GELİŞEN SON OLAYLARI NASIL OKUMALI - 2
Sevgili ve Değerli Okurlarım; Gelişen Son Olayları Nasıl Okumalı ana başlığı altında bu
gün; 2. makaleyi yazıyorum.
Tekrar söylemek gerekirse, İşin özü ve özeti şu:
Tekrar söylemek gerekirse, İşin özü ve özeti şu:
Bu ana başlık altında;Adalet ve Kalkınma Partisi AKP ile O’nun fiili
lideri konumundaki, şimdinin de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, bir Erken
Seçim Hazırlığı içinde mi?, Peki Muhalefet Ne yapıyor gibi sorulara cevap
bulmaya ve Ülkemiz adına çözüm önerileri
ortaya koymaya çalışıyoruz.
Bu gün ele almak istediğimiz,
başlıca konular şunlar:
1/ 4 MAYIS 2016 SARAY DARBESİ..
Konunun detaylarına biraz gireceğiz
ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’ nu
görevden almasını, Halkımızın büyük bir kısmı onaylamıyor ve Ahmet DAVUTOĞLU’na
haksızlık yapıldığını düşünüyor….
Ben Halkımızla hep, iç içe olan
bir yazarım. AKP’ye de oy verdiği anlaşılan sıradan bir Hanım diyor ki; biz,
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’na oy verdik,bu fiili durumu kabul edemeyiz….
CHP Genel Başkanı Kemal
KILIÇDAROĞLU ise, bu hususu; 4 Mayıs 2016 Saray darbesi olarak değerlendirdi.
Ortada bariz bir sebep yokken,
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nu görevden alması;
Cumhuriyet tarihinde yaşanan bir ilk…
Cumhurbaşkanı RECEP Tayyip
ERDOĞAN, Anayasamıza göre tarafsız olması gerekirken; AKP adına miting yapıp,
oy istedi, hatta her vesile 400 Milletvekili talebine vurgu yaptı ama
AKP Genel Başkanı ve Başbakan
sıfatıyla Ahmet DAVUTOĞLU seçime girdi ve % 50’ye yakın oy aldı…
Peki adı Adalet ve Kalkınma
Partisi olan, siyasi bir kuruluşta;
Böylesine Adalet ve Hak ihlalini,
Demokrasi ile Adaletle nasıl bağdaştıracağız?
2-CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP
ERDOĞAN’IN, BAŞBAKAN AHMET DAVUTOĞLU İÇİN SÖYLEDİKLERİ ÇOK MANİDAR…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN’ın Sarayda düzenli olarak tertiplediği Muhtarlar toplantısında, siyasi
konularda ki düşüncelerini, her vesile açıkça ortaya koyduğunu biliyoruz.
Ahmet DAVUTOĞLU’ nu görevden almadan önce,
Muhtarlar toplantısında, özetle şöyle diyor:
Önemli olan, hangi Makamda
olduğun değil!; o Makama, nasıl geldiğindir!...
Tabi ki burada kast edilen
kişinin, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU olduğu, her haliyle anlaşılıyor.
Ama burada şu hususu, özellikle
belirtelim:
Başbakanlık gibi çok önemli, çok
onur verici bir makama gelmek; her siyasetçi için, çok önemlidir ama
Bu Makama gelinmesinde, yardımcı
olan, öncülük eden bir Kişinin, bir gün çıkıp ta;
Yapılan işi, verilen desteği başa
kakması, doğru bir yaklaşım değildir.
Ahmet DAVUTOĞLU’nun, daha
Milletvekili bile olmadan önce, AKP’nin Dış politikalarının oluşmasında;
özellikle Suriye ve Ortadoğu politikaları konusunda; fikirlerinden en çok
yararlanılan kişi olduğu da, söylenebilir.
Bu özelliğinden dolayı olmalı ki,
Prof Dr. Ahmet DAVUTOĞLU, AKP kadrolarında, kendisine yer verildi, Milletvekili
yapıldı, Dış işleri Bakanlığı’na getirildi, AKP Genel Başkanı ve Başbakan
yapıldı…
Sonuçta önemli Makamlara
getirdiğin bir kişiyi, günü geldiğinde; bir kâğıt parçası gibi örseleyip atmak,
en azından etik bir şey değil…
Başbakan Prof. Dr. Ahmet
DAVUTOĞLU, Stratejik Derinlik kitabının da, yazarıdır.Bu kitap; Osmanlı
İmparatorluğu’nun yeniden nasıl ihya edileceğini, ele almaktadır.
Gelinen nokta itibarı ile
yazılanların işe yaramadığı, daha çok bir hayal ürünü olduğu olmalı ki;
Özellikle Suriye ve Ortadoğu
konusunda izlenen politikalarda ve gelinen noktada;
Stratejik Derinliğin; Stratejik
bataklığa dönüştüğünü, görüyoruz.
Bu itibarla bu gün siyaseten
gelinen çok zor durumda ve nihayet, her gün şehit cenazelerinin gelmesinde;
Uygulanan yanlış politikalarda, elbette,
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun da kusuru vardır.
Ama görevden alınmasının asıl
nedeni, bu değil…
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU ile
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, siyasal İslam geleneğinden geldikleri
de, bilinen bir husus…
Yollarının ayrılmasının nedeni,
başka…
3-AHMET DAVUTOĞLU’NUN
YETKİLERİNİ; GÖRÜNÜRDE AKP-MKYK’SI ELİNDEN ALDI AMA…
Böylesi bir işin; Cumhurbaşkanı
Recep TAYYİP ERDOĞAN’ın bilgisi dışında yapıldığı da, söylenemez.
AKP-MKYK’sı daha önce, Başbakan
Ahmet DAVUTOĞLU’nun, İl ve İlçe Başkanlarını atama yetkisini elinden alarak,
O’nu bir şekilde, boşa çıkarmıştı…
22 Mayıs 2016 tarihinde Büyük
Kongre yapma kararı alması ve Ahmet DAVUTOĞLU’nun da, yeniden Aday olmayacağını
açıklaması ile süreç tamamlanmış oldu.
Zaten Ahmet DAVUTOĞLU dirense
bile, bir şeyler yapma imkânı yoktu…
Ahmet DAVUTOĞLU, Büyük Kongre
yapılıp, yeni Genel Başkan ve dolayısıyla yeni Başbakan atanıncaya kadar
görevde kalacak.
Şimdi mevcut MKYK’nın Kimlerden
ve nasıl oluşturulduğu konusunda, bir şeyler söylemek istiyorum.
Recep Tayyip ERDOĞAN, AKP Genel
Başkanı ve Başbakan iken, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanıp, devir teslim
öncesinde;
AKP’de Büyük Kongre toplandı. Bu
kongrenin de, yeni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın etkisi altında
geçtiğini de, herkes biliyor.
Neticede, o zaman Dış işleri
Bakanı olan Prof Dr. Ahmet DAVUTOĞLU’ nu, birlikte çalışma konusunda, kendisi
için uygun bir kişi olarak görmüş olmalı ki;
Kongrede önce AKP Genel Başkanı
seçtirdi, sonrasında, Başbakan olarak atadı…
Bu arada, dizginleri elinde
tutmak açısından, Kilit yerlere, kendisinin çok güvendiği, sözünden çıkmayacağı
kişileri getirdiği de, hep yazılıp, çizildi…
Gelinen nokta itibarı ile
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın hoşuna gitmeyen
işler yapmış olmalı ki;
Yeni bir Anayasa yapma ve
Başkanlık sistemine geçme gibi, siyasi çıkar hesaplarının ön plana çıktığı bir
dönemde;
Görevden alınma, ya da O’nu
azletme gereği duyuldu…
İşte bu gibi örneklerin yaşanması
ihtimaline karşı;
Bir Kişinin, Cumhurbaşkanı
seçildikten sonra, siyaseti ve siyasetçileri etkilememesi için;
Anayasamız gereği, Partisi ile
ilişkisinin kesilmesini ve tarafsız kalmasını istiyor…
Ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN, Anayasaya uymadığı, uyma gereği duymadığı için; böylesi sorunlar,
maalesef, yaşanıyor…
4-CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP
ERDOĞAN; BAŞBAKAN AHMET DAVUTOĞLU İLE YOLUNU AYIRMAYA NEDEN GEREK DUYDU?...
Başbakan Ahmet DFAVUTOĞLU’nun tek
başına seçime girip, % 50’ye yakın oy alması,
Esnaf ziyaretleri yaparak,
sempati toplamaya çalışması,
Ve nihayet Recep Tayyip ERDOĞAN’a
benzemeye ve kendini ispata çalışma gayretleri;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN’ı kızdırdığı söylense de;
Asıl sorunun; çıkar
ilişkilerinde, Cumhurbaşkanı’nın ayağına bastığı iddiaları var.
Bu hususu, SÖZCÜ Yazarı Uğur
DÜNDAR;
CHP İzmir Milletvekili Aytun
ÇIRAY ile yaptığı söyleşide, şöyle anlatıyor:
Yapılan 3.Boğaz Köprüsü, Oto
yollar, İzmit Körfezi köprüsü gibi devasa yatırımlar, Kara Yolları Genel
Müdürlüğü’nün faaliyet alanı içerisinde
Ve bu gibi konularda, kaynak
temini için, yapılan borçlanmalar, Hazine garantisi ile yapılıyor olsa da;
Esas itibarı ile Kara Yolları
Genel Müdürlüğü’nün gelirlerinden karşılanıyor.
Kara Yolları Genel Müdürlüğü’nün
yıllık geliri 600 Milyon Dolar.
Ama verilen Hazine garantilerinin
toplam tutarı:1 Milyar 200 Milyon Dolar.
Sonuç itibarı ile bu meblağ, Kara
Yolları Genel Müdürlüğü’nün ödeme kapasitesinin üstünde.
Ve aradaki farkın, Hazine’nin
gelirini azaltacağı, ya da yeni zamlarla Halka yansıtılacağı, vurgusu yapılmaya
çalışılıyor.
Ve daha da önemlisi, yüksek
hazine garantisi ile Yandaş şirketlere para aktarılmak istendiği iddia
ediliyor.
Örneğin bu gibi garantiler şöyle
oluyor:
Firmaya deniliyor ki, sen bu işi
yap. Eğer istediğin sayıda araç geçmez ise; arta kalan sayıyı, ben tamamlar ve
geçmiş gibi, sana parasını öderim diyor.
Ve bu gibi konularda ihaleleri
verenler; Devlet adına, bonkör davranıyorlar.
Zaten 3. Hava alanı inşası için,
kredi bulma konusunda da, bazı sorunların yaşandığını biliyoruz.
Deniliyor ki Ali BABACAN ile
Maliye Bakanı Mehmet ŞİMŞEK; Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun önüne dosya
koymuşlar…
Ahmet DAVUTOĞLU da, görevini
yapmak istiyor ama bu hususun; Cumhurbaşkanı’nın hoşuna gitmediğine vurgu
yapılıyor
Ben şahşenCumhurbaşkanı Tayyip
ERDOĞAN’ın, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU ile yollarını ayırmak istemesinde, daha
başka nedenlerin olduğunu da düşünüyorum.
Malûmunuz olduğu üzere, İran
asıllı Türk vatandaşı, İş adamı Reza
ZARRAB’ın Amerika’da tutuklanması ve onun Türkiye’de bazı
Siyasetçilere verdiği rüşvetler ile
Türkiye’de ki cari açığın %
15’nii ben kapattım gibi verdiği beyanatlar,
Sonra İran’da idama mahkûm edilen
Babek ZENCANİ’nin, üstüne yattığı İran’a
ait paralardan, yaklaşık 8,5 Milyar Dolar’ının;
Türkiye’deki ortağı Reza ZARRAB
tarafından, Türk Yetkililere rüşvet olarak dağıttığını söylemesi gibi bilgiler
ile
İran’ın Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkilerin düzelmesi ve
çalınan paralarının peşine düşmesi gibi nedenler;
Recep Tayyip ERDOĞAN’ı yeni
tedbirler almaya zorlamış olabilir…
Ve sonuçta olanlar oluyor…
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip ERDOĞAN’ın kendisine rakip görüntüsü içinde olan, akıl vermeye çalışan,
O’nu zora sokacak birisini değil de;
Bir dediğini, iki yapmayacak
Kişinin; Başbakan olmasını istediği anlaşılıyor.
Ve böylesi bir Kişi de, Düşük
Profilli olarak nitelendiriliyor.
5-BAŞKANLIK SİSTEMİNE GEÇMEK, YA
DA PARTİLİ CUMHURBAŞKANI OLMAK;
RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN
TALEBİDİR; TÜRKİYE’NİN DEĞİL,
YENİDEN ESKİ SİSTEME
DÖNÜLMELİDİR VE CUMHURBAŞKANINI, MECLİS
SEÇMELİDİR.
Bu güne kadar yaşanan örneklerden
de görülmüş ve anlaşılmıştı ki, şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN;
Hayal ettiği yönetim şeklini,
hayata geçirmek için, ne pahasına olursa olsun; adım, adım ilerliyor ve gerekli
ortamı hazırlamaya çalışıyor…
Tüm imkânlardan da, yararlanıyor…
Recep Tayyip ERDOĞAN’ın,
Cumhuriyet rejiminden, Cumhuriyet’in kazanımlarından ve Cumhuriyet’in
kurulmasında öncülük eden Milli Kahraman Mustafa Kemal ATATÜRK ve Silah
Arkadaşlarından hoşlandığı da, söylenemez…
Cumhurbaşkanı’nın Halk tarafından
seçilmesi de, o zaman Başbakan olan Recep Tayyip ERDOĞAN’ın zorlaması ile
Meclis’te gündeme gelmiş ve bir referandum sonucunda;
19 / 1/ 2012 tarih ve 6271 sayılı
kanunla, Meclis’te kabul edilmişti.
Demek ki Recep Tayyip ERDOĞAN
daha o günden; Cumhurbaşkanı olmanın temellerini hazırlamış.
Prof. Dr. Ahmet DAVUTOĞLU’nun,
Başbakanlığa kadar adım, adım; Tayyip ERDOĞAN tarafından nasıl yükseltildiğini,
sonrasında DAVUTOĞLU’nun; yine Tayyip ERDOĞAN tarafından, nasıl azledildiğini
gördük…
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU; gelinen
noktanın kendi rızası ile olmadığını söylediğine, tekrar vurgu yapalım.
Sonuç itibarı ile Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip ERDOĞAN, hayal ettiği hedefe doğru ilerlerken, tek Belirleyicinin
de, kendisi olmak istediği anlaşılıyor…
Şimdi de diyor ki;
Başbakan ayrı bir Telden,
Cumhurbaşkanı ayrı bir Telden çalarsa olmaz…
Mademki Cumhurbaşkanını Halk
seçti, tüm yetkiler onun elinde olmalı, Başbakanı da, o seçmeli…
Gelinen noktada, Meclis
aritmetiğinin müsait olmamasından dolayı, bir Anayasa değişikliği ile;
Başkanlık sistemine
geçilemeyeceği de, anlaşıldığından;
Şimdi de, Partili
Cumhurbaşkanlığı olsun söylemleri, ön plana çıkmaya başladı
BAŞKANLIK SİSTEMİ BİZE NİYE UYGUN
DEĞİL?
Adalet ve Kalkınma Partisi
AKP,iktidarda kaldığı sürece, Başbakan’ın Cumhurbaşkanı tarafından
seçilmesinde, fazla bir mahsur görülmese bile;
Eğer AKP, tek başına iktidar
olmayı sürdüremezse, bir başka Parti iktidara gelirse, ya da bir Koalisyon
hükümeti kurulursa;
Cumhurbaşkanı,şimdi olduğu gibi,
bir Başbakanı, görevden alabilir mi?alamaz..
Dolayısıyla Başkanlık sistemi, ya
da Partili Cumhurbaşkanı sisteminin getirilmesi;
Türkiye’nin ihtiyacı değil,
Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip ERDOĞAN’ın ihtiyacıdır.
Bu itibarla daha fazla kargaşaya
meydan vermeden, daha büyük sorunlarla karşılaşmadan; bu süreç sonlandırılmalı
ve eski sisteme dönülmenin yolları aranmalıdır.
6-CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP
ERDOĞAN, NEDEN KORKUYOR?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN, ne pahasına olursa olsun; hayal ettiği yönetim şeklini gerçekleştirmeye çalışırken; Anayasa
ihlalleri yapıyor.
Hatta isteseniz de, istemeseniz
de, artık sistem değişti gibi açıklamalarda bulunuyor,
Biliyorsunuz, aradan çok geçmedi, Anayasa
Mahkemesİ AYM;
Cumhuriyet Gazetesi
Genel Yayın Yönetmeni Can DÜNDAR ile Ankara Temsilcisi Erdem GÜL’ün;
Suriye’ye silah götürdükleri
iddiasıyla ilgili olarak ,yaptıkları MİT- Tırları haber nedeniyle;
hakim karşısına
çıkmadan,tutuklanmaları nedeniyle açılan kişisel baş vuruda;
Hak ihlali olduğuna hükmetmiş ve
bu Gazeteciler, tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalmışlardı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN da, Bu karara karşı;
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği
karara uymuyorum, saygı da duymuyorum demişti, diyebilmişti.
Bu gibi doğrudan açıklamalar ve Anaya
ihlallerinin, şimdi olmasa da, bir İktidar değişikliğinde;
Halen yürürlükte olan mevcut
Anayasamıza göre, ağır sonuçlarının olacağını da;
Bilmektedir.
Bu itibarla Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip ERDOĞAN şimdiden;
Bu güne kadar yaptığı Anayasa ihlallerinin
müeyyidesinden kurtulmak için;
Kendisini ömür boyu sağlama
alacak, kimsenin hesap soramayacağı Anayasal ve Yasal garantiler elde etmek
istiyor.
Belli ki Hukuk sisteminin de;
kendi amaçları doğrultusunda, yeniden düzenlenmesini istiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN’ın;
İsteseniz de, istemeseniz de
Türkiye’de artık rejim değişti,
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği
karara uymuyorum ve saygıda duymuyorum gibi beyanları ve daha başka
örnekler,Türkiye’nin siyaseten geldiği, getirildiği nokta;
Aslında bir Sivil Darbedir.
Zira Darbede zor vardır, zorlama
vardır; KARŞI Tarafın rızası sorulmaz…
CUMHURBAŞKANI’NIN ANAYASA VE YASA
İHLÂLLERİNİ ÖNLEYECEK BİR MEKANİZMA YOK MU?
Elbette var.Bu konunun ilk ele
alınması gereken yer;, Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Cumhurbaşkanının, Vatana İhanet
suçu dışında yargılanamayacağı da bilindiğinden;
Vatana ihanet suçunun tanımında,
ya da ne yapılabileceği konusunda çoğu
kişinin, ne yapılabileceği konusunda, kafası karışıktır…
Ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN’ın, görevine başlamadan önce;
Mevcut Anayasa ve Yasalara
uyacağına dair, namus ve şeref üzerine ettiği yemini vardır.
Ve Cumhurbaşkanının, uyması
gereken Kurallar da; Anayasa ve Yasalarda, açıkça belirtilmiştir…
Durum bu iken, eğer
Cumhurbaşkanı, görevine başladıktan sonra;
Anayasa ihlâlleri yapıyorsa, ya
da Anayasa ve Yasalara uyma gereğini duymuyorsa, niyetini açıkça ortaya
koyuyorsa;
O zaman, Cumhurbaşkanı, kendi
meşruiyetini de tartışılır hale getireceği sonucu ortaya çıkıyor…
7-CHP TRABZON MİLLETVEKİLİ HALUK
PEKŞEN DEDİKİ:
CUMHURBAŞKANI’NIN AZLEDİLMESİ
İÇİN, ANAYASA MAHKEMESİ’NE MÜRACAAT EDECEĞİZ.
Sayın Haluk PEKŞEN’in bu
açıklaması, Basınımızda da yer aldı.
Sayın PEKŞEN bu konuya, Televizyon
programlarında da, açıklık getirdi ve110 Milletvekili ile CHP olarak;
Anayasa Mahkemesi’ne, baş vuruda bulunacaklarını
ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın azlini isteyeceklerine, vurgu yaptı…
8-MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIĞININ
KALDIRILMASI ZOR GÖZÜKÜYOR;
UFUKTA, BİR REFERANDUM VAR…
Milletvekili dokunulmazlığının
kaldırılmasının, siyasi bir tuzak olduğuna, önceki makalede değinmiş,
Adalet ve Kalkınma Partisi
AKP’nın, muhtemel bir referandum öncesinde, ihtiyaç duyduğu Milletvekili
açığını kapatmak için;
Başta HDP Milletvekilleri olmak üzere,
CHP’den de bazı Milletvekillerinin dokunulmazlıklarını önce kaldırmak,
sonrasında Milletvekilliklerini de düşürmeye yönelik olarak;
Bir Ara Seçim ortamı yaratmak ve
böylesi bir seçimle, ihtiyaç duyduğu sayıda Milletvekili kazanabilmek, olduğunu
söylemiştim.
Sonrası malûm…
Tabi ki Milletvekillerinin
dokunulmazlıklarının kaldırılması, aynı zamanda İktidar partisinin, Meclis’i
denetim altında tutabilmek maksadıyla;
Özellikle Muhalefet
Milletvekillerinin ve Muhalefet
partilerinin üzerinde,
Demoklesin Kılıcı gibi bir şantaj
ve korku unsuru olarak kullanma mahsurunu
da ortaya çıkaracağından;
Tek Adam Yönetimine doğru gidişi
hızlandıracağına da, vurgu yapmıştım.
Bu nedenle CHP Lideri Kemal
KILIÇDAROĞLU’nun, dokunulmazlıkların kaldırılmasına destek veriyoruz gibi söylemlerinin, doğru olmadığını da,
söylemiştim.
17 Mayıs 2016 SALI GÜNÜ meclis’te
yapılan gizli oylamada, gerekli sayıda evet oyu çıkmadı.
İkinci tur oylama, 20 Mayıs 2016
Cuma günü yapılacak.
MHP Lideri Devlet BAHÇELİ’nin zor
anlarda, AKP’nin yanında olduğu, bir kez daha ortaya çıktı ve MHP
Milletvekilleri, dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde; Evet oyu kullandı.
Alınan sonuçlar şöyle:
KABUL:348,RED:155,ÇEKİMSER:8,Boş:25
Çıkan Evet oylarının sayısının;
beklenenin altında olduğuna vurgu yapılıyor.
AKP Milletvekillerinden de, 50
firenin olduğu iddiaları var.
İkinci turda yapılacak oylamada
evet oyları;
Belki daha da aşağıya düşebilir.
Yani dokunulmazlıkların
kaldırılması konusunda, gerekli olan 367 evet oyuna ulaşılamayacağı
anlaşıldığından, şimdiden;
Ufukta bir referandum göründüğü
hususu, ağır basıyor…
9-MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ
MHP’DE BÜYÜK KONGRENİN YAPILAMAMASI,EN ÇOK KİMİN İŞİNE YARAR?...
Cevap belli. Tabi ki; AKP’nin işine yarar.
Cevap belli. Tabi ki; AKP’nin işine yarar.
Devlet BAHÇELİ’nin, zor
zamanlarda AKP’nin yanında olduğu, Recep Tayyip ERDOĞAN’ı hep kurtardığı;
Eline geçen fırsatları doğru
yönde kullanıp, değerlendirmediği,
Yaşanan örneklerden
anlaşıldığından;
Bu gün için Devlet BAHÇELİ’nin,
MHP’nin başında olduğu sürece, seçim barajını aşamayacağı, yaygın bir kanaat
haline gelmiştir.
Böylesi bir görüş, sadece MHP
tabanının değil,
Halkımızın önemli bir kısmının
da, ortak görüşüdür.
Devlet BAHÇELİ’nin artık, MHP’nın
başından gitmesi gerektiği söyleniyor…
Eğer MHP, seçim barajının altında
kalırsa,
Zaten şimdiki haliyle HDP’nin
seçim barajını aşamayacağı da görüldüğünden;
Muhtemel baskın bir erken
seçimde, Adalet ve Kalkınma Partisi AKP;
Terörle mücadele ediyor
görüntüsünü de kullanarak;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN’ın ihtiyaç duyduğu ve her vesile vurgulamaya çalıştığı;400 ve daha
fazla Milletvekili sayısına da, ulaşabilir.
Böylesi bir senaryo ile karşı
karşıya olduğumuz bir zamanda;
MHP’de Büyük Kongre’nin yapılması
ve yıllardan beri MHP’nin başında olan DEVLET bahçeli’NİN Genel Başkanlıktan
düşürülmesi;
Tabi kiAKP’nin ve onun fiili
Lideri konumundaki, şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın da görünen
planlarını,bozar…
Nihayetinde, yeterli Üst Kurul
Delegesinin imzalarının toplanmasına
rağmen;
MHP LİDERİ Devlet BAHÇELİ, BAŞTAN
BERİ, Büyük Kongrenin yapılamayacağını, yapılmasına müsaade etmeyeceğini, zaten
söylüyordu…
Meral AKŞENER’in başını çektiği
Muhalif kanadın, Yargı’ya baş vurması neticesinde atanan Kayyım heyeti
Ve Kayyım Heyeti’nin de, 15 Mayıs
2016 tarihinde, Büyük Kongrenin yapılmasına karar verdiği,
Ama MHP-Genel Merkezi’nin başka
Mahkemelerce, yürütmenin durdurulduğu bir ortamda;
Kongrenin yapılacağı Büyük
Anadolu Oteli’nin , Ankara Valiliği’ninde onayı ile,Polisler tarafından
kuşatıldığı,
TOMALARIN hazır bekletildiği, her
tarafın barikatlarla çevrilip, takviye edildiği bir ortamda, bütün ısrarlı
taleplere rağmen;
Kongre’nin yapılmasına müsaade
edilmedi.
Sonuçta Muhalif Genel Başkan Adayları Meral AKŞENER,Sinan
OĞAN, Koray AYDIN, Ümit ÖZDAĞ, bir bildiri yayınlayarak, Kongrenin yapılmasına
engel olunmasını protesto ederek,
Büyük Anadolu Oteli’nin
çevresinden ayrılıyorlar.
Otel çevresinde 20 Bin kişinin toplandığı söyleniyor.
Adalet Bakanı Bekir BOZDAĞ,MHP’ye
Kayyım atanması vesilesiyle Yargı’nın siyasete müdahalesini, doğru bulmuyorum
gibi sözler sarf etmişti.
10-EĞER BİR MAHKEME’NİN VERDİĞİ
KARARI, BAŞKA BİR MAHKEME BOZARSA!...
Şimdi burada çok garip bir durum
var. Bir Mahkeme gerekli ve yeter şartların sağlandığına hükmederek, Kongrenin
yapılmasına hükmediyorsa, ya da bu maksatla, bir Kayyım Heyeti atıyorsa,
böylesi bir kararı, başka bir Mahkeme nasıl bozar?...
Bunun anlamı şu:
Bir Mahkemenin verdiği kararı
beğenmedin, git başka Mahkemeye.
İkincinin kararını beğenmedin,
git üçüncüsüne…
Nasıl olur böyle bir şey?
Peki YARGITAY, ne güne
duruyor?...
BİR Mahkemenin verdiği karı,
YARGITAY bozar.
Peki tüm bu tartışmalar
yaşanırken, YARGITAY nerede?
Peki YARGITAY, bu konuda
kendisine yapılan itiraz baş vurusunu, niye zamqanında karara bağlayıp,
kargaşayı, önlemiyor, ya da önleyemiyor?
Bu ve buna benzer sorular,
Yetkililerce cevaplandırılmalıdır…
11-MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ’NİN
TABANINDAN GELEN BU SİLKİNİŞ, ÖNLENEMEZ!...
Bu gelişmelerden sonra, Devlet
BAHÇELİ’nin uzun süre, MHP’nin başında kalabileceğini, düşünmüyorum..
Devlet BAHÇELİ’nin çevresinde
olan çoğu Kişinin de; artık her şeyin, eskisi gibi olamayacağının farkında
olduklarına da, vurgu yapılıyor.
Ne demişler: Su; Aka Aka Kendi
Yolunu Bulur…
Bu vesile ile 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı ve ATATÜRK’ü anma
gününüzü kutluyorum
Böylesine önemli ve anlamlı bir
günde, bu Vatan için, canlarını veren 5 Şehidimizi, rahmetle, minnetle
anıyorum.
Kederli ama onurlu Ailelerine,
baş sağlığı ve sabırlar diliyorum.
Milletimizin başı sağ olsun.
En içten saygı, sevgi ve selamlarımla. 19 MAYIS 2016 Perşembe
Makine
Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
Enerji Uzmanı – Gazeteci Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder