22 Eylül 2015 Salı

ADALET PARTİSİ’NİN KURULUŞ DİLEKÇESİ İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NA VERİLDİ… MİLLETİMİZE HAYIRLI VE UĞURLU OLSUN

ADALET PARTİSİ’NİN KURULUŞ DİLEKÇESİ İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’NA VERİLDİ… 
MİLLETİMİZE HAYIRLI VE UĞURLU OLSUN
                Sevgili Okurlar, 17 Eylül 2015 Perşembe günü saat 16.30’da, ADALLET PARTİSİ’nin kuruluş dilekçesi, İçişleri Bakanlığı’na teslim edildi.
                Gerekli formalite incelemeleri yapıldıktan sonra, Adalet Partisi kuruluş mazbatasını alacak ve Türk siyasi hayatında, gerekli yerini alacak.
                Genel Merkez Yetkilisinden alınan bilgiye göre; kontrol ve onay işleminin Kurban Bayramından sonraya kaldığı bilgisi alınmış olup;
Kuruluş mazbatası alındıktanan sonra Ankara’da Basınında davet edildiği bir etkinlik düzenlenecek…
Adalet Partisi’nin kuruluş dilekçesinde yer alan, Kurucu Üyelerinin sayısı;103.
Merkezde son yapılan kontrollerde, bazı üyelerin, evraklarında noksanlıklar olduğu için, sayıya dahil edilmedi.
Sadece 103 Kurucu Üye ile de, yeniden kulan Adalet Partisi’ne ilginin çok olduğunu, şimdiden söyleyebiliriz.
Kurucu Üyelerin % 10 kadarı, Prof. Dr. unvanını taşıyan Bilim Adamı. Diğer geri kalanın önemli bir kısmı; İş Adamı, ya da Siyasetçi
Adalet Partisi’ne yakın zamanda, tanınmış bazı siyasetçilerle, bazı Bilim Adamlarının da katılacağını düşünüyorum. Ve bu yeni oluşumun kısa zamanda, Türkiye için, yeni bir umut ve yeni bir heyecan kaynağı olacağına inanıyorum..
Muhtemelen Demokrat Parti ve diğer Merkez Sağ partilerden de katılımların olacağını düşünüyorum.
                Adalet Partisi laf üreten ve Halkımızı oyalayan değil; yeni plan ve projelerle, Halkımızın tüm sorunlarına çözüm getirmeye çalışan bir parti olacak ve zaman içerisinde bu hususu, herkes görüp, anlayacaktır.
Gerçi yeniden kurulan bu siyasi oluşum; 1 Kasım 2015 Milletvekili seçimine katılamıyor ama
Muhtemelen 2016, ya da biraz sonrasında yapılacak bir seçimde, mutlaka, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yerini alacaktır…
17 Eylül, Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi tarihinde, önemli ve hazin bir olayın, yıl dönümüdür.
17 Eylül 1960 tarihinde; Demokrat Parti iktidarının Başbakanı, Adnan MENDERES, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü ZORLU ve Maliye Bakanı Hasan POLATKAN;
                27 Mayıs 1960’da Askeri bir darbe ile Yönetime el koyanlar tarafından, Yassı Ada’da idam edilmişlerdir.
                Dolayısı ile bu tarih, Türk siyasi tarihinde olduğu kadar;
                Merkez Sağa gönül verenler için de, önemli bir günün yıl dönümüdür…
                Bu itibarla, böylesi bir günde, Merhum Adnan MENDERES, Fatin Rüştü ZORLU ve Hasan POLATKAN’ı rahmetle, minnetle anıyoruz.
                17 Eylül 2015’de aynı amblem ve aynı adla yeniden kurulan Adalet Partisi’nin;
                Türkiye’nin siyaseten geldiği noktada;
                Her konuda geriye gidişin, çöküşün, çürümüşlüğün yaşandığı bir dönemde,
                Türkiye’de bozulan Devlet düzeninin yeniden inşasında, huzur, güven ve istikrarın yeniden tesis edilmesinde;
Yeni bir umut, yeni bir başlangıç olmasını diliyorum.
Bu vesile ile geçmişte yaşanan hazin bir olayla ilgili olarak;
Günümüz siyasetçilerine de örnek olması açısından; şu gözlemlerimi aktarmak isterim.
BİZİM HALKIMIZ HER ŞEYE RAĞMEN, ASKERİ SEVER.
                27 Mayıs 1960 İhtilâlinin ayak seslerinin duyulmaya başladığı bir zamanda, Toplumda bazı çevrelerde rahatsızlığın baş gösterdiği bir dönemde, Adnan MENDERES’e yakın olan birileri; ona iyi niyetle ve nazikçe hatırlatma babından, bazı uyarılarda bulunuyorlar…
                Rahmetli Adnan MENDERES, uyarıya cevaben şöyle diyor:
                Eskişehir’de yaptığımız Mitingde gördünüz; 300 Bin kişi vardı.
                Bu söz aslında; kimse bana bir şey yapamaz, Halkım beni çok seviyor gibi anlamda kullanılmıştır.
                Netice itibarı ile 27 Mayıs 1960 ihtilâli yapıldığı zaman ki ben o zaman 14 yaşında bir gençtim;
                Yollara, meydanlara çıkıp ta, ihtilâli protesto edenleri, hiç görmedim.
                Aynı şekilde, 16 - 17 Eylül 1961’de Adnan MENDERES ve 2 Arkadaşının idam edildiğinin sonrasında da;
Dışarı çıkıp, kimsenin protesto ettiğini de görmedim.
Böylesi bir yaklaşım tarzından çıkan sonuç şudur:
Bizim Halkımız; bazı uygulamalarına karşı olsa da Askerimizi sever,
 Askerimizle çatışmak istemez…
Bizim Halkımız Askeri sever ama Onu siyasette görmek istemez, ona destek vermez.
Onu zor anlarda; Ülke güvenliğinin ve Cumhuriyet’in tehlikeye düştüğü zamanda, bir Sigortası olarak görür…
O zaman ki Demokrat Parti ile Adnan Menderes’i ve o zaman yaşananları; şimdinin Siyasetçileri ile asla mukayese edemeyiz…
Şimdi Türkiye’de siyaseten gelinen nokta itibarı ile
Umarım ki bir Askeri müdahale olmaz…
Demek istediğim husus, sonuç itibarı ile şu dur:
Bir Askeri müdahaleyi hiçbir zaman arzu etmeyiz ama
Siyasiler;
Her zaman işlerini düzgün yapıp; Askerin müdahalesine zemin hazırlamamak için, azami bir gayret içinde olmalıdırlar…
1 KASIM 2015 ERKEN SEÇİMİ ÖNCESİNDE;
 TÜRKİYE’NİN SİYASETEN GELDİĞİ NOKTANIN BİR ÖZETİ
1-      Türkiye’de seçim güvenliği var mı, seçmen listeleri doğru mu? 
Bu gibi sorunlar, 7 Haziran 2015 tarihinde de vardı. Şimdi de var.
Türkiye’nin her tarafında, özellikle Güney Doğu bölgemizde, yaşanan terör eylemleri dolayısıyla; seçim güvenliğinin olduğundan, ya da vatandaşlarımızın hür iradeleri ile oy kullandıkları söylenemez.
Sözde güvenlik nedeni ile özellikle Güneydoğu bölgemizde; taşımalı sistemle, ya da, güvenli bölgelerde oy kullandırmak suretiyle; en azından AKP’ye oy vermeyeceği belli olan bölgelerde, seçime katılım oranının düşük olmasının planlandığı, iddia edilmektedir.
Seçmen listeleri üzerinde de, büyük hilelerin yapıldığı söyleniyor…
Bu konuda basınımıza yansıyan ilginç bir örnek var.
18 Eylül 2015 Cuma TARAF Gazetesi’nin haberi:
7 Haziran 2015 seçiminde oy kullanan 650 Bin seçmeni, 1 Kasım 2015 seçimi öncesinde, listeden silmişler.
Böylesi bir hususun; mahalle Muhtarları aracılığı ile AKP’ye oy vermeyen seçmenlerin, bir şekilde tespit edilmesi ile başladığına vurgu yapılmaktadır.
Taraf Gazetesi’inde çok önemli bir haber daha var: HAZİNE’NİN MÜCAHİTLERİ
Hazine’de görevli uzmanlara cihat dersi veren Daire Başkanı H.E şöyle demiş:
AKP Hükümeti Allah yolunda savaş veriyor. Savaşta her şey, mubahtır diyerek, hukuksuz operasyonları savunmuş...
2-Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın açıklamaları, çok manidar.
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN bir televizyonda ki konuşmasında, Çözüm sürecinde PKK terör örgütünün; silah depoladığını belirterek, sürecin kötüye kullanıldığına vurgu yaptı.
Her defasında HDP’ye de çatarak; PKK terör örgütünü desteklediklerini söyledi.
11 Eylül 2015 Cuma Sözcü Gazetesi
SUÇ VAR, 
İTİRAF VAR, 
DELİL VAR; 
CEZA VEREN YOK!..
Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri TSK’nın PKK’ya operasyon taleplerinin çoğu, Valiler tarafından engellenmiş…
Peki mevcut durum bu ise; PKK’nın palazlanıp, Türkiye’yi kana bulamasında sorumlu kim?...
3-Rize Belediyesi ATATÜRK Heykelini kaldırıp, yerine Çay Bardağı figürü koymak istemiş…
Halkı bu gibi hassas konularla tahrik etmenin, ne gereği var?...
Bu gibi uygulamalara, birileri teşebbüs etse bile, Üst Makamlar tarafından engellenmesi lâzım…
22 Eylül 2015 Salı, posta Gazetesi: ŞU HALE BAK!..
Rize ‘nin AKP’li Belediye Başkanı Prof. Dr. Reşat KASAP, Cumhuriyet Meydanı’ndaki 35 yıllık Atatürk Anıtı’nı kaldırıp, yerine çay bardağı heykeli koydurmak için, proje hazırlatmıştı.
KASAP: Anıtın Meydana tekrar konulup, konulmaması konusunda; Referandum yaptıracağını söylemiş…
4- İstanbul-Edirne otoyolunda, Suriyelilerin göçü
                Sayıları 2,5 Milyonu bulduğu söylenen Suriyeli göçmenler, Türkiye’ye ilave bir yük ve sorun olmanın dışında, Avrupa’ya gidebilmenin umudu ile İstanbul’dan Edirne’ye vasıta ile gitmeleri engellendiğinden;
Bu defasında 240 Km’lik yolu, yaya olarak gitmeye karar vermişler.
Televizyonlarda, yolda, çorapla yürüyen küçük çocuklar gördük.
Sırtlarında yükle yol almaya çalışan insanlar gördük.
Edirne’ye vardıklarında da; sınıra ulaşmaları, askerler tarafından engellenmeye çalışılıyordu.
16 Eylül 2015 Çarşamba HÜRRİYET Gazetesi:
OTOYOLDA GÖÇ…
Suriyelilerin bir kısmının da, deniz yolu ile kaçak olarak, Ege’de ki Yunan adalarına gitmek isterken; şişme bot, kayık, ya da motorlarının batması, ya da Yunan sahil güvenlik birimleri tarafından batırılmaları sonucunda;
Neredeyse her gün ölüm haberleri almaya başladık.
Bu gibi şeyler, Suriyelilerin bize ek yük ve ek sorun yaratmış olmalarının dışında, yaşanan bir insanlık dramıdır…
Peki, Beşar ESAD’ı kim devirmeye çalıştı?
Hatırlayın; Zamanın Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Beşar ESAD için;
1-2 Hafta içinde devrilecek anlamına gelen iddialarda bulunuyordu...
Hatta bir defasında şöyle dedi:
Şam’da ki Emevi Camisi’nde Cuma namazı kılacağız dedi…
Pe ki Türkiye’nin Güney sınırını kim açtı?
Onların Türkiye’ye büyük kitleler halinde gelmesine kim vesile oldu?
Ve en önemlisi de, yaşanan insanlık dramı neticesinde; Tüm Dünyaya rezil oluyoruz.
5-21 EYLÜL 2015, Pazartesi, SÖZCÜ Gazetesi
Tayyip, İsmet ve Ahmet seçim startını birlikte verdi!
Teröre karşı mitingde; AKP’ye oy istediler.
Birlik, beraberlik, bahanesiyle miting düzenleten devletin zirvesi,AKP’li seçmeni, İstanbul Yenikapı’ya topladı. Muhalefeti suçlayıp siyasi şov yaptı.
Burada sorulması gereken soru şu:
Eğer maksat, terör kınamak, terör karşısında dimdik durduğumuzu göstermekse;
Muhalefetten kimse, niye yok, ya da davet mi edilmediler?..
Yenikapı mitinginde Cumhurbaşkanı şöyle dedi:
Milli ve de yerli 550 Milletvekili göndermenizi istiyorum gibi.550 Milletvekili; Meclis’in tamamı
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, daha öncede AKP için; 400 Milletvekili istiyordu…
Anlaşılan odur ki; bu defasında; Milletvekilliklerinin tamamını istiyor…
Pe ki mevcut Anayasamızın Hükümlerine göre;
Cumhurbaşkanının tarafsız olması gerekmez mi?..
Bu konuda ettiği yemin yok mu?
Bir siyasi parti adına ağırlığını koyması, onun adına mitingler yapıp, 400 Milletvekili istemesi doğru bir şey mi?..
Aslında bu yapılan İstanbul-Yenikapı mitingi;
18 Eylül 2015 Cuma günü; Ankara-Sıhhiye meydanında, yine terör ve teröre destek verenleri kınamaya yönelik olarak 3 gün önce yapılan;
Ankara’da tüm siyasi partilerin, Sivil Toplum Örgütlerinin ve çok sayıda vatandaşımızın katıldığı
Ve sadece Türk Bayraklarının kullanıldığı mitinge; verilen bir cevaptı…
6-19 Eylül 2015 Cumartesi, CUMHURİYET:
AKP LİSTESİ SARAYDAN ONAY ALDI; GÖRÜLMÜŞTÜR
Davutoğlu, önceki gece saat 02’DE Bekir BOZDAĞ ilebirlikte, Saray’a gidip Milletvekili aday listesini, Cumhurbaşkanına sundu. Erdoğan 2 saat inceleyip, bazı değişiklikler yaptıktan sonra listeyi onayladı…
7-MEDYAYA YAPILAN BASKILAR.
8 Eylül 2015 Salı SÖZCÜ:
1’İ VEKİL200 AKP’li; Hürriyet’i bastı, Savcı işlem yapmadı.
                Bu gün Medya ve yazarlar büyük bir baskı altında…
                Baskı altında olanlar, sadece Hürriyetle de sınırlı değil. Cumhuriyet ve Sözcü…gibi  Gazeteler ile bunların Yazarlarının da baskı altında olduğu söylenebilir…Hâlbuki ülkelerin gelişmesinde, Medyanın özgürlüğü ve yazarların düşüncelerini özgürce ifade edebilmeleri çok önemli…
                Ve bu konuda Türkiye maalesef gelişmiş Batı devletleri ölçüsüne göre, maalesef çok gerilerde.
                8-SONUÇ:
                Türkiye’de güven ve istikrarın yeniden sağlanması;
Ancak, Hukuk, Adalet ve Anayasa hükümleri çerçevesinde;
                Devletin tüm Kurumlarının işler hale gelmesi ve kuvvetler ayrılığının yeniden tesisi ile mümkündür.
                Ancak bu saydıklarım dâhil, Türkiye’de terör faaliyetlerinin de sona erebilmesi ancak;
Bir İktidar değişikliği ile olabilir.
Ancak AKP İktidarı ve onun fiili Lideri konumundaki şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN;
Bir koalisyon Hükümetinin kurulmasına imkân sağladı mı?..
Muhalefet Liderleri de ellerine geçen fırsatı kullanamadı ve Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın planlarını bozma noktasında; bir beceri gösterdiler mi, ya da gösterebildiler mi?...
Bu vesile bu nokta da, Türkiye’de bir muhalefet boşluğunun olduğu da ortaya çıkmış oldu.
1 Kasım 2015’de yapılacak olan Milletvekili seçimi sonuçlarında da, büyük bir ihtimalle, yine hiçbir partinin, tek başına iktidar olabilecek çoğunluğu sağlayamayacağı da anlaşılmaktadır.
Türkiye’yi idare edenler ve etmek isteyenlerde;
Milletin tercihini dikkate almalı,
En azından Halkımız mantığını kullanarak, siyasilerin her söylediğine inanmamalı ve gereğini sandıkta yapmalıdır.
Zira AKP 13 yıldır, Türkiye’yi idare etmektedir. Devletin Ordusu, Kasası, bütün imkânları onun elinde idi. Suçu, sorumluluğu başkalarına atmak istemesi de, en azından inandırıcı olamaz…
Bu vesile ile Kurban Bayramınızı da, en içten duygularla kutlar, nice Bayramlara ulaşmanızı dilerim. Saygılarımla. 22 Eylül 2015 Salı
             Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder