13 Ekim 2015 Salı

YÜRÜTÜLEN SEÇİM KAMPANYALARI HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME...

DIŞ POLİTİKADA YAŞANAN "ÇOK ÖNEMLİ" BAZI GELİŞMELER İLE
YÜRÜTÜLEN SEÇİM KAMPANYALARI HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME
Sevgili Okurlar bu gün Siyasi Partiler, özellikle de Adalet ve Kalkınma Partisi AKP’’nin ;
1 Kasım’da yapılacak olan Milletvekili seçiminden kazançlı çıkmaya odaklandıkları bir dönemde;
Piyasalarda çarşı, Pazar her yerde, kendini gösteren ekonomik bir durgunluk var.
Başta ABD Doları ve Euro’daki artışların; yaşamımızı her alanda olumsuz yönde etkilediği görülmektedir.
Bu gibi dışa bağımlılıktan kaynaklanan olumsuz gelişmelerin nedenini, her vesile söylüyoruz. Köylünün topraktan ve hayvancılıktan koparıldığı bir dönemde, üretimin ihmal edildiği, çoğu
Alan da; bazı tarım ürünlerinin ve canlı hayvan ithalatının da yapıldığı bir dönemde,
Yerli üretim ve sanayiinin ihmal edildiği bir dönemde, şimdikinden daha farklı bir sonuç,
elbet te beklenemez…
Dünyada ABD Dolarının artmadığı, hatta gerilediği halde, Türkiye’de değerinin artması;
Yukarıda verdiğim birkaç örnekten de anlaşılacağı üzere; Ekonominin, dolayısı ile Türkiye’nin
iyi idare edilemediğindendir. Bunun sorumlusu da; şu an Yönetimi elinde bulunduran AKP Hükümetinindir.
Her türlü yolsuzluğa bulaştığı iddia edilen AKP Hükümeti’nin,  kendini kurtarabilmek
amacı ile hayati bir seçim öncesinde;
 Halkımızı kandırıp, aldatmaya çalışması; onların açısından normal karşılanabilir. Ancak,
Muhalefet Partilerinin de;
Ülkemizin temel sorunlarında, plan ve proje üretemedikleri gibi,
AKP’ye set oluşturmadıkları, ya da oluşturamadıkları da anlaşılmıştır.
Bu noktada onlardan da; Türkiye’nin sorunlarına çare olacakları da beklenemez.
7 Haziran 2015 seçimi sonrasında gördük; CHP, MHP ve HDP’nin Genel Başkanları, kendi aralarında anlaşıp, bizler bir koalisyon Hükümeti kurmak istiyoruz diyemediler. 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının soruşturulması konusunda, 4 Bakanın Yüce Divan’a gönderilmesi konusunda, Seçim Barajının aşağıya çekilmesi konusunda; ellerine geçen tarihi bir fırsatı değerlendiremediler…
Hep, birbirlerine laf yetiştirmekle uğraşıyorlar…
Onun için bu Muhalefet Liderleri ile Türkiye’nin sorunları çözülemez diyoruz.
Bu itibarla, Halkımızın bu seçimlere ilgisinin az olduğu da gözlenmektedir.
Öyle anlaşılıyor ki, 1 Kasım’da yapılacak olan milletvekili seçiminden de; farlı bir sonuç çıkmayacak.
En son yapılan anketlere göre;  AKP’nin oylarının % 40’ın altına indiği görülmektedir. Gelişen iç ve dış olayların etkisi ile bu oran; daha da aşağılara inebilir…
                Dolayısı ile 1 Kasım seçiminin sonrasında da;
Hiçbir Partinin tek başına iktidar olamayacağı anlaşıldığından, ufukta; yine bir koalisyon Hükümeti seçeneği görülmektedir…
Böylesi bir durum; Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın beklentilerine ve ihtiyaçlarına cevap
vermeyeceğinden;
Muhtemelen, 7 Haziran seçiminin sonrasında olduğu gibi, bir koalisyon Hükümetinin
 kurulması yine engellenecektir.
Belki de iş, kitabına uydurularak; AKP Yönetiminde, bir Azınlık Hükümetinin kurulmasının
 yolları aranacaktır
Ülkenin iç ve dış sorunları da artacağından, muhtemelen 2016’da;Türkiye yeniden
 bir erken seçime gitmek zorunda kalacaktır.
                Türkiye 1990’lardan itibaren, Emperyalist bir kuşatma altında olduğundan, günümüzdeki sorunların kaynağı da, buradan kaynaklanmaktadır…
Bu noktada Siyasi Liderlerin, bağımsız hareket ettikleri, ya da edebildikleri de söylenemez…
                Türkiye’nin silkinip, yeniden kendine gelmesi lazım…
Meclis dışında kalan, diğer Siyasi Parti Liderlerinin çoğu ile de, bir yere varılamayacağı görülmektedir.
Dolayısı ile yeni Liderlere ve yeni bir yol haritasına ihtiyaç vardır. Bu konuya ayrıca değineceğim…
Türkiye’de istikrar ve siyasi dengenin yeniden tesis edilebilmesi;
Merkez Sağ bir Partinin güçlenip, Meclis’e girmesi ile mümkün olacağı da anlaşılmıştır...
Sırtını yabancı bir devlete dayamak sureti ile Türkiye’nin hiçbir sorunun halledilemeyeceğini, herkesin görüp, anlamaları lazım.
En önemlisi de vatandaşlarımızın;
Siyasilerin, bol keseden vaatlerine, ya da, bazı Devletlere atıp, tutmalarına kanmamaları lâzım…
                Milletvekili Adayları, herhangi bir kişi olmamalı…
                Türkiye’nin bir sorununu çözebilecek derecede iyi eğitimli, tecrübeli ve donanımlı olmalı…
Sıradan mühendis olmak yetmez, sıradan doktor olmak yetmez, sıradan iktisatçı olmak yetmez!...
Bu gibiler; Türkiye’de şu konu da en iyi benim, diyebilmeliler…
Dolayısı ile de Halkımız, hangi Siyasi Partiden olursa olsun, kendisinden oy isteyenlere, öncelikle şunu sormalıdır:
Senin eğitimin ne, ilgi alanın ne, Türkiye’de hangi sorunu çözeceksin gibi sorular sorup, cevabını almalıdır.
Siyasi Parti Genel Başkanlarında da, bu gibi özelliklerin bulunmasının yanın da ayrıca;
Devlet İdaresinde de görev yapmış olması, önemli Makamlarda bulunması, yani Devletin İşleyişini bilmesi, tercih nedenidir.
Birde Siyasi Parti Genel Başkanlarının; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve Onu kuranlarla, bir sorununun, bir takıntısının olmaması gerekir…
Halkımızın bu gibi konulara çok dikkat etmesi gerekir…
Bu gibi konulara, benim web sitemdeki makalelerde çok değindim. Ayrıca 7 Haziran 2015 Milletvekili Bildirgemde ve 2007’de AKSU TV’de ki konuşmamda da, bu gibi konular hep var…
Her vesile ile söylüyorum; ben bir Enerji uzmanıyım ve Türkiye’nin enerji sorunlarını çözmeye talibim.
Örnek olması bakımından, tarım, hayvancılık, eğitim gibi temel ve değişik bazı konularda ki, araştırmalarımı da, yakın bir gelecekte sizlere aktarmak istiyorum…
Eğer Biz;
Bölgemizde ve Dünyada oyun kurucu bir Devlet olmak istiyorsak;
Önümüze her konu da gelişmiş bir süper Devleti olma hedefi koymamız lazım. Amerika  Birleşik Devletleri, Almanya, İngiltere, Fransa, Japonya…gibi, hatta onlardan daha ileri de olan bir Devlet olmak gibi…
Peki bu gibi Devletler; Türkiye’nin kendileri gibi, hatta kendilerinden daha ileride olmasını isterler mi? Elbette istemezler…
Dolayısı ile süper bir dünya Devleti olmayı; ancak kendi imkânlarımızla yapabiliriz…
Bu konuda gelişmiş Batı ülkelerindeki sistem ve metotlardan, elbette yararlanacağız…Ama daha ilerisini, kendi çalışmalarımız ile, başaracağız…
Bazı vatandaşlarımız, özellikle de AKP’li bazı Siyasiler;
İstanbul Boğazı’nın altından geçip, Asya’yı Avrupa’ya bağlayan Marmaray projesi ile gurur duyduklarını söylüyor ve bundan siyasi bir rant yaratmaya çalışıyorlar. Nihayetinde ben de Marmaray’dan geçtim. Güvenlik açısından, benim de bazı kuşkularım var… Ama vurgulamak istediğim husus şudur:
Örneğin ben;
Bir Türk, bir Müslüman ve bir Mühendis olarak;
Eğer kendimi bilgi, tecrübe ve donanım açısından, bir Japon, bir Alman, bir Amerikalı Mühendisten aşağıda olduğumu görürsem, bundan utanç duyarım.
Dolayısı tüm Vatandaşlarımızın ve tüm Siyasilerin de; meselelere bu açıdan bakmaları halinde; bütün sorunlar çözülebilir ve Türkiye bir dünya Devleti olabilir.
3.Üncü Boğaz Köprüsünü yapan bir Japon firmasının Mühendisi’nin, hiçbir ölüm ve yaralanma olayı olmamasına rağmen, kelepçelerin iyi sıkılmamasından kaynaklanan olayda; yaşanan olaydan, kendini sorumlu tutup, intihar etmesi;
Bizdeki tüm Siyasilere bir örnek olmalı…
Ben bu gün, geldiğimiz durumu bu şekilde özetledikten sonra, günümüzdeki gelişmelere, özet halinde ışık tutmak istiyorum.
ANKARA’DA TREN GARI’NDAKİ PATLAMADA ÖLENLERE, TANRI’DAN RAHMET DİLİYORUM…
                10 Ekim 2015 Cumartesi günü, Barış Mitingi için, Türkiye’nin değişik yerlerinden gelen vatandaşlarımızın, Ankara Tren Garı’nda, bir canlı bombanın üzerindeki patlayıcıları patlatması neticesinde, 100’e yakın vatandaşımız hayatını kaybetmiş, çok sayıda vatandaşımızda yaralanmıştır.
Ölenlere Tanrı’dan rahmet diliyorum.
Bu Barış Mitinginin 1 Kasım Milletvekili seçimi öncesinde, HDP’nin, bir Seçim faaliyetleri arasında değerlendirmek lâzım.
Bu Barış Mitingine katılanların hepsinin Kürt ve HDP’li olduğu da söylenemez.
Malûmunuz olduğu üzere, Türk Silahlı Kuvvetleri TSK’nın, PKK’ya karşı başlattığı mücadele sonunda; PKK’nın gerilemeye başladığı ve çok kayıplar verdiğini biliyoruz.
Bu noktada Kandil’deki PKK Yöneticilerinden Cemi BAYIK’ta ateşkese razı olduklarını beyan ediyordu.
Halkların Demokrasi Partisi HDP’nin, PKK’nın Meclis’teki uzantısı olduğunu da biliyoruz…
Bu Mitingte muhtemelen, zaman zaman devam eden Askeri operasyonların durdurulması istenecek ve AKP Hükümeti ile onun uygulamadaki fiili Lideri durumundaki Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’da protesto edilecekti…
Şiddete baş vurulmadığı taktirde, Demokratik Hakların kullanılması açısından,bu gibi mitinglerin yapılmasında bir mahsur, bir kısıtlama olamazdı tabi ki…
Bu noktada şu hususu da hatırlatmamız lazım:
Nasıl ki, 7 Haziran Milletvekili seçiminde HDP seçim barajını aşıp, Meclis’e 80 Milletvekili ile girdi; bundan sonrasında, ilişkiler bozuldu, HDP’nin teröre destek veren bir siyasi parti olduğu belirtilerek hedefe oturtuldu…
Halbuki, 7 Haziran seçimine kadar, AKP  ile HDP Açılım-Saçılım ortaklığı içinde idiler. Oslo’da PKK Temsilcileri ile AKP Hükümeti arasında gizli görüşmelerin yapıldığı da, artık, herkes tarafından bilinmektedir…
Geçmişteki HDP, PKK ve AKP arasındaki işbirliği neticesinde;
PKK güçlenip, silahlanmış ve ortaklık bozulunca da; Türkiye’yi kan gölüne çevirmiştir…
Gelinen noktada, bu hususu da, göz önünde bulundurmak lazım…
Bu gibi konulara, daha önceki makalelerde de yer verildi. Bu itibarla burada, bu kadar açıklamayı, yeterli buluyorum.
11 Ekim Akşamı FOX TV’de yayınlanan bir haberi size aktarma isterim.
Patlama esnasında, orada bulunan katılımcılardan biri, canlı bombalardan biri ile göz göze gelmişler. Anlattıkları şöyle:
Canlı bomba, şüpheli hareketlerle dikkat çekiyormuş. Başında siyah sarık, sırtında cübbe, ayağında şalvar varmış ve sakallı imiş…
Buradaki tarif; canlı bombanın IŞİD militanı olduğunu çağrıştırıyordu. Nitekim Güvenlik kaynakları da, canlı bombanın; IŞİD militanı, bir terörist olduğu yönünde bir kanaat açıkladı.
Burada sorulması gereken soru şu:
Katılımcılardan biri, canlı bombayı görüp, şüpheleniyor da; .Peki, Milli İstihbarat Teşkilatı MIT, niye zamanın da tespit edemiyor, ya da diğer güvenlik birimlerinden biri;
Niye fark edip te, etkisiz hale getiremiyor?...
Diğer bir garip durum da şu:
Canlı Bomba üzerindeki patlayıcıları patlattıktan sonra;
Sağ kalanlar, ya da kaçabilecek durumda olan yaralılar, panik içinde kaçmaya çalışırken; polisler, niye biber gazı sıkıyorlar, Tomalardan ise, niye su sıkılıyor? Peki bu yapılanlara ne demeli?...
Böylesi bir durunda, yaralı olanlardan bazıları da;
Polisin düşmanca davranışı neticesinde, hayatını kaybetmiş olamaz mı?…
Sorulması gereken sorulardan bazıları da şunlar:
Gaziantep katliamı oldu, Suruç katliamı oldu, Reyhanlı katliamı oldu, Diyarbakır katliamı oldu ve daha bazı katliamlar…
Bu katliamı yapanlardan; hayatta kalanlar yakalanıp, gereği yapıldı mı, bu katliamların planlayıcıları tespit edilip, bir şeyler yapıldı mı?
Ya da, Polis Müdürlerinden, MİT’ten, ya da diğer üst düzey Bürokratlardan görevden alınanlar oldu mu? Ya da İçişleri Bakanı sorumluluk duyup, istifa etti mi?..
 Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU, Ankara’da Tren Garı’nda yaşanan bu son patlama ile ilgili olarak açıklama yaparken;
Başta Suruç Katliamı olmak üzere bazı katliamları yapanların ismini açıklarken;
Başta Suruç Katliamı olmak üzere çoğu militanın yakalanıp, Adalete teslim edildiğini açıkladı.
HDP Eş Başkanı Selahattin DEMİRTAŞ; bu açıklamalara binaen şu cevabı verdi:
 Suruç Katliamını ve daha başka katliamları yapanların, parçalanıp öldüklerine vurgu yaparak;
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun yalan söylediğine dikkat çekti ve istifa etmesi gerektiğini söyledi…
Öyle anlaşılıyor ki, AKP Hükümeti başta kaldığı sürece; kendi döneminde yaşanan bir çok olayın, arka planı maalesef anlaşılamayacak!...
7 Haziran seçimi sonrasında eğer, bir koalisyon Hükümeti kurulabilmiş olsaydı; belki bunların çoğu yaşanmazdı!
 Bu gün, 7 Haziran Milletvekili seçimi sonrasında oluşan Halk iradesi; gasp edilmiş durumda.
Ve AKP, tek başına İktidar olabilecek sayıda Milletvekili çıkaramadığı halde
 5 Aydan beri Türkiye’yi yönetmeye devam ediyor…
RUSYA’NIN; SURİYE’YE MÜDAHALESİ VE BEŞŞAR ESAD’IN YANINDA YER ALMASI BAĞLAMINDA; 
AKP’NİN DIŞ POLİTİKASI İFLAS ETMİŞTİR. BÖYLESİ BİR SONUÇ; GÖZARDI EDİLEMEZ.
Rusya, Suriye Lideri Beşşar ESAD’’ın talebi üzerine;
Suriye’yi muhalif güçlerden temizlemek maksadı ile Suriye’ye girmiştir.
Böylesi bir girişim; Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması açısından, doğru ve haklı bir girişimdir.
Aslında böylesi bir girişimi Beşşar ESAD, daha ilk başta da yapabilirdi. Ama buna; o günkü dünya koşulları nedeni ile belki Rusya yanaşmamıştır…
Ama zaman içerisinde; Amerika Birleşik Devletleri ABD’’nin, Irak’ın Kuzeyi’ndeki, Özerk Kürt Bölgesi’nin petrollerini, Akdeniz’e ulaştırabilmek açısından;
Suriye’nin Kuzeyi’nden bir koridor açmak niyetinde olduğu, tam olarak anlaşıldığından, zamanlama açısında, Rusya’nın müdahalesi; isabetli ve etkili olmuştur.
Malûmunuz olduğu üzere; Suriye’nin Kuzeyi ve Türkiye’nin Güneyi’nde
Suriye topraklarında Kantonların oluşması ve Akdeniz’e Bağlamak için, az bir mesafe kalmışken;
Rusya’nın Suriye topraklarında muhaliflere karşı, havadan müdahale etmesi; Amerika Birleşik Devletleri’nin Planını bozmuştur.
Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması;
Türkiye’nin de toprak bütünlüğünün korunması ile eş değerdedir. Bu bakımdan, Rusya’nın Suriye’deki Askeri müdahalesi; Türkiye’nin Güney sınırının korunması açısından da, faydalı olmuştur. Ancak;
                Rusya’nın böylesi bir fırsat ve Beşşar ESAD’ın talebi üzerine, Suriye topraklarına girmiş olması,;
Türkiye’nin gelecekteki âli menfaatleri açısından çok sakıncalıdır…
Zira Suriye; Rusya’nın çıkarları açısından da, son derece stratejik anlamda çok önemli olduğundan;
Bu vesile ile oraya iyice yerleşir ve bir daha da, oradan çıkmak istemez…
Zaten Rusya’nın; Suriye’nin Tartus Limanı’nda bir Deniz Üssü var. Bundan sonrasında, elbette yeni tavizler de koparacak.
Suriye’de Rusya’nın askeri açıdan, yeni tavizler koparması; ilerisi için, Türkiye’nin Güneyi’nde yeni bir tehdit unsuru olarak, karşımıza çıkabilir…
Diğer yanlışlıklardan bazıları ise şunlar:
1-Suriye, eski bir Osmanlı Toprağıdır. Bu vesile ile orada yaşayanlara karşı, tarihi
Bir sorumluluğumuz da vardır.
Bu itibarla onlara sahiplenip, ilişkilerimizi daha da kuvvetlendirmek varken;
Ayağımıza kurşun sıkarcasına onları, neden Amerika Birleşik Devletleri’nin kucağına atıyoruz, ya da, Rusya’nın müdahalesine bir zemin hazırlıyoruz?
2-Eski Başbakan, şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN;
Kolu kanadı kırılmış bir Suriye için; Angajman kuralları koyup, sınırımıza şu kadar mesafe
 yaklaşırsan, yada hava sahamızı ihlâl edersen vururum gibi sözler sarf edip; neticede Onların bir Helikopterini, hava sahamızı ihlâl ettin gerekçesi ile düşürülmesi hususu, hafızalarda iken;
Bu güne kadar Rus jetleri, kaç defa hava sahamızı ihlâl ettiler, bizim F-16 lar ile havada
 İt Dalaşı yaptılar.
Peki hava sahamızı defalarca ihlâl eden Rus uçaklarından biri niye düşürülme di?
İş sadece, protesto etmekle kaldı…
3- Bu güne kadar AKP’nin yürüttüğü Açım-Saçılım çalışmaları, PKK’nın silahlanıp güçlenmesi ve Türkiye’yi kana bulaması, Türkiye’nin Üniter yapısının bozulmaya çalışılması, sınırlarının korumasız hale getirilmesi, Başta 2,5 milyon Suriyelinin sınırlarımızdan rahatlıkla geçip, Türkiye’ye girmeleri;
            Ki bunların bir kısmının mülteci olduğu da söylenemez. Bu gibilerin; her türden, terörist guruplar olduğu da söylenmektedir...
Dolayısı ile AKP İktidara geldikten sonra, karşılaştığımız bu gibi olumsuz gelişmelerin;
Amerika Birleşik Devletleri yapımı, bir projenin uygulaması sonucunda, olduğu da;
Artık çoğu vatandaşımız tarafından bilinmektedir.        
Burada yanlış olan şey;
AKP Hükümeti’nin; ABD’’nin bu uygulamalarının yanında, niçin yer aldığıdır, böylesi bir projeye niçin destek verdiğidir…
Sonuç itibarı ile Ankara Tren Garı’nda yaşanan patlama olayında; 97 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi, 246 vatandaşımızın da yaralanması neticesinde görülmüş ve anlaşılmıştır ki;
Bu gün Türkiye’nin geldiği, ya da getirildiği noktada, hiçbir kimsenin, mal ve can güvenliğinin olmadığı anlaşılmıştır.
Dolayısı ile 1 Kasım 2015’te yapılacak olan Milletvekili seçiminde de;
Seçim güvenliğinin sağlanacağı, seçmen listelerinin doğruluğu, ya da neticenin, gerçekleri yansıtacağı konusunda, çoğu vatandaşımızın, ciddi endişeleri var…
Saygılarımla.13 Ekim 2015 Salı
     Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder