Sevgili Okuyucular, kimin
kazanacağı merakla beklenen Cumhurbaşkanlığı Seçimi de artık geride kaldı,
Ve malûmunuz olduğu üzere, seçimi Adalet ve
Kalkınma Partisi AKP’nin Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip ERDOĞAN kazandı
Böylesi bir netice de, aslında
sürpriz olmadı.
Böylece Türkiye’nin 12 inci Cumhurbaşkanı da,
belirlenmiş oldu.
Bu seçim, Cumhurbaşkanının Halk
tarafından seçilmiş olması itibarı ile bir ilktir.
Yapılış şekli ve sonuçları
itibarı ile de, Türkiye de artık yeni bir dönemin başladığını söyleyebiliriz
Cumhurbaşkanının Halk tarafından
seçilmesi, Türkiye’de bir ihtiyaçtan kaynaklanmıyordu.
Böylesi bir hususun; sadece Başbakan
Tayyip ERDOĞAN’ın ihtiyaçlarından, gelecek adına kendi plan ve projelerinden
kaynaklandığını söyleyebiliriz
Bu seçim, adaylar arasında
eşitlik olmayan şartlar altında gerçekleşmiştir,
Başbakan Tayyip ERDOĞAN,
Başbakanlık görevinden istifa etmeden seçim kampanyasını yürütmüş, Devlet’in
bütün imkânlarından sonuna kadar yararlanmıştır,
Seçim yasaklarına uymamıştır.
Yasal ve Anayasal suçlar
işlenmiştir,
Yüksek Seçik Kurulu YSK görevini
yapmamıştır,
Dolayısı ile bu seçim; baştan
sona kadar şaibelerle doludur ve meşruluğu çok tartışılacaktır.
Eğer, Cumhurbaşkanlığı Seçimi
1-2-3-4-5 numaralı makalelere bir göz atarsanız, bu noktaya nasıl gelindiğinin
ipuçlarını bulabilirsiniz.
Dolayısı ile gelinen bu noktanın
demokrasi ile bir ilgisi de yoktur,
Öyle anlaşılıyor ki,28 Ağustos
2014 tarihinde, devir-teslim töreni yapılıncaya kadar, istifa etmeyecek…
Tayyip ERDOĞAN 10 Ağustos’da ilk
turda barajı geçerek % 51,7 oyla seçimi hazandı,
15 Ağustos’da Yüksek Seçim Kurulu
Başkanı Mazbatayı TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e teslim etti,
Anayasa’nın ilgili hükmüne göre;
YSK kesin kararını açıkladıktan
sonra;
Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın
Başbakanlığı düşüyor,
Dokunulmazlığı kalkıyor,
Partisi ile bütün ilişkileri
kesiliyor…
Pekii Anayasa’nın böylesine
sarih, böylesine açık hükmüne rağmen, Başbakan Tayyip ERDOĞAN bu yasaklara uydu
mu? Hayır!
En vahimi de şu:
17 Ağustos 2014 tarihli Resmi
Gazete de yayınlandığına göre Tayyip ERDOĞAN, 3’lü Kararnameye Başbakan sıfatı
ile imza atmış,
Aynı kararnameye mevcut
Cumhurbaşkanı sıfatı ile Adullah Gül’de imza koymuş.
Yani suça birlikte iştirak
etmişler…
15 Ağustos’tan sonra yaşanan bu
olay, bir Anayasa ihlali
27 Ağustos 2014 tarihinde
yapılacak olan AKP’nin Olağanüstü Kongresi’ne Başkanlık edip, AKP’de kendinden
sonraki Genel Başkanı ve Başbakanı seçecek deniliyordu ama yeni Başbakan’ın
atandığını da gördük; Tarih, 21 Ağustos 2014 Perşembe,
YENİ BAŞBAKAN AHMET DAVUTOĞLU…
Eski Başbakan, yeni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Dışişleri Bakanı Ahmet DAVUTOĞLU’nu, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni Başbakanı olarak atadı.
Eski Başbakan, yeni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Dışişleri Bakanı Ahmet DAVUTOĞLU’nu, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni Başbakanı olarak atadı.
Demek ki kendisine göre ortada
acil bir durum ve ihtiyaç vardı, bu yüzden 27 Ağustos 2014’de yapılacak olan
AKP Olağanüstü Kongresi’ni beklemeyip, Ahmet DAVUTOĞLU’nu Başbakan olarak
atadı.
Dolayısı ile Olağanüstü Kongre
yapılmadan, şimdiden yeni Genel Başkan’ın da kim olacağını öğrenmiş olduk;
Ahmet DAVUTOĞLU
Zira Recep Tayyip ERDOĞAN,
AKP’nin yeni Genel Başkanı, aynı zamanda yeni Hükümet’’in de Başı olacak
diyordu.
Tayyip ERDOĞAN’ın Ahmet
DAVUTOĞLU’nu yeni Başbakan olarak atamasında da, Anayasal bir terslik var.
Zira Başbakan Tayyip ERDOĞAN,
Cumhurbaşkanı seçildi ama bu yeni görevine Cumhurbaşkanlığı Koltuğuna
oturduktan sonra başlayacak
Zira Abdullah GÜL’ün görev süresi
yasal olarak, 28 Ağustos’da bitiyor. Dolayısı ile de; Recep Tayyip ERDOĞAN’nin
yeni görevi de, bu tarihten itibaren başlamış oluyor.
Bu nedenle Recep Tayyip ERDOĞAN,
Anayasa’ya göre 15 Ağustos 2014 tarihinden itibaren, görevinden istifa etmiş
bir Başbakan konumunda dır ve bu tarihe kadar yapmış olduğu tüm uygulamalar,
yok hükmündedir ve bir Anayasa ihlalidir.
Recep Tayyip ERDOĞAN’in bu gibi
uygulamaları ile de görülmüş ve anlaşılmıştır ki;
Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim
şekli yasal olmasa da; cebren ve zorla Başkanlık, ya da Yarı Başkanlık
sistemine geçirilmek istendiği anlaşılmaktadır.
Böylesi bir görüntü, vurgulamaya
çalıştığım üzere, örnekleri ile ortadadır.
Bu soru öncelikle Yargı ve Adalet
sistemi ile doğrudan ilgilidir,
Yasal ve Anayasal ihlâllerinin
gereği yapılacak mı, yoksa yapılan tüm hukuksuzluklar ve gelinen nokta
görmezden gelinip, sineye mi çekilecek?
Şunlarda çok ilginç ve çok önemli sorular:
1-Yine Anayasa’ya göre; yeni
Cumhurbaşkanı Mazbatasını aldıktan sonra, bu kararın Resmi Gazete de
yayınlanması gerekiyordu,
Ama bu da yapılmadı.
Öyle anlaşılıyor ki, 28 Ağustos’a
kadar da yayınlanmayacak
Bu da bir suç unsuru
Belli ki yeni Cumhurbaşkanı
Tayyip ERDOĞAN, bu konuda emir verip, baskı oluşturmuş
2-Yüksek Seçim Kurulu YSK Başkanı
Cumhurbaşkanlığı Mazbatasını TBMM Başkanı Cemil ÇİÇEK’e teslim ettiğinde gördük
ki;
Mazbatada Türkiye Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip ERDOĞAN yazılı,
Peki niye Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN yazılı değil,
Birileri böylesi bir hususun
yanlışlıkla olduğunu söylese de; gerçi söyleyen olmadı ama kimse buna inanmaz
dı…
Dolayısı ile YSK’nın da
siyasallaştığı ve görevini yapmadığı, hatta suç işlediği söylenebilir.
Peki bu konuda ne yapılacak?
Diğer Anayasal Kurumları
saymıyorum; eğer YSK son anda da görevini yapmış olsaydı; Başbakan Tayyip
ERDOĞAN, daha seçim kampanyası esnasında elenir ve Cumhurbaşkanı olamazdı.
Yasa ve Anayasa Hükümleri
çiğnenerek, görmezden gelinerek gelinen bu noktada;
Sadece Yargı ve Adalet Sistemi
değil, gereğinin yapılması hususunda herkes kafa yormalı, elini taşın altına
koymalıdır.
CHP Konya Milletvekili Atilla
KART bundan 4 gün önce, Anayasa Mahkemesine kişisel başvuru hakkını kullanarak,
15 Ağustos’tan itibaren Tayyip ERDOĞAN^’ın uygulamalarının yok hükmünde
sayılması ve gereğinin yapılması konusunda müracaatta bulundu.
Sayın Atılla KART’ın müracaatında
aynı zamanda;
Tayyip ERDOĞAN’in seçimi
kazandığı ve Cumhurbaşkanı seçildiği; 15 Ağustos’da Yüksek Seçim Kurulu Başkanı
tarafından da tescil edildiği, bu kararın yine Başkan tarafından; yayınlanmak üzere, Resmi Gazeteye de elden
verildiği bilinmesine rağmen;
Halâ yayınlanmadığına da vurgu
yapıyor
Sayın KART önce, bu gibi
konularda gereğinin yapılması için Yargıtay Cumhuriyet Baş Savcılığı’na
müracaat ediyor ama talep reddediliyor.
Ve nihayet son çare olarak
Anayasa Mahkemesi’ne kişisel başvuru hakkını kullanmak kalıyor…
CHP İstanbul Milletvekili Mahmut
SANAL, İstanbul’da Çağlayan Adliyesi’ne başvurarak; Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ı,
IŞİD Terör Örgütüne maddi, manevi, silah ve cephane yardımı yaptı gibi
suçlamalar la, kişisel başvuru hakkını kullanarak şikâyet etti.
Pekii, CHP ve MHP’nin
Yöneticileri de, bu gibi konularda Kurumsal olarak görevlerini yerine
getirdiler mi?
CHP Lideri Kemal KILIÇDARĞLU,
Recep Tayyip ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanlığı törenine katılmayacağını söyledi. Bu
önemli bir tavır,
Gerekçe; Yasa ve Anayasa
ihlalleri…
Ama MHP Lideri Devlet BAHÇELİ,
böylesi bir tavrı bile koymadı.
Belli ki, AKP’ye oy veren
seçmenlere gelecek adına şirin görünmek istiyor.
TAYYİP ERDOĞAN’IN
CUMHURBAŞKANLIĞI YEMİNİ…
Tayyip ERDOĞAN’ın
Cumhurbaşkanlığı Koltuğuna oturabilmesi için, bu yemini etmesi gerekiyor.
Nedir bu yeminin özeti?
Devlet’in Bağımsızlığı,
Vatanı ve Milleti ile Bölünmez
Bütünlüğü,
Demokratik-Laik Cumhuriyet
İlkelerine bağlılık,
Ve nihayetinde, standart olan
yemini okuduktan sonra;
Bu yemine bağlı kalacağına;
Namusu ve şerefi üzerine Yüce
Türk Milleti huzurunda söz veriyorum, ant içiyorum demek gibi…
Tayyip RDOĞAN, Cumhurbaşkanlığı
Koltuğuna oturmak için, böyle bir yemini edecek ama aklı başında hiçbir kişi
buna inanmaz, inanması da beklenemez.
Zira bu güne kadar örnekleri ile
görülmüş ve anlaşılmıştır ki, Tayyip ERDOĞAN, bu yasaklara hiç uymamıştır ve
uyması da beklenemez…
Bu nokta da CHP Lideri Kemal
KILIÇDAROĞLU’nun törene katılmama konusundaki tavrını doğru buluyorum.
Anayasa ve Yasalara uymadığı,
uymayacağı örneklerle ortada olan bir kişinin, Cumhurbaşkanlığı Koltuğuna
oturacak olması, Cumhuriyet tarihimizde bir ilk dir
Ve üzerinde mutlaka durulması
gereken, çok önemli, çok ciddi bir konu dur
1-AKP’ye açılan kapatma
davasında, Anayasa Mahkemesi; para cezası değil, kapatma cezası verirdi.
2-17 ve 25 Aralık 2013
tarihlerinde ki yolsuzluk ve rüşvet operasyonları engellenemez di ve gereği
yapılırdı.
3- Operasyonları başlatan Savcı,
Hakim ve Emniyet Mensupları, Polisler;
Paralel Yapının adamlar;
Hükümet’e tuzak kuruyorlar gibi gerekçelerle, engellenip, sürgün edilmez,
görevlerinden alınamazdı
4-Yüksek Seçim Kurulu; Tayyip
ERDOĞAN’IN Cumhurbaşkanlığına aday olması konusunda, önünü tıkardı,
Ve sonuç da Tayyip ERDOĞAN,
Cumhurbaşkanı seçilemezdi
5- CHP Milletvekili Atilla
KART’ın örneğinde de görüldüğü üzere;
Yargıtay Cumhuriyet Baş
Savcılığı, şimdi olduğu gibi yaşananları görmezlikten gelmez,
15 Ağustos 2014 tarihinden
sonrası için;
Yeni Cumhurbaşkanı Tayyip
ERDOĞAN’ın uygulamalarını geçersiz saymak için, gereğini yapardı
Sonuçta kim ne derse desin;
Bu gün Yargı dahil, Devlet’in tüm Kurumları siyasallaşmış tır.
Demokrasiden, Hukuk Devletinden
bahsedilemez.
Bu konuda şu an itibarı ile
Anayasa Mahkemesi, tek umut gibi gözükmektedir.
REJİMİ DEĞİŞTİRMEK, SİYASAL
İKTİDARLARIN GÖREVİ DEĞİLDİR.
Bu hususu herkesin bilmesi ve
anlaması lazım;
Özellikle de, AKP’ye samimi
duygularla oy verip, onu destekleyen vatandaşlarımızın…
Kimse AKP şunu yaptı, bunu yaptı
demesin…
Resmi verilere göre yaklaşık 15
Miilyon vatandaşımız, değişik adlar altında ihtiyaç maddeleri yardımı ve
parasal yardım almış…
Sonuçta AKP ve dolayısı ile
Başbakan Tayyip ERDOĞAN 20 Milyondan fazla oyla, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna atlamış,
Konunun özeti bu…
Türkiye Cumhuriyeti bu gün,
içerde ve dışarda en zor günlerini yaşıyor,
Ekonomik kriz de kapıda…
REHİNELER KONUSU; ŞU ANDA
TÜRKİYE’NİN EN ACİL SORUNU
Musul Konsolosluğu mensubu 49
vatandaşımız, 2,5 aydır, halâ IŞİD Terör Örgütünün elinde esir.
Ve akıbetlerinin ne olacağı da
meçhul…
IŞİD, Konsolosluğumuzu karargâh
olarak kullanıyormuş. Bu konu da Basınımıza da yansıyan görüntüler, bilgiler
var.
Cumhurbaşkanlığı Seçimi vesilesi
ile bırakılabileceği düşünülüyordu ama olmadı
Böylesi bir düşünce, böylesi bir
umut; başta Hükümet’in bazı Yetkilileri ve özellikle de Başbakan Tayyip
ERDOĞAN’ın saf etiği sözlerden anlaşılıyordu…
Zira İslami Terör Örgütü IŞİD’e
AKP Hükümeti tarafından, silah ve cephane gönderildiği, maddi ve manevi destek
sağlandığı yönünde ciddi iddialar var…
Güzergâhı Suriye olan MİT’e ait
TIR Kamyonlarının, Adana’da durdurulup, Savcılık tarafından aranmak istenmesi
ama Hükümet tarafından engel olunup, aratılmaması ve nihayetinde, bu
Kamyonların yoluna devam ettiği bilinmektedir.
Sonra bu gibi hususların bir
defaya mahsus olmadıkları da söylenenler arasında
Hükümet’in özelikle de Başbakan
Tayyip ERDOĞAN’ın, IŞİD’e bir terör
örgütü diyememesi de, çok manidar bir durum.
Burada, sadece beklemenin,
sorunun çözümüne bir katkı sağlamayacağı yönündeki görüşümü vurgulamak
istiyorum.
Rehinelerin sağ-salim
kurtarılmaları konusunda, özellikle de Seçim aşamasında çözüm olarak; AKP
Hükümeti ve özellikle de Başbakan Tayyip ERDOĞAN tarafından, fidye verme dahil,
her türlü yolun denendiği kanaatini taşıyorum.
TARAF Gazetesi’nin haberine göre;
IŞİD, yurt dışında tek Türk toprağı
olan ve Suriye’de Halep yakınlarında bulunan SÜLEYMAN ŞAH Türbesi’nin
kendilerine verilmesini şart koşmuş.
Bilindiği üzere Süleyman Şah,
Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi’nin Dedesi
900 Küsur yıldır orada
yatmaktadır ve Türbe, Türk askerleri tarafından korunmaktadır.
Bu kapsamda, Türk Hükümeti
tarafından Türk askerlerinin, Türbeden çekilmeleri istenmektedir.
Belirtildiği üzere AKP Hükümeti
de bu teklifi kabul etmiş.
Bu haberin Basın yoluyla Halkımız
tarafından duyulması üzerine;
Hükümet bu bilginin kim
tarafından sızdırıldığını araştırmaya başlamış,
Neticede, bu bilginin
Cumhurbaşkanlığı’n da da bulunduğunu göz önünde bulundurarak;
Sızdırmanın bu yolla yapıldığı
sonucuna varmıştır.
IŞİD’’in Camileri, Türbeleri
bombaladığını biliyoruz.
Gelinen bu noktada Siyasilere
söyleyeceğimiz, hatırlatmak istediğimiz husus şu dur:
Bizler de rehinelerin sağ-salim
kurtulmalarını, elbette isteriz
Ama başka yolları denemenizi
öneririz
Başta, düşük eğitimli, ya da eğitimsiz; ama iyi niyetli ve samimi duygularla, AKP'ye oy veren vatandaşlarımız olmak üzere,
Türk Halkı bir uyanırsa;
Bunun önünde hiçbir güç duramaz!..
Saygılarımla 25 Ağustos 2014
Pazartesi
Makine
Yüksek Mühendisi
Ahmet YALVAÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder