25 Nisan 2016 Pazartesi

SON GELİŞEN OLAYLARI NASIL OKUMALI -1?... Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ - Enerji Uzmanı – Gazeteci Yazar

SON GELİŞEN OLAYLARI NASIL OKUMALI -(1) 
VE ANLAŞILAN ODUR Kİ!..; 
7 Haziran 2015 Milletvekili Seçimi kapsamında
Esnaf ziyareti, Haymana - Ankara
AKP HÜKÜMETİ VE CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN, YENİ BİR SEÇİM KAZANMANIN ZEMİNİNİ HAZIRLAMAYA ÇALIŞIYOR; PEKİ MUHALEFET PARTİLERİ NE YAPIYOR?...
Sevgili Okurlar, bundan önceki yazılarımda;
Adalet ve Kalkınma Partisi AKP ve O’nun fiili durumdaki lideri ve şimdinin Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip ERDOĞAN’ın bir daha gitmemek üzere iktidar a geldiklerini,
Ya da ne pahasına olursa olsun, iktidarda kalmak istediklerini, yaşanan birçok örneklerden yararlanarak, ortaya koymaya çalıştım.
Bu yazıda, son 2-3 hafta içinde yaşadığımız iç ve dış gelişmelere, Muhalefet Partileri ile İktidar Partisi ve Cumhurbaşkanı arasındaki polemiklere, Kanal İstanbul projesi, Milletvekillerinin Dokunulmazlıklarının kaldırılması gibi bazı Kanun tasarılarına ve yeni bir Anayasa yapma çalışmalarına, özet halinde değinmek istiyorum.
Bu gibi konularda ki analizlerimi ortaya koyarak, başlıkta ki sorulara cevap bulmaya çalışacağız.
Ayrıca siyasi partilerdeki kıpırdanmalar ve özellikle de Milliyetçi Hareket Partisi MHP’de, Olağanüstü kongre vesilesiyle yaşanan gerginlik konusunda da, bir şeyler söylemek i, istiyorum
Siyasi Partilerdeki bu gibi kıpırdanmaların, ya da Başkaldırıların, buna AKP içindeki Muhalif hareketleri de dahil etmek lazım; geleceğimiz adına, Türkiye’nin yaşadığı kaos ortamından çıkma noktasında, mutlaka olumlu etkileri olacaktır.
Yaşadığımız zor günlere rağmen ben, gelecek adına umutluyum…
Meclis’teki Muhalefet Partilerinin ve özellikle Liderlerinin, AKP’ye set oluşturma yönünde, yetersiz kaldıklarını da özellikle vurgulamak isterim.
Ele alacağımız başlıca konular şunlar:
1-KARAMAN’DA BİR ÖĞRENCİ YURDUNDA YAŞANAN, ERKEK ÇOCUKLARA CİNSEL TACİZ OLAYI…
Bu iğrenç olayı Bir Gün muhabiri Serbay MANSUROĞLU ortaya çıkarıyor.
Dinci Ensar Vakfı’nın öğrenci yurdunda kalan ve yaşları 8-10 arasında değişen 45 erkek çocuktan 10’una, öğretmen Muharrem BÜYÜKTÜRK tarafından, cinsel tacizde bulunulduğu ortaya çıkıyor.
Bu cinsel taciz olayı,3 Mart 2016’da patlak veriyor.4 Mart 2016’da Polisin tecavüzcü öğretmen Muharrem BÜYÜKTÜRK’ü tutuklaması ile konu Adliye’ye intikal ediyor.
Ama olay 10 gün gizlenerek, halkın gözünden uzak tutulmaya çalışılıyor. Ve bu nedenle Haber, 10 gün gecikme ile23 Mart 2016’da Türkiye’nin gündemine oturuyor.
Cinsel tacize uğrayan öğrencilerin bir kısmının, 13-16 yaş arasında olduğunu söyleyeler de var.
Karaman’da yaşanan böylesi iğrenç bir olayın, Türkiye’nin gündemine oturmasından sonra;
Ortaöğretim düzeyinde, daha başka öğrenci yurtlarında da bu gibi cinsel taciz olaylarının yapıldığı da, anlaşılıyor.
Bu iğrenç olayın ortaya saçılması sonucunda, AKP İktidarının;
Ensar Vakfı gibi yandaş ve dinci görünümlü bazı kuruluşları nasıl koruyup kolladıkları, bir defa daha ortaya çıkmıştır.
Deniliyor ki Vakıfların, Ortaöğretim düzeyinde yurt açmaları yasak. Ama faaliyette olduklarının da, hep bilindiği söyleniyor…
Ne var ki böylesi bir durum patlak verdiğinde; Valilik, Milli Eğitim gibi kuruluşların haberdar olmadığı, ya da sahiplenmedikleri söyleniyor.
Ama her nasılsa Valilik, İl Genel Meclisi’nin onayı ile: Ensar Vakfı’na,  öğrenci  yurdunda kalan öğrenciler için kullanılmak üzere, 25 Bin TL para yardımında bulunuyor.
Dinci vakıf ve derneklerin öğrenci yurtlarında yaşanan bu cinsel taciz olayları, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema  RAMAZANOĞLU’na sorulduğunda;
Önemli hizmetlerde bulunan bu gibi vakıf ve derneklerde yaşanan bu gibi olaylarda;
Bir defasında bir şey olmaz gibi laflar ediyor…
Sonrasında bu konuda, Meclis’te bir araştırma komisyonu kurulmak istendiğinde;
Tasarı, AKP Milletvekillerinin oyları ile reddediliyor…
Sonrasında AKP Milletvekilleri Bakan Sema RAMAZANOĞLU’nu kutlamak için, kuyruğa giriyorlar.
6 Nisan 2016 tarihli SÖZCÜ Gazetesi, bu Konuyu, manşetten şöyle vermiş:
Ensar’a laf söyletmeyen Aile Bakanı’nı kutladılar
Meclis’te Tecavüzü Aklama Kuyruğu
Tasarının reddedilmesi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Sema RAMAZANOĞLU’nun; bir defasında bir şey olmaz sözü, Muhalefet kanadında ve Toplumda büyük yankı buldu.
CHP Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU, 5 Nisan 2016 Salı günü, Meclis’te yaptığı haftalık grup toplantısında;
Karaman’da çocuklara yapılan bu cinsel taciz olayına, Meclis’te ki Aklama konusuna ve Bakan Sema RAMAZANOĞLU’nun sözlerine değindi…
Patenti, 17-25 Aralık 2013 Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonlarının bir parçası olarak, o zaman İç İşleri Bakanı olan Muammer GÜLER’in, Reza ZARRAF için, seni korurum, sana set olurum anlamında söylediği; Senin Önüne Yatarım sözünü hatırlatarak;
Ensar Vakfı ve KAİMDER gibi dinci vakıf ve dernekleri korumakla, kimin önüne yattın sözleri, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN ile AKP’liler nezdinde, büyük tepkilere neden oldu.
Burada söz konusu olan Bakan’ın bayan olması, başlangıçta cinsel anlamda bir çağrışım yapsa bile
Kimin Önüne Yattın Sözünün;
Eski Bakan Muammer GÜLER örneğinde, kast edildiği gibi anlaşılmalıdır.
Sayın KILIÇDAROĞLU, şu hususa da dikkat çekti ve dedi ki:
Sen ENSAR Vakfı’nı koruyorsun da, tecavüze uğrayan çocukları ve onların ailelerini, niye korumuyorsun?
Aşağıdaki örnek de, bu gibi Kurum ve Kuruluşların, AKP’yi Yönetenler tarafından, nasıl korunup, kollandıkları da, anlaşılmaktadır.
13 Nisan 2016 tarihli SÖZCÜ Gazetesi’nin manşetten verdiği habere göre;
Yandaş vakıfların temsilcilerini THY’ye doldurmuşlar
Ensar’ın, TÜRGEV’in THY  yönetiminde ne işi var?
Konusunda uzman olmayan ve Havacılıkla doğrudan bir ilişkisi olmayan insanların, kim olursa olsun, böylesi teknik ve önemli bir kuruluşun yönetim kurullarında yer almaları, elbette doğru değil…
BAŞBAKAN AHMET DAVUTOĞLU VE CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN’IN; CHP LİDERİ KEMAL KILIÇDAROĞLUNA SÖYLEDİKLERİ SÖZLER, ÇOK MANİDAR.
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun sözleri:
Seviyesizlik, terbiyesizlik…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın sözleri:
Bu siyasi sapığı, ne yapacağız?
Kendisi gibi gereksiz…
Bu gibi sözleri ve daha fazlasını Sayın ERDOĞAN; Saray’ında düzenlediği, 23.Muhtarlar toplantısında söylemiş
Sayın Başbakan’ın ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın, Ana muhalefet partisi liderine, bu tür yaklaşımları ve sarf ettikleri sözlerin, uygun bir tarz olmadığını, öncelikle söylemek lazım.
Sonra konumu itibarı ile Sayın Cumhurbaşkanı’nın Anayasa hükmü gereği tarafsız olması gerekirken, açıklamaları ile de taraf haline gelmesi ile
Cumhurbaşkanı seçildikten sonraki seçimlerde de, AKP adına oy istediği, propaganda yaptığı gibi uygulamalarla,
Süreklilik arz eden, ortada bir de Anayasa hükümlerine uymama konusu var…
Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu son olay vesilesi ile sarf ettikleri sözler ve yaklaşım tarzları daha ziyade;
AKP lehine olumlu bir algı yaratmak uğruna, KILIÇDAROĞLU’nun şahsında, CHP’ye puan kaybettirmek,
Sonuçta siyasi bir çıkar sağlama ve seçim kazanmaya yönelik girişimler, ya da değerlendirmeler olarak düşünmek, daha doğru bir yaklaşım olur.
Bu konuda şunu söylemek isterim:
Ben CHP’li de değilim. Keşke, İktidar Partisi AKP;
Yaşanan cinsel taciz olayında, konunun araştırılmasını engellemeseydi  ve  KILIÇDAROĞLU da, bu gibi sözleri söylemeseydi!..
KISSADAN HİSSE…
Eğer Karaman örneğinde görüldüğü üzere eşeledikçe, boyutu genişleyen toplumsal bir yarada;
İktidar Milletvekilleri, ister kendi iradeleri doğrultusunda olsun, isterse Parti yönetiminden aldıkları talimat gereği olsun;
-Sırf AKP’nin yara almaması için, onay vermeyen, İktidar Milletvekilleri ile
-Siyasi davrandıkları da, her hali ile ortada olduğu anlaşılan bir İktidarla, Türkiye’yi Yönetenlerle;
Ve Halkımızın, kendilerine verdiği yetkiyi ve Milletvekili aritmetiğini kullanamayıp;
 7 Haziran 2015’de ellerine geçen altın fırsatı değerlendiremeyen,
Kendi aralarında anlaşarak; daha kimseye Hükümet kurma görevi verilmeden,
Biz bir Koalisyon hükümeti kurmaya hazırız demeyen, diyemeyen,
AKP’nin yanlış uygulamalarına, başka yönlerden de, engel olamayan, Meclis’deki  mevcut Muhalefet partileri ve onların liderleri ile;
Böylesi bir ortamda;
AKP’nin ısrarla üzerinde durduğu, Yeni bir Anayasa yapma ve Başkanlık sistemine geçme gibi çok hayati ve çok riskli olan konular,Türkiye’nin önceliği olan konular değildir…
Sonra vurgulamaya çalıştığım üzere, mevcut ortam da, buna müsait değildir…
20 NİSAN’DA, KARAMAN ADLİYESİ’NDE, CİNSELTACİZ DAVASI GÖRÜLDÜ…
Çok sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı Karaman da Hakim, sanık Muharrem BÜYÜKTÜRK’e tek celsede, 508 yıl 3 ay gibi rekor bir ceza verdi
Böylesi bir sonuç, çok iğrenç böylesi bir cinsel istismar olayını gerçekleştiren Suçlu, gereken cezayı aldı algısını yaratsa bile.
Uygulamada görevini yapmayan ve bu gibi öğrenci yurtlarının açılmasına göz yuman, görevlerini yapmayan Yetkilileri aklamaz,
Bu olaydan zarar gören çocukların ve onların ailelerinin, çektiği acıları ve mağduriyetleri ortadan kaldırmaz…
Devletin ister ilk ve Ortaöğretim seviyesinde olsun, isterse Yüksek Öğretim seviyesinde olsun;
Öğrenci ve Ailelerini, barınma konularında;
Aşırı sağ- sol, ya da Dinci Kurum ve Kuruluşların eline bırakması, asla doğru bir şey değildir…
2-İRANLI İŞ ADAMI, TÜRK VATANDAŞI REZA ZARRAB’IN AMERİKA’DA TUTUKLANMASI…
Ses sanatçısı Ebru GÜNDEŞ’in de eşi olan İranlı İşadamı Reza ZARRAB, 22 Mart 2016 tarihinde, Amerika Birleşik Devletleri’nin Miami kentinde tutuklandı.
Bu olayın Amerika Birleşik Devletlerini;
İran’a uygulanan ekonomik ambargonun bir şekilde delinmesine vesile olunduğu, başka parasal konularla da, zarara uğratıldığı, itibarının zedelediği gibi nedenlerle doğrudan ilgisi var.
Türkiye açısından ise, Reza  ZARRAB’ın vereceği bilgiler;
İran’a uygulanan ambargonun, Türkiye tarafından delinip, delinmediğine, ya da nasıl delindiğine ışık tutacağından;
Ya da AKP Hükümeti ve özellikle de zamanın Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ı  çok zora sokabilir.
Bu bilgiler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın siyasi hayatını da, doğrudan ilgilendirebilir.
Daha da önemlisi, Amerika Birleşik Devletleri, Reza  ZARRAB’tan edindiği bilgileri;
Bir şantaj unsuru olarak kullanıp, AKP Hükümetini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ı zorlayabilir,
Türkiye’nin Kıbrıs konusunda taviz vermesini, PKK ile mücadeleden vazgeçilmesini isteyebilir…
Zaten şimdiden Amerika Birleşik Devletleri, PKK ile mücadele edilmesinden rahatsız olmalı ki;
PKK ile müzakerelerin, yeniden başlatılmasını istiyor.
Böyle bir istek neticesinde olmalı ki;
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU;  PKK eğer silah bırakırsa, görüşmelere, yeniden başlayabiliriz, ifadesini kullanmaya başladı.
Türkiye’nin, PKK’nın Suriye’deki kolu olan PYD ile mücadelesinden ve onu terör örgütü olarak görmesinden rahatsız olduğunu, daha önceden söylemişti…
Dolayısı ile biz burada, Reza ZARRAB’ın, tutuklanmayı ve hapiste yatmayı göze alarak; niye Amerika’ya gitti konusunu, ana hatlarıyla irdelemeye ve bir sonuç çıkarmaya çalışacağız.
REZA ZARRAB, TUTUKLANACAĞINI BİLDİĞİ HALDE, NEDEN AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİNE GİTTİ?
Reza ZARRAB’ ın İran’daki ortağı Babek ZENCANI;
İran’ın parasını çaldığı, fesadı yer küreye yayılmaya çalıştığı gibi suçlamalarla, idama mahkûm edildi
Babek ZENCANİ, paraların % 10’unun. Türkiye’de bulunan ortağı, Reza ZARRAB tarafından, yetkililere rüşvet olarak dağıtıldığını bildiğini, söyledi…
Türkiye’nin İran’la sınır komşusu olması dolayısıyla, coğrafi yakınlık nedeniyle,İran tarafından bir operasyon yapılarak kaçırılma ihtimali,
İran’la, Amerika Birleşik Devletleri arasındaki yakınlaşma ve İran’a uygulanan ambargonun kalkması,
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun İran’a yaptığı ziyaret ve Reza  ZARRAB’ın, karşılıklı çıkarlar çerçevesinde;
İran’a iade edilmesi ihtimali,
AKP İktidarı ile aralarında sıcak ilişkilerin gerilemesi, koruma vermek istemedikleri gibi nedenlerve bir şekilde öldürülme korkusu;
Reza ZARRAB’ı Amerika’ya kaçmaya yönlendirdi,
Amerika’ya gitmesine engel olurlar gibi gerekçelerle olmalı ki;
Yanına eşii Ebru GÜNDEŞ ve çocuğunu da alarak, özel uçağı ile turistik bir görüntü vererek, önce Dubai’ye gidiyor.
Orada Amerika Birleşik Devletleri’nin Büyükelçisi ile görüşüp, Amerika’ya gitmek için, vize alıyor. Ve oradan, Amerika’ya, tatil kenti Miami’ye uçuyor.
ZARRAB’ın uçağı, Miami’de hava alanına indiğinde, FBİ ajanları zaten bekliyorlarmış, hemen gözaltına alıyorlar.
Söylenen odur ki, Reza ZARRAB, Dubai’de ABD Büyükelçisi’ne 1 Milyon Dolar vermiş.
Ve anlaşılan Büyükelçi’de bundan sonrasında, Amerika’ya gitmiş.
Tabi ki Reza ZARRAB, karşısında Büyükelçi’yi gördüğünde şaşırıyor.
Ve büyükelçi devam ediyor ve diyor ki;
Sayın ZARRAB, bana verdiğiniz 1 Milyon Dolar, şu an itibarı ile hesabınıza yatırılmıştır…
ŞERİF lakabıyla anılan ve zor davaların savcısı,  Hindistan asıllı Philip BHARA, iddianamesini hazırlıyor ve Reza ZARRAB’a toplamda, 75 yıl hapis cezası öngörüyor.
ZARRAB, davanın görülmesi esnasında, tutuksuz yargılanmak için, kefaletle serbest olma şartından, yararlanmak istemiyor.
Ve bu yüzden davanın Newyokk’ta  görülmesine karar veriliyor ve Hapishane otobüsü ile ZARRAB, oraya gönderiliyor
Amerikan yasalarına göre, eğer sanık;
Gerçek suçlu,ya da suçluları ortaya çıkartacak, çok önemli bilgiler verirse, ceza indirimi alıyor, duruma göre cezadan da kurtulabiliyor.,
Anlaşılan odur ki Reza ZARRAB, içeride kalmayı kendi hayatı için, daha doğru buluyor ve bildiklerini söyleyip; birkaç yıl yatıp, dışarı çıkacağını düşünüyor…
Durum öyle gösteriyor ki;
Reza ZARRAB’ın verdiği bilgiler, Türkiye’deki Muhataplarını çok zora sokacak.
Reza  ZARRAB’ı  Halkımız;
17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonları ile
Ve bu operasyonlarda adı sıkça geçen, kilit isimlerden biri olarak tanıdı.
Bu kapsamda tutuklanıp, biraz hapis yattıktan sonra, serbest kaldı.
17-25 Aralık 2013’te yapılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının, büyük bir gizlilik içinde ve büyük bir hazırlıkla yapıldığı anlaşılıyor.
Savcı ve Emniyet’in de işbirliği ile operasyon başlıyor.
Beklenmedik bir anda patlak veren bu olayda;
AKP Hükümeti’nin 4 Üyesi;
-Avrupa Birliği Bakanı ve Baş Müzakereci Egemen BAĞIŞ,
-İç İşleri Bakanı Muammer GÜLER,
-Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Zafer ÇAĞLAYAN,
-Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan BAYRAKTAR
Ve bu Bakanlardan bazılarının çocuklarının da, rüşvet alma konularında adı geçiyor, tutuklamalar oluyor.
Yolsuzluk ve rüşvet olaylarına adı karışan, Bakanlarla, Reza ZARRAB arasında geçen ve Tape diye adlandırılan telefon kayıtlarında söylenenler, ortalığa saçılıyor.
Bu olaylarda, arazi ve bina gibi ranta açık ve haksız kazanç elde etme gibi konularda yapılan başka pazarlıkların, Tapeleri de ortalığa saçılıyor.
Bu gibi konularda detaylı bilgiler, o zaman ki bazı görsel ve yazılı basında, yeterince yer aldı.
Ben burada hafızaları tazelemek ve konunun anlaşılmasını kolaylaştırmak açısından, detaylara girmeden, kısa bir özet sunmaya çalışıyorum.
17 ve 25 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet operasyonları, halkımızın hafızasında şu konularla yer etti:
1-Reza ZARRAB’’ın, Sanayı ve Teknoloji Bakanı Zafer ÇAĞLAN’a , İsviçre malı el yapımı 700 Bin TL değerinde, özel ve çok pahalı bir saat verdiği iddiaları…
2-Reza ZARRAB’ın, İç İşleri Bakanı Muammer GÜLER’e,  ya beni tutuklarlarsa, sorusuna karşın, Muammer GÜLER’ in; Seni korurum, sana set olurum anlamında söylediği;
SENİN ÖNÜNE YATARIM SÖZÜ
3-Muammer GÜLER’in oğlu Barış GÜLER’ in evinde bulunan 9 adet çelik para kasası ve para sayma makinesi
4-Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman ARSLAN’ın evinde, ayakkabı kutularının içinde bulunan 4,5 Milyon Dolar para.
Özellikle Ayakkabı kutusu, yolsuzluk ve rüşvetle öyle eş anlamlı hale geldi ki;
İktidarı protestolarda ve özellikle, zamanın Başbakanı ve şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın gezilerinde, ayakkabı kutusu göstermek, ya da ayakkabı kutusu diye bağırmak suç teşkil etmeye, ifade almaya vesile haline gelmesi…
5-Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan BAYRAKTAR’ın, zamanın Başbakanı ve şimdinin Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip ERDOĞAN için söylediği sözler;
Ben bütün işleri, Başbakan Tayyip ERDOĞAN’ın emriyle yaptım. Her şey onun, bilgisi dahilindedir …
6-Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ile oğlu Bilal ERDOĞAN arasında, İstanbul Üsküdar-Kısıklı’da ki Köşkte bulunan;
Milyonlarca Dolar ve EURO paranın, bir yerlere gönderilip, nasıl sıfırlanacağı konusunda, soru ve cevaplar…
Yetki ve Kudret sahibi olanlar;
Bu iş, Hükümeti devirmeye yönelik bir girişimdir, Paralel yapı işidir gibi gerekçelerle
Aslı-astarı yok denildi, davalar kapatıldı.
Bu operasyonu başlatan savcılar ve emri  yerine getiren güvenlik güçleri mensubu kişiler, bir şekilde görevlerinden alındı, ya da cezalandırıldı.
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarında adı geçen 4 Bakan’ın, Yüce Divan’a gönderilip, gönderilmemesini araştırmak için bir komisyon kuruldu ama
Meclis’te kurulan araştırma Komisyonu da;
AKP’li  üyelerin çokluğu ve bazı oldu bittilerle, adı geçen 4 Bakan’ın Yüce Divan’a gönderilmesine gerek olmadığı sonucuna varılıyor
9 AKP’li, 5 Diğer
Ve Komisyon raporu, Meclis’te oylanıyor ve AKP Milletvekillerinin oyları ile reddediliyor.
20 Ocak 2015
Reza ZARRAB, ünlü bir Bilim adamı değil. Koç ailesi gibi, Sabancı ailesi gibi bir sanayici ve binlerce kişi çalıştıran bir işveren değil.
Ama Milyar Dolarları olan, özel uçağı olan ve yaşı, henüz 29 olan genç bir insan.
Reza ZARRAB, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin cari açığının  % 15’ini kapattığını söylüyor ama bu işin nasıl olduğunu, açık ve net bir şekilde, ortaya koyan yok…
Çok zengin biri olarak, acaba ne kadar vergi vermiş?
2011’de Kira geliri kapsamında; 21 800 TL,
2012’de, yine kira kapsamında: 30 400 TL,
2013’de. Ticari faaliyetler kapsamında: 133 Bin TL
2014 Yılı vergi beyanı için, ticari faaliyetlerden dolayı; 4,7 Milyon TL vergi ödemiş.
Ve 21 Haziran 2015’de yapılan törende;
Ekonomi Bakan Nihat ZEYBEKÇİ, Başbakan Yardımcısı Numan K2URTULMUŞ ve Türkiye İhracatçılar Merkezi TİM ’in Başkanı, Mehmet BÜYÜKEKŞİ’ nin elinden;
2014yılı en fazla ihracat yapan işadamı sıfatıyla, ödül alıyor.
Reza ZARRAB, 2014’de 818,5 Milyon Dolar değerinde, mücevher ihracatı yapmış.
İhracat yapmak;
Dışarıya mal satmak ve karşılığının da, döviz olarak, Türkiye’ye girmesi demektir.
Peki böyle bir şey var mı? Yok…
Bu konu; eskiden de görüldüğü üzere, Hayali ihracat gibi bir şey…
Peki, Türkiye İhracatçılar Merkezi TİM Başkanı, Mehmet BÜYÜKEKŞİ, buna nasıl müsaade ediyor?
Bunu bilemeyiz…
Şimdi bu konu, zurnanın zırt dediği yer olup;
İran’a yaptırımlar çerçevesinde konulan ambargo’nun, nasıl delindiğine de, açıklık getirebilecek önemli bir konu.
İşin özü ve özeti şu:
İRAN’A UYGULANAN AMBARGO ÇERÇEVESİNDE;
Amerika Birleşik Devletleri ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri AB;
2012 YILI Mart ayından itibaren, uluslar arası döviz transfer sistemi olan SWİFT üzerindn; İran’a, ya da İran’dan başka ülkelere, para transferini durdurmuştu.
Döviz transferinden sonra, altın şeklinde ödeme sistemine kısıtlama getirmişti.
ABD, İran’a altın transferini önlemek açısından;
2013 yılı Temmuz başından itibaren, İran’a altın transferini de yasakladı.
İran’a uygulanan ambargonun asıl nedeni; Nükleer Teknoloji öğrenme ve geliştirme çalışmaları, nükleer yakıt imal etme, nükleer santral y ve nihayetinde, Atom bombası yapma çalışmaları…
ABD ve Batı, İran’ın bu gibi nükleer faaliyetlerini ve niyetini;
Batı için ve de özellikle, İsrail için, bir tehdit unsuru olarak görüyordu.
İşte bu gibi sebeplerden dolayı ABD ve Batı, İran’in gelirini azaltmak için, petrol satımına kısıtlama getiriyor.Para transferinde de, yukarıda izah ettiğim üzere, çeşitli zorluklar çıkartıyor.
Benim sitedeki Televizyon programı kaydına bakarsanız;
Bizimde bu ambargoya uymamız nedeniyle, uğradığımız zararlar söz konusu…
İzlemenizde, yarar var.
İRAN’DAN ALINAN PETROL VE DOĞAL GAZ IN BEDELİ, ALTIN TRANSFERİ İLE KARŞILANMAK İSTENİYOR.
Yani Reza ZARRAB, Türkiye’nin İran’dan temin ettiği petrol ve doğalgazın bedelinin ödenmesi konusunda; İran’a  altın ve mücevher  gönderiyor.
Bu altın ve mücevher transferi, bazen, Dubai üzerinden yapılıyor.
Rıza ZARRAB’ın bu kapsamda, İran adına görev yapan bir İstihbarat elemanı olduğunu,
TC Vatandaşlığını kazanmak içinde, ses sanatçısı Ebru GÜNDEŞ ile evlendiğine işaret edenler de var…
Son alınan bilgilere göre, Hürriyet Gazetesi’nin Washington muhabirine dayandırılarak;
Reza  ZARRAB’ın İran’da tutuklu olan, CİA Ajanı, ya da Ajanlarıyla, takas edilebileceğine de vurgu yapılıyor
Reza ZARRAB’ın, Savcı BHARA’ ya verdiği bilgiler dahilinde;
İran’a uygulanan ambargonun delinmesine yardımcı oldukları gerekçesiyle;
Bazıı Siyasilerin başı, çok ağrıyabilir...
MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIĞININ  KALDIRILMAK  İSTENMESİ;
SİYASİ BİR TUZAKTIR.
Konuyu şöyle izah etmek mümkün;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, Başkanlık sistemine geçmeyi, çok istiyor. Bu konu da ok kararlı olduğu da anlaşılıyor…
Ama Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’nin Milletvekili sayısı, buna müsait değil. Sonra AKP içinde de, çatlaklar var.
PKK ile mücadeleden dolayı da,, HDP ile de zaten körüler atıldı…
Bu durumda, Başkanlık sistemini de öngören, yeni bir Anayasa  yapma ve oylamada; HDP’in desteği de, zaten olamaz…
En kestirme yol şu:
Eğer Milletvekili dokunulmazlıkları kaldırılırsa, öncelikle;
Teröre destek veriyorlar gibi gerekçelerle, HDP Milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılabilir.
Teröre kim destek veriyorlarsa, bu güne kadar, dokunulmazlıklarını, niye kaldırmadın? Buna yasal bir, engel mi vardı, sorusunu sormak lazım. Burada, maksat başka…
7 Haziran 2015 Milletvekili seçiminden önce, Açılım-Saçılım söylemleri ile AKP’yi Yönetenlerin, HDP’Yİ Yönetenlerle; kol kola oldukları, unutuldu mu?
Ardından, CHP’den Bazılarını dokunulmazlıkları da kaldırılıp, Milletvekillikleri düşürülebilir…
Sonuç itibarı ile boşalan Milletvekillikleri için, bir ara seçim yapılır.
Ve bu ara seçimde de AKP, terörle mücadele ediyor görüntüsünü de kullanarak;
İhtiyacı olan Milletvekili sayısına ulaşabilir.
Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması, İktidarı elinde bulunduranların sopası haline geleceğinden;
Milletvekilleri görevlerini yapmaktan, korku nedeni ile imtina edebilirler.
Bu itibarla başta CHP Lideri Kemal KILIÇDAROĞLU ve MHP Lideri, tuzağa düşmemek için;
Dokunulmazlıklar kalkmalı gibi söylemlerinden, vazgeçmelidirler.
Saygılarımla 25 Nisan 2016 Pazartesi
                                        Makine Yüksek Mühendisi 
Ahmet YALVAÇ
                                                 Enerji Uzmanı – Gazeteci Yazar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder