SON GELİŞEN OLAYLARI NASIL OKUMALI -(1)
VE ANLAŞILAN ODUR Kİ!..;
AKP HÜKÜMETİ VE CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN, YENİ BİR
SEÇİM KAZANMANIN ZEMİNİNİ HAZIRLAMAYA ÇALIŞIYOR; PEKİ MUHALEFET PARTİLERİ NE
YAPIYOR?...
Sevgili Okurlar, bundan önceki yazılarımda;
VE ANLAŞILAN ODUR Kİ!..;
7 Haziran 2015 Milletvekili Seçimi kapsamında Esnaf ziyareti, Haymana - Ankara |
Sevgili Okurlar, bundan önceki yazılarımda;
Adalet ve
Kalkınma Partisi AKP ve O’nun fiili durumdaki lideri ve şimdinin Cumhurbaşkanı,
Recep Tayyip ERDOĞAN’ın bir daha gitmemek üzere iktidar a geldiklerini,
Ya da ne
pahasına olursa olsun, iktidarda kalmak istediklerini, yaşanan birçok
örneklerden yararlanarak, ortaya koymaya çalıştım.
Bu yazıda,
son 2-3 hafta içinde yaşadığımız iç ve dış gelişmelere, Muhalefet Partileri ile
İktidar Partisi ve Cumhurbaşkanı arasındaki polemiklere, Kanal İstanbul
projesi, Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının kaldırılması gibi bazı Kanun
tasarılarına ve yeni bir Anayasa yapma çalışmalarına, özet halinde değinmek
istiyorum.
Bu gibi
konularda ki analizlerimi ortaya koyarak, başlıkta ki sorulara cevap bulmaya
çalışacağız.
Ayrıca
siyasi partilerdeki kıpırdanmalar ve özellikle de Milliyetçi Hareket Partisi
MHP’de, Olağanüstü kongre vesilesiyle yaşanan gerginlik konusunda da, bir
şeyler söylemek i, istiyorum
Siyasi
Partilerdeki bu gibi kıpırdanmaların, ya da Başkaldırıların, buna AKP içindeki
Muhalif hareketleri de dahil etmek lazım; geleceğimiz adına, Türkiye’nin
yaşadığı kaos ortamından çıkma noktasında, mutlaka olumlu etkileri olacaktır.
Yaşadığımız
zor günlere rağmen ben, gelecek adına umutluyum…
Meclis’teki
Muhalefet Partilerinin ve özellikle Liderlerinin, AKP’ye set oluşturma yönünde,
yetersiz kaldıklarını da özellikle vurgulamak isterim.
Ele
alacağımız başlıca konular şunlar:
1-KARAMAN’DA
BİR ÖĞRENCİ YURDUNDA YAŞANAN, ERKEK ÇOCUKLARA CİNSEL TACİZ OLAYI…
Bu iğrenç olayı Bir Gün muhabiri Serbay MANSUROĞLU ortaya çıkarıyor.
Bu iğrenç olayı Bir Gün muhabiri Serbay MANSUROĞLU ortaya çıkarıyor.
Dinci
Ensar Vakfı’nın öğrenci yurdunda kalan ve yaşları 8-10 arasında değişen 45
erkek çocuktan 10’una, öğretmen Muharrem BÜYÜKTÜRK tarafından, cinsel tacizde
bulunulduğu ortaya çıkıyor.
Bu cinsel
taciz olayı,3 Mart 2016’da patlak veriyor.4 Mart 2016’da Polisin tecavüzcü
öğretmen Muharrem BÜYÜKTÜRK’ü tutuklaması ile konu Adliye’ye intikal ediyor.
Ama olay
10 gün gizlenerek, halkın gözünden uzak tutulmaya çalışılıyor. Ve bu nedenle
Haber, 10 gün gecikme ile23 Mart 2016’da Türkiye’nin gündemine oturuyor.
Cinsel
tacize uğrayan öğrencilerin bir kısmının, 13-16 yaş arasında olduğunu
söyleyeler de var.
Karaman’da
yaşanan böylesi iğrenç bir olayın, Türkiye’nin gündemine oturmasından sonra;
Ortaöğretim
düzeyinde, daha başka öğrenci yurtlarında da bu gibi cinsel taciz olaylarının
yapıldığı da, anlaşılıyor.
Bu iğrenç
olayın ortaya saçılması sonucunda, AKP İktidarının;
Ensar
Vakfı gibi yandaş ve dinci görünümlü bazı kuruluşları nasıl koruyup
kolladıkları, bir defa daha ortaya çıkmıştır.
Deniliyor
ki Vakıfların, Ortaöğretim düzeyinde yurt açmaları yasak. Ama faaliyette
olduklarının da, hep bilindiği söyleniyor…
Ne var ki
böylesi bir durum patlak verdiğinde; Valilik, Milli Eğitim gibi kuruluşların
haberdar olmadığı, ya da sahiplenmedikleri söyleniyor.
Ama her
nasılsa Valilik, İl Genel Meclisi’nin onayı ile: Ensar Vakfı’na, öğrenci
yurdunda kalan öğrenciler için kullanılmak üzere, 25 Bin TL para
yardımında bulunuyor.
Dinci
vakıf ve derneklerin öğrenci yurtlarında yaşanan bu cinsel taciz olayları, Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema
RAMAZANOĞLU’na sorulduğunda;
Önemli
hizmetlerde bulunan bu gibi vakıf ve derneklerde yaşanan bu gibi olaylarda;
Bir
defasında bir şey olmaz gibi laflar ediyor…
Sonrasında
bu konuda, Meclis’te bir araştırma komisyonu kurulmak istendiğinde;
Tasarı,
AKP Milletvekillerinin oyları ile reddediliyor…
6 Nisan
2016 tarihli SÖZCÜ Gazetesi, bu Konuyu, manşetten şöyle vermiş:
Ensar’a
laf söyletmeyen Aile Bakanı’nı kutladılar
Meclis’te
Tecavüzü Aklama Kuyruğu
Tasarının
reddedilmesi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Sema RAMAZANOĞLU’nun; bir
defasında bir şey olmaz sözü, Muhalefet kanadında ve Toplumda büyük yankı
buldu.
CHP Lideri
Kemal KILIÇDAROĞLU, 5 Nisan 2016 Salı günü, Meclis’te yaptığı haftalık grup toplantısında;
Karaman’da
çocuklara yapılan bu cinsel taciz olayına, Meclis’te ki Aklama konusuna ve
Bakan Sema RAMAZANOĞLU’nun sözlerine değindi…
Patenti,
17-25 Aralık 2013 Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonlarının bir parçası olarak, o
zaman İç İşleri Bakanı olan Muammer GÜLER’in, Reza ZARRAF için, seni korurum,
sana set olurum anlamında söylediği; Senin Önüne Yatarım sözünü hatırlatarak;
Ensar
Vakfı ve KAİMDER gibi dinci vakıf ve dernekleri korumakla, kimin önüne yattın
sözleri, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN ile
AKP’liler nezdinde, büyük tepkilere neden oldu.
Burada söz
konusu olan Bakan’ın bayan olması, başlangıçta cinsel anlamda bir çağrışım
yapsa bile
Kimin
Önüne Yattın Sözünün;
Eski Bakan
Muammer GÜLER örneğinde, kast edildiği gibi anlaşılmalıdır.
Sayın
KILIÇDAROĞLU, şu hususa da dikkat çekti ve dedi ki:
Sen ENSAR
Vakfı’nı koruyorsun da, tecavüze uğrayan çocukları ve onların ailelerini, niye
korumuyorsun?
Aşağıdaki
örnek de, bu gibi Kurum ve Kuruluşların, AKP’yi Yönetenler tarafından, nasıl
korunup, kollandıkları da, anlaşılmaktadır.
13 Nisan
2016 tarihli SÖZCÜ Gazetesi’nin manşetten verdiği habere göre;
Yandaş vakıfların temsilcilerini THY’ye doldurmuşlar
Yandaş vakıfların temsilcilerini THY’ye doldurmuşlar
Ensar’ın,
TÜRGEV’in THY yönetiminde ne işi var?
Konusunda
uzman olmayan ve Havacılıkla doğrudan bir ilişkisi olmayan insanların, kim
olursa olsun, böylesi teknik ve önemli bir kuruluşun yönetim kurullarında yer
almaları, elbette doğru değil…
BAŞBAKAN
AHMET DAVUTOĞLU VE CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN; CHP LİDERİ KEMAL
KILIÇDAROĞLUNA SÖYLEDİKLERİ SÖZLER, ÇOK MANİDAR.
Başbakan
Ahmet DAVUTOĞLU’nun sözleri:
Seviyesizlik,
terbiyesizlik…
Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip ERDOĞAN’ın sözleri:
Bu siyasi
sapığı, ne yapacağız?
Kendisi
gibi gereksiz…
Bu gibi
sözleri ve daha fazlasını Sayın ERDOĞAN; Saray’ında düzenlediği, 23.Muhtarlar
toplantısında söylemiş
Sayın
Başbakan’ın ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın, Ana muhalefet partisi liderine, bu tür
yaklaşımları ve sarf ettikleri sözlerin, uygun bir tarz olmadığını, öncelikle
söylemek lazım.
Sonra
konumu itibarı ile Sayın Cumhurbaşkanı’nın Anayasa hükmü gereği tarafsız olması
gerekirken, açıklamaları ile de taraf haline gelmesi ile
Cumhurbaşkanı
seçildikten sonraki seçimlerde de, AKP adına oy istediği, propaganda yaptığı
gibi uygulamalarla,
Süreklilik
arz eden, ortada bir de Anayasa hükümlerine uymama konusu var…
Başbakan
ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu son olay vesilesi ile sarf ettikleri sözler ve
yaklaşım tarzları daha ziyade;
AKP lehine
olumlu bir algı yaratmak uğruna, KILIÇDAROĞLU’nun şahsında, CHP’ye puan
kaybettirmek,
Sonuçta
siyasi bir çıkar sağlama ve seçim kazanmaya yönelik girişimler, ya da
değerlendirmeler olarak düşünmek, daha doğru bir yaklaşım olur.
Bu konuda
şunu söylemek isterim:
Ben CHP’li
de değilim. Keşke, İktidar Partisi AKP;
Yaşanan
cinsel taciz olayında, konunun araştırılmasını engellemeseydi ve
KILIÇDAROĞLU da, bu gibi sözleri söylemeseydi!..
KISSADAN
HİSSE…
Eğer
Karaman örneğinde görüldüğü üzere eşeledikçe, boyutu genişleyen toplumsal bir
yarada;
İktidar
Milletvekilleri, ister kendi iradeleri doğrultusunda olsun, isterse Parti
yönetiminden aldıkları talimat gereği olsun;
-Sırf
AKP’nin yara almaması için, onay vermeyen, İktidar Milletvekilleri ile
-Siyasi
davrandıkları da, her hali ile ortada olduğu anlaşılan bir İktidarla,
Türkiye’yi Yönetenlerle;
Ve
Halkımızın, kendilerine verdiği yetkiyi ve Milletvekili aritmetiğini
kullanamayıp;
7 Haziran 2015’de ellerine geçen altın fırsatı
değerlendiremeyen,
Kendi
aralarında anlaşarak; daha kimseye Hükümet kurma görevi verilmeden,
Biz bir
Koalisyon hükümeti kurmaya hazırız demeyen, diyemeyen,
AKP’nin
yanlış uygulamalarına, başka yönlerden de, engel olamayan, Meclis’deki mevcut Muhalefet partileri ve onların
liderleri ile;
Böylesi
bir ortamda;
AKP’nin
ısrarla üzerinde durduğu, Yeni bir Anayasa yapma ve Başkanlık sistemine geçme
gibi çok hayati ve çok riskli olan konular,Türkiye’nin
önceliği olan konular değildir…
Sonra
vurgulamaya çalıştığım üzere, mevcut ortam da, buna müsait değildir…
20
NİSAN’DA, KARAMAN ADLİYESİ’NDE, CİNSELTACİZ DAVASI GÖRÜLDÜ…
Çok sıkı
güvenlik önlemlerinin alındığı Karaman da Hakim, sanık Muharrem BÜYÜKTÜRK’e tek
celsede, 508 yıl 3 ay gibi rekor bir ceza verdi
Böylesi
bir sonuç, çok iğrenç böylesi bir cinsel istismar olayını gerçekleştiren Suçlu,
gereken cezayı aldı algısını yaratsa bile.
Uygulamada
görevini yapmayan ve bu gibi öğrenci yurtlarının açılmasına göz yuman,
görevlerini yapmayan Yetkilileri aklamaz,
Bu olaydan
zarar gören çocukların ve onların ailelerinin, çektiği acıları ve
mağduriyetleri ortadan kaldırmaz…
Devletin
ister ilk ve Ortaöğretim seviyesinde olsun, isterse Yüksek Öğretim seviyesinde
olsun;
Öğrenci ve
Ailelerini, barınma konularında;
Aşırı sağ-
sol, ya da Dinci Kurum ve Kuruluşların eline bırakması, asla doğru bir şey
değildir…
2-İRANLI
İŞ ADAMI, TÜRK VATANDAŞI REZA ZARRAB’IN AMERİKA’DA TUTUKLANMASI…
Ses
sanatçısı Ebru GÜNDEŞ’in de eşi olan İranlı İşadamı Reza ZARRAB, 22 Mart 2016
tarihinde, Amerika Birleşik Devletleri’nin Miami kentinde tutuklandı.
Bu olayın
Amerika Birleşik Devletlerini;
İran’a
uygulanan ekonomik ambargonun bir şekilde delinmesine vesile olunduğu, başka
parasal konularla da, zarara uğratıldığı, itibarının zedelediği gibi nedenlerle
doğrudan ilgisi var.
Türkiye
açısından ise, Reza ZARRAB’ın vereceği
bilgiler;
İran’a
uygulanan ambargonun, Türkiye tarafından delinip, delinmediğine, ya da nasıl
delindiğine ışık tutacağından;
Ya da AKP
Hükümeti ve özellikle de zamanın Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN’ı çok zora sokabilir.
Bu
bilgiler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın siyasi hayatını da, doğrudan
ilgilendirebilir.
Daha da
önemlisi, Amerika Birleşik Devletleri, Reza
ZARRAB’tan edindiği bilgileri;
Bir şantaj
unsuru olarak kullanıp, AKP Hükümetini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ı
zorlayabilir,
Türkiye’nin
Kıbrıs konusunda taviz vermesini, PKK ile mücadeleden vazgeçilmesini
isteyebilir…
Zaten
şimdiden Amerika Birleşik Devletleri, PKK ile mücadele edilmesinden rahatsız
olmalı ki;
PKK ile
müzakerelerin, yeniden başlatılmasını istiyor.
Böyle bir
istek neticesinde olmalı ki;
Başbakan
Ahmet DAVUTOĞLU; PKK eğer silah
bırakırsa, görüşmelere, yeniden başlayabiliriz, ifadesini kullanmaya başladı.
Türkiye’nin,
PKK’nın Suriye’deki kolu olan PYD ile mücadelesinden ve onu terör örgütü olarak
görmesinden rahatsız olduğunu, daha önceden söylemişti…
Dolayısı
ile biz burada, Reza ZARRAB’ın, tutuklanmayı ve hapiste yatmayı göze alarak;
niye Amerika’ya gitti konusunu, ana hatlarıyla irdelemeye ve bir sonuç
çıkarmaya çalışacağız.
REZA
ZARRAB, TUTUKLANACAĞINI BİLDİĞİ HALDE, NEDEN AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNE
GİTTİ?
Reza
ZARRAB’ ın İran’daki ortağı Babek ZENCANI;
İran’ın
parasını çaldığı, fesadı yer küreye yayılmaya çalıştığı gibi suçlamalarla,
idama mahkûm edildi
Babek
ZENCANİ, paraların % 10’unun. Türkiye’de bulunan ortağı, Reza ZARRAB
tarafından, yetkililere rüşvet olarak dağıtıldığını bildiğini, söyledi…
Türkiye’nin
İran’la sınır komşusu olması dolayısıyla, coğrafi yakınlık nedeniyle,İran
tarafından bir operasyon yapılarak kaçırılma ihtimali,
İran’la,
Amerika Birleşik Devletleri arasındaki yakınlaşma ve İran’a uygulanan
ambargonun kalkması,
Başbakan
Ahmet DAVUTOĞLU’nun İran’a yaptığı ziyaret ve Reza ZARRAB’ın, karşılıklı çıkarlar çerçevesinde;
İran’a
iade edilmesi ihtimali,
AKP
İktidarı ile aralarında sıcak ilişkilerin gerilemesi, koruma vermek
istemedikleri gibi nedenlerve bir şekilde öldürülme korkusu;
Reza
ZARRAB’ı Amerika’ya kaçmaya yönlendirdi,
Amerika’ya
gitmesine engel olurlar gibi gerekçelerle olmalı ki;
Yanına
eşii Ebru GÜNDEŞ ve çocuğunu da alarak, özel uçağı ile turistik bir görüntü
vererek, önce Dubai’ye gidiyor.
Orada
Amerika Birleşik Devletleri’nin Büyükelçisi ile görüşüp, Amerika’ya gitmek
için, vize alıyor. Ve oradan, Amerika’ya, tatil kenti Miami’ye uçuyor.
ZARRAB’ın
uçağı, Miami’de hava alanına indiğinde, FBİ ajanları zaten bekliyorlarmış,
hemen gözaltına alıyorlar.
Söylenen
odur ki, Reza ZARRAB, Dubai’de ABD Büyükelçisi’ne 1 Milyon Dolar vermiş.
Ve
anlaşılan Büyükelçi’de bundan sonrasında, Amerika’ya gitmiş.
Tabi ki
Reza ZARRAB, karşısında Büyükelçi’yi gördüğünde şaşırıyor.
Ve
büyükelçi devam ediyor ve diyor ki;
Sayın
ZARRAB, bana verdiğiniz 1 Milyon Dolar, şu an itibarı ile hesabınıza
yatırılmıştır…
ŞERİF
lakabıyla anılan ve zor davaların savcısı,
Hindistan asıllı Philip BHARA, iddianamesini hazırlıyor ve Reza ZARRAB’a
toplamda, 75 yıl hapis cezası öngörüyor.
ZARRAB,
davanın görülmesi esnasında, tutuksuz yargılanmak için, kefaletle serbest olma
şartından, yararlanmak istemiyor.
Ve bu
yüzden davanın Newyokk’ta görülmesine
karar veriliyor ve Hapishane otobüsü ile ZARRAB, oraya gönderiliyor
Amerikan
yasalarına göre, eğer sanık;
Gerçek
suçlu,ya da suçluları ortaya çıkartacak, çok önemli bilgiler verirse, ceza
indirimi alıyor, duruma göre cezadan da kurtulabiliyor.,
Anlaşılan
odur ki Reza ZARRAB, içeride kalmayı kendi hayatı için, daha doğru buluyor ve
bildiklerini söyleyip; birkaç yıl yatıp, dışarı çıkacağını düşünüyor…
Durum öyle
gösteriyor ki;
Reza
ZARRAB’ın verdiği bilgiler, Türkiye’deki Muhataplarını çok zora sokacak.
Reza ZARRAB’ı
Halkımız;
17-25
Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonları ile
Ve bu
operasyonlarda adı sıkça geçen, kilit isimlerden biri olarak tanıdı.
Bu
kapsamda tutuklanıp, biraz hapis yattıktan sonra, serbest kaldı.
17-25
Aralık 2013’te yapılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının, büyük bir gizlilik
içinde ve büyük bir hazırlıkla yapıldığı anlaşılıyor.
Savcı ve
Emniyet’in de işbirliği ile operasyon başlıyor.
Beklenmedik
bir anda patlak veren bu olayda;
AKP
Hükümeti’nin 4 Üyesi;
-Avrupa
Birliği Bakanı ve Baş Müzakereci Egemen BAĞIŞ,
-İç İşleri
Bakanı Muammer GÜLER,
-Sanayi ve
Teknoloji Bakanı, Zafer ÇAĞLAYAN,
-Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan BAYRAKTAR
Ve bu
Bakanlardan bazılarının çocuklarının da, rüşvet alma konularında adı geçiyor,
tutuklamalar oluyor.
Yolsuzluk
ve rüşvet olaylarına adı karışan, Bakanlarla, Reza ZARRAB arasında geçen ve
Tape diye adlandırılan telefon kayıtlarında söylenenler, ortalığa saçılıyor.
Bu
olaylarda, arazi ve bina gibi ranta açık ve haksız kazanç elde etme gibi
konularda yapılan başka pazarlıkların, Tapeleri de ortalığa saçılıyor.
Bu gibi
konularda detaylı bilgiler, o zaman ki bazı görsel ve yazılı basında, yeterince
yer aldı.
Ben burada
hafızaları tazelemek ve konunun anlaşılmasını kolaylaştırmak açısından,
detaylara girmeden, kısa bir özet sunmaya çalışıyorum.
17 ve 25
Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet operasyonları, halkımızın hafızasında şu
konularla yer etti:
1-Reza
ZARRAB’’ın, Sanayı ve Teknoloji Bakanı Zafer ÇAĞLAN’a , İsviçre malı el yapımı
700 Bin TL değerinde, özel ve çok
pahalı bir saat verdiği iddiaları…
2-Reza
ZARRAB’ın, İç İşleri Bakanı Muammer GÜLER’e,
ya beni tutuklarlarsa, sorusuna karşın, Muammer GÜLER’ in; Seni
korurum, sana set olurum anlamında söylediği;
SENİN
ÖNÜNE YATARIM SÖZÜ
3-Muammer
GÜLER’in oğlu Barış GÜLER’ in evinde bulunan 9 adet çelik para kasası ve para
sayma makinesi
4-Halk
Bankası Genel Müdürü Süleyman ARSLAN’ın evinde, ayakkabı kutularının içinde
bulunan 4,5 Milyon Dolar para.
Özellikle
Ayakkabı kutusu, yolsuzluk ve rüşvetle öyle eş anlamlı hale geldi ki;
İktidarı
protestolarda ve özellikle, zamanın Başbakanı ve şimdinin Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip ERDOĞAN’ın gezilerinde, ayakkabı kutusu göstermek, ya da ayakkabı kutusu
diye bağırmak suç teşkil etmeye, ifade almaya vesile haline gelmesi…
5-Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan BAYRAKTAR’ın, zamanın Başbakanı ve şimdinin
Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip ERDOĞAN için söylediği sözler;
Ben bütün
işleri, Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın emriyle yaptım. Her şey onun, bilgisi
dahilindedir …
6-Başbakan
Recep Tayyip ERDOĞAN ile oğlu Bilal ERDOĞAN arasında, İstanbul Üsküdar-Kısıklı’da ki Köşkte bulunan;
Milyonlarca
Dolar ve EURO paranın, bir yerlere gönderilip, nasıl sıfırlanacağı konusunda,
soru ve cevaplar…
Yetki ve
Kudret sahibi olanlar;
Bu iş,
Hükümeti devirmeye yönelik bir girişimdir, Paralel yapı işidir gibi
gerekçelerle
Aslı-astarı
yok denildi, davalar kapatıldı.
Bu
operasyonu başlatan savcılar ve emri
yerine getiren güvenlik güçleri mensubu kişiler, bir şekilde
görevlerinden alındı, ya da cezalandırıldı.
Yolsuzluk
ve rüşvet operasyonlarında adı geçen 4 Bakan’ın, Yüce Divan’a gönderilip,
gönderilmemesini araştırmak için bir komisyon kuruldu ama
Meclis’te
kurulan araştırma Komisyonu da;
AKP’li üyelerin çokluğu ve bazı oldu bittilerle, adı
geçen 4 Bakan’ın Yüce Divan’a gönderilmesine gerek olmadığı sonucuna varılıyor
9 AKP’li,
5 Diğer
Ve
Komisyon raporu, Meclis’te oylanıyor ve AKP Milletvekillerinin oyları ile
reddediliyor.
20 Ocak
2015
Reza
ZARRAB, ünlü bir Bilim adamı değil. Koç ailesi gibi, Sabancı ailesi gibi bir
sanayici ve binlerce kişi çalıştıran bir işveren değil.
Ama Milyar
Dolarları olan, özel uçağı olan ve yaşı, henüz 29 olan genç bir insan.
Reza
ZARRAB, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin cari açığının % 15’ini kapattığını söylüyor ama bu işin
nasıl olduğunu, açık ve net bir şekilde, ortaya koyan yok…
Çok zengin
biri olarak, acaba ne kadar vergi vermiş?
2011’de
Kira geliri kapsamında; 21 800 TL,
2012’de,
yine kira kapsamında: 30 400 TL,
2013’de.
Ticari faaliyetler kapsamında: 133 Bin TL
2014 Yılı
vergi beyanı için, ticari faaliyetlerden dolayı; 4,7 Milyon TL vergi ödemiş.
Ve 21
Haziran 2015’de yapılan törende;
Ekonomi
Bakan Nihat ZEYBEKÇİ, Başbakan Yardımcısı Numan K2URTULMUŞ ve Türkiye İhracatçılar
Merkezi TİM ’in Başkanı, Mehmet BÜYÜKEKŞİ’ nin elinden;
2014yılı
en fazla ihracat yapan işadamı sıfatıyla, ödül alıyor.
Reza
ZARRAB, 2014’de 818,5 Milyon Dolar değerinde, mücevher ihracatı yapmış.
İhracat
yapmak;
Dışarıya
mal satmak ve karşılığının da, döviz olarak, Türkiye’ye girmesi demektir.
Peki böyle
bir şey var mı? Yok…
Bu konu;
eskiden de görüldüğü üzere, Hayali ihracat gibi bir şey…
Peki,
Türkiye İhracatçılar Merkezi TİM Başkanı, Mehmet BÜYÜKEKŞİ, buna nasıl müsaade
ediyor?
Bunu
bilemeyiz…
Şimdi bu
konu, zurnanın zırt dediği yer olup;
İran’a
yaptırımlar çerçevesinde konulan ambargo’nun, nasıl delindiğine de, açıklık
getirebilecek önemli bir konu.
İşin özü
ve özeti şu:
İRAN’A
UYGULANAN AMBARGO ÇERÇEVESİNDE;
Amerika
Birleşik Devletleri ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri AB;
2012 YILI
Mart ayından itibaren, uluslar arası döviz transfer sistemi olan SWİFT
üzerindn; İran’a, ya da İran’dan başka ülkelere, para transferini durdurmuştu.
Döviz
transferinden sonra, altın şeklinde ödeme sistemine kısıtlama getirmişti.
ABD,
İran’a altın transferini önlemek açısından;
2013 yılı
Temmuz başından itibaren, İran’a altın transferini de yasakladı.
İran’a
uygulanan ambargonun asıl nedeni; Nükleer Teknoloji öğrenme ve geliştirme
çalışmaları, nükleer yakıt imal etme, nükleer santral y ve nihayetinde, Atom
bombası yapma çalışmaları…
ABD ve
Batı, İran’ın bu gibi nükleer faaliyetlerini ve niyetini;
Batı için
ve de özellikle, İsrail için, bir tehdit unsuru olarak görüyordu.
İşte bu
gibi sebeplerden dolayı ABD ve
Batı, İran’in gelirini azaltmak için, petrol satımına kısıtlama getiriyor.Para
transferinde de, yukarıda izah ettiğim üzere, çeşitli zorluklar çıkartıyor.
Benim
sitedeki Televizyon programı kaydına bakarsanız;
Bizimde bu
ambargoya uymamız nedeniyle, uğradığımız zararlar söz konusu…
İzlemenizde,
yarar var.
İRAN’DAN
ALINAN PETROL VE DOĞAL GAZ IN BEDELİ, ALTIN TRANSFERİ İLE KARŞILANMAK
İSTENİYOR.
Yani Reza
ZARRAB, Türkiye’nin İran’dan temin ettiği petrol ve doğalgazın bedelinin
ödenmesi konusunda; İran’a altın ve
mücevher gönderiyor.
Bu altın
ve mücevher transferi, bazen, Dubai üzerinden yapılıyor.
Rıza
ZARRAB’ın bu kapsamda, İran adına görev yapan bir İstihbarat elemanı olduğunu,
TC
Vatandaşlığını kazanmak içinde, ses sanatçısı Ebru GÜNDEŞ ile evlendiğine
işaret edenler de var…
Son alınan
bilgilere göre, Hürriyet Gazetesi’nin Washington muhabirine dayandırılarak;
Reza ZARRAB’ın İran’da tutuklu olan, CİA Ajanı, ya
da Ajanlarıyla, takas edilebileceğine de vurgu yapılıyor
Reza
ZARRAB’ın, Savcı BHARA’ ya verdiği bilgiler dahilinde;
İran’a
uygulanan ambargonun delinmesine yardımcı oldukları gerekçesiyle;
Bazıı
Siyasilerin başı, çok ağrıyabilir...
MİLLETVEKİLİ
DOKUNULMAZLIĞININ KALDIRILMAK İSTENMESİ;
SİYASİ BİR
TUZAKTIR.
Konuyu
şöyle izah etmek mümkün;
Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip ERDOĞAN, Başkanlık sistemine geçmeyi, çok istiyor. Bu konu da ok
kararlı olduğu da anlaşılıyor…
Ama Adalet
ve Kalkınma Partisi AKP’nin Milletvekili sayısı, buna müsait değil. Sonra AKP
içinde de, çatlaklar var.
PKK ile
mücadeleden dolayı da,, HDP ile de zaten körüler atıldı…
Bu
durumda, Başkanlık sistemini de öngören, yeni bir Anayasa yapma ve oylamada; HDP’in desteği de, zaten
olamaz…
En
kestirme yol şu:
Eğer
Milletvekili dokunulmazlıkları kaldırılırsa, öncelikle;
Teröre
destek veriyorlar gibi gerekçelerle, HDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı
kaldırılabilir.
Teröre kim
destek veriyorlarsa, bu güne kadar, dokunulmazlıklarını, niye kaldırmadın? Buna
yasal bir, engel mi vardı, sorusunu sormak lazım. Burada, maksat başka…
7 Haziran
2015 Milletvekili seçiminden önce, Açılım-Saçılım söylemleri ile AKP’yi
Yönetenlerin, HDP’Yİ Yönetenlerle; kol kola oldukları, unutuldu mu?
Ardından,
CHP’den Bazılarını dokunulmazlıkları da kaldırılıp, Milletvekillikleri
düşürülebilir…
Sonuç
itibarı ile boşalan Milletvekillikleri için, bir ara seçim yapılır.
Ve bu ara
seçimde de AKP, terörle mücadele ediyor görüntüsünü de kullanarak;
İhtiyacı
olan Milletvekili sayısına ulaşabilir.
Milletvekili
dokunulmazlıklarının kaldırılması, İktidarı elinde bulunduranların sopası
haline geleceğinden;
Milletvekilleri
görevlerini yapmaktan, korku nedeni ile imtina edebilirler.
Bu
itibarla başta CHP Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU ve MHP Lideri, tuzağa düşmemek
için;
Dokunulmazlıklar
kalkmalı gibi söylemlerinden, vazgeçmelidirler.
Saygılarımla
25 Nisan 2016 Pazartesi
Makine Yüksek Mühendisi
Ahmet YALVAÇ
Ahmet YALVAÇ
Enerji Uzmanı –
Gazeteci Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder