DARBE’NİN CILKI ÇIKTI;
TÜRKİYE ARTIK GÜNCEL VE ÖNEMLİ SORUNLARI ÇÖZMEYE YÖNELMELİDİR….
TÜRKİYE ARTIK GÜNCEL VE ÖNEMLİ SORUNLARI ÇÖZMEYE YÖNELMELİDİR….
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
Enerji Uzmanı – Gazeteci Yazar
Sevgili
Okurlar, 15 Temmuz 2016 başarısız Darbe girişiminin ardından bu güne, aradan
2,5 aydan fazla bir zaman geçti. Darbe ile yatıp, Darbe ile kalkıyoruz…
Bu
sebepten,Türkiye’nin önemli bir çok sorunu unutturuluyor,ya da öteleniyor….
Artık
ötelenen, ya da unutturulmaya çalışılan önemli sorunları çözmeye çalışmamız
lazım…
Darbe ve
Darbe sonrası yapılan resmi açıklamalar ve gelinen nokta itibarıyla, önemli
birkaç konuya kısaca değindikten sonra;
Esas
konulara girmek istiyorum…
1-3 Ekim
2016 Çarşamba. BİR GÜN Gazetesi’nin haberine göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
ERDOĞAN, şöyle bir beyanat vermiş:
OYUN OLDUĞUNU SANIYORLAR
Erdoğan
Darbenin kendi oyunu olduğu iddialarına;
Nasıl
oluyor da ölüm için bir oyun tezgâhlıyorsunuz?
Sözleriyle
tepki gösterdi.
İnsanların
ağzı çuval değil ki, büzesin!...
Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip ERDOĞAN bu sözlerle;
15Tenmuz
2016 Cuma akşamı, Darbe girişiminde bulunanlara direnirken, hayatlarını
kaybeden sivil vatandaşlarımızı kast ediyor.
Böylesi
bir konu, Toplumun büyük bir kesiminin, cevabını merak ettiği, önemli bir
sorudur….
Bir
iktidar değişikliği olmadan, 15 Temmuz 2016 Askeri Darbe girişimini, kim yaptı,
niye yaptı, nasıl oldu gibi bazı önemli sorulara, tam olarak cevap verebilmek,
maalesef mümkün değil…
Ama doğru
mantık yürüterek, cevaplanması gereken, önemli soruları ortaya, koyabiliriz.
Çoğu
insanın kafasındaki soru şu:
MİT
Müsteşarı Hakan FİDAN saat 15’te Kışlalar ve Askeri hava alanlarındaki olağan
dışı hareketlilikten, Darbe yapılacağını, ya da yapılabileceğini tespit ediyor,
Saat 16’da
Genel Kurmay Başkanlığı’na giderek,
Genel
Kurmay Başkanı’nı durumdan haberdar ediyor.
Mevcut
durum bu ise;
Ortalık
daha günlük güneşlik iken; Tanklar Kışlalardan çıkmadan, Jetler daha Hava
alanlarından kalkmadan;
Genel
Kurmay Başkanlığı önlem alamaz mıydı?...
Öncelikle,
bu sorulara cevap verilmesi lazım…
Darbe
girişimini;
Cumhurbaşkanı;
Eniştesi’nden, Başbakan; Akrabalarından ve Korumalarından öğreniyor…
Bu gibi
Makamlar da bulunanların böylesi açıklamaları, çok vahim, en azından; doğru bir
şey değil…
Zira
Devlet’in bütün imkânları, Onların elinde…
Eğer MİT
Müsteşarı Hakan FİDAN, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ı haberdar etmediyse, ya da
edemediyse,
Genel Kurmay
Başkanı, görevini yapmadıysa, ya da tapamadıysa;
Bu
Kişiler, hala niye görevlerine devam ediyorlar?...
Tiyatro
gibi acayip bir Darbe girişimi…
Gece saat
21’de Jetler, Ankara’nın üstünde alçaktan uçmaya başlıyorlar,
Tanklar
saat 23’te Boğaziçi Köprüsünü ve bazı Hava alanlarını kapatıyorlar, uçuşa
yasaklıyorlar…
Bizim
bildiğimiz Darbeler hep, gece yarısından sonra yapılır…,
Bu
bilgilerden sonra ,şöyle bir şey söylenebilir:
Eğer
ortalık henüz, gündüz iken, Askeri darbe girişimi önlenseydi, ya da, önlenebilseydi;
O zaman
246 vatandaşımız da, hayatını kaybetmezdi…
Öyle
inanıyorum ki, böylesi bir Darbe girişimi;
Darbe
öncesi ve Darbe sonrası gelişmelerle de ilgili olarak, ele alınacak ve
derslere, konu olacaktır…
4 Ekim
2016 Salı, Aydınlık Gazetesi
Darbe girişiminden bir gün önce, Ankara’ya gelen, Rusya Devlet Başkanı PUTİN’in özel Temsilcisi DUGİN;
Darbe girişiminden bir gün önce, Ankara’ya gelen, Rusya Devlet Başkanı PUTİN’in özel Temsilcisi DUGİN;
Darbe
yapılacağı konusunda, Hükümet Yetkililerini uyarmış…
8 EKİM
2016 Cumartesi Akşamı, Kızılay- Metro İstasyonu’ndan geçerken;
Orada,15Temmuz 2016 Darbe girişimi vesilesi
ile bir fotoğraf sergisinin olduğunu gördüm.
Ve biraz
durup, resimleri dikkatle incelemeye başladım.
Tankların
ve zırhlı araçların üstüne çıkmış olan inanların, kendi siyasal görüşlerini
ortaya koyan el işaretleri dikkatimi çekti.
Aslında bu
işaretlerden;
Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip ERDOĞAN’ın çağrısına uyup, meydanlara çıkan,
Ve
Darbecilere kendi yöntemlerine göre engel olmaya çalışırken, hayatlarını
kaybeden
Vatandaşlarımızın;
Siyasi
görüşleri hakkında da, bilgi vereceğini düşünüyorum.
Tankların
ve zırhlı araçların üstüne çıkan vatandaşlarımızın çoğu;
4 Parmakla
Rabia işareti yapıyorlardı.
Bazıları
işin özünü bilmedikleri için olmalı ki; 4 parmak yerine, 5 parmakla ellerini
açmışlardı.
Diğer bir
çoğunlukta, diğer parmaklarını kapatıp, sadece işaret parmağını dik
tutuyorlardı.
Tek parmak
işaretini;
Bildiğim
kadarıyla Dinci kesimler kullanıyor. Din bir, Allah bir, Kitap bir gibi
Bozkurt
işareti yapan, bir genç gördüm. Biliyorsunuz Boz kurt işareti, MHP’nin sembolü
Bir genç
de, yumruğunu sıkmıştı. Bu da sol bir görüşten olmalı...
Ilımlı
olan diğer Parti ve Görüşlerden de, mutlaka katılanlar olmuştur. Ama
çoğunluğun;
AKP ve
diğer Dinci kesimlerden olduğunu düşünüyorum.
Görevli
Polisler ve Özel Harekâtçılar hariç, direnişte hayatını kaybeden sivil vatandaşlarımızın;
Hangi
siyasi görüşe mensup oldukları hakkında da, yetkililerce, bir araştırma, bir
tespit yapılmış olabilir…
Bu Darbe
girişimine karşı durup, hayatlarını kaybeden, ya da yaralanan vatandaşlarımıza;
Diğer
şehit ve yaralılarımızdan farlı muamele edildiği,daha fazla maddi imkân
sağlandığı da, ortada…
Bu
kapsamda, Yazılı Basınımızda, Resmi dairelerde de personelden para alınması, ya
da kesilmesi hususunda en az ve en çok miktarın belirtildiği örnekler gördük.,
Hatta bazı
büyük marketlerin duyurusunda;
Yapacağınız
şu kadar alış- verişin, şu kadarı, 15Temmuz Demokrasi şehitlerinin hesabına
aktarılacak diye kampanyalar var…
Şunu demek
istiyorum:
PKK ve
diğer terör örgütleri ile mücadele ederken, hayatlarını kaybeden, ya da
yaralanıp, gazi olan Asker, Jandarma, Polis ve diğer güvenlik mensupları ve
yakınlarına da;
Aynı ilgi,
ihtimam ve itibarın gösterilmesini,
Bu
gibilere de, aynı maddi imkânların tanınmasını,
Ve
sorunlarının giderilmesini diliyoruz….
15 TEMMUZ 2016 DEMOKRASİ ŞEHİT VE
YARALILARIYLA, GÖREV ŞEHİTLERİ VE YARALILARINA TANINAN MADDİ İMKÂNLAR…
15 Temmuz
2016 Demokrasi Malulü isen:
Terörle mücadele Malullü isen:
3203 TL
maaş…
2200 TL maaş…
Demokrasi
şehitlerinin Geride kalanlarına:
Terörle mücadele şehitlerinin Yakınlarına:
327 Bin TL
tazminat…
En fazla 260 Bin TL tazminat…
Demokrasi
şehitlerine daha faza maddi imkân tanınması, daha fazla itibar gördüğü
görüntüsü;
Toplumda,
Hükümet’e olan güveni azaltır, ayrımcılığı da körükler.
Zira görev
şehit ve malullerinin içinde, her Mezhepten, her Etnik kökenden ve her Siyasi görüşten insan var…
Bizim
insanımızın ortak özelliği şudur:
Askerlik
görevi, Onlar için kutsaldır. Ve Asker ocağını, Peygamber ocağı olarak
görürler.
Bizde
Askerlik yapmayanı, Adam yerine koymazlar, kız vermek istemezler.
Bu yüzden,
her Mezhep, her Etnik köken ve her Siyasi görüşten bütün Aileler;
Çocuklarını
Askere gönderirken, ellerine kına yakar, Düğün-Bayram sevinci içinde, Akraba,
Komşu, Eş-Dost hayır dualarla, Terminale kadar gider, eller üstünde
atıp-tutarak, en büyük Asker, bizim Asker sloganlarıyla Otobüse bindirir ve
Otobüs oradan ayrılıncaya kadar da, beklerler.
Askere
yolcu edilen Gençlerde, aynı düşünce, aynı heyecan ve aynı sevinçle,
Birliklerine varır teslim olurlar.
Söz konusu
Vatansa, gerisi teferruattır düşüncesi ile eğitim alır,
Günü
geldiğinde canlarını ortaya koyarak, kendilerine verilen görevi, yerine
getirmeye çalışırlar…
Vatan
savunmasında, kendisine verilen görevi yerine getirirken ,Çocuklarının şehit
olduğunu duyan Ailelerin yürekleri, Evlat acısıyla yanar ama
Vatan sağ
olsun der, teselli bulmaya, gözyaşlarını ve acılarını, gizlemeye çalışırlar…
Onun için
diyorum ki;
Bizi Biz
Yapan, Bizi Diğer Toplumlardan ayıran bu Hasletler; ideolojik saplantılar ve siyasi hesaplar uğruna, asla
zafiyete uğratılmamalı,
Şehit ve
Maluller arasında;
Sebep, ne
olursa olsun; asla ayrım, yapılmamalıdır…
Ve aradaki
bu fark, mutlaka düzeltilmelidir….
Eğer işler
böyle devam ederse,
Aileler
çocuklarını, niye askere gönderdiklerini sorgulamaya başlarlarsa,
Vatan
Borcu Namus Borcudur diye; günü geldiğinde seve seve askere koşan gençlerimiz,
niye Askerlik yaptıklarını sorgulamaya başlarlarsa,
PKK, IŞİD,
DEAŞ ve daha başka terörist gruplarla, canlarını ortaya koyup, mücadele
ederken;
Kimin için
vurulup sakat kalacaklarını, ya da kimin ve niçin hayatlarını kaybedeceklerini
sorgulamaya başlarlarsa;
Gün gelir;
Askerlik yapacak, Vatan için canını verebilecek kimse kalmaz…
Ve böylesi
bir durumdan, Türkiye zarar görür.
11 Ekim
2016 Salı, SÖZCÜ Gazetesi ve yürekleri sızlatan bir manşet;
Hayret !Ne oldu Sise.Darbe girişimi vesilesiyle kendilerine verilen görevi, bir şeylerden habersiz yerine getirmeye çalışırken ve sonrasında;
Hayret !Ne oldu Sise.Darbe girişimi vesilesiyle kendilerine verilen görevi, bir şeylerden habersiz yerine getirmeye çalışırken ve sonrasında;
Onlara
yapılan kötü muamele ve işkenceyi, ekranlardan hep beraber gördük…
Bu vesile
ile Darbe girişimini kim ve nasıl önledi konusundaki kanaatimi de, burada
tekrar söylemek istiyorum.
Darbeyi
asıl önleyenler, rütbesiz Askerlerdir, bizim Çocuklarımızdır.
Eğer bu
askerler; Komutanların sözünü dinleyip, tankları, Halkın üzerine sürselerdi
Ya da
Makineli ile tarasalardı, silahsız ve korumasız insanlar, ne yapabilirdi
ki?!...
O zaman
246 değil, yüzlerce, binlerce insan ölürdü ve kimsede, bir şey yapamazdı…
Onun için
diyorum ki; Mehmetçiğin hakkını yemeyelim…
Başarısız
Darbe girişimini bahane edip. OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmündeki
Kararnamelerle;
Türk
Silahlı Kuvvetleri TSK’nın temel yapısıyla oynanıp, tarumar edilmesini, Taşınmazlarına
ve Arazilerine el konmasını da, kaygıyla ve endişeyle izliyoruz.
3 Ekim
2016 Çarşamba, BirGün Gazetesi’ne göre;
Cumhurbaşkanı sözlerine şu değerlendirmelerle devam ediyor:
Cumhurbaşkanı sözlerine şu değerlendirmelerle devam ediyor:
Gezi
olayları ile başlayan Toplumsal hareketleri ve bazı Devletlerin davranışlarını
da;
AKP
Hükümeti’ni ve Kendisini devirmeye yönelik girişimler olarak görüyor.
Bu vesile
bu gibi konularda da, kısaca bir şeyler söylemek isterim.
Gezi
olayları;
İstanbul-Taksim
meydanında, ağaçların kesilip, yerine AVM ve Tarihte İrticai ayaklanmanın
bastırıldığı yer olarak bilinen ve Topçu Kışlası diye adlandırılan mekânın
yeniden yapılmak istenmesine;
Başlangıçta
3-5 duyarlı genç’in karşı çıkmasıyla başlayıp, genişleyen,
Ve başka
sebeplerle yapılan ağaç ve yeşil alan katliamlarına karşı da devam eden bir
Toplumsal hareketin, sembolü olmuştur
Dolayısıyla
Gezi olayları ve devamının, Hükümeti devirmeye çalışmakla ilgili bir yanı
yoktur…
Şimdi
Artvin– Cerat Tepe’de Maden ocağı açma tartışmaları, yeniden alevlendi…
Halk, ağaç
katliamı yapılacağından, doğanın tahrip olacağından endişeli ve bu yüzden karşı
çıkıyor.
Pekii
Artvinliler de mi, Hükümeti devirmeye çalışıyor?
Ağaç
katliamı yapmadan, doğayı tahrip etmeden de, burada bir maden ocağı açmak,
mümkün olabilir…
Ama böylesi
bir durum, ek masraflar getirir ve ihaleyi alan kişi az kazanır…
Eğer bir
işi birilerine mutlaka vermek isterseniz;
O zaman
şartları zorlamak ve işi kitabına uydurmak için, ne gerekiyorsa, yapmak zorunda
kalırsınız.
Böylesi
bir ortamda, ne kendi teknik elemanlarınızın, ne Maden Mühendisleri Odası, ne
Çevre Mühendisleri Odası gibi konusunda uzman, Sivil Toplum Kuruluşlarının
önerilerini, ne de Halkın itirazını, tepkisini göz önüne alırsınız…
Bu gibi
uygulamaların, başka türlü izahı, olamaz.
Manisa-Soma
ve Karaman - Ermenek Maden ocağı kazalarında da gördük;
Gerekli
teknik önlemler alınmadığı için, bu gibi maden kazalarında, katliam
yapmışçasına, çok sayıda insan hayatını kaybediyor…
Çalışma
Bakanlığı’nda da bilgili, tecrübeli ve namuslu Mühendisler, Müfettişler,
mutlaka vardır…
İhale
aşamasını geçtik; eğer birilerini koruyup- kollamak istiyorsanız, o zaman;
Namuslu ve
işinin erbabı Elemanların önerilerini de, dikkate almazsınız…
Ve işi
yine, Kitabına Uydurmaya çalışırsınız.
Ben Eneri
Uzmanı bir Yüksek Mühendisim 30 Yıla yakın bir süre, Enerji Bakanlığına bağlı,
Türkiye Elektrik Kurumu TEK’te çalıştım.
Hayatım
Termik Santrallerde ve Kömür ocaklarında araştırma yapmakla geçti
Yer altı
Kömür ocaklarında değil ama Termik Santrallerin verimli işletilebilmeleri
açısından;
Açık kömür
ocaklarında kı işletme konusunu ve sorunlarını iyi bilirim.
Yeni Plan
ve Projelerle, Türkiye’nin Enerji Sorunlarını çözmeye talip olduğumu, bu vesile
tekrar söylemek isterim…
Sonuç
itibarıyla Bürokrasiyi, Devlet’in işleyişini, sorunların nerede ve nasıl
tıkandığını da, iyi bilirim.
Bunlar
genel kurallar…
Bu gibi ek
çıkışlardan sonra, tekrar Artvin – Cerattepe Maden ocağı konusuna geliyorum.
Peki
Artvin – Cerattepe’de ki Maden ocağı ihalesini alan kişi kim? Mehmet CENGİZ.
Peki
Mehmet CENGİZ kim?
Millet’in…….A’sına
koyarım diye, Millet’e küfreden birisi.
Pekii böyle birisine, Devlet ihalesini niye
veriyorsunuz?…
Şimdi
diğer bir konu:
Yabancı
Devletler de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ı devirmek istiyorlar
iddialarına gelince;
Devletlerarasındaki
ilişkilerde; karşılıklı çıkarlar, esastır.
Yabancı
Devletlerin, her zaman Türkiye’nin, ya da bir Siyasi’nin yanında yer alacağını
düşünmek,
Onlardan
iyilik beklemek, en azından bir saf dilliktir.
Bir
Amerikan yapımı olan ve Ortadoğu ülkelerini bölüp-parçalamaya yönelik olan
BOP’un Eş Başkanlarından biri olduğunuzu ve bu kapsamda, Diyarbakır’ın bir
Yıldız olabileceğini siz söylediniz…
BOP
kapsamında, Diyarbakır’ın nasıl bir Yıldız olacağının belirtilerini, yakın bir
zamanda yaşadıklarımızla hep beraber gördük
Sözde
Barış sürecinde PKK, silah ve mühimmat yığınağı yaparak, bölgeyi silah deposu
haline getirdi…
7 Haziran
2015 Milletvekili seçiminde AKP oy kaybına uğrayıp, tek başına iktidar olmayı
kaybedince, PKK ile mücadele etme gereğini duydunuz.
Bu
mücadele sonunda, başta Sur ilçesi olmak üzere, Diyarbakır’in birçok yeri,
harabeye çevrildi,
Güvenlik
güçlerinden ve sivil Halktan çok sayıda, hayatını kaybedenler oldu
Şimdi
Güneydoğu Bölgemİz’in başka Yerlerinden de, neredeyse her gün, şehit haberleri
gelmeye devam ediyor…
Hep kan ve
gözyaşı…
Güney
sınırımızın büyük bir kısmı, Suriye tarafında, başta PYD, IŞİD, DAEŞ ve başka
terör örgütlerinin kontrolüne geçince,
Aynı
zamanda, başta Gaziantep ilimizin Kilis ilçesi olmak üzere, bazı yerleşim yerlerine
roketlerin düşmesi, mal ve can kaybına neden olması ve bir türlü önlenememesi ,
Canlı
bomba eylemleri ile de, Türkiye’nin her tarafını savaş alanına çevirdikleri
gibi gerekçelerle
Türk
Askeri Suriye’ye girmek ve sınırımızı terörist gruplardan, temizlemek zorunda
kaldı.
Ve hala
Suriye’de
Türk
Askeri PKK ve PKK’nın Suriye’deki kolu PYD ile mücadele etmeye başlayınca
Bu nokta
da çıkarlar çatıştı ve Amerika ile ters düştünüz…
Yahudilerden
üstün hizmet ve cesaret madalyası aldınız,
Sonra
İsviçre-Davos’ta, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon
Peres’e one minute deyip,
tepkilerini üzerinize çektiniz…
Ve sonunda
Eyyy Amerika…,Eyyy İsrail,…eyyy Birleşmiş Milletler…,Eyyy Rusya…, eyyy PUTİN…,dediniz…
Hatta
yıllar önce ölmüş ve Dünyanın en prestijli bilim ödülleri, NOBEL yarışmalarının
kurucusu, Alfred NOBEL’i de;
Ey Nobel,
şunu da gör diye suçladınız…
Nobel’e de
çatmanın sebebi aslında şu:
Mısırlı
Nobel ödülü sahibi Prof Dr. Muhammet ELBARADEY.
Bu kişi,
Dünya Atom Enerjisi Başkanı idi. Sonrasında Mısır’da Müslüman Kardeşlerin
Lideri, Cumhurbaşkanı Muhammed
Mursi’nin, Sisi tarafından yapılan Askeri bir darbe ile uzaklaştırılması
sonucunda;
Nobel
Ödüllü Bilim adamı Prof. Dr. Muhammet ELBARADEY, Üst bir makama getiriliyor…
Devrik
Lider Muhammed Mursi ise; bilindiği üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın
İdeolojik açıdan dostu ve arkadaşı.
Sizler,
Ona olan muhabbetini 4 parmaklı Rabia işareti ile tanıyorsunuz.
Sayın
ELBARADEY, Batı standartlarında ve Batı düşüncesinde biri olduğundan,
Muhammet
Mursi’ye yaklaşım tarzı;
Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip ERDOĞAN’ın hoşuna gitmiyor,
Ve Sayın
BARADEY’e Nobel ödülü verildiği için;
Eyyy
Nobel!...şunu da gör diye çıkış yapıyor
Ve yıllar
öncesinde ölen ve bu ödülün kurucusu Alfred
NOBEL’i suçluyor…
Bu
örneklerle burada, şu hususa dikkat çekmek istiyorum:
Eyyy…ile
başlayan bu gibi örneklerle
Bir
şekilde herkesin tepkisini üzerinize çektiniz…
Bu gibi
çıkışlar;
iç
politikada, bazı seçmenlerin oyunu almakta bir işe yarar ama
Uluslar
arası Camiada, bir getirisi yoktur ve olmaz da…
180Derece
tutum ve davranış değişikliği; sahibine de ülkesine de, zarar verir.
Bu gün
yaşadığımız birçok önemli sorunun temel nedenin;
Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, dün öyleydi, bu gün böyle şeklinde gibi
İş yürütme
şeklinden kaynaklandığı, söylenebilir….
ABD’nin
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın üstünü çizdiği, çoğu kişi tarafından
bilinen bir husus…
İçeride de
Vatandaşlarımız açısından, önemli bir bilinçlenme ve muhalefetin oluştuğu da
ortada…
Ve sonuçta
AKP ve onun fiili lideri konumunda ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN da
İktidarı kaybetmemek için, bir şeyler yapmakta kararlı görünüyor.
İktidarı kaybetmemek için, bir şeyler yapmakta kararlı görünüyor.
Bu soruya
en bariz örnek şu:
7 Haziran
2015 Milletvekili seçiminde AKP, tek başına iktidar olma şansını yitirdiği
halde;
Bir
koalisyon Hükümeti’nin kurulmasına imkân sağlandı mı?...
Sonuçta
hep kazanan AKP oluyor…
Sonuç
itibarıyla AKP,15 yıldır iktidarda ama
Dış
ilişkilerde bu gün, Türkiye’nin geldiği nokta; onların tabiri ile değerli
yalnızlık…
İçeride de
Ekonomi, Eğitim,Üretim, İşsizlik konusu gibi temel konularda da, işlerin iyi
gittiğini, maalesef söyleyemeyeceğiz..
Dünyada
Ülkelerin ve Siyasilerin iş yapabilmelerinde ve sözlerinin dinlenmesinde asıl
kriter şudur:
Ne zaman
ki önünüze Amerika, Almanya, Japonya, İngiltere, Fransa gibi, her konuda
gelişmiş bir Dünya devleti olmak gibi bir hedef koyarsanız, buna Rusya ve Çin
de dahil edilebilir,
Ve böylesi
bir Devlet olmayı;
Kendi
maddi imkânlarınız ve kendi Beyin gücünüzle başarma hedefini önünüze koyar ve
başarırsanız;
O zaman
OYUN KURUCU ve Sözünü dinletenlerden biri, Siz olursunuz…
Bizlerde
böylesi bir durumdan, bir Vatandaş olarak, büyük bir mutluluk duyarız…
2-OHAL KARARNAMELERİ İLE ÜLKE
YÖNETİLEMEZ…
Adalet ve
Kalkınma Partisi AKP;
15 Temmuz
başarısız Darbe girişimi vesilesi ile büyük bir fırsat yakaladı.
Olağanüstü
Hal nedeniyle Meclis’in Bakanlar Kurulu’na Kanun Hükmünde Kararname çıkarma
yetkisi verdikten sonra;
Çıkarılan
KHK’lar ile
Bir
yandan, Devlet içinde çöreklenmiş olan Fethullah GÜLEN Terör Örgütü mensubu
militanlar yakalanıp, ceza evine konulurken,
Diğer
yandan, bu Örgüte mensup olmayan, FETÖ ile uzaktan yakından bir ilgisi,
ilişkisi olmayan muhalif insanların bile
Sırf
birilerinin sözde ihbarları neticesinde;
İşten
atıldığı, ya da yakalanıp, hapse atıldığı da, iddia ediliyor…
Haksızlığa,
ya da iftiraya uğradığını iddia edenler için, CHP bir komisyon kurmuş durumda.
İlginç
bilgiler olduğu söyleniyor…
Bank
Asya’ya para yatırdıysanız, bu husus; soruşturma geçirmenize, ya da içeri
alınmanıza, vesile olabiliyor.
Ya böyle
bir şey olur mu?
Bu
Bankanın açılmasına kim onay verdi?..
Ya da
FETÖ’nün yurtlarında kalmak ya da onun okullarında okumak gibi hususlarda,
soruşturmaya ve bir şekilde zarar görmeye, vesile olabiliyor.
Peki bu
yurtlara, bu okullara, faaliyet izni veren kim?...
Tabi ki,
FETÖ ile ilgisi olmadığı halde, işinden gücünden olup, içeri alınanlar;
Yargılama
sonucunda, beraat edecekler ama
O zamanda
suçsuz insanlara; kusura bakmayın, pardon; yanılmışız diyecekler…
Böylesi
bir yöntemle;
AKP’’nin
kendi ideolojisine uygun bir yönetim biçimi oluşturmak için;
Kendi
taraftarına yer açmak istediği görüşü de hakim…
SÖZCÜ
Gazetesi’nin haberine göre;
Bir yandan
Devlet kurumları, FETÖ’cülerden temizlenirken;
Boşalan
kadrolara, başka Tarikat mensuplarının yerleştirildiği iddia ediliyor.
Bu durumu
9 Ekim 2016 Pazar.SÖZCÜ Gazetesi;
GİDİYOR
PENSİLVANYA, GELİYOR MENZİLVANYA başlığı ile duyurmuş.
Olağanüstü
Hâl OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararnameler KHK’lar ile
Bakanlar
Kurulu’na belli bir süre için, verilen yetkiye dayanılarak;
Kalıcı
bazı önemli işlerde, bu KHK’lar ile yapılmaya başlanmıştır.
Örneğin
Türk Silahlı Kuvvetleri TSK’nın ana yapısı;
Sivilleşme
kapsamında, tarumar edilmiş,
TSK’nın
siyasallaşmasının önü açılmış,
Mallarına
ve arazilerine el konulmuş,
Ve sonuç
itibarıyla, TSK’nın vurucu gücünün
Ve
dolayısıyla Türkiye’nin güvenliğinin de, zaafa uğratıldığını söylemek mümkün…
Böylesi
temel ve çok önemli bir konu, bir siyasi Partinin tek başına yapacağı bir konu
olmadığı gibi,
Kanun
Hükmündeki Kararnameler ile yapılabilecek konular, asla değildir…
Cumhuriyet
Halk Partisi CHP, mevcut Anayasamıza da aykırı olan bunun gibi uygulamaların
iptali için;
Anayasa
Mahkemesi’ne başvurdu. Ama biraz geç davranıldı…
Meclis’te
KHK’ların iptali için verilen önergenin de;
Gündeme alınmasını
oyalama taktiği ile engellemek isteği belirtiliyor.
Meclis,
Kanun Hükmünde Kararnameler çıkarma yetki önergesine, 3 aylık süre için onay
vermişti.
1,5 ay
içinde de, kaldırılabileceği de söylendi ama
Cumhurbaşkanı
verdiği beyanatta, OHAL’ın 12 ay, belki daha fazla sürebileceği gibi sözler
sarf etmesinden sonra;
Meclis,
OHAL’in 3 ay daha uzatılmasına karar verdi.
Anlaşılan
o ki OHAL, 3 aylık uzatmalarla devam edecek…
Danıştay
eski Baş Savcısı Tansel ÇÖLAŞAN, KHK’lar ile ilgili şu açıklamayı yapıyor:
Kanun
Hükmündeki Kararnameler ile yapılan uygulamalar;
OHAL
süresi ile ilgilidir .
İnsanların
İşten çıkartılması ve TSK’nın temel yapısının tarumar edilmesi, mallarına el
konulması gibi işler;
Kanun
Hükmündeki Kararnameler ile yapılamaz. Zira bu gibi işler ve uygulamalar;
kalıcı
sonuçları olan işlerdir…
Dolayısıyla
bu gibi uygulamalar, Anayasa’ya aykırıdır.
Sözcü
Gazetesi’nden Başyazar Rahmi TURAN, yorumunun bir yerinde şöyle diyor:
ADALET
Bakanı Bekir BOZDAĞ, bir Televizyon konuşmasında şöyle demiş:
Kanun
Hükmündeki Kararnameler, Anayasa’ya aykırı bile olsa
Uygulamalar
devam edecek…
YUNANİSTAN, 17 ADAMIZI İŞGAL ETTİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Ege Adaları konusunda, Lozan Antlaşmasını ve bu Anlaşmaya imza koyan, Rahmetli İsmet İNÜNÜ’ye çatarken;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Ege Adaları konusunda, Lozan Antlaşmasını ve bu Anlaşmaya imza koyan, Rahmetli İsmet İNÜNÜ’ye çatarken;
2004’
Yılı’na kadar bize ait olan Ege Denizi’nde ki 17 Adamızın, bu tarihten
itibaren, teker teker işgal ettiğini
biliyoruz.
Bu
adaların gerçek sayısının küçük ada ve kayalıklarla beraber, toplam sayının 152
olduğu da;
Emekli
Deniz Tüm Amiral Türker ERTÜRK tarafından ifade edilmektedir.
17
Adamızın Yunanistan tarafından Meclis’te başta CHP eski Milletvekilleri Gürkut
ACAR ile rahmetli Kamer Genç ve başka
Milletvekilleri tarafından, defalarca gündeme getirildi ama maalesef. AKP
Hükümeti tarafından bir şey yapılmadı…
Bu Ada,
Adacık ve Kayalıkların kıta sahanlığı, hava sahasının olduğu;
Bu vesile
ile yakın ve uzun zamanda, başımıza, nice yeni sorunların açılabileceğini
tahmin edebilirsiniz.
Bir iktidar
değişikliğinde, bu Adalarımızı geri almak istediğimizde;
Kimbilir,
kaç gemimiz batacak, kaç uç.ağımız düşecek,ç Askerimiz ölecek…
Daha
önemlisi Yunanistan bu Adaları şimdiden silahlandırıyor ve Türkiye için, yeni
bir tehlike…
Bu Ada
Adacık ve Kayalıkların yer altı zenginlikleri konusunda da, ilgisizlik nedeni
ile
Haklarımızdan,
feragat etmiş oluyoruz…
Bu durum
kabul edilemez…
Saygılarımla,
13 Ekim 2016 Cuma
13 Ekim 2016 Cuma
Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
Enerji Uzmanı – Gazeteci Yazar