2 EKİM TESKERESİ;
İŞİD’E KARŞ MI, YOKSA BEŞAR ESAD’A KARŞI MI ÇIKARILDI?
CHP ve HDP, oylamada ret oyu
kullandı.
Kullanılan ret oyu; 98
Ucu açık bazı maddeler içermesi
Ve başımıza ne gibi yeni dertler
ve sorunlar açacağını, şimdiden tam olarak kestirilemediğimiz bu teskerenin
ardında,
Ne kadar destek bulunduğu
konusunda da, bir şeyler söylemek istiyorum.
AKP’nin Milletvekili sayısı 312
olduğuna göre;
AKP Kanadında fire olduğu
anlaşılıyor.
MHP’’nin Milletvekili sayısı 52
olduğu bilindiğine göre;
312+52=364.
Demek ki MHP Kanadında da fire
var.
Kabul+ Ret = 298+98 = 396
Meclis’teki Milletvekili sayısı
536 olduğu bilindiğine göre;
536 – 364 = 172
Demek ki 174 Milletvekili de
oylamaya katılmamış.
Dolayısı ile bu teskerenin
arkasında kuvvetli bir destek yoktur.
Teskerenin niçin düşük oyla kabul
edildiği konusunda da öncelikle bir şeyler söylemek
İstiyorum.
BU TESKERE HANGİ ŞARTLAR ALTINDA
ÇIKARTILMIŞTIR?... NİÇİN DÜŞÜK OYLA KABUL
EDİLMİŞTİR?..
İslami terör örgütü IŞID’in
saldırıları ve önlenemeyen yayılmasının, Amerika Birleşik Devletleri’nin Kuzey
Irak’taki çıkarlarına zarar vermeye başlaması
Ve IŞİD’in Süleymaniye’ye
yaklaşması neticesinde;
ABD, IŞİD mevzilerini bombalamaya
başlamış,
IŞİD’in 2 Amerikalı gazeteci ile
1 Fransız ve 1 İngiliz vatandaşının boğazını keserek vahşice katletmesi ise;
Bardağı taşıran son damla
olmuştur.
Bu noktada Amerika Birleşik
Devletleri, IŞİD’i bitirme noktasında bir şeyler yapmaya karar vermiş,
Müttefikleri ile bir koalisyon
oluşturma çalışmalarına başlamıştır.
TBMM’’de kabul edilen teskereyi
bu kapsamda değerlendirmek lazım…
IŞİD önce Tuzumatu ve
Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Telafer kentini, Musul’u ve daha bir çok
yerleşim yerini işgal edip, yağmalarken, insanları vahşice katlederken;
ABD bu gibi hususlara pek tepki
göstermiyordu.
Ama işin ucu kendine
dokunduğunda;
Tepki gösterip bir şeyler yapma
gereğini duydu…
Böylesi bir hususa şu açıdan
vurgu yapmak istiyorum:
Özellikle Devleti idare edenler,
Türkiye adına, özelikle Batılılar ile bir iş yaparken;
Türkiye’nin de çıkarlarını ön
planda tutmalı, ihtiyatlı olmalıdırlar
Siyasi hesaplar, ya da çıkarlar uğruna;
Verilen sözlerden dönüldüğünde,
ya da yamuk yapıldığında;
Bunun bir karşılığı ve bir
bedelinin olacağını da herkesin bilmesi ve anlaması gerekir…
Şimdi tekrar konumuza geliyorum.
Amerika birleşik Devletleri’nin
İngiltere, Fransa, Almanya… gibi
müttefikleri;
IŞİD konusunda Koalisyona nasıl
bir katkı koyacaklarını ortaya koydular.
Askeri güç konusunda taahhütte
bulunanlar, daha çok havadan bombalamada yardımcı olacaklarını ortaya koyarken,
Bazıları lojistik..gibi konularda
katkı vereceklerini açıkladılar…
Ama Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip
ERDOĞAN Amerika’da IŞİD konusunda;
Diğer Batılı Liderlerden daha
fazla ve daha riskli taahhütlerde bulundu;
Maddi, manevi ve tüm askeri imkân
ve kabiliyetlerin ve kara birliklerinin de kullanılabileceği gibi açıklamalarda
bulundu.
Böylesi bir açıklama, başlangıçta büyük bir
memnuniyet yaratmış olsa bile;
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN ile
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun;
İşi bir bakıma Beşar ESAD şartına
bağlama gibi hususlara yönelmeleri;
Kafaları karıştırmış, ipleri
kopma noktasına getirmiştir…
Ama bu teskere;
Tayyip ERDOĞAN’ın ABD’de verdiği
sözler kapsamında Meclis’e getirilmiş ve sonuçta kabul edilmiştir…
Tabi ki asıl yanlışlık, burada
başlıyor. Zira Cumhurbaşkanı’nın böyle bir yetkisi yok…
Bu konuda karar verecek merci;
Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Ama AKP’nin iktidara gelmesi ile
yasalar ve kurallar da zaman zaman uygulanmamaya başlandı...
Bu itibarla bu teskere, aslında
gönülsüz olarak çıkarılmıştır.
Bu noktada şu varsayımı da
yapabiliriz:
Bu teskerenin asıl amacı, IŞİD
Terör Örgütüne müdahale etmek, onu etkisizleştirmek olduğuna göre;
IŞİD’e sempati duyan bazı
Milletvekilleri ile
Türk Askerinin Ortadoğu
Bataklığına çekilmesini istemeyen bazı Milletvekilleri,
Teskereye hayır oyu kullanmış
olabilirler,
Ya da bazı Milletvekilleri buna
benzer başka sebeplerden dolayı, oturuma katılmamış olabilirler…
Başka bir durumda şu;
AKP ve MHP Liderlerinin baskı, ya
da ısrarları;
Vurgulamaya çalıştığım
nedenlerden dolayı;
Milletvekilleri üzerinde fazla
etkili olamamıştır…
Ama MHP’’nin bu oylamada da;
AKP’nin değirmenine su taşıdığı
tekrar görülmüş ve anlaşılmıştır…
,Aslında böyle bir teskerenin
çıkartılmasına gerek te yoktu.
Zira Ortadoğu da, özelliklede
Suriye’deki karışıklık ve iç savaş nedeni ile
Türkiye’’nin güvenliği söz konusu
olduğunda
Ve Hükümet gerekli gördüğünde
kullanmak üzere;
Türk Silahlı Kuvvetlerine
müdahale yetkisi veren,
Yine Suriye teskeresi diye de
adlandırılan bir teskere;
Zaten vardı.
Ama AKP Hükümeti ne bu teskereyi,
nede daha önce çıkartılmış başka bir teskereyi de kullanmadı.
O halde soru şu:
Üçüncü bir teskere daha çıkarmaya
neden gerek duyuldu?..;
Muhtemelen bu yeni teskere de;
Bizim bilmediğimiz, ama
muhtemelen bizim lehimize olmayan;
Ama bizlerden gizlenmeye
çalışılan hedeflerin olduğunu da söyleyebiliriz…
Bu yeni teskerenin
çıkartılmasında;
OBAMA’ya verilen taahhütlerin
etkin olduğunu düşünsek bile;
AKP’nin önümüzdeki yıl yapılacak
olan Milletvekili seçimlerinde yararlanmak amacına yönelik;
Bazı siyası çıkar hesaplarının
olduğu da, söylenebilir…
AKP Hükümeti’nin, Irak-Şam İslam
Devleti IŞİD’i koruyup kolladığı,
Ona silah ve cephane yardımı
yaptığı yönünde ciddi iddialar ve kanıtlar var.
Bu gibi iddia ve kanıtlara bazı
basın organlarımız, bu güne kadar yeterince yer verdi.
Dolayısı ile bu günkü konumuz bu
değil.
Ama hafızaları tazelemek
açısından, burada sizlere kısa bir özet sunmak istiyorum.
1-Sayısını şu anda tam olarak
bilemediğimiz, ama çok sayıda olduğu söylenen
Ve Resmi Makamlarca Suriye’ye
insani yardım malzemesi taşıdığı iddia edilen ve MİT’e ait TIRlar ile
İslami Terör Örgütü IŞİD’e silah
ve cephane gönderildiği iddiaları var…
2- Böylesi iddialar ortada
dolaşırken;
Yine Suriye’ye gittiği söylenen
ve içinde silah ve cephane olduğu iddiası ile
İhbar üzerine Adana’da durdurulan
MİT’e ait TIRların;
Savcılık kararı üzerine;
Adana İl Jandarma Komutanlığı’na
ait bir Jandarma ekibi tarafından aranmak istendiğini;
Ama Başbakanlıktan geldiği iddia
edilen bir emir neticesinde aratılmadığı, araçların yollarına devam ettiği de
bilinen bir husus…
Daha sonraları, TIRları arama
kararı veren Savcı ile arama kararında ısrar eden Jandarma Tim Komutanının,
sorguya çekildiğini
Hatta bir şekilde cezalandırıldığını
biliyoruz…
Peki bunlara ne demeli?..
3-IŞİD’in Irak ve Suriye’de işgal
ettiği petrol bölgelerinden çıkardığı petrolleri,
Türkiye’de ya da Türkiye
üzerinden pazarlayıp sattığı, bu yolla büyük paralar kazandığı iddia
edilmektedir.
Bu gibi hususlarda basınımızda
çok yer aldı.
Hatta Suriye’de sınırımıza yakın
bölgelerde, gelişmiş makineler yardımı ile yer altından hat döşeyip, Türkiye’ye
petrol pompaladıkları, bazı ekranlarda yer aldı.
Böylesi bir hususun yaygın olarak
yapıldığı iddia edilmektedir.
Peki Hükümet bu iddialar ve
kanıtlar karşında ne yapmıştır?...
4-IŞİD’in Gaziantep’de, Konya’da,
İstanbul-Ümraniye’de yapılandığı, Türk gençlerini kandırmaya çalıştığı da;
Yine basınımıza yansıyan
hususlardır…
Hatta IŞİD’e dolmuşlarla, otobüslerle,
Türkiye’den militan taşındığı da iddialar arasında..
Bu gibi bilgilerde basınımızda,
geniş bir şekilde yer almış konulardır.
5-Hangi ülkenin sınırları
korumasız ve kontrolsüzdür?...
AKP iktidara gelmeden önce,
sınırlarımız Türk Silahlı Kuvvetleri TSK’nın koruması ve kontrolü altında idi.
PKK sızmaları nedeni İle
Irak sınırında bazı sorunlar
yaşansa bile, sınırlarımız güven altında idi…
Ama AKP iktidara geldikten sonra,
özellikle de Suriye’de karışıklık ve iç savaşın başladığında;
Sınırlarımız, Yol Geçen Hanına
döndü…
İlk zamanlarda özellikle
Hatay-Reyhanlı’da CİAE ajanlarının cirit attığı,
Buradan Suriye’ye serbestçe giriş
çıkışların yapıldığı,
Suriye’ye silah ve mühimmat
sokulduğu da
Basınımızda delilleri ile ortaya
kondu…
Sonra cihatçı adı altında değişik
uluslardan müteşekkil militanların Türkiye’yi kullandıkları,
Sınırlarımızdan Suriye’ye geçiş
yaptıkları hususu da yine basınımızda sıkça yer aldı.
Sözde Özgür Suriye Ordusu
militanlarının aileleri ile birlikte mülteci konumunda Türkiye’ye sığındıklarını;
Ama işe gider gibi Sabahları
savaşmak üzere sınırımızdan Suriye’ye geçiş yaptıkları
Akşama geri döndükleri de bilinen
bir husus…
Akaydın mülteci kampına CHP’’li
Milletvekillerinin sokulmadığını da bu arada hatırlatmış olalım
Zira bu kampta bazı elebaşların
bulunduğu ve silahlı eğitim verildiği gibi önemli iddialar vardı
6-Zaman ilerledikçe
sınırlarımızdaki güvenlik zafiyeti artarak devam etti…
Suriye Lideri Beşar ESAD,
ülkesini bölünmekten korumada kararlı olduğundan;
Başta Özgür Suriye Ordusu
militanları olmak üzere karışıklık çıkaranlarla mücadelede kararlı görünüyordu.
Bu yüzden Sınırımıza yakın
yerlerde yaşayanlar çatışmalardan kaçıp, giriş yapmak üzere sınırımıza akın
ettiler.
Bu sığınmacıların bir kısmı masum
insanlar olsa bile;
İçlerinde her türlü insanların ve
değişik guruplardan teröristlerin olduğunu da söyleyebiliriz…
Bu gün Kobani kuşatmasından
kaçanları da dahil edersek;
Türkiye’deki Suriyeli
sığınmacıların sayısının 2 Milyonun üzerinde olduğu düşünülebilir…
Bu gün için bu sığınmacılar mali
açıdan Türkiye’ye büyük bir yük oldukları gibi,
Halkımızın huzurunu da bozar hale
gelmişlerdir…
Sığınmacı geçişleri konusunda
Sağlıklı bir kayıt tutulmadığı,
Kimlik bilgileri gibi önemli
konuların mevcut olmadığı, ya da hepsi için tutulmadığı gibi nedenlerde göz
önünde bulundurulursa;
Sınır zafiyetinin bir amaca
yönelik olarak
Ve AKP Hükümeti’nin bilgisi
dahlinde ortaya çıktığı anlaşılmaktadır
Gizlenen amaçlardan birinin;
Bu sığınmacıları sonraları T.C
vatandaşı yapıp;
Seçimlerde oy kullandırmak
olabilir.
Kabul edilen bu yeni teskere ile
Sınırlarımızın güvenliğinin
sağlanması gibi hususlar da, bir gerekçe olarak
gösterilmesin!...
Türk Silahlı Kuvvetleri TSK,
Tansu ÇİLLER döneminde, PKK’yı nasıl bitme noktasına getirip, etkisizleştirdi
ise;
Şimdi IŞİD’i de ezip geçecek güç
ve kudrettedir…
Yeter ki Siyasi İrade Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti istesin ve Askere engel olmasın!...
Malûmunuz olduğu üzere, bir süreden beri;
IŞİD’in Kürt kenti Kobani’yi
kuşatmasını protesto etmek için sokaklara dökülen, okulları, iş yerlerini,
marketleri yakıp yıkan ve talan eden,
Hatta Türk Bayrağını ve Atatürk
heykellerini de yakıp yıkan eylemcilerin hepsinin;
Sıradan Kürt vatandaşlarımız, ya
da sadece PKK’lı olarak bilip tanıdığımız terörist gurupların olduğunu da
söyleyemeyiz…
Bu gurupların İçerisinde, değişik
yer ve zamanlarda Türkiye’ye sınırlarımızdan geçiş yapan ve milliyetleri farklı
olan provakatörlerin ve ajanların olduğu da söylenebilir.
Zaten Suriye krizinin başlamasından bu yana,
sınırlarımızda güvenlik zafiyetinin olmasından dolayı;
Yabancı ülke casuslarının,
ajanlarının Türkiye’de çirit attıkları
Ve Türkiye’nin operasyonlara açık
bir ülke haline geldiğine de
Daha önceleri hep dikkat
çekilmişti…
Sonunda beklenenler oldu…
10 Ekim 2014 tarihi itibarı ile
eylemlerde ölenlerin sayısının 30 a çıktığı anlaşılıyor.
Yaralıların olduğu, eylemlerin
devam ettiği de göz önünde bulundurulursa;
Ölü
sayısının daha da artabileceği düşünülebilir.
Umarız ve temenni ederiz ki;
Türkiye’de olaylar büyümeden
önlenir…
Tabi ki Türkiye’nin böylesi bir
kaos ortamına sürüklenmesinde;
Vurgulamaya çalıştığım üzere, AKP
Hükümeti’nin uyguladığı politikaların önemli bir etkisi, payı ve sorumluluğu
vardır…
Umarız
ve temenni ederiz ki;
AKP Hükümeti Türkiye’nin birlik
ve bütünlüğünü korumak adına;
Uyguladığı yanlış iç ve dış
politikalardan vaz geçer…
Yaşanan kavga ve çatışmaların,
önce kimler arasında ve nasıl başladığı, yaralanma ve ölümlerin, nasıl meydana
geldiği hususunda da bir şeyler söylemek istiyorum.
Örneğin sıradan vatandaşlarımızla
bazı Kürt guruplar ve PKK yanlısı olanlar,
KOBANİ kuşatmasını protesto amacı
ile bir araya gelip, IŞİD aleyhine sloganlar atmaya başladıklarında;
;IŞİD Militanları ya da
sempatizanları ile
IŞİD yanlısı bazı Dini gruplar
karşı karşıya geliyor ve çatışmalar,
kavgalar başlıyor…
Ve sonunda çok sayıda yaralanma
ve ölümler…
Bu manzara bizlere;
IŞİD’in Türkiye’de önemli ölçüde
yapılandığı, ya da sempatizanlarının olduğunu;
Bu gibilerin korunup kollandığını
da ortaya koymaktadır…
ABD BAŞKAN YARDIMCISI JOE BİDON’UN SÖZLERİ…
OBAMA’’nın Yardımcısı Joe BİDON, HARWARD Üniversitesi’nde ki bir konferans da yaptığı konuşmada;
ABD BAŞKAN YARDIMCISI JOE BİDON’UN SÖZLERİ…
OBAMA’’nın Yardımcısı Joe BİDON, HARWARD Üniversitesi’nde ki bir konferans da yaptığı konuşmada;
IŞİD saldırıları ve ilerleyişinin
niçin durdurulamadığı,
Arkasında kimlerin desteği olduğu
gibi konulara açıklık getirmeye çalışırken;
Yukarda sıraladığım gibi benzer
hususlara değindi.
Ve daha fazlasını da söyledi.
Dolayısı ile Joe BİDON’un bu
itirafları Türkiye’yi, özellikle de AKP Hükümeti’ni ve Cumhurbaşkanı Tayyip
ERDOĞAN’ı uygar Dünya karşısında çok zora sokacak sözler…
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, bu
gibi açıklama ve tespitlerin doğru olmadığını
Ve Joe BİDON’un özür dilemesini
istedi ama
Joe BİDON;
Bu gibi hususları sızdırmak
zorunda kaldığı için üzgün olduğu anlamına gelen ifadeler kullandı…
Tabi ki bu gibi açıklamalardan,
bir özür dileme anlamı çıkmıyor…
Joe BİDON’un itiraflarını;
Bazıları görmek istemese,
çarpıtsa bile;
Türkiye bundan bir şekilde
olumsuz etkilenecek ve zarar görecektir…
Joe BİDON şöyle diyor:
IŞİD’in arkasında Türkiye ve
Körfez ülkeleri var…
Bu gibi ülkelerin yardım ve
desteği ile IŞİD ayakta durmaktadır.
Türkiye’nin IŞİD’e tonlarca silah
ve yüz milyonlarca Dolar para yardımı yaptığını söyledi
Tayyip ERDOĞAN’ı kastederek;
Kendisinin Sünni olduğu, Beşar
ESAD’ın başka Mezhepten olduğu için onu devirmeye çalıştığı,
Sonuçta Sünni bir İslam Aleminin
Lideri olmaya soyundu anlamına gelen sözler söyledi…
Ayrıca Türkiye’nin;
Dünyanın değişik yerlerinden
gelen cihatçı grupların toplanma merkezi olduğu,
Ve Suriye’ye geçişlerin de, bu
sebepten daha ziyade Türkiye üzerinden yapıldığı gibi ifadeler kullandı…
Koalisyon güçleri IŞİD için bir
şeyler yapmaya çalışırken
Tayyip ERDOĞAN, müdahale
konusunda;
Öncelikle Beşar ESAD devrilmeli
gibi şartlar ortaya atıyor gibi şeyler söyledi…
İşin başka bir garip tarafı da
şu:
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU da
illaki Beşar ESAD vurgusu yapıyor…
Birkaç gün önce buna benzer bir
açıklamayı;
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU, CNN
İnternational Muhabirine verdiği röportajda da tekrarladı…
Yaa bizim Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak,
Suriye Devlet Başkanı Beşar ESAD ile
Alıp veremediğimiz ne
olabilir?...
Böylesi saplantılar, İddia
Sahiplerine zarar verdiği gibi;
Türkiye’nin de başını büyük
belalara sokar…
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun yazdığı stratejik
Derinlik kitabı ile Osmanlı’yı yeniden canlandırmak hayalinde olduğu,
uygulamada da bu hayalinin devam ettiğini,
Üstelik Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip ERDOĞAN’nın da aynı hayaller içinde olduğunu biliyoruz da;
Rusya’nın kendini toparlaması ile yeniden bir
süper güç haline geldiğini,
Dünya düzeninin yeniden
şekillendiği bir zamanda;
Rusya’nın Ortadoğu da ki
çıkarları da söz konusu olduğundan
Beşar ESAD’ın arkasında Rusya’nın
olduğunu,
Dolayısı ile Suriye’nin, Rusya
açısından ne kadar çok önemli bir faktör olduğunu,
Bu güne kadar ki yaşanan
örneklerden görüp anlamadık mı?..
Bu konudan yeterince zarar
örmedik mi?...
Sonra Beşar ESAD Yönetimindeki
bir Suriye’nin;
Özellikle Güney sınırımızın güven
altında olmasında;
Önemli bir faktör olduğunu,
Niçin görüp anlamıyoruz?...
Bu itibarla Beşar ESAD’ın
devrilmesinde niye ısrar ediyoruz?...
Anlaşılan odur ki;
AKP Türkiye’yi yönetemiyor
Ve yönetemeyecek…
Dolayısı ile bu yeni Teskerenin,
IŞİD’e karşı değil de;
Daha çok Beşar ESAD’ı bir bahane
ile devirmeye yönelik olarak çıkartıldığı anlaşılmaktadır…
IŞİD’İN KOBANİ’Yİ KUŞATMASI VE
BUNUN TÜRKİYE’YE YANSIMALARI…
Suriye topraklarındaki KOBANİ şu
anda IŞİD’in kuşatması altında bulunmaktadır.
Hilal şeklindeki kuşatmanın
sadece Türkiye sınırına yakın kısmı açık durumdadır.
IŞİD sınırımıza yakın bir yere
bayrağını dikmiştir.
Urfa’nın SURUÇ ilçesi sınırları
içerisinde, Türk askeri ile IŞİD militanları arasındaki mesafe, bazı yerlerde
100 Metre kadar olup, güvenlik güçlerimiz teyakkuz halindedir
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, bu
teskerenin Meclis’ten geçirilmesi ile
IŞİD konusunda ABD’nin yanında
olduğu izlenimini vermiş olsa bile
Kara Birliklerinin Suriye’ye
girme konusunda;
Beşar ESAD’ın devrilmesi şartını
ön plana çıkardığı anlaşılmıştır.
Kürt kenti olarak bilinen
KOBANI’ye IŞİD’in girmesini, oradaki insanları katletmesini, elbette bizlerde
istemeyiz
Şimdi çıkartılan teskerede de, 2
sayfalık yazıda Beşar ESAD’a sık sık
vurgu yapıldığı çok manidar bir durum!..
ABD’NİN IŞİD’İ DURDURMA VESİLESİ
İLE PEŞMERGE VE PKK GÜÇLERİNE İHTİYAÇ DUYMASI;
TÜRKİYE’NİN PKK İLE MÜCADELESİNDE
BÜYÜK BİR ENGEL…
Zira Amerika Birleşik Devletleri,
IŞİD’in ilerleyişini durdurmak için, IŞİD mevzilerini uçakları ile havadan
bombalıyor.
Ama böylesi bir husus;
IŞİDi bitirme noktasında yeterli
değil.
Kendi Kara Birliklerini ise; bu
gibi operasyonlarda kullanmak istemiyor.
Ama bu noktada da; IŞİD ile
çarpışan Mesud BARZANİ’nin Peşmerge
güçleri ile PKK militanlarının da yeteriz kaldığını görüyor, biliyor…
Bu gün için Mesut BARZANİ’ ile
PKK Terör Örgütü, ABD’nin yeni müttefikleri, yeni gözdeleri durumundadır…
Bu noktada bu gün PKK Terör
Örgütü;
Yeni silahlarla takviye edilmek
istenmektedir.
Böylesi bir husus, ABD’nin Batılı
müttefikleri İgiltere, Fransa, Almanya gibi devletler tarafından da
benimsenmeye başlanmıştır.
Bu durum, Türkiye’nin PKK Terör
Örgütü ile mücadelesinde elini zayıflattığı gibi;
PKK’nin terör listesinden
çıkartılması,
Ve resmen tanınması yolunda da
önemli bir adımdır.
Türkiye’nin böylesine bir tuzağa
düşmesinde; elbette Siyasilerin çok önemli bir payı, çok önemli hataları,
yanlışları vardır...
Ve Tayyip ERDOĞAN;
IŞİD’in terörist bir örgüt
olduğunu, ilk defa Amerika’da söylemiş oldu.
Böylesi bir açıklama, Türkiye’de
bizleri çok şaşırttı.
Zira ayni Tayyip ERDOĞAN’’ın, bu
güne kadar;
IŞİD’e hiç terörist dediğini
duymadık.
IŞİD konusunda bir şeyler
söylemek gereğini duyduğunda hep;
IŞİD unsurları tanımını
kullanıyordu….
Newyork’ta IŞİD’i bir terörist
olarak tanımlamasından, ya da eski tanımını değiştirmesinden;
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın
başta ABD olmak üzere, Batılı devletler karşısında, zor bir durumda olduğu
söylenebilir…
.Zira ABD Başkanı OBAMA, Tayyip
ERDOĞAN’ın önüne çok açık ve net deliller ortaya koymuş,
Tayyip ERDOĞAN istemese bile;
Böyle bir açıklama yapmak zorunda
kalmış olabilir…
MUSUL KONSOLOSLUĞU REHİNELERİNİN
HANGİ ŞARTLARDA SERBEST BIRAKILDIKLARI ANLAŞILMADAN;
HÜKÜMETİN IŞİD’E MÜDAHALE
KONUSUNDA NEDEN İSTEKSİZ DAVRANDIĞI, TAM OLARAK ANLAŞILAMAZ…
Musul Konsolosluğu Personelinin
uzun bir süre IŞİD’in elinde rehin kaldıktan sonra;
Ümitlerin tükendiği bir anda,
serbest bırakılmaları hepimizi çok sevindirdi ama
Serbest bırakma işinin nasıl
gerçekleştiği, ne gibi tavizler verildiği, bizler için halâ bir muamma…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN, başlangıçta operasyonla kurtarıldılar dedi ama
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU ile MİT,
tersi şeyler söylüyorlar;
Görüşme, pazarlık mutabakat gibi
şeyler.
Görüşmeler ve pazarlıklar sadece
para konusunda olmuş olsa idi;
Bu iş çoktan çözülür idi…
Bir ara Taraf Gazetesi, IŞİD’in
Süleyman şah Türbesini istediğini
Ve daha başka şeyleri de söyledi
ama
Yetkililer, bu söylenenleri
yalanladı…
Rehinelerin serbest
bırakıldığında gördük ve anladık ki;
Rehineler Urfa’ya yakın bir yerde
Suriye tarafına getirilip bırakılmış…
Olaydan yetkililerin 4 saat sonra
haberi oluyor…
Musul Konsolosluğu’muzun
basılması ve çalışanlarının da rehin alınması konusunda ilginç bir detay var…
Bu gibi hususlara basınımızda yer
aldı.
Musul’da Konsoloslukları olan
devletler;
IŞİD’in ilerlemesi ve Musul’un
tehlikeli bir yer haline gelmesi dolayısı ile
Personellerini tahliye edip,
oradaki faaliyetlerini durdurmuşlar…
Hatta Musul Konsolosumuzun benzer
bir durumu gerekçe göstererek;
Faaliyetlerin durdurulması ve
personelinde tahliyesi konusunu;
Dışişleri Bakanlığı’na bildirmiş
ama
Kabul görmemiş…
Sonra Mesut BARZANİ de böylesi
bir gerekçe ile Konsolosluğun boşaltılmasını
Ve bu konuda yardımcı olacağını
da söylemiş…
Ama bu da kabul görmemiş…
Konsolosluk IŞİD militanları
tarafından basıldığında ise;
Dışişleri Bakanlığı ile yapılan
haberleşmede;
Güvenlikçiler çatışmaya girmesin…
Teslim olun talimatı verilmiş…
Konsolosluğumuzun basılma tarihi,
zamanlama açısından çok manidar…
Zira böyle bir zamanda,
Cumhurbaşkanlığı seçimi çalışmaları devam ediyor…
Ve deniliyor ki;
Böylesi bir baskından Üst
Makamların haberi vardı;
Ya da nasıl olsa onlarla aramız
iyi gibi nedenlerden dolayı, tamda ihtiyacımızın olduğu bir anda;
Nasıl olsa serbest bırakırlar
gibi bir düşünce içinde olduklarına vurgu yapılıyor…
Cumhurbaşkanlığı
seçimi öncesinde çok önemli bir başarı ve avantaj kazanmak…
Bu
varsayımlar doğru olsa bile, IŞİD gibi Terör Örgütlerine asla güvenmemek ve
onlardan her hangi bir şekilde;
Yardım beklemenin, anlayış
beklemenin doğru olmadığını, olmayacağını;
Herkesin görüp anlaması lazım…
AKP
Hükümeti’nin kaç yıldır Açılım-Saçılım çalşmaları ile
PKK Terör Örgütü’ne ve onun yandaşlarına ne gibi sözler
verildi, ne gibi vaatlerde bulunuldu ki;
PKK
Lideri Abdullah ÖCALAN ve yandaşları;
IŞİD’in
KOBANİ’yi kuşatmasını ileri sürerek şöyle dedi:
Eğer
AKP Hükümeti, IŞİD’e müdahale etmezse,
Barış süreci şu kadar zaman sonra
biter gibi laflarla;
Şantaja başladı…
Son 3-4
gündür Türkiye’de yaşanan kaosun, ölüm ve yaralanma olaylarının asıl nedeni de
bu…
Aslında
bu gibi konularda konuşulacak, daha çok şey var…
SÜLEYMAN
ŞAH TÜRBESİ TESADÜFLERE BIRAKILAMAZ… ORASI ASKERİ GÜÇLE TAHKİM
EDİLMELİDİR!...
TSK Yetkilileri, her ne kadar,
sınırda Süleyman Şah Türbesine en yakın mesafe tetbir aldıklarını;
Bir saldırı anında tanklarımızın
yarım saat içinde, uçaklarımızın 1 dakika içinde Süleyman Şah Türbesi’nde
olacaklarını söylüyorlarsa da;
Bu iş tesadüflere bırakılamaz.
Zira orada 25 askerimizin olduğu
söyleniyor…
Onları ölümle burun buruna
bırakamayız…
Orasını zırhlı birlikler ve
yeterince bir askeri birlikle tahkim etmeliyiz.
TÜRKİYE’NİN GÜVENLİĞİ İÇİN DE ÇOK
ÖNEMLİDİR
TSK’NIN MARİFETİ İLE
KURTARILMALIDIR…
Emekli Tüm General Osman
PAMUKOĞLU bu işin nasıl halledileceği huşunda bazı pratik bilgilerde verdi.
Kendisi Bölgeyi tanıyan ve
hayatının önemli bir bölünü PKK ile mücadelede geçiren kahraman bir Askerin
söyledikleri elbette çok önemli.
Ben PAMUKOĞLU Paşanın sadece
KOBANİ için söylediklerini burada sizlere aktarıyorum.
Sayın PAMUKOĞLU diyor ki;
KOBANİ zaten sınırımıza çok yakın
bir mesafede. Oraya tüm birliklerimizi sokmaya gerek yok…
Özel yetiştirilmiş komando
askerlerimizle, bu işin rahatlıkla halledilebileceğini söyledi
Sayı olarak 2 Tabur gibi ifade kullandı
EĞER KOBANİ DÜŞERSE?...
Eğer KOBANİ düşerse;
IŞİD ile komşu olacağımıza;
Böylesi bir durumda Türkiye’de
yaşayan Alevi, Bektaşi, Caferi vatandaşlarımızın,
Batı kültürünü benimsemiş
vatandaşlarımızın,
Gayri Müslümlerin can
güvenliğinin kalmayacağına,
Şam’a yakınlığı dolayısı ile Suriye’nin
bütünlüğünün de zarar göreceğı,
Hatta Esad’ın bile
devrilebileceğine işaret ediliyor.
Ayrıca böylesi bir durumda;
Kürt vatandaşlarımızın Türkiye
Cumhuriyeti’ne güvenleri de sarsılacağından;
Mesut BARZANİ’nin itibar kazanıp;
Türkiye’deki Kürt
vatandaşlarımızın da hamisi durumuna düşecğinden,
Türkiye’ninde birlik ve
beraberliğinin bozulacağına
Ve Türkiye’nin
parçalanabileceğine vurgu yapılıyor.
Bu itibarla, KOBANİ’nin IŞİD’den
kurtarılması, bizim açımızdan da çok önemli.
Yabancı Askerlerin Türkiye’de
bulunmalarına ya da konuşlanmalarına müsaade etmek, güvenliğimiz ve geleceğimiz
açısın son derece sakıncalıdır.
Bu itibarla askeri olarak
yapabileceklerimizi;
Özellikle kendi imkânlarımızla
halletmeye çalışmalıyız.
Eğer Suriye’ye karışmazsak; Bize
müdahale eden de olmaz…
AKP Hükümeti tarafından önerilen
ve Suriye’nin kuzeyinde kurulması istenen;
Tampon bölge, uçuşa yasak bölge,
ya da güvenlikli bölge adları altında kabul edilip, hayata geçirilirse;
Kuzey Irak’ta Mesut Barzani örneğinde olduğu
gibi,
Güney sınırımızda da bir başka
Kürt bölgesi kurulabilir
Amerika’nın asıl amacının Kuzey
Irak petrollerini, Akdeniz’e doğrudan akıtmak için;
Kendi kontrolünde olan bir
koridor açmak olduğunu unutmayalım…
Eğer Siyasiler böylesi bir plan
üzerinde ısrar ederlerse;
Bilinmelidir ki;
Bu gibiler Amerika Birleşik
Devletleri’nin ekmeğine yağ sürmeye çalışıyor;
Ve onların adına iş yapıyorlar
anlamına gelir…
Eğer Suriye krizi yeni
başladığında, güvenli bölgeler oluşturulması gündeme gelmiş olsaydı;
2 Milyondan fazla Suriyeli girip,
her bakımdan bize yeni sorunlar yüklenmezdi…
Bu itibarla bundan sonra değil
güvenli bölge;
Ne ad altında olursa olsun, bu
gibi oluşumlar;
Başta bizim güvenliğimiz ve bütünlüğümüz
açısından tehlikeler yarattığı gibi;
Beraberinde yeni başka sorunları
da getirir…
Saygılarımla 11 Ekim 2014
Cumartesi
Makine Yüksek Mühendisi
Ahmet YALVAÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder