2 Mart 2015 Pazartesi

ŞAH FIRAT OPERASYONU ŞLANLI BİR TAHLİYE, YA DA ŞANLI BİR GERİ ÇEKİLİŞ Mİ?... BAZI YETKİLİLER BU ANLAMA GELEN SÖZLER SÖYLÜYOR, YA DA BAZI GAZETELER BU ANLAMDA BAŞLIKLAR ATIYOR…

ŞAH FIRAT OPERASYONU ŞANLI BİR TAHLİYE, YA DA ŞANLI BİR GERİ ÇEKİLİŞ Mİ?...
BAZI YETKİLİLER BU ANLAMA GELEN SÖZLER SÖYLÜYOR, YA DA BAZI GAZETELER BU ANLAMDA BAŞLIKLAR ATIYOR…
                Konunun arka planına da gireceğim ama sizlerin de malûmu olduğu hususun özeti şu:
Türk Silahlı Kuvvetleri 21 Şubat 2015 Cumartesi günü saat 21 den itibaren 2 yerden Suriye topraklarına giriş yapmış ve operasyon böylece başlamış…
39 Tank, 57 zırhlı araç, 572 personeli taşıyan 100 araç Mürşit Pınar’dan Kobane’ye geçiyor…
Sonra 21.02’de bir başka Birlik, sınıra 200 metre mesafedeki Suriye’nin Eşme köyüne geçiyor ve Süleyman ŞAH Türbesi’nin taşınacağı yere Türk Bayrağını dikiyor…
Zırhlı birlikler 030’da Süleyman ŞAH Karakolu’na ulaşıyor.
04.45’de orada bulunan 38 bordo bereli askerimiz ile kutsal emanetlerin nakli tamamlanıyor.
Tabi ki Süleyman SAH ile onun 2 Korumasının sandukaları da oradan alınıyor.
Ama basına yansıyan bir habere göre sandukaların içinin boş olduğu iddia ediliyor.
Eğer bu iddia doğru ise;
Süleyman Şah ile onun 2 Korumasının cesetlerinin halâ yerlerinde olduğu söylenebilir… Zira Türk geleneklerine göre; cesetlerin sandukada değil de, sandukanın altında bulunan toprak mezarda gömülü olacağına işaret ediyorlar.
Sonuçta orası terkedilirken; Süleyman ŞAH Türbesi’de patlatıcı ile imha ediliyor…
Şimdi böylesi bir operasyon ve sonuçta bize ait olan bir toprağı bu şekilde terk edip, İŞİD’in kontrolüne bırakmak;
Şanlı bir geri çekiliş, ya da şanlı bir tahliye olarak adlandırılabilir mi?...
Böylesi bir benzetme ancak AKP Hükümeti’nin seçim öncesi oy kaybını önlemeye yönelik bir  imaj düzeltme ve bu yönde bir algı yaratma çabası olarak düşünülebilir
Aslında böyle bir benzetmeyi yapan da yazanda ya AKP’nin kurmaylarıdır; ya da AKP’den bir şeyler koparmak isteyen bir yandaştır…
Böylesi bir benzetmeye inanan sade bir vatandaş ise;
Genelde koyu bir AKP yanlısıdır…
Bu operasyonun basınımız da nasıl yer aldığından örnekler de vereceğiz.
Bizim ordumuz elbette şanlıdır; İyi eğitimlidir, disiplinlidir, cesurdur. Gerektiğinde canını da ortaya koyarak kendisine verilen görevi en iyi bir şekilde yerine getirir…
Bunun yakın tarihimizde ve geçmişte de çok örnekleri vardır…
Ama Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin emrindedir ve emir-komuta zinciri içinde çalışır.
Bu defasında da öyle olmuştur ve operasyonun yapılış şekli ile içimizi sızlatan hususlar; mutlaka Hükümetin bilgisi dahilindedir ve onun onayı ile yapılmıştır.
Ama kritik durum ve zamanlarda elbette Genel Kurmay Başkanlarının da çok önemli bir rolü vardır
Ve şimdiki Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÖZEL’in durumu çok tartışmalıdır ve başta Güneydoğu bölgemizde sınırların yolgeçen hanına dönmesinden, terör ve teröristlerle mücadele edilmemesinden ve daha bazı örneklerden dolayı da Halkımız rahatsızdır…
Sonuç itibarı ile şu söylenebilir:
1-ŞAH FIRAT Operasyonu bir kurtarma operasyonudur ve TSK’da bu görevi yerine getirmiştir.
Bu operasyon esnasında bir çatışma yaşanmamasını;
IŞİD ile Suriye’deki PYD’ye ve onun silahlı gücü YPG’ye bağlayanlar olsa da;
Buna gerçekte ihtiyaçta yoktur.
Zira Hükümet TSK’nin elini, kolunu bağlamasa;
Türk Silahlı Kuvvetleri, IŞİD’i de, PKK’yı da, PYD’’nin askeri kolu YPG’yi de böcek gibi ezer…
Bu operasyona katılan zırhlı birliklerin ve askeri personelin miktarını ve dökümünü yukarda gördünüz…
Sıraladığım terör örgütleri karşı koysalar bile ne yazar!...
Ama Hükümet’n açılım-saçılım bozulmasın gibi gerekçelerle,
Ya da eğer IŞİD’e vermiş olduğu bir söz varsa
Ve taraflardan aman sorun çıkarmayın gibi bir talepleri olmuş ise;
Birileri biz yardım ettik diyebilir…
Zaten Hükümetin buna benzer bazı açıklamaları da var...
2-Suriye topraklarındaki terörist guruplara bilgi veriyorsun, ya da yardım talebinde bulunuyorsun;
Ama Suriye Hükümeti’ne bilgi verilmeden topraklarına giriyorsun ve hele izin almadan Süleyman ŞAH Türbesi için Eşme’de bir başka alanı işgal ediyorsun…
Böylesi bir husus;
Hem komşuluk ilişkilerine, hem de uluslararası hukuka aykırı bir durumdur.
Nitekim bu gibi sebeplerden dolayı, Suriye Yönetimi, Türkiye Cumhuriyeti’ni Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na şikâyet etmiştir…
Zaten Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU, 22 Şubat 2015  Pazar günü sabahleyin bir Televizyon  kanalında canlı yayında, operasyonla ilgili olarak;
Kimseye bilgi verilmedi,  kimseden izin alınmadı gibi ifadeler kullandı…
Bu gibi açıklamalarda, Suriye’nin iddialarını doğruluyor…
3-Süleyman Şah’ın ölümünden bu güne kadar, Türbesinin yerinin 3 defa değiştirilmiş olduğu söylense bile;
Bu hususun çok önemli gerekçeleri olmuştur.
Ama en son 1973’te değiştiği söyleniyor. Orada baraj kurulması gibi nedenlerle…
Ve bu son yer değiştirme de Suriye Hükümeti ile varılan bir mutabakat neticesinde olmuştur…
Ama bu toprakların yüzlerce yıldır Türk Hakimiyetinde olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda;
Diğer 2 yer değiştirmede gerekçe;
Türk Yöneticilerin tercihi olabilir…
SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ VE SAYGI KARAKOLU YURT DIŞINDAKİ BİR TÜRK TOPRAĞIDIR
                Suriye’nin Halep kenti yakınlarında Karakozak mevkiinde bulunan ve Türkiye’den 37 Km. uzakta bulunan ve 1921’de Fransa ile yapılan Ankara Antlaşması’nın 9 uncu, 1923’te yapılan Lozan Antlaşması’nın 3 üncü maddesine göre; Türk toprağıdır.
Süleyman Şahın ölüm tarihi 1086 dır.
Süleyman Şah, 1071 Malazgirt savaşından sonra, Anadolu’nun Türkleşmesini sağlayan en önemli komutanlardan biridir.
Ve Fırat nehrini geçerken boğularak öldüğü ve mezarının da bu yüzden Fırat nehrinin yanında olduğu söyleniyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nu kuran Osman Beyin Dedesinin adının da Süleyman Şah olduğunu düşünürsek ve ölüm tarihinin 1086 olduğunu da göz önünde bulundurursak;
Burada söz konusu olan Süleyman Şah’ın Selçuklu Komutanlardan olduğu anlaşılmalıdır.
SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİ HAZİRAN 2014’TE IŞİD TARAFINDAN KUŞATILMIŞTI.
Bu husus o zaman günün en önemli konusu idi…
Aradan gecen 8 ay içerisinde konu unutulmuştu…
Anlaşılan şudur ki; meğerse IŞİD kuşatması, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin operasyonuna kadar devam etmiş ve orada bulunan 38 askerimiz kurtarılmış… 
Burada en önemli husus şu:
Normalde ayda bir personel değişimi yapılıyormuş ama IŞİD kuşatması nedeni ile 8 aydan beri bu değişim yapılamıyormuş..
Demek ki ihtiyaç maddeleri ile mühimmat takviyesi de bu değişim esnasında yapılıyormuş…
Bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor:                                                                            
Acaba bu süre içerisinde askerlerimiz ne yediler ne içtiler?
Yeterli yiyecek içecek stokları ile yeterli mühimmatları var mıydı? Bunları tam bilmiyoruz.
İddia şudur ki askerlerin yemeklerini bile IŞİD veriyormuş…
Gelinen noktada operasyondan başka bir çözümün olmadığı anlaşılmaktadır…
IŞİD SÜLEYMAN ŞAH TÜRBESİNİ NİYE KUŞATMIŞTI VE TALEPLERİ NEYDİ?...
Şimdi bu konunun nelerle ilişkili olabileceğini anlamak için biraz gerilere gidelim.
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde ve işlerin kızıştığı bir zamanda, Türkiye’nin Irak’taki Musul Konsolosluğu;
IŞİD militanları tarafından basılıyor.
Bu baskın neticesinde orayı korumakla görevli olan güvenlik görevlileri ile 3 TIR şoförü ve  aralarında 1 bebeğinde bulunduğu Konsolosluk personeli olmak üzere, toplam 49 kişi rehin alınıyor.
Konsolosluğu korumakla görevli olan güvenlik güçleri de müdahale etmiyor. Ve IŞİD böylece oradaki herkesi alıp götürüyor.
İşin başka bir tuhaf tarafı da şu:
Musul’da temsilcilikleri bulunan Devletler, yaklaşan IŞİD tehdidini gördüklerinden;
Oradaki temsilciliklerini boşaltıyorlar…
Bu itibarla Musul’daki Türk Konsolosluğu’nun basılması öncesi ve sonrasında yaşananlar;
Birçok muammalarla dolu…
Cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyasının sürdüğü dönemde yetkililer;
IŞİD rehineleri bu gün bırakır, şu gün bırakabilir, birkaç gün içinde bırakabilir gibi laflar ediyorlardı.
Ama beklenenler olmadı…
Eğer rehineler seçim öncesinde bırakılmış olsalardı;
Başbakan Tayyip ERDOĞAN, elbette büyük bir farkla Cumhurbaşkanı seçilirdi. Ama olmadı…
Tabi ki o zaman rehinelerle ilgili durum konusunda yayın yasağı da olduğundan;
Konu hakkında kesin bir bilgi yoktu…
Rehineler yaklaşık 3.5 ay sonra serbest kaldılar…
Yetkililer ilk başta operasyonla kurtarıldı gibi şeyler söyleseler bile
Bu işin böyle olmadığı sonradan anlaşıldı…
Belli ki bazı pazarlıklar yapılmıştır, muhtemelen bazı ödünlerde verilmiştir…
Bu konuda o zaman basına yansıyan şekli ile bazı örneklerde vereceğiz…
IŞİD’İN CAMİLERİ VE TÜRBELERİ DE YIKTIĞI BİLİNİYORDU…
Süleyman ŞAH Türbesi’nin kuşatılması da rehinelerin serbest bırakılmaları sonrasına rastlıyor…
Burada dikkate alınması gereken ve çok önemli çok önemli olan husus şu:
IŞİD’e kalsa, Süleyman Şah Türbesi’ni havaya uçururdu…
Eğer böyle bir şey olsa, Türkiye’de siyaseten büyük bir deprem olurdu…
Ama oradaki askerlerimizi kurtarmak için 8 ay sonra bir operasyon yapılıyor ve
IŞİD bir müdahalede bulunmuyor.
Ve Süleyman Şah ile onun 2 Korumasının sandukaları ve kutsal emanetlerde alınıp mekân terk edilirken,
Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu da patlayıcılarla imha edildikten sonra geri dönüş başlıyor…
Ve makalenin başında da vurgulandığı üzere;
Süleyman Şah Türbesi için, yine Suriye Topraklarında ve sınırımıza 200 metre mesafede olan Eşme köyünde Suriye Hükümeti’nin bilgisi ve izni olmadan,  yeni bir alan işgal ediliyor…
Meselenin özü ve şekli  bu dur…
Ve böylece IŞİD’in yapmak istediğini T.C Hükümeti kendisi yapmış oluyor ve böylece;
Muhtemelen Türbeyi korumakla görevli olan 38 askerimizin hayatları kurtarılmış oluyor…
Hem de çok önemli olan ve 7 Haziranda yapılacak Milletvekili seçimleri öncesinde olası bir başka  siyasi depremde önlenmiş, ya da yumuşatılmış oluyor…
Bu yaşananlardan şöyle bir özet ve sonuç çıkarılabilir:
Eğer terör örgütlerine taviz verilir ve onlardan medet umulursa;
Gün gelir, bu gibi kişiler ya da terör örgütleri, Yöneticileri ve Türkiye’yi çok zor durumlarla karşı karşıya bırakabilir
Saygılarımla 2 Mart 2015 Pazartesi.

                                  Makine Yüksek Mühendisi Ahmet YALVAÇ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder