CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ SONRASI İÇİN DEĞERLENDİRME VE GELİNEN SON
NOKTA-2
Sevgili Okurlar, Cumhurbaşkanlığı
seçimi 10 Ağustos 2014’de yapıldı ve aradan 1 aydan fazla zaman geçti;
Ama bu konuda hâlâ söylenecek çok
şey var…
Profesör Doktor Ekmeleddin
İHSANOĞLU, CHP ve MHP’nin Cumhurbaşkanlığı için, ortak Çatı Adayı idi.
Ama Ekmel Bey kazanamadı ve
sonuçta Tayyip ERDOĞAN, Cumhurbaşkanlığı Koltuğuna oturdu.
Tabii ki Böylesi bir netice;
Türkiye’nin bölünüp-parçalanma noktasına geldiğini, getirildiğini görüp
anlayan, çoğu duyarlı vatandaşımızı hayal kırıklığına uğratmıştır, derinden
yaralamıştır.
Gelinen bu noktayı, CHP’nin
Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU ile MHP’nin Lideri Devlet BAHÇELİ’nin Çatı Adayını
belirleme aşamasında, kendi Örgütlerini dışlayıp, zamanında bilgi vermedikleri,
konuyu tartışmaya açmadıkları, işi oldubittiye getirdikleri gibi nedenlere
bağlayabiliriz.
Böylesi bir durum, ister istemez
akla şu soruyu getiriyor:
Acaba Kemal KILIÇDAROĞLU ile
Devlet BAHÇELİ, Tayyip ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanı olmasını mı istiyorlardı?.
Cumhurbaşkanlığı Seçimi-4
numaralı makaleyi okursanız, bu aşamaya nasıl gelindiğini daha iyi anlarsınız.
Kemal KILIÇDAROĞLU seçim
öncesinde şöyle dedi:
İkinci bir Aday çıkmasına asla
müsaade etmem!..
Bu yüzden olmalı ki, Emine Ülker
TARHAN Aday olmak istedi ama
Ancak 6 Milletvekili imza
verebildi.
Zira Milletvekilleri baskı
altındaydı ve imza vermekten çekiniyorlardı…
Bende ilgili yazımda; konuyu
şöyle özetledim:
Kemal KILIÇDAROĞLU ile Devlet BAHÇELİ, böylesi katı bir tutumun, böylesi bir şartlanmışlığın sonuçlarına da katlanmalı,
Kemal KILIÇDAROĞLU ile Devlet BAHÇELİ, böylesi katı bir tutumun, böylesi bir şartlanmışlığın sonuçlarına da katlanmalı,
Ekmel Beyin kazanamaması halinde;
İstifa etmeliler gibi hususları vurgulamak
istemiştim.
Sonuç da korkulan oldu. Ama kimse
görevini bırakmadı.
MHP’de ise şimdiye kadar bir
olağanüstü kongre kararı bile alınamadı
Eğer CHP ve MHP Liderleri kendi
guruplarını serbest bırakıp, birden fazla adayın çıkmasına müsaade etselerdi,
kıran kırana bir mücadele yaşanır, Tayyip ERDOĞAN birinci turda seçilemezdi.
En az oy alanlar
eleneceklerinden, muhtemelen yarış; Tayyip ERDOĞAN ile Ekmeleddin İHSANOĞLU
arasında geçecekti ve böylesi bir durumda Ekmel Bey kazanabilirdi.
Zira böylesi bir yarışta kaybeden
adaylar ile taraftarları da, gönül rahatlığı ile Ekmel Beyi destekleyip, oy
verebilirlerdi…
Bu gibi sebeplerden dolayı,
gelinen noktada rahatsızlık duyan CHP ve MHP’nin bazı Milletvekilleri ile Parti
Teşkilatlarının işe iyi sarıldıklarını, ya da görevlerini yaptıklarını da
maalesef söyleyemeyeceğim.
Böylesi bir durumu; alınan seçim sonuçları da doğrular
niteliktedir.
CHP ve MHP’nin seçmenlerinden bir
bölümünün, Ekmel Beye oy vermedikleri anlaşılmaktadır.
Bu oranın MHP seçmeninde daha
yüksek olduğunu görüyoruz
MHP’li seçmenin AKP’e daha yakın
olduğunu başka örneklerden de biliyoruz.
Ekmel Beye oy vermeyen CHP’li
seçmenlerin Tayyip ERDOĞAN’a oy verdikleri elbette düşünülemez.
Ama bu gibi seçmenlerin bir
kısmının tatillerini bölüp, sandığa gitmek istemedikleri, ya da sandığa gitmiş
olsalar bile, geçersiz oy kullandıkları söylenebilir.
Muhalefet cephesinde yaşanan rahatsızlık ve
çalkantının; CHP’de daha fazla olduğunu, burada belirtmemiz lâzım
Tayyip ERDOĞAN’ın seçimi
kazanmasının nedenlerinden biri de;
Katılımın 30 Mart Yerel
Seçimlerine nazaran düşük olmasıdır.
Tayyip ERDOĞAN, 10 Ağustos 2014’de
birinci turda % 51.7 ile Cumhurbaşkanı seçilmiştir.
Bu oranı 30 Mart 2014 Yerel
Seçimlerine göre mukayese edersek;
% 38’e tekabül eder.
Seçime katılım oranının düşük
kalmasının diğer nedenlerinden biri de şu:
SEÇİM ÖNCESİNDE MECLİS TATİL
EDİLMELİ İDİ;
Kırgınlar, ya da boykotçular olsa
bile;
Sadece böyle bir önlem alınmış
olsa idi;
Ekmel Bey, daha fazla oy
alabilirdi…
,Temmuz Ayında, Seçim
Çalışmalarının bütün hızıyla devam ettiği bir zaman diliminde, Meclis tatil
edilmediğinden; en azından boykotçu olmayan Milletvekillerinin kendi seçim
bölgelerinde yeterince, ya da etkin bir şekilde saha çalışması yaptıklarını da,
maalesef söyleyemeyiz.
İktidar Milletvekillerinin
sayısal çoğunluğu var ama
Özellikle CHP ve MHP Liderlerinin
etkili bir direnme, ya da karşı duruş ortaya koyabildiklerini de, maalesef
söyleyemeyeceğim.
Sonra Ağustos Ayı, tatil mevsimi
olmanın dışında, aynı zamanda, bir hasat mevsimidir de.
Bu hususun da, göz ardı edilmemesi
gerekirdi.
Kamuda, ya da Özel kesimde
çalışan çoğu vatandaşımız ile Yurt dışında başka ülkelerde yaşayan
vatandaşlarımız da, köylerindeki, memleketlerindeki işlerini halletmek üzere;
genelde Ağustos Ayını tercih ederler.
Bu gibi sebeplerden dolayı da;
Cumhurbaşkanlığı Seçiminde oy
kullanmayan, ya da kullanamayan vatandaşlarımıza çok kızmamak lâzım diyorum…
İktidardaki AKP Hükümeti bu gibi
ayak oyunlarına, ya da seçim hilesi diyebileceğimiz, benzeri birçok hususlara;
hemen bütün seçimlerde, ya da referandumlarda başvuruyor.
Zira AKP Hükümeti biliyor ki;
kendine oy verebilecek seçmenin, genelde tatile gitmek gibi bir alışkanlığı,
bir derdi de yok…
Bu gibi ayak oyunlarına mani
olmak için, Meclis’deki Muhalefet Partilerinin, etkili bir çalışma yaptıklarını
da söyleyemeyiz…
Bu gibi ayak oyunlarında, AKP’nin
yalnız, ya da desteksiz olduğunu da söyleyemeyiz.
Zira Yüksek Seçim Kurulu YSK da;
katılımın az olacağı gibi nedenlerden dolayı, bu gibi durumlarda öneride
bulunabilir, ya da seçimi Sonbahara erteleyebilirdi…
Bunun gibi sorunların mutlaka bir
yolu vardır. Olmalıdır da…
Ama itiraz konusu durumlarda, zor
zamanlarda, YSK’nın AKP’nin yanında olduğunu, onun lehine insiyatif
kullandığını, yaşanan örneklerden görüyoruz, biliyoruz.
Ben bu gibi konulara daha önceki
yazılarımda da değindim, dikkat çekmek istedim…
Peki, Seçim çalışmalarının
kızıştığı bir zamanda; Temmuz Ayında TBMM, hangi Yasaları çıkarmaya
çalışıyordu?..
İktidarın o güne kadar yürüttüğü,
bundan sonrada yürüteceği, ama mevcut yasalarımıza göre suç teşkil eden, PKK
Terör Örgütü ile yapılan, bundan sonra yapılacak olan gizli pazarlıkları, suç
olmaktan çıkaran Yasa Maddelerini çıkarmaya çalışıyordu…
Ve bu Kanun Maddeleri de,
nihayetinde Meclis’de kabul edildi…
Pekii bu Maddelerin kanun haline
getirilmesi kimin işine yarar?
AKP İktidarı ile PKK Yanlılarının
işine yarar…
Dolayısı ile Temmuz Ayında
Meclis’de yapılan çalışmalar;
Sözde Açılım-Saçılım çalışmalarına katkı
yapıyor gerekçesi ile
Bölünme Yanlılarına mesaj verip,
Cumhurbaşkanlığı Seçiminde, AKP’ye avantaj sağlamak hedefine yönelik idi.
Ayrıca Yüksek Seçim Kurulu YSK,
Temmuz Ayında, Seçim döneminde TBMM’de yürütülecek çalışmaların;
Adaylar arasındaki eşitliği
bozacak faaliyetler olabileceğini, daha önceden görüp, Meclis’in bu zaman
dilimi içerisinde tatil edilmesi gerektiği hususunda, en azından bir görüş de
bildirebilirdi…
Ama bir şey yapmadı…
Peki CHP ve MHP, Meclis’de kabul
edilen bu yeni yasaların reddedilmesi konusunda, Anayasa Mahkemesi nezdinde
Kurumsal olarak, bir girişimde bulunup, engel olmak istemiş mi dir? Hayır!..
Bu da, Türkiye’nin ne kadar bir
çıkmazda olduğunun başka bir yönü…
KEMAL KILIÇDAROĞLU İLE DEVLET BAHÇELİ, MEĞERSE
EKMELEDDİN İHSANOĞLU’NU DAHA ÖNCEDEN TANIYORLARMIŞ…
Bu husus şu açıdan çok önemli:
Bu husus şu açıdan çok önemli:
Kemal KILIÇDAROĞLU ile Devlet BAHÇELİ
kapı kapı dolaşıp,
Nasıl bir Cumhurbaşkanı, ya da
kimin Cumhurbaşkanı Adayı olmasını istiyorsunuz gibi konularda tespitler
yapmaya çalışırken;
Toplum tarafından tanınan ve
Cumhurbaşkanlığına aday gösterilebileceği tahmin edilen kişiler üzerinde anket
çalışmaları yapılırken;
Ekmel Bey Toplum tarafından henüz
yeterince tanınmıyordu ve muhtemel Adaylar arasında ismi bile geçmiyordu.
Bu itibarla beklenmedik bir şekil
ve zamanda; Ekmel Beyin Çatı Adayı olarak Topluma lanse edilmesi,
Beraberinde akla birçok soruları
da getirmişti…
Meğerse Kemal KILIÇDAROĞLU ile
Devlet BAHÇELİ; Ekmel Beyi 5-6 Ay öncesinden tanıyorlarmış…
Ve Ekmel Bey, Kemal KILIÇDAROĞLU
ve Devlet BAHÇELİ ile bu süre içerisinde yüz yüze şahsen görüşmüşler.
Bu hususu Ekmel Bey Televizyonda
kendisi söyledi
Ve deniliyor ki; Ekmel Bey 5-6 Ay
öncesinde, Kemal KILIÇDAROĞLU’nu ziyaret ettiğinde, Cumhurbaşkanlığına Aday
olmak istediğini söylemiş.
Tanınan bir başka Yazar da,
Telvizyonda; Nisan Ayında yazdığı bir makalede; Çatı Adayı olarak Ekmel Beyin
gösterileceğini haber verdiğine vurgu yaptı…
Yaşanan bu gelişmelerin ışığı
altında, şu değerlendirmeyi yapmak mümkün:
Eğer Ekmel Beyin beklenmedik bir
şekilde, Muhalefet’in Çatı Adayı olarak gösterilmesinde;
Bir kasıt, bir art niyet, ya da
bir yönlendirme söz konusu değilse;
Böylesi bir husus;
Kemal KILIÇDAROĞLU ve Devlet
BAHÇELİ adına birer eksi puan ve stratejik bir hatadır.
Zira. Siyasi Parti Liderleri,
potansiyel Başbakan Adaylarıdır.
Böylesi bir örnekle Kemal
KILIÇDAROĞLU ile Devlet BAHÇELİ;
Türkiye’yi yönetemeyeceklerini ve
Türkiye’nin sorunlarını çözemeyeceklerini, bir defa daha ortaya koymuşlardır.
Adalet ve Kalkınma Partisi
AKP’nin bütün yanlışları ortada iken;
Muhalefet Partilerinin bir şey
yapamaması, ona engel olamaması, başka nasıl anlatılabilir?... Stratejik bir
hata ister bilerek, isterse bilmeyerek yapılmış olsun; müsebbibi olan Liderler,
görevlerinde kalmamalıdır, kalamazlar da…
EKMELEDDİN İHSANOĞLU SEÇİMİ
KAZANAMADI AMA HALKIMIZA ÇOK ÖNEMLİ MESAJLAR VERDİ…
Ben bu hususu, Türkiye adına bir kazanım olarak görüyorum.
Ben bu hususu, Türkiye adına bir kazanım olarak görüyorum.
Eğer Cumhurbaşkanlığı konusunda
yazmış olduğum makalelere ve özellikle de, Cumhurbaşkanlığı-5 numaralı olana
bir göz atarsanız, yaşananları hatırlamak açısından, geldiğimiz noktayı anlamak
açısından, hafızalarınızı tazelemiş olursunuz.
Ben bu hususu birkaç cümle ile
özetlemek istiyorum
1-Prof. Dr. Ekmeleddin İHSANOĞLU,
uluslararası tanınan ve sosyal yönü de olan bir Bilim Adamıdır.
Bu vesile ile; Yüksek Eğitiminin,
bilgili, donanımlı olmanın farkını ortaya koymuştur.
2-Asaletin önemini ve
gerekliliğini ortaya koymuştur…
Malûmunuz olduğu üzere;
Tayyip ERDOĞAN, Ekmel Bey için,
saksı, vazo, çarkçı başı… gibi benzetmeler yaparken,
Onu aşağılayıp küçültmeye
çalışırken;
Ekmel Bey, Gazetecilerin sorusuna
şöyle cevap veriyordu:
İnsanlara lakap takmak, Dinen çok
günahtır.
Sonra Tayyip ERDOĞAN ile ailecek
yıllar öncesine dayanan bir tanışıklığımız, bir dostluğumuz var.
Bu gibi hususları, doğru olmayan
sözlerle, davranışlarla gölgeleyemem… vs. gibi
3-Ekmel Bey, göğsünü gere gere,
ben Türk Oğlu, Türküm dedi.
Böylesi bir husus, şunun için çok
önemli:
Böylesi Bir Kişi, adı Türkiye Cumhuriyeti olan
bir Ülkenin, bölünüp- parçalanmasını asla istemez,
Daha doğrusu, böylesi bir hususa;
gönlü asla razı olmaz!...
Birde şu hususa vurgu yapmak
istiyorum:
Emel Beye en fazla oy, CHP ve MHP
Kanadından değil;
CHP ve MHPnin dışında kalan diğer
Partilerden ve özellikle de Merkez Sağ kökenli vatandaşlarımızdan ve onların
Partisi Demokrat Parti’den gelmiştir.
Ve Ekmel Bey konusunda;
kendilerine göre bazı değerlendirme ve gerekçeler ile
Önceleri karşı olan olan, tanınmış bazı yazarlar,
Görev bilinci içerisinde,
sonradan desteklerini açıkladılar.
Böylesine sorumluluk bilinci
içerisinde davranan yazarlara sahip olmak;
Türkiye adına gurur duyulacak bir
tablodur.
Ne var ki Aydınlık Gazetesi ve
ULUSAL Kanal, oy verme günü yaklaştığında,
Yaptığı yayınlarla Halkın
kafasını karıştırdı,
Ve bu tutum;
Ekmel Beyin daha az oy almasına
vesile oldu diyebiliriz…
Ve ben kendi adıma yazılarımla,
Cumhurbaşkanlığı Seçimi konusunu yeterince incelediğimi,
Ekmel Beye destek olduğumu
düşünüyorum.
Sonra Ekmel Bey, verdiği bilgiler ve yaptığı
açıklamalar ile Halkımızın kendisi hakkında duyduğu endişeleri önemli ölçüde
bertaraf etti.
Ve Halkımızın büyük bölümünün
sempatisini kazandı…
CHP’DE OLAĞANÜSTÜ KONGRE 5-6
EYLÜL 2014 TARİHLERİNDE YAPILDI AMA?!..
CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU, oylarında azalma olmasına rağmen, yeniden; Koltuğunu korudu.
CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU, oylarında azalma olmasına rağmen, yeniden; Koltuğunu korudu.
Aslında CHP’deki Olağanüstü bu
Kongre, özellikle Cumhurbaşkanlığı Seçiminde alınan yenilginin, bir
hesaplaşması niteliğinde idi,
740 0yla yeniden Genel Başkan
seçildi.
Diğer Aday, Muharrem İNCE,
seçilemedi ama beklenenden daha fazla bir oy aldı;
415
Ve gelecek adına bir umut
olduğunu ortaya koydu
Ama özellikle YALOVA Seçimlerinde
Merkez Sağın, İşçi Partisi’nin, HEPAR’ın desteğini unutmuş gibi gözüküyor.
Merkez Sağ konusunda sarf ettiği
sözleri ben doğru bulmuyorum.
Bu gibi yaklaşımlar Muharrem
İNCE’nin daha yeterince olgunlaşmadığını gösteriyor.
30 Mart Yerel Seçimlerinde de,
AKP’ye set oluşturmak adına;
Başta Merkez Sağ seçmen ve
onların partisi Demokrat Parti olmak üzere, başka Görüş ve Partilere mensup
insanlar da, Türkiye’nin geleceği adına;
Özellikle Ankara ve İstanbul’da,
CHP’nin Adaylarını desteklemişlerdi.
Bu gibi hususların asla göz ardı
edilmemesi lazım.
Ve dolayısı ile alınan oyların,
sadece CHP ve MHP’ye verilmediğini bilmek, görmek lazım…
Artık Halkımız, Birlik ve
Bütünlüğümüzü korumak adına, bir araya gelme gerekliliğini,
Görme noktasına gelmiştir.
Böylesi bir husus;
Geleceğimiz adına sevindirici,
umut verici bir olaydır.
CHP’deki asıl sorunu; Partinin
sağa kayması gibi iddialar değil;
Asıl sorun;
CHP’nin kendi çizgisinden, daha
doğrusu; ATATÜRK’ün çizgisinden,
6 OK’dan sapmasından,
Yönetime ayrılıkçı ya da bölünme
yanlılarını almasından kaynaklandığını söyleye biliriz.
Altı Oku yeniden yorumlayacağız,
ne demek?
Önce Sizler, ATATÜRK’ün
söylediklerini iyi anlamaya çalışın!...
CHP konusunda şu hususu açıklıkla
söyleyebiliriz:
CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz
BAYKAL’a Kaset Skandalı ile yapılan şey;
Aslında CHP’ye yapılan bir
operasyondur.
Ve Kemal KILIÇDAROĞLU, bu
operasyon sonrasında CHP’nin başına gelmiştir.
Deniz BAYKAL, hiçbir zaman,
bölücülerin yanında olmamıştır,
Türkiye’nin bölünüp-parçalanma
girişimlerini,
Hiçbir zaman, demokrasi ve barışa
hizmet girişimleri olarak görmemiştir,
Bu gibi çalışmaların asla yanında
yer almamıştır.
Şu husus da asla unutulmasın:
Deniz BAYKAL Yönetimindeki CHP,
Kemal KILIÇDAROĞLU Yönetimindeki
CHP’nin aldığı oydan daha fazla oy almış,
Halkımızın teveccühünü, daha
fazla kazanmıştır.
Dolayısı ile Kemal KILIÇDAROĞLU
Yönetimindeki CHP’nin,
Oylarındaki düşüşün ve
Cumhurbaşkanlığı seçimindeki başarısızlığın nedenleri de belli…
Cumhuriyet Halk Partisi CHP’nin
Üst Kurul delegeleri, aslında Kemal KILIÇDAROĞLU’na bir ihtar vermiştir ve onu
şartlı desteklemiştir.
Çıkan sonuç budur.
Aslında ATATÜRK’e ve CHP’nin
kuruluş felsefesine aykırı söylemlerdir
Böyle sözleri bölünme yanlısı
HDP’liler söylemiş olsalar,
Kimse yadırgamaz.
Ama CHP’nin bir Genel Başkanı,
böyle şeyleri asla söylememeli,
Eğer böylesi şeyleri
söyleyecekse;
CHP’nin başında kalmamalı!...
Sen hangi şartlarda DERSİM’e,
şimdiki adı ile TUNCELİ’ye müdahale edildiğini bilmiyor mu sun?
Türkiye Cumhuriyeti’ne baş
kaldıran birilerini görmezden gelip, sırtlarını mı sıvazlayacaksın?...
Şimdiki PKK’lılar ile o zamanki
DERSİM İsyancıları arasında bir fark var mı?...
Sonra sen, gizlice bir buluşma
ile; kapalı kapılar ardında ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone ile neler
konuştun?..
Yoksa ondan destek talebinde
bulunup;
Sizinle çalışmak istiyorum
mesajını mı vermek istedin?...
MHP’DE OLAĞANÜSTÜ KONGRE NE ZAMAN
YAPILACAK?..
Son birkaç gündür, MHP Kanadında
da, bu yönde bazı kıpırdanmalar var ama
MHP’nin Yöneticileri ve tabanı,
CHP’de olduğu gibi bağımsız ve özgür bir yapıda değiller.
MHP’yi Yönetim şekli olarak,
Biraz da AKP’ye benzetebiliriz.
Zira MHP’de bir Lider partisidir.
MHP Grup Başkan Vekili Meral AKŞENER’in,
MHP Genel Başkanlığı’na Aday olacağı söyleniyor.
Eğer Meral AKŞENER, MHP’nin
başına geçerse,
Milliyetçi Hareket Partisi MHP;
büyüme yolunda ve AKP’nin Türkiye’yi bölüp, parçalama yönündeki girişimlere;
Set olma yönünde, oyunu bozma
yönünde, bir engel oluşturabilir.
MERKEZ SAĞ KANAT; DEMOKRAT PARTİ
MUTLAKA CANLANMALI, SİYASETTEKİ YERİNİ ACİLEN ALMALIDIR.
Buraya kadar vurgulamaya
çalıştığım üzere, CHP ve MHP, Liderlerinin tutum ve davranışları yüzünden;
2014’de yani önümüzdeki yıl,
yapılacak olan Milletvekili seçimlerinde,
Mevcut durum itibarı ile
Tayyip ERDOĞAN ve AKP’nin
uygulamalarına set olamayacakları anlaşılmıştır.
Bu itibarla, Türkiye’nin Birlik
ve Beraberliği konusundaki büyük tehlike geçmiş değil.
Bu tehlike ancak, Demokrat
Parti’nin ağırlıklı olarak, Türk Siyasetinde yerini alması ile mümkün
gözükmektedir.
Ancak Demokrat Parti’nin başında
bulunan Gültekin UYSAL ile
Demokrat Parti’nin toparlanması,
bir yerlere gelmesi de, mümkün gözükmemektedir
Gültekin UYSAL’da bütün
başarısızlığına rağmen,
Ne hikmetse, Koltuğu bırakmak
istememektedir.
DP Üst Kurul Üyeleri ile
Bu Partiye gönül vermiş olan
Parti Büyüklerinin duruma el koyup,
Olağanüstü bir Kongre kararının
alınması hususunda,
Gülltekin UYSAL Yönetimini
zorlamaları gerekiyor.
Aslında Demokrat Parti’nin bu
hale düşürülmesi de;
Türkiye üzerinde oynanan
oyunların, yapılan operasyonların bir başka şekli olarak ta düşünülebilir.
Saygılarımla 15 Eylül 2014
Pazartesi
Makine
Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder