31 MART2024 YEREL SEÇİMLERİ;
TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ AÇISINDAN, NİÇİN ÇOK ÖNEMLİ? BİZLERE DÜŞEN NEDİR?; EĞER MUHALEFET PARTİLERİ ve ÖZELLİKLE
DE CHP! BU SEÇİMLERİ, AÇIK ARA KAZANIRSA; BİR ERKEN SEÇİMLE; BOP ve BOP EŞ NAŞKANLIĞI KAPSAMINDA, TÜRKİYE’NİN İHTİYACI VE
HALKIMIZIN DA TALEBİ OLMAYAN, TEK KİŞİLİK BAŞKANLIK SİSTEMİNDEN;ESKİ PARLAMENTER SİSTEME GERİ DONÜŞ İÇİN; İYİ BİR BAŞLANGIÇ
YAPILMIŞ OLUR. EĞER
TÜRKİYE CUMHURİYETİ, 21 YIL İÇERİSİNDE, SİYASET ELİYLE, AKP ve CUMHUR İTTİFAKI
PARTİLERİ İLE! TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN KURUCU DEĞERLERİNDEN UZAKLAŞTI, YADA
UZAKLAŞTIRILDI İSE! EKONOMİK AÇIDAN DA, İFLASIN EŞŞİĞİNE GELDİ İSE! HAK, HUKUK
ADALET ve LİYAKATTAN BAHSEDİLEMİYORSA! ANAYASA MAHKEMESİ’NİN VERDİĞİ KARARLAR
UYGULANMİYORSA! GELECEK ADINA, NASIL ENDİŞELENMEYİZ Kİ? BU GÜN SİYASETEN, İÇERİDE VE
DIŞARIDA GÖREREK YAŞADIĞIMIZ SORUNLARLA, HER KONUDA, ESKİYE NAZARAN BİR GERİYE
GİDİŞ ve BİR ÇÖKÜŞ VARSA! BÜTÜN BUNLARIN; BOP ve BOP EŞ BAŞKANLIĞI İLE, İLGİSİ VARDIR. HER ŞEY, YOLUNDA GİTSE! BOP
HARİTASI, NASIL GERÇEKLEŞECEK Kİ?MUHALEFET PARTİLERİ ve CHP;YEREL SEÇİMLR ÖNCESİNDE, NELER
YAPMALI?NASIL BİR YOL, İZLEMELİ?
Sevgili
Okurlar,
Bu günkü konuları; şu başlıklar altında açabiliriz:
1-ÖNCE
GAZETE MANŞETLERİ, HATIRLATMALAR VE ÖNEMLİ İPUÇLARI
1/1)18
Mart 2024 Pazartesi SÖZCÜ
Mustafa Kemal’in 57.Alay’a söylediği, Çanakkale Savaşı’nın
ve Tarihin akışını değiştiren söz:
SİZE BEN, TAARRUZU EMRETMİYORUM,ÖLMEYİ, EMREDİYORUM
YARBAY Mustafa Kemal, İhtiyat Tümeni’ne Kocaçimen’e doğru, hareket
emri verdi…Tümen dinlenirken, Mustafa Kemal atıyla, Conkbayırı yokuşuna tırmanmaya başladı. O sırada tepeden aşağıya
kaçan, Türk birlikleri ile karşılaştı. Mustafa Kemal ile askerler arasında
şöyle bir diyalog geçer:
Niye kaçıyorsunuz? Efendim düşman,261 rakımlı tepede. Düşmandan
kaçılmaz!.. Cephanemiz kalmadı…Cephaneniz yoksa, süngünüz var!...
BUNUN ÜZERİNE, Türk askeri süngü takıp, yere yattı. Düşmanda
aynısını yaptı. Mustafa Kemal birliklerine, Conkbayırı’na hareket emri verdi ve
dedi ki; Ben size taarruzu emretmiyorum! ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar,
geçecek zaman zarfında; yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir. Bu
emir savaşın gidişatını ve dolayısıyla Tarihin akışını değiştirdi. 25 Nisan
1915
18 Mart 1914 Çanakkale Deniz Zaferi’nin 109.yılı kutlu olsun
3ayda
5 binden fazla şirkete verilen teşvik işyan ettirdi
SERMAYEYE BOL KEPÇE,EMEKLİYE YOK BÜTÇE
1)Ben, 90’lı
yıllarda, Çanakkale ve Gelibolu yarımadasındaki şehitliklerimizi, Boğaza giren
çıkan gemileri gözetleyen; gerektiğinde, dev toplarla ateş edip, düşman gemilerini
batıran, boğazın yamaçlarında kayalara oyulan, kapalı savunma odaları, tabyaları gördüm. İngiliz ve Fransız mezarlıkları
ile Kaybettikleri askerler için, dikilen anıtları gördüm. Bu gibi yerlerin bir
kısmını, yürüyerek ve tek başıma dolaştım.
BU GİBİ konularda, içimi sızlatan, günümüz insanına ve
Siyasetçilere de, şunları hatırlatmak isterim:
2)Türk Şehitlikleri, perişan bir
durumda. Kimi mezar taşları, yan yatmış, mezarlık otlar içinde, cok bakımsız.
AMA İngiliz ve Fransız Mezarlıkları, tertemiz, ot falan da
yok. Sordum, araştırdım: Bu mezarlıkların temizlik ve bakımlarının, düzenli
yapılması için, para gönderildiği, anlaşmalı ekipler tarafından, belli
aralıklarla, bu temizlik ve bakım işleri yürütülüyormuş Bu askerlerin, gerçek
mezarları yok ama, her asker için, saplı tahtaya isimleri yazılıp, vidalanmış.
FRANSIZ mezarlığında, bir anıtta, Fransa’dan toprak
getirilip, anıta konmuş
3)Gelibolu Yarımadası’nın en uç
kısmında, İngilizlerin inşa ettiği, muhteşem bir kule şeklinde bir anıt var. Burada
hayatını kaybeden İngiliz Askerleri ile, sömürgelerinden getirip, İngiltere
adına savaşanların isimleri yazılı.
SONUÇTA buraya gelen, yabancı turistlerden, kendi
yakınlarının ismini görenler! Ne kadar mutlu olurlar biliyor musunuz? Bu gibi
konular, bir vefa borcudur.
4)Böylesi
bir manzara karşısında, bende nasıl bir duygu oluştu, biliyor musunuz?
Sanki, Çanakkale Boğazını geçmek için, Avustralya, yeni
Zelanda gibi çok uzaklardan ve daha
yakınlardan, İstanbul’u işgal etmek, Karadeniz’e açılmak için gelen,
emperyalist Devletlerin askerleri bir kahraman;
Kendi Ülkesini korumak adına hayatını kaybeden Osmanlı
Askerleri, bunun tam tersi bir görünüm, hak etmedikleri, yanlış bir algı! Bu gibi konularda şunları söylemek isterim.
Bizler Türk Milleti olarak, Çanakkale’de ve Gelibolu
Yarımadasında, kahramanlık destanı yazan şehitlerimizden; kaçının adını biliyoruz?
Çanakkale Savaşı’nın unutulmaz Komutan, Mustafa Kemal ATATÜRK’e
bile! ağza alınmayacak sözler sarf eden Siyasetçiler var!
5)Çanakkale
Savaşından, günümüzde ders almamız gereken, facebook’tan çok anlamlı bir
paylaşım
Salih Kuyan
q TARIK NUSRET
Doktor Tarık Nusret; adını hiç
duydunuz mu?
O bir doktordu.
O bir babaydı..
Çok acılı bir hikayesi vardır.
Bilmemiz gereken..
Anlatmamız gereken..
Herkesin okuması gereken…
Çanakkale Savaşında siperlerin
gerisinde yaralı askerlerin en çok ihtiyaç duyduğu şey “ Morfin“di.
Doktorlar yaralı askerlere ağrı
kesici bulmakta zorlanıyorlardı. Bu yüzden bir nöbet tutuluyordu.
Hastaların ameliyatı için
hazırlanan çadırın önüne bir masa kurulmuştu..
Sedye ile gelen her yaralı,
burada masaya koyuluyordu. Doktorun elinde enjektör, enjektörün içinde ağrı
kesici..
Doktor ilk muayeneyi yapıyordu ve
yaşama olasılığı olan, ameliyat edilmesi halinde yaşayacağına inandıkları
askerlere ağrı kesiciyi yapıyordu..
Oysa gelen her yaralının ağrı
kesiciye ihtiyacı vardı. Fakat herkese yetecek kadar ağrı kesici yoktu..
Doktor duygusal karar vermemek
için yaralıların yüzüne bakmamakta, iyileşme şansı yüksek olan yaralılara ağrı
kesici yapmaktaydı..
Yine doktorun önüne bir asker
getirilir.
Yaralının ağır yaralarına bakan
doktor, askerin iyileşemeyeceğini öngörür ve ona ağrı kesiciyi yapmaz..
O sırada askerden iniltili bir
ses duyulur..
“ Baba!”
Sedyedekinin kendi evladı
olduğunu görünce , Doktor Tarık Nusret’in boğazına düğüm inmişti. Oğlu Çok acı
çekiyordu.
Herkesin gözü doktora çevrilir,
yaralar içinde kıvranan asker doktorun öz oğludur..
Doktor buna rağmen yine ağrı
kesiciyi oğluna yapmaz ve bir kaç saat sonra da oğlu şehit olur..
Doktor, şehit olan oğlunun cansız
bedenine sarılır ve şöyle der:
“ Affet
oğlum, o senin hakkın değildi”
İşte bu topraklar hakkı olmadığı
için tek bir ağrı kesiciyi bile oğlundan esirgeyen o güzel insanlar tarafından
vatan yapılmıştır.
Ve bizim..
Çanakkale savaşını kazandığımız o
tarihi anlardan biri de hiç şüphesiz Doktor Tarık Nusret’in hakkı olmadığı için
öz oğluna ağrı kesici yapmadığı o andır..
Gözleri dolu bir şekilde “gölge
bir yere kaldırın” diyebildi ancak doktor Tarık Nusret. Kanından , canından çok sevdiği evladı bir kenarda acıyla
ölümü bekleyecekti. Bir gölge bulun diyebildi ancak.
Her türlü kayırmanın ve yakınlık
bağını vesile ederek hak terazisini bozmanın inadına , Hakka yakın olabilmek
için evladını kurban edebilmenin adıdır Çanakkale Destanı.
Tarihin tozlu sayfalarına adını
kazımış tüm kahramanlara sonsuz saygıyla, minnetle...
2/1)19 Mart 2024 Salı SÖZCÜ
İktidar atıyor tutuyor ama
İsrail’le ticareti durdurmuyor.
İSRAİL’İN
MESCİT-İ AKSA’YA ÇEKTİĞİ DİKENLİ TELLER,TÜRKİYE’DEN GİDİYOR
Erbakan, iktidarın Gazze’de
katliam yapan İsrail konusundaki, iki yüzlü politikasını, eleştirdi. Müslümanlara
zulmü, böyle anlattı.
ERDOĞAN için, Yeni Yüz Yıl’ın
kurtarıcı lideri diyen BAHÇELİ’ye tepki yağdı
İsrail Ramazan’da Müslümanların çok ilgi gösterdiği,
Kudüs’deki Mescit-i Aksa Camii’nin etrafını dikenli-jiletli telle çevirdi. Zulme
kaşı Müslüman ülkelerden, ses çıkmazken, YRP Lideri Fatih ERBAKAN, iktidara da,
İsrail’e de tepki gösterdi
5,5
AYDIR TİCARET VAR
Erbakan, ŞÖYLE DEDİ:7 Ekim’den bu yana,Türkiye’den İsrail’e,
8 milyon TL’lik dikenli tel, ihracatı yapıldı. Müslüman kardeşlerimizin, Mescid-i
Aksa’ya girmesini engelleyen, o dikenli teller; Türkiye’den gidiyor. Bunu
gönderenlere, yazıklar olsun.
BU GAZETEDE, haber değeri olan,
çok önemli diğer bir haberde, şöyle:
Trabzon-Fenerbahçe maçındaki şiddet, büyük infial yarattı.
MAÇ MI, SAVAŞ MI? korner direğini, Mert Müldür’e
saplayacaktı. Trabzon taraftarı, önceki günde, Fenerbahçe’ye, sevinç yaşatmadı.
Maç bitiminde, sahaya inip; savaş çıkardılar.
TRABZON
SPOR TARAFTARI, sahaya pet su, bozuk para, meşale, torpil yağdırdı. Hakem Meler;
seyretmekle yetindi. Tablo korkunçtu.
BU GAZETE DEKİ
haberlerle de, ilgili olarak, KISSA’DAN Hisse ile şunları söyleyebiliriz:
6)Trabzon’da,
Trabzon Spor-Fenerbahçe arasında oynanan maçta, planlı bir provokasyon olduğu
anlaşılıyor Bunun; yerel seçimlere günler kala, yapılmış olmasını, kimse
görmezden gelmesin. Bu gibi konular, Türkiye’yi bir kargaşa ortamına
sürüklemeye zemin hazırlayacak, ucunun nereye gideceğini de, kimse bilmez. BOP
Haritasını, kimse unutmasın!
3/1) 16Mart
2024 Cumartesi SÖZCÜ
Yürek sızlatan ve iktidarın utanması gereken bir haber
91 YAŞINDA,
UCUZ PİDE KUYRUĞUNDA
Titreyen ellerindeki bastonuyla, 5 lira daha ucuza pide
alabilmek için, kuyruğa giren Dürdane nine, krizde halkın çektiği çilenin, simgesi
oldu.
KISSADAN HİSSE İLE, burada sorulması gereken
soru şu:
7)Türkiye
böylesi bir ortama, nasıl geldi? Bu yokluk ve yoksulluk, kimin işine yarar?
Türkiye’nin işine yaramayacağı kesin. Bu gibi konular; BOP ve BOP EŞ Başkanlığı
ile ilgili bir konu,
4/1)17
Mart 2024 *Pazar SÖZCÜ
CHP Lideri ÖZEL, AKP’li ALTINOK’un dillere destan serveti
için böyle dedi:
MAL
VARLIĞINI GÖRÜNCE, ALLA ALLAH DEDİM!
Ankara Adayı Turgut ALTINOK’un mal varlığını gördünüz mü? diye
sorduğumuz Özgür ÖZEL,
GÜLEREK,
gördüm dedi ve şöyle konuştu:
GAYRIMENKUL ZENGİNİ TURGUT ALTINOK İÇİN ÇARPICI YORUM
BABADAN MİRAS, ANKARA KALMIŞ
Ankara’da çoğu miras yoluyla, 133 gayrı menkulü ile
Altınok’un sadece bir tarlası, 4.9 MilyonM2... Mal bizim değil, Allah’ın.Biz
emanetçiyiz diyen, AKP’nin Ankara Belediye Başkan adayı, Turgut ALTINOK’un
açıkladığı mal v arlığı yankı uyandırdı. ALTINOK’un, 22 arsası,11 konutu, 2
binası,1 benzin istasyonu,25 tarlası ile şirketi üzerinden da 67 dairesi ve 5
dükkanı var.
Böylesi bir mal
varlığı; ŞEHRİN YARISI ONUN, yorumuna neden oldu.
8)Bu
gibi konularda, şu gibi soruları da sormak lazım. Turgut ALTINOK’un kaç kardeşi
olduğunu bilmiyoruz. Eğer 4 Kardeş iseler, her birine bu kadar olmasa da! Buna
yakın miktar da, mal kalması gerekir. Bu da imkansız gibi bir şey...
EĞER, bu mal varlığı doğruysa! Vergisi de çok tutar, Hazineye
de çok para girmesi gerekir.
9)AKP’nin
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat KURUM’ da, bu kadar değil ama
Mal varlığı ile bankalarda, ne kadar parası olup, olmadığı gibi konularda da,
bir bilgi yok. Benzer durumların; AKP’nin diğer Adaylarında da, benzer
durumların olduğu, ya da olacağı şüphesini, artırıyor.
Murat
KURUM, Çevre ve Şehircilik Bakanı ama;
Ne ELAZIĞ-İliç’deki altın madenindeki kaza da, ne 11
ilimizde meydana gelen depremde yaşanan can ve mal kaybında, bir kusuru
olduğunu, kabul etmiyor.
KANAL-İSTANBUL’ dan da bahsetmiyor ama şu anda çalışmaların,
devam ettiği söyleniyor.
PEKİ bu gibi konularda, sizler ne düşünüyorsunuz?
AMA CHP’NİN
BAŞTA Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayları olmak üzere, Yazılı
ve görsel basına yansıyan haberlerden de, gördük ve duyduk. Bu gibi konular,
CHP açısından, güveni artıran, önemli ipuçlarıdır.
BU GİBİ KONULARI, Halkımızın sadece CHP açısından değil!
Diğer Partilerin Adaylarından da, beklemesi gerektiğini, vurgulamak istiyorum.
5/1)18
Mart 224 Pazartesi KARAR
AYRILAMAZSIN, İTİRAZI
Türkiye sandığa giderken ERDOĞAN’ın adaylık tartışması, yeniden
gündem haline, getirildi. Cumhurbaşkanı’nın bu benim için final, çıkışı
karşısında, Devlet BAHÇELİ, ayrılamazsin. Yeni Yüzyılın Kurtarıcısı olarak,
sizi görmek istiyoruz,dedi. Hukukçular Anayasa’ya aykırılık vurgusunu dile
getirirken, MHP Liderinin kullandığı ifadeler yaparken; bu nasıl olacak?
tartışmasını başlattı.
ADALET BAKANI: SEÇİM YENİLENİRSE, YOL AÇILIR
Cumhurbaşkanı’nın, bu benim için, bir final. Yasanın verdiği
yetkiyle 31 Mart, son seçim, sözleri, yeniden adaylık konusunu, gündeme
getirdi. Erdoğan’ın ifadeleri sonrası, Adalet Bakanı TUNÇ;TBMM, Cumhurbaşkanlığı’nın
ikinci döneminde, seçimleri yenileme kararı alırsa; üçüncü dönem için, adaylık
yolu, açılır.
HÜKÜMETTE
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN; YETERLİ SAYI YOK.
Son olarak BAHÇELİ;
ERDOĞAN’ın sözlerinin. Muhalefete, iştah ve tahrik unsuru olarak, görüldüğünü ileri
sürdü. MHP Lideri, şöyle devam etti: Türk Milleti’ni yalnız bırakamazsın. Cumhur
ittifakı olarak, yanınayız, dedi.
Muhalefet Temsilcileri ve Hukukçular Erdoğan’ın 3.Döneminde
olduğu itirazını8 ndile getirirken; Bahçeli’nin sözleri tartışma yarattı. Hükümet
kanadı anayasa değişikliği için, yeterli sayıya sahip değil. Bu nasıl olacak
soruları iletildi. Bu gibi konularda, kısaca 1-2 noktaya vurgu yapmak
istiyorum. AKP ve MHP ideolojik olarak, birbirine zıt yapıda, 2 Parti.Genel
Başkanları ,Sayın ERDOĞAN ile BAHÇELİ’ de birbirinden hazzetmeyen, taban tabana
zıt karakterde, 2 Lider.Bu gibi konuları, geçmişte birbirlerine, ağza
alınmayacak sözler sarf ettiklerinden, biliyoruz.
SONUÇTA, Cumhur İttifakı’ndaki Partilerin, hangi sebeplerden,
bir araya geldiklerini, ya da kim tarafından getirildiklerini anlamak
açısından,
Öncelikle, BOP ve BOP Eş Başkanlığı gibi konuları, okumak ve
bilmek gerekiyor.
2-31
MART2024 YEREL SEÇİMLERİNDE HANGİ TARAFI, YA DA HANGİ PARTİYİ DESTEKLEYECEĞİZ?
1)Ben
bu Yerel Seçimlerde, Halkımızın büyük bir çoğunluğunda, kendine göre nedenlerle,
bir İktidar değişikliği ihtiyacı duyduğunu, görüyor ve anlıyorum. Bu gibi
konuları ben; Toplumda bir Silkinişin, bir uyanışın başlangıcı olarak
görüyorum.
Bu nedenle de, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucu değerlerine,
ATATÜRK ilke ve inkilaplarına da, yürekten inanan, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir
vatandaşı, bir Yazar olarak ta, Böylesi bir uyanıştan, büyük bir mutluluk
duyduğumu, belirtmek isterim..
BURADA, bu gibi konular da, değişik açılardan da örneklerle,
bir şeyler söylemeye çalışacağım.
2)ANLAŞILAN
ŞUDUR Kİ bu yerel seçimlerde; yaşanan yokluk ve yoksulluğun, her konuda geriye
gidişinde etkisiyle!
Her sınıftan, her görüşten Halkımızın, büyük bir kısmının; kendine
göre nedenlerle! AKP’nin, neticede Sayın ERDOĞAN’ın gösterdiği Adaylara, aynı
şekilde destekçisi Cumhur ittifakı Parti ve Genel Başkanlarının, gösterdiği Adaylara
da, yeterli destek vermeyeceği anlaşılıyor. Durum kritik
EĞER OY HIRSIZLIĞI OLMAZSA, CHP’nin Adayları; başta Ankara, İstanbul,
İzmir olmak üzere, elindeki Büyük Şehir Belediye Başkanlıklarını, büyük ölçüde,
yeniden kazanabileceği, anlaşılıyor. Diğer il ve ilçe Başkanlıklarında ve Belediye
Meclis Üyeliklerinde de, artışlar olabilir.
MUHTAR ADAYLIKLARI konusundaki rekor artışı, Toplumdaki,
büyük değişim ihtiyacı olarak, görüyor ve anlıyorum.
ÖZELLİKLE DE, kadın Muhtar Adaylarının çok oluşu, yakın
geleceğimiz açısından; çok önemli işaretler.
HALKIMIZIN bu seçimde; iktidara ve destekçisi Partilere, ciddi
bir uyarı da bulunacağını ve sarı kart göstereceğini düşünüyorum. Sayın ERDOĞAN’nın
da, böylesi durumun farkında.
3)BU
SEÇİMLERİN, kaderini belirleyecek olan kesimlerin başında ,Emekliler geliyor .Gerekçe,
Kasada, emeklilere verecek para yok muş! Böylesi bir husus, doğrudur aslında.
Ama bu noktada, şu soruları da sormamız gerekiyor.
SADERCE EMEKLİLERİ DEĞİL! Bütün Halkımızı yokluk ve
yoksulluğa Mahkum eden ve cevaplanması gereken sorular şunlar: Paralar,
nerelere sarf edildi?
İDDİA-1:: CHP’nin Bursa Milletvekili Orhan SARIBAL’a göre
Türkiye AKP, döneminde 125,8 Milyar DOLAR, Tarım ürünü ithal etmiş.
İDDİA-2: Orhan SARIBAL, sürekli artan et fiyatları konusunda
da, şu bilgileri veriyor: Bu bilgiler;
Orhan Sarıbal’ın kendi web sitesinde var. Tarih:18 Nisan
2023.Yani bundan önceki seçimlerin öncesindeki, uyarı ve tespitler.
Orhan Sarıbal, bu tarihlerde CHP Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU’nun
Tarım ve Hayvancılıktan sorumlu Genel
Başkan Yardımcısı
2010’Dan
başlayarak, 2023’ün sonuna kadar,8 Milyon, büyükbaş hayvan, 3,1 Milyon küçükbaş
hayvan, 303 bin ton, kırmızı et ithal edildiğini, edileceğini vurguluyor.
Orhan SARIBAL, ayrıca 303 bin ton, kırmızı etin; 1 Milyon
küçük baş, hayvana eş değerde olduğuna da vurgu yapıyor.
Bu bilgilerden faydalanarak, dışarıya DOLAR bazında, ödenen
para konusunda da, bir fikir verir. Televizyonda ki bir konuşmacı da,ithal
edilen, canlı hayvan ve et üzerinden, kâr payı konulduğuna, işaret etti.
Görüyorsunuz ya! Üretimi ve ÇİFÇİYİ desteklemek yerine, her
konuda dışa bağımlı hale gelmek, özendiriliyor. Ve böylece birilerine, ya da
bir yerlere, para aktarıldığı anlaşılıyor. Bu gibi konuların bir tesadüf
olmadığını, bir amaca yönelik olduğunu da, herkes bilsin ve anlasın.
4)Hazine
Garantili Yollar, Köprüler, Şehir Hastaneleri, Hava Alanları, gibi konular…vs?
Bu gibi faaliyetlerin zarar açısından Hazineye yükünü
hesaplamaya kalksak! Seçimlere günler kala. Vaktimiz yetmez. Normal bir hata
payını kabul etsek! Bu gibi konuların hepsi, mahkemelik olur. Kimse de, bunun altından
kalkamaz!Maden sahaları, Orman Tahribatları, bunlarında, bir tesadüf olduğunu,
ortada bir çıkar hesabı olmadığını da, kimse düşünmesin!
BİR İKTİDARIN ÖMRÜ, 3 aşağı, 5 yukarı bilinir,.40-50 yıl
uzatma verilen, Garantili işlerde, amaç ne?
Yanlış işleri sıralamak ta, ne işe yarar? Önümüzde, Yerel de
olsa, bir seçim var. Halkımız oyları ile gereğini yaparsa! Sorun daha kolay
çözülür….
ÖNCE BİR ERKEN SEÇİM, sonrasında, Eski Parlamenter Sisteme
geri dönmek için, girişimleri başlatmak!.
5)ÇOK
İLGİNÇ OLAN konulardan biri de şu: MHP lideri Dr. Devlet BAHÇELİ’nin uzmanlık
alanı, iktisat, yani parasal konular. Peki bu gibi konularda AKP’yi ve Sayın
ERDOĞAN’ı uyaramaz mı? Elbette uyarır ama, beklediği bir şey var herhalde.
Parasal bir çıkarı olmadığı da kesin….
Siyaseten yapılan her
birliktelikte, herkes için söylüyorum; mutlaka bir amaç vardır.
6)KESTİRMEDEN,
söylüyorum. Bu yerel seçimlerde yapılacak, en doğru iş:
2019 Yerel seçimlerinden günümüze dek, öne çıkan CHP, BAŞTA Ankara,
İstanbul, İzmir olmak üzere, Büyükşehir Belediye Başkanlıklarında, mutlaka
desteklenmelidir.
Muhalefet Partilerinden, Zafer Partisi, Yeniden Refah
Partisi ve diğerleri, bu seçimde, bazı kazanımlar elde edip, AKP’nin
kazanımlarını azaltsalar bile MERKEZ SAĞ’ın, çok daha önemli bir faktör
olduğunu, kimse göz ardı etmesin!
BU GÜN, Merkez Sağ’daki, en büyük Parti, DEMOKRAT PARTİ’dir.
ADALET PARTİSİ, DOĞRU
PARTİ, gibi Partiler, kökeni DP’Lİ Arkadaşlarımızdır.
Bu Yerel Seçimlerde, normal şehir ve ilçe Başkanlıklarında
DEMOKRAT PARTİ, ADALET PARTİSİ, DOĞRU PARTİ’nin Adayları, desteklenebilir.
7)Türk
Halkının %(55-60)kadarı, Merkez Sağ düşüncede, ılımlı ve uyumlu insanlardır. Milli
değerlerimize de, hassastırlar. Aşırı Dinci de değildirler. AKP, BOP kapsamında,
Merkez Sağın çökertilmesi sonucunda, iktidara gelmiş, bu güne kadar da,
iktidarda kalabilmiştir. Bunun, tersi de doğrudur.
BU NOKTADA, Merkez Sağ ile ilgili olarak, yazdığım Makalelere,
bir göz atmanızı öneririm. Ufuk SÖYLEMEZ, Merkez Sağın bilinen isimlerinden biri.
Yakın bir süre önce, Televizyon da, çok önemli bir açıklama yaptı.
Hüsamettin CİNDORUK ile başka Büyüklerinde ortak görüşü
olduğu anlaşılan, çok önemli bir şey söyledi ve dedi ki;
Türkiye’nin içinde bulunduğu zor durum nedeniyle, başta
Ankara ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlıkları olmak üzere, Büyük
Şehirlerde, CHP’yi destekleme kararı aldıklarını söyledi. Bu gibi açıklamaları,
başka Partilerden, hiç duydunuz mu?
8)Şu anda yapılması gereken Şey; CHP’nin bu
seçimde Büyükşehir Belediye Başkanlıklarında desteklenmesi, CHP’nin beklenenin
dışında, çok daha başarılı olması, elindeki Büyükşehir Belediyelerini, yeniden
kazanması, buna yeni ilavelerinde olmasıdır
Bundan sonrasında, CHP ve Muhalefet Bloğundaki, DİĞER Partilerin
Belediye Başkanları, yaptıkları hizmetlerle, Halkımızı ve Türkiye’yi ekonomik açıdan
da rahatlatırken;
CHP Yönetimi, Muhalefetin diğer Bileşeni Partileri ile ilişkilerini,
daha ileri bir aşamaya taşıyarak;
İktidarı bir erken seçime zorlamasıdır .Amaç belli;
Kuvvetler ayrılığına dayalı, Eski Parlamenter Sisteme geri dönmek!.
CHP’nin yeni Lideri Özgür ÖZEL, böylesi bir hedefi, şimdiden
açıkça ortaya koymalıdır.
9)Türkiye
En Büyük Kalkınma Hamlesini, Mustafa
Kemal ATATÜRK, zamanında yaptı. Bu kadar olmasa da, sonraki kalkınma Hamleleri,
Sanayi Kuruluşları, Merkez Sağ İktidarlar ve Koalisyonlar zamanında da, bir
şekilde devam etti. Bu Ülkeye hizmet edenleri, sağ-Sol ayrımı yapmadan, Emeği
geçen herkesi, rahmetle ve minnetle anıyorum.
BEN BURADA, Mustafa Kemal ATATÜRK dönemini esas alarak, Muhalefet
Cephesine, özellikle de CHP’ye yapıcı anlamda, eleştirilerde bulunacağım.
Amacımız Üzüm yemek, Bağcıyı dövmek değil.
. 10)Mustafa
Kemal ATATÜRK, hem bir Askeri deha, hem de birinin, bakışlarından, birkaç
cümlesinden, ister eğitimli, ister ki dağdaki bir çoban olsun; yetenekli olup,
olmadığını; hemen anlayıveriyor. 1923-1938. Aradan geçen zaman, 15 yıl. Bu
sürenin 2 yılını, hastalık dönemi sayarsak, geriye kalan 13 yıl. Çok önemli
bütün işler! bu kadar, kısacık bir zaman içinde, yapılmış. Ben Makalelerimi, web
sitemde yayına koyarken, arada bir, ATATÜRK’ün 10.Yıl Nutkuna ve 10.Yıl Marşına
da, yer veriyorum. Okurlar, bir örnek alsınlar, bir heyecan duysunlar istiyorum.
11)CHP’DE
DEĞİŞİM SONRASINDA, UMDUĞNU BULAMAYAN ARKADAŞLARIMIZA DA,ŞUNLARI SÖYLEMEK
İSTERİM
Aslında. Partide Gençleşme ve Değişim gibi kulağa hoş gelen
söylemlerle, yeni Genel Başkan Özgür ÖZEL’in öncülüğünde, bir değişim ve kadro
yenilenmesi oldu ama Ben, ölçü olarak, Batı Tarzı iş yürütme ve sorun çözme
sistemini benimsediğimden! ki ben kişisel olarak, bu gibi konulara da, yatkın
bir kişi olduğumdan;
Bu günde, işlerin, Eski Tas, eski Hamam tabiriyle! Gerçek
anlamda bir değişim olduğunu, görmüyorum. Bu gibi konular, bizlerin Babadan
oğula, Anadan Kıza, aktarılan, kültür yapımız, genetik faktörler ve kişisel
alışkanlıklarımızla da ilgili olan konulardır. Bu gibi konularda neyi kast
ettiğimi, Teknik bir konuda, örnek ile de ortaya koyacağım ve ilaveten de bir
şeyler söyleyeceğim.
12)AMA BEN, Genel Başkan Sayın
Özgür ÖZEL ve Üst Düzey Yöneticilerin, iyi niyetle, bir şeyler yapma arzusu
içinde olduklarına, inanıyorum ve inanmak istiyorum.
Türkiye’nin Ekonomik açıdan çökme noktasına geldiği,
Siyaseten de çok zorda olduğu bir zamanda!
Yeniden Toparlanmak, her işin en iyisini, en uygun bir
yöntemle yapılmasını, bende çok isterdim. Meseleye bu açıdan da bakmak gerekiyor.
Ama bu gibi konularda da, olumlu ve olumsuz anlamda, bir şeyler de söylemek
istiyorum. Amacımız üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil!
13)CHP Yönetimi, elinde olan;
başta Ankara, İstanbul olmak üzere, 11Büyük Şehir Belediye Başkanlarını, birkaç
istisnanın dışında, yeniden Aday gösterdi. Bu isimlerden Ankara ve İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanları, Sayın Mansur YAVAŞ ile Sayın Ekrem İMAMOĞLU’nun
dürüstlükleri ve hizmet açısından yaptıklarına, bir itirazımız yok. Yeniden
Aday gösterilen diğer Başkanlarda, çok iyi şeyler yaptılar, Halkımızın güvenini
kazandılar. Bu gibi konuların; aday gösterilme aşamasında, anketlere
yansıdığını da düşünüyorum.
AMA diğer Büyük ya da normal Şehir Belediye
Başkanlıkları ile, örneğin
Ankara-Çankaya Belediye Başkanlığı gibi, önemli ve kritik Belediye
Başkanlıkları; Televizyon Programlarında, rekabete açılabilirdi.
Televizyonlarda, karşılıklı tartışmalarda, performans esasında bir Yöntemle;
Halkımızdan gelen, beğeni mesajları da bir şekilde ölçü alınsaydı!
Hem Adaylar, Hem de Halkımız açısından, farklı ve güvenilir
bir değerlendirme olurdu. Parti Yönetimindeki Arkadaşlarımızda, öne çıkan
Adaylar arasından, yine bir değerlendirme yapabilirlerdi. Böylesi bir Yöntemde,
yeni küskünlerde oluşmazdı. Bu gibi basit konuları, CHP Yönetimindeki, genç
arkadaşlarımızın bir Yönetim hatası, bir Tecrübesizlik olarak görüyorum
Artık Belediye Başkan Adayları belli. Seçim günüde, çok
yakın, Umarım ki CHP, bu yerel seçimlerde, rekor seviyede, küçük ya da büyük,
Belediye Başkanlıkları kazanır. Böylesi bir husus; Yakın bir gelecek için, çok
önemlidir.
UMARIM Kİ; Tunç SOYER’in yerine İzmir için, Aday
gösterdikleri Cemil TUGAY; seçimi kazanır,
Ve Tunç SOYER’in başlattığı projeleri, devam ettirir ve
yenilerini de ilave eder.
14)Ben
burada, yeniden Aday göstermedikleri, İzmir Büyük Şehir Belediye Başkanı Tunç
SOYER ile Ankara-Çankaya İlçesi Belediye Başkanı, Alper TAŞDELEN’in; böylesi
bir tercihi, sorun yapmadan; CHP’ye katkı koymaya devam edecekleri yönündeki
vurgularını;
Ben çok önemsiyorum. Türkiye’nin, her açıdan çok zorda
olduğu bir zamanda
Her iki Başkanı; böylesi asil bir davranıştan dolayı da,
gönülden kutluyorum.
Ben burada, her 2 Başkan konusunda, ilaveten, birkaç hususa
daha değineceğim.
15)Yeniden
Aday yazmadıkları İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç SOYER in, İzmir’de
uyguladığı SÜNGER Teşkilatı, Su Tutma Sisteminden de bahsederek! Çok önemli
başka bir konuya DAHA, vurgu yapmak istiyorum.
Tunç SOYER’in bu Projesi; Benim buluşum olan ve 6 aşamadan
oluşan Yağmur Tutma Projelerinin, ilk aşaması; şehirlerde nasıl uygulanacağının
kısmı bir kopyasıdır.
Binaların çatısına düşen yağmur sularını; dikey borulardan
cadde ve sokaklara boşaltmak yerine! bunu arıtmadan geçirip, çamaşır ve bulaşık
makinesinde, banyo ve tuvaletlerde kullanmak gibi; Vatandaşlarımızı, ekonomik
açıdan da rahatlatacak, çok önemli bir faaliyet
16) Ben
bu nedenle İzmir’e 2 defa gittim. Ama Tunç SOYER’den bir davet almamıştım. Ama
Üst düzey yöneticileri ile, 1-2 saat içerisinde, görüşme imkânı bulmuş ve Bu
nedenle Tunç SOYER’e bir teşekkür Mektubu da yazmış, ondan randevu talebinde de
bulunmuştum.
Yukarıda kısaca vurguladığım Yağmur Tutma Projelerinin,
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından uygulan Kısmi bir kopyasında,
anlaşılmayan bir taraf var mı? Yok! Bu noktada, şu değerlendirmeyi yapıyorum:
NETİCEDE, Yağmur Tutma Projeleri ile ilgili olarak, aynı
Mail’i İstanbul ve Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanlıklarına da,
göndermiştim.
ANLAŞILA ŞUDURKİ, Tunç SOYER’in
Yardımcılarından Proje Birimi HİM; bu Mail’i ve Projeyi, dikkate alıp, bir
şeyler yapmış, diğerleri yapmamış! Ama her 3 Büyükşehir Belediye Başkanını,
arayıp, bulan da ESKİ Genel Başkan Kemal KILIÇDAROĞLU’dur. Bunu da, söylemem
gerekiyor.
Büyükşehir Belediye Başkanlarının, iş yoğunluğu nedeniyle
Ben, yada bir Başkasının, randevu alamaması, normalmiş gibi görülebilir. Ama
Batı Ülkelerinde, durum böyle değil. Bizlerin Kültür Yapımızdan kaynaklanan
bazı sorunlarımız var. Bu gibi konuları, sonra konuşuruz. Başkanlar, her konuda
uzman olmayabilir ama Başkan Yardımcıları, Batıda ve Gelişmiş Ülkelerde, çok önemli
ÖRNEK BİR DAVRANIŞ OLSUN DİYE, 1-2 Saat içinde, HİM ile
nasıl irtibat kurabildiğimi, özetle anlatmak
17)İlk defa,İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanı Tunç SOYER ile görüşmek umudu ile İzmir’e gittiğimde;
Basmane Tren Garı’nın orada, bir otelde kaldım. Proje Bölümü
HİM’de Fuar alanının içindeymiş.150-200 Metre uzunluğunda, büyük bir Prefabrik
bina.. Otele de yakın bir yer.
HİM binasına ilk vardığım yer, idari işler bölümüymüş. Danışmaya
varıp, kendimi tanıttıktan sonra. Benim Proje konusunu söyledim Kiminle
konuşacağımı sordum. Bir yerlere telefon ettiler.5-10 Dakika gibi kısa bir zamanda, üstü tenteli, küçük tekerlekli 5-6
kişilik sportif bir araba geldi. Görevli küçük bir kağıda bir şeyler yazdı ve
şoföre verdi. Elektrikli araba, orta bir yerde beni indirdi. Prefabrik binaya
girdiğimde, yine oradaki danışmaya vardım. Kendimi tanıttıktan sonra, Görevli
bana dedi ki, Abi burası SULAMA BÖLÜMÜ, SEN İklim değişikliği bölümüne gideceksin.
Bana Koridor numarasını ve oda numarasını da verdiler. Binanın Planlaması da
çok ilginç.1.Koridor, 2.Koridor, 3. Ve 4.Koridor.Duvarlarda kocaman yazılmış. İlk
defa böylesine güzel planlanmış ve düzgün çalışan, herkesin işini çok iyi
yaptığı, hayran kaldığım bir yer, oda numarasını da yazıp, bana verdiler.
GİDECEĞİM
YER, 4.koridordaydı, gideceğim oda numarasını da biliyordum. Odaya vardığımda,10-15
kişi, bilgisayarların başında, gözleri
de, hep ekranlardaydı, Böylesi bir çalışma şeklini, ilk defa Japonlarda görmüş
ve çok etkilenmiştim.
Odaya girdiğimde, bilgisayarın, Başındakilerden bir genç
erkek ve birde genç hanım, kalkıp yanıma geldiler. Kendimi tanıttıktan sonra,
hemen konuya girdim. SÜNGER TEŞKİLATI, Yağmur Tutma Projesi hakkında görüşmek istediğimi söyledim. Aynı
odada, büyük bir masaya oturduk. Uyguladıkları Projenin, Benim Yağmur Tutma
Projelerinin, kısmi bir kopyası olduğunu, vurguladıktan sonra, bana
anlatmalarını söyledim. Dinledikten sonra, eksikliklerini de, belirttim. İkinci
defa gelişimde, Başkanları ile de görüşeceğimi belirterek, oradan ayrıldım
8-10 Gün sonra, tekrar İzmir’e
gittiğimde,Yine aynı odaya vardım ve Başkanın adını, oda numarasını ve koridor
numarasını sordum. Randevu almam gerektiğini söylediler. Israr edince de,
istediğim bilgileri verdiler. İklim değişikliği
Bölümüne vardığımda, Sekretere Başkanı sordum, izindeymiş. Yardımcısını
sordum, Toplantıdaymış ve görüşmek istediğim Kişiymiş. Görüşme nedenini de
söyledikten sonra, Sekreter Hanım içeri girdi. Birkaç dakika sonra Başkan
Yardımcısı Ahmet TOKER, sekreter odasına geldi. Ama toplantıdakiler içeride ve
beklemede. Ahmet TOKER ile, bir saate yakın
konuştuk. Projenin tamamını anlattım. Soracağınız bir şey var mı dediğimde, çok
iyi anladım dedi. Kendisine teşekkür ederek, dedim k,, İzmir’e tekrar, 3.defa
geldiğimde;
Tunç SOYER ile görüşmeye birlikte gideceğiz dedim. Kendisine
ve elemanlarına da,;Bana gösterdikleri yakın ilgiden olayı, teşekkür edip,
odadan ayrıldım
OTEL’e vardığımda, Tunç SOYER’e de
bir Mektup yazdım. Ahmet TOKER’e ve Elemanlarına da, O’NN şahsında, Bana
gösterilen Yakın ilgiden dolayı, Ahmet TOKER’e ve Elemanlarına da teşekkür
ettim. V e Tunç SOYER’e de dedim ki, İzmir’e tekrar geldiğimde, kendisini
ziyarete Ahmet TOKER ile birlikte geleceğimi söyledim.
Tunç SOYER’e ilaveten, şunları da, söyledim. Ve kendisinden,Yağmur
Tutma Projelerinin, Ege Bölgesinde Uygulanmasında,diğer Şehirlerdeki Belediye
Başkanları ile de irtibat kurup, organizasyonu da üslenmesini istedim
BATI STANDARDİ budur. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Daha
fazlasını Yaptığı Sistem Budur!
Şimdi Anladınız mı? TÜRKİYE’nin de,Niçin Her Konuda Gelişmiş
Bir Dünya Devleti Olamadığını?
18)NEYSE!
Türkiye Açısından, HJayati bir Önemi Olan Bu Yerel Seçimlerde CHP’li, Büyük
Şehir Belediyeleri, başta Ankara, İstanbul, İzmir olmak üzere, Rekor bir
Artışla desteklenmeli!
SEÇİMLER kazanıldıktan sonra, bana destek olsunlar, Organizasyonu,
ben yaparım. Türkiye’yi, Ekonomik İflastan, birlikte ve kolay bir şekilde
çıkartacağız!
. 17)
Benim Buluşum olan Yağmur Tutma Projeleri
Google’den;
Ahmet Yalvaç-Türkiye’nin Enerji Sorunu ile Yağmur Tutma
Projeleri ve Bir Televizyon Programı Önerisi.
Başlık böyle. Google’de böyle yazar
ve arama yaparsanız, ilgili Makaleye ulaşırsınız. Makaley;Merak edenler, bu
Makaleyi okuyabilir:
19)BEN
Batı Standartlarında, Uygulaması da iyi olan Enerji Uzmanı bir Makine Yüksek Mühendisiyim. Afşin-Elbistan
Termik Santralinde çalışırken, 1986’da Almanya’ya da gitmiştim. Dev Enerji
Firmaları, benim için, Üst düzey bir ağırlama Programı uygulamışlardı. Bir
firma, başka bir firma ile irtibatı sağladı. Kara kaplı kıtap derler ya, ünlü
misafirlerin yer aldığı, şeref defterinde, benimde adım var. Beni banyosu bile
halı kaplı olan, lüks bir dairede
ağırladılar. Bir Alman Firması, çıkarı gereği, bir Bakanı, bir Başbakanı
ağırlamakta, kusur etmez! Ama ben, bu gibilerden, biri değildim.
Bana gösterilen büyük ilgi ve üst
düzey ağırlama, benim bilgi ve tecrübemden kaynaklanıyordu. Öğrencilik
yıllarımdan, çalışma hayatımda dahil, benimle ilgili olarak, dilden dile
aktarılan, çok hikayeler vardır. Neticede şunu demek istiyorum: Bilgili ve
tecrübeli bir insana, ne kadar çok değer verildiğini, ben Almanya’da gördüm. Bütün
bunlar, beni mutlu eden, bana güç ve kuvvet veren, çok, değerli anılardır. İşte
başta Almanya ve diğer Batı Ülkeleri, teknolojide ve Ekonomide de, yüzden ileri.Ünlü
Konuk ve Bilim Adamlarının, kayıt edildiği Şeref Defterinde, benimde adım var
3-31 MART 2024’DEKİ YEREL SEÇİMLERDE; MUHTEMEL
SEÇİM HİLELERİ, HAYALİ SEÇMENLER GİBİ KONULAR İLE BAZI ÖNEMLİ NOKTALARA VURGU
YAPMAK İHTİYACI…
1)10
Mart 2024 SÖZCÜ TV’de Savaş Kerimoğlu’nun sunduğu sabah programında, bir yerde
aynı evde 8-10 yabancı uyruklu kişilerin birlikte yaşadığı, ama bunların kaçak
göçmenler, ya da sığınmacı oldukları yönünde, bilgilerde vardı. Başta CHP’nin
ve diğer Muhalefet Partilerinin bu gibi konular üzerinde durmaları gerekiyor. Vatandaşlarımız
bu gibi konuları, Muhalefet Partilerine ve özellikle de CHP’ye iletmeleri
gerekiyor.
2)Bu noktadan hareketle, il ve
ilçelerde, Muhtarlıklardaki listelerden başlayarak, Muhtarlarla da irtibat
halinde olarak;
Mahallelerde, seçmen listelerinde bir sorun olup, olmadığını
tespit etmek lazım. Netice, seçime günler kala, kısa bir zaman içerişinde,
muhtemel karışıklıkları, ya da hayali seçmenleri, engellemek gerekiyor. Böylesi
bir görevde, Muhalefet Partilerine ve özellikle de, CHP’ye düşüyor.
3)Örneğin Ankara’da benim
oturduğum ilçede, yasal süre içerisinde, seçmen listesinde bir sorun var mı
diye, Mahalle Muhtarlığına gittiğimde; listede adımı bulabilmek için, 10-15 dakika
uğraştılar: Şimdi birde o gün, oyunuzu kullanacağınız yere vardığınızda;
Bir kişinin seçmen listesindeki yerini bulabilmek için;
görevlinin, 10-15 dakika gibi uzunca bir zaman sarf ettiğini düşünün!;
Böylesi bir durumda, oyunu kullanamayan çok sayıda
vatandaşımızın olacağı kesin. Böylesi bir sorunun gündeme getirilmesi ve
önlenmesi gerekir.
4)PEKİ, böylesi bir sorun nereden
kaynaklanıyor? Önemli olan da bu.
YSK’dan Muhtarlara gelen seçmen listesinde, isimler; Soyada
göre yazılmış. Sorunda burada başlıyor. Ayni soyadı ile, 4-5 kişi daha var. Bunlarda,
soyadı benzerliğinden. Yani bizim Hanede değil. Seçmen listeleri, sokak bazında
yazılsa; sorun olmayacaktı.
ŞİMDİ bu noktada, Şu soruyu da, sormak gerekiyor: Eğer
seçime böylesi bir liste ile girilecekse! Bu bir seçim hilesidir aslında. Bu
noktada CHP’nin harekete geçmesi ve Seçmen listelerinin, sokak bazında
düzenlenmesi gerekirdi.5)6 Şubat 2023’de’ki Kahraman Maraş merkezli 11
ilimizdeki depremde, hayatını kaybeden vatandaşlarımız, seçmen listesinden,
düşüldü mü? Bu konu, çok önemli. Seçmen listesinden düşülmediyse! Bunların
yerine, başkaları oy kullanabilir.
MİNAREYİ çalan, kılıfını da uydururmuş Ata Sözünden
hareketle bu gibi depremde hayatını kaybeden seçmenlerin yerine;
Aynı isim ve nüfus bilgileri ile seçmen kartı verilemez mi?
BÖYLESİ BİR SORUNUN, çözüm yollarından biri şuydu: Telefon Operatörlerinden,
deprem günü, telefonları susan abonelerin kayıtları,
Telefon operatörlerinden
istenebilir.90 Bin kayıp seçmen iddiaları var. Bu konuya bir cevap verilmesi
gerekiyor. Oy hırsızlığına, müsait bir durum, Kayıp seçmenlerin, seçim
listesinden, çıkarılması gerekiyordu
5)Bu gibi konularda birde, deprem
bölgesinde hayatını kaybeden seçmenlerin yakınları;
Başta kendileri olmak üzere, hayatını kaybeden yakınlarının,
seçmen listelerinde, yer alıp almadıklarına, bakmaları gerekiyor.
BÜTÜN BUNLARA İLAVETEN, gözden kaçan çok önemli bir konu
daha var. Özellikle 60 ve daha yukarı yaşlardaki vatandaşlarımız akıllı
telefonlarda, Google’den, arama yapmasını bilmediklerinden; e devlet şifresiyle,
internet üzerinden sorgulama yapıp;
Hanelerinde, başka seçmenlerin olup, olup olmadığını, bilemezler.
Bu nedenle, sahte seçmenlere fırsat vermemek açısından;
Muhalefet Partilerinin,
özelliklede CHP’nin, bu gibi konulara bir şekilde çözüm bulması, sistem
geliştirmesi, gerekiyor
BURAYA KADAR saydığım konularda tedbir alınmazsa! Seçim
güvenliği önlemleri alındı gibi sözler! Gerçek dışı ifadelerdir.
6)
Deprem bölgesinden, başka şehirlere giden vatandaşlarımız; seçim bölgelerine
taşınarak, oy vermeleri sağlanırsa; çok önemli bir hizmet, yerine getirilmiş
olur.
7)Yukarıda
seçim hilelerini kısaca özetledikten
sonra, bu gün 24 Mart 2024’te, SÖZCÜ Gazetesinde, Rahmi Turan Bey, tam da, bu gibi
konularda, örneklerde vererek, güzel bir Yazı yazmış. Bunu da koyuyorum
Doğru-dürüst bir seçim yapamayacak mıyız?
Yayınlanma: 24 Mart 2024
Her seçimde şaibe mi olacak?
Her seçime bir gölge mi düşecek?
Hep acayip olaylarla mı karşılaşacağız?
Nasıl bir ülke haline geldik?
Ne oldu bize? Nedir bu halimiz?
Haftaya bugün yapılacak yerel seçimler öncesi yine garip
şeyler ortaya çıkmaya başladı.
Aynı adreste 2 bin 99 seçmen olabilir mi?
Binlerce kişinin bir hanede yaşaması mümkün mü?
Böyle bir şey akla, mantığa sığar mı? Sığmaz ama oluyor
böyle şerler... Ve işin garibi normal karşılanıyor!
★★★
Şu işe bakın!
Siirt ili merkezinde 4 adrese
tam 6 bin 643 seçmenin kaydedildiği saptanmış...
■ Yeni
Mahalle Cengiz Topel Caddesi 40 numaraya 2 bin 99
kişi...
■ Abdurrahman
Kavak Caddesi 75 No’da bulunan Özel Harekât Siirt Şube
Müdürlüğü’ne 1989 kişi...
■ Barış
Mahallesi Hükümet Bulvarı 12 No’daki birinci
daireye 1806 kişi...
■ Diğer
daireye 749 kişi seçmen olarak kaydedilmiş...
Siirt’te şüphe uyandıran toplam seçmen sayısı
şimdilik 7 bin 508...
Birçok ilden buna benzer haberler gelmeye devam ediyor.
★★★
İşin daha da şaşırtıcı yönü şu:
Yüksek Seçim Kurulu tüm bunları normal kabul
ediyor ve CHP’nin şikayetine “Kayıtlar hayali seçmen
değildir. Kolluk kuvveti aracılığıyla söz konusu kişiler yerinde tespit
edilmiştir” diye cevap veriyor.
Bu yanıtın ne anlama geldiği izaha muhtaç!
O seçmenler yersiz yurtsuz kişiler mi, ya da sığınmacılar
mı, neyin nesidir, açıklanması lazım.
CHP verilerine göre; Siirt, Kars,
Ağrı, Şırnak ve Iğdır illerinde toplam 27 bin
559 şüpheli seçmen kaydı bulunuyor!
Hemen her seçimde şüpheli şeyler olması artık normal
karşılanmaya başlandı. Nasıl bir ilkelliktir bu?
Önceki dönemlerde yapılan seçimlerde bu kadar kuşku olmazdı!
Gönül rahatlığıyla doğru-dürüst bir seçim yapamayacak
mıyız? Kafamızda hep soru işaretleri mi kalacak?
Kadıköy’de kan değişimi!
Kadıköy, İstanbul’da CHP’nin kalelerinden
biridir.
Ancak son 5 yılda yapılan hatalar,
tutulmayan sözler şikayetlere yol açmış, bazı yolsuzluk iddiaları nedeniyle
de savcılık soruşturma başlatmıştı.
7 gün sonra eskiler gidecek, yıpranmamış yepyeni
isimler göreve gelecek.
Kadıköy’de, CHP’nin Belediye
Başkan adayı Mesut Kösedağı Kadıköy halkından samimi bir
destek görüyor. Rakiplerinden bir hayli önde...
Verdiği her sözü tutacağını, Kadıköy’de örnek
bir belediyecilik yapacağını belirten Mesut Kösedağı’nın, Kadıköy halkına
gönderdiği açık mektubun özeti şöyle:
“Kadıköy sadece bir ilçe değil, aynı zamanda
yaşam tarzıdır. Bu yaşam tarzını koruyup geliştirmek, Kadıköy’ü
daha konforlu bir yer haline getirmek istiyor, huzur içinde yaşanacak
bir Kadıköy için çalışıyoruz. Kadıköy halkı desteğini
esirgemediği için minnettarız. Gerçek bir belediyecilik yaparak, demokrasinin
kalelerinden biri olan Kadıköy’ü daha ileriye taşımak ve ‘mesut’ etmek
için yola çıktık ve bunu başaracağız.”
Böyle diyor, halkı “mesut” etmek için yola
çıkan Mesut Kösedağı... Kısacası, Kadıköy cephesinde
her zamanki gibi yine CHP güçlü.
TEBESSÜM
Ak sakallı dedenin öfkesi!
Seçim propagandası yapan bir aday gittiği kasabada
aksakallı, yaşlı bir dede ile karşılaşır. Dede sorar:
“Siz rakı içer misiniz?”
“Haşa! Ağzımıza sürmeyiz!”
“Kumar oynar mısınız?”
“Biz kumar nedir bilmeyiz!”
“Peki, bara-pavyona da mı gitmezsiniz?”
“Aslaa! Bizde öyle şeyler olmaz!”
Adayı dinleyen aksakallı dede bunları duyunca öfkeyle
bağırır:
“Öyleyse neden bu kadar çalıp milleti böyle perişan
edersiniz be adam?”
GÜNÜN SÖZÜ
Sandığa gitmemek yanlış oy vermekten daha kötüdür!
BURADA,
Rahmi TURAN’ın çok önemli iddialarının, özellikle CHP tarafından, YSK ve Yargı’ya
taşınması, gerekiyor. Bu gibi konuların, süre aşımı ile bir ilgisi yok. Tamamen
bir suç unsuru. En kısa yol, buralardaki seçimi, ileri bir tarihe atmak!
4-20 GÜNDE 21 ŞEHİT HABERİNİ, KABUL
EDEMEYİZ!,KABULLENEMEYİZ! TEHLİKE, SANILDIĞINDAN, DAHA BÜYÜK!
1/2)29 ARALIK 2023 Cuma SÖZCÜ
12 ŞEHİDİMİZİN
ELİ, HEPİNİZİN YAKASINDA OLACAK
SÖZÜNDEN ÇIKMADIĞINIZ ABD’NİN ALÇAK YÜZÜ.
Şehitlerimizin adları:
P. Söz. Er, Cebrail Dündar (24)MARDİN, P. Söz. ER Kemal
Aslan (22) ELAZIĞ, P. Söz. Er Semih Yılmaz (24)KIRIKKALE, P. Söz. Er Enis Budak(22)
MANİSA, Uz. Çvş. Ahmet Arslan(25)YOZGAT, Uzm. Çvş. Abdülkadir İyem(25)GAZİANTEP,
Teğmen Ramazan Günay(24)İZMİR. Uz. Çvş. Mehmet Serinkan (32) DENİZLİ, Uz. Onb. İsmail Yazıcı (31)
ZONGULDAK.P. Söz. Er Emre Taşkın(22)MALATYA, P. Söz. Er Çağatay Erenoğlu (24) SİNOP,
P. Söz. Er Yasin Karaca(23)TOKAT
Buradaki
resimde ABD’li kadın asker, PKK’lı hainlere, Kaleşnikof kullanmayı öğretiyor.
TETİĞİ ÇEKEN PKK’lı, Çektiren,
AMERİKALI
6/2)15 Ocak 2024 Pazartesi KARAR
NEREDE
HATA YAPIYORUZ
Sınır ötesinden gelen şehit haberleri, Türkiye’yi ortak
acıyla sarstı ,Eli kanlı terör örgütüne karşı, TSK’nın düzenlediği operasyonların,
meşruiyetine vurgu yapılırken,20 günde 21 şehit verilmesi karşısında, ağır
sorular gündeme geldi, Askeri uzmanlar, Teknik ya da stratejik bir eksiklik mi söz konusu? Sorusunu, yöneltti. Benzer
durumun, bir daha yaşanmaması için; ne gerekiyorsa, yapılması çağrıları, dile
getirildi..
GEÇİCİ ÜS BÖLGELERİNDE, GÜVENLİK
ÖNLEMLERİNİN TAMAMI ALINDI MI?
Pençe- Kilit bölgesinde, teröristlerin düzenlediği saldırı da, 9 mehmetçiğin şehit düşmesi, 85 milyonu yasa
boğdu. Eli kanlı terör, ortak duruşla lanetlendi. Ancak 20 günde gelen, 21 şehit haberi; TSK’nın, sınır ötesindeki geçici üs
bölgelerini, gündeme taşıdı. Terörle mücadelenin zorlu coğrafyada yapıldığına,
dikkat çekildi.,12 şehitten, 3 hafta sonra, benzer saldırının gerçekleşmesinin
ardında, gerekli önlemlerin, alınıp alınmadığı, şüphesi soruldu
TERÖRLE MEŞRU MÜCADELE; SİYASİ KAVGA KONUSU, YAPILMAMALI
Kritik noktaya dikkat çeken Askeri uzmanlar; Üsler gerekli
korumaya sahip mi? sorusunu yöneltti. Birlikler, sabit olmamalı. Sınırdan bu
kadar uzak derinliğe inilmesi, hedeften şaşmaya yol açar, sorusunu gündeme
getirdi Emekli Asker Hakim Ahmet Zeki Üçok da, 27 bin kilometreden bisküvi kutusunu
gören, MİLSAR radarı varken; neden teröristleri göremedik? dedi.
.ABD’li askerler, Suriye’de PKK’LI HAİNLERE, SİLAH EĞİTİMİ
VERDİ.
1)KISSADAN
HİSSE İLE, burada her 2 gazetedeki haberlerle ilgili olarak, şunları söyleyebiliriz:
Bu kış şartlarında, özellikle sisli bir havada, görüş
mesafesinin, 1 metreye düştüğü bir zamanda, Amerika tarafından, ileri teknoloji
kullanılarak, uydudan ve daha başka şekillerde, istihbarat bilgileri verilmese;
PKK’lı teröristler;
Yüksek rakımlı tepelerde konuşlanan birliklerimize, böylesi
yakın bir mesafede yaklaşamazlar ve 20 askerimiz şehit edilmezdi.
Amerika PKK’lı teröristleri
eğitiyor, onlara modern silahlar verdiğini, gizlemiyor da zaten!. Bu gün,
Suriye’de ve Irak’ın kuzeyinde, sözde bir Kürt Devletinin kurulması, ileri
aşamaya gelmiştir. İşerin bu aşamaya gelmesi;
21 yılı aşan bir süreden beri, Türkiye’yi tek başına idare
eden, Adalet ve Kalkınma Partisi AKP ve onun fiili lideri konumundaki, şimdinin
Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda AKP’nin de Genel Başkanı olan, Sayın Recep Tayyip
ERDOĞAN, zamanında, olmuştur.
Bir iktidar değişikliği olmadan,
BOP Haritasının engellenebileceğini de kimse düşünmesin! Sayın ERDOĞAN, istese
de, bu gibi konularda geri adım atamaz!
2)Burada
çok eleştirilen konulardan biri de, Askeri hastanelerin, AKP döneminde, lağvedilmesi
ile, yaralıların, zamanında ve etkin bir şekilde tedavilerinin yapılamaması ve
bu yüzden de, can kayıplarının artmasıdır.
Örneğin, Ankara-Keçiören’de ki, eski adı GATA olan
hastanenin açılımı, Gülhane Askeri Tıp Akademisi idi. Bu Hastane, aslında
Sultan 2.Abdülhamit zamanında, Askeri ihtiyaçlara binaen, 1898’de İstanbul-Gülhane’de,
Askeri Seririyat Hastanesi olarak kurulmuştu. Cumhuriyet döneminde, Ankara’da
GATA, olarak inşa edilmişti. AKP döneminde ise, Askeri hastaneler
lağvedildiğinden, yeni adı GEAH olmuştur. Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Sözde hep, Osmanlı hayali ile
yatıp, kalkanlara!, sormak gerekiyor. Sultan 2.Abdülhamit’in,
Kurdurduğu Askeri Hastaneye, niye sahip çıkmadınız?
Birde
yine AKP döneminde, FETO Kalkışması öncesinde ve sonrasında, TSK’nın yapısıyla
oynanmasına da, işaret ediliyor.
AKP döneminde Genelkurmay Başkanı yapılan, bir Orgeneralin,
Savunma Bakanlığına getirilmesini, TSK’nın siyasallaşması olarak,
nitelendiriliyor.
Bu nedenle son zamanlarda, şimdikine benzer şehit
haberlerinin gelmesinde,
TSK’nın komuta kademesinde, siyasallaşmanın etkisine, bağlayanlar
da var. Buna benzer eleştiriler; yukarıdaki, gazete haberlerinde de var zaten
3)Sayın ERDOĞAN’ın söylediği, şehitlerimizin
kanı yerde kalmayacak gibi sözleri ile,
Türk Silahlı Kuvvetleri TSK’nın, Kuzey Irak’ta, benzer
yerlerde, PKK ile mücadelesine devam etse bile
Ki zaten ediyordur, bütün bunlar; seçim dönemine girdiğimiz
bir zamanda;
Seçmene selam niteliğindedir. 55 Milyon Dolar ödeyerek, başka
Ulusların astronotları ile Amerikan uydusu ile Uzay istasyonuna gönderdiğimiz, Türk
Astronot Albay Erdal GEZERAVCI’da öyle
Bu gibi konular, Halkımızın
hoşuna gider. Ama gerçeklerde ortada. Neyse! Bu konu, Yerel seçimler öncesinde,
iktidar açısından, bir reklam görüntüsü verse bile; Halkımızda , gelecek adına,
bir heyecan yarattığı için; yararlı oldu.
Milletçe amacımız! Böylesi bir teknolojiyi, Türkiye’nin,
kendisi yapması ve uzaya da, kendi aracımızla gitmek olmalı. Şimdi bu konuyu
geçiyoruz.
4)BİZ, Suriye’de, Kuzey Irak’ta
aslında Amerika ile savaşıyoruz. PKK , aslında bir taşeron
Seçin dönemlerinde ve zor zamanlarda, PKK ile mücadele konusu,
bizim insanımızın, oyundan istifade etme konusunda, çok etkili bir yöntem.
AMA Sayın ERDOĞAN, siyasi amacına ulaşmak için, Amerika’nın
Büyük Ortadoğu Projesi BOP’un Eş Başkanlığı’nı, kabul ettiği için; gerçek
anlamda, Amerika ile bir çatışmayı, ya da Amerika ile ters düşmeyi, göze
alabileceğini de, kimse düşünmesin!
5)Sayın ERDOĞAN, Rusya’dan F-400 Hava Savunma Sistemini aldı diye! Amerika,
parasını ödediğimiz, aynı zamanda ortağı da olduğumuz F35 Projesinden
çıkardı.1,5 Milyar Dolarımızı da, geri vermiyor. Bunu da geçiyoruz
Sayın ERDOĞAN; İsveç’in, NATO’ya
girmesine de karşı çıkıyordu ama nihayetinde, İSVEÇ’in, NATO’a üyeliğine de
onay verdi. Az bir farkla da olsa, TBMM’nin de onayından geçti. İSVEÇ şimdi
NATO’nun, üyesi. Peki şimdi Amerika bize F-35’leri, niye vermiyor?
Çünkü Suriye ‘de, Kuzey Irak’a
Amerika’nın üsleri var. PKK Terör örgütü de, Amerika’nın taşeronu. Sonuçta
TSK’nın güçlenmesini istemiyor da, onun için! Ama komşumuz Yunanistan’a F-35
savaş uçaklarını verecek. Böylesi bir durumda, bir şeyler yapmamız gerekmez mi?
Elbette gerekir ama! bu iktidarla olmaz! Nedeni ni de söyledim.
6)ABD Başkanı Joe BİDEN, şu anda
elimizde olan F-16’ları modernize edecekti, yeni F-16 uçaklarından satacağını
da söylemişti ama gerçek durum şu: Joe BİDEN, bu iki konuyu, SENATO’ya teklif
etmiş ama kabul edileceği de, kesin değil.
Sayın ERDOĞAN, Amerika’nın, bu
tavrını, iki yüzlülüğünü; ağır sözlerle siyaseten eleştirebilir, Ama kimse, Sayın
ERDOĞAN’ın; Amerika ile ipleri koparacağını da, düşünmesin! Çünkü BOP
kapsamında, Sayın ERDOĞAN’ı destekleyip, iktidara taşıyanın da, Amerika olduğunu, tekrar hatırlatmak
isterim.
7)Bu gün, AKP döneminde, BOP ve
BOP Eş Başkanlığı kapsamında, Siyaseten gelinen noktada, sözün bittiği yerdeyiz
aslında! Ama Batı ittifakında ve NATO’da kalmamız! Türkiye’nin uzun vadede, güvenlik
açından, gerekli.
ŞİMDİ HEM NATO’da kalmak, hem de Amerika’ya rağmen, Ulusal
çıkarlarımızı da,, nasıl koruyabileceğimiz konusuna; aşağı paragraf ta geçmişten
örnekler vermek istiyorum. Ama önce
gazete haberi
3/2)1
Şubat 2024 Perşembe KARAR
MİLLİ İRADEYE SAYGISIZLIK
Kararları kesin olan YSK ve AYM’nin hükümlerine rağmen; Can
ATALAY’ın milletvekilliğinin düşürülmesi; Anayasa askıya alındı, tepkisine yol açtı.
Muhalefet liderleri; Türkiye artık Anayasasız bir ülke olma yoluna sürükleniyor,
uyarısında bulunurken;
Adalet Bakanı; Muhalefet liderleri ile Muhalefet Milletvekillerinin
böylesi bir karar karşısında, aleyhte ki konuşma ve değerlendirmelerini;
Böylesi bir kararın çıkmasında, el kaldırarak, kabul
edilmesini sağlayan Milletvekillerine, saygısızlık yapıldığını kast ediyor,
AMA BURADA, Adalet Bakanı ne derse desin! Kendisi dahil, Cumhur
ittifakına mensup Milletvekillerinin; TİP Milletvekili Can ATALAY’ın Milletvekilliğinin
düşürülmesi konusunda, kendi hür iradeleri ile el kaldırdıklarını da, kimse düşünmesin!
LİDERLERİ, ya da Genel Başkanları, ne derse, onu yapıyorlar.
Asıl tehlike de burada!
Gazete haberlerinde, Kaldığımız yerden, devam ediyoruz.
Muhalefet liderleri de,
yaşananlara sert tepki gösterdi.
HUKUKEN YOK HÜKMÜNDE
Karara, hukukçulardan da tepkiler geldi. Prof. Dr. İbrahim
Kaboğlu; TBMM’nin, iki kez hak ihlali var dediği metni okuyarak, iki kez
Anayasayı inkar etmiştir. ATALAY kararı, hukuken yok hükmündedir dedi. Eski AYM
Başkanı Haşim KILIÇ ise; artık tek yol; AİHMY’ye baş vuru yapmak,
değerlendirmesinde bulundu. ADALET bakanı, Yılmaz TUNÇ’un gündeminde ise;
kararı okuyan Bekir BOZDAĞ’a tepkiler vardı. Meclis Başkanvekilimize, kitapçık
fırlatılması, Milli iradeye saygısızlık olarak değerlendirdi
5-SEÇİLMİŞ BİR MİLLETVEKİLİ, CAN
ATALAY’I; AYM’NİN 2 DEFA VERDİĞİ HAK İHLALİ KARARINA RAĞMEN,HAPİSTE TUTMAYA
DEVAM ETMEK!
TÜRKİYE’NİN BİR ÇATIŞMA ORTAMINA, SÜRÜKLENMESİNİ! TETİKLEYEBİLİR.
BU DA ANCAK! BOP KAPSAMINDA! EMPERYALİST DEVLETLERİN, İŞİNE
YARAR
1)SİZCE
CAN ATALAY, iktidarın hoşuna gitmeyecek, nasıl bir iş yaptı ki! Bunu bir türlü,
unutamıyorlar?
Soma Faciası, Ermenek maden kazası, Adana öğrenci yurdu yangını, Çorlu tren kazası gibi Türkiye'deki birçok
toplumsal dava ile gazeteci ve yazarların düşünce özgürlüğü davalarında,
avukatlık yaptı. Gezi Parkı'na AVM yapılması girişimine karşı
kurulan, Taksim Dayanışmasının avukatlığını
yürüttü. Gezi Parkı davasında yargılandı, 2022'de 18
yıl hapis cezasına çarptırıldı. Hala Silivri Ceza evinde tutuklu bulunuyor
2)Yukarıda,
Can ATALAY’ın, bir AVUKAT sıfatıyla, aldığı davaları göz önünde
bulundurduğumuzda;
Herkesin yakından bildiği bu gibi büyük kazaların; terörle,
teröristlikle ilgili bir yanı yok. Bu gibi çok cana mal olan kazalar; Türk
Toplumunun vicdanını, derinden yaralayan konulardır. Burada Devletin kusuru
vardır. Kendi atadığı, ki liyakat sahibi olmadıkları da orta da iken! Suçluları
savunmak niye? Mağdurları savunan, görevini yapan Avukat Can ATALAY’ı terörist
olmakla suçlamanın anlamı ne?
3)ŞİMDİ GELİYORUZ, Can ATALAY’ın
Gezi Parkı Davası Avukatlığına! İşin püf noktası, burada. AKP ve Sayın ERDOĞAN;
Gezi Parkı olaylarını, bir türlü unutamıyor. Şimdi bu konuya, giriyoruz.
BURADAKİ Gezi Parkı Davasının! Aslında siyasi bir yanı yok. Bir
grup genç, Taksim-Gezi Parkında, ağaçların kesildiğini görünce! Buna karşı
çıkıyorlar, engel olmaya çalışıyorlar ve burayı terk etmiyorlar. Gece nöbeti de
tutuyorlar. Burası direnişçilerin bir yaşam alanı haline geliyor. Ve bu manzara,
iktidar açısından! Siyasi bir baş kaldırı olarak, algılanıyor. Hatta gençler,
çadırda bir canlı yayın stüdyosu da kuruyorlar. Buradaki direniş, günlerce devam
ediyor ve Türkiye geneline yayılıyor ve AKP’nin korkulu rüyası haline geliyor.
4)PEKİ ağaçlar kesilseydi!, yerine,
ne yapılacaktı? Topçu Kışlası. Peki bu Topçu Kışlasının, günümüz siyaseti ile
ne ilgisi var? O zamanki Rumi takvime göre 31 Mart 1325, Miladi Takvime göre 13
Nisan 1909. Ama 31 Mart Vakası olarak, tarihimize geçmiştir.
5)2.Abdülhamit ve dönemi ile,
günümüz Türkiye’si ve Sayın ERDOĞAN arasında, büyük benzerlikler var.
2.Abdülhamit, Tahta oturduğunda,
Meşrutiyeti kabul edeceğini beyan ederek, padişah
Olmuştu. Yıl 1876 Ama aynı yıl. Osmanlı-Rus Savaşını bahane
ederek,(1876-1878) Meclis-i Mebusanı kapatmıştı. Aradan, 32 yıl geçmiş,
Osmanlı’da, borçlanma devam ediyor, Hak, Hukuk, Adalet ve Liyakat gibi
konularda bir gelişme yok. Osmanlı’da geriye gidiş ve çöküş, devam ediyor.
Bu gibi konularda, günümüzde, 21 yılı
aşan AKP ve Sayın ERDOĞAN yönetimindeki Türkiye arasında, büyük benzerlikler var.
.Ama aradaki fark şurada.
6).2.Abdülhamit’i iktidara
taşıyanlar, bir Emperyalist güç değil. Batıdaki bilimsel gelişmeler, Birde 1789
Fransız ihtilali sonucunda, başlayan Milliyetçilik aklımı ve Osmanlı Tebaası
Eyaletlerde, Bağımsızlık talepleri. Bu gibi konularda emperyalist Devletlerin
kışkırtmaları da, elbette var tabı.
Sonuçta, 2.Abdülhamit’i,
2.Meşrutiyeti kabul etmeye zorlayan husus, hem yukarıda işaret ettiğim konular,
hem de İttihat ve Terakki Cemiyetine mensup, Yenilikçi Subayların, Osmanlı’da Her
geçen gün etkilerinin arttığı Batı tarzı, yenilikçi taleplerin, kabul
görmesidir. Burada 2.Abdülhamit, tahta çıkma noktasında, İttihat ve
Terakkicilere söz veriyor.
Ama günümüzde Sayın ERDOĞAN’ı BOP kapsamında destekleyip, iktidara taşıyan
da Amerika’dır. Bu gün Siyaseten yaşadığımız bütün sorunların kaynağı da budur.
115 Yıl önce yaşadığımız 31 Mart İsyanı ile! Bu gün, yaşayarak
gördüğümüz olayların, ortak yönü ve temel noktası şudur:
DİN’İ SİYASETE alet eden ve gerçek dindarlıkla bir ilişkisi
olmayan, Tarikatlar ve Cemaatlerin, Akıl ve Bilimden uzak! Toplumu
yönlendirmeye çalışmalarıdır.
Din’i de doğru anlamak için, Felsefe, Mantık, Fizik, Kimya, Matematik
bilmek gerek.
Türkiye’de iş yapacak, sorun çözecek, konusunda uzman
kişilere ihtiyaç var!
Ülkeyi Yönetenlerin de görevi, toplumu gereksiz
tartışmalarla, kutuplaştırmak ve bundan siyaseten de, yararlanmak, değildir.
Olmamalıdır da!
BU
NEDENLE, günümüzde, önümüzü görebilmek açısından!31 Mart’taki Yerel Seçimlerde,
Muhalefet Partilerinin, özellikle de CHP’nin bu seçimlerde, 11 Büyükşehir
Belediyesini, yeniden kazandığı gibi, buna
başka Büyükşehir Belediyelerini de, katarak, sayıyı artırırsa; Devamında da;
Bir erken seçimle, Eski Parlamenter Sisteme, geri dönebilmek
için;
Uygun bir ortam yaratılmış olur. Bu nedenle böylesi bir
fırsat yakalayabilmek için;
Sadece AKP’yi ve Sayın
ERDOĞAN’ı eleştirmenin, ya da sorunları saymanın; yeterli olamayacağını da,
söylemek isterim.
7)2.Abdülhamit zamanında, Osmanlı
İmparatorluğu, 1,6 Milyon KM2 toprak kaybediyor. Bu konuda, Osmanlı’nın borç
batağında olmasının da, çok etkili olduğunu, söylememiz gerek.
Bu noktada, günümüzde AKP döneminde de, Türkiye’nin Ekonomik
açıdan, iflasın eşiğine gelmesi,
Dış borcun, ödenemeyecek noktaya çıkması, yabancılara Toprak
ve Mülk satışlarının büyük boyutlara ulaşması, bizlere Osmanlı’nın son
zamanlarını hatırlatıyor.
Bunlara Birde BOP Haritası ve BOP Eş Başkanlığı gibi, gerçekleri
de ilave edersek! Türkiye adına, gelecek adına, nasıl endişelenmeyiz ki?
Muhalefet Partilerine ve de özellikle CHP’ye düşen çok
önemli bir konuda şu: Kimlere ne satıldı, ne gibi sözler verildi? Bu gibi
konularda bir hasar tespiti, yapmaları ve bunu seçim öncesinde, Halkımızın
önüne koymaları gerekiyor
8)Bugün, 115 yıl öncesindeki, 31
Mart Vakası diye tarihe geçen, irticai bir hareketin bir benzerinin yaşandığı
bir durumla, karşı karşıyayız. Sonuçta bizler burada, günümüzde Seçilmiş
Milletvekili Can ATALAY’ın, Anayasa Mahkemesinin hak ihlali yapıldığı kararına
rağmen! serbest bırakılmamasının nedenini;
Türkiye’nin başka bir tarafa savrulmak istendiğini, Tarihten
de, bir örnekle ortaya koymak istiyorum
ŞİMDİ 31 Mart vakasına, kaldığımız yerden, devam ediyoruz. Önce
geçmişten günümüze, ortak şifreler! Sonrasında detaylar.
9)2.Abdülhamit, 31 Mart İsyanı,
Taksim Topçu Kışlası, Harekat Ordusu ve Nihayet Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal
Bey; ki bu isim, günümüzde Mustafa Kemal ATATÜRK, tür
Günümüzde AKP İKTİDARINI, 2.Abdülhamit dönemi,Muhalefet
Partileri ve CHP’yi de, İttihat ve Terakki Cemiyeti olarak düşünürseniz! geçmişte
Osmanlı da, 2.Abdülhamit dönemi ile;
GÜNÜMÜZ, Türkiye’si arasında, büyük bir benzerlik olduğunu,
görürsünüz.
10)2.Abdülhamit idaresine karşı
ilk fiilî hareket, Rumeli’de başladı. III. Ordu subaylarından Kolağası (Kıdemli
Yüzbaşı) Resneli Ahmet Niyazi Beyin, yanına asker ve sivil iki yüz kadar gönüllü
alarak, 3 Temmuz 1908 tarihinde Resne’den ayrılarak dağa çıkmasıyla ilk hareket
başlamış oldu. Niyazi Bey, saraya çektiği telgrafta anayasanın yeniden
yürürlüğe konmasını istedi. II. Abdülhamit idaresine karşı başlatılan bu
hareket;
Kısa sürede, bütün Makedonya’ya yayıldı. Halk da bu hareketi
destekledi, saraya bu doğrultuda telgraflar çekildi. Böylece 23 Temmuz 1908
tarihinde İttihat ve Terakki Cemiyeti kendiliğinden Meşrutiyet’i ilân edince,
Bir gün sonra Padişah II. Abdülhamit de mecburen II. Meşrutiyeti
ilan edip, anayasayı yeniden yürürlüğe koymayı kabul etti. Meşrutiyet’in ikinci
kez ilânı bütün memlekette ve her tabaka halkta büyük bir sevinç uyandırmış;
millet, tarihinde görmediği bir hürriyete kavuşmuş, bu hareket çok büyük
ümitleri de beraberinde getirmişti. Meşrutiyetin yeniden ilanının yarattığı
sevinç ve hürriyet havası fazla uzun sürmemiştir.
11)13
Nisan 1909, literatüre 31 Mart isyanı diye geçen olayın 115. yıldönümüdür. 2.Meşrutiyet,
23Temmuz 1908’de ilan edilior.31 Mart Vakası da, bundan 9 ay sonra, patlak
veriyor.
Meşrutiyet Rumeli olaylarının ardından zorla dayatılmış
görünse de, aslında Osmanlı toplumu için özgürlükçü bir devrimdir. 33 yıllık
mutlakiyet ardından seçimler yapılıp parlamento kurulmuş, güya zalimle mazlum
uzlaşmış görünüyordu. Ancak iç çekişmeler endişe verici boyutlara ulaşmış, 13
Şubat 1909’da Kamil Paşa’nın düşürülmesiyle isyanın fitili ateşlenmiş, topluma
verilen ilaç 9 ay sonra kusulmuş, yani eskisi ölmüş ama yenisi doğmamış
oluyordu.
İsyanın bilinmeyenleri
13 Nisan’da başlayıp 27 Nisan 1909’da Abdülhamid’in tahtından indirilmesiyle
sona eren bu isyan çok bilinmeyenli bir denklem, hatta bir muammadır. İlginç
olanı Abdülhamid’in isyan boyunca hiç telaşa kapılmamasıydı. Softalar ve
çavuşlarla çıkarılan isyanın, kendine yönelmediğini öğrenmişti. Herkese babalık
gösterirken sadece İttihatçılar’la görüşmedi, halbuki meşrutiyetin en dinamik
gücü ordu ve İttihat Terakki demekti. Başta İngiliz elçiliği olmak üzere 31
Mart’ın kışkırtıcıları, İsmail Kemal, Prens Sabahaddin, Mizancı Murad,
Mevlanzade Rıfat ve Şerif Paşa’ydı. Silahlı öncülerse avcı taburları,
militanları da Bab-ı Meşihat uleması, El İslam Cemiyeti, medrese softaları,
İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti idi. Sarayın böcek sürüsü destekçileriydi.
Müderris ve dersiamlar, ders vekili Halis Efendi, Temyiz üyesi Haydar Efendi,
Fetva emini Nuri Efendi, Rasim Hoca, Saidi Kürdi (Nursi) ve Derviş Vahdetin.
Hepsi Ayasofya meydanındaydı.
İsyana öncülük edenlerin zihin haritasına bakılırsa İslamcı öğretinin
soysuzlaştırmış irtica hareketiydi. Kimsenin namaz niyazına karışılmamış,
camiler kapanmamış, Halife başımızda, alay imamları askere namaz kıldırıyordu.
Buna rağmen “Şeriatın” dili çözülmüştü. Kız liselerinin kapatılması isteniyor,
kadınların saçı kesilip yüzüne tükürülüyor, musiki aletlerinde şeytan aranıyor,
fotoğrafçı dükkânlarındaki resimler parçalanıyordu. Ağızlarında özgürlük,
adalet, kardeşlik yerine, “şeriat-ı garra” sloganları duyuluyordu.
Abdülhamid’in 13 yıllık Dahiliye Nazırı Memduh Paşa’ya göre, Yıldız’ın üstünden
uçan kuşlardan bile haberi olan Abdülhamid’in bu isyandan habersiz olması
imkânsızdı. Muharrik gücü olmasa da Osmanlı tahtına gizlenmiş baş aktörüydü.
Filibeli Ahmed Hilmi softaları iyi tanırdı: “... Şeriat kalkıyor diyen, şeriatı
garra isteyen o kirli ağızlar, ellerinde hükmünü tağyir ettikleri Kuran,
dillerinde milleti kandırmak için Şeriat, itlere atılan kemikler gibi önlerine
atılan altınlarla zevkü sefa ediyorlardı.”
12)Hareket Ordusu ve Mustafa
Kemal
Adliye Nazırı Nazım Paşa, Lazkiye Mebusu Emir Aslan öldürüldüğü, Binbaşı Ali
Kabuli gözleri önünde linç edildiği halde, Abdülhamid sakindi, çünkü
meşrutiyeti kendinin verdiği bir lütuf sayıyordu. Yetersiz kişiliği ihtirasını
dolduramayınca vicdanları satın alarak ölene kadar saltanatta kalmayı planlıyordu.
Fakat kendisi İttihat ve Terakki’ye neden güvenmiyorsa, onlar da kendilerini
her an sırtından hançerleyecek biri sayıyorlardı.
Ayasofya meydanındaki bu çapulculara en donanımlı 1. Ordu’muz saraydan emir
gelmediği için müdahale edemedi. Harbiye Nazırı, Sadrazam saraya sığınmış,
hükümet düşmüştü. İsyan haberi Selanik’e ulaşınca askeri mahfiller ve İttihat
Terakki merkezinde fırtına kopmuştu. Mabeyn’e çekilen tehdit telgrafıyla,
meşrutiyet ve Osmanlı Ordusu’na sürülen lekenin temizlenmesi istendi. Bu görev
3. Ordu Kumandanı Mahmud Şevket Paşa’nın omuzlarına yüklendi. Yarı Arap yarı
Çeçen kırması Mahmud Şevket Paşa bir Abdülhamid paşasıydı. Omuzları ve
göğüsleri Abdülhamid’in nişan ve madalyalarıyla süslüydü. İstanbul’a asker
gönderme kararı alarak, Selanik Redif Fırkası Kumandanı Hüseyin Hüsnü Paşa’yı
görevlendirdi. (14 Nisan 1909) Fırkanın Erkan-ı Harp Reisi Kolağası Mustafa
Kemal idi. Mustafa Kemal’in önerisiyle kuvvete Hareket Ordusu adı verildi. 16
Nisan’da Çatalca’ya gelen Hüsnü Paşa iki beyanname yayımladı. Mustafa Kemal’in
kaleminden çıkan beyannamelerde, meşrutiyete ve Osmanlı ordusuna sürülen
lekenin temizleneceği, din kisvesine bürünen canilerin cezalandırılacağı
vurgulanıyordu.
Mahmud
Şevket Paşa iki gün sonra emir komutayı bizzat üzerine alarak Yeşilköy’e geldi
(22 Nisan). “Yıldız Münzevisi’ne” çektiği telgrafta hem sadakat sergiliyor, hem
yanıltma taktiği uyguluyordu.
13)İsyanın bastırılmasında Kol
Ağası, Kurmay Yüzbaşı, Mustafa Kemal Bey, şimdiki adıyla Mustafa Kemal ATATÜRK;
ki, bütün harekat Planlarını hazırlıyor.
İsyanı bastırmakla görevli olan Orduya, HAREKAT Ordusu adını
veren de, Mustafa Kemal Bey.
NETİCEDE, Kol Ağası Mustafa Kemal Bey, isyanın
bastırılmasında da, çok etkin olan bir kişi
isyancılardan, 70 kişi idam ediliyor.420 Kişi de, değişik
hapis cezalarına çarptırılıyor. Şimdi anladınız mı? günümüzde ki Dinci kesimin,
Mustafa Kemal ATATÜRK’e duydukları nefret ve kinin! nereden kaynaklandığını?
14)BURADA, dış güçler dediğimiz
konu ile isyanın nasıl başladığı konusuna da! Günümüzle, benzer tarafları
olduğu için, ilave olarak, birkaç noktaya daha vurgu yapmak, biraz daha açıklık
getirmek istiyorum
TOPÇU KIŞLASINDA isyana katılanların, ağırlıklı olarak Onbaşı
ve Çavuş rütbesinde Alaylı askerler olduğu anlaşılıyor.
Alaylı, Asker ve Subaylar, Askeri Okullarda okumadan,
teskere bırakan askerlerdir. Bu gibiler, savaşlardaki başarıları ve
performanslarına göre terfi alan Askerlerdir.
Örneğin Kavalalı
Mehmet Ali Paşa, sıradan bir Asker iken, savaşlarda gösterdiği başarı
nedeniyle, Paşalık Makamına kadar yükselmiş ve nihayetinde, Mısır Valisi
olmuştur
15)Mektepli olan Subayların;
Alaylı olan Asker ve Subayların, softalara yakınlıklarından, rahatsızlık
duydukları da, biliniyordu,
Mektepli Subaylar ile Alaylı olanlar arasında, günümüzdeki
Subay ve Ast subay arasındaki, biraz mesafeli ilişkiler gibi, bir durum, söz
konusu.
AMA Alaylı olan Askerleri de kışkırtıp, isyana katılmalarını
sağlayanlar da! Softalar, yani Din tüccarlarıdır.
AMA BURADA, softaları da, kışkırtıp, Alaylı asker ve
subayların üzerine salanın da;
Sultan 2.Abdülhamit olduğu şüphesi ağır basıyor.
16)ŞİMDİ
DE İSYAN HAREKETİ’nin İstanbul’da nerede başladığı ve güzergahı konusunda da,
bir şeyler söylemek istiyorum.
İSYAN HAREKETİ önce, şimdi İstanbul Teknik Üniversitesi’nin
elinde bulunan Taş Kışla binasında başlatılıyor. Sonrasında buradaki kalabalık,
Taksim Topçu Kışlası’na doğru yürüyüşe geçiyor. Taksim Topçu kışlasına vardıklarında,
yolda katılanlarla; isyancıların sayıları artıyor.
Topçu Kışlasından katılanları da ilave ettiğimizde, sayıları
iyice artıyor;
EMİNÖNÜ-Mahmut Paşa güzergahından, Bab-Aili’ye, Meclis-i
Mebusan’a, ulaştıklarında ise, güzergah boyunca yeni ilavelerle, isyancıların oluşturduğu
kalabalık, büyük boyutlara ulaşıyor Bundan sonrasında yaşananları, yukarıda
okudunuz
17)2.Abdülhamit
zamanında kaybedilen Topraklar:
Mısır, Sudan, Habeşistan, Tunus, Sırbistan, Karadağ, Dobruca
şehri, Romanya, Bulgaristan, Girit, Kars, Batum, Ardahan, Bosna Hersek, Kotur
şehri,
Kıbrıs Adası’ da, 2.Abdülhamit döneminde, Temmuz 1878’de İngiltere’nin kullanımına bırakılıyor Kiralama
gibi bir şey.1950’lerde Kıbrıs’ta Papaz Makaryos’ün başlattığı, karışıklık ve
katliamların ve Türkiye’nın ileriki yıllarda Kıbrıs’ta Soydaşlarımızı korumak
adına, onlara sahiplenmek, adına;
Aslında Kıbrıs’ın idaresinin, bir süreliğine, İngiltere’ye
bırakılması süresinin, dolduğu anlamına geldiğini de! Hatırlatmak isterim
6-2.ABDÜLHAMİT
DÖNEMİNDEKİ,1877-78 OSMANLI-RUS SAVAŞI,YADA 93 HARBİ İLE;
GÜNÜMÜZDEKİ BOP PROJESİ, SİYASETEN YAŞANAN BİRLİKTELİKLER, BİTMEYEN
PKK SALDIRILARI, DEM VE BENZERİ PARTİLER KONUSUNDA, NASIL BİR İLİŞKİ VAR?
BU GİBİ KONU8LARDA, NELER SÖYLENEBİLİR?
1)1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı, Türk
Tarihi açısından, bir kırılma noktasıdır. Ruslar Osmanlı’yı hem Balkanlardan, hem
de Türkiye’nin Doğusundan, sıkıştırmaya çalışıyorlar. Bu konuyu, yukarıda,
Toprak kayıplarından da görüyor ve anlıyoruz zaten!
PEKİ 147 Yıl öncesindeki
Osmanlı Rus Harbinin, günümüzde, başlıkta vurguladığım konularla, ne gibi bir
ilişkisi var? İşe buradan başlamamız gerekiyor.
2)1877-78 Osmanlı Rus savaşında,
Türkiye’nin Doğusunda yaşayan Ermeniler, Hıristiyan dinine mensup olmalarından
olsa gerek! Rusların yanında yer alıyorlar.
Bu gibi yerlerde, Ermeniler ile Kürtler; ya birlikte aynı
köy ve yerleşim yerlerinde, ya da buralara yakın yerleşim yerlerinde, yine komşu ama, müstakil
yaşıyorlar. Örneğin Kürt köyü, Ermeni köyü gibi.
Buralarda ki Yerleşim yerlerinde, Kürt kökenli olarak sadece
yaşlı erkek, kadın ve çocuklar var. Yani bu gibi yerler korumasız. Ama o güne
kadar birlikte, Ya da yakın yerlerde, yine komşu olarak, Yaşadıkları halde;
Rusların yanında yer alan Ermeniler, korumasız köylerde ve yerleşim
yerlerinde; katliamlar yapıyorlar. Savaş bitince, köylerine, yada adı neyse!
Oturdukları yere geri dönen, eli silah tutan Kürtler de;
Yakınlarını katleden Ermenilerin, nerede oturduklarını
biliyorlar, ya da öğreniyorlar. Sonuçta Onlar da!;
Yakınlarını katleden Ermenileri bulup, öldürüyorlar. Günümüze
kadar devam eden! Türk-Ermeni sorunları da, böyle başlıyor ve bundan
sonrasında, başka yerlerde de, devam ediyor
3)Şimdi burada, konuyu, biraz
daha açıp! günümüz Türkiye’sinde, adı Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin…gibi Türk
ve Müslüman ismi taşıyıp ta! Ki bunlar bir Siyasetçi, BİR Bilim Adamı, ya da
her sınıftan biri olabilir;
Eğer Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluş felsefesi ile, Mustafa
Kemal ATATÜRK’le, Türk’e ve Türklüğe karşı olanların! Yukarıda anlatmaya
çalıştığım üzere, 2.Abdülhamit Dönemi,1877-78 Osmanlı-Rus Savaşından, günümüze
aktarılan, bilinç altına yerleşmiş, açık yada gizli, Tarihten günümüze
aktarılan, etnik kökenden kaynaklanan sorunlardır.
4)Yukarıda,
Osmanlı -Rus Savaşı bittikten sonra, köylerine dönen Kürtlerin, kendileri
cephede savaşırken, oturdukları yeri basıp, yakınlarını öldüren Ermenilere,
gereken cevabı verdiklerini de söylemiştim ya!.
NETİCEDE Kürtler, daha baskın geldiklerinden; Berlin Kongresinde
alınan kararlardan biri de; Ermenileri, Kürtlerden koruma görevi de; Osmanlı’ya
verilmişti.
BÖYLESİ bir karar üzerine, bazı Ermeniler, Osmanlı’ya şirin
görünmek için, bir kısmı Müslüman olmuş, birde Türk, Öztürk, Asil Türk, ya da
Türk gibi soyadlarını almışlardı.
5)Ermeniler,
2.Abdülhamit döneminden sonraki savaşlarda da, yine Emperyalist Devletlerin
yanında yer alıyorlar, onların kışkırtmalarına kapılıyorlar. Yine benzer
katliamlar yapıyorlar. Ben Kahraman Maraşlıyım. Ermeniler, önceki adı Zeytin, şimdiki adı Süleymanlı ilçesinde, Müslüman
Türkleri, yüksek bir dağın, kama gibi öne çıkan ucundan, aşağıya atıyorlar
Maraş’ın 1919’da Fransızlar tarafından işgal edildiğinde, Ermeniler,
Fransızların yanında yer alıyorlar.
Çatışmalarda savaşı kaybedip, Maraş’ı Terk ederken de bazıları,
kızlarını Türk erkekleriyle evlendiriyorlar. Ben birkaç tanesini tanıyorum.
Ben bu gibi konuları, daha önceden de yazmıştım. Bu gün,
günümüzle bağlantılı olarak, hatırlatmak açısından, tekrar değinmiş oluyorum
6)2.Abdülhamit,
1918’de Beylerbeyi Sarayında vefat ediyor. Budan sonraki savaşlarda Ermeniler yine,
Emperyalist Devletlerin yanında yer alıyorlar. Yine katliamlar yapıyorlar.
NETİCEDE Ermenilerin;
zor zamanlarda Emperyalist Devletlerle işbirliği yapmaktan, bir türlü vaz
geçmediklerinden;
Başka bir Osmanlı Toprağı olan Suriye, Lübnan gibi ülkelere,
sürgün ediliyorlar.
Bazı Ermeniler, tehcire, yanı sürgüne uğramamak için,
Kürt-alevi görünümünde, gerçek kimliklerini de, gizlemeye çalışıyorlar.
Kürtler, özbeöz Türk’türler. Ama Kürt Alevi denildiği zaman;
bunlar genelde, gerçek kimliklerini gizleyen. Ermeni kökenli kişilerdir.
Bunlar, genelde Kürtçe de bilmezler. Bilenler olsa da,
gerçekte Kürtçeye hakim oldukları söylenemez. Bu gibilerin Kürtlerle bir
ilişkisi yoktur.
BU NEDENLE Halkın Demokrasi Partisi HDP ve benzeri
Partilerin; Kürtleri temsil ettiği söylense de;
Bunlar doğru değil Ama bazı Kürtler, kendini başka bir etnik
kökenden sanıyor. Onlara Türk oldukları, hatırlatılmalıdır. Türkiye’nin Etnik
Kökeni başlıklı Yazılarım; benim en çok okunan, Makalelerimdendir.
BEN BU GİBİ konularda, şunları, söylemek isterim. Kimse,
anne ve babasını seçemez. Bir kişi, Rum, Ermeni, Yahudi, yada başka bir etnik,
kökene mensup olabilir. Ama Türk’ün tanımı etnik değildir. ANAYASAMIZA GÖRE,
Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür
denilmektedir. Ama buna rağmen;
Türk halkı demek yerine Türkiye Halkı diyorsa! Ki doğrusu,
Türk Halkı’dır. Yada Türkiye Halkları tabirini kullanıyorlar sa! Ki örneğin HDP
ve benzeri Partiler, böylesi bir tanımı, sık kullanıyorlar. Bu gibiler, Türk ve
Türklüğü, Türkiye Cumhuriyeti’ni, Mustafa Kemal ATATÜRK’ü kabullenmeyenler,
ayrılıkçı ve emperyalizmin güdümünde olan vatandaşlarımızdır.
BU GİBİ konularda şu örneği de vermek isterim: Örneğin
Amerika’da KİMSE Etnik kökenini, gizlemez, gizlemeye gerek te duymaz. Ama Etnik
kökeni, görevi ve makamı, ne olursa olsun! Hiçbir Amerikan vatandaşı;
Amerika’nın ulusal çıkarlarına uymayan, ya da ters düşen bir fiilde bulunamaz!
ŞİMDİ geliyoruz, Türkiye’deki duruma:
7)Cumhur İttifakı Partileri
konusunda, neler söylenebilir?
Örneğin günümüzde, AKP lideri ve şimdinin Cumhurbaşkanı Sayın
Recep Tayyip ERDOĞAN ile, Temeli Türk Milliyetçiliğine dayanan MHP lideri
Devlet BAHÇELİ’nin; geçmişte birbirlerine, ağza alınmayacak sözler sarf
ettikleri de orta da iken! Bu ikilinin, Cumhur ittifakında, kendiliğinden bir
araya geldiklerini de, kimse düşünmesin!
Türkiye’nin İhtiyacı ve Halkımızın da talebi olmayan, Tek
Kişinin egemen olduğu şimdiki Başkanlık Sistemini, ilk teklif eden de; MHP
Lideri Devlet BAHÇELİ’dir. Tarih 12 Ekim 2016’da,Meclis’te, Grup Toplantısında,
söylüyor bunu.
PEKİ böylesi bir sözü, daha önce kim söylemiş? Şimdi, bu
konuya geliyoruz.
8)ABD’nin
Ankara CİAE Başkanı Paul Henzee, 2006’da Washington’a bir kripto Mesajda şöyle
diyor: Bu Ülkeyi, kuranlar; kontrol mekanizmasını öyle sağlam yapmışlar ki;
Hükümeti ikna etseniz, Meclis’i ikna edemiyorsunuz. Meclis’i ikna etseniz; Yargı’yı
ikna edemiyorsunuz. Yargı’yı ikna etseniz; Türk Silahlı Kuvvetleri TSK’yı ikna
edemiyorsunuz
Eğer Amerika’nın
çıkarı Türkiye’nin Federatif bir Yapıya geçmesinde ise;
O zaman Türkiye’de bütün Yetkilerin Tek Kişide toplandığı,
Başkanlık Sistemine geçmesi gerekiyor Eğer bu Tek kişi Amerika’nın çıkarlarına
uymakta bir tereddüt gösterirse; bu Tek Kişiyi tesirsiz hale getirmek, Amerika
için, bir sorun olmaz
9)Yukarıda
yazılanlardan çıkan sonuç şudur: Cumhur İttifakını ayakta tutan, Devlet
BAHÇELİ’dir. Eğer Devlet BAHÇELİ, desteğini çekerse, AKP ve Sayın ERDOĞAN,
tutunamaz. Bunun
anlamı şudur: Öküz
Öldü, Ortaklık Bitti misali gibi.
10)Sayın
ERDOĞAN’ın Mustafa Kemal ATATÜRK ve Türkiye Cumhuriyeti karşıtlığı da ortada. Şimdi
Cumhur İttifakı’nın diğer bileşenlerine geliyorum:
HÜDAPAR Genel Başkanı Zekeriya YAPICI, Şeriatçı görünüyor
ama Türkiye Cumhuriyeti’nin; değiştirilemez, değiştirilmesi, teklif dahi
edilemez, 4 Maddesinin; değiştirilmesini istiyor, Türkiye’nin federatif bir
yapıya geçmeli diyor. Burada Türkiye’nin bir çıkarı var mı? Yok! Bunu gerçekte
kim istiyor Amerika istiyor. BOP Haritası ile ilgili. Bunu da geçiyoruz.
Büyük Birlik Partisi BBP’nin Genel
Başkanı Mustafa Destici’de MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçeli gibi, TEMELİ Türk Milliyetçiliğine dayalı, bir siyasi
Partinin Genel Başkanı. Buda, hangi sebepten? BOP Eş Başkanı Sayın ERDOĞAN’ın,
yanın da yer alıyor? BOP ve BOP Eş Başkanlığı’nın ne anlama geldiğini, bilmiyor
mu? Elbette biliyordur. Bu gibi konular kafa karıştıran şeylerdir.
YRP, Yeniden Refah
Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih ERBAKAN’ da Cumhur İttifakında ama, böylesi bir
hususun’, Milletvekili seçilip, Meclis’e girmek adına, yapıldığı görüntüsünü
veriyor. Zaten seçimde, kendi Belediye Başkanı Adaylarını çıkarıyor.
Dr. Fatih ERBAKAN’ın, babası rahmetli Prof. Dr. Necmettin
ERBAKAN gibi BOP’a karşı olduğu, anlaşılıyor.
11)Cumhur
İttifakı Partilerinin; bilerek, ya da bilmeyerek, bir Emperyalist Devletin Projesinin;
bir parçası olmak, ya da öylesi bir görüntü vermek! Kabul edilemez!
Buraya kadar,
Tarihten de örneklerle çok önemli konulara değindim
ÖNEMLİ OLANDA! Halkımızın bu bilgilerden yararlanmasıdır.
Çünkü Siyasette kötü gidişin, mutlaka bir sebebi vardır. Ben
bunu, söylemek istiyorum
PKK bir
Ermeni terör Örgütüdür. Abdullah Öcalan’ın gerçek adı, Artin AGOPYAN’dır. Bu gibi konulara; başta Kıssadan
Hisse ile ve Tarihten Yeterince Ders Almamak
gibi başlıklar altında da çok değindim. Burada anlattıklarımda! kısa bir
özet.
12) Mustafa Kemal ATATÜRK ve Türkiye
Cumhuriyeti’ne karşı olmak gibi konular,
halkımızın bir kısmında, bilgisizlik ve cehaletten kaynaklandığı gibi, bir
kısmının da! geçmişte yaşananlardan ders almak yerine, Etnik köken gibi
konulardan kaynaklanan, geçmişten günümüze aktarılan bir öç alma hikayesidir.
Bu nedenle, PKK ve Ermeni konusu, telaffuz edildiğinde; bizim
Halkımızın tüyleri diken diken olur
.Ama geçmişten günümüze, Babadan oğul’a, Anadan kıza
aktarılan, kulaktan dolma bilgilerle, bir şartlanmışlık var ama, günümüzdeki uzantılarını bilmezler. Bu
da, bizim Halkımızda okuma ve araştırma alışkanlığının olmadığından
kaynaklanıyor
Ben Tarihe de meraklı bir Yazar olduğum için; günümüz
Türkiye’sinde yolunda gitmeyen işlerin;
Etnik kökenden kaynaklandığını, düşünüyorum.
13)Sayın
ERDOĞAN; ;Halkımızın geçmişten günümüze aktarılan hassasiyetini, çok iyi
bildiğinden; başı her şıkıştığında, başta CHP olmak üzere, hedef aldığı
siyasileri, PKK destekçisi yapıveriyor ve bu gibi konulardan, siyaseten
yararlanmak istediği de, ortada…
Siyaseten kötü giden işler, öyle çoğaldı ki! Halkımız artık
uyandı. Kuru ekmeğe bile muhtaç hale getirildiği bir ortam da;
Siyaseten söylenen sözlere artık Halkımız, faz<la itibar
etmiyor.
BU GİBİ konularda, Televizyon ve Gazetelerde sorunları
saymak, ya da sıralamak yerine; Benimde değindiğim gibi, Tarihle ilgili
konularda da Televizyon Programları yapılsa, büyük Gazetelerde, devamı var
şeklinde yazılar yazılsa, halkımız aydınlatılsa;
Türkiye’ye huzur ve güven çabuk gelir.
14)Türk-Ermeni çatışmaları; Ermenilerin
Tehcire Uğramasının, ya da başka adıyla Ermenilerin; başka bir Osmanlı Toprağı
olan Suriye, Lübnan gibi başka yerlere sürgün edilmesinin;
Günümüzde bitmeyen PKK saldırılarının da! 1877-78 Osmanlı-Rus
savaşı ve sonrasında yaşanan;
Ermenilerin, yaptıkları ihanetlerdir.
15)ŞİMDİ,
geliyorum, Prof. Dr. Sadi Irmak’ın açıklamalarına. Devamında da, yine bir
şeyler söyleyeceğim. Rahmetli Prof. Dr. Sadi Irmak, bir Tıp Doktoru. Doğumu
1904, ölümü 1990. Sonradan Hukuk fakültesini de bitiriyor. Eski Çalışma Bakanlığı
ve Başbakanlık ta yapmıştır. Kendisi Konya Seydişehir doğumlu olduğu bilgisi
var. Şimdi burada sizlere, Sadi IRMAK Hocanın! Ermenilerle Türkler arasındaki,
büyük bir benzerlik olduğu konusundaki gözlemlerini, aktarmak istiyorum
Sadi
IRMAK Hoca, diyor ki; Türklerle Ermeniler, fizik olarak, birbirlerine, çok
benziyorlar. Savaşçılardır da!
BU GİBİ benzerlikler, Tarihçiler tarafından araştırılmalı
16)Sadi IRMAK Hocanın bu
sözlerine ilaveten; Tarihe de, meraklı bir Yazar olarak, bende şunları söylemek
isterim:
Burada Ermenice’nin, Dil yapısı olarak ta incelenmesi
gerekiyor. Eğer Dil yapısında yakın bir benzerlik varsa, birbirine benzer
kelimeler varsa; böylesi bir ihtimal, kuvvetlenir.
DEVAM EDİYORUM: yaygın bir kanaat de şu: Karadenizlilerin,
Kıpçak Türk’ü olduğu bilinir.
Ermenilerin de, Hristiyan Kıpçak Türk’ü olduğu söylenir. Devam ediyorum. Ermenilerin Gregoryan Mezhebine
mensup olanların; zaten,Türk oldukları da biliniyor.
DİĞER BİR PAYLAŞIM DA ŞU: Ermenistan’da bir GEN BÜROSU
açılmış. Etnik kökenini merak eden çok sayı da Ermeni, Gen Bürosuna koşmuş. Yapılan
tahlillerde; müracaat edenlerde, % 45 oranında Türk geni tespit edilince!; apar
topar, Gen Bürosu kapatılmış! Sizler bundan, ne anladınız? Demek ki! Ermenilerin
Türk kökenli oldukları, ağır basıyor.
DEVAM EDİYORUM. Ben şahsen Ermenilerin; Hristiyan, Moğol
Türkü olduğunu düşünüyorum, Böylesi bir iddia da, akla çok yatkın.
PEKİ Moğol Türkleri, kim? Sınır bölgesinde, Çinlilerle
Türkler’in, az ya da çok, bir karışımları, bir söz konusu
ÇİNLİLER, biraz acımasız! Bir entrika çevirmesini, çok iyi
biliyorlar. Ermenilerin acımasız ve de entrika çevirmesini çok iyi
bildiklerinden; PKK’lı teröristler, çok acımasız oluyorlar.
BU NOKTADA, çok önemli olan şu gibi konuları da hatırlatmak
isterim
17)
Günümüzde PKK ile mücadelede, hayatlarını kaybeden Militanların bir kısmı,
başka bir Irka mensup olduğu vurgusu ile kandırılan ve PKK saflarında yer alan gençlerin
bir kısmı; Kürt vatandaşlarımızın çocuklarıdır. Bu gibi konularda Tarihe not
düşmek adına, Daha önceki Makalelerde, itirafçıların beyanlarından da, örnekler
verdim.
ŞİMDİ bu gibi bilgilerden sonra
şuraya geliyorum. Ben ırkçı bir insan da değilim .Ama; Siyasetçilerin, kendi
siyasi amaçları doğrultusunda, siyaseten söyleyecekleri, her şeye kanıp,
inanmamalarını, öneririm. Bu nedenle her görüşteki vatandaşlarımızın, ATATÜRK’ün
Gençliğe Hitabesini okumalarını öneririm
18)Etnik Kökeni ne olursa olsun!
Bu Ülkeye gönül veren herkesin! etnik kökeni, ne olursa olsun, Türkiye
Cumhuriyeti’nin Vatanı ve Milleti ile bir bütün olduğuna yürekten inanan,
Bu Ülkenin kalkınması yönünde katkı koyan herkesin!
başımızın üstünde yeri vardır. Bunları söylemek istiyorum.
BU GİBİ KONULARA,BOP ve BOP Eş Başkanlığı, BOP Haritasının
bulunduğu yerde de, de;Türkiye’nin nereye savrulmak istendiğine vurgu yapacağız
zaten!
7-SİYASETÇİ İLE DEVLET ADAMI
OLMAK, FARKLI ŞEYLERDİR
Örneğin Sayın ERDOĞAN ile Cumhur ittifakına mensup, Siyasi
Parti Genel Başkanları, siyasetçi ise ;Mustafa Kemal ATATÜR, İsmet İNÖNÜ ;Celal
BAYAR ,Bülent ECEVİT, Süleyman DEMİREL, Turgut ÖZAL, Necmettin ERBAKAN gibi isimler;
birbirlerinden farklılık gösterseler de! Bunlar birer Devlet Adamıdır. Çünkü
hepsi de, kendi bilgi, tecrübe ve donanımları dahilinde;
Türkiye’nin kalkınmasına, hizmet etmişlerdir..Ve hiçbir
zaman, Emperyalist bir Devletin planının, bir parçası olmamışlardır.
Şimdi bu konuyu, geçmişten de örneklerle, ortaya koymak
istiyorum.
1)KIBRIS’ta’ RUMLARLA İLK ÇATIŞMALAR,
NE ZAMAN BAŞLIYOR?
20 Aralık 1963’te, kanlı Noel diye adlandırılan bir
katliamla başlıyor.21 Aralık 1964. Bu tarihte, koalisyon Hükümetinin Başbakanı,
rahmetli İsmet İNÖNÜ.
Koalisyondaki Partiler; Cumhuriyet Halk Partisi, Yeni
Türkiye Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ve bağımsız Milletvekilleri
Krıslı Rumlar boş durmuyorlar. Kıbrıslı Soydaşlarımıza,
saldırmaya devam ediyorlar. Neticede Koalisyon Hükümeti; Kıbrıs’ta haklarımızı
korumak, soydaşlarımıza da sahiplenmek adına,
Pilot Yüzbaşı komutasında, 4 Savaş uçağı, Rum bölgesi,
semalarında uçarak, askeri hedefleri ve Rum gemilerini bombalıyorlar
Sonuçta Rumlar, 2 uçağımızı vuruyorlar. Biri hafif hasarlı
olarak, Türkiye’ye geri dönüyor Ama Ekibin .Başı Pilot Yüzbaşı Cengiz Topel paraşütle
Rum bölgesinde, atlamak zorunda kalıyor..Rumlar Cengiz Topel’i yakalıyorlar. İşkenceyle
öldürüp şehit ediyorlar.
2)Bu ilk saldırı ile, savaş
uçaklarımız, Kıbrıslı Rumlara ilk dersini veriyor. Bundan sonrasındaki zamanda,
ABD Başkanı Lyndon Be JOHNSON; İsmet İNÖNÜ’ye bir mektup gönderiyor ve Amerikan
silahlarını, Kıprıs’ta kullanamazsınız diyor, Bu ilk saldırı. AMA BİRDE,
rahmetli Bülent ECEVİT Hükümetini, bir düşünün. Kıbrıs çıkartması, Amerika’ya
rağmen yapılmıştır. Peki, bu iş nasıl başarıldı? Şimdi bu konuda da bir şeyler
söylemek istiyorum
3)Önceki Makalelerde değindim ama
burada çok kısa olarak, bir şeyler söylemek istiyorum. Bu harekat, rahmetli
İsmet İNÖNÜ döneminde görülen lüzum üzerine, Süleyman Demirel zamanında, inşa
edilmeye başlanan çıkarma gemileri, Savunma Sanayii Tesislerinde imal edilen,
askeri Teknoloji ile kazanılmıştır. Ne var ki günümüzde AKP döneminde büyük para
ve emekle kurup geliştirdiğimiz Tank-Palet fabrikası olmak üzere, çoğu askeri
Kuruluş, satıldı. Sonuçta bir iktidar değişikliği ile kaybettiklerimizi,
yeniden kazanmamız gerekiyor.
4)İşin ilginç tarafı şu: Sayın ERDOĞAN;
Siyasi amacına uygun olarak, bu gün söylediği şeyin; yârin
tamamen tersi bir şeyi söylüyor. Ve buna inanan, çok sayıda vatandaşımız var. Bilgi
noksanlığından kaynaklanan bu gibi sorunların çözüm yolu şu:
60 Yaş ve daha üstü,
vatandaşlarımızın çoğu, bu gün,, akıllı telefonlarda, Google’den sorgulama
yapmasını, bilmiyor. Böylesi bir eksikliğin giderilmesinde, Muhalefet
Partilerine ve özellikle de CHP’ye düşen çok önemli bir görev şu;
Birde günümüzde, çok sayıda işsiz genç var. Gençler, bu gibi
konuları, çok iyi bilir. Eğer CHP, bir ücret karşılığı, işsiz gençlerimizden
yararlanır ve kurslar tertiplenirse;
Belli, bir yaşın üstündeki vatandaşlarımıza, akıllı
telefonlarda; Google üzerinden, arama yapılması, öğretirlerse;
Böylesi hizmetin, oy olarak karşılığı; CHP’ye yönelir ve
daha fazla Belediye kazanılmış olur. Bu konu, yapılacak işlerden, sadece biri
8-100 YIL ÖNCESİNDEKİ SEVR
HARİTASI İLE! 100 YIL SNRASINDAKİ BOP HARİTASI ARASINDA, BÜYÜK BİR BENZERLİK! BİR
TESADÜF MÜ DÜR?? ELBETTE DEĞİL!
1)Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunun
100.Yılında, yeniden Emperyalizmin Pençesinde olmak!
2)BU GÜN BOP VE BOP EŞ BAŞKANLIĞI
KAPSAMINDA, HER KONUDA GERİYE GİDİŞİ VE AMERİKA İLE İLİŞKİLERİMİZİ, SORGULAMAMIZ
GEREKİYOR, AZİZ ŞEHİTLERİMİZİ DE, RAHMETLE VE MİNNETLE ANIYORUZ
3)Bu
Makalede, BOP ve BOP Eş Başkanlığı çerçevesinde, daha önce yazdığımız,
değindiğimiz konuları, yeni örneklerle açmaya çalışıyoruz. Bu nedenle, gerek
gördüğünüzde, eski Makalelere bir göz atmanızın yararlı olacağını, hatırlatmak
isterim. Önceki Makalelerde bu 2 haritanın olduğu yerlerde, farlı ve daha fazla
bilgi var .Burada kısaca değiniyorum
4)100 YIL ÖNCEKİ SEVR HARİTASI VE
OSMANLI’NIN HALİ
5)Eğer Muhalefet Partileri ve özellikle
de CHP; 60 ve daha yukarı yaşlarda ki vatandaşlarımıza, akıllı telefonlarda,
Google üzerinden arama yapmalarını öğretmek açısından; işsiz gençlere de, bir
gelir temin etmek için; kurslar düzenlenebilir Bu gibi vatandaşlarımız; Google’den
arama yapmasını öğrenirlerse; Siyasetçilerin, özellikle de Cumhur İttifakına
mensup Partilerin yaptıkları, kara propagandalara, itibar etmezler. Şimdi çok
önemli, diğer bir konu.
6)Mustafa
Kemal ATATÜRK’ün, ARDAHAN-Damal dağlarına düşen, silueti
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün,
Ardahan-Damal dağlarına düşen bu siluetini ilk defa,1954’te,
Yukarı gündeş Köyü’nde çobanlık yapan, Adıgüzel Kırmızıgül,
fark ediyor. Daha sonraları,
Erdoğan Kumra, çektiği videoyu, Genel Kurmay Başkanlığı’na
gönderiyor. Bundan sonrasında, her yıl burada, etkinliklerle, yeniden izleniyor.
7)ŞİMDİ SİZLERE bu konunun ilginç,
ama gerçek hikayesini anlatmak istiyorum.
Osmanlı’nın Emperyalist Devletlere olan borcunun son
taksiti25 Mayıs 1954’de, Demokrat Parti zamanın da ödeniyor. Aynı yılın 15
Haziran-15 Temmuz arasında,
Bu da güneş batımına doğru.
8)3)NETİCEDE
günümüzde; Mustafa Kemal ATATÜR ve Silah Arkadaşları tarafından kurulan,
Türkiye Cumhuriyeti’ni; bir türlü içlerine sindirememiş olanlar içinde, bir
şeyler söylemek isterim.
Osmanlı’nın borçlarını da ödemeyi, Mustafa Kemal ATATÜRK ve
onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti kabullenmiştir. Bu konuda 13 Haziran 1928’de,
Paris’te alacaklı Devletler ile bir anlaşma imzalanıyor
Ödeme de, bu tarihten sonra başlıyor. PEKİ, Osmanlı’dan
devir alınan borç ne kadardı? 107, 5 Milyon, altın Osmanlı Lirası
9)İBURADA,
çok önemli bir detayda şu:
Mustafa Kemal ATATÜRK, 10 Kasım 1938’de vefat ediyor. Ama
toprağa verilmiyor. İlaçlanarak,
Ankara’da ETNOĞRAFYA Müzesi’nde, muhafaza ediliyor. Bu arada
hem Osmanlı’nın borçları, Ödenmeye
devam ediyor, hem de ATATÜRK’e yakışır, bu günkü Anıtkabir’in, inşasına
başlanıyor.
Ve Mustafa Kemal ATATÜRK,10 Kasım 1953’te, görkemli bir
törenle. ebedi istirahatgâhına, Defnediliyor. Burada, Mustafa Kemal ATATÜRK’e
olan hayranlıklarını da göstermek açısından,
Günün, çok önemli liderleri, tören kıtaları ile, Cenaze
törenine de, katılıyorlar. Muhalefet Partileri ve özellikle CHP; tören
kayıtlarını bulup,
Herkeste bir heyecan yaratmak, herkesi umutlandırmak
açısından,
Bu kayıtları, izletmelidir. Bu husus, aynı zamanda, bir
seçim hazırlığıdır. ATATÜRK’ün. ne kadar,
Önemli bir Devlet Adamı olduğunu, herkes görsün ve anlasın!
10)Bana face’den, bir paylaşım
gelmişti. Bir Hanım; Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ebedi istirahatgahı, Anıtkabir’e
defin törenini konu alan, bir Alman
Gazetesi buluyor. Harfler Gotik tarzında, Yazıldığından; okumakta da
zorlanıyor. Bunu tercüme edebilmek için, hayli uğraşıyor!
Haberi kaleme alan Alman Gazeteci, defin töreninde,
gördüklerini ve hissiyatını ortaya koyan;
Öyle güzel şeyler yazmış ki! Kayıtlardan bulursam; sizlerle,
paylaşırım.
NE VARKİ GÜNÜMÜZDE! Mustafa Kemal
ATATÜRK’ün kıymetini bilmeyenler, ona ağza alınmayacak Sözler sarf edenler var!
11)Osmanlı’dan devir alınan
borcun, son taksiti de, 25 Mayıs 1954’te ödeniyor. Böylece 1854’de başlanan
borçlanma, 100 yıl sonrasında;
Faizi ile beraber, Türkiye Cumhuriyeti tarafından, ödenmiş
oluyor. Sözün özü, Osmanlı’nın borçları; ödenme noktasına gelinceye kadar;
Mustafa Kemal ATATÜRK’ün naaşı, toprağa verilmiyor,
BİRDE ATATÜR ve devamında, İsmet
İNÖNÜ zamanında, 1950’de iktidar DEMOIKRAT PARTİ’ Ye, devir edilirken; Hazinede
133,1 Ton da altın varmış.
12)Burada,
vurgulamak istediğim çok önemli iki konu var. Birincisi, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün,
her yıl ayı tarihte, silüetinin, Ardahan ilimizin, Damal ilçesi-Yukarı Gündeş
Köyü’nün
dağlarına düşmesidir .Bu konunun akıl ve Bilimle izah
edilebilecek, bir yanı yok. Bundan Herkesin, özelliklede Dinci kesimin; kendisine,
bir ders çıkarması lazım!
İkinci
konu da şu:
Sonuçta! Her şey gelip insan faktörüne, eğitime, bilgi ve
tecrübeye gelip dayanıyor. 100 Yıl öncesini bir düşünün. Nüfusa oranla, zaten
az olan,iyi eğitimli insanlarımızı da, özellikle Çanakkale savaşında
kaybetmişiz. Elde parada yok…Kayseri’de, daha elektriğin bile olmadığı bir
zamanda, Kayseri Uçak Fabrikasını kurmuş, dışarıya da, satmıştık.Türkiye’nin en
büyük kalkınma hamlesi;
29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin kurulması ile başlıyor.En büyük
sanayi hjamlesi ATATÜRK döneminde, 15 yıl içinde yapılıyor. Hem de, Osmanlı’nın
borçları, ödenmeye başlıyor 1950’DE Cumhurbaşkanı İsmet İNÖNÜ, iktidarı
DEMOKRAT PARTİ’ye devrederken, 133,1 ton da, altın bırakıyor.
13)PEKİ, Türkiye Cumhuriyeti’nin
kuruluşunun 100 Yılında durum ne? BOP ve BOP Eş Başkanlığı ile, yeniden
Emperyalizmin Pençesinde olmak!
Mustafa Kemal ATATÜRK,
döneminde ve sonrasında, yapılan sanayi tesislerini elden çıkarmak, ya da satmak,
iktidar dönemi ile sınırlı olması gereken, yap-işlet-devret gibi modeliyle, gelecek
nesillerin, haklarını gasp etmek!...
Sonuçta Türkiye’yi, 100 Yıl öncesinin durumuna getirmek!
14)BU
İTİBARLA, 31 Mart 2024’de yapılacak olan, Yerel Secimleri, Genel seçim gibi
görmemiz lazım
PEKİ, günümüzde bizlere düşen ne? Şu anda Muhalefet ittifakı
olmadığına göre; ki şu anda CHP, yerel
seçimlerde, kazanması gereken partidir
İyİ PARTİ’den umut yok. İYİ PARTİ; AKP’ye
çalışıyor görüntüsü veriyor. Bunun yerine; DEMOKRAT PARTİ, ikame edilebilir. Bu
konuda, neler yapılabileceğini de, önceki Makalede, söylemiştim.
Ve bu gibi konularda, neler yapılabileceğini de, ortaya
koymaya devam edeceğim.
9-KISSADAN
HİSSE İLE GÜNÜMÜZDE DERS ALINACAK, ÖZLÜ SÖZLER VE PAYLAŞIMLAR
1)
31 Mart 2024’deki Yerel seçimlerin, kazasız-belasız geçmesi,
yeniden Palamenter Sisteme, geri dönülmesinde, bir vesile olması dileği ile
herkese selam ve saygılar 27 Mart 2024 Çarşamba
Mak. Yük. Müh Ahmet YALVAÇ
Enerji Uzmanı Gazeteci Yazar
https//ahmetyalva1946blogspot.com
GAZETE MANŞETLERİ
1-1/)18
Mart 2024 Pazartesi SÖZCÜ
2-2/1)179Mart
2024 Salı Salı SÖZÇÜ
3-3/1)16
Mart 2024 Cumartesi, SOZCÜ
4-4/1)17
Mart 2024 Pazar SÖZCÜ
5-5/1)18
Mart 2024 Pazartesi KARAR
6-6/2)15 Ocak 2024 Pazartesi KARAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder