8 Mayıs 2014 Perşembe

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ KONUSU… Ahmet Yalvaç

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ KONUSU…
Ahmet Yalvaç
            Sevgili Okurlar, şimdi de Cumhurbaşkanlığı seçimini; daha doğrusu kimin Cumhurbaşkanı seçileceğini, bunun nasıl gerçekleşeceğini konuşmaya başladık…
            Herkes, özellikle de muhalefet partilerinin liderleri çok önemli bir hususu unutmuş gibi gözüküyorlar: Cumhurbaşkanının Halk tarafından seçilmesi talebinin, bir ihtiyaçtan kaynaklanmadığını biliyoruz
Bu talep, eski Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet SESER’in  görev bitimi sonrasında, kimin Cumhurbaşkanı olacağı konusu söz konusu olduğunda gündeme gelmiştir
Öyle anlaşılmaktadır ki, Adalet ve Kalkınma Partisi AKP, demokrasinin imkanlarını kullanarak iktidara gelmiştir ama, iktidarı bırakmayı asla istememektedir
Dolayısı ile, Cumhurbaşkanının Halk tarafından seçilmesi talebi ve bu maksatla yapılan Anayasa değişikliğinin de, AKP Hükümeti’nin özellikle de Başbakan Sayın Tayyip ERDOĞAN’ın gelecek adına siyasi çıkar hesaplarına dayandığını söyleyebiliriz.
Ahmet Necdet SEZER’in görev bitimi sonrasında, kimin Cumhurbaşkanı olacağı konusu gündeme geldiğinde ve mevcut hükümler doğrultusunda bu konu Meclis’de tartışılmaya başlandığında, AKP işi yokuşa sürmeye başlamış, özellikle de herkes, Başbakan Sayın Tayyip ERDOĞAN’ın ağzına bakmaya başlamıştı
Sayın ERDOĞAN 15 gün bekledikten sonra, ,başka bir yol bulamamış olmalı ki, Sayın Abdullah GÜL’ü aday göstermek zorunda kalmıştı. Neticede Milliyetçi Hareket Partisi lideri Sayın Devlet BAHÇELİ’nin de desteği ile Sayın Abdullah GÜL, Cumhurbaşkanı seçilmişti…
Burada her nasılsa, AKP’yi zor günlerinde Sayın Devlet Bahçeli’nin kurtardığını da, belirtmek zorundayız.. Zor anlardaki böyle bir desteğin nedeni ise, çoğu vatandaşımız tarafından hala merak edilen bir husustur... Mevcut durum bu iken özellikle de ortada çözülmesi gereken birçok acil sorunumuz varken, herkesin ve bilhassa da muhalefet parti liderlerinin, Cumhurbaşkanlığı seçimine ve kimin Cumhurbaşkanı olacağı konusuna kilitlenmiş olmalarını, hayretle izliyorum.
Bu itibarla, Cumhurbaşkanlığı seçiminin bir süre ertelenmesinin, ya da eski usule geri dönülmesinin, Türkiye’nin menfaatleri açısından daha yararlı olacağını belirtmek istiyorum
Bu gün siyaseten gelinen nokta da, yaşanan tüm sorunlarda, Adalet ve Kalkınma Partisi birinci derecede sorumludur.
Ve onun lideri Başbakan Sayın Tayyip ERDOĞAN, Cumhurbaşkanı olmak istemektedir. Eğer mevcut durum bu ise, Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olup, olamayacağını anlayabilmek için;
            ÖNCELİKLE ŞU HUSUSLARIN GÖZÖNÜNDE BULUNDURULMASI VE CEVAPLARININ VERİLMESİ LAZIM:
1-İç ve dış güvenliğimiz tehdit ve tehlike altındadır
PKK Terör Örgütü ile yapılan görüşmeler ve yapılan pazarlıklar neticesinde olmuş olmalı ki, bu gün özellikle Güneydoğu bölgemizde Devlet otoritesinin olmadığı, Halkımızın orada PKK’nın insafına terk edildiği, can güvenliğinin kalmadığı,
Teröristlerle Polisinin ve Askerin mücadele etmediği, etmesinin de istenmediği,
PKK’nın bu bölgemizde Halktan para topladığı,23 Nisan Çocuk Bayramı’nda bazı çocukları kaçırdığı, ailelerinin feryatlarına rağmen çaresiz kalındığı, ya da bir şey yapılmadığı, yapılamadığı,
PKK’nın bu bölgemizde yapılandığı, bu konuya göz yumulduğu,
Böylelikle resmen olmasa da Güneydoğu bölgemizin fiilen PKK’ya terkedildiği izleminin yaygın olduğu, bazı yazılı ve görsel basın tarafından ve bazı konuşmacılar tarafından özellikle vurgulanmaktadır.
Özellikle Suriye sınırımız yol geçen hanına dönmüştür, giren çıkan belirsiz hale gelmiştir. Sınırdaki vatandaşlarımızın can güvenliği de kalmamıştır.
Suriye sınırından giren teröristlerin, Hatay’ın Reyhanlı ilçesi ile Gaziantep’deki patlamalar neticesinde yaşanan can kayıpları ile ilgilerinin olduğu ve yine yazılı ve görsel basınımızda yer alan hususlardır
ELKAİDE, ELNUSRA gibi aşırı Dinci İslami terör örgütlerinin, Hatay, Gaziantep, Konya, İstanbul-Ümraniye gibi yerlerde yuvalandıkları ve bu gibi örgütlere müsamaha gösterildiği, korunduğu gibi hususlar ,basınımızda da yer alan malum bilgilerdir Ayrıca Başbakan Sayın Tayyip ERDOĞAN, BOP Eşbaşkanı olduğunu müteaddit defalar söylemiştir.
Ve Büyük Ortadoğu Projesi BOP’un, Türkiye’yi de bölüp parçalamaya yönelik, Amerika Birleşik Devletleri yapımı bir proje olduğu da bilinmektedir.
Yabancı bir Devletin projesinde görevli olduğunu söyleyen bir Başbakan, Türkiye’nin hak ve menfaatlerini nasıl koruyup, kollayabilir?..
Ve Başbakan Sayın Tayyip ERDOĞAN’in Türkiye adına hangi taahhütlerin altına girdiğini, ne gibi sözler verdiğin, yaşanan gelişmelerden tahmin ediyoruz ama, tam bilmiyoruz, bilemiyoruz.
Türkiye’nin bu gün siyaseten geldiği tehlikeli durum, BOP’la mı ilgi dir? Mutlaka araştırılması, cevaplandırılması lazım dır…
2-Bu gün sonuç itibarı ile Türk Silahlı Kuvvetleri TSK’nin genleri ile oynanmış, en tecrübeli, en bilgili ve Ülkemiz menfaatleri açısından dik duruş sergileyen değerli Komutanlar, bir şekilde yapıdan uzaklaştırılmak suretiyle, farkında olmadan bile yapılmış olsa, Ülke güvenliğimize büyük bir darbe vurulmuştur.
Özellikle Deniz Kuvvetleri’nin Komuta Heyeti’nin zayıflatılması sonucunda olmalı ki ,Kıbrıs Rum Yönetimi Akdeniz’de KKTC’ ve Türkiye’yi dışlayarak petrol ve doğal gaz aramaları başlatmış ve sonuçta doğal gazı bulmuştur.
Ama netice itibarı ile bu fiili duruma sessiz kalınmış ve sineye çekilmiştir.
Ayrıca 2004’den itibaren Ege Denizi’ndeki 16 adamız Yunanistan tarafından işgal edilmiş, geri alınması hususunda gereği yapılmamıştır.
3-Şimdi de kuzeyimizde Ukrayna ve Rusya arasında egemenlik konusunda kriz patlak vermiş, Rusya Karadeniz’’de bulunan Kırım yarımadasını fiilen işgal etmiştir
Şimdilerde Ukrayna-Rusya arasındaki sürtüşme büyümüş, bölgemizde yeni bir savaş ihtimali belirmiştir. 4 Mayıs 2014 Pazar itibarı ile, Ukrayna’ya bağl liman kenti Odese’de çıkan çatışmada Ukrayna yanlıları, Rusya yanlılarının sığındığı binayı ateşe vermişler, sonuçta 60 kişi feci şekilde yanarak can vermiş. Demek istediğim husus şu: Kırım eskiden bir Osmanlı toprağı idi Şimdi bile orada binlerce soydaşımız Tatar Türkleri bulunmaktadır.
Oradaki soydaşlarımızın mal ve can güvenliklerinin tehlikede olmasının dışında, Karadniz’de savaşın genişlemesi ve yayılma ihtimali bulunduğundan,  TSK’daki, özellikle de Deniz Kuvvetleri’inde ki Komuta Heyeti zafiyeti nasıl telafi edilecek?...
Başbakan Sayın Tayyip ERDOĞAN, Silivri, Hasdal, Mamak…gibi ceza evlerinde tutulan TSK mensubu Komutanlar için, onlara Cemaat kumpas kurdu demişti, peki sonrasında ne yapıldı?... Eğer Başbakan Sayın Tayyip ERDOĞAN, bu düşüncesinde gerçekten samimi ise, Türkiye’nin güvenlik zaafını da göz önünde bulundurarak, gereken yasal düzenlemeyi de yapıp, zindanlardaki kumpas mağduru Komutanlar ile diğer tutsakların biran önce serbest kalmalarını sağiamalı, özellikle Deniz Kuvvetleri mensubu  ve diğer askeri personel görevlerine iade edilmelidir
Bu konuda özellikle muhalefet partileri CHP ve MHP’ye ve Halkımıza büyük görevler düşmektedir.
5-30 MART YEREL SEÇİMLERİ YAPILDI AMA!...
Başbakan Sayın Tayyip ERDOĞAN zorda kaldığında her vesile çözüm sandıkta diyordu ama ,30 Mart 2014 yerel seçimlerinde sandiğa da hile karıştırıldığını gördük.
Peki seçimlerin güvenliğini sağlamak, gerekli önlemleri almak AKP Hükümeti’nin görevi değil mi?... İstanbul, özellikle de Ankara’da yerel seçimleri CHP kazanabilirdi ama olmadı. Seçmen kütüklerinde hileler, sandıktan çıkan fazla oylar, CHP’den alınıp, AKP’e yazılan oylar, elektrik kesintileri, AKP’li bazı Bakanların ve Milletvekillerinin Seçim Kurullarını ziyaretleri, Seçim Kurulları ve nihayetinde Yüksek Seçim Kurulu YSK’nın AKP lehine verdiği kararlar, İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde CHP’nin kaybetmesine neden olmuştur
Seçim mağduru sadece CHP’de değildir. MHP ve BDP’de bundan yeterince nasibini almıştır. Seçim hileleri sadece Ankara, İstanbul gibi şehirlerde değil, Türkiye’nin her yerinde yaşanmıştır. Dolayısı ile, AKP her ne kadar % 43 gibi bir oy aldı gibi gözüküyor ise de, gerçek oranın daha aşağılarda % 35-36 da olduğu söyleniyor
Sayın Erdoğan’ın her ne pahasına olursa olsun, Cumhurbaşkanı olmak istediği, bunun içindir ki belli bir oy yüzdesini tutturmak istiyordu. Seçim hilelerine baş vurulması da aslında bu amaca yönelik bir husustur. Eğer Başbakan Sayın Tayyip ERDOĞAN, beklendiği gibi eğer,% 35-36 oy alsaydı, Cumhurbaşkanlığı’na aday olabilir miydi?..
.Peki mevcut durum bu ise, Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldığında da, seçime hile karıştırılmayacağını kim garanti edebilir?...Bu şartlar altında yapılan bir seçimle, Türkiye hangi sorununu çözebilir?
Bu nedenle öncelikle seçim hileleri, resmi kişilerin yanlı hareketleri de dahil,30 Mart yerel seçimlerinde yaşanan sorunlar, mevcut kanun ve yönetmelikler de göz önünde bulundurularak, ,bir daha hile yapılmayacak şekilde gerekli düzenlemeler yapılmalı, seçim güvenliği mutlaka sağlanmalıdır.
Ankara’da alınan seçim sonuçlarına Cumhuriyet Halk Partisi CHP, Anayasa Mahkemesi AYM nezdinde itirazda bulunmuştur.
Cumhurbaşkanlığı seçimi, Ankara konusunda AYM kararını açıkladıktan sonraki bir tarihe bırakılmalıdır. Onun için ilk tedbir olarak Cumhurbaşkanlığı seçim şimdiden ertelenmeli, ya da eski usule geri dönülmeli diyorum
6-17 ARLIK 2013 YOLSUZLUK VE RÜŞVET OPERASYONLARI İLE, DÖRT BAKANIN FEZLEKELERİ…
Eğer 17 Aralık 2013 tarihinde beklenmedik bir zamanda patlak veren ve ucu Başbakan’a, onun oğlu Bilal’e ve diğer aile fertlerine, Bakanları; Muammer GÜLER, Egemen BAĞIŞ, Zafer ÇAĞLAYAN, Erdoğan BAYRAKTAR ve bu bakanların çocuklarına kadar uzanan yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ile, Tape denile telefon dinlemelerinin gereği yapılmış olsaydı, bu gün muhtemelen Hükümet bile istifa etmiş olabilirdi
Ama ortada çok cidi ve belirgin iddialar olmasına rağmen gereği yapılmak yerine, operasyonları başlatan Yargı mensuplarına ve Emniyet mensuplarına, paralel yapıdır, bize darbe yapıyorlar gibi bahanelerle olayı örtbas etmeye ve bu gibileri görevden almaya, sürgün etmeye, haklarında soruşturma açmaya başlandı.
Peki şimdi soru şu:
Bir hukuk devletinde böyle bir hak, böyle bir davranış olabilir mi?...
Peki böyle bir davranışı, böyle bir yaklaşımı, sıradan bir vatandaş ortaya koyabilir mi idi?... Asla!... Bu güne kadar görülmüş ve anlaşılmıştır ki, Başbakan Sayın Tayyip ERDOĞAN, amacına ulaşmak istediğinde, gerçekte olmasa bile, kendisine hayali bir düşman yaratmakta ve bu hayali düşman konusundan, siyasi olarak istifade etmek istemektedir
İçeride kendi halkına, yaşananların hep dış güçler tarafından, faiz lobileri tarafından..gibi mihkraklardan kaynaklandığını söyleyip, puan alsa bile, böylesi yaklaşımlari ya da konulan yasaklaTürkiye’yi, Dış dünya karşısında çok zor bir durumda bırakmaktadır.
Bizler hiçbir taraftan değiliz; hak ve adaletten yanayız ve ülkemiz adına kaygı duyuyoruz
Ve BAŞBAKAN Sayın Tayyip ERDOĞAN Cumhurbaşkanı seçilse, şimdikinden daha farklı bir Türkiye ile mi karşılaşacağız?...Bu konudan emin olmamız lazım
Bu itibarla çok önemli bir konuda hukuki sürecin gereği yapılmadan, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları sonuçlanmadan seçime gidilmesi ve netice de siyasi bir çıkar sağlanması, çok manidardır. Böyle bir şaibe altında olanlar, aklanmadan asla Cumhurbaşkanlığına aday olamazlar, olmamalıdırlar. Bu konuda hukukçulara ve özelliklede Yüksek Seçim Kurulu YSK’ya çok büyük görevler düşmektedir.
İşin asıl vahameti şurada:
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar şöyle dedi:
Bana yöneltilen tüm suçlamalar ve yanlış işler, ;Başbakan’ın bilgisi dahilindedir ve onun emri ile yapılmıştır. Ben istifa ediyorum ama, Sayın Başbakan’ın da istifa etmesi gerekir.!... Ve Sayın Başbakan, Erdoğan Bayraktar’ın iddialarını yalanlamadı…
Aradan geçen 5 ay gibi uzun bir süre sonra ve 30 Mart yerel seçimlerinden sonra, 5 Mayıs 2014 Pazartesi günü sözde 4 Bakanın fezlekeleri Meclis’te görüşülmeye başlandı.
Meclis televizyonu kapalı, internet üzerinden yayın yok, sonuçta her şey gizlenmeye çalışılıyor… Sözde dokunulmazlıklar kaldırılıp Yüce Divan’a sevkler yapılmadı,
Ama sözde Araştırma Komisyonu kuruldu. Üye sayısı Muhalefet partilerinden 7, AKP’den 8., Öyle anlaşılıyor ki, bu komisyon işi uzatmaya alacak ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasına bırakılacak, nihayetinde bütçe görüşmeleri…vs sonrasına ertelenecek,  sonunda AKP ‘li komisyon üyelerinin oyları ile, 4 Bakan sonuçta aklanıp ,rüşvet ve yolsuzluk operasyonları da kapatılmış olacaktır.
Dolayısı ile yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarına adı karışan Bakanlar hakkında gerekli hukuki işlemler yapılmadan, sonuçlanmadan, Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılırsa, aslında hukuki olarak geçersiz olacaktır.
EĞER BİR KİŞİ CUMHURBAŞKANI OLMAK İSTİYORSA?...
1-Eğer bu kişi Meclis’te ise, öncelikle dokunulmazlığını kaldırmalı, eğer bir dosyası varsa, soruşturma açılmalı, ancak temize çıktıktan ve aklandıktan sonra aday olabilmelidir.
2-Cumhurbaşkanı olmak isteyen bir kimsenin Cumhuriyetin temel ilkeleri ile, kuruluş felsefesi ile, Türklük ile, Atatürk ilke ve inkılapları ile bir sorunu olmamalı
3-Cumhurbaşkanı olacak kişi, tercihen bir hukukçu olmalı. Eğer Yargıtay, Danıştay, ya da Anayasa Başkanlığı gibi önemli görevlerde bulunmuş olursa, daha yararlı olur.
Cumhurbaşkanı Devletin Başıdır, Ordunun Baş Komutanıdır ve dolayısı ile, Devletin de sigortasıdır. Cumhurbaşkanının icraatın içinde olması gerekmez, sadece bilgisi, tecrübesi ve Ülkemizin menfaatleri doğrultusunda hareket etsin, bazen uyarılarda bulunsun, zor zamanlarda sigorta görevini yapsın kafi…  İşte bundan dolayı, nihayetinde Ülkemizi kaosa, felakete sürüklemeye açık olan, Cumhurbaşkanını Halkın seçmesi en azından bizim yapımıza uygun değildir ve vazgeçilmeli diyorum
4- Batı demokrasilerinde Cumhurbaşkanlığına aday olan kişiler, Meclislerde, ya da Yönetimlerde olsalar bile, asgari 2 yıllık sıkı bir inceleme ya da hazırlık diyebileceğimiz bir süre içinde, seçime girme aşamasına geliyorlar. Aslında bizde de öyle olmalı
Zaten Batıda da öyle oluyor, benim önerim şu:
Madem ki Başbakan Sayın Tayyip ERDOĞAN Cumhurbaşkanı olmak istiyor, o zaman varsa başka adaylar ile de televizyonlarda sırası ile teke tek serbest programlara katılmalı, her konuda sorulan sorulara cevap vermeli…
Tabi ki böylesi bir yarışma programında ,herkes kendi başınadır., Bilgi  ve tecrübe yetersizliği nedeni ile zor durumda kalan bir kişiyi kim olursa olsun, Halkımız onu tutmaz
Böylesi bir yöntem en doğru olanıdır. Bu gibi televizyon programlarında Halkımız da doğrudan Cumhurbaşkanı adaylarına sorular yöneltebilmelidir.
5-Eğer Cumhurbaşkanını Halkımız seçecekse, adayların geçmişi ile ilgili her türlü bilgiler ve uygulamalarını da bu vesile ile bilip, öğrenmeleri gerekir.
CUMHURBAŞKANLIĞI YEMİNİ…
Özü itibarı ile Milletvekili seçildikten sonra TBMM’de yapılan yeminle, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra TBMM’de edilen yemin, özü itibarı ile aynı.
Ben burada Sayın Tayyip ERDOĞAN’ın, Cumhurbaşkanlığına aday olmasnı, vazgeçilmesi çok zor bir arzu,bir istek olarak görüyorum. Ama ortada ettiği yemine ters düşen çok ciddi Anayasal bir sorun var
Malumunuz olduğu üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’yi kapatmak maksadı ile açılan davada Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın temel ilkelerinden olan Laiklik ilkesine aykırı fiil ve eylemlerde bulunduğu, odak olduğu  konusunda AKP’yi suçlu buldu ve karar oy birliği ile alındı. Ama AKP kapatılmamıştı.
Ve Sayın Tayyip ERDOĞAN, o zaman da AKP Hükümeti’nin başı idi; Başbakan idi
Aslında bu dava Başbakan Sayın Tayyip ERDOĞAN’a açılan bir dava idi. Şimdi soru şu:
Anayasa suçu işlediği, Anayasa Mahkemesi tarafından da tespit edilip, sabit görülen bir kişi, Cumhurbaşkanlığına aday olabilir mi?...
Eğer bu husus göz önünde bulundurulmazsa, Sayın ERDOĞAN, Cumhurbaşkanı seçilse de, şeklen yemin edecek ama ,inandırıcı olmayacak…
Buna ne demeli?... Bu hususu hukukçuların tartışması ve Yüksek Seçim Kurulu’nun acilen karara bağlaması lazım
HANGİ İSİMLER CUMHURBAŞKANI OLABİLİR?
Bu husustaki kanaatimi şu şekilde sıralayabilirim:
1-CHP’nin eski lider Sayın,  Deniz BAYKAL
Genel Başkanlığı zamanında CHP’liler tarafından partiyi sağa yanaştırdığı söylense bile, Ülkemizin menfaatleri, özellikle de terör karşısında sergilediği dik duruş, popüleritesini sürekli artıyordu, eğer kaset skandalı ile önü kesilmemiş olsaydı, yerel seçimlerde % 30 bandını yakalayabilirdi
            Sayın BAYKAL aynı zamanda asıl mesleği hukukçu olan bir bilim adamıdır
            En önemlisi de; özellikle ABD’nin Irak’ı işgali öncesinde 1 Mart teskeresinin Meclis’ten geçmemesinde en büyük gayreti, çabayı gösteren kişidir. Asıl bu özelliğinden dolayı kaset operasyonu ile devre dışı bırakıldığı anlaşılıyor. Bu itibarla eğer Cumhurbaşkanını Halk seçecek se, öncelikle Sayın BAYKAL olmalı diyorum
            2-Hüsamettin CİNDORUK
            Asıl mesleği hukukçu. Eski TBMM Başkanlarından ve Demokrat Parti eski genel başkanlarından. Sayın CİNDORUK, AKP’nin Türk Halkına oldu bittiye getirip, kabul ettirmeye çalıştığı bölücü Anayasanın Halkımıza anlatılmasında tüm Anadolu’yu dolaşmış, Halkımızın aydınlanmasında, sonuçta bu Anayasanın Türkiye’nin gündeminden düşmesinde önemli katkıları olmuştur. Çıktığı televizyon programlarında, AKP’nin Türkiye’yi bölüp, parçalamaya çalışan politikalarına hep karşı çıkmıştır
            O da Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünden yanadır.
            4-Hasan KORKMAZCAN
            Asıl mesleği hukukçu
            Eski TBMM Başkan Yardımcılarından. Gördüğüm ve bildiğim kadarı ile, Türkiye’nin birlik ve beraberliğinden yana. Çıktığı televizyon programlarında bu yönde açıklamalar yapıyor, ilginç şeyler söylüyor.
            5-Prof. Dr Sayın Birgül Ayman GÜLER
            CHP Milletvekili, mesleği tarihçi
            Sayın Bir Gül Ayman GÜLER’de Türkiye’nin birlik ve beraberliğinden yana birisi. Bu konuda tavrını açıkça ortaya koyuyor ve Halkımız tarafından sevilen ve kabul gören hoş bir Hoca, hoş bir bayan. Bende onun hakkındaki güzel düşüncelerimi Anayurt Gazetesi’nde açıkça ortaya koydum. 
            Saygılarımla. 7 Mayıs 2014 Çarşamba