CUMHURBAŞKANLIĞI
SEÇİMİ-4
Ahmet YALVAÇ,
Makine Yüksek Mühendisi
SAYIN
EKMELEDDİN İHSANOĞLU’NA CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNDE BAŞARILAR DİLİYORUM, EKMEL
BEY MUTLAKA DESTEKLENMELİDİR
Sevgili Okuyucular, Prof. Dr. Sayın
Ekmeleddin İHSANOĞLU’nu, CHP lideri Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU ile MHP lideri
Sayın Devlet BAHÇELİ’nin insiyatif kullanarak, üstelik yetkili kurullarına da
danışmadan Çatı Adayı olarak göstermeleri ve nihayetinde yaşanan
tartışmalar, bu gün için artık önemini
kaybetmiş durumda
Gönül isterdi ki böylesi çok önemli
bir konu, gelişmiş Batı ülkelerinde olduğu gibi; bir yıl, iki yıl öncesinden
tartışılmaya başlanmalı, hiçbir şey tesadüfe bırakılmamalı, oldubittiye
getirilmemeliydi!..
Bu hususu
şöyle de özetlemek mümkün:
Deveye
demişler; boynun eğri,
O da demiş
ki; nerem doğru ki?..
Umarım
bizler de günün birinde, bu gibi önemli işlerin daha önceden salim kafa ile
üstelik de ortalığı kırıp dökmeden, nasıl halledilebileceğini öğreniriz…
Ayrıca
gönül isterdi ki, Cumhurbaşkanlığı Seçimi 3 Aday arasında değil de; 4 aday, ya
da 5 aday arasında yapılmalı, kıran kırana bir yarış olmalı ve en kuvvetli, en
layık olan kişi kazanmalı idi,
Ama
olmadı…
Zaman
kıtlığı nedeni ile şimdi yapacak başka bir şey de yok…
Umarım ki
Prof. Dr. Ekmeleddin İHSANOĞLU seçimi kazanır ve Cumhurbaşkanı olur.
Kendisine
başarılar diliyorum…
Temenni
ederim ki bir aksilik olmaz. Eğer olursa, bunun sorumluluğu, bu ortamı
hazırlayan muhalefet liderlerine aittir ve bunun neticelerine de katlanmak
durumundadırlar.
Bizlere
düşen görev; içimize sinse de, sinmese de, Ekmel Beyi desteklemek
Şu an
itibarı ile başlangıçta Ekmel Beye vurguladığım gerekçelerle karşı çıkan, kuşku
ile bakan bazı yazarlar ile bazı Alevi kuruluşları, Ekmel Beyi kerhen de olsa
destekleme kararı almışlardır.
Bunlar
arasında SÖZCÜ Yazarı Bekir ÇOŞKUN, İşçi Partisi ve AYDINLIK Yazarı Doğu
PERİNÇEK ile, yine Aydınlık Yazarı Sebahattin ÖNKİBAR da bulunmaktadır.
Ayrıca CHP ve MHP’nin haricinde, Meclis
dışında kalan 3 siyasi parti de, EKMEL Beye destek olacaklarını
açıklamışlardır.
Bu desteğe
başka siyasi partilerden de ilavelerin olacağı görüntüsü vardır
Büyük bir
halk kitlesinin Başbakan Tayyip ERDOĞAN’a niçin karşı olduğunun ve
Cumhurbaşkanı olmasını niçin istemediğinin nedenlerini burada yeniden tekrarlamak
istemiyorum. Merak edenler, daha önce yazmış olduğum Cumhurbaşkanlığı Seçim
1-2-3 numaralı makaleleri okurlarsa, konunun bir bütünlük oluşturması açısından
yararlı olur.
EKMEL BEY ARTIK TOPLUM TARAFINDAN
TANINIR HALE GELDİ
Şu anda
Ekmel Bey konusunda toplumsal mutabakat sağlanmış gibi gözüküyor…
Yapılan
araştırmaları göz önünde bulundurduğumuzda; Ekmel Beyi artık Halkımızın % 80’i tanıyor ve bu oranın daha da
yükseleceği anlaşılmaktadır.
SÖZCÜ
Gazetesi Yazarı Uğur DÜNDAR, Halk TV’de Halk Arenası programında, Ekmel Bey ile
bir röportaj yapmış, Ekmel Bey hakkında yazılı ve görsel basında yer alan lehte
ve aleyhteki söylenen ve yazılanları açıklığa kavuşturmak açısından, merak
edilen bütün soruları yöneltmiş ve cevabını da almıştı
Aldığı
cevaptan tatmin olmuş olmalı ki, bundan böyle Ekmel Beyi artık gönül rahatlığı
ile destekleyebileceğini belirtti.
Halkımızın
Ekmel Bey hakkındaki kuşkularının giderilmesinde, bu röportajın elbette önemli
bir rolü olmuştur,
Ama daha
başka nedenlerde vardır.
Bu kadar
kısa sürede, Ekmel Beyi Halkımızın büyük bir kesiminin tanımış olması ve destek
vaadi alması, sadece Tayyip ERDOĞAN karşıtlığı olarak da açıklanamaz
Böyle bir
hususu elbette, Ekmel Beyin dünyaca tanınmış bir bilim adamı olmasına,
diplomatik kabiliyet ve tecrübesinin bulunmasına, yumuşak ve yapıcı bir konuşma
üslubunun olmasına, Başbakan Tayyip ERDOĞAN ‘a karşı, mukayese edilemeyecek
kadar üstün vasıflarının olduğuna bağlamak daha doğru bir yaklaşım olur.
Bu
farklılıklara ayrıca değineceğiz
Bu hususu
şöylede özetlemek mümkün:
Başbakan
Tayyip ERDOĞAN, ne kadar kavgacı ise, Ekmel Bey, o kadar sakin. Sorulan
sorulara mantıklı, makul ve herkesi şaşırtan cevaplar veriyor.
Ve böylesi
ince zeka ile verilen cevaplar aslında, Tayyip ERDOĞAN’ı çileden çıkartıyor.
Ama Halkımızın da hoşuna gidiyor.
Örneğin
Ekmel Bey için Tayyip ERDOĞAN, monşer ifadesini kullanıyor. Ve bu kelime ile
aslında Ekmel Beyi aşağılamak, küçültmek istiyor,
Ama Ekmel
Bey, bunun azizim anlamına geldiğine vurgu yapıyor ve mutluluk duyduğunu ifade
ediyor
Centilmenlik
olsun diye Ekmel Bey, Tayyip ERDOĞAN ve Selahattin DEMİRTAŞ’ın hesabına 1000 er
TL para yatırıyor,
Selahattin
DEMİRTAŞ memnuniyetle kabul ediyor ama, Tayyip ERDOĞAN geri iade ediyor
Böyle bir
husus, Halkımız arasında da ilginç yorumlara neden oluyor ve her halde, meblağı
az buldu deniliyor
Ekmel Bey
Cuma namazından çıktığında, ona siyaset ile ilgili sorular yöneltiyorlar, o da
mabette, kutsal yerlerde siyasi konular konuşulmaz gibi cevaplar veriyor..vs
Böylesi
cevaplarda Tayyip ERDOĞAN’ın hoşuna gitmiyor ve onu kızdırıyor..
BİLGİ VE TECRÜBE ÇOK ÖNEMLİ BİR FAKTÖR
Yüksek
eğitim görmüş, mesleğinde, ya da sosyal alanda kendi çabaları ile ve hak ederek
zirveye çıkmış olan kişiler genelde alçak gönüllü olurlar, asla böbürlenmezler,
kimseye tepeden bakmazlar
Bu
sebepten olmalı ki, Ekmel Bey Halkın arasında rahat bir şekilde onlardan biri
gibi dolaşıyor, sohbet ediyor
.Böylesi
sade ve samimi davranışlar, tüm Halkımızın çoktandır görmeye hasret kaldığı
şeyler…
Ekmel
Beyin kısa sürede tanınmasının, Halkımızın sempatisini kazanmış olmasının asıl
nedeni; bu olmalı…
Ekmel
Beyin 9 yıl gibi uzun bir süre İslam İşbirliği Konferansı gibi bir teşkilatın
başkanlığını yapmış olması; ki, bu teşkilat 56 İslam ülkesini kapsamaktadır ve
Birleşmiş Milletler Teşkilatı’ndan sonra, dünyanın ikinci en büyük kuruluşudur.
Dolayısı
ile İslam İşbirliği Teşkilatının başkanlığını yapmış olması küçümsenecek bir
görev değildir.
Sonra
teşkilatta kadınlara daha fazla yer vermiş, kadın haklarının geliştirilmesinde
önemli çalışmalar yapmış, katkılar sağlamıştır
Filistin’in
Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın bir birimi olan ÜNESCO’ya katılmasında, Ekmel
Beyin büyük bir etkisi ve çabası vardır.
Böylesi
bir husus; Fistin’in’ Devlet olarak tanınması yönünde atılmış önemli bir
adımdır.
Sonuçta
Filistin’in en büyük nişanı Yıldız ile ödüllendirilmiştir.
Ve
nihayetinde, İslam ülkeleri arasındaki mezhep kavgalarının azalmasında da
önemli etkileri olmuştur.
Böylesi
yapıcı, uzlaştırıcı özelliklere sahip olan bir Cumhurbaşkanına Türkiye’nin şu
an itibarı ile çok ihtiyacı vardır.
Ekmel Bey
ayrıca gelişmiş ülkeler tarafından da tanınan ve sevilen bir işimdir
.Bilime
katkıları ile de çok sayıda ödüller almıştır.
Ekmel
Beyin Mısır’da doğup, büyümüş olması, Arap kültürü ve diline vakıf olması,
Osmanlı
tarihini iyi bilmesi,
Diğer Arap
ülkelerini ve bölgeyi de iyi tanıması;
Ortadoğu
ve Arap ülkeleri ile bozulan ilişkilerimizin yeniden düzelmesi açısından da bir
fırsat da olabilir.
EKMEL BEYİN SÖYLEMLERİ
1-Cumhurbaşkanlığı
andına sadık kalacağım diyor,
2-Mevcut
Anayasaya bağlı kalacağına vurgu yapıyor,
3-Türkiye’nin
Vatanı ve Milleti ile bölünmez bütünlüğünü savunuyor,
4-Laiklik
kavramına vurgu yapıyor, mutlaka korunması gerektiğini söylüyor.
Diğer
İslam ülkelerinde laiklik olmadığından, mezhep kavgalarının eksik olmadığına,
yeterli gelişmenin görülmediğine vurgu yapıyor,
5-Atatürk
ilke ve inkılaplarına inanıyor,
6- Bir
konuşmasında da şöyle diyor:
Ekmeğimizi
paylaşırız ama toprağımızı paylaşmayız.
7-Suriye
ile gelinen noktayı doğru bulmuyor ve Suriyeli Mülteciler konusunda da şöyle
diyor:
Onların
Türkiye’nin her tarafına gelişi güzel dağılmaları kabul edilemez,
Masraflarının
da, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası bir kuruluş ya da, başkaları tarafından
karşılanması gerekir gibi sözler sarf ediyor,
En
önemlisi de Cumhurbaşkanı seçildiğinde bu sorunu halledebileceğini söylüyor.
Öyle
anlaşılıyor ki, gerekli alt yapı hazırlandıktan sonra, onları ülkelerine geri
gönderecek.
En doğrusu
da bu zaten
EKMEL BEY; BABAM TÜRK, ANAM TÜRK DİYOR
VE TÜRKLÜĞE VURGU YAPIYOR
Böylesi
bir açıklama ve vurgu, şu açıdan çok önemli:
Türk
olduğunu söyleyen ve buna vurgu yapan birisi, Türkiye’nin bölünüp,
parçalanmasına asla müsaade etmez
Bu sözleri
içtenlikle söylediğinin ve Türkiye’ye bağlılığının başka bir kanıtı da şu:
Ekmel Bey,
Mısır’da doğup, büyümüş olmasına rağmen ne babası, ne de kendisi, Mısır
vatandaşlığına geçmemiş…
Gerçi
etnik olarak Türk olmayan, ama iyi bir vatandaşlık bilinci ile Türkiye
Cumhuriyeti’ne ve onun Anayasasına bağlı olanlar da; Türkiye’nin birlik ve
beraberliğini savunabilirler. Ama bunun her zaman bir garantisi yok.
Osmanlı
İmparatorluğu’nda da etnik olarak Türk olmayanlar, ya da gayrı Müslümler de
yaşıyordu,
Kimseye
bir ayrımcılık yapılmıyor ve herkes, kabiliyetine ve eğitimine uygun olarak,
Devletin her kademesinde görev alabiliyordu,
Ama gün
geldi, Türk olmayan unsurlar, daha önce yaşadıkları refah ve mutlu bir ortamı
unutarak, emperyalist devletlerin kışkırtmaları ve yardımları ile de, Osmanlı’nın
aleyhine çalışmaya başladılar ve nihayet İmparatorluk parçalandı.
İşte bu
nedenle etnik olarak Türk olmak çok önemli
Öyle
anlaşılıyor ki, şimdi sıra Türkiye’de
Ama
Halkımız artık uyanmaya gerçekleri görmeye başladı. Ve oyun mutlaka bozulacak.
KÜRT VATANDAŞLARIMIZA; TÜRKÜN BİR KOLU
OLDUKLARI MUTLAKA HATIRLATILMALI…
Ben bu konuda Anayurt Gazetesi’nde Türkiye’nin Etnik Kökeni başlığı altında 21 makale yazdım, bunlar benim sitemde de var,
Ben bu konuda Anayurt Gazetesi’nde Türkiye’nin Etnik Kökeni başlığı altında 21 makale yazdım, bunlar benim sitemde de var,
Siz
Okurların makale bölümüne girip, bu konuda yazdıklarımı okumanızı öneririm
Bu konu
kısaca şöyle özetlenebilir:
Kürtler;
Türklerin yüksek rakımlı dağlarda karlık bölgelerde yaşayan ve genellikle
hayvancılıkla uğraşan bir koludur.
Ve Kürt
ismini Oğuz boylarının Başı OĞUZ KAAN koymuştur…
Ve ayrıca
genetik araştırmalar ile de Kürtlerin, Türkler ile aynı soydan oldukları
anlaşılmıştır.
Türklerin
yaşadığı coğrafya da, Kürtler de vardır,
Türklerin
yaşamadığı coğrafyada, Kürtler de yoktur.
1071 ‘de
Malazgirt Meydan Savaşı’ndan önce de Anadolu’da Türkler vardı,
Ve
GÜNEYDOĞU bölgesinde Türkler ile Kürtler bir arada yaşıyorlardı,
1071
Savaşı ile Oğuz Boyları, büyük kitleler halinde Anadolu’ya girmeye başladılar,
Gelen Oğuz
boylarının bir kısmı Doğu ve Güneydoğu’da yerleşip kaldılar ve dolayısı ile
daha önce orada birlikte yaşayan Türkler ile Kürtler, evlilikler dolayısı ile
de, yeniden kaynaştılar.
1071’den
sonra Güneydoğu bölgesinde 17 Türk beyliği ile Akkoyunlu ve Karakoyunlu adı ile
de 2 Devlet kuruldu.
İran
kökenli olmalarına rağmen bu 2 Devlet de, aslında birer Türk devletleri idi.
Sonuç
olarak şunu söylemek istiyorum;
Kürtler
de, Türkün bir kolu olmalarına rağmen, özellikle de1071’den sonra, Güneydoğu
bölgemizde çoğunluk oldukları asla söylenemez.
Sonra Kürt
vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu, ayrılık yanlısı değil.
Bu hususu
özellikle Diyarbakır ilimizde, çocukları PKK tarafından dağa kaçırılan
annelerin, PKK yanlısı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde günlerce direniş
yapıp, orada kamp kurmalarından, çocuklarını geri istemelerinden anlıyoruz.
Ayrılık
yanlısı olanlarının oranı ancak % 1-2 gibi,
Ama
ayrılık yanlılarının Türkiye genelinde oranı muhtemelen % 5’i geçmez Böyle bile
olsa bunun anlamı şu dur:
% 5 lik
bir kısım, % 95 lik bir çoğunluğa hükmetmeye çalışıyor demektir
Bu gibi
ayrılık yanlılarının hepsinin Kürt olduğu da söylenemez.
Muhtemelen
bu gibilerin büyük çoğunluğu, gizlenmiş Ermeniler dir, ya da başka unsurlardır…
Prof. Dr.
Yusuf HALAÇOĞLU’nun buna benzer açıklamalarını, her halde hatırlıyorsunuz dur.
Bu
itibarla PKK Terör Örgütü’nün Kürtler adına hareket ettiğini ve onları temsil
ettiğini de, söyleyemeyiz.
Dolayısı
ile bu gün, Türkiye’nin bölünme noktasına gelmesinin tek sorumlusu, mevcut
Siyasi İktidardır Ve arkasında özellikle de Amerika Birleşik Devletleri ABD’nin
olduğu bilinmektedir.
Ama olup
bitenler, yapılmak istenenler artık, Halkımızın büyük çoğunluğu tarafından
görülmüş, anlaşılmıştır ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde, gereğini mutlaka
yapacaktır.
Prof. Dr
Sayın Ekmeleddin İHSANOĞLU’nun adaylığını ben, bu bağlamda çok önemsiyorum.
Sözde Kürt
vatandaşlarımızın oylarını almak için PKK’ya sürekli tavizler veren ve Kürt
vatandaşlarımızın oylarını çanta da keklik gören bazı siyasilerin,
Cumhurbaşkanlığı seçiminde hayal kırıklığına uğrayacaklarını düşünüyorum
EŞİT OLMAYAN KOŞULLARDA DEVAM EDEN BİR
CUMHURBAŞKANLIĞI YARIŞI
Bütün
ısrarlara, yapılan itirazlara rağmen, Yüksek Seçim Kurulu, kulaklarını tıkadı
ve görevini yapmadı;
Başbakan
Tayyip ERDOĞAN, cumhurbaşkanlığına aday olduğunu açıkladı,
Ve Tayyip
ERDOĞAN, Başbakanlıktan da istifa etmedi
Şimdi
Devlet’in bütün imkânlarından istifade ediyor, etmeye de devam ediyor.
25 Temmuz
2014 Cuma akşamı Televizyonlara şöyle bir haber yansıdı:
Başbakan
ERDOĞAN, İstanbul-Ankara arası çalışacak olan Yüksek Hızlı Tren projesinin
açılışını yapmak üzere, Ankara’dan trene binmiş,
Birkaç
yerde mola vereceği hesaba katılarak hazırlıklar yapılmış, AKP’’nin yerel parti
başkanları da, taraftarlara mesaj çekip, adam toplamaya çalışmışlar. Ama yeteri
kadar başarılı olamamışlar. Bu husus sanal medyaya da yansıdı
Başbakan
ERDOĞAN’ın destekçisi olarak bilinen eski Adana Valisi Hüseyin Avni COŞ’un da
aralarında bulunduğu karşılama ekibi Yozgat’ın Arifiye tren istasyonunda
beklemeye başlamışlar.
Olacak bu
ya, Şener ŞEN’in SELAMSIZLAR filminde olduğu gibi; Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın
içinde bulunduğu Yüksek Hızlı Tren, Arifiye’de durmadan çekip gitmiş,
Sonrasında
filimde olduğu gibi, herkes büyük bir hayal kırıklığına uğramış,
YHT
Eskişehir ve Bilecik’te durup, bir mola vermiş ve Başbakan Tayyip ERDOĞAN Halka
seslenmiş ve onlardan oy istemiş…
Ama bu
sefer YHT arıza yaptığından, ya da bir başka nedenle İzmit yakınlarında durmak
zorunda kalmış ve Başbakan bu duruma çok sinirlenmiş
Söylediğine
göre; elektrik teli kopup, cama çarpmış ve cam çatlamış.
YHT’nin
yol alması esnasında tepede bir askeri helikopter onu hep, takip etmiş..
Peki
bunlara ne demeli?.
Özel
televizyon kanalları reklam gelirleri ile ayakta durmakta ve faaliyetlerini
yürütmektedirler,
Bu açıdan
seçim dönemleri, özel televizyon kanalları için bir hasat mevsimi olarak
değerlendirilebilir.
Bu noktada
Cumhurbaşkanı adayları ücretini ödemek kaydı ile kendilerini tanıtmak
istemeleri normal karşılanabilir,
Ama haber
niteliği taşıyan durumlarda; bütün televizyon kanalları, adayların hepsine eşit
mesafede olmak; eşit sürede yayın imkânlarından yararlandırmak zorundadır.
Yasal
mevzuat böyle olsa da, yazılı ve görsel medyanın büyük ölçüde Başbakan Tayyip
ERDOĞAN’ın etkisi ive kontrolünde olduğu bilinmektedir.
Bu noktada
özel televizyon kanallarında da, Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın tüm konuşmalarının
verildiği, yayınlandığı görülmektedir.
Halkın
kullandığı elektrikten alınan vergilerle faaliyetlerini yürüten Devletin
Kanalları TRT’nin ise, yayın kurallarına hiç uymadığı, Başbakan Tayyip
ERDOĞAN’in lehine yayın yaptığı görülmektedir.
Böylesi
bir durum da eşitlik ilkesine ve yayın kurallarına aykırıdır ama, 29 Temmuz
2014 tarihi itibarı ile, önleyici bir karar alınmadığı, gereğinin de
yapılmadığını görüyoruz..
EKMEL BEY YEREL TELEVİZYON KANALLARI
İLE, İNTERNET MEDYASINDAN AZAMİ ŞEKİLDE YARARLANMALI DIR.
Özel
Televizyon Kanalları ile Devlet’in kanalları TRT Başbakan Recep Tayyip
ERDOĞAN’ın lehine çalıştığına göre; bu boşluk ancak, Yerel Televizyonlardan ve
İnternet Medyasından yeterince yararlanılırsa, telafi edilebilir
CUMHURBAŞKANI ADAYLARININ HESAPLARINA
NE KADAR BAĞIŞ YAPILDI?
9 Gün
öncesine kadar Ekmel Beyin hesabına, 2 Milyon130 Bin 922TL yatmış,
Selahattin
DEMİRTAŞ’ın hesabına361 Bin 411 TL yatmış,
Ama
Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın hesabına kaç para yatırıldığı, maalesef
açıklanmıyor.
Basına da
yansıyan bilgilere göre; Tayyip ERDOĞAN’ın hesabına para yatırmak için çoğu
yerde kuyruklar gözüküyordu.
Selahattin
DEMİRTAŞ bu durumu şöyle açıklıyordu:
Tayyip
ERDOĞAN’a para yatırmaları konusunda Valiler işverenlere baskı yapıyor…
Ben şahsen
Tayyip ERDOĞAN’ın hesabındaçok büyük meblağların biriktiğini düşünüyorum.
EKMEL BEY İLE TAYYİP ERDOĞAN
ARASINDAKİ FARKLAR
1-Ekmel
Bey bir bilim adamıdır, Kimya Doktoru bir Profesördür
Bir
üniversiteyi bitirmek, mastır, doktora yapmak ve nihayetinde Profesör olmak,
hiç de kolay bir şey değildir, uzun bir zaman gerektirir ve çok yorucu bir
çalışmadır
Ama
uluslararası tanınan bir bilim adamı olunması, ayrıca idareci ve insani
yönlerinin de ön plana çıkmış olması, Ekmel Beyi daha da değerli yapıyor, onu
ön plana çıkarıyor.
-Ama
Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın Yüksek Eğitim gördüğü bile tartışmalı dır.
Devlet’te bir hizmetinin olmadığı da, kendi
ifadesi dir,
-İstanbul-Beyoğlu’nda
Refah Partisi İlçe Başkanlığı yapmış olması,
-Nihayetinde
aynı partiden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesi,
Ve o günkü dünya şartları çerçevesinde AKP’yi
kurması, seçim kazanması,
-Sonunda
Başbakanlığa atlaması, Tayyip ERDOĞAN’ın tecrübeli, bilgili, donanımlı olduğu
anlamına gelmez…
-Dolayısı
ile de, AKP iktidarının, özelliklede Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın her konu da
başarısız olmasında,
-Türkiye
Cumhuriyeti’nin bölünme noktasına gelmesinde, Tayyip ERDOĞAN’ın önemli bir
etkisi ve rolü vardır…
-Gerekli
ve yeterli bir alt yapı ve tecrübe olmadan, Tayyip ERDOĞAN’ın Başbakanlığa
kadar yükselmiş olmasını, şimdilerde ise ısrarla Cumhurbaşkanı olmak
istemesini, onun hırsına bağlamak, daha doğru bir yaklaşım olur.
Devleti
idare etmek çin, bilgili, tecrübeli ve donanımlı olmak da yetmez,
O kişinin
aynı zamanda, Cumhuriyetle, onu kuranlarla da, bir sorunun, ideolojik bir
saplantısının olmaması gerekir.
Belli ki
Başbakan Tayyip ERDOĞAN, ne pahasına olursa olsun Başbakan ve Cumhurbaşkanı
olmayı, yıllar önce kendisine bir hedef olarak koymuş, mesele bu
-Başbakan
Tayyip ERDOĞAN her şeyin en iyisini, her şeyin en doğrusunu kendisinin
bildiğini düşünüyor olmalı ki;
Kendisi
gibi düşünmeyen, ya da görevi icabı bildiklerini açıklama gereği duyan sivil
toplum önderlerine, uzman bilim adamlarına ya da üst düzey bürokratlara ve
herkese ağzına geleni söylüyor,
Bunlardan
bazılarına her fırsatta cübbeni çıkar da gel, görevini bırak, meydanlara in,
siyasete gir gibi sözleri sert bir üslupla söylüyor
Eğer
herkes görevini bırakıp, cübbesini çıkartıp meydanlara inse, işi kim yapacak?..
Sonra bir
insan gerekli eğitimi almadan her şeyin en iyisini, ,en doğrusunu
bilebiliyorsa, milyarlarca para harcayarak, üniversiteler kurmaya ne gerek
vay?.
Başbakan
Tayyip ERDOĞAN’ın böylesi yaklaşımları, tavır ve hareketleri, içinde
bulunduğumuz zor durumu ortaya koyması açısından çok önemli.
Eğer
Başbakan Tayyip ERDOĞAN, diğer adaylar; Ekmel Bey ve Selahattin DEMİRTAŞ ile
televizyonda tartışmaya çıksa, her şey açıklığa kavuşacak,
Ama her
nedense, Başbakan ERDOĞAN yanaşmıyor.
Gerçi
HDP’nin Adayı; Selahattin DEMİRTAŞ’ın PKK yanlısı olduğunu, dolayısı ile
Türkiye’nin bölünüp, parçalanma yanlısı olduğunu herkes biliyor. Bu noktada
Ekmel Bey ile Selahattin DEMİRTAŞ, elbette mukayese edilemez.
Ama
Başbakan Tayyip ERDOĞAN televizyona çıkmayı kabul etse, en azından PKK ile
yapılan gizli, ya da açık pazarlıkları, verilen sözleri öğrenmiş oluruz.
Bu
itibarla da Ekmel Bey, bilgi, tecrübe donanım ve insanlara yaklaşım açısından,
Başbakan Tayyip ERDOĞAN’a nazaran, mukayese edilemeyecek kadar öndedir…
2-BAŞBAKAN ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI
SEÇİLİRSE, YOL KÖPRÜ… HER ŞEYE MÜDAHİL OLACAĞINI SÖYLÜYOR AMA;
EKMEL BEY
diyor ki, ben yol, köprü gibi, yürütmenin yapacağı işlere karışmam,
Ben yol
göstermeye çalışacağım…
Bu noktada
eğer Tayyip ERDOĞAN kazara Cumhurbaşkanı seçilirse;
-Yeni
Anayasa ihlallerinin başlayacağını, cumhurbaşkanı ile başbakan arasında yetki
ve sorumluluk kavgasının da başlayacağını, şimdiden söyleyebiliriz.
Başbakan
Tayyip ERDOĞAN’ın diğer söylem ve eylemlerini bildiğimize göre; Ekmel Beyin
diğer söylemlerini özetlemeye çalışalım
3-EKMEL
BEY DİYOR Kİ;
-Mevcut
Anayasa Hükümlerine bağlı kalacağım,
-Hukukun
üstünlüğünü, yargı ve yargıç bağımsızlığını sağlayacağım,
-Türkiye’nin
birlik ve bütünlüğünü koruyacağım,
-Atatürk
ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağım,
-Cumhurbaşkanlığı
yeminine bağlı kalacağım…vs
HALKIMIZ KAVGADAN GÜRÜLTÜDEN BIKTI VE
HER ŞEYİN YENİDEN NORMALLEŞMESİNİ İSTİYOR..
Bütün bu
sözler, hepimizin yeniden duymak istediğimiz, duymayı özlediğimiz sözler.
Dolayısı
ile Sayın Ekmeleddin İKSANOĞLU’na duyulan güvenin her geçen gün artmasının asıl
nedeni de, işte bu…
CEMAATE SÖZDE OPERASYONLAR DEVAM
EDİYOR
23 Temmuz
2014 tarihinde gazete ve televizyonlarda, emniyet teşkilatında bazı polislere
ve emniyet amirlerine geceleyin sahur vaktinde operasyonların yeniden
başladığını gördük, duyduk
Hatta bazı
Polis şeflerinin ellerinin kelepçelendiğini, onların isyanını. gördük.
BAŞKA ÜLKELERDE POLİS, HIRSIZI
KOVALAR. BURADA HIRSIZ, POLİSİ KOVALIYOR..
Bu sözler
CHP’nin sözcüsü, Prof Dr. Haluk KOÇ’a ait.
Sayın
KOÇ’un değerlendirmesi özetle şöyle:
Cemaat ve
AKP iktidarı başlangıçta oturup kafa kafaya verdiler,
Oda TV,
Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy, Askeri Casusluk...vs gibi davalarda birlikte
kumpas kurdular…
Şimdi gözaltına
alınanlar, o zaman şerefli subaylarımızı, bilim adamlarını, gazeteci ve
televizyoncuları sabaha karşı aynı şekilde gözaltına almışlardı gibi
değerlendirmelerde bulundu.
Ne zaman
ki 17 ve 25 Aralık 2013’de yolsuzluk ve rüşvet operasyonları başlad; bu operasyonları
başlatan savcı, hakim, emniyet mensubu polis şefleri, ya da polisler,
görevlerinden alındı, haklarında tahkikat başlatıldı, sürüldü, ya da
tutuklandı.
Sayın KOÇ,
şu hususu vurgulamak istiyor.
Zira bu
gün, bu yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarına adı karışan 4 Bakan hakkında bir
işlem yapılmadığını, Soruşturma Komisyonu kurulmadığını, bazılarının
çocuklarının, başka zanlılarla birlikte yakalanıp, gözaltına alındıkları halde,
sonradan bir şekilde neden serbest kaldılar?..,
Adalet
herkese lazım…
Kumpasa
adı karışan, savcı, hakim, emniyet mensubu kim varsa, yargılanabilir,
Ama aynı
kişiler şayet, iktidar mensuplarının veya bazı yandaşlarının yolsuzluk ve
rüşvet olaylarına karıştıklarını tespit ettiler ise, bu gibi kişilerin de
hukuka uygun olmayan bir muameleye maruz kalmaları da, doğru bir yaklaşım
olamaz
Ama her
halûkârda Hükümet-Cemaat işbirliği, ya da Hükümet-Cemaat arasındaki kavganın
Türkiye Cumhuriyeti’nin menfaatlerine, Devlet düzenine büyük zararlar verdiği,
söylenebilir.
Türkiye
böyle bir ortamdan mutlaka kurtulmalıdır.
AKP İKTİDARI SÜREKLİ KAN KAYBEDİYOR VE
TAYYİP ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI SEÇİLSE BİLE, ONU ZOR GÜNLER BEKLİYOR
Adalet ve
Kalkınma Partisi AKP, 12 yıla yakın bir süre dir iktidarda
Tabi i ki
bu, çok uzun bir süre
AKP’nin
özellikle de Tayyip ERDOĞAN’ın hangi şartlarda ve kimler tarafından
desteklenip, iktidara taşındığı da bilinen bir husus.
-Artık
satılacak bir şey kalmadı, şartlar ağırlaştı,
-Kendilerine
verilen görevin kabul edilemez olduğu, toplumun büyük bir bölümü tarafından görüldü
ve anlaşıldı,
-Verilen
sözler tutulamaz oldu,
-Toplumsal
muhalefet engellenemez hale geldi,
Bu konuda
Gezi olayları bir milat oldu…
-Birde
artık halk usandı, bıkkınlık başladı,
Siyasette
ve Cumhurbaşkanlığında başka birilerini görmek istiyor
.Bence AKP
iktidarı ve Başbakan Tayyip ERDOĞAN inişte…
Bir an
için Başbakan Tayyip ERDOĞAN ‘ın Cumhurbaşkanı seçildiğini kabul etsek bile,
başsız kaldığı için AKP dağılabilir,
Sonra
Tayyip ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanlığı makamında uzun süre kalabileceğini de hiç
sanmıyorum
Cumhurbaşkanlarının
vatana ihanet dışında yargılanamayacağı söyleniyor ise de; konunun aslı şudur:
Cumhurbaşkanının
dokunulmazlığı yoktur. Ve Cumhurbaşkanı olmadan önce işlediği suçlardan dolayı
yargılanabilir
Durumun
böyle olduğu hukuken de ortaya çıktı.
Eğer en
geç 2015’de yapılacak olan Milletvekili seçiminde bir iktidar değişikliği olur
ise ki öyle anlaşılıyor, böyle bir durum gerçekleşebilir.
Eğer Ekmel
Bey Cumhurbaşkanı seçilirse, bozulan, tahrip edilen Devlet düzeninin yeniden
tesis edilmesi, mümkün olabilir.
Ekmel Bey
konusunda toplumsal bir mutabakatın sağlanmış olması, böyle bir arzu, böyle bir
umuttan kaynaklanmaktadır.
Umarım ki,
eşit olmayan şartlarda ve iktidarın bütün imkânlarının kullanıldığı bu yarışta,
Ekmel Bey kazanır ve umutlar boşa çıkmaz.
Tabi i ki
bu yazıda, bazı önerilerde de bulunacağız.
Bunun
nedenlerini de daha önceleri yazdım,
Cumhurbaşkanlığı
yazıları 1-2-3 makalelerini okumanızı öneririm.
Başbakan
Tayyip ERDOĞAN’ın kendisi bile artık ABD Başkanı OBAMA ile görüşemediğini
söylüyor.
Bu noktada
EKMEL Bey ile iyi bir başlangıç yapılabilir.
Zira
emperyalist devler de, gün gelir, kapasiteli, donanımlı ve diyalog
kurulabilecekleri kişileri tercih ederler.
Ekmel Beyi,
Amerika Birleşik Devletleri ABD, ya da İngiltere gibi emperyalist devletler de
önermiş olabilir ve Kemal DERVİŞ, seçim öncesinde böyle bir arzuyu muhalefet
liderlerine tebliğ etmek için, ABD’den Türkiye’ye gelmiş de olabilir…
Eğer
mevcut durum bu ise; bunun anlamı şudur:
Başta ABD
olmak üzere çoğu devlet, Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın üstünü çizdiler, onunla bir
yere varılamayacağını gördüler ve anladılar.
Son
zamanlarda durumun bu yönde geliştiğini ortaya koyan çok emareler gördük…
Aslında
Türk Halkı açısından da; durum bundan farklı değil…
Halkımızın
büyük ve kaliteli bir çoğunluğu, artık Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ı desteklemiyor,
onu istemiyor.
30 Mart yerel seçimlerine göre; Halkımızın en
az % 57’si Başbakan Tayyip ERDOĞAN’dan memnun değil ve bir şekilde ondan
kurtulmak istiyor…
Seçim
hilelerinin yapıldığını göz önünde bulundurursak, yerel seçimlerde gerçek oy
oranının % 43 değil de, daha aşağılarda örneğin % 35-36 gibi olduğunu var
sayabiliriz. Yaygın kanaat böyle…
Ama
anlaşılan odur ki AKP ‘de ki erime devam edecek
Açılım-Saçılım çalışmaları ve PKK’nın başı
Abdullah ÖCALAN ile yapılan gizli, ya da açık pazarlıkların, Türkiye’yi bölüp
parçalamaya yönelik olduğu, artık toplumun büyük çoğunluğu tarafından
anlaşılmaya başlandı.
Sonra her
gün ortaya yeni bir gelişme çıkıyor
IŞİD İslami terör örgütünün Suriye ve Irak’’ı
kana bulaması, nihayetinde Musul Konsolosluğu’muzu basıp, orada ki görevlileri
ve TIR şoförlerini rehin almaları ve bütün bu yaşananlara rağmen, Başbakan
Tayyip ERDOĞAN’ın IŞİD’e bir türlü terör örgütü diyememesi gibi nedenlerden
dolayı, her geçen gün AKP’ye duyulan güven ve desteğin daha da aşağılara
indiğini söyleyebiliriz
TIR
şoförlerini IŞİD serbest bıraktı ve şoförler Türkiye’ye döndüler.
Ama
rehinelerden halâ bir haber yok…
Musul
Konsolosluğu’muz, 11 Haziran 2014 tarihinde basılmıştı,
Bu gün 31
Temmuz 2014 tarihi itibarı ile Konsolosluğumuzun basılmasından bu yana, aradan
50 gün geçmiş…
19 Temmuz
2014 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde Musul Konsolosluğu’muz ile ilgili olarak
içimizi paralayan başka bir haber vardı;
IŞİD,
Musul KONSOLOSLUĞU’muzu kendilerine karargâh yapmış…
Türkiye Cumhuriyeti hiçbir dönemde böyle bir duruma düşmedi, düşürülmedi…
Türkiye Cumhuriyeti hiçbir dönemde böyle bir duruma düşmedi, düşürülmedi…
Eğer Tayyip ERDOĞAN Cumhurbaşkanı seçilirse,
Türkiye’yi çok daha zor günlerin beklediğini şimdiden var sayabiliriz
Bu açıdan
Ekmel Bey mutlaka desteklenmeli…
Irak-Şam
İslam Devleti IŞİD konusunda çok daha vahim olan diğer bir konu da şu:
Adana’da
durdurulup, aranmak istenen ve MİT’e ait olduğu iddia edilen TIRLARIN, IŞİD’e
silah ve cephane taşıdığı iddia ediliyor.
Malûm
TIRLAR durdurulmuştu ama aranmasına müsaade edilmemişti
Bu
TIRLARLA Türkmenlere insanı ve gıda yardımları götürüldüğü iddia ediliyordu
ama,
Türkmen
yetkilileri, sonradan kendilerine hiçbir yardım gelmediğini beyan ettiler
Böylesi
yanlış ve yanlı dış politika, Türkiye’yi bu gün bu noktaya getirdi..
YURT DIŞINDAKİ OYLAR YERİNDE SAYILMALI,
SANDIKLAR TÜRKİYE’YE GETİRİLMEMELİDİR!...
En son
yapılan 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde, alınan bütün önlemlere rağmen, oy
hırsızlığının, ya da seçim yolsuzluğunun bir türlü önlenemediğini hep beraber
gördük
Zira
İktidardaki AKP Hükümeti, ne pahasına olursa olsun, oy kaybetmek, ya da oy
kaybediyor görüntüsü vermek istemiyor,
Dolayısı
ile elindeki iktidar gücünden ve bütün imkânlardan sonuna kadar yararlanmak
istiyor,
Eğer
mevcut durum böyle ise;
Türkiye’den kaç bin kilometre uzaktaki yabancı
ülkelerde yaşayan Türk vatandaşlarının oylarının bulunduğu sandıkların,
Türkiye’ye
kazasız, belasız ve bir değişikliğe uğratılmadan getirileceğini, bir hile
karıştırılmayacağını kim garanti edebilir?...
Vakit
henüz geçmiş değil; yurt dışında, ya da Gümrüklerde kullanılan oylar, mutlaka
yerinde sayılmalıdır.
Hatta yurt
dışında kullanılan oylar, oradaki resmi makamların gözetim ve denetiminde
yapılmalı, seçim tutanakları ve neticeleri de, yine aynı yabancı gözlemciler
tarafından onaylanmalıdır.
Böylesi
bir yol, göz ardı edilmemelidir.
Muhalefet
partilerinin bu gibi konularda kafa yormaları, acilen bir şeyler yapmaları
gerekir.…
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız her ne
kadar Türkiye adına kullanacaklar isede; yaşadıkları ülke yönetimlerinin de, bu
gibi vatandaşlarımızın iradelerinin doğru yansıtılmasında sorumlulukları
vardır.
Dolayısı
eğer, bu gibi vatandaşlarımızdan, yaşadıkları ülke yönetimi nezdinde,
kendilerine yardımcı olunması hususunda bir talepleri olursa, göz ardı
edeceklerini hiç sanmıyorum
Böylesi
bir talep halinde; yabancı ülkelerde Türkiye adına yapılacak seçimler, o
ülkenin kendi kurallarına göre yapılır ve sonuçlandırılır.
Ben şahsen
Almanya’yı ve Almanları iyi tanırım
Onlar hak,
adalet ve kurallara uyma yönünde çok hassastırlar
Bunu Deniz
Feneri e.V davasında da gördük.
Bu vesile
ile Siz Okurların geçmiş Şeker Bayramı’nı da, en içten duygular ile kutluyor,
Saygı ve
selamlarımı sunuyorum. 31 Temmuz 2014 Perşembe
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder