NİHAYET 24 HAZİRAN 2018 BASKIN BİR ERKEN SEÇİM DE SONUÇLANDI AMA… KAZANANLAR HEP AYNI…SİZCE BU İŞTE BİR TERSLİK YOK MU!?...VE SEÇİM SONRASINDA,
BAZI ÖNEMLİ SİYASİ GELİŞMELER DERSİMİZ MANTIK:
Sevgili Okurlar,
24 Haziran 2018 tarihi de artık grilerde kaldı, taşlar
yerine oturdu.
Bu Makalede, seçim sonuçları üzerinde yorum ve analizler
yapmaya,
AKP ile geçen 16 yıl sonrasında
Ve 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılan Milletvekili seçimi
ile Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde;
Halkımızda oluşan ruh halini ve nedenlerini ortaya
koymaya,
Bundan sonrasında neler yapılabileceğine, ışık tutmaya
çalışacağım.
İncelemeye alacağımız konuları şöyle sıralayabiliriz:
1-GELİNEN NOKTADA TOPLUMUN RUH HALİ.
Ben Halkın içinde çok dolaşan bir Yazarım
Bu gün Siyaseten gelinen noktada;
Eğer belli bir Kültür seviyesinin üstünde,
Cumhuriyet değerlerine ve Kazanımlarına yürekten inanan
insanların çoğunda,
Adil ve eşit şartlarlar altında bir seçim yapılacağına,
Bu şekilde bir iktidar değişikliğinin olabileceğine
inançları, her geçen gün azalıyorsa,
İktidar, ne yapıp yapar, bir yolunu bulur, kazanır,
kanaati hâkimse
Bir kısım yandaş vatandaşlarımız da;
Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda AKP’nin de Genel Başkanı
Recep Tayyip ERDOĞAN’ın,
Neredeyse hemen her gün ve her konuda, Televizyonlarda verdiği
beyanatlar ve söylemlerinin etkisinde kalarak,
Gözleri kapalı, kayıtsız şartsız onu destekliyor,
O’na ve AKP’ye oy veriyorsa,
TOPLUM bir karpuz gibi ikiye bölünmüşse
Ortada ciddi bir sorun var demektir
2-MUHALEFET PARTİLERİ;
BİLEREK, YA DA BİLMEYEREK, İKTİDARIN DEĞİRMENİNE SU
TAŞIYORLARSA,
YA DA ETKİLİ OLAMIYORLARSA;
ORTADA CİDDİ BİR SORUN VAR DEMEKTİR.
Başlıktaki Muhalefet Partileri ile
Ana Muhalefet Partisi olarak, Kemal KILIÇDAROĞLU
yönetimindeki CHP’yi
Ve Devlet BAHÇELİ yönetimindeki MHP’yi kastediyorum.
Eğer AKP öncesindeki siyasi ortamı bilmezsek,
AKP’nin hangi Dünya şartlarında iktidar olduğunu
bilmezsek;
AKP ile 16 yıl sonrasında;
Siyaseten gelinen noktanın özünü ve özetini de anlayamayız.
Eğer sondan başa doğru,
Yayınlanan makalelere bir göz atarsanız, yararlı olur.
Kemal KILIÇDAROĞLU ve Devlet BAHÇELİ’nin uygulamalarına,
HALKIMIZIN HUZUR VE GÜVENLİĞİ AÇISINDAN BÜYÜK BİR TEHLİKE…
Eğer seçim
akşamında, çok sayıda kişi, pahalı silahlarlarla havaya ateş açıyor,
Güvenlik güçleri görmezden geliyor, ya da görevini
yapmıyorsa,
Bu konu, hafife alınacak bir şey değildir.
Muhalefet
oylarının artarak devam ettiği ve özellikle Muharrem İNCE’nin yükselişte
olduğu,,
Cumhurbaşkanlığı seçiminin 2.tura kalma ihtimalinin
yüksek olduğu,
Bu konuda sosyal medya da manipülasyon iddiaları ve
paylaşımları dolaşırken,
Böylesi silahlı gösteriler;
Tehdit, ya da müdahale sinyali anlamına gelmez mi?
Umarım ve temenni ederim ki, Türkiye bundan böyle bir
çatışma ve kargaşa ortamına sürüklenmez…
28 Haziran 2018 Perşembe, KORKUSUZ
Gazetesi
Böylesi bir
silahlı gösteriyi; Ürküten görüntü başlığı ile manşetten vermiş
4-YAKIN BİR GELECEKTE ŞİDDET VE GERGİNLİĞİN ARTACAĞININ
İŞARETLERİ..
29 Haziran 2018 Cuma, SÖZCÜ Gazetesi
Erdoğan 81 Milyonu kucaklayacağız demişti ama Tehlikeli Talimat
Erdoğan 81 Milyonu kucaklayacağız demişti ama Tehlikeli Talimat
İçişleri Bakanı Soylu; CHP’lileri şehit cenazelerine almayın
talimatı verdi. Vatandaşta şehit cenazesinde, CHP’nin çelengini parçaladı.
Böylesi bir durum karşısında, İçişleri Bakanı’nın istifa
etmesi, ya da görevden alınması gerekirdi ama bunların biri olmadı.
Buna benzer örneklerden dolayı, gelecek adına, çok
endişeliyiz.
5-CHP’NİN ISLAK İMZALI, SANDIK TUTANAKLARI SONUÇLARI
NEREDE?
Bu konuda özellikle Cumhuriyet Halk Partisi CHP
Yetkililerinin;
Seçim öncesinde,
İktidarın manipülasyon yapıp, sonuçları kendi lehine
çevirme gayretlerine karşın,
Her türlü önlemi aldıklarını,
Bu konuda Sistem geliştirdiklerini söylüyorlardı,
Ayrıca Muhalefet İttifakına dahil diğer Siyasi Partilerin
de,
Bu sistem içinde, ya da münferit olarak, ciddi bir
çalışma ve gayret içinde oldukları da anlaşılıyordu…
Diyelim ki o akşam iletişim sisteminde, bir şekilde
sorunlar yaşandı;
Hatta diyelim ki sistemleri çökertildi.
Aradan geçen 26 günden fazla bir zaman içinde,
Bu tutanak sonuçları niye açıklanmadı.
CHP’nin içinde İletişim uzmanı ve bu gibi konularda
yetenekli insanların olduğunu,
Daha önceden biliyoruz.
Yetkililer böylesi bir durum karşısında,
Mutlaka bir açıklama yapmalı.
Eğer Islak imzalı sandık tutanakları elde mevcut olsa;
Toplamlarını bulmak, sorun değildi
Eğer YSK’nın yayınladığı sonuçlar abartılı ise gerçeği
yansıtmıyorsa;
O zaman seçimin iptali, ya da doğru olan sonucun
uygulamaya konması için,
Muhalefet Partileri Anaya Mahkemesi nezdinde, dava
açabilirlerdi.
CHP Yetkililerinin;
Islak imzalı sandık tutanaklarını, ortaya koyamamalarını
Ve bu gibi konularda, Halkımıza tatmin edici bir açıklama
yapmadıklarını ya da yapamadıklarını çok manidar buluyorum
CHP Yetkilileri, daha işin başında seçim sonuçlarını
çoktan kabul ettikleri için,
Bu sebepten,
Yargı’ya da, müracaat edemezler.
Bu noktada, şu soruyu sormak gerekiyor:
Acaba bir iç tehdit, ya da bir dış telkin mi var? bununu
da bilmiyoruz.
CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İNCE’nin eline seçim
sonuçları ile ilgili bir bilgi sunmamış olmalılar ki;
Adamcağız ne yapsın;
Mecburen olsa gerek,
Seçim sonuçlarını kabul ediyorum dedi.
Bu seçimle rejim değişti;
Bundan sonrasında, bir daha böylesi bir fırsat yakalanabilir
mi?
İnsanlar bir daha, böylesi bir heyecan ve yeni bir
umutla,
Seçim sandıklarına koşarlar mı?
Bunu bilemeyiz…
6-24 HAZİRAN GECESİ MUHARREM İNCE NEREDEYDİ?
Bu konuda insanların kafası çok karışık…
Genellikle ona oy verip, umut bağlayanlar bir hayal
kırıklığı içinde?
Muharrem Bey, o gece, seçim sonuçları konusunda, niye bir
değerlendirme yapmadı,
Niye ortalarda yoktu gibi sorular…
Şimdi eldeki bilgiler ışığında ve mantık çerçevesinde,
Bu konuda da, bir şeyler söylemek istiyorum.
Muharrem Bey, Memleketi Yalova’da oyunu kullandıktan
sonra,
Ankara’ya döneceğini ve YSK da bekleyeceğini söylemişti.
İlerleyen saatlerde, sosyal medyaya, Muharrem İNCE’ye ait
olduğu iddia edilen bir paylaşım düşüyor;
İşin gerisinde bilmediğiniz şeyler var…vs
Ama her nasılsa, bu paylaşım ekranlarda ancak 1. Dakika
kalıyor,
Sonrasında bu paylaşımın Muharrem İNCE’ye ait olmadığı,
sahte bir hesaptan yayınlandığı bilgisi yer alıyor.
Dedi kodu şeklinde ortalıkta dolaşan başka bir iddia da
şu:
Muharrem Bey;
O gece YSK’ya geldiğinden kısa bir süre sonra,
Resmi birileri tarafından alınıp, bir otelin 8.katına götürüldüğü
yönünde.
İddia şöyle devam ediyor:
Deniliyor ki:
Aynı otelin 8.katında, Muharrem İNCE’nin yakınlarını,
daha önceden toplayıp getirmişler.
Yani Muharrem İNCE’nin ortalarda görünmediği zaman
diliminde;
Ailesi ile birlikte;
Bahsi geçen otelin 8. Katında, gözetim altında
tutuldukları,
Bu kata giriş ve çıkışların yasak olduğu söylentileri dolaşıyor.
Bunların da, doğru mu, yanlış mı, olduklarını da
bilmiyoruz.
Bu itibarla Muharrem İNCE’nin seçim gecesi, nerede
olduğunu;
Makalenin sonunda,
YSK’nın önünde yaptığı kendi açıklamasından dinleyelim
CHP Yetkilileri,
Seçim sonuçları hakkında,
Muharrem İNCE’ye eğer bir sayfa yazılı bilgi sunamadılarsa;
Bu gerçeği, Halk’a nasıl söyleyebilirdi?..
Biliyorsunuz CHP
Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU,
Kendisine rakip olduğunu bildiği halde,
O’nu Cumhurbaşkanlığı için, Aday gösterdi ve onun önümü
maçtı
Birazcık vefa duygusu olan hiçbir kimse,
Bunu görmezden gelemez,
Her ağzına geleni söyleyemez…
Meseleye bu açıdan bakarsak,
Daha doğru olur.
En azından sorunlardan birini öğrenmiş oluruz.
7-KEMAL KILIÇDAROĞLU NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ’NÜ DE ALABİLİR AMA YERİNİ MUHARREM İNCE’YE BIRAKMALIDIR.
Kemal Bey, Alevi bir Vatandaşımızdır.
Ben Sünni’yim ama
Alevilerin düzgün insanlar olduğunu,
Hakka, Hukuka, insani Değerlere,
Cumhuriyet’in kazanımlarına bağlı insanlar olduklarını,
Söylemek zorundayım.
Eleştirilecek yanları olsa da;
Meral AKŞENER’e 15 Milletvekili göndermek suretiyle
İYİ PARTİ’nin seçime girmesine vesile olup, oyunları
bozması,
Muhalefet ittifakına öncülük edip, bir blok
oluşturulması,
Neticede;
Tayyip ERDOĞAN’dan başka, ortaya 5 Cumhurbaşkanı Adayının
çıkmasına vesile olarak,
İnsanlara, bir iktidar değişikliğinin olabileceği
yönünde, bir umut aşılamasını,
Çok önemli buluyorum.
Bu gün Meclis’te her görüşü temsil eden bir yapı olduğu
söylenebilir.
Demokrasi adı
altında, Ankara’dan İstanbul’a yaptığı yürüyüş
Ve bu yürüyüşe her gruptan yüz binlerin katılmış olması,
Bu günlere gelmemizde, çok önemli bir adım ama
Belki iyi niyetinden, belki de çok düzgün bir insan
olmasından dolayı,
Önümüze dayatılan Başkanlık Anayasasının tasarı
aşamasından tutun da,
Adım adım, bu noktaya gelmemizde de,
Bilerek, ya da bilmeyerek, kusurları var,
Stratejik yanlışları var
Örneğin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın,
Ne pahasına olursa olsun,
Yeni Anayasayı Meclis’ten geçirmek istediği belli idi
Ama evetçi Milletvekillerinin sayısı 330’u bulmuyordu
Recep Tayyip ERDOĞAN, tam da bu zamanda;
Milletvekillerinin bağımsızlıklarının kaldırılması
konusunda, öneride bulundu
Kemal KILIÇDAROĞLU;
Bunun bir tuzak olduğunu görmedi, ya da görmek istemedi
Ve balıklamasına atladı ve bütün dokunulmazlıklar
kaldırılsın dedi.
Dokunulmazlıklar kalktı ama
Herkesin dokunulmazlığı kalkmadı.
HDP’nin Genel Başkanı ve bazı Milletvekilleri içeri
alındı.
Meclis’teki bazı Milletvekilleri de
Sıranın kendilerine geleceğini düşünmüş olmalılar ki,
İstemeyerekte olsa,
Oylamada evet deyip,
Yeni Anayasanın referanduma kalmasına vesile olunmuştur.
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasının;
Sadece o dönem için olduğunu,
Sonradan öğrendik.
Geriye dönüp baktığımızda;
Aradan geçen 16 yıl içerisinde,
AKP’nin kendi görüş ve siyasi anlayışına uygun bir
yönetim şekli oluşturmak istediğini,
Halkımızın büyük bir kısmı görüyordu zaten
Ama Kemal KILIÇDAROĞLU,
Ana Muhalefet Partisi Lideri olarak, çok kritik
zamanlarda,
Anayasa Mahkemesine müracaatla, Yasal ve Anayasal
haklarını kullanmamıştır.
Devlet BAHÇELİ ile
Kemal KILIÇDAROĞLU’nun;
Hangi sebeplerden dolayı, bir araya gelip,
Kimsenin tanımadığı Ekmeleddin İHSANOĞLU’nu,
Ortak Çatı Adayı olarak gösterdiklerinin nedenini,
Tam olarak bilmiyoruz.
7 Haziran 2015 Milletvekili seçiminde,
AKP oy kaybedip,
tek başına iktidar olma şansını kaybetti,
Bir koalisyon Hükümeti kurulması imkânı ortaya çıktı ama
AKP oyalama mantığı ile Hükümetten hiç ayrılmadı
Kemal KILIÇDAROĞLU’nun Devlet BAHÇELİ’ye Başbakan sen ol
önerisini,
Devlet BAHÇELİ reddetti
45 Günlük görüşme süresi,
Kemal KILIÇDAROĞLU ile dolduruldu.
Devlet BAHÇELİ’ye Hükümet kurma görevi verilmeye, vakit
kalmadı.
SONUÇTA,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN;
Hükümet kurulamadı gibi gerekçelerle,
1 Kasım 2015’te bir erken seçimle
AKP, tekrar en çok oyu alan Parti oldu.
Bu itibarla Devlet
BAHÇELİ ve Kemal KILIÇDAROĞLU’nun,
Bir şekilde AKP’nin değirmenine şu taşıdıklarından,
Bu gün, içinden çıkılması zor bir siyasi sürece girmiş
olduk.
Başımıza nasıl bir çuval geçirildiğini anlamak açısından;
Öncelikle
Öncelikle
CHP ve MHP’de Lider değişimi, mutlaka olmalıdır.
İşlerin düzelmeye başlaması,
Ancak bu şekilde mümkün olur.
Devlet BAHÇELİ konusuna ayrıca değineceğim
CHP bundan böyle,
Halkımızda bir umut uyandıran,
Her görüşten insanın oyunu alan,
Muharrem İNCE ile yoluna devam etmelidir.
KILIÇDAROĞLU;
Onursal bir Genel Başkan olarak,
Yeni bir kadronun iş başına gelmesinde,
Kendi Partisine öncülük etmelidir.
8-RECEP TAYYİP ERDOĞAN,
YSK’NİN KARARINI BEKLEMEDEN,
NİYE SEÇİMİ KENDİSİNİN KAZANDUĞINI İLAN ETMEK GEREĞİNİ
DUYDU?
Recep Tayyip ERDOĞAN,ın İktidara gelirken, Siyaset
malzemesi olarak,Dini söylemlerden yararlandığını,
Bu tutumunu, bu güne kadar sürdürdüğünü,
Üstelik buna uygun bir yönetim şekli oluşturmak
istediğini,
Hep ileri demokrasiden bahsettiğini,
Kendinden önce Türkiye’yi idare eden Liderlerin çoğunu,
Bir şekilde eleştirdiğini görüyoruz
Ama bu güne kadar Türkiye’yi idare edenler;
Seçim işlerini koordine eden,
Anayasa ve Yasalar çerçevesinde görevini yapmaya çalışan,
Seçim sonuçlarını açıklamakla da, görevli olan bir
Anayasal Kuruma,
Hiçbir zaman müdahale etmemişlerdir.
Bu nedenle Partiler arasında ki mücadele eşit şartlar
altında yapılmış,
İktidarı kaybeden bir Siyasi Parti,
Bir sonraki seçimde daha çok çalışarak, Halkımızın
güvenini yeniden kazanma fırsatını bulmuş,
Ya doğrudan tekrar iktidar olma şansını yakalamış,
Ya da Koalisyon Hükümetlerinde yerini almıştır.
Bu yüzden AKP öncesinde Türkiye’yi idare edenlerin, bazı
kusurları olsa da;
Başta Hukuk ihlâli yapmamışlardır.
Parlamenter Demokrasiyi değiştirmek gibi bir görüntü içinde
olmadılar,
Ya da kendi düşünce yapılarına uygun bir idare şekli
oluşturmaya da, çalışmadılar,
Halkımızda da;
Şimdi olduğu gibi,
Seçimlere hile karıştırıldığı,
Seçimlerin şaibeli olduğu gibi bir algı,
Hiç oluşmamıştır.
Bu noktadan hareketle
Günümüz Türkiye’sinde;
Seçim güvenliği ve seçimlerin meşruluğu konusunda,
Eskiye nazaran bir geriye gidişin olduğu söylenebilir.
Askeri Yönetimler zamanın da bile Halkımız,
Böylesi bir Hukuk ihlâli görmemiş,
Seçim güvenliği
Ve seçimlerin meşruluğu konusunda,
Bir endişeleri olmamıştır.
Şimdi, alışık olmadığımız, bu son Hukuk ihlâlinin, ne
anlama geldiği,
Buna niye gerek duyulduğu gibi konularda da
Kısaca bir şeyler söylemek istiyorum
Böylesi bir durum, her şeyden önce;
Bir Anayasa ve Yasa ihlâlidir,
Recep Tayyip ERDOĞAN,
Kendisini, YSK’nın yerine koymuştur.
Tasvip edilecek bir durum değildir.
Buradaki açıklamasında;
Anadolu Ajansının verilerine göre,
% 52,5 oy oranı ile Cumhurbaşkanlığını kendisinin
kazandığını ilan etmiştir.
Böylesi bir açıklamadan sonra,
Yüksek Seçim Kurulu Başkanı çıkıp ta,
Bu sonuç yanlış diyebilir mi?
Böylesi bir
cesareti, kendinde bulabilir mi?
Bence bulamaz!
Eğer bu karar yanlış derse
Hem siyasi bir nezaketsizlik olur,
Hem de, başına gelecekleri,
Kimse bilemez!...
Böylesi bir
oldubittinin nedenini, şöyle izah edebiliriz:
24 Haziran seçimleri için karar alındığında,
Herkeste; İYİ
PARTİ’nin seçime sokulmayacağı, endişesi vardı.
Büyük ihtimalle YSK’nın kararı ile seçime sokulmayacağı
yönündeydi.
Yani Alavere Dalavere…
Böylesi kuvvetli bir durum, ya da ihtimali;
CHP üst yönetimi haber almış olmalı ki;
Kemal KILIÇDAROĞLU,
Acilen Kurmaylarını topluyor
Ve CHP’den 15 Milletvekilini İYİ PARTİ’ye gönderiyor,
Böylece oynanmak istenen oyun bozuluyor,
Ve YSK, böylece İYİ PARTİ’yi seçime sokmak zorunda kalıyor.
Nihayetinde böylesi bir durum ve sonrasında yaşananlar;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip EROĞAN’ın;
Hoşuna gitmeyen bir Milletvekili dağılımını ortaya
çıkaracağı endişesi ile
Hiç olmazsa, Cumhurbaşkanlığını, garantiye almak
açısından,
Böylesi bir yolu tercih etmiş olabilir
9-HAKIMIZIN BİR KISMI, YENİ ANAYASA İLE JEJİMİN
DEĞİŞTİĞİNİN, HENÜZ FARKINDA DEĞİL…
BERNARD PAUL HANSENİN RAPORU İLE YENİ ANAYASA ARASINDAKİ
BÜYÜK BENZERLİK
AKP’nin Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN;
Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimi, konuşmalarında
ve yapılan mitinglerde;
Bu yeni Anayasa ile getirilen sistemi,
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak tanımlarken,
Sık sık, yapılan Oto Yollardan,
İstanbul 3.Hava Limanı projesinden,
İzmit Körfezi Osman Gazi Köprüsünden
Ve 3.Boğaz Köprüsünden,
Kanal İstanbul’dan,
Ya da Marmaray gibi projelerden sıkça bahsetti.
Halkımızın bir kısmı da;
Büyütülen, abartılarak anlatılan bu projelere, yaldızlı
sözlere kanarak,
Yeni Anayasa ve bu seçimle,
Türkiye’nin Tek Adam Rejimine geçtiğinin farkında bile
değildi
Bu projeler bir medeniyet, bir gelişmişlik ölçüsü gibi
gözükse de;
Hazine garantisi ile Yap-İşlet-Devret modeli ile
Araç geçiş garantisi ile verildiğimden;
Taahhüt edilenden daha az sayıda araç geçtiğinden,
Aradaki fark, hazine tarafından karşılanmakta
Ve her geçen gün, ekonomi için,
Artan bir kara delik oluşturmaktadır.
Böylesi bir husu7, Hazine için,
Büyük bir Kara Delik oluşturmaktadır.
Benzer projeler;
Amerika da da olabilir,
Rusya, ya da ÇİN de de olabiliri
Bu ülkelerde birbirine benzer projeler olabilir de;
Bu Devletlerin idare şekilleri, birbirinden farklı.
Halkımızın bir kısmı;
Zihnindeki bu kargaşayı,
Elmayla armut arasındaki, temel farklılığı,
Fark edemedi.
Referandum sürecinde de, aynen öyle oldu.
Şimdi de;
İki ayrı ve farklı konuyu, birbirine karıştırdı.
CUMHERBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN;
16 Nisan 2017’ Referandumu öncesinde,
Yeni Anayasa’nın tanıtımını yaparken de;
Hep CHP’ye ve özelliklede Kemal KILIÇDAROĞLU’na çatmış,
Sanki o zamana göre
15 yıldan beri Türkiye’yi Kemal KILIÇDAROĞU idare
ediyormuş,
Sanki bir Milletvekili seçimi imiş gibi
Eyyyyyy KILIÇDAROĞLUUUU gibi uzatmalı ve gırtlaktan sektirmeli
bir ifade ile
Asıl konuya hiç girmemiş,
Bu yeni Anayasanın özünü, ortaya koymak istememiştir
Kemal KILIÇDAROĞLU’nun;
Televizyonlarda, bu konuyu tartışalım teklifine de,
Hiç yanaşmamış, duymazdan gelmiştir.
2006 Yılında Amerika’nın Dış istihbarat Başkanlığı
CİAE’nin Türkiye Masası Şefi Paul Bernard HANSE;
Amerika’ya gönderdiği bir raporda, aynen şöyle diyor:
Eğer Amerika’nın menfaati Türkiye’nin Eyaletler sistemine
geçmekte ise
Tek Adam yönetimine dayalı Başkanlık sistemine geçilmesidir.
Zira bu Devleti kuranlar, Denetim Mekanizmasını öyle
sağlam yapmışlar ki;
Hükümeti ikna etseniz,
Parlamento karşınıza çıkıyor,
Parlamento’yu ikna etseniz,
Ordu karşınıza çıkıyor.
Eğer Tek Adamın sözünün geçtiği bir Başkanlık Sistemi
kurduğunuz da;
Eğer o tek Adam, Amerika’nın çıkarlarına hizmet etmekte
tereddüt ederse
O Tek kişiyi etkisiz hale getirmek,
Amerika için bir sorun olmaz.
Bu gibi konulara, saha önceleri zamanında, hep değindik.
Şimdide hatırlatma babında, yazıyorum.
İşte Türk Toplumu;
Birazda duygusal olduğundan,
Okuma, araştırma alışkanlığı olmadığından;
Türkiye uçuşa
geçecek gibi abartılı sözlere inanıyor,
Keyfi uygulamaları görmüyor,
Görmekte istemiyor….
Burada,2006
yılında, Türkiye’ye önerilen idare şekli ile
24 Haziran 2018’de baskın bir erken seçimle
Bizlere dayatılan sistem aynıdır.
NİÇİN OLMAMIZ GEREKEN YERDE DEĞİLİZ başlığını taşıyan
Makaleyı, mutlaka okumanızı, öneririm.
Anadan kıza,
Babadan oğla aktarılan, alışkanlıklarımızı bilmesen,
Onlarca, yüzlerce yıl içerisinde oluşan kültür yapımızı
bilmeden,
Genetik zaaflarımızı göz önünde bulundurmadan,
Bu gün içine düştüğümüz, düşürüldüğümüz zor durumu,
Anlayamayız.
Bu noktada;
Tarihte bizden önce kurulan 15 büyük Türk devleti, ya da
imparatorluğunun,
Nasıl kurulup, nasıl yıkıldığını anlamak için,
Psikologlara, Sosyologlara, Tarihçilere büyük görevler
düşüyor.
Ancak o zaman;
Böylesi çok önemli, çok yönlü bir konunun, cevabını bulur
ve bundan ders alırsak;
Bizde tekrar yükselişe geçer,
Dünya için, yeni bir umut oluruz.
Cumhurbaşkanlığı, Makam arabasının forsunda da yer alan,
16 Yıldızdan, sonuncusu Türkiye Cumhuriyetini temsil
ediyor ama
O’nu da kendi ellerimizle bu hale getirdik,
Tek Adam Yönetimine soktuk…
10- CHP SÖZCÜSÜ VE GENEL BAKAN YARDIMCISI BÜLENT TEZCAN’IN
BEYANATI
25 Haziran 2018 Pazartesi, SÖZCÜ
Gazetesi,
24 Haziran 2018 Pazar günü yapılan Milletvekili seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlarını;
24 Haziran 2018 Pazar günü yapılan Milletvekili seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlarını;
ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇTİ başlığı altında veriyor
Buna göre;
AKP 293,CHP 146,HDP
76,MHP 49,İYİ PARTİ 44 Milletvekili çıkarıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise;
Recep Tayyip ERDOĞAN;% 52,6 ile en fazla oyu alıyor
Yüksek Seçim Kurulu YSK’nın onayını beklemeden,
Cumhurbaşkanlığını kazandığını ilen ediyor.
Muharrem ince; % 30,6 alarak; CHP’nin oyunun üstüne
çıkmış oluyor
Meral AKŞENER% 7,8,
Selahattin DEMİRTAŞ% 8,7
Temel KARAMOLLAOĞLU;% 0,90
Doğu PERİNÇEK;% 0,2 oy topluyor,
Sonuç itibariyle
Meclis’e her inanç grubunu temsilen Milletvekili giriyor
Özellikle
İYİ PARTİ ve HDP’nin % 10’luk seçim barajını aşarak,
Meclis’e girmesi çok önemli
İYİ PARTİ;
Saadet Partisi ve Demokrat Parti ile ittifak halimde
seçime girdiğinden;
% 10 seçim barajını aşmak kolay oluyor.
Böylece Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin UYSAL da Meclis’e
girmiş oluyor.
Cumhur İttifakında ise;
AKP, MHP ve BBP bir birliktelik oluşturuyor
Bu kesimde ise
MHP seçim barajı altında kalmaktan kurtuluyor ve % 11 oy
alıyor ve seçim barajını kolayca geçiyor. Küçük ortak olan Büyük Birlik Partisi
BBP ise
Sembolikte olsa
Genel Başkan Mustafa DESTİCİ, Meclis’e giriyor.
Cumhur İttifakında en kârlı çıkan ve herkesi şaşırtan ise
MHP oluyor.
Terör ve PKK konusunda, 1-2 şey söyledi ama malı götürdü.
11-BİR SEÇİMİ KAZANMAK İLE BİR SEÇİMDEN KÂRLI ÇIKMAK;
AYNI ŞEYLER DEĞİLDİR.
Burada basınımıza yansıyan bazı seçim hileleri ve şaibeli
durumlara da yer vereceğiz ama
Başlıktaki söz için, özellikle genel anlamda bir şeyler
söylemek isterim.
Eğer ortada açık bir hukuk ihlâli varsa
YSK, mühürsüz oy pusulalarının da, kabul edileceğini
söylüyorsa,
Sığınmacı olarak gelen Suriyelilerin bir kısmına
Vatandaşlık verip,
30 Bin’ine oy kullandırıyorsa,
Başta ekonomide ve
her konuda,
Bir geriye gidiş söz konusu ise
Buna rağmen İktidar ve birlikte seçime girdiği Partiler,
Çoğunluğu elde ediyorsa;
Burada bir terslik, ya da ciddi bir durum var demektir.
Bu itibarla Cumhur İttifakını oluşturan Partiler;
AKP, MHP ve BBP’yi, seçimden Kârlı çıkanlar,
Muhalefet İttifakı Partilerini oluşturan;
CHP, İYİ PARTİ, SAADET PARTİSİ ve DEMOKRAT PARTİ’nin,
Aldıkları oylar ve kazandıkları Milletvekili sayısında
bir abartı olmadığını,
Hatta bir azalma olduğu, düşünülebilir.
HDP’nin topladığı oyların,
Seçim barajını aşarak,
Meclis’e
girmesinin ise;
Sadece kendi seçmeninin değil;
HDP’nin seçim barajı altında kalıp,
Aldığı oyların AKP’ye gitmesini istemeyen,
Başka siyasi görüşlere mensup olan insanların da,
Katkıları vardır.
Rejimi değiştirmek gibi bir niyetleri olmamıştır.
Her Lider Eğitimi, tecrübesi ve donanımı ölçüsünde,
Temele bir taş koyma gayreti içerinde olmuş ve bizlere,
İslam Ülkeleri arasında saygın bir yeri olan Türkiye
bırakmışlardı
Rahmetli Turgut
ÖZAL ve Süleyman DEMİREL’i bir hatırlayın.
Turgut ÖZAL, İstanbul Teknik Üniversitesi İTÜ mezunu, Elektrik
Yüksek Mühendisi ve bir Ekonomistti.
Ben 1968’de İstanbul’da okurken,
İnsanların yurt içi ve yurt dışı konuşmaları yapmak için,
Saatlerce PTT Merkezlerinde beklediklerini biliyorum.
Telefonlar bağlamalı idi.
O zaman telefon operatörlerinin işi çok zordu
Turgut ÖZAL zamanında;
Türkiye haberleşme ve iletişim alanın da çağ atladı,
Otomatik santrallere kavuştu,
Uydu sistemi ve özel televizyon kanalları kuruldu
Bu gibi konularda, çoğu Avrupa ülkelerinin önüne geçti
O zaman radyolarda şöyle haberleri çok duyardık:
Laleli ’de falanca otelin kasasında, şu kadar Dolar, şu
kadar Mark bulundu gibi haberler olurdu.
Turgut ÖZAL zamanında;
Kasasında yabancı para bulundurmak,
Ya da cebinde yabancı para taşımak,
Suç olmaktan çıktı,
Türk Lirası,
Uluslar arası rekabete açıldı.
Turgut ÖZAL;
Süleyman DEMİREL’in Müsteşarı idi
1980 Askeri darbesi sonrasında iktidar olmuş ve sonrasında,
Cumhurbaşkanı Makamına gelmişti.
Halkımız yine, aynı Halktı ama
Rahmetli Turgut ÖZAL,
Halkımızın Dini duygularına hitap ederek değil;
Bir Mühendis edası ve bilginin de verdiği rahatlıkla
elindeki kalemiyle
Konuşurdu, televizyonlarda.
Halkımız Turgut ÖZAL’ı da çok sevip, onu baş tacı etti ve
oy verdi
Süleyman DEMİREL de İstanbul Teknik Üniversitesi İTÜ mezunu
bir İnşaat Yüksek Mühendisi ve bir Baraj uzmanıydı.
Enerji Santrallerinin kurulmasında büyük katkıları
olmuştur.
ATAÜRK Barajı ve Urfa tüneli de onun eseridir.
Urfa tüneli, bir Mühendislik harikasıdır
Çoban Sülü lakabından hiç gocunmazdı.
Askeri darbe ve muhtıralar sonucu, 6 sefa gitti ama
Yine Halkın oylarıyla 7.defa yine iktidara gelmeyi
başardı.
Her 2 Lider de hoş görülü insanlardı kendilerini
eleştiren basın mensuplarını sorun yapmazlardı.
Rahmetli Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN da İTÜ mezunu bir
Makine Yüksek Mühendisiydi
Oda bir Mühendis olarak, Türk sanayisine büyük katkılar
yapmıştır.
Ama Sayın ERBAKAN’ın Şeriat yönetimine karşı bir özlemi
vardı ama
Bu gün Din’e dayalı bir idare özleminin ilk dayanağı da;
Necmettin ERBAKAN dönemine raslamaktasır.
Kanlı mı, olacak,
Kansız mı olacak gibi sözler de,
Necmettin ERBAKAN’a aitir.
AMA zarar görmesine rağmen TSK ile uğraşmamıştır.
En önemlisi de
Amerika’ya, İsrail’in emperyalist politikalarına hep
karşı olmuştur.
Vefatından önce;
Türkiye’nin yanlış bir tarafa doğru yöneldiğini görmüş,
Bölünme tehlikesine dikkat çekmiş,
Bu konuda tavsiyelerde bulunmuştur.
Turgut ÖZAL ve Süleyman DEMİREL;
Cumhurbaşkanı seçildiklerinde;
Anayasa hükmü gereğince tarafsız olmaları gerektiğinden,
Partileri ile ilişkilerini kesmişlerdir.
Bundan dolayı olmalı ki
ANAVATAN PARTİSİ ve DOĞRUYOL PARTİSİ;
Bir daha kendilerini toparlayamayıp, gerilemiş ve dağılma sürecine girmişlerdir ama
Bir daha kendilerini toparlayamayıp, gerilemiş ve dağılma sürecine girmişlerdir ama
Sonuçta kazanan Türk Demokrasisi olmuştur.
AKIP GİDEN ZAMAN İÇİNDE
Yeni gelen kuşaklar bu Liderleri ve daha öncekileri de,
Yapıcı özelliklerinden dolayı, rahmet ve minnetle
anacaklardır.
Bu örneklerden hareketle şu hususu özellikle vurgılamak
isterim:
Devlet Yönetiminde
Ve Türkiye’nin gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmasında;
Yüksek Eğitimin ve bir konuda uzman olmanın, çok önemli
bir yeri vardır.
14-MHP LİDERİ DEVLET BAHÇELİ’NİN;
ZOR VE KRİTİK ANLARDA,
HJERKESİ ŞAŞIRTAN AÇIKLAMALARI;
Bu başlık altında özetleyeceğimiz bazı önemli konular
şunlar:
1)AKP ve Recep Tayyip ERDOĞAN;
Hangi Dünya şartlarında iktidar oldu?
2002 Yılına gelindiğinde Amerika Birleşik Devletleri;
Irak’a yapacağı işgal hareketinin son hazırlıklarını
yapıyordu.
Zamanın Koalisyon Hükümetinin başı Rahmetli Bülent
ECEVİT,
Amerika’ya gittiğinde;
Kendisine Amerika’nın Türkiye üzerinden İrak’a girme
talebi ile
Bu konuda kendileri ile iş birliği içinde olup,
olmayacağı sorusuna verdiği ret cevabı sonucu,
Amerika başka yollar aramaya başlıyor.
Tam da bu sırada Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER,
Başbakan Bülent ECEVİT’e Anayasa kitapçığını fırlatıyor.
Neticede;
Baş gösteren ekonomik krize, Anayasa kitapçığının atılması
sebep gösterilse de, bu doğru olamaz,
Tam da bu esnada;
Koalisyon ortağı Devlet BAHÇELİ,
Şimdi olduğu gibi ortaya bir erken seçim lafı atıp,
Koalisyon Hükümetinin dağılmasına,
Neticede erken bir seçim kararı ile
3 Kasım 2002’de
AKP ve onun fiili lideri konumundaki Recep Tayyip ERDOĞAN iktidarı başlamış
oluyor.
Burada Devlet BAHÇELİ,
Ecevit Hükümeti’nin yıkılmasında, bir anahtar görevi
yaparken;
AKP ve Recep Tayyip ERDOĞAN’a da iktidar yolunu açan, bir
anahtar görevini yapıyor.
Eğer bu gerçeği bilmezsek, bu günü anlayamayız.
Recep Tayyip ERDOĞAN’ın;
Daha 1995 yılından itibaren, değişik tarihlerde,
3-4 Defa Amerika’ya gittiği iddia ediliyor.
Bu noktadan hareketle;
AKP’nin Amerika’da kurulduğu söyleniyor.
Buna benzer, çok
daha başka iddialar da var.
Ama konumuz, bunlar değil.
2)3 Kasım 2002
seçiminde;
Bilgisayar oyunu yapıldığı,
Oyların çalındığı,
Doğru Yol Partisi’nin % 9.98 oyla baraj altında
bırakıldığı gibi idddialar,
Halen söylenir durur.
2) TBMM – Başkanlık Makamı çok önemli
Her dönem, Meclis Başkanı seçimi öncesinde MHP;
Kazanamayacağı belli olduğu halde,
Hep kendi Adayını çıkarmış,
Çıkardığı Adaya
da, ancak MHP milletvekillerinin oy verdiği anlaşılıyor.
Durum bu olunca seçim de;
2. Tura kalıyor.
Günümüze dek,
Meclis çoğunluğu AKP’de olduğundan;
Sonuçta, 3 Kasım 20002’den günümüze,
Meclis Başkanlığını, hep AKP kazanıyor.
AKP’nin 16 yıl gibi uzun bir süre, iktidar da kalmasının
nedenlerinden biti de, bu!
Burada MHP’nin diğer Muhalefet Partileri ile bir görüşme
ve mutabakat gereğini duymadan,
Hep kendi Adayını koyması;
AKP’ye dolaylı da olsa, bir destek anlamındadır.
3)Devlet BAHÇELİ;
Durup dururken, beklenmedik bir anda;
11 Eylül 2016 tarihinde, Başkanlık sistemine
geçilmesinden bahsediyor,
Bu konuyu AKP’nin, Meclis’e getirmesi durumunda,
MHP olarak destek vereceklerini açıklıyor.
Bundan sonrasını biliyorsunuz…
Ve nihayet bu günlere geliyoruz
Burada, daha önceden planlanmış bir dayatma,
Ya da bir danışıklı bir dövüş olduğu izlenimi var.
Sonuçta bu günlere geliyoruz.
Aradaki detaylara, o günlerde yazdığım makalelerde çok
değindim.
Gerek duyduğunuzda,
Bu Yazılanlara bakabilirsiniz.
4)Bu bilgiler dahilinde,
Bu gün Siyaseten geldiğimiz durumu göz önünde
bulundurursak;
MHP ve AKP,
Birbirine zıt 2 siyasi görüşü temsil etmelerine karşın,
MHP Lideri Devlet BAHÇELİ’nin;
AKP’yi bir şekilde ayakta tutmanın bir parçası olduğu
görüntüsünü veriyor.
4) Devlet BAHÇELİ, Kemal KILIÇDAROĞLU ile birlikte;
Toplumda siyaseten karşılığı olmayan ve yeterince
tanınmayan,
Bu yüzden kazanması da çok zor görünen Prof.Dr.
Ekmeleddin İHSANOĞLU’nu,
Muhalefetin ortak Cumhurbaşkanı
Adayı olarak çıkarmışlardı.
Burada şu soruyu tekrar sormak gerekiyor:
Siyaseten birbirine görüşte olan ve gerçekte de
birbirlerini hiç sevmeyen 2 Lider;
Nasıl oldu da, kimin önerisi ile ve hangi sebepten bir
araya gelip,
Ekmeleddin İHSANOĞLU’nu,
Cumhurbaşkanlığına ortak çatı adayı gösterdiler?
5)Devlet BAHÇELİ ile Recep Tayyip ERDOĞAN da;
Gerçekte birbirini hiç sevmeyen,
Geçmişte birlerine söylemediklerini bırakmayan,
Birbirlerine ağza alınmayacak sözler sarf eden 2 Lider.
Cumhur-İttifakında birlikye, yer alıyorlar?
Saha da önemlisi;
Devlet BAHÇELİ, Başkanlık Sistemi konusunda,
Geçmişte, şimdiki söylediklerinin tamamen tersi
beyanlarda, bulunmuştu.
Devlet BAHÇELİ’nin daha önceki zamanlarda;
Başkanlık Sistemini yerden yere vuran beyanatlarının ses
ve görüntü kayıtlarını,
Bu Makalenin sonunda izleyebilirsiniz!
Bu örneklerden hareketle
Zorlama ile bir araya gelen,
Geçmişte söylediklerinin, bu gün tersini söyleyen,
Bu gibi Siyasetçilerden,
Türkiye öncelikle kurtulmalıdır!
Geleceğimize
Ancak böylesi bir durumda, güvenle ve umutla bakabiliriz.
15- 16 YILDAN BERİ
YAPILAN BÜTÜN SEÇİMLERDE;
HİLE VE ŞAİBE OLDUĞU,
3 Kasım 2002’seki erken seçimle iktidara gelirken;
% 34 oy oranı ile en çok oyu toplayan Parti olarak,
% 10 seçim barajını aşamayan Doğru Yol Partisi ile Genç
Parti ve diğerlerinin de oyunu alarak,
En fazla Milletvekili çıkarmış ve tek başına iktidar
olmuştur.
Doğru Yol Partisi % 9,98 oy oranı ile seçim barajın
altında kalmıştır.
Bu da 105 -106 Bin oya tekabül ediyor.
İddi şudur ki;
Doğru Yol Partisi’nin baraj altında kalması için;
SEÇSİS Bilgisayar oyunu ile maniplasyon yapıldığı,
Oyların çalındığı yönünde.
Genç Parti ise % 7,5 oy oranı ile seöim barajının aylında
kalmış, onun oyları da,
AKP’ye gitmiştir.
Bizde kullanılan seçim sistemi SEÇSİS;
Programı çalıştıranlar tarafından, maniplasyonla,
Bir siyasi partinin lehine sonuç çıkara bileceği gibi
endişelerle
Avrupa ve Amerika’ da kullanımdan kaldırıldığı halde
Günümüz Türkiyesinde, halen kullanılmaktadır.
Bu konının, savunulacak bir yanı yoktur.
Mezarlıktaki ölülerin bile seçmen yazdırılıp, oı
kullandırıldığı,
Aynı adreste, aynı apartmanda, fazladan seçmen yazıldığı,
Apartman sahiplerinin, şikâyetlerinin de göz ardı edildiği, günler yaşadık.
Önceleri Parmak boyaları vardı.
Sonradan, bu da uygulamadan kaldırıldı.
Hatta AKP, Manisa Milletvekili İdris BAL’ın çok iddialı
bir sözü basınımıza da yansımıştır.
AKP’nin topladığı oyların;
Ancak % 27’si, kendi oylarıdır.
Bu rakamın ne kadar doğru olduğu bilinmez ama
AKP’nin oylarında bir şekilde fazlalık olduğu, ya da
ilave yapıldığı söylenebilir.
Yüksek Seçim Kurulu YSK’ın kararlarına da, sadece
Muhalefet Partileri uymuş,
AKP’nin ve Tayyip ERDOĞAN’ın ,
Seçimlerde yasak ihlallerine uymasığı,
Ve YSK’nın da uyarı görevini yapmadığını görüyoruz.
Bu gibi konularda, basınımıza yansıyan çok örnekler
vardır.
O zaman bu Halk’ta bir sorun var…
Bir dahaki seçimde Halk’ı değiştirmek lâzım
Burada özellikle 2 konuya vurgu yapılmak isteniyor.
Birincisi İktidar ya da Muhalefet Partilerinin liderleri
olsun, bir şey fark etmiyor;
Başarısız oldukları zaman kendiliğinden istifa
etmiyorlar,
Daha başarılı olabilecek yeni Liderlerin ve yeni
kadroların önünü açmıyorlar,
Açmak istemiyorlar.
Bizde Yöneticiler bir defa Koltuğa oturdular mı, koltuğa
yapışmışçasına,
Kendiliğinden bir daha bırakmak istemiyorlar.
Bu konuda, İktidara da, Muhalefete de bir gönderme var
Siyasi Partiler ve Liderleri için yukarıdaki benzetmeyi
yapan, bazı vatandaşlarımız;
Birde Cumhur İttifakına kendince nedenlerle, sorgulamadan
oy veren vatandaşlarımıza da bir gönderme yapıyor,
Gelinen noktada onlara da bir sorumluluk yüklüyor..
2)Diğer bir paylaşımda şöyle:
Analar ağlıyor,
İşçiler ağlıyor,
İşsiz ağlıyor,
Esnaf ağlıyor,
Köylü ağlıyor,
Peki Kardeşim, oyları kim veriyor?
Burada bir şekilde zarar gördükleri halde;
Cumhur ittifakına oy verenlere bir gönderme yapıldığı
gibi,
Bir şekilde oy hırsızlığı yapıldığı,
Ya da Milletimizin iradesinin doğru yansımadığı,
yansıtılmadığı gibi şüpheler de var…
Madem ki Siyasi
Partiler ve Liderler, bu kadar başarılı;
Her alanda niye bir geriye gidiş söz konusu!?...
Bu işte bir terslik var….
Mademki Liderleri değiştiremiyoruz; o halde bir sonraki
seçimde, Halkı değiştirelim’
Burada Halkı değiştirmek sözü;
Halkı bilgilendirerek, doğruyu bulmasına yardımcı olmak
şeklinde, anlaşılmalıdır.
Örneğin, bu gün 50 yaş ve yukarısı insanların;
Büyük bir kısmı internetten yararlanmasını bilmiyor.
Eğer Siyasi Partiler;
Bu gibi konularda kurslar açar
Ve internet kullanımını bilmeyenlere öğretir
Ve bu çalışmayı Türkiye genelinde yaygın hale
getirirlerse,
Vatandaşlarımızın
doğruyu bulma noktasında,
Bu sorunun cevabı, aslında seçim sonuçlarının içinde
Bu itibarla durumu kısaca özetlemek lâzım.
1) Cumhurbaşkanlığını yine Recep Tayyip ERDOĞAN kazandı
ama
Ne kadar meşru olduğu tartışmalı,
2)Seçimi Cumhur İttifakı kazandı ama
AKP’nin oyu % 42’ye geriledi,
3)MHP’ % 11 0yla kilit durumuna geldi.
MHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı olmadığından;
Cumhurbaşkanlığı konusunda,
MHP oylarının Recep Tayyip ERDOĞAN’a gittiği anlaşılıyor.
Tercihin böyle olacağı, Lider konumundaki bazı eski
Ülkücüler tarafından da, açıkça ortaya konuluyordu zaten.
4)Ekonomik sorunlar ve 1 yıl içerisinde ödenmesi gereken
dış borçların rekor seviye de olması ve saha başka sorunlar nedeniyle
MHP’nin desteği olmadan;
Recep Tayyip ERDOĞAN’ın istediği yasaların, Meclis’ten
geçme garantisinin olmadığı söylenebilir.
6)Özellikle de MHP Lideri Devlet BAHÇELİ’nin;
Başkan Yardımcısı olmayacağım,
Bakanlık talebimiz yok ama
Bakan Yardımcılığı gibi görevler ile daha alt kademelerde
görev talebimiz olabilir gibi sözleri;
Devlet BAHÇELİ’nin doğrudan hedef olmak istemediği,
Ama Devlet’e yerleşmek suretiyle gelecek adına
planlarının olduğunu ortaya koymaktadır
Bir de AKP’yi, Meclis’te denetleyeceğiz, kontrol eseceğiz
anlamına gelen yaklaşımlarını da göz önünde bulundurursak;
Yakın zamanda büyük sorunların yaşanacağını, şimdiden
söyleyebiliriz.
7)Bu nedenle;
Mart 2019’da yapılacak yerel seçimlerle birleştirilmiş
bir erken seçim olabileceği düşünülebilir.
Hatta bu tarihi öne alanlar da var.
Örneğin Kasım 2018’e çekilebileceği iddia ediliyor.
MHP’nin % 11 oyla kilit Parti olduğunu göz önde
bulundurursak,
Devlet BAHÇELİ’nin bir süre sonra yine bir sürpriz
açıklama ile
Ekonomik kriz ve ortaya çıkan tablo ile de,
Bir yere varılamayacağını gerekçe göstererek,
Yine bir erken seçim çağrısı yaparsa,
Kimse şaşırmasın.
29 Haziran 2018 Cuma, KORKUSUZ Gazetesi
10 icra Dairesi yetmedi, seçimden sonra, hemen 11.yi
açtılar.528 bin nüfuslu Çorum da;
399 Bin kişi icralık ama AKP’ye % 52 oy çıktı.
15 Mayıs 2018 Salı, SÖZCÜ
MHP’li Vekil Atilla KAYA’dan şok çıkış.AKP’ye ERDOGANB’a
oy vermeyin, tabuta son çiviyi çaktırmayın.
Partisinin AKP’eyle ittifakını neleştirenKaya
TÜRK Basını nereden, nereye geldi.60 Yıl önce yazıyordu,
şimdi yazamıyor.
13 Haziran 2018 Çarşamba SÖZCÜ
Meydanlarda yeni polemik. Aradaki fark. ERDOĞAN’ın 5 yıl
önceki Diyarbakır mitinginde,
Barzani Kürdistan bayrakları açılmıştı. İnce’nin
Diyarbakır mitinginde ise alan Türk bayrakları ile donatıldı.
İnce;
Mitinge HSP’liler
katıldı diyen ERDOĞAN’a Muğla’dan sert cevap verdi
2 Temmuz 2018 Cumartesi,
CUMHURİYET
Yargı hukuksuz tutukluluğa devam dedi. BERBEROĞLU, eylem
kararı aldı.
Ceza evinde;
Açlık grevi.
Burada konunun özü şu:
CHP Milletvekili-Gazeteci-Yazar Enis BERBEROĞLU;
Suriye’ye yük taşıyan MİT TIRLARI’nın yardım malzemesi
değil;
Silah ve cephane taşıdığı haberi üzerine,
Bundan önceki
dönemde, Milletvekili dokunulmazlıklarının, geçici olarak kaldırılması üzerine,
tutuklanarak ceza evine konulmuştu.
24 Haziran’da yeniden Milletvekili seçilen BERBEROĞLU,
Yasa gereği tahliye olması gerekirken,
Keyfi olarak, hapiste tutulduğuna vurgu yapılıyor.
İYİ PARTİNİN MECLİSE VERDİĞİ;
FETÖ’NÜN SİYASİ AYAĞIDA ARAŞTIRILSIN ÖNERGESİ;
19 Temmuz 2018 Tarihi’nde, TBBM Başkanlğı’na verilmiş
Ve Fethullan GÜLEN Terör Örgütü FETÖ’nün Meclis Ayağının
araştırılması için, bir Komisyon kurulması istenmişti.
Böylesi bir Önergenin AKP ve MHP’nin oyları ile
reddedilmiş olması;
Bu 2 Parti’nin ve Cumhur İttifakı’nın ve özellikle de;
Bu Partilerin Genal Başkanlarının,
Karşılıklı bir çıkar ilişkisi etrafında bir araya
geldikleri görüntüsünü veriyor.
Eğer böylesi bir RED KARARINI, bu Partilerin Liderleri
istememiş olsa;
AKP ve MHP Milletvekilleri, kendi başlarına,
Böylesi bir cesareti gösteremezlerdi.
Yaşanan bu son örnekten çıkan sonuç ve bilmemiz gereken
husus şu:
FETÖ ile gerçek anlamda mücadele edilmesini hepimiz isteriz
ama
Fethullah GÜLEN Terör Örgütü FETÖ konusunun,
sulandırıldığını,
Ve Siyaseten bundan yararlanılmak istendiğini,
Artık herkes görmeli ve anlamalı!
Bu son örnekten hareketle
24 Haziran 2018 seçimi neticesinde,
Meclis’te her siyasi görüsü temsil eden bir yapının
oluşmasının;
Demokrasinin yaşaması açısından, ne kadar çok önemli
olduğunu,
Bir defa daha gördük ve anladık.
İYİ PARTİ meclis Grubu’nun yaptığı bu işi çok önemsiyorum.
Emeği geçen herkesi de, gönülden kutluyorum.
İYİ PARTİ’NİN AFYON KAMPINDA, SERT TARTIŞMALAR YAŞANDI.
Bura da haber niteliğinde 2 konu var.
İlki İYİ PARTİ ve Meral AKŞENER ile ilgili,
Diğeri de, hapiste olan CHP Milletvekili Enis BERBEROĞLU
ve CHP ile ilgili.
Önce bu konuda kısaca bir şeyler söyleyip,
Sonrasında, İYİ PARTİ ve Meral AKŞENER konusunda bir
şeyler söylemeye çalışacağım.
2 Temmuz 2018 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde, yukarı da
değindim ve konunun özünü anlattım.
23 Temmuz 2018 tarihli SÖZCÜ gazetesinde ise;
Bu konuda CHP yönetimine,
Gereğini yapmasığı, ya da pasif kalındığı gibi
gerekçelerle
Eşi tarafından bir sitem var.
Bu siteminde Eş Oya BERBEROĞLU haklı.
Yargıtay önünde, Anayasa Mahkemesi’nin önünde nöbet
tutacağım,
AİHM; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar, gideceğim
diyor.
İYİ PARTİ;
MHP’NİN İÇİNDEN ÇIKAN BİR PARTİYDİ, BUNA YÖNETİMSEL
HATALAR DA EKLENİNCE;
BUNDAN FARKLI BİR SONUÇ BEKLEMEK;
HAYALCİLİK OLURDU ZATEN…
24 Haziran 2018 tarihinde yapılan Milletvekili ve
Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını,
İYİ PARTİ açısından değerlendirmek maksadıyla
AFYON Kampında yaşanan sert tartışmalar üzerine,
Genel Başkan Meral AKŞENER’in sinirlenerk, konuşmasını
kesmesini,
Alınan sonuçtan kendisinin sorumlu olmasını gerekçe
göstererek,
İstifa ettiğini belirterek, kapıya yönelmesini de doğru bulmadığımı,
Belirtmek isterim.
Elleştiri konularının detaylarını, SÖZCÜ’den takip
edebilirsiniz.
Ben burada konuyla ilgili, başka şeyler söylemek
istiyorum.
İYİ PARTİ’ye oy verenler;
Meral AKŞENER’i yeni bir umut gördükleri için,
Tercihlerini, bu
yönde kukandılar.
Bu itibarla, sözde sorumluluk duyup, istifa ediyorum
demek;
İYİ PARTİ’ye oylarıyla destek olan vatandaşlarımıza, bir
saygysyzlık olduğu kadar,
Çok kritik bir
zamanda,
Başsız kalan İYİ PARTİ Milletvekillerinin;
MHP’ye gidebileceklerini,
Dolayısıyla AKP’nin değirmenine şu taşır ihtimalini de
beraberinde getirir.
Böylesi bir durum da;
İnsanlarda, Meral AKŞENER de AKP’nin ve Tayyip ERDOĞAN’ın
gizli destekçisiymiş, meğerse algısını yaratır.
Bu açıdan, en azından şimdilik, istifa fikrinden
vazgeçmeli ve Partisinin başında olmalıdır.
Ama Yardımcılarında ve diğer üst Kademelerde, mutlaka bir
değişiklik yapmalıdır.
Meral AKŞENER’in
FOX TV – Çalar Saat Programı’nda İsmail KÜÇÜKKAYA’nın konuğu olarak,
Siyasetin gündemine dair, yapılan söyleşinin kaydını,
Benim web sitemde, burada da, yayınladım,
Birde buna ilaveten,
5 Ocak 2018 tarihli kapsamlı bir analizde içeren bir
makale yazdım
Bu makaleyi başta
Meral AKŞENER olmak üzere;
İYİ PARTİ’nin bir umut haline nasıl geleceğini, merak
eden Yöneticiler de okumalı,
Parti adına, kendileri adına bir ders çıkarmalı,
Neticede;
Partili olanlar, olmayanlar,
Herkes bu yazıyı okumalı.
5 Ocak 2018’de yazdıklarımla, bulunduğum öngörü ve
tahlillerle;
24 Haziran seçimlerinde alınan sonuçlar arasında,
Büyük bir benzerlik var.
İYİ PARTİ’nin bildiğimiz, tanıdığımız bazı üst düzey
Yöneticileri nasıl ki Merkez Sağ kökenli ise;
İYİ PARTİ’ye oy verenlerin büyük bir kısmı;
Merkez Sağ görüşlü seçmenlerle,
% 2’lik bir kısım da, CHP’den gelen oylardır.
Bu hususu görmez ve anlamazsak,
İYİ PARTİ bir sıçrama yapamaz!...
İYİ PARTİ de çok tartışılan konuların başında;
Bilerek, ya da bilmeyerek,
Aday seçiminde, yanlışlar yapıldığıdır.
Eğer sizler, çok para verenleri Aday yaparsanız,
İl ve İlçe Başkanlarını Aday yaparsanız,
Kariyer sahibi olanları, dışlar ve Aday yapmazsanız,
Başka Partilerden gelenleri dışlar ve Aday
göstermezseniz,
Ya da Aday oiacaklarda Ülküdaşlık ararsanız,
Şimdikinden farklı bir sonuç alamazsınız.
Bu gibi konular da;
Değişik şekilde iddialar var.
İnsanların ağzı çuval değil ki, büzesin!...
Umarım bu gibi yanlışlıklar, ya da hatalar, bundan
sonrasında yaşanmaz.
İYİ PARTİ ile ADALET PARTİSİ arasında,
Pazarlıkların iyi yürütülediği,
Bu yüzden her 2 tarafında, bu potansiyelden
yararlanamadığı söylenebilir.
Ben bu konuda, İYİ PARTİ ve ADLET PARTİSİ Yöneticilerinin
kusurlarının olduğu kanaatindeyim.
Bu kanaatimi de, seçim öncesinde yazdım.
Ben,SİYASETE Merkez Sağ’da, Doğru Yol’da başladım.
Bu Partinin adı sonradan Demokrat Parti oldu.
Ben yeniden kurulan ADALET PARTİSİ’nin, hem
kurucularındandım, hem de Genel Sekreter Yardımcısı idim.
ADALET PARTİSİ normalde seçime girme hakkına sahipti ama
Baskın bir erken seçim öncesinde ilave şartlar konuldu.
Asalet Partisi sonradan konan şartları yerine getiremedi
ve yüzden de seçime giremedi.
Ben Milletvekili olmak istiyordum.
Meral AKŞENER, Doğru Yol’da Bakanlık yaptığı,
Genel Sekreter
Aytun ÇIRAY ile Ekonomiden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ayfer YILMAZ gibi
Merkez Sağ kökenli kişilerinde bulunması gibi nedenlerle
Evrakları hazırlayıp, son günde,
Milletvekili Aday Adayı olarak, iyi PARTİ’ye kaydımı yaptırdım.
Bu seçimde şart olmadığı halde,
Kimsenin aklına bir şey gelmesin diye;
ADALET PARTİSİ’ndeki bütün görevlerimden istifa ettim.
Parti kaydımı da yaptırdım.
İYİ PARTİ Ankara Aday Adaylarını tanıma ve tanışma adı
altında,
Bizleri Ankara İl Teşkilatı’nda topladılar.
Neticede Nallı Hanlı bir Hanım Doktorla,
Sanıyorum 2 de Mühendis vardı ama
Bunlar benim gibi Yüksek Mühendis ve uzman kişiler
değillerdi
Ben Türkiye’nin Enerji sorununu çözmek isteyen, bu konuda
plan ve projeleri ile
Televizyon
tecrübesi de olan, çok yönlü bir kişi
Ve Yazıları Türkiye’nin de dışında;
Alaska’dan, Vietnam’a kadar uzanan binlerce kilometre
uzaklıkta okunan bir Yazardım.
Bende kendimi tanıttıktan sonra,
Çok okunan ve güncel konular, plan ve projeleri de
içeren,
Sıkıştırılmış haliyle,
26 Sayfalık metnin kopyasını,
İl Başkanı’nın masasına koydum.
Bunu okumasını istedim,sonrası için de kendisiyle görüşme
talebinde bulundum.
80-90 Kişilik Ankara Aday Adayları arasında, en popüler,
bendim.
Ve mutlaka, beni Aday yaparlar diye düşünüyordum.
Ama olmadı.
Sonuçta dedim ki;
Bütün bu olumlu yönlerime rağmen,
Bir de çok okunan bir Yazar olmamdan da olmalı ki;
Beni gözleri tutmamış!...
Sonuçta eğer beni ve benim gibileri Aday yapmış
olsalardı;
Fazladan kaç Milletvekili çıkarırlardı.
Başka bir örnek:
Benden önce 11 Arkadaşımız daha ki bunlarda, Genel Başkan
Yardımcığı yapmış kişilerdi
İYİ PARTİ Yöntimi ile görüşmeleri bu Arkadaşlarımız
yürütüyorlardı.
Bir defasında, Meral AKŞENER’in içeri de olduğu bir
zamanda,
Sekreterine vardık ve Kendisi ile ayakta da olsa bir
görüşme talebimiz olduğunu söyledik.
Sekreter içeri girdi, çıktı ama
Maalesef bizleri kabul etmedi ve görüşemedik.
Böylesi durumlar ve küçük işler sorun yapılmasaydı;
İYİ PARTİ çokdaha fazla oy alır ve daha fazla
Milletvekili çıkarırdı
Siyasetle uğraşanlar;
Böylesi büyük hataları asla yapmamalı!
Bu güne kadar da, bir görüşme imkânımız olmadı. Bizler
hem siyaseten, hemde başka yönlerden, tanınan kişilerdik.
Benden başka ADALET PARTİSİ’nden gelen 2 Milletvekili
Aday Adayı daha vardı.Onlarda Aday olamadı.
Şimdi bu anlattığım konuyu ve yapılan yanlışlığı,
Nasıl değerlendireceksiniz.
Bundanh sonrası iöin, bizlere İYİ PARTİ’de konumujmuza
uygun bir görev verirler mi,
Bişzlerden yararlanmak isterler mi?bunları da
bilemiyoruz.
İYİ PARTİ NHP GÖRÜNTÜDÜNDEN KURTULMALI;
BAŞTA ADALET PARTİSİ OLMAK ÜZERE,
Türkiye’nin Siyaseten içine düştüğü, düşürüldüğü zor
durumdan;
Ancak bu şekilde kurtulabilir.
ÖRNEĞİN;
CHP, 15 Milletvekilini ADALET PARTİSİ’ne göndererek;
ADALET PARTİSİ’nin de Mecliste temsil esilmesini,
sağlayabilir.
Böylesi bir durum;
ADALET PARTİSİ’nin de toparlanmasına ve ilerisi için bir
umut olmasının yolunu açar.
Önümüzde Mahalli seçimler var ve şimdiden, bir şimdiden
bir şeyler yapmak gerek.
MUHALEFET PARTİLERİNE VE LİDER ADAYLARINA ÖNERİMDİR….
Bundan öncesinde olduğu gibi
Şimdiki Parti Genel Başkanları ve Cumhurbaşkanı Adayları;
Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde;
Genelde karşılıklı atışmalar ve birbirlerine laf
yetiştirmeler ile
Seçim kampanyasını tamamladılar.
Seçim kampanyası sürerken,
Özellikle Muhalefet Cumhurbaşkanı Asaylarının,
meydanlarda, dile getirmeleri gereken,
Çok önemli bazı konuları özet halinde toparlasım ve
yayınladım,
Ayrıca Muhalefet Cumhurbaşkanı Adylarına, mail yoluyla
gönderdim,
Teşkilatlarına da ukaştırılması umuduyla, yazılı kopyadan
da elden verdim.
Ama sonuçta, bu bilgilerin sahiplerine ulaşmadığı, yadai
İlgili Adayların,
Bu bilgileri kullanamadıkları sonucuna vardım.
Plan ve Projelerde içeren bu araştırma yazılarını herkes
okumalı,
Siyasetle uğraşanlar da, okumanın dışında,
Uygulama için bir şeyler yapmalı.
Bu bilgiler;
Sitede Muhalefet Cumhurbaşkanı Adaylarının meydanlarda
gündeme getirmesi başlığı ile yayında.
ÖZETLE konu şu:
KANAL İSTANBUL YERİNE- KANAL KARHAZ
Kanal Karhaz;
Hazar Denizi’nin bir kanalla Karadeniz’e bağlanması
projesidir.
Böylesi bir adı ben koydum.
Türkiye’yi Yönetenler;
Amerika ile Rusya arasında yalpalarken;
Biz Türkiye olarak niye Orta Asya Türki Cumhuriyetleri
arasındaki Ekonomik, Sosyal, Kültürel ve Teknik anlamda, ilişkilerin
güçlendirilmesinde,
Niye çaba sarf etmiyoruz?
Başta YÖK ile
ilgili sorunların çözülmesine,
Niye çalışmıyoruz?
Ve soydaşlarımıza niye sahip çıkmıyoruz?
Ve daha başka
Projeler.
Bu bilgilerden herkes istifade etsin!
Saygılarımla 30 Temmuz 2018 Pazartesi
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
Enerji Uzmanı – Gazeteci Yazar
ahmetyalvac1946.blogspot.com.tr
a_yalvac@hotmail.com.tr
Yer verilen
Gazeteler:
1) 28 Haziran 2016 Perşembe KORKUSUZ*
2) 29 Haziran 2018 SÖZCÜ*
3) 25 Haziran 2018 Pazarteai SÖZCÜ*
4) 29 Haziran 2018 Cuma KORKUSUZ*
5) 15 Mayıs 2018 Salı SÖZCÜ*
6) 22 Mart 2018 Salı SÖZCÜ*
7) 13 Haziran 2018 Çarşamba SÖZCÜ*
8) 2 Temmuz 2018 Cumartesi CUMHURİYET*
9) 23 Temmuz 2018 Pazartesi SÖZCÜ*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder