PKK VE IŞİD GİBİ TERÖR ÖRGÜTLERİNE KARŞI YAPILAN SON
OPERASYONLARIN; KOALİSYON ÇALIŞMALARI, YA DA BİR ERKEN
SEÇİMLE İLİŞKİSİ VAR MIDIR?...
Biz burada bu son gelişmelerin;
ne kadarının iç politika, ne kadarının da Dış politika ile ilgili olduğunu
belirtmeye çalışacağız…
Bu itibarla yaşanan olayları
öncelikle önem sırasına göre ele almak, sonrasında; yapılmak istenen şeyin,
varılmak istenen hedefin ne olduğunu ortaya koymaya çalışacağız…
Başlıca konular ve cevaplanması
gereken sorular şunlar:
1-SURUÇ KATLİAMI VE SONRASINDA
YAŞANAN GELİŞMELER
20 Temmuz 2015 Pazartesi günü
Urfa’nın Suruç ilçesinde;
IŞİD Terör Örgütüne mensup bir
militanın, üzerindeki patlayıcıları patlatması sonucunda yaşanan intihar
saldırısında;
Biri terörist, 32 kişinin ölmesi
ve 100’yakın vatandaşımızın da yaralanması ile sonuçlanan süreçle, yeni bir
döneme girilmiş oldu.
PKK’nın saldırıları arttı, nerede
ise her gün yeni bir çatışma haberi, asker ve sivil tarafından yeni ölüm ve
yaralanma haberleri almaya başladık…
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU, PKK ile mücadelenin
devam edeceğini söyledi…
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN,
Çözüm Süreci’nin artık bittiğini belirti ve HDP için;
PKK’yı desteklediği, yaşanan
terör eylemlerini savunduğu gibi gerekçelerle; bu Partinin kapatılması gerekir
gibi ifadeler kullandı…
Bu gibi ifadeler; yakın bir
gelecekte yaşanacak gelişmeler için, çok önemli sinyaller…
1-AÇILIM BİTTİ, HDP; PKK TERÖR
ÖRGÜTÜNÜN ARKASINDA DURAMAZ, DOLAYISIYLA KAPATILMALIDIR GİBİ SÖZLER; HALKIMIZI YANILTMAYA VE OY
DEVŞİRMEYE YÖNELİK GİRİŞİMLERDİR…
Açılm-Saçılım çalışmalaının;
Türkiye’yi bölüp- parçalamaya
yönelik, bir Amerikan projesi olduğunu,
PKK ve PYD’nin de arkasında ABD
olduğunu, artık çoğu kişi biliyor…
Bu konuyu, aşağılarda özet
halinde tekrar açacağım.
Ama yakın bir gelecekte, bir
erken seçim gözüktüğünden;
Bu gibi beyanların; seçim
kazanmaya yönelik, bir algı operasyonu, imaj düzeltme girişimleri olduğunu,
özellikle belirtmeliyim…
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU ile
AKP’nin fiili Lideri konumundaki şimdinin Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN
bakımından;
AKP’nin yeniden tek başına
iktidar olabilecek çoğunluğu sağlayabilmesi için;
Böylesi beyanlar, onlar açısından
normal karşılanabilir…
Ama gerçek şu:
Oslo’da PKK’nın Üst Düzey
Yöneticileri ile yapılan gizli görüşme ve pazarlıklar artık biliniyor.
HDP’nin; PKK’ın Meclis’teki
uzantısı olduğu da biliniyor…
Bu hususu, zaten HDP’nin yetkilileri
de, açıktan kendileri söylüyor…
Görüşmelere çoktandır;
İmralı adasında cezasını çekmekte olan,
PKK’nın Başı Abdullah ÖCALAN’nın da, doğrudan dahil olduğunu ve görüşmelerin,
seçim öncesine kadar, açıktan yürütüldüğünü de, artık, herkes biliyor…
Açılım ve bu gibi konularda Eski
Başbakan ve yeni Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın sözleri, yaklaşımları, verdiği
beyanatlar, yazılı ve görsel basında kayıt altında…
Söylem ve eylemdeki değişikliğin
nedeni, geçmişte yaşanan benzer, başka bir örnekle, şöyle özetlenebilir:
17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve
rüşvet operasyonlarının gündeme gelmesine kadar, geçen süre içerisinde;
AKP Hükümeti ile Cemaat’in iyi
anlaştıkları, Sayın ERDOĞAN’nın;
Ne istediler de vermedik gibi
sözlerinden açıkça anlaşılıyordu.
Bu operasyonlardan sonra,
Cemaat’in;
Devlet içindeki paralel
yapılanmadır, Ordu’muza kumpas kuran odur gibi suçlamalarla, düşman ilan
edilip, bitirilmek istendiğini de biliyoruz…
Eğer Cemaat 17 ve 25 Aralık 2013
Operasyonları ile Tayyip ERDOĞAN’ın ayağına basmamış olsaydı, bu durumlar
yaşanmazdı…
Şimdi benzer durum, HDP ve onun
Lideri konumundaki Selahattin Demirtaş için geçerli.
Eğer HDP seçim barajını aşıp,
Meclis’e girmeseydi;
AKP, yine tek başına iktidar
olabilecek çoğunluğu, yakalayabilirdi…
Eğer AKP, 400 Milletvekili
çıkarabilseydi;
Başta AKP’nin amacına uygun bir
Anayasa yapmak imkânı da olabilirdi, açılımda aynen devam edebilirdi…
Açılım- Saçılım söylem ve
eylemlerinin işe yaramadığı AKP’ye oy kaybettirdiği görüldüğünden;
Tırmanan terör faaliyetleri ile
Ülkemizin bölünme noktasına gelmesinde, baş sorumlu olarak;
HDP’yi ve onun lideri Selahattin
DEMİRTAŞ’ı hedef tahtasına oturttu
Ve HDP’in silahlı gücü PKK’ya
da’ karşı bir tavır içinde olunduğu
görüntüsü verilmeye başlandı…
MHP Lideri Devlet BAHÇELİ, düşman
konumunda gözükmese bile;
MHP’ye kayan oyların en azından
bir kısmını, AKP tarafına çekip işi şimdiden garantiye almak istendiği de
ortada…
Yaşanan bu son gelişmeler ve
Strateji değişikliği;
AKP ve Cumhurbaşkanı Tayyip
ERDOĞAN için, siyasi bir satranç niteliğinde dir.
Sırf AKP’den kurtulmak için,
söylem ve eylemlerine katılmasa bile bazı vatandaşlarımız; sadece bu yüzden
HDP’ye oy verip,
HDP’nin seçim barajını aşmasını,
Meclis’e girmesini sağladı
Ayrıca Amerika Birleşik
Devletleri ABD’de;
HDP’nin seçim barajını aşıp,
Meclis’e girmesini istiyordu.
Zira ABD, IŞİD’le mücadelede,
Tayyip ERDOĞAN’ın isteksiz davrandığını görmüş ve gelinen nokta itibarı ile de;
onun artık kontrol edilemez biri olduğu noktasından hareketle; üzerini
çizmiştir…
Ama ABD Türkiye ile ilgili
konularda, projesinden vazgeçmiş değil…
Eğer Cumhurbaşkanı Tayyip
ERDOĞAN;
Başta ABD’nin ve Halkımızın
böylesi bir tercihine rağmen;
Vurgulamaya çalıştığım Strateji
ile
Kendi lehinde bir sonuç
alabileceğini düşünüyorsa;
Beklenenin tam tersi bir sonuçla
da karşılaşabilir.
Buna karşılık gelen şöyle bir
atasözümüz var:
Dimyat’a Pirince giderken; Evdeki
Bulgurdan Olmak gibi…
Piyasalar çok durgun, ekonominin
de çok zorda olduğu biliniyor. Döviz yükselişte.
Sonuç itibarı ile Türkiye,
muhtemel bir ekonomik krizin eşiğinde.
Umarım ki korkulanlar olmaz…
Ve ben; bir İktidar değişikliği
olmadan, bu gibi sorunlarında, halledilemeyeceğini düşünüyorum…
SURUÇ KATLİAMINI KİM, YA DA
KİMLER YAPTI?...
Bu konuda yorum yapmadan,
Basınımızda yer alan haberleri, sizlere aktarmak istiyorum.
1.Haber, 21 Temmuz 2015 Salı;
SÖZCÜ Gazetesi:
KATLİAM KORKUNÇ İDDİALARI
HATIRLATTI
Twitter jurnalcisi Fuatavni, 1 ay
önce; Erken seçim kaosla, kaosda, terörle gelecek. PKK-IŞİD gerilimi
tırmandırılacak. Ve gazete şöyle devam ediyor:
Umarız doğru çıkmaz, diye de
temenni de bulunmuş…
2. Haber: 29 Temmuz 2015
Çarşamba, CUMHURİYET:
KARA ÖRGÜT NASIL DOĞDU?
2 Amerikalı Gazeteci Miichael
WEİSS ve Hassan HASSAN; IŞİD Terör Ordusu’nun İç Yüzü adlı kitaplarında, bu
kanlı terör örgütünün iç yüzünü anlatıyorlar…
OPERASYONDAN ÖNCE KAÇTILAR.
Ankara’da HACIBAYRAM Mahallesi’ne düzenlenen İŞİD operasyonundan önce, mahalleyi terk edenler olduğu öğrenildi. Gözaltına alınanların hepsi, serbest bırakıldı…
Ankara’da HACIBAYRAM Mahallesi’ne düzenlenen İŞİD operasyonundan önce, mahalleyi terk edenler olduğu öğrenildi. Gözaltına alınanların hepsi, serbest bırakıldı…
Ebu HANZALA adı ile bilinen Halis
BAYANCUK, Hacıbayram’da vaaz verdi…
3. Haber, 22 Temmuz 2015
Çarşamba; TARAF Gazetesi: KORKUNÇ ŞÜPHE
Gençlerin SURUÇ’a girişinden
katliamın birkaç dakika öncesine kadar, her hareketinin saniye saniye izlendiğini
söyleyen HDP İlçe Başkanı Koçyiğit, patlama anında neden hiç polis yoktu diye
sordu…
MOBESEYİ DE AĞAÇLAR ENGELLEMİŞ…
Garip bir biçimde Kültür
merkezinin çevresinde hiç güvenlik önleminin olmadığını belirten Koçyiğit,
patlama anında hiç polis yoktu. Patlamadan sonra Mobese kayıtlatrını sorduk;
ağaçlar engelliyor, bir şey görünmüyor, cevabını aldık diye konuştu…
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz:
Gerek şimdilerde, gerekse değişik
zamanlarda, yazılı Basınımızda yer almış olan, IŞİD’le ilgili olarak çok sayıda
araştırma ve haberler var…
Ama ben burada konu ile ilgili
olarak, 3 Haber koydum.
IŞİD hakkındaki yaygın kanaat şu:
Bu Örgütün; Türkiye tarafından,
korunup, kollandığıdır…
2-CHP’NİN; TERÖRE KARŞI BİR ARAŞTIRMA
KOMİSYONU KURULSUN ÖNERİSİ, AKP VE MHP’NİN OYLARI İLE RED
EDİLDİ.
Bu haber, 31 Temmuz 2015 CUMA;
Taraf Gazetesi’nde şöyle yer almış:
CHP, AKP-MHP engelini
Diyarbakır’dan aşacak…
Oylamada, CHP’nin yanında; HDP’de
evet oyu kullanmış.
Şimdi AKP ve MHP’nin
Yetkililerine, şu sorunun sorulması gerekiyor:
Böylesi bir Araştırma
Komisyonunun kurulmasına neden, karşısınız!?...
3-TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ TSK’NİN
YAPTIĞI SON OPERASYONLAR; GEÇ KALINMIŞ GİRİŞİMLERDİR…
TSK’nın Kara ve Hava
unsurlarının, son yaşanan SURUÇ Katliamından sonra; IŞİD, PKK ve PYD gibi terör
örgütlerinin mevzilerine, barınaklarına, Kamplarına yapılan operasyonları;
Türkiye’nin gücünü ve
caydırıcılığını ortaya koyması açısından çok önemsiyoruz. Ancak diyoruz ki;
Keşke bu gibi operasyonlar;
bundan öncede yapılmış olsaydı!..
Türk
Silahlı kuvvetleri kendisine düşen görevi, her zaman yerine getirebilecek güç,
donanım ve kararlılıktadır.
Ancak
AKP HÜKÜMETİ 3 Kasım 2002’de İktidara geldiğinden bu yana, Terörle mücadelede
isteksiz davranıyordu.
Özellikle son 3-4 yılda; aman
Açılım-Saçılım bozulmasın gibi gerekçelerle, Askeri ve Jandarmayı kışlasına
hapsetmiş, operasyon yapılmasını da, Valilerin iznine bağlamıştı…
Bu itibarla yapılan bu son
operasyonlar;
Muhtemel bir erken seçim
öncesinde, AKP Hükümeti ve Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN için, seçim kazanmaya
yönelik, bir manevra algısı yaratmış olsa bile;
TSK mensuplarına ve Halkımıza bir
umut ve bir heyecan vermiştir.
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, bu
operasyonların siyaseten nasıl bir algı yarattığı konusunda, mutlaka anketler
yaptırıyordur…
Ama Türkiye
artık 13 yıl öncesinin Türkiye’si değildir…
Halkımızın
önemli bir kısmı artık, bir İktidar değişikli istiyor..
Kim ne
yaparsa, yapsın; bundan sonrasında AKP’de erimenin devam edeceği anlaşılıyor…
4-HAVA
OPERASYONLARINDA HEDEFLER İMHA EDİLEBİLDİMİ?
SURUÇ
Katliamından sonra, Türk Hava Kuvvetlerine mensup F16 Uçaklarının, Yurt içinde
PKK mevzilerine, Kuzey Irakta PKK’nın, Zap, Avaşin, Basyan, Metina ve Hakurk
gibi kamplarının yanı sıra, örgütün Kandil’deki birçok hedefini de vurdu.
Suriye’de ise,
IŞİD mevzilerini bombaladı.
26 Temmuz 2015
günü 65 uçak operasyonlara katılmış ve 400 hedef vurulmuş. Bu operasyonlarda
PKK’nın silahlı kolu HPG’nin üst yöneticilerinden, Şervan VARTO kod adlı Önder
ASLAN’’da ölmüş…
30 Temmuz 2015
Perşembe günü ise operasyonlara 40 uçak katılmış, Yurt içinde ve Kuzey Irak’ta
ve Kandil’de yine PKK mevzileri bombalanmış.300 bombadan 140’ı ile Kandil’deki
hedefler vurulmuş, 500 terörist öldürülmüş.
Selahattin
DEMİRTAŞ’ın ağabeyi, Nurettin DEMİRTAŞ’ın ise bu operasyonlar esnasında
yaralandığı söyleniyor.
Burada
üzerinde durulması gereken konulardan biri şu:
Bombardımandan
önce, lider kadrosundaki çoğu PKK Yöneticisinin, mevzilerini terk ettikleri ve
bir kısmının Suriye’nin kuzeyindeki PKK ve PYD saflarında yer aldıkları
söylenmektedir.
Ama böyle olsa
bile; PKK terör örgüne ait çok sayıda kamp ve barınma yerinin imha edilmesi
neticesinde, Örgüte lojistik bakımdan zarar verildiği, en azından silah ve
mühimmatın; tamamı olmasa bile, en azından bir kısmının imha edilmiş olduğu
söylenebilir… Çok ilginç bir örnek daha
var:
Türk
jetlerinin Suriye’nin kuzeyinde, IŞİD mevzilerini vurduğu söyleniyordu ama
Her nasılsa
bombardımandan sanıyorum1 ya da 2 gün sonra idi, bir televizyon kanalında
izledim;
Suriye’nin kuzeyinde, sınırımıza çok yakın
mesafede IŞİD militanları bir iş makinesi ile hendek kazıyorlardı.
Başka bir IŞİD
militanı da çok yorulmuş olmalı ki, aynı yerdeki bir evde oturmuş, istirahat
ediyordu.
Soru şu:
Eğer IŞİD
mevzileri bombalandı ve yerle bir edildi ise;
Peki bu
manzaralar ne?
Emekli
Korgeneral Hava Pilot Erdoğan KARAKUŞ, bir Televizyon kanalında, bu soruya da
cevap olabilecek nitelikte bir şeyler söyledi ve de iki:
Genelkurmay’a
bağlı olan ve Tükkiye’nin en büyük, en kapsamlı, en gelişmiş cihazlarla
donatılmış olan, Askeri Dinleme Üssü;
Açık adıyla;
Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı GES;
8 Mart 211
tarihinde bir Kanunla MİT’e bağlanıyor…
Sayın KARAKUŞ,
bu tesislerin önemini ve hassasiyetini şu sözlerle vurgulamaya çalışıyor:
Bir Askeri
birlikteki bir uçağın, motorunun çalışmaya başladığı duymak, mümkün…
Böylesi
özellikleri olan bir Askeri tesisin, MİT’e bağlanmasının mahsurunu, bir örnekle
ortaya koydu.
Ben başka bir
şekilde işin özünü anlatmaya, çalışıyorum…
Eğer bir
Komutan, uçaktaki pilota, şu koordinatları vur diye bir emir veriyorsa;
Bu emir,
MİT’in cihazlarından da izlenebiliyorsa;
MİT Yetkilisi,
bu mesajı anında iletmezse, kesintiye uğratırsa, ya da zamanında haber
vermezse, bu gibi şeyler maalesef olabiliyor.
Eğer
bombardıman öncesi, PKK, PYD, ya da IŞİD militanlarına birileri haber
ulaştırıyorlarsa, böyle şeyler de olabilir.
Bu konu ile
ilgili olarak şimdi sizlere, geçmişte yayımlanmış bir haber veriyorum.
5 Aralık
2012-Milliyet:
GES’in MİT’e
bağlanmasından sonra, şehit olan, ya da yaralanan askerlerimizin sayısı artmaya
başladı…
Tabi ki birde
Malatya Kürecik’te AKP Döneminde, bir oldubitti ile kurulan ve Amerika Birleşik
Devletlerinin güdümünde olan Radar ve Dinleme Üssü var.
Amerikalılarda,
operasyon öncesinde Terör Örgütlerine haber ulaştırmış olabilirler.
TÜRKİYE; ABD’NİN İZNİ OLMADAN KUZEY IRAK’A
GİREBİLİR Mİ?
Adalet ve
Kalkınma Partisi AKP İktidara gelmeden önceki Hükümetler zamanında;
Türk Silahlı Kuvvetleri TSK, Kuzey Irak’a;
karadan ve havadan da girebiliyordu.
Ancak, AKP
İktidara geldikten sonra; girmediğini, ya da giremediğini, yaşanan örneklerden
biliyoruz.
TSK, Eski
Genelkurmay Başkanlarından Orgeneral Yaşar BÜYÜKANIT zamanında;
21 Şubat
2008’de, karlı bir kış gününde, Hava destekli Kara birlikleri; GÜNEŞ Operasyonu
çerçevesinde Kuzey Irak’a girdi.
Sayın
BÜYÜKANIT’I’ın Baharın gelmesini, havaların ısınmasını beklemeden; Irak’ın
Kuzeyindeki PKK varlığını bitirmek istediği, her hali ile anlaşılıyordu.
Ama her
nasısa,29 Şubat 2008’de, operasyonun tamamlandığı ve Birliklerimizin çekilmeye
başlandığı açıklandı.
Genelkurmay
Başkanlığı, her ne kadar görev tamamlandı dese bile
Bu durum
Halkımız tarafından;
Amerikan’nın
AKP Hükümetine baskı yaptığı, Hükümetinde Genelkurmay Başkanlığına Kuzey
Irak’tan çekilin talimatı verdiği şeklinde algılandı.
Bu olayın
üzerinden çok geçmeden;
Sayın
BÜYÜKANIT paşa ile
Başbakan
Tayyip ERDOĞAN arasında, bu gün bile içeriğini tam olarak bilemediğimiz, gizli
bir görüşme yapıldı.
Sonrasında
Başbakan Tayyip ERDOĞAN, Sayın BÜYÜKANIT’a, değeri 1 Milyon TL olduğu söylenen
zırhlı bir otomobil hediye etti.
Bazı zor anlarda, taraflardan biri, diğeri
için; o konuşursa, ben de konuşurum dedi ama bu güne kadar kimse bir şey
açıklamadı.
AKP’nin
İktidara gelmesiyle beraber;
Amaçlanan
siyasi hedefler doğrultusunda; Devlet işleri ile ilgili olmayan konularda
bile; bazı Önemli kişilere ait özel
bilgilerin, kaset dahil; her türlü şantaj unsurlarının kullanıldığı, günler
gördük…
Bu gün içinde
halâ merak konusudur;
Devlet’in çok
önemli 2 Makamının başında bulunanların, Mezara kadar götürecekleri nasıl bir
sır olabilir ki?...
Türk Ordusuna;
ERGENEKON,
BALYOZ, ASKERİ CASUSLUK gibi uyduruktan Kumpaslar kurulup, ki bunların gerçek
dışı ve uydurma deliller olduğu; sonradan tespit edilip, Yargı tarafından da
ortaya konuldu ama, ne zaman sonra, pardon denildi…;
Bu günün Üst
Komuta Heyetinde bulunması gereken değerli Subaylarımız; İçeri atılmak,
Ordu’dan ihraç edilmek sureti ile
Bu Günün
Komuta Heyetini oluşturmaları engellenmiş oldu…
Böylesi bir kumpasın
niye kurulmuş olduğunu şimdi, daha iyi anlıyoruz…
Sözün özü ve
özeti şudur:
ABD; PKK’nın
zayıflatılmasını, yok edilmesini istemiyor.
Bu itibarla
PKK ile mücadele edecek, Türkiye’nin hak ve menfaatlerini savunacak, bilgili,
tecrübeli ve de kararlı Komuta Heyeti istemiyordu…
Peki mevcut
durum bu ise;
ABD; bu
defasında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Kuzey Irak’a girip, PKK mevzilerini
bombalamasına neden, ses çıkarmadı?...
Bu hususun
birkaç nedeni var. Bunlardan bazıları şu:
1-Amerika
Birleşik Devletleri geç de olsa;
Nihai amacı,
Kuzey Irak’daki petrolleri, Türkiye’nin kontrolü dışında bir yerden Akdeniz’e
akıtma konusunda;
Suriye’nin
Kuzeyinde bir bölge oluşturma konusunda, hedefine ulaşmıştı
Ve bu
avantajlı durumun devam etmesi isteniyordu. Gerisi hikâye…
2- Bu fiili
durum, artık iyice anlaşıldığından; Halkımızı ve başta Türk Silahlı
Kuvvetlerini teskin edip, rahatlatmak için bir şeyler yapmak gerekiyordu.
ABD bu yüzden;
gönülsüz bile olsa, bir süreliğine, bu işe göz yummuş olabilir…
3- ABD
Adana-İncirlik’deki üssünü, IŞİD’le
mücadele için de kullanmak istiyordu….
AKP ve onun
Lideri Tayyip ERDOĞAN’ın bir erken seçim yapmak ve bu sayede, yeniden tek
başına iktidar olmaya çok ihtiyacı olduğunu da biliyordu
Bu itibarla,
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bir süreliğine bile olsa Kuzey Irak’a askeri bir
operasyon yapmasına göz yumma karşılığında;
Başta
Adana- İncirlik, Diyarbakır ve Batman
hava alanlarını, bu vesile ile IŞİD’e karşı kullanma yetkisini de kazanmış
oldu…
Zira özellikle
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, adı geçen Havaalanlarının IŞİD’e karşı
kullanılmasına, daha önceleri soğuk bakıyordu…
Bu vesile ile
şimdilik, bu sorunda aşılmış oldu…
Ama Muhalefet
partileri, CHP, MHP ve HDP ile Halkımızın, bu anlaşmanın içerini bilmedikleri
söyleniyor.
Anlaşma
içeriğini daha ziyade, dış basını izlemek suretiyle, öğrenebiliyoruz…
Böylesi bir
anlaşma, aslında Meclis’in onayı alınmadan, uygulamaya sokulmaması gerekiyordu.
Birde ortada
istifa etmiş bir Hükümet bulunuyordu ve Türkiye’nin güvenliği ile de doğrudan
İlgili
olduğundan;
Bu konuda tek
başına karar vermesi, doğru da olmazdı…
Görüyorsunuz
ya! Kaybeden taraf; sonuçta hep Türkiye oluyor…
Eğer Türkiye,
IŞİD kuşatması altında bulunan ve uluslararası anlaşmalara göre bizim
toprağımız sayılan ve Halep yakınlarında bulunan Süleyman ŞAH Türbesini;
Kendi elleri
ile patlatıp, araziyi IŞİD’in kontrolüne bırakmak yerine;
Burasını,
zamanında askeri yığınakla tahkim etmiş olsaydı;
Bu gün, Güney
sınırımızın PKK, PYD ve IŞİD gibi terör örgütlerinin kuşatılması ile sonuçlanan
durum ortaya çıkmazdı…
Bu gibi
önerileri ve uyarıları, zamanında hep yaptık…
Yandaş Gazeteler, Süleyman ŞAH Türbesi’nin bu
şekilde tahliye edilmesini;
AKP
Hükümeti’nin bir başarısı imiş gibi göstermeye çalıştılar…
Ve şu gibi
başlıklar atıldı: Şanlı tahliye,…vs.
Eğer AKP Hükümeti isteseydi;
Türk Silahlı
Kuvvetleri TSK; PKK’yı da, PYD’yi de, IŞİD’i de böcek gibi ezerdi…
Bu itibarla,
sınırlarımızda güvenlik zafiyeti yaratılıp, yolgeçen hanına çevrilmesi
neticende;
Bu yüzden,
Suriye’de sınırımıza yakın bölgelerde yaşayanların; sözde savaştan kaçıp,
Türkiye’ye büyük kitleler halinde gelmelerini ve başımıza yeni sorunların
çıkarılmasını,
Aynı zamanda
sadece savaştan kaçanların değil, IŞİD dahil; her türlü Yabancı devlet
ajanlarının ve terörist gurupların, girip çıkar hale gelmelerinin, bir tesadüf
eseri olmadığını;
Yaşanan bu son
gelişmeler nedeni ile gördük ve anladık…
Böylesine çelişkili bir duruma açıklık
getirebilmek açısından şöyle bir örnek verilebilir:
Eğer siz;
bilerek kapınızı açık bırakıyorsanız;
Hırsızın içeri
girmesini istiyorsunuz demektir.
Böylesi bir
hususun gerekçesini de, en iyi olarak; kapıyı açık bırakan bilir…
OPERASYONLAR
İÇİN, TSK’NIN ÖNÜNÜ AÇAN AKP HÜKÜMETİNİN AMAÇLARINDAN BİR DE MUHTEMELEN ŞU:
Türk Silahlı
Kuvvetlerine Kumpas kurulup;
Bilgili,
tecrübeli, yetişmiş ve dik duruş sergileyen kahraman Subaylarımızın,
tutuklanıp, hapse atılmaları, terfilerinin böylece engellenmesi, ya da TSK ile
ilişkilerinin kopması nedeni ile yaşanan süreçte;
Bu gibi
Subaylarımızın yaşadıkları maddi- manevi kayıpların yanında;
Bu gibi
Subaylarımızın yokluğu ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin vurucu gücünün
zayıflatıldığı yönündeki suçu;
AKP
Hükümetinin Eski Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, Paralel
yapıya atmıştı..
Neticede,
yapılan son YAŞ Toplantısında, Kumpasla bir ilgisinin olmadığını ortaya koymak
açısından;
Kumpas
mağdurlarından bir kaçını terfi ettirmek durumunda kaldığı da söylenebilir.
Zira işler
böyle devam ederse;
İktidar ve
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN, Ülkenin bulunduğu durum itibarı ile
Türk Silahlı
Kuvvetleri TSK’nin beklenmedik bir zamanda,
Muhtemel bir
müdahalesinin olabileceğini düşünüyordu.
Bu açıdan
yaşanan son gelişmeler, Bir Taşla, 2 Kuş Vurmak değil; Bir Taşla Birkaç Kuş
Vurmak şeklinde algılanırsa;
Gelinen
noktayı daha iyi anlamış oluruz…..
5-SURİYE
SINIRINDA YARATILAN FİİLİ DURUMUN PERDE ARKASI NEDİR? TÜRKİYE
SİYASETEN BU NOKTAYA NASIL GELDİ?...
Bir Amerika Birleşik Devletleri yapımı
olan Büyük Ortadoğu Projesi BOP’un ne anlama geldiği;
Uygulamaları neticesinde, her
geçen gün, biraz daha anlaşılır hale geldi.
Ve Irak’ın işgali öncesinde, 3 Kasım 2002’de
bir erken seçimle iş başına gelen AKP İktidarı ve onun Genel Başkanı, Eski
Başbakan, şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN;
Göğsünü gere gere, bu Projenin Eş Başkanı
olduğunu söylüyor ve BOP’un faziletlerinden bahsediyordu…
Açılım-Saçılım söylemleri, Analar
ağlamasın, Babalar bağırmasın gibi söylemlerle, çoğu saf, samimi ve Dindar
vatandaşlarımızın oy desteği ile
7 Haziran 2015 seçimine kadar
aralıksız 13 yıl, tek başına iktidarda kalmayı başardı…
Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri
öyle sağlam atılmış olmalı ki; bölünüp, parçalanmak üzere iken, Halkımızın
önemli bir kısmı;
Yaşanan örneklerden Türkiye’nin
geldiği, getirilmek istendiği noktanın farkına vardı, olup-bitenleri anladı.
Ortadoğu’da ve sınırlarımızdaki
karışıklığın asıl mimarının Amerika Birleşik Devletleri olduğunu,
Petrol ve Doğalgaz gibi
zenginliklerin üstüne oturmak için, sudan bahanelerle Irak’ı işgal edip,
Kürtleri kışkırtan, ayrı bir Devlet olma fikrini onların aklına sokan,
PKK Terör Örgütünü maddi ve
manevi Yönden destekleyip, ona silah verip, Türkiye’nin başına bela eden,
Sonrasında cepheyi genişletip,
krizi Suriye’ye sıçratan, Beşar ESAD Yönetimini devirmek için tertipler içine
giren
Ve nihayetinde, terörist
grupların adım adım Türkiye sınırına yerleşmeleri ile sonuçlanan süreçte;
Artık son aşamaya gelindiğini,
Halkımızın büyük bir kısmı gördü ve anladı…
Eğer Suriye Halkının kültür
seviyesi yüksek olmasaydı, Beşar ESAD direnmeseydi,
Rusya ve İran gibi Devletler,
Suriye’nin yanında yer alıp, ona destek yönünde gerekeni yapmamış olsalardı
Ve Tayyip ERDOĞAN bütün gayretine
rağmen, Beşar ESAD’ın gitmesini sağlayabilseydi;
Bu gün Türkiye için kaygı
duyduğumuz birçok endişe ve tehlikeler de gerçekleşmiş olurdu… Nihayetinde
Halkımız olup- biteni gördükten sonra, AKP’ye cevabını 7 Haziran 2015’de
gerçekleşen seçimde, oyları ile verdi ve AKP oy kaybedip, tek başına iktidar
olacak çoğunluğa ulaşamadı…
20 Temmuz Suruç katliamından sonra, Analarda
ağlamaya başladı. Öyle anlaşılıyor ki; bundan sonrasında Analar, çok daha fazla
ağlayacak…
Ankara’da İkamet ettiğim yerde,
son zamanlarda birkaç gündür minarelerden ölü selâları duymaya başladık. Merak
edip, balkona çıktığımızda; ölenlerin şehit düşen askerlerimiz olduğunu
öğreniyoruz ve içim burkuluyor…
Bu konuda gelinen nokta da,
özellikle şu hususun bilinmesini isterim:
1-Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğü
ve bu bütünlüğün sağlanması;
Türkiye’nin de Toprak bütünlüğünü
korumak, sınırlarını muhafaza etmek, Birlik ve Beraberliğinin devamının
sağlanması açısından da çok önemlidir…
2-Eğer biz Türkiye olarak,
ABD’nin, İsrail’in ve bazı Batılı Devletlerin çıkarları doğrultusunda; onların
piyonu, oyuncağı olmak yerine;
Komşularımız; Iran, Irak ve
Suriye Yönetimleri ile karşılıklı çıkar esasına dayanan ilişkiler içerisinde
olursak, o zaman;
Analarda ağlamaz, Babalarda
bağırmaz…
Bu itibarla bu gün Türkiye’yi
yöneten AKP İktidarı;
İlle de ESAD gidecek politikaları
yerine;
ESAD’la birlik olup, Suriye’yi
bütün terörist guruplardan birlikte temizlesek, daha iyi olmaz mı?...
Eğer Türkiye böylesi bir Dış
politika ve böylesi bir tavır içinde olsa, bahse konu emperyalist Dış Güçler
hiçbir şey yapamaz…
3-Türkiye’yi bu gün içinden
çıkılamaz hale getirenler diyorlar ki;
Suriye’nin Kuzeyinde, IŞİD’’ten
temizlenen bölgelere;
ESAD’a muhalif; Dışarıdan
kumandalı, toplama teröristlerden oluşan, Eğit-Donat kapsamında Türkiye’nin de
desteklediği Özgür Suriye Ordusu ÖSO güçleri yerleştirilecekmiş…
Peki bu anlamsız ve Türkiye’ye
bir faydası olmadığı, olamayacağı da ortada olan bir Dış politikada ısrar
etmenin Türkiye’ye ne faydası olabilir, elbette bir faydası olamaz…
Bu gün
siyaseten gelinen noktada;
Ne AKP’yi yönetenlerle ne de CHP,
MHP ve HDP’nin mevcut Genel Başkanları ile Türkiye’nin sorunlarının
çözülemeyeceğini tekrar hatırlatmak isterim.
Yeni yapılanmalara, yeni
oluşumlara ihtiyaç vardır. Tek çözüm; Merkez Sağ’ın yeniden ayağa kalkıp;
seçmenlerin nezdinde, yeni bir umut ve yeni bir heyecan olduğunu, ortaya
koyması lazım…
Bu konuya ayrıca değineceğim.
Ve bazı önerilerde de
bulunacağım…
Mevcut şartlar altında, muhtemel
bir erken seçimin fayda sağlamayacağı da anlaşılmıştır.
Bu son gelişmelerin;
Muhtemel bir erken seçim
ihtimalinin olduğu bir zamanda başlaması çok ilginç…
Bu operasyonların başlaması ile
Koalisyon çalışmalarının; Halkın
ilgi odağı olmaktan çıktığını söyleyebiliriz…
Bu noktada, bir Koalisyon
Hükümeti kurma aşamasında; kim kime ne dedi?, kim kimden ne istedi? gibi
konularda fazla bir bilgimiz yok…
Başlıca diğer gelişmeler, şöyle
özetlenebilir:
6--KOALİSYON ÇALIŞMALARININ BİR
FORMALİTE OLDUĞU ANLAŞILMIŞTIR.
Bu gün,9 Temmuz 2015 Pazar günü itibariyle;
Bu gün,9 Temmuz 2015 Pazar günü itibariyle;
Seçimlerin yapıldığı 7 Haziran
2015 tarihinden bu yana, aradan 62 gün geçmiştir ama Koalisyon çalışmaları
konusunda, ortada henüz bir umut ışığı görünmüyor.
Eğer Cumhurbaşkanı Tayyip
ERDOĞAN, bir Koalisyon hükümetinin kurulmasını gerçekten istemiş olsa;
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun,
Koaisyonu kuramayacağı anlaşıldığından;
Görevi ondan alıp, Hükümet kurma
görevini, sıradaki;
CHP’nin Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU’na,
sonrasında ise;
MHP’nin Genel Başkanı Devlet BAHÇELİ’ye
vermesi gerekirdi.
Ama bunlara henüz sıra gelmiş
değil…
Top, halâ AKP’nin Genel Başkanı,
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun ayağında. O da sadece, orta sahada top çevirip,
zaman kazanmaya çalışıyor…
Anlaşılan odur ki;
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın
özellikle vurgu yaptığı 45 günlük süre, Ahmet DAVUTOĞLU ile tamamlanacak…
Sonrasın da bir erken seçim;
KASIM’DA OLMAZSA, MUHTEMELEN
2016’nın Baharında…
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU’nun
önemli ve stratejik konularda;
Cumhurbaşkanı Tayyip ERDOĞAN’ın
isteği dışında, bağımsız hareket edemeyeceği biliniyor.
Şimdi sizlere Koalisyon
çalışmalarında, niye mesafe alınamadığı konusunda; basına da yansıyan ilginç
bir ayrıntı haber sunuyorum.
3 Ağustos 2015 Pazartesi,
Cumhuriyet Gazetesi: KOALİSYONDA TRUVA ATI.
DAVUTOĞLU, Çelik’i istemedi ama
Saray baskısı ile görevden alamadı…
Ömer ÇELİK, Koalisyon
çalışmalarında AKP Heyetinin Başkanıdır ve Saraya yakınlığı ile tanınıyor…
Koalisyon değil, bir erken seçim istediği
anlaşılıyor.
Bu konu da CHP Lideri Kemal
KILIÇDAROĞLU’nun da, Ömer ÇELİK konusunda; koalisyon kurulmasını istemiyor diye
şikâyeti ve yakınmaları var..
Şimdi sorulması gereken soru şu:
Ömer ÇELİK veya bir Başkası;
Saray temsilcisinin, Koalisyon
Ekibinde ne işi var?...
Aslına bakarsanız; bir Koalisyon
Hükümetinin kurulabilmesi şansının çok az olduğunu, kurulmuş olsa bile; böylesi
bir Hükümetin uzun ömürlü olmayacağı da, ben de dahil çoğu Yazarın ortak
görüşü…
Şimdi Cumhurbaşkanı Tayyip
EROĞAN’ın ÇİN’den ENDONEZYA’ geçerken, uçakta gazetecilere;
Koalisyonla ilgili sorulara
verdiği cevabı, sizlere aktarmak istiyorum.
Tarih 31 Temmuz 2015 Cuma
Bu güne kadar, Türkiye’de kurulan
Koalisyon Hükümetlerinin uzun ömürlü olmadıkları görülmüştür.
Bu itibarla, Türkiye’yi kısa
sürede, seçime götürmek kaydı ile
Kendisine görev verilen birinin
Başkanlığında;
Dışarıdan destekli, bir Azınlık
Hükümeti kurulabilir…
Aslında burada kastedilen Azınlık
Hükümeti’nin;
AKP’nin Genel Başkanı ve şimdiki
Başbakanı, Ahmet DAVUTOĞLU’nun Başkanlığında olacağı anlaşılmaktadır.
CHP ve HDP’nin destek vermeyeceği
bilindiğinden;
Griye MHP kalıyor. Böylesi bir
desteğin verilebileceğin sinyallerini, MHP zaten verdi…
Netice itibarı ile şunu söylemek
isterim:
Dışarıdan destekli de olsa;
Eğer böylesi bir Azınlık
Hükümeti, AKP’nin çatısı altında kurulacaksa;
Seçim Hükümeti de olsa, hiçbir
önemli sorun çözülemez…
En önemlisi de,7 Haziran 2015’de
yapılan seçimde, ortaya çıkan Millet iradesinin gereği; yerine getirilmemiş
olur…
Ve böyle bir hususta ısrar
edilirse;
Öyle inanıyorum ki Milletimiz, bu
konunun muhataplarına gereken cevabı da
Seçimde oyları ile ortaya koyar…
İSMET YILMAZ,1 TEMMUZ 2015’DE
MECLİS BAŞKANI SEÇİLDİ AMA…
Eğer örneğin CHP’nin Adayı Deniz
BAYKAL seçilmiş olsaydı, böyle bir şey, yaşanabilir miydi?...
Diyelim ki, yolsuzluklar
konusunda bir önerge verdiniz. Bu gibi konuların araştırılması ve gereğinin
yapılması için;
Öncelikle, bu işe uygun bir
komisyonun kurulması lazım.
Peki şimdiye kadar niye
kurulmadı?...
Bu gibi soru ve örnekleri
çoğaltabiliriz…
Dolayısı ile Seçimden bu yana;
hep havanda su dövülmüştür…
Bu itibarla Muhalefet Partileri,
gerçekten samimi iseler, Koalisyon çalışmalarının neticesini beklemeden;
Bu gibi konuları gündeme
getirsinler, seçim barajının düşülmesi, seçim kanununun değiştirilmesi ve daha
başka konularda, kanun teklifi versinler, Muhataplarını zorlasınlar…
Eğer bu gibi basit şeyleri
yapmazlar, ya da yapamazlarsa;
O zaman Millet, seçimde gereğini
yapar…
Saygılarımla. 9 Ağustos 2015
Pazartesi.
Makine Yüksek
Mühendisi Ahmet YALVAÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder