14 Aralık 2015 Pazartesi

1 KASIM 2015 SEÇİMİ SONRASINDA YAŞANANLAR; AKP İKTİDARININVE CUMHURBAŞKANI TAYYİP ERDOĞAN’IN ÖNÜNE KONAN; SİYASİ BİR FATURADIR, TÜRKİYE’Yİ ÇOK ZOR GÜNLER BEKLİYOR.

1 KASIM 2015 SEÇİMİ SONRASINDA YAŞANANLAR; AKP İKTİDARININVE CUMHURBAŞKANI TAYYİP ERDOĞAN’IN ÖNÜNE KONAN; SİYASİ BİR FATURADIR,
 TÜRKİYE’Yİ ÇOK ZOR GÜNLER BEKLİYOR.
Sevgili Okurlar, 1 Kasım 2015’den bu yana, aradan 1 aydan fazla zaman geçti ve bu süre içerisinde, bazı olumsuz gelişmeler ortaya çıkmaya başladı.
Biz burada, bu olumsuz gelişmelere ve bundan sonra yaşanacak muhtemel gelişmelere ışık tutmaya çalışacağız.
Bundan önceki makalede;
1 Kasım 2015 Milletvekili Seçimi Sonuçları, Bir Sürpriz mi? Başlığı altında,
 AKP ve onun uygulamadaki fiili Lideri ve şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın;
4. Kez kazandığı seçimin, şifrelerini ortaya koymaya çalışırken,
Son paragrafta; AKP Hükümetinin ömrü konusunda, şöyle bir tespitte bulunmuştum:
Yeniden tek başına iktidar olma şansını yakalayan Adalet ve Kalkınma Partisi AKP Hükümetinin ömrünü;
Bundan böyle, Ekonomik zorluklar ve Dış politika da ki sorunlar ve yeni gelişmeler belirleyecektir demiştim ve eklemiştim:
AKP Hükümeti ancak 1 ya da 2 yıl dayanabilir.
Çoğu kanaat önderinin görüşü de; bu yöndedir.
Zira başta Amerika Birleşik Devletleri ABD, Türkiye’nin önüne bir Fatura koyacaktır.
Ve AKP Hükümeti;
Suriye konusunda, PKK, PYD konusunda, IŞİD’le mücadele konusunda, yeni bir Anayasa yapma konusunda;
Ya ABD’nin istekleri doğrultusunda hareket edip, onun taleplerini yerine getirmeye çalışacak;
Ya da O’nun ekonomik kriz çıkarır seni, alaşağı ederim, tehdidi ile karşı karşıya kalacaktır, vurgusunu yapmıştım.
Şimdi Ekonomik Durumun vahameti konusunda da, kısaca bir şeyler söylemek istiyorum,
2001’de Yaşadığımız ekonomik krizde, Devletin elinde limanlar vardı, birçok Ekonomik kuruluşlar vardı. Bunların ismini saymıyorum.
Bu gün bu Kuruluşlar, yok…
Bu Kuruluşlar, 13 yılı aşkın bir süredir Türkiye’yi idare etmekte olan AKP Hükümeti tarafından; adeta haraç-mezat mantığı ile elden çıkarıldı.
Sözde yapılan Özelleştirmeden elde edilen paralarda, bir yatırıma dönüştürülmedi,
İstihdam yaratmada kullanılmadı,
Devletin gelirleri artmadı, sorunlar çözülmedi…
Eskiye nazaran, iç ve dış borçlarımız, katlanarak arttı.
Tüm komşularımızla düşman olduk. Bu yüzden ticaretimiz de azaldı.
Nihayetinde komşumuz Rusya ile de;
Suriye tarafında hava sahamızı ihlal etti gerekçesiyle, savaş uçağını düşürdüğümüzden;
Onlarla da ilişkilerimiz bozuldu…
Maliye Bakanı, iyimser bir tahminle, Rusya krizinin bize faturasının 9 Milyar Dolardan az olmayacağını söyledi.
Temenni etmeyiz ama eğer bu gün bir ekonomik kriz çıksa;
Boyutu; 2001’dekinden, kat be kat fazla olur.
Zira bu gün,  yukarıda da belirttiğim üzere; Devletin elinde, zor durumlarda satabileceği, ya da, özelleştirmede kullanıp, gelir temin edebileceği, bir malda kalmadı…
Vahametin boyutunun büyüklüğünü, şu örneklerden de görüp, anlayabiliriz:
Eğer Yurt dışından canlı hayvan, ya da et ithal ediyorsak,
Rusya’dan 1 Milyar Dolar, ya da daha fazla değerde buğday ithal ediyorsak,
Dışarıdan, susam, çöreotu alıyorsak,
Çin’den, Pakistan’dan sarımsak tozu, ya da pul biber, tatlı biber ithal ediyorsak,
Mısır’dan maydanoz kurusu alıyorsak;
Şu soruyu sormak gerekiyor:
Bu değirmenin suyu nereden geliyor?
Eğer Köylü, Çiftçi topraktan, hayvancılıktan, üretimden koparılmış ise,
Hangi sorunu çözebiliriz, nasıl çözebiliriz?
Dolayısıyla Türkiye’yi çok zor günlerin beklediğini, şimdiden söyleyebiliriz.
Bu nedenle AKP Hükümetinin ömrünü bu seferin de ;
Onu bir şekilde destekleyip, oy veren vatandaşlarımız değil de;
Ekonomik güçlükler, Dış ilişkiler ve Bölgemizde gelişen dış boyutlu olaylar, belirleyici olacaktır.
Ben Halkımızla iç içe yaşayan birisiyim. Ekonomik durgunluğun; esnaf kesiminde, alış verişte, her alanda, artarak devam ettiğini, gözlemliyorum.
Türkiye’de bir Muhalefet boşluğu var. Kemal KILIÇDAROĞLU ile CHP, Devlet BAHÇELİ ile MHP; bir yere varamaz. Eğer bu Liderlerin yerine, Başkaları seçilirse;
Yenilenen Muhalefet Partileri, sorunların çözümünde; Türkiye için, yeni bir umut kaynağı olabilirler.
AKP ile 13 yılda; Türkiye’nin nasıl bir noktaya geldiği, getirildiği de ortadadır.
Bu itibarla, şunu yapacağım, bunu yapacağım gibi sözde vaatleri de, inandırıcı olamaz.
Zira AKP’nin İktidarının başlangıcından, bu güne kadar; kime hangi alanda, ne gibi taahhütlerde bulunduğunu, tam olarak bilemiyoruz,
Ve Türkiye’nin geleceği adına, endişeliyiz.
1 Kasım 2015 seçiminden bu yana, gelişen önemli olaylardan bazılarını, şöyle sıralayabiliriz:
1-ANTALYA- BELEK’TE TOPLANAN G20
ZİRVESİ’İNDE, GÖRÜŞÜLEN KONULAR:
Dünyanın ekonomisi en iyi 20 Ülkesinin Devlet, ya da Hükümet Başkanları, 15-16 Kasım 2015 tarihinde, Antalya-Belek’te bir araya geldiler
.Bazıları, G 20 Ülkelerinin Devlet, ya da Hükümet Başkanlarının, Türkiye’de toplanmasını;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın başarısı olarak göstermeye çalışıyorlar,
Obama, Putin, Angela MERKEL ve Dünyanın diğer Büyükleri;
Tayyip ERDOĞAN’ın ayağına geldiler gibi, bir algı yaratılmaya çalışıldı.
G20 Liderlerinin bu defasında, Türkiye’de toplanmalarını şu şekilde yorumlarsak, daha doğru bir yaklaşım olur:
1-Türkiye de zaten G20’lerin bir Üyesi. Bu açıdan bu yıl, Türkiye’de toplanma kararı almış olabilirler..
2-AKP ve Tayyip ERDOĞAN, 4. kez, seçim kazanmıştır. Bölgede önemli olaylarında yaşandığı bir dönemde, hem bir jest yapmak, hem de önemli konuları konuşmak açısından;
Bu defasında Türkiye tercih edilmiş olabilir.
3-G20 öncesinde Fransa’da IŞİD mensubu canlı bombanın üzerideki patlayıcıları infilak ettirmesi ile, yaşanan intihar eylemi neticesinde, 132 kişi yaşamını kaybetmiş ve çok sayıda insanda, yaralanmıştır.
Bu vesile ile Fransa Cumhurbaşkanı François HOLANDE, Toplantıya katılamamıştır.
4-Fransa’daki terör eylemi nedeniyle, bu defasında, Ekonomik konular; yerini terör olaylarına ve IŞİD’e bırakmıştır.
5- Bu nedenle Rusya Lideri Vladimir PUTİN, yaptığı konuşmada;
G20 Ülkelerinin içinde, IŞİD’e finansal destek sağlayanların olduğunu ifade ederek;
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’a da dokundurma yapmıştır.
PUTİN, ellerinde uydudan çekilmiş resimlerde, IŞİD petrolü taşıyan tankerlerin, Türkiye’ye  yöneldiklerini belirterek;
Tayyip ERDOĞAN’a da gönderme yapması, toplantı da şok etkisi yaratmıştır.
Rusya Lideri PUTİN’in dışında benzer iddiaların;
Suriye, Irak, Iran tarafından da dile getirildiği;
Bu gibi konuları yakından takip eden uzmanlar tarafından, belirtilmektedir.
TÜRK F-16 SAVAŞ UÇAKLARININ; 
RUSYA’YA AİT BİR SAVAŞ UÇAĞINI
DÜŞÜRMESİYLE BAŞLAYAN GERGİNLİK.
Bu konuda sizlere, basına da yansıyan çok ilginç bir noktaya, dikkatinizi çekmek istiyorum.
2 Rus savaş uçağı, Suriye tarafından sınırımıza girerek, 17 saniye, hava sahamızı, ihlal etmiş.
Türk F-16’ları, Rus savaş uçaklarını, defalarca uyarmış.
Sonunda bu uçaklar, Suriye tarafına yöneldiklerinde; biri Suriye tarafına geçmiş, diğeri henüz Türk tarafında iken;
Türk F-16’ları 6tarafından vurulmuş…
Bu haber 9 / 12 / 2015 tarihinde sabah yayınında, FOX TV’de İsmail KÜÇÜKKAYA tarafından sunulan Basın özetlerinde;
İktidara yakınlığı ile bilinen YENİ ŞAFAK Gazetesi’nin Ankara temsilcisi Abdülkadir SELVİ’nin Köşe Yazısı’na dayanarak söyledi…
Sayın Selvi acaba; tuzağa mı düşürüldük diye endişelerini de belirtiyor…
Böylesi bir tespit; haber özelliği açısından da, çok önemli…
Rus savaş uçağının;
ABD’nin talebi doğrultusunda, Türk jetleri tarafından düşüldüğünü, iddia edenlerde var.
Zira Amerika Birleşik Devletleri, Rusya’nın Suriye’ye müdahale etmesini ve Beşar ESAD’ın yanında yer almasını, kendi çıkarları açısından;
Planlarını bozduğu gerekçesiyle; Rusya’ya bir şekilde, gözdağı vermek isteyebilir…
Şimdi,24 Kasım 2015 tarihinde, Rus savaş uçağının düşürülmesinden sonraki zamanda, ortaya çıkan başka detaylara da bir göz atalım.
Deniliyor ki Genel Kurmay Başkanlığı tarafından yapılan basın açıklamasında;
Hava sahamızı ihlal eden ve milliyeti tespit edilemeyen bir savaş uçağı, Türk-F-16 ları tarafından düşürüldü.
Burada kullanılan diplomatik lisana, özellikle dikkat çekilmek isteniyor ve deniliyor ki;
Türk Genel Kurmayı, düşürülen savaş uçağının, teknik imkânlara dayanarak; Rusya’ya ait olduğunu elbette biliyordu.
Ama gerilimi tırmandırmamak için; böylesi bir diplomatik lisan kullanıldı.
Rusya’nın da, gerilimi tırmandırmak niyetinde olmadığı, bu yüzden, sorunu yumuşatmak açısından;
Uçaklarını, yerden atılan bir füzenin, düşürmüş olabileceği ihtimaline vurgu yaparak;
Rus tarafı da diplomatik lisan kullanmıştı…
Ama Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU ve özelliklede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın; Hava sahamızı ihlal eden Rus uçağını düşürdük gibi ve devamında, kısa süre aralıklarla yapılan
diğer çelişkili açıklamaların;
Bardağı taşırdığı ve Rusya Lideri PUTİN’i çok kızdırdığı ve işin, geri dönüşü olmayan bir şekil
aldığına vurgu yapılmaktadır.
Gerisi malûm...
Rus savaş uçağının, Türk F-16’ları tarafından, nasıl düşürüldüğü konusundaki iddiaları
Ve sonrasında verilen beyanatları, yukarıda okudunuz.
Rus savaş uçağının düşürülmesi ile başlayan gergin ve zor bir dönem;
Zaten yaşadığımız ekonomik zorluklara ve uygulanan yanlış Dış politikadan kaynaklanan sorunları, daha da derinleştirdi ve ilave sorunlar yarattı.
Hava sahamızın ihlal edilmesini, elbette hoş karşılayamayız. Ama yukarıdaki iddiaları ve verilen beyanatları da, göz ardı edemeyiz.
Bu konunun, bütün yönleri ile açıklığa kavuşturulması lazım.
DÜŞÜRÜLEN RUS SAVAŞ UÇAĞININ BULUNAN
KARAKUTUSU VE PUTİN’IN YAPTIĞI AÇIKLAMA:
Çoğumuz, uçağın kara kutusunun rengini; adının da çağrıştırdığı üzere
Siyah renkte olduğunu sanırdık; meğerse turuncu renkteymiş.
Kara kutu ifadesi ile kastedilen şey;
 Bu kutunun içinde, uçağın nasıl ve niye düştüğü, ya da düşürüldüğü gibi, önemli konulara ışık tutacak, seyir bilgileridir.
Rusya Lideri PUTİN;
Yanında Savunma Bakanı ve önünde kara kutu varken, şöyle dedi:
Bu kara kutuyu, biz açmayacağız; uluslar arası bir uzman heyetin huzurunda açıp, birlikte inceleyeceğiz dedi.
Böylesi bir husus;
Muhtemelen, Yeni Şafak Gazetesi Ankara sorumlusu Abdülkadir Selvi’nin;
Acaba bizi tuzağa mı düşürmek istediler yönünde ki şüpheye de açıklık getirebileceğinden dolayı,
Çok önemlidir.
YUNANISTAN’A AİT SAVAŞ UÇAKLARI, 
NEREDE İSE HER GÜN HAVA SAHAMIZI İHLAL
EDİYOR VE YUNANİSTAN 16 ADAMIZI DA İŞGAL
ETTİ; PEKİ; BUNA NE DİYECEĞİZ?
Verilen bilgilere göre Türk savaş uçakları, Ege Denizi üzerinde, kendi hava sahamız üzerinde, normal devriye görevi yaparken;
Yunanistan’a ait savaş uçakları tarafın, neredeyse her gün taciz edildiği, it Dalaşına girdiğini,
Hatta bir savaş uçağımızın düşürüldüğü, pilotu ile beraber, halâ Ege Denizinin derinliklerinde olduğu söyleniyor.
2004 Yılından itibaren, yani AKP döneminde; Lozan antlaşmasına göre Türkiye’ye ait olan 16 Adamızın, Yunanistan tarafından işgal edilmiş olmasına, ne demeli?
Aslında küçük ada ve kayalıklar da dahil edildiğinde, bu rakamın;
16 değil de; 152 olduğu, belirtilmektedir.
AKP GRUP TOPLANTISI’INDA, PUTİN  
ALEYHİNDE  İLGİNÇ TEZAHURAT: 
VUR VUR İNLESİN, PUTİN DİNLESİN!!!
Bu aleyhte tezahuratı  yapapanlar; AKP Milletvekilleri.
Bizim F-16 savaş uçaklarımız, Rusya’nın bir savaş uçağını düşürdü ya!...
Bir sonraki haftanın Salı günü, grup toplantısında, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU, Haftalık siyasi değerlendirmelerini yapıyor.
Bu konuşmadan AKP Milletvekilleri ve izleyiciler öyle mutlu olmuşlar ve öyle heyecanlanmış olmalılar ki;
Hep beraber ayağa kalkıp, futbol maçlarında olduğu gibi, tempo tutuyorlar;
Vur  vur inlesin, PUTİN dinlesin!!!
Tabi ki Meclis’te basın mensubu sıfatıyla, birde, genç Rus gazeteci kadın var. Tabi Türkçe bilmiyor. Sonra merak edip soruyor; bunlar, ne diyor?
Birileri söylenenleri, ona tercüme ediyor.
Sonuçta Gazeteci genç Rus kadın, haberi şöyle aktarıyor:
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde AKP’li Milletvekilleri ve taraftarları, Haftalık grup toplantısında;
Ayağa kalkıp, PUTİN’ e vuralım diye tempo tutuyorlar.
Tabi ki Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU, insanları heyecanlandıran bir konuşma yapmaktan çok mutlu olmalı ki; mutluluğu gözlerinden ve gülümsemesinden, anlaşılıyor.
Burada Rus savaş uçağının Türk F-16 savaş uçakları tarafından düşürülmesi; hiçte hafife alınacak, mutlu olunacak bir husus değil…
Zira bu uçak düşürme olayının perde arkasını ve Yunanistan örneğini, yukarıda anlattım….
Milli gururumuz elbette önemli ama
Mesele; sadece bu olsa!...
KOMŞULARIMIZLA SIFIR SORUN POLİTİKASI
UYGULAYACAĞIZ DERKEN; 
TÜM KOMŞULARIMIZLA, DÜŞMAN OLDUK!!!
Nihayetinde Rusya ile de düşman olduk. Ve komşularımız arasında, hiç dostumuz kalmadı…
Hava sahamızı ihlâl eden Rus savaş uçağının, Türk jetleri  tarafından düşürülmesi ile gururlanıp, havalara uçan, AKP Milletvekilleri ve taraftarları;
Nihayetinde Rusya ile de, niye düşman olduk sorusunu da, keşke kendilerine bir sorsalardı!..
ŞİMDİ TEK DOSTUMUZ, PEŞMERGE BAŞI MESUT
BARZANİ KALDI; O DA; DOST DEĞİL YA ZATEN!...
Şimdi hafızaları tazelemek için, aslında hepimizin bildiği bir konuyu;
12 Aralık 2015 tarihli SÖZCÜ Gazetesi’nden sizlere aktarmak istiyorum.
8 Yıl önce, onun için söylemediğini bırakmamıştı.
Barzani şimdi, SARAY’ ın Baş Tacı oldu.
Ve haber şöyle devam ediyor:
ERDOĞAN;2007’’de Başbakanken, Barzani için; o muhatabımız olamaz….Terör örgütüne yataklık yapıyor.Muhatabımız; Irak merkezi  hükümetidir diyordu.Aradan 8 yıl geçti…
Ne değişti bilinmez. Şimdi muhatap, Barzani oldu…
Sonra Irak Anayasasına göre;
Mesut BARZANİ şu an, yetkili de değil.
Birçok Kürt gurupları o’na cephe almış durumda.
Irak merkezi hükümeti, Türkiye Cumhuriyeti’ni;
Mesut Barzani ile petrol anlaşmaları, yaptığı, Musul’a Asker gönderdiği gerekçesi ile;
Türkiye’yi Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na şikayet etmeye hazırlanıyor.
Bu arada son gelişmeler çerçevesinde;
Rusya ve İran’ın, Irak merkezi hükümetinin yanında yer aldıklarını da,belirtelim.
Bu husus; bölgemizde yeni bir sorun ve sürtüşmeye neden olacaktır.
Bir sorun bitmeden, ilave başka bir sorun…
TÜRKİYE MUSUL’A NİYE ASKER GÖNDERDİ?
BU KONUDA, TÜRKİYE’NİN BİR ÇIKARI VAR MI?
Türk Silahlı Kuvvetleri TSK, 5 Aralık 2015 tarihinde;
1200 Asker ve 25 Tankla, Musul’a 13 Km. mesafede bulunan, Başika kasabasında konuşlandı.
Daha önce Musul’da bir Türk Birliğinin bulunduğuna ve bu Birliğin;
BARZANİ’nin Peşmergelerini eğittiği ve böylece IŞİD’in elinde bulunan SENCAR’ın kurtarıldığı
Ve SENCAR’ın şu anda, BARZANİ’nin kontrolünde olduğu belirtiliyor.
Türk nüfusun yoğun olduğu ve Türkiye’nin Misakı-Milli sınırları içinde olan MUSUL’da,  uzun zamandan beri, IŞİD’in işgali altında bulunmaktadır. İddia şudur ki:
Türk Askeri, bu defasında daha fazla Peşmergeye eğitim verecek ve muhtemelen kendisinin de yer aldığı bir operasyonla, MUSUL’da IŞİD’den temizlenecek…
Bu konuda cevaplanması gereken soru şu:
İyi, güzel! Türk Askerinin de katkılarıyla MUSUL, IŞİD’den geri alındı.
Peki bundan sonrasında; MUSUL’un yönetimi, kimde olacak?..
Eğer MUSUL, kurtarıldıktan sonra; SENCAR örneğinde olduğu gibi, BARZANİ’ye teslim edilecekse;
Türkiye’nin bu konuda, çıkarı ne?
Bu konuda,Türkiye’nin menfaatini, çıkarlarını ön planda tutan,bazı duyarlı Yazarların ve duyarlı vatandaşlarımızın, ciddi endişeleri var…
Şöyle bir iddia da var:
MUSUL’a Karşılık, Başkanlık Kozu…
12 Aralık 2015 Sözcü Gazetesi Böyle bir başlık atmış…
Bilinen şu hususu da, hatırlatmak açısından, tekrar söyleyelim.
Amerika Birleşik Devletleri’’nin;
Irak’ın Kuzeyi’nde Özerk Kürt Bölgesi’ni güçlendirip; bağımsız bir Kürt devleti kurmak istediğini,
Bu maksatla BARZANİ yönetiminin desteklenmesini,
Türkiye’nin de BARZANİ yönetimini, koruyup, kollamasını istediği de, bilinmektedir.
Bu şimdi BARZANİ olabilir, sonra bir Başkası olabilir…
Önemli olan, ABD’nin ne yapmak istediği ve çıkarlarıdır
Şimdi hatırlatma babından, Suriye’nin Kuzeyi’nde ve Türkiye’nin Güney sınırında, gelinen nokta itibarı ile de ilgili, bir şeyler söylemek istiyorum.
Sonuç itibarı ile bu gün, Suriye’nin Kuzeyi’nde geniş bir bölgeye PYD ve IŞİD, küçük bir kısmına da bazı terör örgütleri yerleşmiş durumda.
Eğer arta kalan 98 Km. uzunluğundaki bölge de;
PYD, IŞİD ya da bir başka terör grubunun eline geçerse;
 915 Km. olan Güney sınırımız;
Tamamıyla, terör guruplarının tehdidi altına girmiş olacaktır.
Böylesi bir fiili durumun, Türkiye açısından, başka bir anlamı şudur:
Zaman içerisinde bu 98 Km lik mesafede, ABD yanlısı terör gruplarının eline geçer.
Ve ABD böylece, çok istediği;
 Suriye’nin Kuzeyi’nden kendi kontrolünde bir bölge yaratıp, Irak’ın Kuzeyi’ndeki petrolü Akdeniz’e akıtmak için;
Bu bölgede boru hattı kurmak amacına ulaşmış olur,
 Böylece, Irak’ın Kuzeyi’nde kurmayı düşündüğü bağımsız Kürt devletini de;
Akdeniz’e bağlamış olacaktır
KOMŞULARIMIZIN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜN
SAĞLANMASI; TÜRKİYE’NİN DE TOPRAK
BÜTÜNLÜĞÜNÜN SAĞLANMASI ANLAMINA 
GELİYORSA EĞER; KENDİMİZE ŞU SORULARI,
SORMAMIZ LAZIM:
1-Henüz 2011 yılında, şimdiki Suriye lideri Beşar ESAD ile o zaman Türkiye’nin Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN  arasında dostane ilişkiler, en üst düzeyde iken,
Ve Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, Beşar ESAD’a Kardeşim ESAD diye hitap ederken,
Türkiye’de ailecek birlikte tatil yaparken;
2- Türkiye ile Suriye Devleti arasında, ortak Bakanlar Kurulu toplanıyor iken
İki Ülke arsındaki ticari ilişkilerde, maksimum seviyede iken;
Nasıl oluyor da, Beşar ESAD; birden bire, ESED oluyor?
3-Suriye ile ilişkilerimiz, beklenmedik bir şekilde bozulduktan sonra,
Recep Tayyip ERDOĞAN; Şam’da ki Emevi  Camii’nde inşallah Cuma namazı kılacağız demişti.
Böylesi bir husus; Suriye’yi işgal etmek anlamına gelmiyor muydu?
4-Beşar ESAD için; şu hafta gidecek, bu hafta gidecek derken, aradan 4 yıl geçti.
Peki Beşar ESAD,halâ, niye devrilemedi?
5-Tayyip ERDOĞAN’ın, Beşar ESAD ile nasıl bir sorunu olabilirdi ki?
                Aradan 4 yıl geçti.Halâ Beşar ESAD gidecek, ya da gitmeli ısrarı, niye?
                6-Bu arada güney sınırımızda güvenlik zafiyeti de yaratıldığından;
                İçlerinde hırsız, uğursuz, teröristlerinde bulunduğu 2,5 Milyon Suriyeli, sınırlarımızdan rahatlıkla geçip, Türkiye’nin her tarafına dağıldı…
                Biz kendi sorunlarımızla baş edemezken, şimdi birde, Suriyeliler sorunu eklendi.
                7- Beşar ESAD, KENDİ Ülkesinin birlik ve beraberliğini korumakta kararlı olduğundan;
                Sonunda, Rusya’dan yardım istemek zorunda kaldı.
                Bu noktada kendimize, şu soruyu sormamız lazım:
                8-Biz Beşar ESAD’ı devirmeye çalışmak yerine, onunla işbirliği yapıp; Suriye’yi teröristlerden temizlemeye çalışsaydık;
                Beşar ESAD, Rusya’dan yardım istemek zorunda kalır mıydı?
                Bu nedenle Rusya ile de, karşı karşıya gelir miydik?
                Uçak düşürme olayı, yaşanır mıydı?
                Rusya ile doğalgaz, petrol, müteahhitlik hizmetleri, tarım ürünleri, sebze ve meyve ticareti , turizm gibi Milyarlarca Dolar karşılıklı çıkar ilişkilerine dayalı ticaretimiz ve iyi komşuluk ilişkilerimiz bozulur muydu?
                9-Rusya, Suriye’yi koruyup, kollamak adına girdiği Suriye’de;
Bu gün 2 Hava üssü kurdu ve 400 Km. menzilli geliştirilmiş S400 füzelerini yerleştirdi,
                Böylesi bir husus; Türkiye’nin güvenliği açısından, büyük bir tehdit unsuru dur.
                10-Suriye ile Irak Hükümeti ile İran ile Rusya ile bozulan ilişkilerimiz, Türkiye’nın çıkarlarına hizmet etmediği görüldüğüne göre;
                Böylesi bir husus; acaba, kimin çıkarına hizmet etmiştir?
                11-Suriye, eski bir Osmanlı toprağıdır. Biz onların Ağabeyi sayılırız, onlara karşı, tarihi bir sorumluluğumuz var.
                Dolayısı ile Eğit-Donat, sonrasında, ESAD’ı devirmek, ya da Suriye’yi bölüp, parçalamak için, Suriye’ye gönder ve nihayetinde;
Rusya’nın Suriye’ye girmesine de vesile ol…
12- Dolayısıyla, kolu kanadı kırılmış olan ve ülkesini, Bölücülerden kurtarmaya çalışan,Suriye Lideri Beşar ESAD’a bir tokat da,Türkiye’yi idare edenler tarafından vurulması;
Müslüman TÜRK Halkına ve bizlerin şanlı geçmişine asla yakışmaz…
BEN BİR ENERJİ UZMANIYIM;  
RUSYA, YADA İRAN’IN DOĞALGAZI, KISITLAMASI, YA DA KESMESİ DURUMUNDA, ENERJİ AÇIĞIMIZI; BÜYÜK ORANDA, KENDİ KAYNAKLARIMIZLA KAPATABİLİRİZ.
Sorunun kaynağını ve çözümünü, şöyle de özetleyebiliriz.
1-      Gerek Kamu, gerekse Özel kesime ait Termik Santrallerin, özellikle de, kömürle çalışan Termik Santrallerin, usulüne göre çalıştırıldıklarını, bakım ve onarımlarının, Dünya standartlarında yapıldığını, maalesef söyleyemeyeceğim. Harcanan yakıta göre, verim düşük.
Ben, bu sorunları, halledebilirim,
Üretilmesi gerekirken, üretilemeyen enerjinin parasal karşılığı, yılda 2.5 Milyar Dolardır.
2-Hidro Elektrik Santralleri HES’ler konusunda, Köylü vatandaşlarımız haklı…
    Enerjiye de ihtiyacımız var ama yeni nesil HES projeleri ile bu sorun da halledilebilir.
3-Rehabilite çalışmalarını yaptıktan sonra ve kesilen yüksek KDV ve fonlarda indirim yapılırsa;
% 100’e varan indirimler yapılabilir.
4- Öncelikle, sorunun ne olduğu, nasıl çözüleceği, Yetkililere ve Halkımıza anlatılmalıdır.
Say7gılarımla 14 Aralık 2015 Pazartesi
          Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
              Enerji Uzmanı-Gazeteci Yazar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder