Kızılay’dan geçmek
zorunda olan araçlar;
Ya güzergâh değiştirip yolu
uzatıyorlar,
Ya da özellikle Belediye
otobüslerinin çoğu, yolcuları daha geride, örneğin Sıhhiye meydanında indirmek
zorunda kalıyorlar.
Bu da, insanların fazla yol
yürümelerine ve zaman kaybetmelerine sebebiyet veriyor.
Böylesi bir durum;;
İşyeri Kızılay’da olup ta, her
gün gelip gitmek zorunda olan insanlar için de, sorun oluyor ve zaman kaybına
neden oluyor…
4-DARBE GİRİŞİMİNİN
BASTIRILMASINDAN MEMNUN OLDUK AMA
BU İŞİN AKP ADINA;
VE ÖZELLİKLEDE,
CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN İLEHİNE;
İMAJ TAZELEMEVE SİYASİ
BİR YARAR SAĞLAMA DÜŞÜNCESİNİN OLDUĞUNU DA GÖZLEMLİYORUZ…
15 Temmuz darbe girişimi
öncesinde;
Suriyelilerin Türk vatandaşlığına
geçirilmek istenmesi,
Suriyelilerin vatandaşlarımıza
saldırıp, huzursuzluk yaratmaları,
Ekonomik sorunlar,
Güneydoğu’dan her gün gelen şehit
cenazeleri dolayısıyla Halktan gelen eleştiriler ve sönen ocaklar,
Bir türlü önlenemeyen canlı bomba
eylemlerinde hayatlarını kaybeden çok sayıda vatandaşımızdan dolayı, Hükümete
karşı güvensizlik,
Ve nihayet diploma tartışmaları
gibi konulardan dolayı;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN,zor günler yaşıyordu
15 Temmuz 2016 Cuma günü akşamı,
Fethullah’çı Askerlerin Darbe girişimi ve Darbenin bastırılması sonucunda;
Tüm sıkıntılar unutuldu…
Ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN;
Çoğu insanın gözünde; Darbeyi
önleyen Cumhurbaşkanı algısı oluştu…
Bu hususu bazı yazarlar; fırsatı
ganimete çevirmek diye yorumluyorlar.
Herhalde şimdi bir seçim, ya da
bir referandum olsa;
En büyük payı AKP ve Recep TAYYİP
Erdoğan alır herhalde…
Kızılay’da her gün toplanan
insanlar, hoperlörlerden yapılan konuşmalar, çalınan Mehter marşları,
Dağıtılan yiyecek içecek gibi
yapılan ikramlar, bedava otobüs ve raylı sistemlerden yararlanma gibi imkânlar;
ki bizim vatandaşlarımız, bu gibi işlerden çok hoşlanırlar…
Bu gibi konular seçim dönemlerin
sıkca kullanılan ve oy olarakta karşılığı olan bir yöntem…
Meydanlarda ellerinde Türk
Bayrakları, söylem ve mehter marşlarıyla çoşturulan insanlar,
Araçlarla Meydanlara gelirken,
Ve araçlarla Meydanlardan
dönerken; bazı gençler vücutlarının üst kısmı arabadan dışarı çıkartıp,
ellerindeki Türk Bayraklarını sallayarak, tezahürat yapıyorlar.Arabalarda,
korna çalarak, iştik ediyorlar.
Yol boyunca bilbordlarda; seçim
dönemlerini andıran ve Darbe konulu söylemler…
Tam bir Karnaval ve seçim havası…
Başbakan Binali YILDIRIM da
havaya uydu
Ve O’da Darbe girişimi, nedeni
ile yaptığı gezilerde, ellerinde bayrak olan topluluğa, hitap ediyor…
Ve bu vesile ile seçim içinde;
şimdiden, yatırım yapmış oluyor.
EĞER SON BAHARDA BASKIN BİR ERKEN
SEÇİM OLURSA;
KİMSE HABERİMİZ YOKTU DİYE
ŞAŞIRMASIN…
DARBE GİRİŞİMİNİ ARAŞTIRMA
KOMİSYONUN KURULMASI; İYİ VE GÜZELDE…
Bu Komisyon’un yaptığı
araştırmalar ve vardığı sonucun inandırıcı olması için;
Partilerin
Komisyona vereceği Üye sayısının; Partilerin Milletvekili sayısına göre değil
de;
Her
Parti için, eşit sayıda Üye ile oluşturulması lazım.
Tersi bir durumda, böylesi bir
Komisyon’un vardığı sonuç, inandırıcı da olmaz, bir fayda da sağlamaz…
31 Temmuz 2016 Pazar, CUMHURİYET
Gazetesi;
MİT Akıncı Üssü ihbarını, saat 16.00’da verdi;AKAR’dan haber bekledi.
MİT Akıncı Üssü ihbarını, saat 16.00’da verdi;AKAR’dan haber bekledi.
Eğer eşit sayıda Üyelerden oluşan
bir Araştırma Komisyonu kurulursa;
Darbe girişiminin nasıl ve kimler
tarafından başlatıldığı ve Sorumluluk makamında olanların;
Darbe girişimin başlamasında, bir
kusurlarının ve bir maksatlarının olup, olmadığı, ortaya çıkar…
Zira Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN, Darbe girişimini, Eniştesinden,
Başbakan Binali YILDIRIM ise,
korumalarından, eş ve dostlarından öğrenmiş…
Gerek Cumhurbaşkanı, gerekse
Başbakan;
Bir istihbarat zafiyetinin
olduğunu kabul ediyorlar. Ama her nasılsa, MİT Müsteşarı Hakan FİDAN, hala
görevinin başında…
Sayın Cumhurbaşkanı böylesi bir
hususu şöyle bir benzetme ile izah etmeye çalışıyor:
Dereyi Geçerken; At Değiştirilmez
…
Böylesi bir yaklaşımda, doğru
olamaz…
Sorumluluk Makamında olanlar,
böylesi bir mazerette de bulunamaz ve bulunmamalıdırlar…
Zira Devlet’in bütün imkânları ve
istihbarat bilgileri MİT’in elinde
Ve en önemlisi de Türkiye’de en
kapsamlı, en modern, dinleme cihazlarının bulunduğu;
Askeri Elektronik Sistemler
Komutanlığı ‘ da, TSK’den alınıp,,MİT’in hizmetine veriliyor.
Deniliyor ki; GES’deki dinleme
cihazları sayesinde, örneğin gece saat 02, 03’de Diyarbakır’da , ya da başka
bir Askeri hava alanında, bir savaş uçağı motorunun, çalışmaya başladığını, ya
da bir Zırhlı Birlikler kışlasında, geceleyin, bir tankın çalıştığını
duyulabileceğine işaret ediliyor.
Dolayısıyla MİT Müsteşarı Hakan
FİDAN’ın, Askeri hava alanları ve bazı Zırhlı Birlikler kışlasında görülen
olağan dışı hareketlilikten, bir darbe yapılabileceğini;
Saat16’da, hatta saat 15’de
öğrendiğini,anlıyoruz.
Şimdi bu noktadan hareketle
birkaç soru yöneltelim.
1-Hakan Fidan bu durumu saat
16’da,Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Hulusi AKAR’a bildiriyor.
2-MİT Müsteşarı, doğrudan,
Başbakan’a bağlı,
Fiili durum nedeniyle herkesin
bildiği gibi;
Başbakan’da Cumhurbaşkanı’na
bağlı…
3-Ben; MİT Müsteşarı’nın,
Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanı’nın dinlemeye takılmayan, özel telefonlarının
olduğunu düşünüyorum.
Bu durumda Hakan FİDAN;
Başbakan’ı ve Cumhurbaşkanı’nı,
telefon ile arayıp, niye haberdar etmedi?...
4-Diyelim ki; telefon konusu,
biraz sakıncalı. Peki;
Hakan FİDAN;Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın
uçaklarından birine atlayıp; yarım saat, ya da bir saat içerisinde, Marmaris’te
Cumhurbaşkanı’nın yanında, olamaz mıydı?...
Konuyu bu şekilde toparladıktan
sonra, şu soruları da, soralım:
5-Genelkurmay Başkanı Hulusi
AKAR, mademki Darbe olacağını anlamış,
TSK’nin büyük bir bölümünün, bu
Darbe girişimine katılmadığı da, bilindiğine göre ve de vakit varken;
Genelkurmay Başkanı, neden
Birliklerini arayıp da;
Uçaklar, henüz hava alanındayken,
Tanklar, henüz Birliklerinde
iken,
Gemiler limanda iken;
Neden bu olay,
dallanıp-budaklanmadan, geceye bırakılmış;
Bunca hasar olmuş ve 246 kişi
hayatını kaybetmiş?...
6-Mevcut durum bu iken, nasıl
oluyor da;
Genel Kurmay Başkanı derdest
edilip, eli kolu bağlanıyor ve helikopter ile AKINCILAR üssüne götürülüyor.
7-Aynı şekilde diğer Üst rütbeli
2 Komutan’dan biri, Ankara’da, diğeri de İstanbul’da bir düğünde, baskın
neticesinde yakalanıp, elleri ters kelepçe ile bağlanarak, onlarda, bir yerlere
götürülüyor.
8-Diyelim ki Genelkurmay Başkanı
ve diğer Üst rütbeli 2 Komutan, işin içinde değiller;
9-Ama atik davranıp, görevlerini
yapamadıkları ve pasif kalp, derdest edildikleri ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
manevi şahsiyetini yaralayıp, aciz kaldıkları için, görevlerinden alınacaklar
mıydı?
Hayır alınmadılar…
Hakan FİDAN yerinde. JANDARMA
Genel Komutanı Orgeneral Galip MENDİ, Darbe girişimi neticesinde, Kalp krizi
geçirdiği için, sağlık nedeniyle ayrılmak zorunda kalıyor;
Yerine de; Genel Kurmay 2.Başkanı
Orgeneral Yaşar GÜLER, getiriliyor.
Gelişmiş Batı Demokrasilerinde;
Böylesi bir MİT Müsteşarı,
Genelkurmay Başkanı ve diğer Üst
rütbeli Komutanlar, asla görevlerinde, kalamazlar.
5-YÜKSEK ASKERİ ŞURA
YAŞ’TA SÜRPRİZ BİR SONUÇ ÇIKMADI;
AYNI KADRO İLE YOLA
DEVAM…
Genel Kurmay Başkanı Orgeneral
Hulusi AKAR.
Kara Kuvvetleri Komutanı
Orgeneral Salih Zeki ÇOLAK.
Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin ÜNAL.
Deniz Kuvvetleri Komutanı
Orgeneral Bülent BOSTANOĞLU.
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral
Yaşar GÜLER.
YAŞ Toplantısı öncesinde;
Kara Kuvvetleri Komutanlığı
Kurmay Başkanı Orgeneral İhsan UYAR ile
EDOK Komutanı Kamil BAŞOĞLU,
Emeklilik için istifa
dilekçelerini, Milli Savunma Bakanlığı’na vermişlerdir.
Darbe girişimine katıldıkları
vesilesi ile
TSK’DEN,149’u General ve Amiral;
1 684 Subay ve Ast Subay ihraç edildi, yerlerine, başkaları atandı.
Elde
terfi ettirilecek yeteri kadar Kurmay Albay da, kalmadığından;
Bazı Albayların, Tuğgeneral’liğe
terfi ettirildiklerini görüyoruz.
TSK’den ihraç edilenler
nedeniyle, General ve Amiral konusunda, büyük sıkıntıların yaşandığı
biliniyordu.
Ayrıca Hava Kuvvetlerinden atılan
300 kadar savaş pilotundan dolayı, büyük sıkıntı çekileceğine vurgu
yapılıyordu.
Zira bir savaş pilotunun
yetiştirilip, tecrübe kazanması için; 12 yıl geçmesi gerekiyordu.
Yaşanan bu gibi açıklarında;
Ergenekon, Balyoz, Poyraz Köy ve
Askeri casusluk gibi uyduruk davalarla,TSK’den ilişkileri kesilen
Ama bu davaların düzmece olduğu,
sonradan Yargı kararı ile anlaşılıp, beraat eden Subaylar la doldurulacağı
düşünülüyordu;
Fakat genelde Albay rütbesinde
olan küçük bir grubun, YAŞ kararı ile TSK’ye terfili olarak dönüşleri sağlansa
bile
Çoğunluğun ve özellikle Üst düzey
General ve Amirallerin, mağduriyetlerinin giderilip, TSK’ye dönüşlerinin
sağlanmak istenmemesinde;
Asıl amacın başka olduğuna
inanıyorum.
Bu gibi Subaylarda, bilgi,
tecrübe, donanım hepsi var….
Ama ATATÜRK İlke ve
İnkilapları’na ve Cumhuriyet’in kazanımlarına yürekten inandıkları,
TSK’nin Siyasallaştırılma
çabalarına karşı durup, Siyasilerin emellerine alet olmayacakları,
Ve Darbe yapma potansiyelleri de
var, gibi gerekçelerle
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne
yeniden girişlerinin yapılmak istenmediği düşünülebilir.
6-SİYASİ İKTİDARIN;
TÜRK SİLAHLI
KUVVETLERİNİ YENİDEN ŞEKİLLENDİRME ÇABALARI…
Daha öncede Türkiye’de 1960’da,
1980’de Askeri Darbeler oldu.
Şimdiki gibi, sadece girişimde de
kalmadı…
1960 Darbesinde, Demokrat
Pati’nin Başbakanı Adnan MENDERES, Dış İşleri Bakanı Fatin Rüştü ZORLU, Dış
İşleri Bakanı Hasan POLATKAN, idam edildiler.Bu Darbelerden siyaseten çok zarar
görenler oldu…
1980 Darbesinde;
Rahmetli Bülent ECEVİT, Süleyman
DEMİREL ve çok sayıda siyasetçi, hapis yattı, siyaseten, yasaklı oldu…
Ama bu siyasetçilerden hiçbiri
TSK’nin yapısıyla oynamadılar.
Tarafsız kaldılar.Ama TSK’nin
güçlü olması konusunda, her türlü desteği verdiler.
Rahmetli Süleyman DEMİREL: Darbe
ve muhtıralarla, 6 defa gitti, 7. Defada, kendi gücü ile tekrar geldi…
Böylesi bir Ordu ile Türkiye
Cumhuriyeti;
Amerika’ya rağmen, İngiltere’ye
rağmen, Yunanistan’a rağmen, Kıbrıs Adası’na çıkarma yaptı.Yıl:1974
TÜRK Silahlı Kuvvetleri TSK’nin
içinde, yuvalanmış Fethullahçı Subayların Darbe girişiminde bulunmalarını,
elbette tasvip etmiyoruz.
Ama bu vesile ile Siyasetçilerin
de, böylesi Stratejik bir kurumu, kendi isteklerine göre şekillendirmek
istemelerini de, doğru bulmuyorum.
Eğer Fethullah GÜLEN mensupları, TSK dahil, tüm stratejik
kurumlara sızıp, yerleştiler ise;
Bunların çoğu AKP hükümeti
zamanında oldu…
Eskinin Başbakanı, şimdinin
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, bir defasında, Fethullah’çılar için şöyle
demişti;
Ne istediler de vermedik ki…
Şimdi sizlere, yaşadığımız bu
Darbe girişiminde yaşanan ilginç bir örnek vernek istiyorum
Genel Kurmay Başkanı Orgeneral
Hulusi AKAR’ın Emir Subayı ile Koruması,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN’ın 3 Emir Subayı ve Koruması’nın
da Fethullah’çı oldukları anlaşıldı.
Ama bu kişiler, sözde inançlı
insanlardı ve 5 vakit namazlarını da kılıyorlardı.
Ama bu kişiler Genel Kurmay
Başkanı’nın ve Cumhurbaşkanı’nın canına kast etmek istediler..
Ama Marmaris’te Alevi Türkmen bir
Polis;
Marmaris’te, Cumhurbaşkanını,
Kaldığı otelde; suikastten korumak için, canını verdi.
Şimdi soru şu:
Bu Görevlilerden hangisini,
tercih edersiniz?
Koskoca Osmanlı imparatorluğu,
nasıl çöküp, dağıldı?
Yeni eri Ordusu’nun içine, yapıya
uygun olmayan eş-dost ilişkileri içinde, bazı kişilerin yapıya dahil edilmesi
sonucunda;
Bu gibi faktörlerden dolayı,
askerlik yapma ve savaş kazanma ,ikinci planda kalmış,
Yerine kurulan Nizamı –Cedid
adıyla anılan ordu da, işi toparlayamamış ve sonuçta;
Koskoca Osmanlı İmparatorluğu
dağılıp, parçalanmıştır.
1912’deki BALKAN Savaşlarında,
Ordu’nun siyasete bulaştığı, politize olduğu gibi nedenlerle;
Bir avuç Bulgar militanlarına
yenildik ve sonunda, Balkanlardan da kovulduk…
TARİH;tekerrürden ibaret
derler.Eğer geçmişte yaşanan acı tecrübelerden ders almazsak;
Geleceğe umutla, nasıl
bakabiliriz?...
Bu coğrafya da, kuvvetli bir
Ordumuz olmazsa, bizleri yaşatmazlar.
Tek yol; ATATÜRK İlke ve
İnkilapları’na ve Cumhuriyet’in Kazanımlarına, yürekten inanmak ve bu ilkelere
bağlı kalmak…
Sonuç itibarı ile şunu söylemek
isterim:
Jandarma Genel Komutanlığı’nın ve
Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın;
İç İşleri Bakanlığı’na
bağlanması,
Genel Kurmay Başkanlığı’nın,
Milli Savunma Bakanlığına bağlanması,
Askeri liselerin kaldırılması,
Terfide Kurmay olma şartının
kaldırılması,
Harp okullarına İmam-Hatip ve
diğer Meslek Liselerinden mezun olanların da
alınması ve daha bir çok konular…
Bu gibi değişikliklerle; Türk
Silahlı Kuvvetleri’nin daha da güçleneceğine, vurucu gücünün daha da,
artacağına kim inanır?..
Daha da önemlisi; bu gibi temel
ve stratejik konularda;
Bir siyasi Parti tek başına karar
veremez ve vermemelidir de…
Sonra bu gibi konular;
Kanun Hükmündeki Kararlarla asla
yapılamaz, yapılması da, doğru değildir.
Muhalefet Partileri; CHP ve MHP,
bu konuyu acilen, Meclis gündemine taşımalıdır…
Bilindiği üzere, OHAL yasası;
Acil durumlarda, olağanüstü
zamanlarda;
Bazı TasarılarınMeclis’e sunulup,
oylamasını beklerken, zaman kaybını önlemek açısında ve kısmen basit adli
konularda;
Meclis’in Bakanlar Kurulu’na, bir
süre için, verdiği bir yetkidir.
Burada bir acil durum yok ki…i
Bu konu, bütün Partilerle
konuşulup karar verilmesi gereken,
Hat ta, referanduma sunulması
gereken, çok önemli, çok hayati bir konu…
7-KIŞLALARIN, ASKERİ
BİRLİKLERİN, ŞEHİR DIŞINA ÇIKARILMAK İSTENMESİNE;
NE DEMELİ?...
Askeri Birliklerin şehir dışına çıkarılması
gibi konular da, daha önceleri de birileri tarafından gündeme getirilmişti…
Şimdi: TSK içine sızmış olan,
Fethullah’çı Subayların,giriştikleri
başarısız Darbeyi bahane ederek;
Sanki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
tamamını suçluymuş gibi bir algı
yaratarak, O’nu küçük düşürme, manevi şahsiyetine zarar verme girişimleri de,
asla doğru değildir,
Sonuçta arazilerine el konulmak istenmesinin
arkasında da, Ticari amaçların olduğunu da, söyleyebiliriz..
Başbakan Binali YILDIRIM’ın,Darbe
girişiminin, bertaraf edilmesinden sonra;
KAZAN’da yaptığı mitingde;
Orada bulunan AKINCILAR Hava
Üssü’nün kapatılacağını, arazilewrinin de, piknik alanı yapılacağını söyledi,
Başka bir konuşmasında da, elinde
mikrofon;
Tankların, şehrin içinde, ne işi
var diye bağırıyordu…
Aslında bu gibi konuşma ve
beyanatlar; maksadı aşan söylemler olarak değerlendirilse bile;
Sonuçta Türk Silahlı Kuvvetleri’nin
manevi şahsiyetine, farkında olmadan, büyük bir zarar veriliyor…
Bakın ANKARA-Etimesgut, Zırhlı
Birlikler Eğitim ve Tümen Komutanlığı’nın giriş kapısının önünü, Ankara-Büyük
Şehir Belediyesi;
Çöp kamyonları ve iş
makineleriyle kapatmış…
Yani Ankara Büyük Şehişr Belediye
Başkanlığı da, işini gücünü bırakıp;
Türk Silahlı Kuvvetlerini
karalama ve küçültme, kervanına katılmış…
30 Temmuz
2016 Cumartesi, AYDINLIK Gazetesi.
Bakın bu konuyu, nasıl yansıtmış:
Siz o çöp kamyonlarını ve iş makinelerini, gidin, Adana’da , Amerika Birleşik
Devletleri’nin kontrolündeki;
İncirlik Hava alanının önüne
koyun…
Zira Darbe günü akşamı, havalanan
F-16 savaş uçaklarının yakıt ikmali;
Bu Hava Üssü’nden kalkan Tanker
uçakları tarafından, havada yapılmıştı…
Şu hususa da dikkatinizi çekmek
isterim:
Asker, elindeki arazileri boş
bırakmıyor. Oraları aynı zamanda ağaçlandırıyor, yeşil kuşak haline getiriyor.
Bu gibi faaliyetler çevre
kirliliğinin önlenmesi ve Halkımızın sağlığı açısından da, son derece önemli,
son derece faydalı şeyler…
Sonra TSK tasarruf gibi konulara
da, azami dikkat ve özeni gösteren bir kurum…
KIZILAY’a yakın bir yerde olan,
Genel Kurmay Başkanlığı’nın, pencerelerine bir bakın;
İlk yapıldığı gibi, pencere
çerçeveleri; elle kaldırıp indirmeli.
Birde Büyükşehir Belediyesi’nin,
aşağı yukarı her yıl, özellikle de seçim zamanlarında, kaldırım taşlarını
gereksiz yere söküp, yerine, yenilerini döşemesi,
Ve bu yolla, Halkın parasını
çarçur etmesini düşünün…
Dolayısıyla sorumluluk Makamında
olanların, Birilerini suçlarken;
İğneyi öncelikle, kendilerine
batırmaları lazım…
Sonra bu Askeri Birlikler ilk
defa kurulurken, yer seçimini Yapanların;
Okuma-yazma bilmeyen insanların
örneğinde olduğu gibi;
Parmaklarını kullanarak, hesap
yaptıklarını mı sanıyorsunuz?..
Sonra şehir dışında da, yer mi
kaldı ki?...
TSK’nin elinde bulunan arazilerin
parasal değeri, Örneğin Etimesgut, Kızılay, Dikmen gibi yerlerde;
Eğer TSK, bu arazilerden çekilse;
Emin olun buralarda, ne AVM’ler,
ne binalar yapılır?…
Kimler zengin olur?..
8- DARBE GİRİŞİMİNİN
BLANÇOSU:
23 Temmuz 2016 Cumartesi,
Cumhuriyet Gazetesi.
44530 Kişi, Kamu’dan atıldı
44530 Kişi, Kamu’dan atıldı
Darbe girişiminin ilk haftasında,
bilanço şöyle:
246 Kişi hayatını kaybetti.
1537 Kişi yaralandı,
10 Bin 410 kişi, gözaltına alındı,
4 Bin 60 kişi tutuklandı,
Gözaltına alınan Asker sayısı 7
Bin 423,
Tutuklanan Asker sayısı 2 Bin
430,
DARBE girişiminden sonra;
2 Bin 14 Hakim ve Savcı,
gözaltına alındı,
1366’sı tutuklandı,
Kamu’dan uzaklaştırılan personel
sayısı 44 Bin 530,
FETHULLAH GÜLEMN Cemati’ne ait
olduğu öne surülen 1669 okul , kapatıldı…
9-TEMENNİMİZ:
Darbe girişimi ve uzantıları
araştırılırken;
Ümit ve temenni ederiz ki;
Sapla saman birbirine
karıştırılmasın,
Yeni mağdurlar oluşmasın ve
küskünler oluşmasın,
Hukuk’un ve Evrensel kuralların
dışına çıkılmasın,
Ve ADALET YERİNİ BULSUN…
Saygılarımla 1 Ağustos 2016
Pazartesi.
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
Enerji Uzmanı
– Gazeteci Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder