25 Ağustos 2014 Pazartesi

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ SONRASI İÇİN DEĞERLENDİRME VE GELİNEN NOKTA (1)

            CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ SONRASI İÇİN DEĞERLENDİRME VE GELİNEN NOKTA-1
Sevgili Okuyucular, kimin kazanacağı merakla beklenen Cumhurbaşkanlığı Seçimi de artık geride kaldı,
 Ve malûmunuz olduğu üzere, seçimi Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’nin Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip ERDOĞAN kazandı
Böylesi bir netice de, aslında sürpriz olmadı.
 Böylece Türkiye’nin 12 inci Cumhurbaşkanı da, belirlenmiş oldu.
Bu seçim, Cumhurbaşkanının Halk tarafından seçilmiş olması itibarı ile bir ilktir.
Yapılış şekli ve sonuçları itibarı ile de, Türkiye de artık yeni bir dönemin başladığını söyleyebiliriz
Cumhurbaşkanının Halk tarafından seçilmesi, Türkiye’de bir ihtiyaçtan kaynaklanmıyordu.
Böylesi bir hususun; sadece Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın ihtiyaçlarından, gelecek adına kendi plan ve projelerinden kaynaklandığını söyleyebiliriz
Bu seçim, adaylar arasında eşitlik olmayan şartlar altında gerçekleşmiştir,
Başbakan Tayyip ERDOĞAN, Başbakanlık görevinden istifa etmeden seçim kampanyasını yürütmüş, Devlet’in bütün imkânlarından sonuna kadar yararlanmıştır,
Seçim yasaklarına uymamıştır.
Yasal ve Anayasal suçlar işlenmiştir,
Yüksek Seçik Kurulu YSK görevini yapmamıştır,
Dolayısı ile bu seçim; baştan sona kadar şaibelerle doludur ve meşruluğu çok tartışılacaktır.
Eğer, Cumhurbaşkanlığı Seçimi 1-2-3-4-5 numaralı makalelere bir göz atarsanız, bu noktaya nasıl gelindiğinin ipuçlarını bulabilirsiniz.
Dolayısı ile gelinen bu noktanın demokrasi ile bir ilgisi de yoktur,
TAYYİP ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI SEÇİLDİ AMA HALÂ BAŞBAKANLIKTAN İSTİFA ETMİYOR…
Öyle anlaşılıyor ki,28 Ağustos 2014 tarihinde, devir-teslim töreni yapılıncaya kadar, istifa etmeyecek…
Tayyip ERDOĞAN 10 Ağustos’da ilk turda barajı geçerek % 51,7 oyla seçimi hazandı,
15 Ağustos’da Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Mazbatayı TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e teslim etti,
Anayasa’nın ilgili hükmüne göre;
YSK kesin kararını açıkladıktan sonra;
Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın Başbakanlığı düşüyor,
Dokunulmazlığı kalkıyor,
Partisi ile bütün ilişkileri kesiliyor…
Pekii Anayasa’nın böylesine sarih, böylesine açık hükmüne rağmen, Başbakan Tayyip ERDOĞAN bu yasaklara uydu mu? Hayır!
En vahimi de şu:
17 Ağustos 2014 tarihli Resmi Gazete de yayınlandığına göre Tayyip ERDOĞAN, 3’lü Kararnameye Başbakan sıfatı ile imza atmış,
Aynı kararnameye mevcut Cumhurbaşkanı sıfatı ile Adullah Gül’de imza koymuş.
Yani suça birlikte iştirak etmişler…
15 Ağustos’tan sonra yaşanan bu olay, bir Anayasa ihlali
27 Ağustos 2014 tarihinde yapılacak olan AKP’nin Olağanüstü Kongresi’ne Başkanlık edip, AKP’de kendinden sonraki Genel Başkanı ve Başbakanı seçecek deniliyordu ama yeni Başbakan’ın atandığını da gördük; Tarih, 21 Ağustos 2014 Perşembe,
YENİ BAŞBAKAN AHMET DAVUTOĞLU…
Eski Başbakan, yeni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Dışişleri Bakanı Ahmet DAVUTOĞLU’nu, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni Başbakanı olarak atadı.
Demek ki kendisine göre ortada acil bir durum ve ihtiyaç vardı, bu yüzden 27 Ağustos 2014’de yapılacak olan AKP Olağanüstü Kongresi’ni beklemeyip, Ahmet DAVUTOĞLU’nu Başbakan olarak atadı.
Dolayısı ile Olağanüstü Kongre yapılmadan, şimdiden yeni Genel Başkan’ın da kim olacağını öğrenmiş olduk; Ahmet DAVUTOĞLU
Zira Recep Tayyip ERDOĞAN, AKP’nin yeni Genel Başkanı, aynı zamanda yeni Hükümet’’in de Başı olacak diyordu.
Tayyip ERDOĞAN’ın Ahmet DAVUTOĞLU’nu yeni Başbakan olarak atamasında da, Anayasal bir terslik var.
Zira Başbakan Tayyip ERDOĞAN, Cumhurbaşkanı seçildi ama bu yeni görevine Cumhurbaşkanlığı Koltuğuna oturduktan sonra başlayacak
Zira Abdullah GÜL’ün görev süresi yasal olarak, 28 Ağustos’da bitiyor. Dolayısı ile de; Recep Tayyip ERDOĞAN’nin yeni görevi de, bu tarihten itibaren başlamış oluyor.
Bu nedenle Recep Tayyip ERDOĞAN, Anayasa’ya göre 15 Ağustos 2014 tarihinden itibaren, görevinden istifa etmiş bir Başbakan konumunda dır ve bu tarihe kadar yapmış olduğu tüm uygulamalar, yok hükmündedir ve bir Anayasa ihlalidir.
Recep Tayyip ERDOĞAN’in bu gibi uygulamaları ile de görülmüş ve anlaşılmıştır ki;
Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim şekli yasal olmasa da; cebren ve zorla Başkanlık, ya da Yarı Başkanlık sistemine geçirilmek istendiği anlaşılmaktadır.
Böylesi bir görüntü, vurgulamaya çalıştığım üzere, örnekleri ile ortadadır.
BU GİBİ YASA VE ANAYASA İHLÂLLERİNİN GEREĞİ YAPILACAK MI? YAPILACAKSA;  NE ZAMAN VE NASIL?
Bu soru öncelikle Yargı ve Adalet sistemi ile doğrudan ilgilidir,
Yasal ve Anayasal ihlâllerinin gereği yapılacak mı, yoksa yapılan tüm hukuksuzluklar ve gelinen nokta görmezden gelinip, sineye mi çekilecek?
 Şunlarda çok ilginç ve çok önemli sorular:
1-Yine Anayasa’ya göre; yeni Cumhurbaşkanı Mazbatasını aldıktan sonra, bu kararın Resmi Gazete de yayınlanması gerekiyordu,
Ama bu da yapılmadı.
Öyle anlaşılıyor ki, 28 Ağustos’a kadar da yayınlanmayacak
Bu da bir suç unsuru
Belli ki yeni Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, bu konuda emir verip, baskı oluşturmuş
2-Yüksek Seçim Kurulu YSK Başkanı Cumhurbaşkanlığı Mazbatasını TBMM Başkanı Cemil ÇİÇEK’e teslim ettiğinde gördük ki;
Mazbatada Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN yazılı,
Peki niye Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN yazılı değil,
Birileri böylesi bir hususun yanlışlıkla olduğunu söylese de; gerçi söyleyen olmadı ama kimse buna inanmaz dı…
Dolayısı ile YSK’nın da siyasallaştığı ve görevini yapmadığı, hatta suç işlediği söylenebilir.
Peki bu konuda ne yapılacak?
Diğer Anayasal Kurumları saymıyorum; eğer YSK son anda da görevini yapmış olsaydı; Başbakan Tayyip ERDOĞAN, daha seçim kampanyası esnasında elenir ve Cumhurbaşkanı olamazdı.
Yasa ve Anayasa Hükümleri çiğnenerek, görmezden gelinerek gelinen bu noktada;
Sadece Yargı ve Adalet Sistemi değil, gereğinin yapılması hususunda herkes kafa yormalı, elini taşın altına koymalıdır.
CHP Konya Milletvekili Atilla KART bundan 4 gün önce, Anayasa Mahkemesine kişisel başvuru hakkını kullanarak, 15 Ağustos’tan itibaren Tayyip ERDOĞAN^’ın uygulamalarının yok hükmünde sayılması ve gereğinin yapılması konusunda müracaatta bulundu.
Sayın Atılla KART’ın müracaatında aynı zamanda;
Tayyip ERDOĞAN’in seçimi kazandığı ve Cumhurbaşkanı seçildiği; 15 Ağustos’da Yüksek Seçim Kurulu Başkanı tarafından da tescil edildiği, bu kararın yine Başkan tarafından;  yayınlanmak üzere, Resmi Gazeteye de elden verildiği bilinmesine rağmen;
Halâ yayınlanmadığına da vurgu yapıyor
Sayın KART önce, bu gibi konularda gereğinin yapılması için Yargıtay Cumhuriyet Baş Savcılığı’na müracaat ediyor ama talep reddediliyor.
Ve nihayet son çare olarak Anayasa Mahkemesi’ne kişisel başvuru hakkını kullanmak kalıyor…
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut SANAL, İstanbul’da Çağlayan Adliyesi’ne başvurarak; Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ı, IŞİD Terör Örgütüne maddi, manevi, silah ve cephane yardımı yaptı gibi suçlamalar la, kişisel başvuru hakkını kullanarak şikâyet etti.
Pekii, CHP ve MHP’nin Yöneticileri de, bu gibi konularda Kurumsal olarak görevlerini yerine getirdiler mi?
CHP Lideri Kemal KILIÇDARĞLU, Recep Tayyip ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanlığı törenine katılmayacağını söyledi. Bu önemli bir tavır,
Gerekçe; Yasa ve Anayasa ihlalleri…
Ama MHP Lideri Devlet BAHÇELİ, böylesi bir tavrı bile koymadı.
Belli ki, AKP’ye oy veren seçmenlere gelecek adına şirin görünmek istiyor.
TAYYİP ERDOĞAN’IN CUMHURBAŞKANLIĞI YEMİNİ…
Tayyip ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanlığı Koltuğuna oturabilmesi için, bu yemini etmesi gerekiyor.
Nedir bu yeminin özeti?
Devlet’in Bağımsızlığı,
Vatanı ve Milleti ile Bölünmez Bütünlüğü,
Demokratik-Laik Cumhuriyet İlkelerine bağlılık,
Ve nihayetinde, standart olan yemini okuduktan sonra;
Bu yemine bağlı kalacağına;
Namusu ve şerefi üzerine Yüce Türk Milleti huzurunda söz veriyorum, ant içiyorum demek gibi…
Tayyip RDOĞAN, Cumhurbaşkanlığı Koltuğuna oturmak için, böyle bir yemini edecek ama aklı başında hiçbir kişi buna inanmaz, inanması da beklenemez.
Zira bu güne kadar örnekleri ile görülmüş ve anlaşılmıştır ki, Tayyip ERDOĞAN, bu yasaklara hiç uymamıştır ve uyması da beklenemez…
Bu nokta da CHP Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU’nun törene katılmama konusundaki tavrını doğru buluyorum.
Anayasa ve Yasalara uymadığı, uymayacağı örneklerle ortada olan bir kişinin, Cumhurbaşkanlığı Koltuğuna oturacak olması, Cumhuriyet tarihimizde bir ilk dir
Ve üzerinde mutlaka durulması gereken, çok önemli, çok ciddi bir konu dur
EĞER 3 KASIM 2002 ÖNCESİ OLSAYDI, BU HUKUKSUZLUKLAR YAŞANMAZ DI…
Konuyu şöylede özetlemek mümkün:
1-AKP’ye açılan kapatma davasında, Anayasa Mahkemesi; para cezası değil, kapatma cezası verirdi.
2-17 ve 25 Aralık 2013 tarihlerinde ki yolsuzluk ve rüşvet operasyonları engellenemez di ve gereği yapılırdı.
3- Operasyonları başlatan Savcı, Hakim ve Emniyet Mensupları, Polisler;
Paralel Yapının adamlar; Hükümet’e tuzak kuruyorlar gibi gerekçelerle, engellenip, sürgün edilmez, görevlerinden alınamazdı
4-Yüksek Seçim Kurulu; Tayyip ERDOĞAN’IN Cumhurbaşkanlığına aday olması konusunda, önünü tıkardı,
Ve sonuç da Tayyip ERDOĞAN, Cumhurbaşkanı seçilemezdi
5- CHP Milletvekili Atilla KART’ın örneğinde de görüldüğü üzere;
Yargıtay Cumhuriyet Baş Savcılığı, şimdi olduğu gibi yaşananları görmezlikten gelmez,
15 Ağustos 2014 tarihinden sonrası için;
Yeni Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın uygulamalarını geçersiz saymak için, gereğini yapardı
Sonuçta kim ne derse desin;
Bu gün Yargı dahil,  Devlet’in tüm Kurumları siyasallaşmış tır.
Demokrasiden, Hukuk Devletinden bahsedilemez.
Bu konuda şu an itibarı ile Anayasa Mahkemesi, tek umut gibi gözükmektedir.
REJİMİ DEĞİŞTİRMEK, SİYASAL İKTİDARLARIN GÖREVİ DEĞİLDİR.
Bu hususu herkesin bilmesi ve anlaması lazım;
Özellikle de, AKP’ye samimi duygularla oy verip, onu destekleyen vatandaşlarımızın…
Kimse AKP şunu yaptı, bunu yaptı demesin…
Resmi verilere göre yaklaşık 15 Miilyon vatandaşımız, değişik adlar altında ihtiyaç maddeleri yardımı ve parasal yardım almış…
Sonuçta AKP ve dolayısı ile Başbakan Tayyip ERDOĞAN 20 Milyondan fazla oyla, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna atlamış,
Konunun özeti bu…
Türkiye Cumhuriyeti bu gün, içerde ve dışarda en zor günlerini yaşıyor,
Ekonomik kriz de kapıda…
REHİNELER KONUSU; ŞU ANDA TÜRKİYE’NİN EN ACİL SORUNU
Tayyip ERDOĞAN, şaşaalı törenlerle Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmaya hazırlanırken;
Musul Konsolosluğu mensubu 49 vatandaşımız, 2,5 aydır, halâ IŞİD Terör Örgütünün elinde esir.
Ve akıbetlerinin ne olacağı da meçhul…
IŞİD, Konsolosluğumuzu karargâh olarak kullanıyormuş. Bu konu da Basınımıza da yansıyan görüntüler, bilgiler var.
Cumhurbaşkanlığı Seçimi vesilesi ile bırakılabileceği düşünülüyordu ama olmadı
Böylesi bir düşünce, böylesi bir umut; başta Hükümet’in bazı Yetkilileri ve özellikle de Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın saf etiği sözlerden anlaşılıyordu…
Zira İslami Terör Örgütü IŞİD’e AKP Hükümeti tarafından, silah ve cephane gönderildiği, maddi ve manevi destek sağlandığı yönünde ciddi iddialar var…
Güzergâhı Suriye olan MİT’e ait TIR Kamyonlarının, Adana’da durdurulup, Savcılık tarafından aranmak istenmesi ama Hükümet tarafından engel olunup, aratılmaması ve nihayetinde, bu Kamyonların yoluna devam ettiği bilinmektedir.
Sonra bu gibi hususların bir defaya mahsus olmadıkları da söylenenler arasında
Hükümet’in özelikle de Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın,  IŞİD’e bir terör örgütü diyememesi de, çok manidar bir durum.
Burada, sadece beklemenin, sorunun çözümüne bir katkı sağlamayacağı yönündeki görüşümü vurgulamak istiyorum.
Rehinelerin sağ-salim kurtarılmaları konusunda, özellikle de Seçim aşamasında çözüm olarak; AKP Hükümeti ve özellikle de Başbakan Tayyip ERDOĞAN tarafından, fidye verme dahil, her türlü yolun denendiği kanaatini taşıyorum.
Ama belli ki IŞİD, bu gibi önerileri kabul etmeyip, çok daha farklı şeyler istemektedir.
TARAF Gazetesi’nin haberine göre;
IŞİD, yurt dışında tek Türk toprağı olan ve Suriye’de Halep yakınlarında bulunan SÜLEYMAN ŞAH Türbesi’nin kendilerine verilmesini şart koşmuş.
Bilindiği üzere Süleyman Şah, Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi’nin Dedesi
900 Küsur yıldır orada yatmaktadır ve Türbe, Türk askerleri tarafından korunmaktadır.
Bu kapsamda, Türk Hükümeti tarafından Türk askerlerinin, Türbeden çekilmeleri istenmektedir.
Belirtildiği üzere AKP Hükümeti de bu teklifi kabul etmiş.
Bu haberin Basın yoluyla Halkımız tarafından duyulması üzerine;
Hükümet bu bilginin kim tarafından sızdırıldığını araştırmaya başlamış,
Neticede, bu bilginin Cumhurbaşkanlığı’n da da bulunduğunu göz önünde bulundurarak;
Sızdırmanın bu yolla yapıldığı sonucuna varmıştır.
IŞİD’’in Camileri, Türbeleri bombaladığını biliyoruz.
Gelinen bu noktada Siyasilere söyleyeceğimiz, hatırlatmak istediğimiz husus şu dur:
Bizler de rehinelerin sağ-salim kurtulmalarını, elbette isteriz
Ama başka yolları denemenizi öneririz
Eğer bundan böyle bir şekilde, SÜLEYMAN ŞAH Türbesi’ne bir zarar verilecek olursa;
Başta, düşük eğitimli, ya da eğitimsiz; ama iyi niyetli ve samimi duygularla, AKP'ye oy veren vatandaşlarımız olmak üzere,
Türk Halkı bir uyanırsa;
 Bunun önünde hiçbir güç duramaz!..
Saygılarımla 25 Ağustos 2014 Pazartesi
                                                                     Makine Yüksek Mühendisi 
Ahmet YALVAÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder