19 Mayıs 2016 Perşembe

GELİŞEN SON OLAYLARI NASIL OKUMALI-2 & Makine Yüksek Mühendisi: Ahmet YALVAÇ, Enerji Uzmanı – Gazeteci Yazar

GELİŞEN SON OLAYLARI NASIL OKUMALI - 2
Sevgili ve Değerli Okurlarım; Gelişen Son Olayları Nasıl Okumalı ana başlığı altında bu gün; 2. makaleyi yazıyorum. 
Tekrar söylemek gerekirse, İşin özü ve özeti şu:
Bu ana başlık altında;Adalet  ve Kalkınma Partisi AKP ile O’nun fiili lideri konumundaki, şimdinin de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, bir Erken Seçim Hazırlığı içinde mi?, Peki Muhalefet Ne yapıyor gibi sorulara cevap bulmaya  ve Ülkemiz adına çözüm önerileri ortaya koymaya çalışıyoruz.
Bu gün ele almak istediğimiz, başlıca konular şunlar:
1/ 4 MAYIS 2016 SARAY DARBESİ..
Konunun detaylarına biraz gireceğiz ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’ nu görevden almasını, Halkımızın büyük bir kısmı onaylamıyor ve Ahmet DAVUTOĞLU’na haksızlık yapıldığını düşünüyor….
Ben Halkımızla hep, iç içe olan bir yazarım. AKP’ye de oy verdiği anlaşılan sıradan bir Hanım diyor ki; biz, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’na oy verdik,bu fiili durumu kabul edemeyiz….
CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU ise, bu hususu; 4 Mayıs 2016 Saray darbesi olarak değerlendirdi.
Ortada bariz bir sebep yokken, Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nu görevden alması; Cumhuriyet tarihinde yaşanan bir ilk…
Cumhurbaşkanı RECEP Tayyip ERDOĞAN, Anayasamıza göre tarafsız olması gerekirken; AKP adına miting yapıp, oy istedi, hatta her vesile 400 Milletvekili talebine vurgu yaptı ama
AKP Genel Başkanı ve Başbakan sıfatıyla Ahmet DAVUTOĞLU seçime girdi ve % 50’ye yakın oy aldı…
Peki adı Adalet ve Kalkınma Partisi olan, siyasi bir kuruluşta;
Böylesine Adalet ve Hak ihlalini, Demokrasi ile Adaletle nasıl bağdaştıracağız?
2-CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN, BAŞBAKAN AHMET DAVUTOĞLU İÇİN SÖYLEDİKLERİ ÇOK MANİDAR…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın Sarayda düzenli olarak tertiplediği Muhtarlar toplantısında, siyasi konularda ki düşüncelerini, her vesile açıkça ortaya koyduğunu biliyoruz.
 Ahmet DAVUTOĞLU’ nu görevden almadan önce, Muhtarlar toplantısında, özetle şöyle diyor:
Önemli olan, hangi Makamda olduğun değil!; o Makama, nasıl geldiğindir!...
Tabi ki burada kast edilen kişinin, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU olduğu, her haliyle anlaşılıyor.
Ama burada şu hususu, özellikle belirtelim:
Başbakanlık gibi çok önemli, çok onur verici bir makama gelmek; her siyasetçi için, çok önemlidir ama
Bu Makama gelinmesinde, yardımcı olan, öncülük eden bir Kişinin, bir gün çıkıp ta;
Yapılan işi, verilen desteği başa kakması, doğru bir yaklaşım değildir.
Ahmet DAVUTOĞLU’nun, daha Milletvekili bile olmadan önce, AKP’nin Dış politikalarının oluşmasında; özellikle Suriye ve Ortadoğu politikaları konusunda; fikirlerinden en çok yararlanılan kişi olduğu da, söylenebilir.
Bu özelliğinden dolayı olmalı ki, Prof Dr. Ahmet DAVUTOĞLU, AKP kadrolarında, kendisine yer verildi, Milletvekili yapıldı, Dış işleri Bakanlığı’na getirildi, AKP Genel Başkanı ve Başbakan yapıldı…
Sonuçta önemli Makamlara getirdiğin bir kişiyi, günü geldiğinde; bir kâğıt parçası gibi örseleyip atmak, en azından etik bir şey değil…
Başbakan Prof. Dr. Ahmet DAVUTOĞLU, Stratejik Derinlik kitabının da, yazarıdır.Bu kitap; Osmanlı İmparatorluğu’nun yeniden nasıl ihya edileceğini, ele almaktadır.
Gelinen nokta itibarı ile yazılanların işe yaramadığı, daha çok bir hayal ürünü olduğu olmalı ki;
Özellikle Suriye ve Ortadoğu konusunda izlenen politikalarda ve gelinen noktada;
Stratejik Derinliğin; Stratejik bataklığa dönüştüğünü, görüyoruz.
Bu itibarla bu gün siyaseten gelinen çok zor durumda ve nihayet, her gün şehit cenazelerinin gelmesinde;
 Uygulanan yanlış politikalarda, elbette, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun da kusuru vardır.
Ama görevden alınmasının asıl nedeni, bu değil…
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, siyasal İslam geleneğinden geldikleri de, bilinen bir husus…
Yollarının ayrılmasının nedeni, başka…
3-AHMET DAVUTOĞLU’NUN YETKİLERİNİ; GÖRÜNÜRDE AKP-MKYK’SI ELİNDEN ALDI AMA…
Böylesi bir işin; Cumhurbaşkanı Recep TAYYİP ERDOĞAN’ın bilgisi dışında yapıldığı da, söylenemez.
AKP-MKYK’sı daha önce, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun, İl ve İlçe Başkanlarını atama yetkisini elinden alarak, O’nu bir şekilde, boşa çıkarmıştı…
22 Mayıs 2016 tarihinde Büyük Kongre yapma kararı alması ve Ahmet DAVUTOĞLU’nun da, yeniden Aday olmayacağını açıklaması ile süreç tamamlanmış oldu.
Zaten Ahmet DAVUTOĞLU dirense bile, bir şeyler yapma imkânı yoktu…
Ahmet DAVUTOĞLU, Büyük Kongre yapılıp, yeni Genel Başkan ve dolayısıyla yeni Başbakan atanıncaya kadar görevde kalacak.
Şimdi mevcut MKYK’nın Kimlerden ve nasıl oluşturulduğu konusunda, bir şeyler söylemek istiyorum.
Recep Tayyip ERDOĞAN, AKP Genel Başkanı ve Başbakan iken, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanıp, devir teslim öncesinde;
AKP’de Büyük Kongre toplandı. Bu kongrenin de, yeni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın etkisi altında geçtiğini de, herkes biliyor.
Neticede, o zaman Dış işleri Bakanı olan Prof Dr. Ahmet DAVUTOĞLU’ nu, birlikte çalışma konusunda, kendisi için uygun bir kişi olarak görmüş olmalı ki;
Kongrede önce AKP Genel Başkanı seçtirdi, sonrasında, Başbakan olarak atadı…
Bu arada, dizginleri elinde tutmak açısından, Kilit yerlere, kendisinin çok güvendiği, sözünden çıkmayacağı kişileri getirdiği de, hep yazılıp, çizildi…
Gelinen nokta itibarı ile Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın hoşuna gitmeyen işler yapmış olmalı ki;
Yeni bir Anayasa yapma ve Başkanlık sistemine geçme gibi, siyasi çıkar hesaplarının ön plana çıktığı bir dönemde;
Görevden alınma, ya da O’nu azletme gereği duyuldu…
İşte bu gibi örneklerin yaşanması ihtimaline karşı;
Bir Kişinin, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, siyaseti ve siyasetçileri etkilememesi için;
Anayasamız gereği, Partisi ile ilişkisinin kesilmesini ve tarafsız kalmasını istiyor…
Ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Anayasaya uymadığı, uyma gereği duymadığı için; böylesi sorunlar, maalesef, yaşanıyor…
4-CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN; BAŞBAKAN AHMET DAVUTOĞLU İLE YOLUNU AYIRMAYA NEDEN GEREK DUYDU?...
Başbakan Ahmet DFAVUTOĞLU’nun tek başına seçime girip, % 50’ye yakın oy alması,
Esnaf ziyaretleri yaparak, sempati toplamaya çalışması,
Ve nihayet Recep Tayyip ERDOĞAN’a benzemeye ve kendini ispata çalışma gayretleri;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ı kızdırdığı söylense de;
Asıl sorunun; çıkar ilişkilerinde, Cumhurbaşkanı’nın ayağına bastığı iddiaları var.
Bu hususu, SÖZCÜ Yazarı Uğur DÜNDAR;
CHP İzmir Milletvekili Aytun ÇIRAY ile yaptığı söyleşide, şöyle anlatıyor:
Yapılan 3.Boğaz Köprüsü, Oto yollar, İzmit Körfezi köprüsü gibi devasa yatırımlar, Kara Yolları Genel Müdürlüğü’nün faaliyet alanı içerisinde
Ve bu gibi konularda, kaynak temini için, yapılan borçlanmalar, Hazine garantisi ile yapılıyor olsa da;
Esas itibarı ile Kara Yolları Genel Müdürlüğü’nün gelirlerinden karşılanıyor.
Kara Yolları Genel Müdürlüğü’nün yıllık geliri 600 Milyon Dolar.
Ama verilen Hazine garantilerinin toplam tutarı:1 Milyar 200 Milyon Dolar.
Sonuç itibarı ile bu meblağ, Kara Yolları Genel Müdürlüğü’nün ödeme kapasitesinin üstünde.
Ve aradaki farkın, Hazine’nin gelirini azaltacağı, ya da yeni zamlarla Halka yansıtılacağı, vurgusu yapılmaya çalışılıyor.
Ve daha da önemlisi, yüksek hazine garantisi ile Yandaş şirketlere para aktarılmak istendiği iddia ediliyor.
Örneğin bu gibi garantiler şöyle oluyor:
Firmaya deniliyor ki, sen bu işi yap. Eğer istediğin sayıda araç geçmez ise; arta kalan sayıyı, ben tamamlar ve geçmiş gibi, sana parasını öderim diyor.
Ve bu gibi konularda ihaleleri verenler; Devlet adına, bonkör davranıyorlar.
Zaten 3. Hava alanı inşası için, kredi bulma konusunda da, bazı sorunların yaşandığını biliyoruz.
Deniliyor ki Ali BABACAN ile Maliye Bakanı Mehmet ŞİMŞEK; Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun önüne dosya koymuşlar…
Ahmet DAVUTOĞLU da, görevini yapmak istiyor ama bu hususun; Cumhurbaşkanı’nın hoşuna gitmediğine vurgu yapılıyor
Ben şahşenCumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU ile yollarını ayırmak istemesinde, daha başka nedenlerin olduğunu da düşünüyorum.
Malûmunuz olduğu üzere, İran asıllı Türk vatandaşı, İş adamı Reza  ZARRAB’ın Amerika’da tutuklanması ve onun Türkiye’de bazı Siyasetçilere  verdiği rüşvetler ile
Türkiye’de ki cari açığın % 15’nii ben kapattım gibi verdiği beyanatlar,
Sonra İran’da idama mahkûm edilen Babek  ZENCANİ’nin, üstüne yattığı İran’a ait paralardan, yaklaşık 8,5 Milyar Dolar’ının;
Türkiye’deki ortağı Reza ZARRAB tarafından, Türk Yetkililere rüşvet olarak dağıttığını söylemesi gibi bilgiler ile
  İran’ın Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkilerin düzelmesi ve çalınan paralarının peşine düşmesi gibi nedenler;
Recep Tayyip ERDOĞAN’ı yeni tedbirler almaya zorlamış olabilir…
Ve sonuçta olanlar oluyor…
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın kendisine rakip görüntüsü içinde olan, akıl vermeye çalışan, O’nu zora sokacak birisini değil de;
Bir dediğini, iki yapmayacak Kişinin; Başbakan olmasını istediği anlaşılıyor.
Ve böylesi bir Kişi de, Düşük Profilli olarak nitelendiriliyor.
5-BAŞKANLIK SİSTEMİNE GEÇMEK, YA DA PARTİLİ CUMHURBAŞKANI OLMAK;
RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN TALEBİDİR; TÜRKİYE’NİN DEĞİL,
YENİDEN ESKİ SİSTEME DÖNÜLMELİDİR  VE CUMHURBAŞKANINI, MECLİS SEÇMELİDİR.
Bu güne kadar yaşanan örneklerden de görülmüş ve anlaşılmıştı ki, şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN;
Hayal ettiği yönetim şeklini, hayata geçirmek için, ne pahasına olursa olsun; adım, adım ilerliyor ve gerekli ortamı hazırlamaya çalışıyor…
Tüm imkânlardan da, yararlanıyor…
Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, Cumhuriyet rejiminden, Cumhuriyet’in kazanımlarından ve Cumhuriyet’in kurulmasında öncülük eden Milli Kahraman Mustafa Kemal ATATÜRK ve Silah Arkadaşlarından hoşlandığı da, söylenemez…
Cumhurbaşkanı’nın Halk tarafından seçilmesi de, o zaman Başbakan olan Recep Tayyip ERDOĞAN’ın zorlaması ile Meclis’te gündeme gelmiş ve bir referandum sonucunda;
19 / 1/ 2012 tarih ve 6271 sayılı kanunla, Meclis’te kabul edilmişti.
Demek ki Recep Tayyip ERDOĞAN daha o günden; Cumhurbaşkanı olmanın temellerini hazırlamış.
Prof. Dr. Ahmet DAVUTOĞLU’nun, Başbakanlığa kadar adım, adım; Tayyip ERDOĞAN tarafından nasıl yükseltildiğini, sonrasında DAVUTOĞLU’nun; yine Tayyip ERDOĞAN tarafından, nasıl azledildiğini gördük…
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU; gelinen noktanın kendi rızası ile olmadığını söylediğine, tekrar vurgu yapalım.
Sonuç itibarı ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, hayal ettiği hedefe doğru ilerlerken, tek Belirleyicinin de, kendisi olmak istediği anlaşılıyor…
Şimdi de diyor ki;
Başbakan ayrı bir Telden, Cumhurbaşkanı ayrı bir Telden çalarsa olmaz…
Mademki Cumhurbaşkanını Halk seçti, tüm yetkiler onun elinde olmalı, Başbakanı da, o seçmeli…
Gelinen noktada, Meclis aritmetiğinin müsait olmamasından dolayı, bir Anayasa değişikliği ile;
Başkanlık sistemine geçilemeyeceği de, anlaşıldığından;
Şimdi de, Partili Cumhurbaşkanlığı olsun söylemleri, ön plana çıkmaya başladı
BAŞKANLIK SİSTEMİ BİZE NİYE UYGUN DEĞİL?
Adalet ve Kalkınma Partisi AKP,iktidarda kaldığı sürece, Başbakan’ın Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesinde, fazla bir mahsur görülmese bile;
Eğer AKP, tek başına iktidar olmayı sürdüremezse, bir başka Parti iktidara gelirse, ya da bir Koalisyon hükümeti kurulursa;
Cumhurbaşkanı,şimdi olduğu gibi, bir Başbakanı, görevden alabilir mi?alamaz..
Dolayısıyla Başkanlık sistemi, ya da Partili Cumhurbaşkanı sisteminin getirilmesi;
Türkiye’nin ihtiyacı değil, Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip ERDOĞAN’ın ihtiyacıdır.
Bu itibarla daha fazla kargaşaya meydan vermeden, daha büyük sorunlarla karşılaşmadan; bu süreç sonlandırılmalı ve eski sisteme dönülmenin yolları aranmalıdır.
6-CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN, NEDEN KORKUYOR?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, ne pahasına olursa olsun; hayal ettiği yönetim  şeklini gerçekleştirmeye çalışırken; Anayasa ihlalleri yapıyor.
Hatta isteseniz de, istemeseniz de, artık sistem değişti gibi açıklamalarda bulunuyor,
 Biliyorsunuz, aradan çok geçmedi, Anayasa Mahkemesİ AYM;
 Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can DÜNDAR ile Ankara Temsilcisi Erdem GÜL’ün;
Suriye’ye silah götürdükleri iddiasıyla ilgili olarak ,yaptıkları MİT- Tırları haber nedeniyle;
hakim karşısına çıkmadan,tutuklanmaları nedeniyle açılan kişisel baş vuruda;
Hak ihlali olduğuna hükmetmiş ve bu Gazeteciler, tutuksuz yargılanmak üzere serbest kalmışlardı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN da, Bu karara karşı;
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara uymuyorum, saygı da duymuyorum demişti, diyebilmişti.
 Bu gibi doğrudan açıklamalar ve Anaya ihlallerinin, şimdi olmasa da, bir İktidar değişikliğinde;
Halen yürürlükte olan mevcut Anayasamıza göre, ağır sonuçlarının olacağını da;
Bilmektedir.
Bu itibarla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN şimdiden;
 Bu güne kadar yaptığı Anayasa ihlallerinin müeyyidesinden kurtulmak için;
Kendisini ömür boyu sağlama alacak, kimsenin hesap soramayacağı Anayasal ve Yasal garantiler elde etmek istiyor.
Belli ki Hukuk sisteminin de; kendi amaçları doğrultusunda, yeniden düzenlenmesini istiyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın;
İsteseniz de, istemeseniz de Türkiye’de artık rejim değişti,
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği karara uymuyorum ve saygıda duymuyorum gibi beyanları ve daha başka örnekler,Türkiye’nin siyaseten geldiği, getirildiği nokta;
Aslında bir Sivil Darbedir.
Zira Darbede zor vardır, zorlama vardır; KARŞI Tarafın rızası sorulmaz…
CUMHURBAŞKANI’NIN ANAYASA VE YASA İHLÂLLERİNİ ÖNLEYECEK BİR MEKANİZMA YOK MU?
Elbette var.Bu konunun ilk ele alınması gereken yer;, Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Cumhurbaşkanının, Vatana İhanet suçu dışında yargılanamayacağı da bilindiğinden;
Vatana ihanet suçunun tanımında, ya da ne yapılabileceği konusunda  çoğu kişinin, ne yapılabileceği konusunda, kafası karışıktır…
Ama Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın, görevine başlamadan önce;
Mevcut Anayasa ve Yasalara uyacağına dair, namus ve şeref üzerine ettiği yemini vardır.
Ve Cumhurbaşkanının, uyması gereken Kurallar da; Anayasa ve Yasalarda, açıkça belirtilmiştir…
Durum bu iken, eğer Cumhurbaşkanı, görevine başladıktan sonra;
Anayasa ihlâlleri yapıyorsa, ya da Anayasa ve Yasalara uyma gereğini duymuyorsa, niyetini açıkça ortaya koyuyorsa;
O zaman, Cumhurbaşkanı, kendi meşruiyetini de tartışılır hale getireceği sonucu ortaya çıkıyor…
7-CHP TRABZON MİLLETVEKİLİ HALUK PEKŞEN DEDİKİ:
CUMHURBAŞKANI’NIN AZLEDİLMESİ İÇİN, ANAYASA MAHKEMESİ’NE MÜRACAAT EDECEĞİZ.
Sayın Haluk PEKŞEN’in bu açıklaması, Basınımızda da yer aldı.
 Sayın PEKŞEN bu konuya, Televizyon programlarında da, açıklık getirdi ve110 Milletvekili ile CHP olarak;
 Anayasa Mahkemesi’ne, baş vuruda bulunacaklarını ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın azlini isteyeceklerine, vurgu yaptı…
8-MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIĞININ KALDIRILMASI ZOR GÖZÜKÜYOR;
UFUKTA, BİR REFERANDUM VAR…
Milletvekili dokunulmazlığının kaldırılmasının, siyasi bir tuzak olduğuna, önceki makalede değinmiş,
Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’nın, muhtemel bir referandum öncesinde, ihtiyaç duyduğu Milletvekili açığını kapatmak için;
Başta HDP Milletvekilleri olmak üzere, CHP’den de bazı Milletvekillerinin dokunulmazlıklarını önce kaldırmak, sonrasında Milletvekilliklerini de düşürmeye yönelik olarak;
Bir Ara Seçim ortamı yaratmak ve böylesi bir seçimle, ihtiyaç duyduğu sayıda Milletvekili kazanabilmek, olduğunu söylemiştim.
Sonrası malûm…
Tabi ki Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, aynı zamanda İktidar partisinin, Meclis’i denetim altında tutabilmek maksadıyla;
Özellikle Muhalefet Milletvekillerinin  ve Muhalefet partilerinin  üzerinde,
Demoklesin Kılıcı gibi bir şantaj ve korku unsuru olarak kullanma mahsurunu  da ortaya çıkaracağından;
Tek Adam Yönetimine doğru gidişi hızlandıracağına da, vurgu yapmıştım.
Bu nedenle CHP Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU’nun, dokunulmazlıkların kaldırılmasına destek veriyoruz  gibi söylemlerinin, doğru olmadığını da, söylemiştim.
17 Mayıs 2016 SALI GÜNÜ meclis’te yapılan gizli oylamada, gerekli sayıda evet oyu çıkmadı.
İkinci tur oylama, 20 Mayıs 2016 Cuma günü yapılacak.
MHP Lideri Devlet BAHÇELİ’nin zor anlarda, AKP’nin yanında olduğu, bir kez daha ortaya çıktı ve MHP Milletvekilleri, dokunulmazlıkların kaldırılması yönünde; Evet oyu kullandı.
Alınan sonuçlar şöyle:
KABUL:348,RED:155,ÇEKİMSER:8,Boş:25
Çıkan Evet oylarının sayısının; beklenenin altında olduğuna vurgu yapılıyor.
AKP Milletvekillerinden de, 50 firenin olduğu iddiaları var.
İkinci turda yapılacak oylamada evet oyları;
Belki daha da aşağıya düşebilir.
Yani dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda, gerekli olan 367 evet oyuna ulaşılamayacağı anlaşıldığından, şimdiden;
Ufukta bir referandum göründüğü hususu, ağır basıyor…
9-MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ MHP’DE BÜYÜK KONGRENİN YAPILAMAMASI,EN ÇOK KİMİN İŞİNE YARAR?...
Cevap belli. Tabi ki; AKP’nin işine yarar.
Devlet BAHÇELİ’nin, zor zamanlarda AKP’nin yanında olduğu, Recep Tayyip ERDOĞAN’ı hep kurtardığı;
Eline geçen fırsatları doğru yönde kullanıp, değerlendirmediği,
Yaşanan örneklerden anlaşıldığından;
Bu gün için Devlet BAHÇELİ’nin, MHP’nin başında olduğu sürece, seçim barajını aşamayacağı, yaygın bir kanaat haline gelmiştir.
Böylesi bir görüş, sadece MHP tabanının değil,
Halkımızın önemli bir kısmının da, ortak görüşüdür.
Devlet BAHÇELİ’nin artık, MHP’nın başından gitmesi gerektiği söyleniyor…
Eğer MHP, seçim barajının altında kalırsa,
Zaten şimdiki haliyle HDP’nin seçim barajını aşamayacağı da görüldüğünden;
Muhtemel baskın bir erken seçimde, Adalet ve Kalkınma Partisi AKP;
Terörle mücadele ediyor görüntüsünü de kullanarak;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın ihtiyaç duyduğu ve her vesile vurgulamaya çalıştığı;400 ve daha fazla Milletvekili sayısına da, ulaşabilir.
Böylesi bir senaryo ile karşı karşıya olduğumuz bir zamanda;
MHP’de Büyük Kongre’nin yapılması ve yıllardan beri MHP’nin başında olan DEVLET bahçeli’NİN Genel Başkanlıktan düşürülmesi;
Tabi kiAKP’nin ve onun fiili Lideri konumundaki, şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın da görünen planlarını,bozar…
Nihayetinde, yeterli Üst Kurul Delegesinin  imzalarının toplanmasına rağmen;
MHP LİDERİ Devlet BAHÇELİ, BAŞTAN BERİ, Büyük Kongrenin yapılamayacağını, yapılmasına müsaade etmeyeceğini, zaten söylüyordu…
Meral AKŞENER’in başını çektiği Muhalif kanadın, Yargı’ya baş vurması neticesinde atanan Kayyım heyeti
Ve Kayyım Heyeti’nin de, 15 Mayıs 2016 tarihinde, Büyük Kongrenin yapılmasına karar verdiği,
Ama MHP-Genel Merkezi’nin başka Mahkemelerce, yürütmenin durdurulduğu bir ortamda;
Kongrenin yapılacağı Büyük Anadolu Oteli’nin , Ankara Valiliği’ninde onayı ile,Polisler tarafından kuşatıldığı,
TOMALARIN hazır bekletildiği, her tarafın barikatlarla çevrilip, takviye edildiği bir ortamda, bütün ısrarlı taleplere rağmen;
Kongre’nin yapılmasına müsaade edilmedi.
Sonuçta Muhalif  Genel Başkan Adayları Meral AKŞENER,Sinan OĞAN, Koray AYDIN, Ümit ÖZDAĞ, bir bildiri yayınlayarak, Kongrenin yapılmasına engel olunmasını protesto ederek,
Büyük Anadolu Oteli’nin çevresinden ayrılıyorlar.
Otel çevresinde 20 Bin  kişinin toplandığı söyleniyor.
Adalet Bakanı Bekir BOZDAĞ,MHP’ye Kayyım atanması vesilesiyle Yargı’nın siyasete müdahalesini, doğru bulmuyorum gibi sözler sarf etmişti.
10-EĞER BİR MAHKEME’NİN VERDİĞİ KARARI, BAŞKA BİR MAHKEME BOZARSA!...
Şimdi burada çok garip bir durum var. Bir Mahkeme gerekli ve yeter şartların sağlandığına hükmederek, Kongrenin yapılmasına hükmediyorsa, ya da bu maksatla, bir Kayyım Heyeti atıyorsa, böylesi bir kararı, başka bir Mahkeme nasıl bozar?...
Bunun anlamı şu:
Bir Mahkemenin verdiği kararı beğenmedin, git başka Mahkemeye.
İkincinin kararını beğenmedin, git üçüncüsüne…
Nasıl olur böyle bir şey?
Peki YARGITAY, ne güne duruyor?...
BİR Mahkemenin verdiği karı, YARGITAY bozar.
Peki tüm bu tartışmalar yaşanırken, YARGITAY nerede?
Peki YARGITAY, bu konuda kendisine yapılan itiraz baş vurusunu, niye zamqanında karara bağlayıp, kargaşayı, önlemiyor, ya da önleyemiyor?
Bu ve buna benzer sorular, Yetkililerce cevaplandırılmalıdır…
11-MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ’NİN TABANINDAN GELEN BU SİLKİNİŞ, ÖNLENEMEZ!...
Bu gelişmelerden sonra, Devlet BAHÇELİ’nin uzun süre, MHP’nin başında kalabileceğini, düşünmüyorum..
Devlet BAHÇELİ’nin çevresinde olan çoğu Kişinin de; artık her şeyin, eskisi gibi olamayacağının farkında olduklarına da, vurgu yapılıyor.
Ne demişler: Su; Aka Aka Kendi Yolunu Bulur…
Bu vesile ile 19 Mayıs  Gençlik ve Spor Bayramı ve ATATÜRK’ü anma gününüzü kutluyorum
Böylesine önemli ve anlamlı bir günde, bu Vatan için, canlarını veren 5 Şehidimizi, rahmetle, minnetle anıyorum.
Kederli ama onurlu Ailelerine, baş sağlığı ve sabırlar diliyorum.
Milletimizin başı sağ olsun.
En içten saygı, sevgi  ve selamlarımla. 19 MAYIS 2016 Perşembe
                               Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ
                                        Enerji Uzmanı – Gazeteci Yazar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder