31 Temmuz 2014 Perşembe

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ-4

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ-4
Ahmet YALVAÇ, Makine Yüksek Mühendisi
SAYIN EKMELEDDİN İHSANOĞLU’NA CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİNDE BAŞARILAR DİLİYORUM, EKMEL BEY MUTLAKA DESTEKLENMELİDİR
            Sevgili Okuyucular, Prof. Dr. Sayın Ekmeleddin İHSANOĞLU’nu, CHP lideri Sayın Kemal KILIÇDAROĞLU ile MHP lideri Sayın Devlet BAHÇELİ’nin insiyatif kullanarak, üstelik yetkili kurullarına da danışmadan Çatı Adayı olarak göstermeleri ve nihayetinde yaşanan tartışmalar,  bu gün için artık önemini kaybetmiş durumda
            Gönül isterdi ki böylesi çok önemli bir konu, gelişmiş Batı ülkelerinde olduğu gibi; bir yıl, iki yıl öncesinden tartışılmaya başlanmalı, hiçbir şey tesadüfe bırakılmamalı, oldubittiye getirilmemeliydi!..
Bu hususu şöyle de özetlemek mümkün:
Deveye demişler; boynun eğri,
O da demiş ki; nerem doğru ki?..
Umarım bizler de günün birinde, bu gibi önemli işlerin daha önceden salim kafa ile üstelik de ortalığı kırıp dökmeden, nasıl halledilebileceğini öğreniriz…
Ayrıca gönül isterdi ki, Cumhurbaşkanlığı Seçimi 3 Aday arasında değil de; 4 aday, ya da 5 aday arasında yapılmalı, kıran kırana bir yarış olmalı ve en kuvvetli, en layık olan kişi kazanmalı idi,
Ama olmadı…
Zaman kıtlığı nedeni ile şimdi yapacak başka bir şey de yok…
Umarım ki Prof. Dr. Ekmeleddin İHSANOĞLU seçimi kazanır ve Cumhurbaşkanı olur.
Kendisine başarılar diliyorum…
Temenni ederim ki bir aksilik olmaz. Eğer olursa, bunun sorumluluğu, bu ortamı hazırlayan muhalefet liderlerine aittir ve bunun neticelerine de katlanmak durumundadırlar.
Bizlere düşen görev; içimize sinse de, sinmese de, Ekmel Beyi desteklemek
Şu an itibarı ile başlangıçta Ekmel Beye vurguladığım gerekçelerle karşı çıkan, kuşku ile bakan bazı yazarlar ile bazı Alevi kuruluşları, Ekmel Beyi kerhen de olsa destekleme kararı almışlardır.
Bunlar arasında SÖZCÜ Yazarı Bekir ÇOŞKUN, İşçi Partisi ve AYDINLIK Yazarı Doğu PERİNÇEK ile, yine Aydınlık Yazarı Sebahattin ÖNKİBAR da bulunmaktadır.
 Ayrıca CHP ve MHP’nin haricinde, Meclis dışında kalan 3 siyasi parti de, EKMEL Beye destek olacaklarını açıklamışlardır.
Bu desteğe başka siyasi partilerden de ilavelerin olacağı görüntüsü vardır
Büyük bir halk kitlesinin Başbakan Tayyip ERDOĞAN’a niçin karşı olduğunun ve Cumhurbaşkanı olmasını niçin istemediğinin nedenlerini burada yeniden tekrarlamak istemiyorum. Merak edenler, daha önce yazmış olduğum Cumhurbaşkanlığı Seçim 1-2-3 numaralı makaleleri okurlarsa, konunun bir bütünlük oluşturması açısından yararlı olur.
EKMEL BEY ARTIK TOPLUM TARAFINDAN TANINIR HALE GELDİ
Şu anda Ekmel Bey konusunda toplumsal mutabakat sağlanmış gibi gözüküyor…
Yapılan araştırmaları göz önünde bulundurduğumuzda; Ekmel Beyi artık Halkımızın  % 80’i tanıyor ve bu oranın daha da yükseleceği anlaşılmaktadır.
SÖZCÜ Gazetesi Yazarı Uğur DÜNDAR, Halk TV’de Halk Arenası programında, Ekmel Bey ile bir röportaj yapmış, Ekmel Bey hakkında yazılı ve görsel basında yer alan lehte ve aleyhteki söylenen ve yazılanları açıklığa kavuşturmak açısından, merak edilen bütün soruları yöneltmiş ve cevabını da almıştı
Aldığı cevaptan tatmin olmuş olmalı ki, bundan böyle Ekmel Beyi artık gönül rahatlığı ile destekleyebileceğini belirtti.
Halkımızın Ekmel Bey hakkındaki kuşkularının giderilmesinde, bu röportajın elbette önemli bir rolü olmuştur,
Ama daha başka nedenlerde vardır.
Bu kadar kısa sürede, Ekmel Beyi Halkımızın büyük bir kesiminin tanımış olması ve destek vaadi alması, sadece Tayyip ERDOĞAN karşıtlığı olarak da açıklanamaz
Böyle bir hususu elbette, Ekmel Beyin dünyaca tanınmış bir bilim adamı olmasına, diplomatik kabiliyet ve tecrübesinin bulunmasına, yumuşak ve yapıcı bir konuşma üslubunun olmasına, Başbakan Tayyip ERDOĞAN ‘a karşı, mukayese edilemeyecek kadar üstün vasıflarının olduğuna bağlamak daha doğru bir yaklaşım olur.
Bu farklılıklara ayrıca değineceğiz
Bu hususu şöylede özetlemek mümkün:
Başbakan Tayyip ERDOĞAN, ne kadar kavgacı ise, Ekmel Bey, o kadar sakin. Sorulan sorulara mantıklı, makul ve herkesi şaşırtan cevaplar veriyor.
Ve böylesi ince zeka ile verilen cevaplar aslında, Tayyip ERDOĞAN’ı çileden çıkartıyor. Ama Halkımızın da hoşuna gidiyor.
Örneğin Ekmel Bey için Tayyip ERDOĞAN, monşer ifadesini kullanıyor. Ve bu kelime ile aslında Ekmel Beyi aşağılamak, küçültmek istiyor,
Ama Ekmel Bey, bunun azizim anlamına geldiğine vurgu yapıyor ve mutluluk duyduğunu ifade ediyor
Centilmenlik olsun diye Ekmel Bey, Tayyip ERDOĞAN ve Selahattin DEMİRTAŞ’ın hesabına 1000 er TL para yatırıyor,
Selahattin DEMİRTAŞ memnuniyetle kabul ediyor ama, Tayyip ERDOĞAN geri iade ediyor
Böyle bir husus, Halkımız arasında da ilginç yorumlara neden oluyor ve her halde, meblağı az buldu deniliyor
Ekmel Bey Cuma namazından çıktığında, ona siyaset ile ilgili sorular yöneltiyorlar, o da mabette, kutsal yerlerde siyasi konular konuşulmaz gibi cevaplar veriyor..vs
Böylesi cevaplarda Tayyip ERDOĞAN’ın hoşuna gitmiyor ve onu kızdırıyor..
BİLGİ VE TECRÜBE ÇOK ÖNEMLİ BİR FAKTÖR
Yüksek eğitim görmüş, mesleğinde, ya da sosyal alanda kendi çabaları ile ve hak ederek zirveye çıkmış olan kişiler genelde alçak gönüllü olurlar, asla böbürlenmezler, kimseye tepeden bakmazlar
Bu sebepten olmalı ki, Ekmel Bey Halkın arasında rahat bir şekilde onlardan biri gibi dolaşıyor, sohbet ediyor
.Böylesi sade ve samimi davranışlar, tüm Halkımızın çoktandır görmeye hasret kaldığı şeyler…
Ekmel Beyin kısa sürede tanınmasının, Halkımızın sempatisini kazanmış olmasının asıl nedeni; bu olmalı…
Ekmel Beyin 9 yıl gibi uzun bir süre İslam İşbirliği Konferansı gibi bir teşkilatın başkanlığını yapmış olması; ki, bu teşkilat 56 İslam ülkesini kapsamaktadır ve Birleşmiş Milletler Teşkilatı’ndan sonra, dünyanın ikinci en büyük kuruluşudur.
Dolayısı ile İslam İşbirliği Teşkilatının başkanlığını yapmış olması küçümsenecek bir görev değildir.
Sonra teşkilatta kadınlara daha fazla yer vermiş, kadın haklarının geliştirilmesinde önemli çalışmalar yapmış, katkılar sağlamıştır
Filistin’in Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın bir birimi olan ÜNESCO’ya katılmasında, Ekmel Beyin büyük bir etkisi ve çabası vardır.
Böylesi bir husus; Fistin’in’ Devlet olarak tanınması yönünde atılmış önemli bir adımdır.
Sonuçta Filistin’in en büyük nişanı Yıldız ile ödüllendirilmiştir.
Ve nihayetinde, İslam ülkeleri arasındaki mezhep kavgalarının azalmasında da önemli etkileri olmuştur.
Böylesi yapıcı, uzlaştırıcı özelliklere sahip olan bir Cumhurbaşkanına Türkiye’nin şu an itibarı ile çok ihtiyacı vardır.
Ekmel Bey ayrıca gelişmiş ülkeler tarafından da tanınan ve sevilen bir işimdir
.Bilime katkıları ile de çok sayıda ödüller almıştır.
Ekmel Beyin Mısır’da doğup, büyümüş olması, Arap kültürü ve diline vakıf olması,
Osmanlı tarihini iyi bilmesi,
Diğer Arap ülkelerini ve bölgeyi de iyi tanıması;
Ortadoğu ve Arap ülkeleri ile bozulan ilişkilerimizin yeniden düzelmesi açısından da bir fırsat da olabilir.
EKMEL BEYİN SÖYLEMLERİ
1-Cumhurbaşkanlığı andına sadık kalacağım diyor,
2-Mevcut Anayasaya bağlı kalacağına vurgu yapıyor,
3-Türkiye’nin Vatanı ve Milleti ile bölünmez bütünlüğünü savunuyor,
4-Laiklik kavramına vurgu yapıyor, mutlaka korunması gerektiğini söylüyor.
Diğer İslam ülkelerinde laiklik olmadığından, mezhep kavgalarının eksik olmadığına, yeterli gelişmenin görülmediğine vurgu yapıyor,
5-Atatürk ilke ve inkılaplarına inanıyor,
6- Bir konuşmasında da şöyle diyor:
Ekmeğimizi paylaşırız ama toprağımızı paylaşmayız.
7-Suriye ile gelinen noktayı doğru bulmuyor ve Suriyeli Mülteciler konusunda da şöyle diyor:
Onların Türkiye’nin her tarafına gelişi güzel dağılmaları kabul edilemez,
Masraflarının da, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası bir kuruluş ya da, başkaları tarafından karşılanması gerekir gibi sözler sarf ediyor,
En önemlisi de Cumhurbaşkanı seçildiğinde bu sorunu halledebileceğini söylüyor.
Öyle anlaşılıyor ki, gerekli alt yapı hazırlandıktan sonra, onları ülkelerine geri gönderecek.
En doğrusu da bu zaten
EKMEL BEY; BABAM TÜRK, ANAM TÜRK DİYOR VE TÜRKLÜĞE VURGU YAPIYOR
Böylesi bir açıklama ve vurgu, şu açıdan çok önemli:
Türk olduğunu söyleyen ve buna vurgu yapan birisi, Türkiye’nin bölünüp, parçalanmasına asla müsaade etmez
Bu sözleri içtenlikle söylediğinin ve Türkiye’ye bağlılığının başka bir kanıtı da şu:
Ekmel Bey, Mısır’da doğup, büyümüş olmasına rağmen ne babası, ne de kendisi, Mısır vatandaşlığına geçmemiş…
Gerçi etnik olarak Türk olmayan, ama iyi bir vatandaşlık bilinci ile Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun Anayasasına bağlı olanlar da; Türkiye’nin birlik ve beraberliğini savunabilirler. Ama bunun her zaman bir garantisi yok.
Osmanlı İmparatorluğu’nda da etnik olarak Türk olmayanlar, ya da gayrı Müslümler de yaşıyordu,
Kimseye bir ayrımcılık yapılmıyor ve herkes, kabiliyetine ve eğitimine uygun olarak, Devletin her kademesinde görev alabiliyordu,
Ama gün geldi, Türk olmayan unsurlar, daha önce yaşadıkları refah ve mutlu bir ortamı unutarak, emperyalist devletlerin kışkırtmaları ve yardımları ile de, Osmanlı’nın aleyhine çalışmaya başladılar ve nihayet İmparatorluk parçalandı.
İşte bu nedenle etnik olarak Türk olmak çok önemli
Öyle anlaşılıyor ki, şimdi sıra Türkiye’de
Ama Halkımız artık uyanmaya gerçekleri görmeye başladı. Ve oyun mutlaka bozulacak.
KÜRT VATANDAŞLARIMIZA; TÜRKÜN BİR KOLU OLDUKLARI MUTLAKA HATIRLATILMALI…
Ben bu konuda Anayurt Gazetesi’nde Türkiye’nin Etnik Kökeni başlığı altında 21 makale yazdım, bunlar benim sitemde de var,
Siz Okurların makale bölümüne girip, bu konuda yazdıklarımı okumanızı öneririm
Bu konu kısaca şöyle özetlenebilir:
Kürtler; Türklerin yüksek rakımlı dağlarda karlık bölgelerde yaşayan ve genellikle hayvancılıkla uğraşan bir koludur.
Ve Kürt ismini Oğuz boylarının Başı OĞUZ KAAN koymuştur…
Ve ayrıca genetik araştırmalar ile de Kürtlerin, Türkler ile aynı soydan oldukları anlaşılmıştır.
Türklerin yaşadığı coğrafya da, Kürtler de vardır,
Türklerin yaşamadığı coğrafyada, Kürtler de yoktur.
1071 ‘de Malazgirt Meydan Savaşı’ndan önce de Anadolu’da Türkler vardı,
Ve GÜNEYDOĞU bölgesinde Türkler ile Kürtler bir arada yaşıyorlardı,
1071 Savaşı ile Oğuz Boyları, büyük kitleler halinde Anadolu’ya girmeye başladılar,
Gelen Oğuz boylarının bir kısmı Doğu ve Güneydoğu’da yerleşip kaldılar ve dolayısı ile daha önce orada birlikte yaşayan Türkler ile Kürtler, evlilikler dolayısı ile de, yeniden kaynaştılar.
1071’den sonra Güneydoğu bölgesinde 17 Türk beyliği ile Akkoyunlu ve Karakoyunlu adı ile de 2 Devlet kuruldu.
İran kökenli olmalarına rağmen bu 2 Devlet de, aslında birer Türk devletleri idi.
Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum;
Kürtler de, Türkün bir kolu olmalarına rağmen, özellikle de1071’den sonra, Güneydoğu bölgemizde çoğunluk oldukları asla söylenemez.
Sonra Kürt vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu, ayrılık yanlısı değil.
Bu hususu özellikle Diyarbakır ilimizde, çocukları PKK tarafından dağa kaçırılan annelerin, PKK yanlısı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde günlerce direniş yapıp, orada kamp kurmalarından, çocuklarını geri istemelerinden anlıyoruz.
Ayrılık yanlısı olanlarının oranı ancak % 1-2 gibi,
Ama ayrılık yanlılarının Türkiye genelinde oranı muhtemelen % 5’i geçmez Böyle bile olsa bunun anlamı şu dur:
% 5 lik bir kısım, % 95 lik bir çoğunluğa hükmetmeye çalışıyor demektir
Bu gibi ayrılık yanlılarının hepsinin Kürt olduğu da söylenemez.
Muhtemelen bu gibilerin büyük çoğunluğu, gizlenmiş Ermeniler dir, ya da başka unsurlardır…
Prof. Dr. Yusuf HALAÇOĞLU’nun buna benzer açıklamalarını, her halde hatırlıyorsunuz dur.
Bu itibarla PKK Terör Örgütü’nün Kürtler adına hareket ettiğini ve onları temsil ettiğini de, söyleyemeyiz.
Dolayısı ile bu gün, Türkiye’nin bölünme noktasına gelmesinin tek sorumlusu, mevcut Siyasi İktidardır Ve arkasında özellikle de Amerika Birleşik Devletleri ABD’nin olduğu bilinmektedir.
Ama olup bitenler, yapılmak istenenler artık, Halkımızın büyük çoğunluğu tarafından görülmüş, anlaşılmıştır ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde, gereğini mutlaka yapacaktır.
Prof. Dr Sayın Ekmeleddin İHSANOĞLU’nun adaylığını ben, bu bağlamda çok önemsiyorum.
Sözde Kürt vatandaşlarımızın oylarını almak için PKK’ya sürekli tavizler veren ve Kürt vatandaşlarımızın oylarını çanta da keklik gören bazı siyasilerin, Cumhurbaşkanlığı seçiminde hayal kırıklığına uğrayacaklarını düşünüyorum
EŞİT OLMAYAN KOŞULLARDA DEVAM EDEN BİR CUMHURBAŞKANLIĞI YARIŞI
Bütün ısrarlara, yapılan itirazlara rağmen, Yüksek Seçim Kurulu, kulaklarını tıkadı ve görevini yapmadı;
Başbakan Tayyip ERDOĞAN, cumhurbaşkanlığına aday olduğunu açıkladı,
Ve Tayyip ERDOĞAN, Başbakanlıktan da istifa etmedi
Şimdi Devlet’in bütün imkânlarından istifade ediyor, etmeye de devam ediyor.
25 Temmuz 2014 Cuma akşamı Televizyonlara şöyle bir haber yansıdı:
Başbakan ERDOĞAN, İstanbul-Ankara arası çalışacak olan Yüksek Hızlı Tren projesinin açılışını yapmak üzere, Ankara’dan trene binmiş,
Birkaç yerde mola vereceği hesaba katılarak hazırlıklar yapılmış, AKP’’nin yerel parti başkanları da, taraftarlara mesaj çekip, adam toplamaya çalışmışlar. Ama yeteri kadar başarılı olamamışlar. Bu husus sanal medyaya da yansıdı
Başbakan ERDOĞAN’ın destekçisi olarak bilinen eski Adana Valisi Hüseyin Avni COŞ’un da aralarında bulunduğu karşılama ekibi Yozgat’ın Arifiye tren istasyonunda beklemeye başlamışlar.
Olacak bu ya, Şener ŞEN’in SELAMSIZLAR filminde olduğu gibi; Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın içinde bulunduğu Yüksek Hızlı Tren, Arifiye’de durmadan çekip gitmiş,
Sonrasında filimde olduğu gibi, herkes büyük bir hayal kırıklığına uğramış,
YHT Eskişehir ve Bilecik’te durup, bir mola vermiş ve Başbakan Tayyip ERDOĞAN Halka seslenmiş ve onlardan oy istemiş…
Ama bu sefer YHT arıza yaptığından, ya da bir başka nedenle İzmit yakınlarında durmak zorunda kalmış ve Başbakan bu duruma çok sinirlenmiş
Söylediğine göre; elektrik teli kopup, cama çarpmış ve cam çatlamış.
YHT’nin yol alması esnasında tepede bir askeri helikopter onu hep, takip etmiş..
Peki bunlara ne demeli?.
TELEVİZYONLAR TAYYİP ERDOĞAN’A ÇALIŞIYOR
Özel televizyon kanalları reklam gelirleri ile ayakta durmakta ve faaliyetlerini yürütmektedirler,
Bu açıdan seçim dönemleri, özel televizyon kanalları için bir hasat mevsimi olarak değerlendirilebilir.
Bu noktada Cumhurbaşkanı adayları ücretini ödemek kaydı ile kendilerini tanıtmak istemeleri normal karşılanabilir,
Ama haber niteliği taşıyan durumlarda; bütün televizyon kanalları, adayların hepsine eşit mesafede olmak; eşit sürede yayın imkânlarından yararlandırmak zorundadır.
Yasal mevzuat böyle olsa da, yazılı ve görsel medyanın büyük ölçüde Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın etkisi ive kontrolünde olduğu bilinmektedir.
Bu noktada özel televizyon kanallarında da, Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın tüm konuşmalarının verildiği, yayınlandığı görülmektedir.
Halkın kullandığı elektrikten alınan vergilerle faaliyetlerini yürüten Devletin Kanalları TRT’nin ise, yayın kurallarına hiç uymadığı, Başbakan Tayyip ERDOĞAN’in lehine yayın yaptığı görülmektedir.
Böylesi bir durum da eşitlik ilkesine ve yayın kurallarına aykırıdır ama, 29 Temmuz 2014 tarihi itibarı ile, önleyici bir karar alınmadığı, gereğinin de yapılmadığını görüyoruz..
EKMEL BEY YEREL TELEVİZYON KANALLARI İLE, İNTERNET MEDYASINDAN AZAMİ ŞEKİLDE YARARLANMALI DIR.
Özel Televizyon Kanalları ile Devlet’in kanalları TRT Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’ın lehine çalıştığına göre; bu boşluk ancak, Yerel Televizyonlardan ve İnternet Medyasından yeterince yararlanılırsa, telafi edilebilir
CUMHURBAŞKANI ADAYLARININ HESAPLARINA NE KADAR BAĞIŞ YAPILDI?
9 Gün öncesine kadar Ekmel Beyin hesabına, 2 Milyon130 Bin 922TL yatmış,
Selahattin DEMİRTAŞ’ın hesabına361 Bin 411 TL yatmış,
Ama Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın hesabına kaç para yatırıldığı, maalesef açıklanmıyor.
Basına da yansıyan bilgilere göre; Tayyip ERDOĞAN’ın hesabına para yatırmak için çoğu yerde kuyruklar gözüküyordu.
Selahattin DEMİRTAŞ bu durumu şöyle açıklıyordu:
Tayyip ERDOĞAN’a para yatırmaları konusunda Valiler işverenlere baskı yapıyor…
Ben şahsen Tayyip ERDOĞAN’ın hesabındaçok büyük meblağların biriktiğini düşünüyorum.
EKMEL BEY İLE TAYYİP ERDOĞAN ARASINDAKİ FARKLAR
1-Ekmel Bey bir bilim adamıdır, Kimya Doktoru bir Profesördür
Bir üniversiteyi bitirmek, mastır, doktora yapmak ve nihayetinde Profesör olmak, hiç de kolay bir şey değildir, uzun bir zaman gerektirir ve çok yorucu bir çalışmadır
Ama uluslararası tanınan bir bilim adamı olunması, ayrıca idareci ve insani yönlerinin de ön plana çıkmış olması, Ekmel Beyi daha da değerli yapıyor, onu ön plana çıkarıyor.
-Ama Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın Yüksek Eğitim gördüğü bile tartışmalı dır.
 Devlet’te bir hizmetinin olmadığı da, kendi ifadesi dir,
-İstanbul-Beyoğlu’nda Refah Partisi İlçe Başkanlığı yapmış olması,
-Nihayetinde aynı partiden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesi,
 Ve o günkü dünya şartları çerçevesinde AKP’yi kurması, seçim kazanması,
-Sonunda Başbakanlığa atlaması, Tayyip ERDOĞAN’ın tecrübeli, bilgili, donanımlı olduğu anlamına gelmez…
-Dolayısı ile de, AKP iktidarının, özelliklede Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın her konu da başarısız olmasında,
-Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünme noktasına gelmesinde, Tayyip ERDOĞAN’ın önemli bir etkisi ve rolü vardır…
-Gerekli ve yeterli bir alt yapı ve tecrübe olmadan, Tayyip ERDOĞAN’ın Başbakanlığa kadar yükselmiş olmasını, şimdilerde ise ısrarla Cumhurbaşkanı olmak istemesini, onun hırsına bağlamak, daha doğru bir yaklaşım olur.
Devleti idare etmek çin, bilgili, tecrübeli ve donanımlı olmak da yetmez,
O kişinin aynı zamanda, Cumhuriyetle, onu kuranlarla da, bir sorunun, ideolojik bir saplantısının olmaması gerekir.
Belli ki Başbakan Tayyip ERDOĞAN, ne pahasına olursa olsun Başbakan ve Cumhurbaşkanı olmayı, yıllar önce kendisine bir hedef olarak koymuş, mesele bu
-Başbakan Tayyip ERDOĞAN her şeyin en iyisini, her şeyin en doğrusunu kendisinin bildiğini düşünüyor olmalı ki;
Kendisi gibi düşünmeyen, ya da görevi icabı bildiklerini açıklama gereği duyan sivil toplum önderlerine, uzman bilim adamlarına ya da üst düzey bürokratlara ve herkese ağzına geleni söylüyor,
Bunlardan bazılarına her fırsatta cübbeni çıkar da gel, görevini bırak, meydanlara in, siyasete gir gibi sözleri sert bir üslupla söylüyor 
Eğer herkes görevini bırakıp, cübbesini çıkartıp meydanlara inse, işi kim yapacak?..
Sonra bir insan gerekli eğitimi almadan her şeyin en iyisini, ,en doğrusunu bilebiliyorsa, milyarlarca para harcayarak, üniversiteler kurmaya ne gerek vay?.
Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın böylesi yaklaşımları, tavır ve hareketleri, içinde bulunduğumuz zor durumu ortaya koyması açısından çok önemli.
Eğer Başbakan Tayyip ERDOĞAN, diğer adaylar; Ekmel Bey ve Selahattin DEMİRTAŞ ile televizyonda tartışmaya çıksa, her şey açıklığa kavuşacak,
Ama her nedense, Başbakan ERDOĞAN yanaşmıyor.
Gerçi HDP’nin Adayı; Selahattin DEMİRTAŞ’ın PKK yanlısı olduğunu, dolayısı ile Türkiye’nin bölünüp, parçalanma yanlısı olduğunu herkes biliyor. Bu noktada Ekmel Bey ile Selahattin DEMİRTAŞ, elbette mukayese edilemez.
Ama Başbakan Tayyip ERDOĞAN televizyona çıkmayı kabul etse, en azından PKK ile yapılan gizli, ya da açık pazarlıkları, verilen sözleri öğrenmiş oluruz.
Bu itibarla da Ekmel Bey, bilgi, tecrübe donanım ve insanlara yaklaşım açısından, Başbakan Tayyip ERDOĞAN’a nazaran, mukayese edilemeyecek kadar öndedir…
2-BAŞBAKAN ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI SEÇİLİRSE, YOL KÖPRÜ… HER ŞEYE MÜDAHİL OLACAĞINI SÖYLÜYOR AMA;
EKMEL BEY diyor ki, ben yol, köprü gibi, yürütmenin yapacağı işlere karışmam,
Ben yol göstermeye çalışacağım…
Bu noktada eğer Tayyip ERDOĞAN kazara Cumhurbaşkanı seçilirse;
-Yeni Anayasa ihlallerinin başlayacağını, cumhurbaşkanı ile başbakan arasında yetki ve sorumluluk kavgasının da başlayacağını, şimdiden söyleyebiliriz.
Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın diğer söylem ve eylemlerini bildiğimize göre; Ekmel Beyin diğer söylemlerini özetlemeye çalışalım
3-EKMEL BEY DİYOR Kİ;
-Mevcut Anayasa Hükümlerine bağlı kalacağım,
-Hukukun üstünlüğünü, yargı ve yargıç bağımsızlığını sağlayacağım,
-Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünü koruyacağım,
-Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağım,
-Cumhurbaşkanlığı yeminine bağlı kalacağım…vs
HALKIMIZ KAVGADAN GÜRÜLTÜDEN BIKTI VE HER ŞEYİN YENİDEN NORMALLEŞMESİNİ İSTİYOR..
Bütün bu sözler, hepimizin yeniden duymak istediğimiz, duymayı özlediğimiz sözler.
Dolayısı ile Sayın Ekmeleddin İKSANOĞLU’na duyulan güvenin her geçen gün artmasının asıl nedeni de, işte bu…
CEMAATE SÖZDE OPERASYONLAR DEVAM EDİYOR
23 Temmuz 2014 tarihinde gazete ve televizyonlarda, emniyet teşkilatında bazı polislere ve emniyet amirlerine geceleyin sahur vaktinde operasyonların yeniden başladığını gördük, duyduk
Hatta bazı Polis şeflerinin ellerinin kelepçelendiğini, onların isyanını. gördük.
BAŞKA ÜLKELERDE POLİS, HIRSIZI KOVALAR. BURADA HIRSIZ, POLİSİ KOVALIYOR..
Bu sözler CHP’nin sözcüsü, Prof Dr. Haluk KOÇ’a ait.
Sayın KOÇ’un değerlendirmesi özetle şöyle:
Cemaat ve AKP iktidarı başlangıçta oturup kafa kafaya verdiler,
Oda TV, Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy, Askeri Casusluk...vs gibi davalarda birlikte kumpas kurdular…
Şimdi gözaltına alınanlar, o zaman şerefli subaylarımızı, bilim adamlarını, gazeteci ve televizyoncuları sabaha karşı aynı şekilde gözaltına almışlardı gibi değerlendirmelerde bulundu.
Ne zaman ki 17 ve 25 Aralık 2013’de yolsuzluk ve rüşvet operasyonları başlad; bu operasyonları başlatan savcı, hakim, emniyet mensubu polis şefleri, ya da polisler, görevlerinden alındı, haklarında tahkikat başlatıldı, sürüldü, ya da tutuklandı.
Sayın KOÇ, şu hususu vurgulamak istiyor.
Zira bu gün, bu yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarına adı karışan 4 Bakan hakkında bir işlem yapılmadığını, Soruşturma Komisyonu kurulmadığını, bazılarının çocuklarının, başka zanlılarla birlikte yakalanıp, gözaltına alındıkları halde, sonradan bir şekilde neden serbest kaldılar?..,
Adalet herkese lazım…
Kumpasa adı karışan, savcı, hakim, emniyet mensubu kim varsa, yargılanabilir,
Ama aynı kişiler şayet, iktidar mensuplarının veya bazı yandaşlarının yolsuzluk ve rüşvet olaylarına karıştıklarını tespit ettiler ise, bu gibi kişilerin de hukuka uygun olmayan bir muameleye maruz kalmaları da, doğru bir yaklaşım olamaz
Ama her halûkârda Hükümet-Cemaat işbirliği, ya da Hükümet-Cemaat arasındaki kavganın Türkiye Cumhuriyeti’nin menfaatlerine, Devlet düzenine büyük zararlar verdiği, söylenebilir.
Türkiye böyle bir ortamdan mutlaka kurtulmalıdır.
AKP İKTİDARI SÜREKLİ KAN KAYBEDİYOR VE TAYYİP ERDOĞAN CUMHURBAŞKANI SEÇİLSE BİLE, ONU ZOR GÜNLER BEKLİYOR
Adalet ve Kalkınma Partisi AKP, 12 yıla yakın bir süre dir iktidarda
Tabi i ki bu, çok uzun bir süre
AKP’nin özellikle de Tayyip ERDOĞAN’ın hangi şartlarda ve kimler tarafından desteklenip, iktidara taşındığı da bilinen bir husus.
-Artık satılacak bir şey kalmadı, şartlar ağırlaştı,
-Kendilerine verilen görevin kabul edilemez olduğu, toplumun büyük bir bölümü tarafından görüldü ve anlaşıldı,
-Verilen sözler tutulamaz oldu,
-Toplumsal muhalefet engellenemez hale geldi,
Bu konuda Gezi olayları bir milat oldu…
-Birde artık halk usandı, bıkkınlık başladı,
Siyasette ve Cumhurbaşkanlığında başka birilerini görmek istiyor
.Bence AKP iktidarı ve Başbakan Tayyip ERDOĞAN inişte…
Bir an için Başbakan Tayyip ERDOĞAN ‘ın Cumhurbaşkanı seçildiğini kabul etsek bile, başsız kaldığı için AKP dağılabilir,
Sonra Tayyip ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanlığı makamında uzun süre kalabileceğini de hiç sanmıyorum
Cumhurbaşkanlarının vatana ihanet dışında yargılanamayacağı söyleniyor ise de; konunun aslı şudur:
Cumhurbaşkanının dokunulmazlığı yoktur. Ve Cumhurbaşkanı olmadan önce işlediği suçlardan dolayı yargılanabilir
Durumun böyle olduğu hukuken de ortaya çıktı.
Eğer en geç 2015’de yapılacak olan Milletvekili seçiminde bir iktidar değişikliği olur ise ki öyle anlaşılıyor, böyle bir durum gerçekleşebilir.
Eğer Ekmel Bey Cumhurbaşkanı seçilirse, bozulan, tahrip edilen Devlet düzeninin yeniden tesis edilmesi, mümkün olabilir.
Ekmel Bey konusunda toplumsal bir mutabakatın sağlanmış olması, böyle bir arzu, böyle bir umuttan kaynaklanmaktadır.
Umarım ki, eşit olmayan şartlarda ve iktidarın bütün imkânlarının kullanıldığı bu yarışta, Ekmel Bey kazanır ve umutlar boşa çıkmaz.
Tabi i ki bu yazıda, bazı önerilerde de bulunacağız.
AMERİKA TAYYİP ERDOĞAN’I GÖZDEN ÇIKARDI; ONUN ÜSTÜNÜ ÇİZDİ
Bunun nedenlerini de daha önceleri yazdım,
Cumhurbaşkanlığı yazıları 1-2-3 makalelerini okumanızı öneririm.
Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın kendisi bile artık ABD Başkanı OBAMA ile görüşemediğini söylüyor.
Bu noktada EKMEL Bey ile iyi bir başlangıç yapılabilir.
Zira emperyalist devler de, gün gelir, kapasiteli, donanımlı ve diyalog kurulabilecekleri kişileri tercih ederler.
Ekmel Beyi, Amerika Birleşik Devletleri ABD, ya da İngiltere gibi emperyalist devletler de önermiş olabilir ve Kemal DERVİŞ, seçim öncesinde böyle bir arzuyu muhalefet liderlerine tebliğ etmek için, ABD’den Türkiye’ye gelmiş de olabilir…
Eğer mevcut durum bu ise; bunun anlamı şudur:
Başta ABD olmak üzere çoğu devlet, Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın üstünü çizdiler, onunla bir yere varılamayacağını gördüler ve anladılar.
Son zamanlarda durumun bu yönde geliştiğini ortaya koyan çok emareler gördük…
Aslında Türk Halkı açısından da; durum bundan farklı değil…
Halkımızın büyük ve kaliteli bir çoğunluğu, artık Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ı desteklemiyor, onu istemiyor.
 30 Mart yerel seçimlerine göre; Halkımızın en az % 57’si Başbakan Tayyip ERDOĞAN’dan memnun değil ve bir şekilde ondan kurtulmak istiyor…
Seçim hilelerinin yapıldığını göz önünde bulundurursak, yerel seçimlerde gerçek oy oranının % 43 değil de, daha aşağılarda örneğin % 35-36 gibi olduğunu var sayabiliriz. Yaygın kanaat böyle…
Ama anlaşılan odur ki AKP ‘de ki erime devam edecek
 Açılım-Saçılım çalışmaları ve PKK’nın başı Abdullah ÖCALAN ile yapılan gizli, ya da açık pazarlıkların, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik olduğu, artık toplumun büyük çoğunluğu tarafından anlaşılmaya başlandı.
Sonra her gün ortaya yeni bir gelişme çıkıyor
 IŞİD İslami terör örgütünün Suriye ve Irak’’ı kana bulaması, nihayetinde Musul Konsolosluğu’muzu basıp, orada ki görevlileri ve TIR şoförlerini rehin almaları ve bütün bu yaşananlara rağmen, Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın IŞİD’e bir türlü terör örgütü diyememesi gibi nedenlerden dolayı, her geçen gün AKP’ye duyulan güven ve desteğin daha da aşağılara indiğini söyleyebiliriz
TIR şoförlerini IŞİD serbest bıraktı ve şoförler Türkiye’ye döndüler.
Ama rehinelerden halâ bir haber yok…
Musul Konsolosluğu’muz, 11 Haziran 2014 tarihinde basılmıştı,
Bu gün 31 Temmuz 2014 tarihi itibarı ile Konsolosluğumuzun basılmasından bu yana, aradan 50 gün geçmiş…
19 Temmuz 2014 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde Musul Konsolosluğu’muz ile ilgili olarak içimizi paralayan başka bir haber vardı;
IŞİD, Musul KONSOLOSLUĞU’muzu kendilerine karargâh yapmış…
Türkiye Cumhuriyeti hiçbir dönemde böyle bir duruma düşmedi, düşürülmedi…
 Eğer Tayyip ERDOĞAN Cumhurbaşkanı seçilirse, Türkiye’yi çok daha zor günlerin beklediğini şimdiden var sayabiliriz
Bu açıdan Ekmel Bey mutlaka desteklenmeli…
Irak-Şam İslam Devleti IŞİD konusunda çok daha vahim olan diğer bir konu da şu:
AKP Hükümeti IŞİD’i maddi ve manevi olarak desteklemiş.
Adana’da durdurulup, aranmak istenen ve MİT’e ait olduğu iddia edilen TIRLARIN, IŞİD’e silah ve cephane taşıdığı iddia ediliyor.
Malûm TIRLAR durdurulmuştu ama aranmasına müsaade edilmemişti
Bu TIRLARLA Türkmenlere insanı ve gıda yardımları götürüldüğü iddia ediliyordu ama,
Türkmen yetkilileri, sonradan kendilerine hiçbir yardım gelmediğini beyan ettiler
Böylesi yanlış ve yanlı dış politika, Türkiye’yi bu gün bu noktaya getirdi..
YURT DIŞINDAKİ OYLAR YERİNDE SAYILMALI, SANDIKLAR TÜRKİYE’YE GETİRİLMEMELİDİR!...
En son yapılan 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde, alınan bütün önlemlere rağmen, oy hırsızlığının, ya da seçim yolsuzluğunun bir türlü önlenemediğini hep beraber gördük
Zira İktidardaki AKP Hükümeti, ne pahasına olursa olsun, oy kaybetmek, ya da oy kaybediyor görüntüsü vermek istemiyor,
Dolayısı ile elindeki iktidar gücünden ve bütün imkânlardan sonuna kadar yararlanmak istiyor,
Eğer mevcut durum böyle ise;
 Türkiye’den kaç bin kilometre uzaktaki yabancı ülkelerde yaşayan Türk vatandaşlarının oylarının bulunduğu sandıkların,
Türkiye’ye kazasız, belasız ve bir değişikliğe uğratılmadan getirileceğini, bir hile karıştırılmayacağını kim garanti edebilir?...
Vakit henüz geçmiş değil; yurt dışında, ya da Gümrüklerde kullanılan oylar, mutlaka yerinde sayılmalıdır.
Hatta yurt dışında kullanılan oylar, oradaki resmi makamların gözetim ve denetiminde yapılmalı, seçim tutanakları ve neticeleri de, yine aynı yabancı gözlemciler tarafından onaylanmalıdır.
Böylesi bir yol, göz ardı edilmemelidir.
Muhalefet partilerinin bu gibi konularda kafa yormaları, acilen bir şeyler yapmaları gerekir.…
 Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız her ne kadar Türkiye adına kullanacaklar isede; yaşadıkları ülke yönetimlerinin de, bu gibi vatandaşlarımızın iradelerinin doğru yansıtılmasında sorumlulukları vardır.
Dolayısı eğer, bu gibi vatandaşlarımızdan, yaşadıkları ülke yönetimi nezdinde, kendilerine yardımcı olunması hususunda bir talepleri olursa, göz ardı edeceklerini hiç sanmıyorum
Böylesi bir talep halinde; yabancı ülkelerde Türkiye adına yapılacak seçimler, o ülkenin kendi kurallarına göre yapılır ve sonuçlandırılır.
Ben şahsen Almanya’yı ve Almanları iyi tanırım
Onlar hak, adalet ve kurallara uyma yönünde çok hassastırlar
Bunu Deniz Feneri e.V davasında da gördük.
Bu vesile ile Siz Okurların geçmiş Şeker Bayramı’nı da, en içten duygular ile kutluyor,
Saygı ve selamlarımı sunuyorum. 31 Temmuz 2014 Perşembe
                                                                          Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder