1 KASIM 2015 SEÇİMİ SONRASINDA YAŞANANLAR; AKP İKTİDARININVE
CUMHURBAŞKANI TAYYİP ERDOĞAN’IN ÖNÜNE KONAN; SİYASİ BİR FATURADIR,
TÜRKİYE’Yİ
ÇOK ZOR GÜNLER BEKLİYOR.
Sevgili Okurlar, 1 Kasım 2015’den
bu yana, aradan 1 aydan fazla zaman geçti ve bu süre içerisinde, bazı olumsuz
gelişmeler ortaya çıkmaya başladı.
Biz burada, bu olumsuz
gelişmelere ve bundan sonra yaşanacak muhtemel gelişmelere ışık tutmaya
çalışacağız.
Bundan önceki makalede;
1 Kasım 2015 Milletvekili Seçimi
Sonuçları, Bir Sürpriz mi? Başlığı altında,
AKP ve onun uygulamadaki fiili Lideri ve
şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın;
4. Kez kazandığı seçimin,
şifrelerini ortaya koymaya çalışırken,
Son paragrafta; AKP Hükümetinin
ömrü konusunda, şöyle bir tespitte bulunmuştum:
Yeniden tek başına iktidar olma
şansını yakalayan Adalet ve Kalkınma Partisi AKP Hükümetinin ömrünü;
Bundan böyle, Ekonomik zorluklar
ve Dış politika da ki sorunlar ve yeni gelişmeler belirleyecektir demiştim ve
eklemiştim:
AKP Hükümeti ancak 1 ya da 2 yıl
dayanabilir.
Çoğu kanaat önderinin görüşü de;
bu yöndedir.
Zira başta Amerika Birleşik
Devletleri ABD, Türkiye’nin önüne bir Fatura koyacaktır.
Ve AKP Hükümeti;
Suriye konusunda, PKK, PYD
konusunda, IŞİD’le mücadele konusunda, yeni bir Anayasa yapma konusunda;
Ya ABD’nin istekleri
doğrultusunda hareket edip, onun taleplerini yerine getirmeye çalışacak;
Ya da O’nun ekonomik kriz çıkarır
seni, alaşağı ederim, tehdidi ile karşı karşıya kalacaktır, vurgusunu
yapmıştım.
Şimdi Ekonomik Durumun vahameti
konusunda da, kısaca bir şeyler söylemek istiyorum,
2001’de Yaşadığımız ekonomik
krizde, Devletin elinde limanlar vardı, birçok Ekonomik kuruluşlar vardı. Bunların
ismini saymıyorum.
Bu gün bu Kuruluşlar, yok…
Bu Kuruluşlar, 13 yılı aşkın bir
süredir Türkiye’yi idare etmekte olan AKP Hükümeti tarafından; adeta
haraç-mezat mantığı ile elden çıkarıldı.
Sözde yapılan Özelleştirmeden
elde edilen paralarda, bir yatırıma dönüştürülmedi,
İstihdam yaratmada kullanılmadı,
Devletin gelirleri artmadı,
sorunlar çözülmedi…
Eskiye nazaran, iç ve dış
borçlarımız, katlanarak arttı.
Tüm komşularımızla düşman olduk.
Bu yüzden ticaretimiz de azaldı.
Nihayetinde komşumuz Rusya ile
de;
Suriye tarafında hava sahamızı
ihlal etti gerekçesiyle, savaş uçağını düşürdüğümüzden;
Onlarla da ilişkilerimiz bozuldu…
Maliye Bakanı, iyimser bir
tahminle, Rusya krizinin bize faturasının 9 Milyar Dolardan az olmayacağını
söyledi.
Temenni etmeyiz ama eğer bu gün
bir ekonomik kriz çıksa;
Boyutu; 2001’dekinden, kat be kat
fazla olur.
Zira bu gün, yukarıda da belirttiğim üzere; Devletin
elinde, zor durumlarda satabileceği, ya da, özelleştirmede kullanıp, gelir
temin edebileceği, bir malda kalmadı…
Vahametin boyutunun büyüklüğünü,
şu örneklerden de görüp, anlayabiliriz:
Eğer Yurt dışından canlı hayvan,
ya da et ithal ediyorsak,
Rusya’dan 1 Milyar Dolar, ya da
daha fazla değerde buğday ithal ediyorsak,
Dışarıdan, susam, çöreotu
alıyorsak,
Çin’den, Pakistan’dan sarımsak
tozu, ya da pul biber, tatlı biber ithal ediyorsak,
Mısır’dan maydanoz kurusu
alıyorsak;
Şu soruyu sormak gerekiyor:
Bu değirmenin suyu nereden
geliyor?
Eğer Köylü, Çiftçi topraktan,
hayvancılıktan, üretimden koparılmış ise,
Hangi sorunu çözebiliriz, nasıl
çözebiliriz?
Dolayısıyla Türkiye’yi çok zor
günlerin beklediğini, şimdiden söyleyebiliriz.
Bu nedenle AKP Hükümetinin ömrünü
bu seferin de ;
Onu bir şekilde destekleyip, oy
veren vatandaşlarımız değil de;
Ekonomik güçlükler, Dış ilişkiler
ve Bölgemizde gelişen dış boyutlu olaylar, belirleyici olacaktır.
Ben Halkımızla iç içe yaşayan
birisiyim. Ekonomik durgunluğun; esnaf kesiminde, alış verişte, her alanda,
artarak devam ettiğini, gözlemliyorum.
Türkiye’de bir Muhalefet boşluğu
var. Kemal KILIÇDAROĞLU ile CHP, Devlet BAHÇELİ ile MHP; bir yere varamaz. Eğer
bu Liderlerin yerine, Başkaları seçilirse;
Yenilenen Muhalefet Partileri,
sorunların çözümünde; Türkiye için, yeni bir umut kaynağı olabilirler.
AKP ile 13 yılda; Türkiye’nin
nasıl bir noktaya geldiği, getirildiği de ortadadır.
Bu itibarla, şunu yapacağım, bunu
yapacağım gibi sözde vaatleri de, inandırıcı olamaz.
Zira AKP’nin İktidarının
başlangıcından, bu güne kadar; kime hangi alanda, ne gibi taahhütlerde
bulunduğunu, tam olarak bilemiyoruz,
Ve Türkiye’nin geleceği adına,
endişeliyiz.
1 Kasım 2015 seçiminden bu yana,
gelişen önemli olaylardan bazılarını, şöyle sıralayabiliriz:
1-ANTALYA- BELEK’TE TOPLANAN G20
ZİRVESİ’İNDE, GÖRÜŞÜLEN KONULAR:
ZİRVESİ’İNDE, GÖRÜŞÜLEN KONULAR:
Dünyanın ekonomisi en iyi 20
Ülkesinin Devlet, ya da Hükümet Başkanları, 15-16 Kasım 2015 tarihinde,
Antalya-Belek’te bir araya geldiler
.Bazıları, G 20 Ülkelerinin
Devlet, ya da Hükümet Başkanlarının, Türkiye’de toplanmasını;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN’ın başarısı olarak göstermeye çalışıyorlar,
Obama, Putin, Angela MERKEL ve
Dünyanın diğer Büyükleri;
Tayyip ERDOĞAN’ın ayağına
geldiler gibi, bir algı yaratılmaya çalışıldı.
G20 Liderlerinin bu defasında,
Türkiye’de toplanmalarını şu şekilde yorumlarsak, daha doğru bir yaklaşım olur:
1-Türkiye de zaten G20’lerin bir
Üyesi. Bu açıdan bu yıl, Türkiye’de toplanma kararı almış olabilirler..
2-AKP ve Tayyip ERDOĞAN, 4. kez,
seçim kazanmıştır. Bölgede önemli olaylarında yaşandığı bir dönemde, hem bir
jest yapmak, hem de önemli konuları konuşmak açısından;
Bu defasında Türkiye tercih
edilmiş olabilir.
3-G20 öncesinde Fransa’da IŞİD
mensubu canlı bombanın üzerideki patlayıcıları infilak ettirmesi ile, yaşanan
intihar eylemi neticesinde, 132 kişi yaşamını kaybetmiş ve çok sayıda insanda,
yaralanmıştır.
Bu vesile ile Fransa
Cumhurbaşkanı François HOLANDE, Toplantıya katılamamıştır.
4-Fransa’daki terör eylemi
nedeniyle, bu defasında, Ekonomik konular; yerini terör olaylarına ve IŞİD’e bırakmıştır.
5- Bu nedenle Rusya Lideri
Vladimir PUTİN, yaptığı konuşmada;
G20 Ülkelerinin içinde, IŞİD’e
finansal destek sağlayanların olduğunu ifade ederek;
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’a da
dokundurma yapmıştır.
PUTİN, ellerinde uydudan çekilmiş
resimlerde, IŞİD petrolü taşıyan tankerlerin, Türkiye’ye yöneldiklerini belirterek;
Tayyip ERDOĞAN’a da gönderme
yapması, toplantı da şok etkisi yaratmıştır.
Rusya Lideri PUTİN’in dışında
benzer iddiaların;
Suriye, Irak, Iran tarafından da
dile getirildiği;
Bu gibi konuları yakından takip
eden uzmanlar tarafından, belirtilmektedir.
TÜRK F-16 SAVAŞ UÇAKLARININ;
RUSYA’YA AİT BİR SAVAŞ UÇAĞINI
DÜŞÜRMESİYLE BAŞLAYAN GERGİNLİK.
RUSYA’YA AİT BİR SAVAŞ UÇAĞINI
DÜŞÜRMESİYLE BAŞLAYAN GERGİNLİK.
Bu konuda sizlere, basına da
yansıyan çok ilginç bir noktaya, dikkatinizi çekmek istiyorum.
2 Rus savaş uçağı, Suriye
tarafından sınırımıza girerek, 17 saniye, hava sahamızı, ihlal etmiş.
Türk F-16’ları, Rus savaş
uçaklarını, defalarca uyarmış.
Sonunda bu uçaklar, Suriye
tarafına yöneldiklerinde; biri Suriye tarafına geçmiş, diğeri henüz Türk
tarafında iken;
Türk F-16’ları 6tarafından
vurulmuş…
Bu haber 9 / 12 / 2015 tarihinde
sabah yayınında, FOX TV’de İsmail KÜÇÜKKAYA tarafından sunulan Basın
özetlerinde;
İktidara yakınlığı ile bilinen
YENİ ŞAFAK Gazetesi’nin Ankara temsilcisi Abdülkadir SELVİ’nin Köşe Yazısı’na
dayanarak söyledi…
Sayın Selvi acaba; tuzağa mı
düşürüldük diye endişelerini de belirtiyor…
Böylesi bir tespit; haber
özelliği açısından da, çok önemli…
Rus savaş uçağının;
ABD’nin talebi doğrultusunda,
Türk jetleri tarafından düşüldüğünü, iddia edenlerde var.
Zira Amerika Birleşik Devletleri,
Rusya’nın Suriye’ye müdahale etmesini ve Beşar ESAD’ın yanında yer almasını,
kendi çıkarları açısından;
Planlarını bozduğu gerekçesiyle;
Rusya’ya bir şekilde, gözdağı vermek isteyebilir…
Şimdi,24 Kasım 2015 tarihinde,
Rus savaş uçağının düşürülmesinden sonraki zamanda, ortaya çıkan başka
detaylara da bir göz atalım.
Deniliyor ki Genel Kurmay
Başkanlığı tarafından yapılan basın açıklamasında;
Hava sahamızı ihlal eden ve milliyeti
tespit edilemeyen bir savaş uçağı, Türk-F-16 ları tarafından düşürüldü.
Burada kullanılan diplomatik
lisana, özellikle dikkat çekilmek isteniyor ve deniliyor ki;
Türk Genel Kurmayı, düşürülen
savaş uçağının, teknik imkânlara dayanarak; Rusya’ya ait olduğunu elbette
biliyordu.
Ama gerilimi tırmandırmamak için;
böylesi bir diplomatik lisan kullanıldı.
Rusya’nın da, gerilimi
tırmandırmak niyetinde olmadığı, bu yüzden, sorunu yumuşatmak açısından;
Uçaklarını, yerden atılan bir
füzenin, düşürmüş olabileceği ihtimaline vurgu yaparak;
Rus tarafı da diplomatik lisan
kullanmıştı…
Ama Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU ve
özelliklede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın; Hava sahamızı ihlal eden Rus
uçağını düşürdük gibi ve devamında, kısa süre aralıklarla yapılan
diğer çelişkili açıklamaların;
Bardağı taşırdığı ve Rusya Lideri
PUTİN’i çok kızdırdığı ve işin, geri dönüşü olmayan bir şekil
aldığına vurgu yapılmaktadır.
Gerisi malûm...
Rus savaş uçağının, Türk F-16’ları
tarafından, nasıl düşürüldüğü konusundaki iddiaları
Ve sonrasında verilen
beyanatları, yukarıda okudunuz.
Rus savaş uçağının düşürülmesi
ile başlayan gergin ve zor bir dönem;
Zaten yaşadığımız ekonomik
zorluklara ve uygulanan yanlış Dış politikadan kaynaklanan sorunları, daha da
derinleştirdi ve ilave sorunlar yarattı.
Hava sahamızın ihlal edilmesini,
elbette hoş karşılayamayız. Ama yukarıdaki iddiaları ve verilen beyanatları da,
göz ardı edemeyiz.
Bu konunun, bütün yönleri ile
açıklığa kavuşturulması lazım.
DÜŞÜRÜLEN RUS SAVAŞ UÇAĞININ
BULUNAN
KARAKUTUSU VE PUTİN’IN YAPTIĞI AÇIKLAMA:
KARAKUTUSU VE PUTİN’IN YAPTIĞI AÇIKLAMA:
Çoğumuz, uçağın kara kutusunun
rengini; adının da çağrıştırdığı üzere
Siyah renkte olduğunu sanırdık;
meğerse turuncu renkteymiş.
Kara kutu ifadesi ile kastedilen
şey;
Bu kutunun içinde, uçağın nasıl ve niye
düştüğü, ya da düşürüldüğü gibi, önemli konulara ışık tutacak, seyir
bilgileridir.
Rusya Lideri PUTİN;
Yanında Savunma Bakanı ve önünde
kara kutu varken, şöyle dedi:
Bu kara kutuyu, biz açmayacağız;
uluslar arası bir uzman heyetin huzurunda açıp, birlikte inceleyeceğiz dedi.
Böylesi bir husus;
Muhtemelen, Yeni Şafak Gazetesi
Ankara sorumlusu Abdülkadir Selvi’nin;
Acaba bizi tuzağa mı düşürmek
istediler yönünde ki şüpheye de açıklık getirebileceğinden dolayı,
Çok önemlidir.
YUNANISTAN’A AİT SAVAŞ UÇAKLARI,
NEREDE İSE HER GÜN HAVA SAHAMIZI İHLAL
EDİYOR VE YUNANİSTAN 16 ADAMIZI DA İŞGAL
ETTİ; PEKİ; BUNA NE DİYECEĞİZ?
NEREDE İSE HER GÜN HAVA SAHAMIZI İHLAL
EDİYOR VE YUNANİSTAN 16 ADAMIZI DA İŞGAL
ETTİ; PEKİ; BUNA NE DİYECEĞİZ?
Verilen bilgilere göre Türk savaş
uçakları, Ege Denizi üzerinde, kendi hava sahamız üzerinde, normal devriye
görevi yaparken;
Yunanistan’a ait savaş uçakları
tarafın, neredeyse her gün taciz edildiği, it Dalaşına girdiğini,
Hatta bir savaş uçağımızın
düşürüldüğü, pilotu ile beraber, halâ Ege Denizinin derinliklerinde olduğu
söyleniyor.
2004 Yılından itibaren, yani AKP
döneminde; Lozan antlaşmasına göre Türkiye’ye ait olan 16 Adamızın, Yunanistan
tarafından işgal edilmiş olmasına, ne demeli?
Aslında küçük ada ve kayalıklar
da dahil edildiğinde, bu rakamın;
16 değil de; 152 olduğu, belirtilmektedir.
AKP GRUP TOPLANTISI’INDA,
PUTİN
ALEYHİNDE İLGİNÇ TEZAHURAT:
VUR VUR İNLESİN, PUTİN DİNLESİN!!!
ALEYHİNDE İLGİNÇ TEZAHURAT:
VUR VUR İNLESİN, PUTİN DİNLESİN!!!
Bu aleyhte tezahuratı yapapanlar; AKP Milletvekilleri.
Bizim F-16 savaş uçaklarımız,
Rusya’nın bir savaş uçağını düşürdü ya!...
Bir sonraki haftanın Salı günü,
grup toplantısında, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU, Haftalık siyasi
değerlendirmelerini yapıyor.
Bu konuşmadan AKP Milletvekilleri
ve izleyiciler öyle mutlu olmuşlar ve öyle heyecanlanmış olmalılar ki;
Hep beraber ayağa kalkıp, futbol
maçlarında olduğu gibi, tempo tutuyorlar;
Vur vur inlesin, PUTİN dinlesin!!!
Tabi ki Meclis’te basın mensubu
sıfatıyla, birde, genç Rus gazeteci kadın var. Tabi Türkçe bilmiyor. Sonra
merak edip soruyor; bunlar, ne diyor?
Birileri söylenenleri, ona
tercüme ediyor.
Sonuçta Gazeteci genç Rus kadın,
haberi şöyle aktarıyor:
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde
AKP’li Milletvekilleri ve taraftarları, Haftalık grup toplantısında;
Ayağa kalkıp, PUTİN’ e vuralım
diye tempo tutuyorlar.
Tabi ki Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU,
insanları heyecanlandıran bir konuşma yapmaktan çok mutlu olmalı ki; mutluluğu
gözlerinden ve gülümsemesinden, anlaşılıyor.
Burada Rus savaş uçağının Türk
F-16 savaş uçakları tarafından düşürülmesi; hiçte hafife alınacak, mutlu
olunacak bir husus değil…
Zira bu uçak düşürme olayının
perde arkasını ve Yunanistan örneğini, yukarıda anlattım….
Milli gururumuz elbette önemli
ama
Mesele; sadece bu olsa!...
KOMŞULARIMIZLA SIFIR SORUN
POLİTİKASI
UYGULAYACAĞIZ DERKEN;
TÜM KOMŞULARIMIZLA, DÜŞMAN OLDUK!!!
UYGULAYACAĞIZ DERKEN;
TÜM KOMŞULARIMIZLA, DÜŞMAN OLDUK!!!
Nihayetinde Rusya ile de düşman
olduk. Ve komşularımız arasında, hiç dostumuz kalmadı…
Hava sahamızı ihlâl eden Rus
savaş uçağının, Türk jetleri tarafından
düşürülmesi ile gururlanıp, havalara uçan, AKP Milletvekilleri ve taraftarları;
Nihayetinde Rusya ile de, niye
düşman olduk sorusunu da, keşke kendilerine bir sorsalardı!..
ŞİMDİ TEK DOSTUMUZ, PEŞMERGE BAŞI
MESUT
BARZANİ KALDI; O DA; DOST DEĞİL YA ZATEN!...
BARZANİ KALDI; O DA; DOST DEĞİL YA ZATEN!...
Şimdi hafızaları tazelemek için,
aslında hepimizin bildiği bir konuyu;
12 Aralık 2015 tarihli SÖZCÜ
Gazetesi’nden sizlere aktarmak istiyorum.
8 Yıl önce, onun için
söylemediğini bırakmamıştı.
Barzani şimdi, SARAY’ ın Baş Tacı
oldu.
Ve haber şöyle devam ediyor:
ERDOĞAN;2007’’de Başbakanken,
Barzani için; o muhatabımız olamaz….Terör örgütüne yataklık
yapıyor.Muhatabımız; Irak merkezi
hükümetidir diyordu.Aradan 8 yıl geçti…
Ne değişti bilinmez. Şimdi
muhatap, Barzani oldu…
Sonra Irak Anayasasına göre;
Mesut BARZANİ şu an, yetkili de
değil.
Birçok Kürt gurupları o’na cephe
almış durumda.
Irak merkezi hükümeti, Türkiye
Cumhuriyeti’ni;
Mesut Barzani ile petrol
anlaşmaları, yaptığı, Musul’a Asker gönderdiği gerekçesi ile;
Türkiye’yi Birleşmiş Milletler
Teşkilatı’na şikayet etmeye hazırlanıyor.
Bu arada son gelişmeler
çerçevesinde;
Rusya ve İran’ın, Irak merkezi
hükümetinin yanında yer aldıklarını da,belirtelim.
Bu husus; bölgemizde yeni bir
sorun ve sürtüşmeye neden olacaktır.
Bir sorun bitmeden, ilave başka
bir sorun…
TÜRKİYE MUSUL’A NİYE ASKER
GÖNDERDİ?
BU KONUDA, TÜRKİYE’NİN BİR ÇIKARI
VAR MI?
Türk Silahlı Kuvvetleri TSK, 5
Aralık 2015 tarihinde;
1200 Asker ve 25 Tankla, Musul’a 13 Km . mesafede bulunan,
Başika kasabasında konuşlandı.
Daha önce Musul’da bir Türk
Birliğinin bulunduğuna ve bu Birliğin;
BARZANİ’nin Peşmergelerini
eğittiği ve böylece IŞİD’in elinde bulunan SENCAR’ın kurtarıldığı
Ve SENCAR’ın şu anda, BARZANİ’nin
kontrolünde olduğu belirtiliyor.
Türk nüfusun yoğun olduğu ve
Türkiye’nin Misakı-Milli sınırları içinde olan MUSUL’da, uzun zamandan beri, IŞİD’in işgali altında
bulunmaktadır. İddia şudur ki:
Türk Askeri, bu defasında daha
fazla Peşmergeye eğitim verecek ve muhtemelen kendisinin de yer aldığı bir
operasyonla, MUSUL’da IŞİD’den temizlenecek…
Bu konuda cevaplanması gereken
soru şu:
İyi, güzel! Türk Askerinin de
katkılarıyla MUSUL, IŞİD’den geri alındı.
Peki bundan sonrasında; MUSUL’un
yönetimi, kimde olacak?..
Eğer MUSUL, kurtarıldıktan sonra;
SENCAR örneğinde olduğu gibi, BARZANİ’ye teslim edilecekse;
Türkiye’nin bu konuda, çıkarı ne?
Bu konuda,Türkiye’nin menfaatini,
çıkarlarını ön planda tutan,bazı duyarlı Yazarların ve duyarlı
vatandaşlarımızın, ciddi endişeleri var…
Şöyle bir iddia da var:
MUSUL’a Karşılık, Başkanlık Kozu…
12 Aralık 2015 Sözcü Gazetesi
Böyle bir başlık atmış…
Bilinen şu hususu da, hatırlatmak
açısından, tekrar söyleyelim.
Amerika Birleşik Devletleri’’nin;
Irak’ın Kuzeyi’nde Özerk Kürt
Bölgesi’ni güçlendirip; bağımsız bir Kürt devleti kurmak istediğini,
Bu maksatla BARZANİ yönetiminin
desteklenmesini,
Türkiye’nin de BARZANİ
yönetimini, koruyup, kollamasını istediği de, bilinmektedir.
Bu şimdi BARZANİ olabilir, sonra
bir Başkası olabilir…
Önemli olan, ABD’nin ne yapmak
istediği ve çıkarlarıdır
Şimdi hatırlatma babından,
Suriye’nin Kuzeyi’nde ve Türkiye’nin Güney sınırında, gelinen nokta itibarı ile
de ilgili, bir şeyler söylemek istiyorum.
Sonuç itibarı ile bu gün,
Suriye’nin Kuzeyi’nde geniş bir bölgeye PYD ve IŞİD, küçük bir kısmına da bazı
terör örgütleri yerleşmiş durumda.
Eğer arta kalan 98 Km . uzunluğundaki bölge
de;
PYD, IŞİD ya da bir başka terör
grubunun eline geçerse;
Tamamıyla, terör guruplarının
tehdidi altına girmiş olacaktır.
Böylesi bir fiili durumun,
Türkiye açısından, başka bir anlamı şudur:
Zaman içerisinde bu 98 Km lik mesafede, ABD
yanlısı terör gruplarının eline geçer.
Ve ABD böylece, çok istediği;
Suriye’nin Kuzeyi’nden kendi kontrolünde bir
bölge yaratıp, Irak’ın Kuzeyi’ndeki petrolü Akdeniz’e akıtmak için;
Bu bölgede boru hattı kurmak
amacına ulaşmış olur,
Böylece, Irak’ın Kuzeyi’nde kurmayı düşündüğü
bağımsız Kürt devletini de;
Akdeniz’e bağlamış olacaktır
KOMŞULARIMIZIN TOPRAK
BÜTÜNLÜĞÜNÜN
SAĞLANMASI; TÜRKİYE’NİN DE TOPRAK
BÜTÜNLÜĞÜNÜN SAĞLANMASI ANLAMINA
GELİYORSA EĞER; KENDİMİZE ŞU SORULARI,
SORMAMIZ LAZIM:
SAĞLANMASI; TÜRKİYE’NİN DE TOPRAK
BÜTÜNLÜĞÜNÜN SAĞLANMASI ANLAMINA
GELİYORSA EĞER; KENDİMİZE ŞU SORULARI,
SORMAMIZ LAZIM:
1-Henüz 2011 yılında, şimdiki
Suriye lideri Beşar ESAD ile o zaman Türkiye’nin Başbakanı, şimdinin
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN
arasında dostane ilişkiler, en üst düzeyde iken,
Ve Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, Beşar
ESAD’a Kardeşim ESAD diye hitap ederken,
Türkiye’de ailecek birlikte tatil
yaparken;
2- Türkiye ile Suriye Devleti
arasında, ortak Bakanlar Kurulu toplanıyor iken
İki Ülke arsındaki ticari
ilişkilerde, maksimum seviyede iken;
Nasıl oluyor da, Beşar ESAD;
birden bire, ESED oluyor?
3-Suriye ile ilişkilerimiz,
beklenmedik bir şekilde bozulduktan sonra,
Recep Tayyip ERDOĞAN; Şam’da ki
Emevi Camii’nde inşallah Cuma namazı
kılacağız demişti.
Böylesi bir husus; Suriye’yi
işgal etmek anlamına gelmiyor muydu?
4-Beşar ESAD için; şu hafta
gidecek, bu hafta gidecek derken, aradan 4 yıl geçti.
Peki Beşar ESAD,halâ, niye
devrilemedi?
5-Tayyip ERDOĞAN’ın, Beşar ESAD
ile nasıl bir sorunu olabilirdi ki?
Aradan
4 yıl geçti.Halâ Beşar ESAD gidecek, ya da gitmeli ısrarı, niye?
6-Bu
arada güney sınırımızda güvenlik zafiyeti de yaratıldığından;
İçlerinde
hırsız, uğursuz, teröristlerinde bulunduğu 2,5 Milyon Suriyeli, sınırlarımızdan
rahatlıkla geçip, Türkiye’nin her tarafına dağıldı…
Biz
kendi sorunlarımızla baş edemezken, şimdi birde, Suriyeliler sorunu eklendi.
7-
Beşar ESAD, KENDİ Ülkesinin birlik ve beraberliğini korumakta kararlı
olduğundan;
Sonunda,
Rusya’dan yardım istemek zorunda kaldı.
Bu
noktada kendimize, şu soruyu sormamız lazım:
8-Biz
Beşar ESAD’ı devirmeye çalışmak yerine, onunla işbirliği yapıp; Suriye’yi
teröristlerden temizlemeye çalışsaydık;
Beşar
ESAD, Rusya’dan yardım istemek zorunda kalır mıydı?
Bu
nedenle Rusya ile de, karşı karşıya gelir miydik?
Uçak
düşürme olayı, yaşanır mıydı?
Rusya
ile doğalgaz, petrol, müteahhitlik hizmetleri, tarım ürünleri, sebze ve meyve
ticareti , turizm gibi Milyarlarca Dolar karşılıklı çıkar ilişkilerine dayalı
ticaretimiz ve iyi komşuluk ilişkilerimiz bozulur muydu?
9-Rusya,
Suriye’yi koruyup, kollamak adına girdiği Suriye’de;
Bu gün 2 Hava üssü kurdu ve 400 Km . menzilli
geliştirilmiş S400 füzelerini yerleştirdi,
Böylesi
bir husus; Türkiye’nin güvenliği açısından, büyük bir tehdit unsuru dur.
10-Suriye
ile Irak Hükümeti ile İran ile Rusya ile bozulan ilişkilerimiz, Türkiye’nın
çıkarlarına hizmet etmediği görüldüğüne göre;
Böylesi
bir husus; acaba, kimin çıkarına hizmet etmiştir?
11-Suriye,
eski bir Osmanlı toprağıdır. Biz onların Ağabeyi sayılırız, onlara karşı,
tarihi bir sorumluluğumuz var.
Dolayısı
ile Eğit-Donat, sonrasında, ESAD’ı devirmek, ya da Suriye’yi bölüp, parçalamak
için, Suriye’ye gönder ve nihayetinde;
Rusya’nın Suriye’ye girmesine de
vesile ol…
12- Dolayısıyla, kolu kanadı
kırılmış olan ve ülkesini, Bölücülerden kurtarmaya çalışan,Suriye Lideri Beşar
ESAD’a bir tokat da,Türkiye’yi idare edenler tarafından vurulması;
Müslüman TÜRK Halkına ve bizlerin
şanlı geçmişine asla yakışmaz…
BEN BİR ENERJİ UZMANIYIM;
RUSYA, YADA İRAN’IN DOĞALGAZI, KISITLAMASI, YA DA KESMESİ DURUMUNDA, ENERJİ AÇIĞIMIZI; BÜYÜK ORANDA, KENDİ KAYNAKLARIMIZLA KAPATABİLİRİZ.
RUSYA, YADA İRAN’IN DOĞALGAZI, KISITLAMASI, YA DA KESMESİ DURUMUNDA, ENERJİ AÇIĞIMIZI; BÜYÜK ORANDA, KENDİ KAYNAKLARIMIZLA KAPATABİLİRİZ.
Sorunun kaynağını ve çözümünü,
şöyle de özetleyebiliriz.
1-
Gerek Kamu, gerekse Özel kesime ait Termik
Santrallerin, özellikle de, kömürle çalışan Termik Santrallerin, usulüne göre
çalıştırıldıklarını, bakım ve onarımlarının, Dünya standartlarında yapıldığını,
maalesef söyleyemeyeceğim. Harcanan yakıta göre, verim düşük.
Ben,
bu sorunları, halledebilirim,
Üretilmesi
gerekirken, üretilemeyen enerjinin parasal karşılığı, yılda 2.5 Milyar
Dolardır.
2-Hidro Elektrik Santralleri
HES’ler konusunda, Köylü vatandaşlarımız haklı…
Enerjiye de ihtiyacımız var ama yeni nesil
HES projeleri ile bu sorun da halledilebilir.
3-Rehabilite çalışmalarını
yaptıktan sonra ve kesilen yüksek KDV ve fonlarda indirim yapılırsa;
% 100’e varan indirimler
yapılabilir.
4- Öncelikle, sorunun ne olduğu,
nasıl çözüleceği, Yetkililere ve Halkımıza anlatılmalıdır.
Say7gılarımla 14 Aralık 2015
Pazartesi
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
Enerji
Uzmanı-Gazeteci Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder